İLAÇ FREKANSI

By mrsalekeyy

25.7K 1.1K 149

Açelya Evren Kaya hayatının büyük kısmını çalışmaya ve başarılı olmaya adamış, çocukluk yıllarını hastalıkla... More

1.Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25.Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm (FİNAL)
Yeni Kurgu (TEXTİNG)

17. Bölüm

415 22 2
By mrsalekeyy

Bir an kulaklarımın bana yorgunluktan oyun oynadığını düşündüm. Ağzından kelimeler dökülür dökülmez başını yere eğen Miraç'a bakınca duyduklarımın doğru olduğunu fark ettim.

Neden böyle bir şey yapmıştı. O gün canı ne kadar yanmıştı. Üstüne bir de acemi dikiş atmıştım. Canını hiçe sayacak kadar ne acelesi vardı benimle tanışmak için. Elindeki kesik aklıma geldikçe öfkem artıyordu.

"Neden?" Tek bir cevaba ihtiyacım vardı. İllaki bir sebebi olmalıydı. Kimse durup dururken eczanedeki bir kızla tanışmak için kendini kesmezdi.

"Aslında çok ani karar verdim. Seni gördüm, ilk görüşümdü. Tanışmak istedim ama o an sana gelip "ben Miraç." demek yerine böyle bir yol izledim." Susup nefeslendi. "Evren seni görür görmez yanına koşmamak için delirdim."

"İyide Miraç bu eline kesmene değdi mi?" Avucunu açıp ellerine baktı. Elindeki dikiş izi büyük ihtimal onu ölene kadar bırakmayacaktı.

"Değdi ki şuan yanımdasın." Yanıma gelip tanışmak isteseydi ne derdim bilmiyordum ama en azından canına zarar gelmemiş olurdu.

"Saçmalık bu. Benimle neden bu bahaneyle tanışmak isteyesin. Ya senin canın yandı o gün. Kan içinde kaldın bir de değerdi diyorsun. Adam akıllı gelip merhaba diyebilirdin." Sinirlenmiştim ve sesim ister istemez yüksek çıkıyordu.

"Rahatsız etmeden direk yanına gelmenin bir yolu olmalıydı. Eczaneyi bahane etsem satışın yoktu. Birde yanında uzun süre duracak sebebe ihtiyacım vardı." Artık onunda sesi yükselmişti. "Sadece o gün yarım saatte olsa yanında olacaktım sonra zaten görüşmezdik.

"Uzak dururdun dimi herkesle uzaklaştığın gibi benden de uzaklaşırdın ama gelip yardıma ihtiyaç duyduğunda yardım ettiğim için hiçbir şey olmadan devam edecektin. Peki neden yanımda olmak istedin." Sebebini söylerdim ama duygularından emin değildim.

"Sebebini söyleyemem. Evren çok yorgunuz sonra konuşalım olur mu? Sadece aramızda yalan veya sır kalmasın diye anlattım." Aklımda bin tane soru işaretiyle susmayı seçti.

Hiçbir şey demeden susup oturdum. Kahveyi içecek halimde kalmamıştı. Yanımda oturan Miraç'ın da benden bir farkı yoktu. Oda içmemişti kahvesini. İkimizde kafamızı geriye yaslayıp sessiz kaldık. 

İçimden deli gibi sorular sorup beni ilk gördüğünde ne hissettiğini neden bu düşüncelere kapıldığını sormak istesem de sustum. Madem susmamızı istiyordu sustum. 

Bir süre sonra ağırlıkla kapanan gözlerimle beraber kafam sert bir yere yaslandı. Gerisi rüyalara kaldı.

21.06.2022

Durmadan çalıp duran melodi artık beynimi yiyordu. Rüyamın arka fonunda neden böyle iğrenç şarkı vardı bilmiyordum. Bir süre sonra çalan melodinin gerçek olduğunu algılayıp gözlerimi açtım. 

Kafam Miraç'ın omzunda, onun kafası benim kafamın üstündeydi. Ses onun telefonundan geliyordu. Her kim ise acelesi olduğu belliydi durmadan aramasının başka bir sebebi olamazdı. Miraç'ı uyandırmak için hafifçe omzuna dokundum.

Hiç beklenmedik bir şey yaparak kolunu belime sarıp beni göğsüne çekti. Kafamı suratına kaldırdığımda çenesiyle yüz yüze geldim. "Miraç kalk."

"5 dakika daha." Yok olmaz kalbim dayanmaz.

"Miraç telefonun çalıyor onu bari duy da uyan." En son dayanamayıp kolunu cimcikledim.

"Ah." Uyanıp kafasını bana çevirdi. "Kızım düzgünce uyandırsana etimi kopardın." Bulunduğumuz pozisyonu fark edince sıkıca tuttuğu kolumu serbest bıraktı.

Geriye çekilip kendimi topladım. "Telefonun çalıyor aç." Telefon susmuştu ama yine de baksındı. Cebinden ki telefonu çıkarıp ekrana baktı. Numaraya tıklayıp geri aradı. Bir süre çalmasını bekledi.

"Alo, kimsiniz?" Karşı tarafı dinledi ve yüzü gülmeye başladı. "Tamam hemen geliyoruz. İyi mi şuan durumu nasıl?" Nisadan bir haber geldiğini anladım. Benim telefonum neredeydi? "Tamam yarım saate ordayız."

"Ne olmuş? İyi mi?" Kafasını sallayıp kollarımı bana sardı. Bir an ayaklarım yerden kesildi. etrafımda dönmeye başladım. Reflex ile kollarımı boynuna doladım.

"Uyanmış kardeşim benim, uyanmış." Mutluluktan ilk defa bu kadar güldüğünü görüyordum. Keyfi yerine gelmişti ve en önemlisi Nisa uyanmıştı. "Allah'ım şükürler olsun." Dönmeyi kesip beni yere bırakmıştı. 

Odanın kapısının tıkırdamasıyla o tarafa döndük. "Ne oluyor bu aşağlık evde." Kapıda saçı başı dağınık Melike duruyordu. "Niye mutluluk nidaları döküp uykumu bölüyorsunuz?"

"Nisa uyanmış." Melikenin gözleri adeta yerinden çıktı. Koşarak gelip bize sarıldı. Bizde sarılmalar neden hep üçlü dörtlü oluyordu bilmiyordum ama şuan Miraç'a olmaması gerekenden daha yakındım. Yüzlerimiz birbirine neredeyse değecek derecedeydi.

"Tamam sevindik yeter bu kadar hadi gidelim." Melike üstündeki pijamalara aldırmadan ayakkabılarını giyip aşağı inmeye başladı. Arkasından gülmeye başlasak da biz uyarmadan çoktan inmişti. Gece ne ara o pijamaları giymişti bilmiyordum ama pembe ayıcıklarla şuan dışarıdaydı.

Ben dünkü kıyafetlerimle uyuduğum için üstümü değiştirmeden indim. Miraç da Resul'un eşofmanıyla inmişti. Hepimiz aceleyle arabaya binip yola koyulduk. Dün eziyet olan yol bu gün daha güzeldi. Bir an önce Nisayı görmek istiyordum.

Hastaneye gelir gelmez alındığı odayı öğrenip yukarı çıktık. Odaya girmeden önce tık tıklayıp girdik. "Ya Resul iyiyim iyiyim ya valla bak sal beni. Bir şey isteyecek olsam zaten isterim değil mi. Ayağa kalkacak halim yok ya." Nisa, başında ecel gibi dikilmiş duran Resule laf yetiştiriyordu.

"Tamam ya bir şey demedim alt tarafı bir şeye ihtiyacın var mı diye sordum bir daha soranı bütün Ankara si-" Lafını Ahzap'ın  ciğerini söker gibi öksürmesi bozdu. 

"Yavaş birader." Daha fazla kapıda durmayıp içeri girdim. "Aaaa bak geriye kalan üçlü de geldi." Ahzap Hasanla beraber 3lü koltukta oturuyordu.

Melike koşarak Nisaya sarıldı. "Nisam. Nasılsın kuşum? Ah nasıl korktuk anlatamam. İyisin değil mi?" Melike durmadan sorular sorup Nisayı sarsıyordu. Kendini çok fazla kaptırmıştı. Nisadan acı bir inilti çıktığında durdu. 

Resul ikiliyi ayırıp Melikeyi geriye çekti. "Kızım kız ölmedi ama sen öldüreceksin yavaş. Nisa ameliyatlı yarasına bir şey olacak." 

Melike yaptığını fark edince sessizce geriye çekildi. Bu sefer sakince ben sarıldım Nisaya. Yüzü hala gülebiliyordu. Onunun bu dik duruşuna hastaydım. Ne olursa olsun güler yüzlüydü. "İyiyim kızlar sakin olun." 

Ben geri çekildikten sonra uzaktan izleyen Miraç yaklaştı. "İyisin." Dedi sadece. Sonra yaklaşıp sakince sarıldı. Geriye çekilip alnından öptü. Bu sefer öksüren Resul oldu. Herkes ona dönene kadar öksürdü.

"Korona oldunuz herhalde hepinize bir öksürük bulaşmış." Sözlerimle herkes gülerken. Resul ve Ahzap bozulup susmuştu.

"Teşekkür ederim hepinize. İyi ki yanımdasınız. O anları hatırlamak istemiyorum ama hayal meyal Açelyanın yanıma geldiğini anımsıyorum." Gözlerini kapatıp açıp kendine gelmeye çalıştı. "Bir süre ayaklarımı kullanamayacağımı söyledi doktor. 3 aya iyileşme ihtimali varmış fizik tedavi falan dedi."

"Hepsini araştırdım. 3 Ay en maximun eminim sen daha kısa sürede iyileşeceksin biz yanında olacağız." Kendinden emin konuşan Resul'u Nisa böldü.

"Bende onu diyecektim. Ben kimseye yük olamam zaten yalnız yaşıyorum bu halde de pek mümkün değil. Hastaneye yatma kararı aldım. Fizik tedaviyle iyileşme süreci içinde iyi olur. Sürekli gelip gitmem imkansız bu halde." Herkes susmuş Nisayı dinliyordu.

"Ne diyordun kızım sen?" Hemen sinirlenen Resul hemen atağa geçmişti. Kavgaya hazır bekleyen ikiliye ben atladım.

"Evet ne diyordun Nisa. Seni zaten tek başına bırakmayız benimle kalırsın bu süreçte bende yalnızım. Hep yanında olamam ama eczane zaten yakın bir telefon uzağında olurum. Resul de getirip götürür seni hastaneye ne güne duruyor." Nisa çekinip kafasını eğdi.

"Durup dururken kimseye yük olamam. Resulde böyle bir şey yapmak zorunda değil. "

"Ne demek zorunda değilim. Bu bir zorumluluk değil. Sevdiğim kadının iyiliği için hastaneye gidip gelemeyeceksem neden yaşıyorum lan ben." Resul sinirden ağzından çıkanları duymuyordu. Ettiği itirafın bile farkında değildi.

Şok içinde kalmış olan Nisa, ağzı açık şekilde Resule bakıyordu. "Ne dedin sen."

Ahzap katıla katıla gülmeye başladığında bizim de yüzümüze tebessüm yerleşti. Resul kitlenmişti. Bu sefer şok olma sırası Resuldeydi. Ahzap oturduğu yerden kalkıp Resule dokunmaya başladı. "Ahzap rahat bırak hayatım." Hasan uyarsa da dinlemedi.

"Bu kitlendi yine lan." Resul'ün bakışları Nisanın gözlerinde, Nisanın bakışları Resul'ün gözlerindeydi. İkisi de donmuş halde bakıyorlardı. Herkes Resulden açıklama beklese de aynıydı. "Sen tut sahilde organizasyon yap. Balonlar, şarkılar, çiçekler, hazırlat ama itirafı hastane odasında yap enayi."

Resulden böyle bir romantiklik beklemiyordum demek ki dünkü planı buydu. "Ben su getiriyim." Melike kalkıp odadan çıktı. Miraç dayanamamış olacak ki kalkıp Resul'ün yanaklarına hafif iki tokat attı. "Hı" diye kendine gelen Resul kafasını iki yana salladı.

"Günaydın. Şimdi cevap ver az önce ne dedin birde şu sahil olayını anlatıyordun hemen." Nisa kollarını göğsüne bağlayıp tek kaşını kaldırmış açıklama bekliyordu. Resul sakince yatağın yanındaki sandalyeye oturdu.

"Sevdiğim kadın dedim. Sahil olayı da eğer benim yüzümden kaza olmasaydı seni götürüp sevdiğimi söyleyeceğim yerdi. En sevdiğin şarkıyı açıp etrafta çiçeklerle ve balonlarla sana seni sevdiğimi söyleyecektim." Her şeyi tek nefeste anlatmıştı.

"Senin yüzünden falan değil saçma sapan konuşma kaza bu." Nisa her şeyden önce kendini suçlamasına kızmıştı. "Sonra ise bende seni se-" Dışarıdan gelen seslerle herkes oraya döndü.

Melikenin çığlığını duyar duymaz kendimi dışarı attım. Gördüğüm manzara hiç iç açıcı değildi. Melike bir adamın sırtında adama saldırıyordu. "Melike bırak adamı ne yapıyorsun." Melikeyi çekmeye çalışsam da çekilmedi.

Arkamdan gelen Ahzap Melikeyi kucağına almaya çalışsa da durmadı. Melikenin altında ki adam canının derdindeydi. "Miraç bakacağına durdursana abi." Adam kapıdan çıkan Miraç'a konuştu.

"Miraç mı?" Yanıma gelen Miraç gülüyordu. "Miraç tanıyor musun?" Miraç gülmekten sadece kafasını salladı. İçeriden şok içinde çıkan Resulde Melikeye gittin en son zorla ayırdılar.

"Kızım sen deli misin niye bana saldırıyorsun?" Adam bir yandan kendini toparlıyor bir yandan söyleniyordu.

Ahzap korumacı tavırla Melikeyi arkasına aldı. "Ne yaptın lan kıza." Melikeye sordu bu sefer. "Taciz falan mı etti bücür çabuk söyle alayım canını." Melike hala öldürecek gibi adama kitlenmiş bakıyordu. 

"Sadece Miraç'ın arkadaşıyım Nisaya geldim dedim. Bu 1.50 pembe pijamalı ayıcık bana saldırdı." Melike bir kez daha atağa geçmeye çalışsa da Resul belinden tuttu. 

"Bir ben 1.60'im kısa değilim. İki sen o Alkın denen piç değil misin? Arkadaşım sessiz sakin olabilir ama ben seni çiğ çiğ yerim lan." Hayır ama ya Alkın geldiyse biz ne Resul'u ne Nisayı tutabilirdik. İşin kötü tarafı Miraç hala yanımda gülüyordu.

"Alkın kim? Atakan ben Miraç'ın arkadaşıyım. Lan it gülüp duracağına açıklasana." Atakan olduğunu söyleyen adam elindeki alnını sildiği peçeteyi Miraç'a atıp sinirle konuştu. "Güldüreceğim ben seni sırtım tırnak izi doldu lan kanadığını hissediyorum."

Miraç gülmeyi kesip adamın yanına gitti. "Hoş geldin Atakancım. 2 metre boyunla dağda savaşırken yemediğin dayağı Melikeden yiyince beni bir gülme tuttu kusura bakma." Dağda savaşmak? "Atakan benim askerlik arkadaşım aynı zamanda da radyoda bana yardım ediyor." Bize açıklama yapıp Atakan'a döndü. "Seni haşat eden Melike. Onu tutan Resul. Az önce canını alacak olan Ahzap. Şu şaşkın şaşkın bize bakan da Açelya." Açelya mı Evrene ne oldu?

"Memnun olduk." Ortamı biraz daha yumuşatmazsam Melike bir kez daha saldıracaktı. "Atakan bey arkadaşım yanlış anlamış kusura bakmayın. Melike asla öyle bir kız değildir aslında yani saldırmaz."

"Köpek miyim Açelya ben. Hem ne kusuru ya başta söylesin sabahtan beri Alkın diye diye dövüyorum. Ben değilim desin." Asla alttan almaya niyeti yoktu. 

"Tamam hanımefendi zaten özür beklemiyorum. Miraç ver şu harddiski gidiyim ben abi." Miraç cebinden haddiski çıkarıp Atakan'a verdi. "Hadi eyvallah kaçtım ben." Gerçekten kaçarak gitti.

"Açelya dışarıda konuşalım mı?" Miraç'ın seslenmesiyle bakışlarımı Atakandan çektim.

"Olur konuşalım." Resul'gile haber vermek istesem de ikisi de Melikeye laf anlatmaya çalışıyorlardı beni şuan görmeyecekleri için sessizce Miraç'ın yanına gidip aşağı inmeye başladım. 

Hastaneden çıkıp bahçesindeki bankalara yürüyüp oturduk. Güneş en tepede sıcaklığını yayıyordu Allahtan bankımız gölgedeydi.

"Evren ben özür dilerim." Tam olarak ne için özür diliyordu. Bana kalsa kendisine zarar verdiği için kendisinden özür dilemeliydi.

"Tam olarak ne için özür diliyorsun Miraç."

"Sana düzgün bir tanışma hikayesi veremediğim için. Hayatımda yaptığım en saçma hareketti belki ama yine de seninle tanıştım." Bende buna yine de seninle tanıştım derdim.

"Zamanı geri alamazsın sende saçmalığını farkındasın en azından. Senden tek bir cevap istiyorum. Madem benle tek bir görüşme yapıp bir daha görüşmemeyi planlıyordun ne değişti?" Kararını değişmesi için illaki sebebe ihtiyacı vardı.

"Sadece tanışmak yetmedi. Belki o an meraktandır dedim ama hayır değilmiş. Devamı gelsin istedim zincirlerimi kırıp bir kere kendim için devam etmek istedim." Ve biz devam ettik. Arkadaş olduk sırdaş olduk.

"Miraç, iyi ki diyebiliyorum ama daha farklı olabilirdi. Tamam tekrar diyorum zamanı geri alamazsın ama en azından pişman değilim deme bana." Sanki benim yüzümden canı yandığı için benim canım yanıyordu.

"Kendim için yaptığım bir şeye niye pişman olayım ki? Hele ki bu sayede hayatıma sen girmişken. Tek sende değil içeride ki Nisa da geri geldi." Bizim birbirimizin hayatındaki amacımız neydi?

"Şuan mutluysak sorun yok o zaman. Arkadaşız ve mutluyuz." Ama ben neden daha fazlasını hissediyorum.

"Evet. Arkadaşız ve mutluyuz. Benim aklımda saçma düşünceler yok artık. İçimde olan her an gidebilme isteği yok."

"Miraç, gidersen Nisa gibi geri kabul etmem." Belki de o kadar can ciğer değildik ama yine de gitmesin istedim.

"Evren, neden bu kadar korkuyorsun."

"Kaybetme korkusuyla büyüdüm. Doğdum, çocuk oldum, hasta oldum annem korktu, babam korktu, arkadaşlarım korktu ama en çok ben korktum kaybetmekten." Düşününce bile deli ederdi bu düşünce beni.

"Sonrası peki."

"Sonrası zaten gelmedi. Arkadaş yapamadım bir süre bizimkilerden uzaklaşmak istedim eğer ölürsem onlar bari üzülmesin diye. Ali doğdu onla bağ kuramadım eğer ölürsem ablamı kurtaramadım diye düşünmemesi için. Annemgile çözüm yolu yoktu zaten. Sonra doktor hastalık tekrar edebilir dedi. Aynı şeyleri yaşamamak için yine uzaklaştım. Kendimi okula verdim çalıştım sürekli başka birilerine bağlanmamak için. Ama şimdi okul da bitti ve mesleğimi aldım ve artık bağlanmaktan korkmuyorum." Ama kaybetmekten hala korkuyorum.

"Ve biz birbirimize bağlandık."

Voteleri unutmayın düşeşlerim.

18. Bölümde Görüşmek üzere ♡

Tiktok = mrs.alekeyy  ( bölüm kesitleri ve kitap hakkında videolara ulaşabilirsiniz. )

İnstagram = mrsalekeyy

Continue Reading

You'll Also Like

29.2K 1.7K 16
"Bıraksana yahu elimi! Gittiler işte." Ali elimi bırakıp arkasına yaslandı. Gözlerini kısmış düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. "Onlar var diye...
451K 32.2K 26
"Ne zaman bir erkeğe bakacak olsam ikinci kez..Yanımda olmayan varlığın bile beni engelliyor.Hani ayet mealinde var ya:"Temiz kadınlara temiz erkekle...
A h s e n By Lydia

Teen Fiction

144K 9.7K 50
-Bak dağ ayısı. Ya hayır ya evet... Cümleme devam edecekken böldü beni. -Ruh hastası mısın kızım sen? Evlenelim diyorsun, ya hayır ya evetmiş. Masa...
35K 2.5K 63
Kaçan kovalanır derler, adam kaçar da kadın kovalar mı sahiden? Doktor Bey, sen aşktan kaçamazsın ama o seni çok güzel kovalar. İstediğin kadar inkar...