Kuzgun

By eflalhatun

72.9K 6.2K 1.6K

Yıllar önce yapılmış bir hata, kaç hayatın kararmasına sebep olabilirdi ki? Kaç gözyaşı dökülebilirdi bir ba... More

❝KUZGUN❞
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6

0.1

11.3K 1K 235
By eflalhatun

Medya: Dalya İzel

Yapraklar tek tek döküldü ağaçlardan. Kuzgun hâlâ dönemdi yuvasına.

Yazar

"Kaybedecek zaman yok Ertem! Dağhan gelecek birazdan!" dedi kadın telaşla. İhanet ettiği kocasının onu bu şekilde yakalamasını istemiyordu. Tek bir utanç kırıntısı yoktu yüzünde, sadece korku vardı, sadece korku. Çünkü, kocasının affetmeyeceğini biliyordu. Ona deli gibi aşık olması bile ölümünü engelleyemezdi.

Hızla yere attığı tek parça kumaştan olan elbisesini bedenine geçirmeye çalışırken, yasak aşkı tuttu belini. Yüzündeki bıkkın ifade, kullandığı kadının umurunda bile değildi. Loş oda, ihanetini sancısıyla biraz daha kararırken, ikiside yaptıklarından hiç pişman değildi.

"Biraz daha Yaren! Hem ne olacaksa olsun artık, bıktım o adamdan saklanarak seninle birlikte olmayı!" Başka bir adamın karısı olan, başka bir adama ait olan yatakta yine defalarca kez beraber olmuştu bu kadınla. Fakat ne yazık ki, ikiside bunu yanlış bulmuyordu.

"Anlamıyor musun beni? Öldürür ikimizide diyorum sana!" dedi korkuyla. Şu an umurunda olan tek şey bu adamı bir an önce göndermekti. Aslında onunla beraber kaçacaktı fakat plan istediği gibi işlemediği için her şey mahvolmuştu.

Dağhan Kuzgun...

Onu yine alt etmişti. Kaçarsa peşinden tüm Urfayı toplayacağını biliyordu. Onu bulana kadar pes etmez, uyumak bilmezdi. Kaç senesi geçmişti o korkunç adamla, tanıyordu elbet.

"Yaren! Dinle, gel kaçalım. İstemiyor muydun sende bunu? Hadi!" kadının kararsız bakışları, adamın kararmış yüzünü taradı. Dağhan kadar güçlü değildi, fakat bir yolunu bulabilirdi değil mi saklanabilecek? Hayır bulamazdı. Dağhan ne yapıp eder, bu adamı deliğinden çıkarır kafasına sıkardı. Aynı şekilde, ihanetiyle koyunu süslemiş bu kadına da acımazdı.

"Tamam." dedi omuzların indirip. "Bekle beni burada, hemen geleceğim." Kocasına ihanet ettiği odadan çıkarak, kilitli bir odanın önüne geldi. Boynuna sakladığı anahtarın zincirini hızla çekerek kırdı. Gümüş kolye boynundan süzülüp yere düşmüştü şimdi.

Kaşları çatıldı, bu kolyeyi ona oğlu, Mazhar hediye etmişti. Henüz yirmi üç yaşındaki oğlu, tıpkı babası kadar heybetliydi. Onun izinden gidiyor, babasının gözünden düşmemek için canla başla çalışıyordu. Diğer oğullarını bilemezdi fakat Mazhar... Bu olanları öğrenince kesinlikle yıkılacaktı.

Kolyenin üstüne basarak ayağıyla birazcık çiğnedi. Dağhandan ve onun iğrenç çocuklarından nefret ediyordu. Onun boynunda sabahlamaktan, onun kokusunu almaktan, kısaca onunla ilgili her şeyden nefret ediyordu. Psikopat gülümsemesi yüzünde can buldu. Elindeki gümüş anahtarı kapının kilidine sokarak yavaşça çevirdi. Tam bir saat sonra, Dağhan bu eve gelecek ve hiç beklemediği bir şeyle karşılaşacaktı.

Açtığı kapıdan zarifçe içeriye süzüldü kadın. Zarifliğinin altında yatan o aciz kadın, tüm ruhunu yok etmişti bu gece. Hiç acımadan yıllardır sakladığı bu gerçek, birinin cansız bedeniyle son bulacaktı.

Çıplak ayaklarının çıkardığı hafif tak tak sesleri, kulağına ulaşınca gülümsemesini hızla sildi. Sıra sıra dizilmiş silahlardan, altın gibi parlayanı aldı. Tek renkli ve parlayan, yıl dönümlerinde Dağhanın ona hediye ettiği bu altın kaplamalı silahtı. Avuçlarının içine alarak çevirdi bir kaç kere. İleriye doğru uzatarak, birkaç kere deneme yaptı sıkmadan. Uzun zaman olmuştu kullanmayalı.

Üstüne taktığı susturucuyu büyük bir çeviklikle takmıştı. Bu, Dağhandan aldığı bir kaç ustalıktı sadece. Kocasını öldürmek için, kocasından yarım almıştı. Silahı elbisesinin altından, kasıklarına kadar çektiği corabın uç kısmına sakladı. Yine aynı yavaşlıkla odadan çıkarak, biraz önce yasak aşkıyla uyuduğu odaya girdi.

"Hazır mısın güzelim? Hadi çıkalım!" dedi adam heyecanla. Dağhan Kuzguna karşı kazandığı ilk ve tek zaferi olan kadının gözlerinin içine bakıyordu. "Hazırım..." dedi kadın. Sesindeki durgunluk adamın dikkatini çeksede sorgulamak istemedi. Arkasını dönüp pantolonunu giyeceği sırada, ensesine değen soğuk metal tüm tüylerini diken diken yapmıştı. "Ben hazırım Ertem, fakat sen ölmeye hazır mısın?"

Adamın kocaman açılmış gözleri titredi. Böyle bir hamleyi beklemiyor olacak ki, eli ayağı buz kesmişti. "Yaren!? Ne yaptığını sanıyorsun! Hadi indir şunu yuvamıza gidelim." acımasızlık kadının bedeninde kol gezerken, adamın söylediği hiç bir şeyi algılayamıyordu. Sadece öldürmesi gerektiğini düşünüyordu beyni. Öldür ve kaç!

"Üzgünüm, iyi uykular!" dedi kuruşunu ensesine sıkarken. Fışkıran kanlar yüzüne sıçradığında, tepkisiz suratı gerildi. Gözlerini sıkı sıkı yumarken, komodinin üstüne bıraktığı telefonu yere atarak üstüne bastı. Defalarca kez vurup ezdiği telefona tıpkı adama yaptığı gibi bir kurşun sıkarak hızla dışarıya çıktı. Çıkmadan önce çekmecesinde sakladığı mektubu, avuçları içinde sıkarak aşağıya indi.

Kafasını sağa sola çevirerek etrafta birinin olup olmadığına baktı bir süre. Kimse gözükmüyordu. Kapıda bekleyenler korumalarda yoktu. Yavaşça elindeki iğrenerek baktığı kağıdı cam sehpanın üstüne bırakarak kapıya doğru ilerledi.

Bu gece, artık sahiden bir şeyler değişti.

Dağhan Kuzgunun daha da acımasız olmasını sağladı mesela bu gece.

Ufak bir tohumun, ihanetin baş karakteri olan kadının karnına tutunmasını sağladı bu gece.

Bu gece sahiden bir şeyler değişti, birileri ölüme gitti bu gece.

Dağhan Kuzgun

Gitmişti...

Kalbim gibi tuz buz ettiğim cam sehpanın üstünde iki kelimelik mektubuna sığdırmıştı ihanetini. Beni bu gece öldürmüştü. Beni mahvetmişti.

Yaren, Sevdalı olduğum kadın...

Bu kadar kolay olmamalıydı. Sevdamın karşılığı bu olmamalıydı. Ben onu deli gibi severken, hâlâ bu yaptıklarına inanamazken o beni bu şekilde yakamazdı. "Baba!?" dedi Mazhar dolu gözleriyle. Durgun bakışlarım ona doğru döndü. İlk kez böyle görüyordu fani gözlerim en büyük oğlumu. Benim izimden yürümeye çalıştığını biliyordum ama her zaman içinde duygusal bir çocuk vardı. Ve artık soyadımın Kuzgun olduğu kadar eminim ki, o çocuk bu gece ölmüştü.

"Bitti." dedim omuzlarım çökerken. Hakkını vermeliyim ki güzel rol yapmıştı, güzel annelik yapmıştı çocuklarıma. Fakat nefretini asla gizleyemediği gözlerinden görmüştüm zaten. Bu günün geleceğinden her zaman korkmuştum. "Bitti Mazhar, her şey!" engel olamadığım göz yaşlarımı, bu gece son defa akacak diye söz verdim kedime.

İçimdeki ihanetin öfkesini büyüttüm giderek. Hiçbir kadına güvenmemeliydim. Bunu annemden öğrenmiştim zaten fakat, bana iyi gelir sanmıştım. Ben aslında ona değil, ona olan sevdamı sevmiştim.

Son kez ağladım.

Son kez adı geçti o kadının bu evde.

Ve ben son kez fısıldadım sevdamı.

Yazar
7 sene sonra.
Kuzgun konağı / Urfa

Sabahın körü denilen vakitte, siyahlara bürünmüş bir adam elinde iki zarfla ve bir kutuyla, Kuzgun konağının kapısında bekliyordu. İçindeki endişe, yapacağı şeyin bedelini misliyle ödeyeceğini haber veriyordu beynine. Bir an, sadece bir an kaçıp gitmeyi, hastalıktan gebermek üzere olan kadının kendisine bir şey yapamayacağını düşünsede ölse bile peşini asla bırakmayacağını hatırladı.

Şeytanın vücut bulmuş haliydi kadın. Öyle kötüydü ki, o haliyle bile bir şeylerin peşindeydi. Lanet ederek, maskesini birazcık çekiştirip nefes almaya çalıştı. Yapmasa kadın, yapsa adam öldürecekti. Çıkış yolu bulamadığı için, hazır gelmişken yapmak istedi ve kutuyla zarfları yavaşça yere bıraktı. Mantığını kullanmayacak kadar kötü bir ruh hali içerisindeydi.

Kafasını kaldırıp etrafına baktı. Kapının önünde bir sürü koruma vardı fakat hepsi bahçenin içindeydi. Dışta kimse yoktu. Yavaşça bahçenin dışında, kocaman siyah demir kapının hemen yanında duran zile bastı. Saniyeler içinde kapı açılmaya başlarken, hızını alamadan ayaklarını yere sertçe vurarak koşmaya başladı.

Er ya da geç ölecekti, fakat şansını denemekte zarar gelemezdi ya.

Korumalardan biri, iri yarı bedeninden dolayı içinde hareket etmekte zorlandığı takım elbisesinin düğmesinden birini açarak kapıya ilerlemeye başladı. Kulağında haberleşmek için duran kulaklığı düzelterek, sakin adımlarını hızlandırdı. Dakikalar sonra, istediği yere, bahçe dışına ulaşmıştı fakat etrafta kimse yoktu. Bir kez daha kontrol edecekken, yerde duran zarflar ve kutu dikkatini çekti.

Oldukça ihtişamlı kutu, patronu için hazırlanmış bir tuzak olabilirdi bu yüzden açmadan önce kendisi bakmak zorundaydı. Yere eğilerek kutunun kapağını hiç düşünmeden kaldırdı. Beklediği şey kesinlikle bir pembe bir bebek ayakkabısı ve bir sürü resim değildi. Kutuyu geri kapatarak zarfları özenle yırtıp kontrol etti. Hepsi temiz görünüyordu.

"Avşar!? Ne yapıyorsun orada yerine geç!" diye bağırdı korumaların başı. Aile dostu gibi olduğu için koruma şefi gibi bir şey olmuştu. Hepsinin üstü olduğu için emir verebiliyor, istediğini yapıyordu. "Abi, patrona bir şeyler gelmiş. Temiz mi diye bakıyorum." dedi o da bağırarak. Ayağa kalkıp kutuyu ve zarfları eline aldı. Geriye dönerek, kendisine merakla bakan korumaların başına uzattı elindekileri.

"Patronun adı yazıyor. Bekletmeden götür abi." dedi merakla. Adam şüpheli gözlerini korumadan çekip elindekileri aldı. Kafasıyla yerine geçmesi için işaret vererek elindekilerle koşar adım girdi konağa.

Tüm kuzgun ailesi toplanmış, cenaze havasında kahvaltı yapıyorlardı. Tam yedi senedir böyleydi konak. Sessiz, kasvetli ve soğuk... Kimse vaktinden sonra yemek yiyemezdi. Konağın içinde gürültü yasaktı. Bunu gibi birçok saçma kural, hepsinin hayatlarında çok büyük bir önem taşıyordu.

İçeriye paldır küldür giren koruma, hızla Dağhanın yanına yaklaştı. Adamın keskin bakışları kalbinin ritmini bozsada, elindekileri vermek zorundaydı. "Bu ne hal!? Kuralları ne zamandan beri hiçe sayar oldun Ceyhun!?" Dağhanın, deprem etkisi yaratan sakin sesi, masadaki herkesi germişti.

"Abi, sana kargo gelmiş." dedi hızla elindekileri uzatıp. Adamın çatık kaşları, siyah zarflardan birine çarpınca, üstündeki ihtişamlı yılan simgesi nefesini kesti. Bu, eskiden karısı olan ama şu an nefretinin yegane sebebi olan kadının armasıydı.

Kaşları olduğundan daha çok çatıldı ve neredeyse burnunun ucuna kadar indi. Sinirleri git gide bozulurken elindeki çatalı sertçe bıraktı masaya. Oğullarının hepsi, babalarının neden bu kadar çok sinirlendiğini merak etsede sustular. Bir tek, Mazhar ve Ateşin aklında bir ihtimal vardı.

"Ne oldu baba!?" dedi Mazhar sertçe. Birden bire sinirlenen ve durgunlaşan babasına anlam verememişti. "Bunları, o mu göndermiş?" bu kez nefretini gizlemedi. Elbette kimin gönderdiğini iyi biliyordu fakat doğrulamak istedi. "Yaren..." dedi adam nefes alarak. Aldığı nefeste bile kin vardı.

Söylenen isim yemek masasında bulunan herkesin kalbine bomba gibi düştü. Nefesler tutulurken, Ekinin çöken omuzları titredi. On iki yaşından sonra bir daha görmediği annesinin ismini ilk kez duyuyordu evde.

"Emin misin baba? Ya bir oyunsa. O şeytandan her şeyi beklerim." dedi Ateş homurtuyla. İştahı kaçmıştı. Gerçi onun değil hepsinin iştahı kaçmıştı. Geriye yaslanarak babasının önündeki zarflara odaklandı. "Çık Ceyhun." dedi Dağhan kendinden beklenmeyecek bir sakinlikle. Fırtına öncesi sessizliğin haberi olduğunu bildiği için, koruma hiç beklemeden koşa koşa çıktı.

Serkay elini Ekinin omuzuna koyarak yavaşça sıktı. Kardeşine güç vermek istiyordu fakat Ekin kendini her şeyden soyutlamış gibiydi. "Açacak mısın artık baba!? Seni bekliyoruz." Dedi Barın bıkkınca. En umursamaz kişiydi konakta. Babası dışında önüne konulan kurallar onun için yok gibiydi. Ne Yaren ne de başka birisi umurunda değildi. Yıllar önce çekip giden kadının ne hesabını yapar ne de gönlüne koyardı.

Dağhan önündeki zarfı kaldırarak üstünü inceledi. Yılan işlemesi, tıpkı ilk günkü gibiydi. Elini üstüne hiç değdirmeden önceden yırtılmış zarfın içindeki mektubu çıkartarak açtı.

Sararmış mektup sanki seneler önce yazılmıştı. Sanki sahibine daha önce gelmesi gerekiyor gibiydi. Gözlerini, en üstte Dağhan'a yazısının üstünde gezdirdi. El yazısı hiç değişmemişti. Aynıydı. Yazarken, muhtemelen ağlamış olduğu için birkaç damla göz yaşı mürekkebin üstüne damlayarak dağıtmıştı.

Eğer seni sevebilmiş olsaydım, sana gerçekten eş olabilseydim nasıl olurdu hayatımız diye düşünmeden edemiyorum...

Bir kez daha, onu hiç sevmemiş olduğu gerçeği çarptı yüzüne. Dağhan kötü bir adamdı ama gitmek istediğini söylese, yapamadığını söylese sevdasını içine gömer gitmesine izin verirdi. Özgürlüğünü almazdı ondan. Ama o... İhaneti bir yol olarak seçmişti.

Üzgünüm Dağhan, gerçekten. Bunu kalan tüm samimiyetimle söylüyorum. Senden aldığım, her şey adına. Ama en çok kızımız adına.

Kızımız... Bir kızları mı vardı!? Kaşları havaya kalktı. Kalbi hızlı hızlı atmaya başlarken, gözünü bir kez daha gezdirdi satırda. Ondan çaldığı bir kızı mı vardı!

O gece, sana ihanet ettiğim odada yasak aşkımı ben öldürdüm. Çünkü ben yapmasam sen yapacaktın. Korktum ve ne yapacağımı şaşırdım. Bende çareyi öldürmekten buldum Dağhan. Bir tek bunun için pişman değilim, bir tek gönlümü başkasına verdiğim için pişman değilim.

Bu kez gözlerini sıkı sıkı yumdu. Bir süre açamadı çünkü hazmedemiyordu. Bu şekilde kaderine boyun eğmeyi hazmedemiyordu.

Sen gelmeden kaçtım gittim. Karnımda, sana ait olan bir tohum o gece can buldu. Her şeye rağmen, yine sen kazandın! Bilmiyordum, onun kızı sandım bu yüzden doğuma kadar sevgimi esirgemedim ondan. İki yaşına geldi, trafik kazası yüzünden fena halde yaralandı. Kana ihtiyacımız vardı, benim kanımı verdiler ona. Sonra... Sonra içime şüphe düştü her geçen gün. Neden bilmiyorum, soğumaya başladım kızımızdan...

Kızımız... Hayır benim kızım! Dedi içinden bana ait olan benim kızım!

Dna testi yaptırdım. Evet, onun değil senin kızın Dalya İzel Ruslanova değil Kuzgundu o.

Dalya İzel... Onun kızı, ondan bir parça. Sırf karısının ihaneti yüzünden ona yüz çevirmezdi. Keşke dedi bir an, keşke yanımda olsaydı.

Ondanda nefret ettim, sevmedim. Öldürmeye çalıştım, aç bıraktım, dövdüm ama o yine de gözlerindeki sevgiyi esirgemedi benden. Tıpkı senin gibi... Ne yaparsam yapayım sende benden hiç esirgemedin sevgini. Hep sevdin beni, hep destek oldun. Onun yüzünde senin yüzünü gördüm. Onun sarı saçlarında senin saçlarını gördüm. Onun mavi gözlerinde senin gece karası gözlerini gördüm...

Yutkunamadı Dağhan Kuzgun. Kızını yeni tanıyordu. Onu hiç görmemişti. Kızını çalmıştı ondan, tam yedi sene...

Bu mektuplar eline ulaştıysa eğer, ben kara toprağın altında senin sevgin olmadan yatıyor olacağım. İlk kez, nefretinle kapatacağım gözlerimi. Kızımız... Kızın, seni bekliyor Dağhan! Yetiş ona, kurtar onu!

İlk mektup avuçlarının içinden kayarak masaya düştü. Öğrendiği gerçek benliğini paramparça etmişti. Seneler sonra öğrendiği kızı, yüreğine ateş olup düşmüştü. Kadının ölümü bile umurunda değildi. Sadece kızı vardı aklinda. İkinci mektubu, üstünde Mazhar yazdığı için oğluna uzattı. Okumaya gücü yoktu. Bu yüzden daha fazla beklemek istemedi.

Mazhar şaşkınlığından hızla sıyrılıp babasının uzattığı mektubu alıp çıkardı içinden. O sırada Dağhan Kuzgun, orta boylardaki kutuyu açarak, sağ yanağından düşen göz yaşına engel olamadı. Söz vermişti kendine, bir daha ağlamayacaktı fakat seneler sonra öğrendiklerine dayanamadı.

Kutunun içinde minik pembe bir bebek ayakkabısı vardı. Kaldırıp inceledi bir süre. Oğulları ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hepsi dağılmış gibiydi, hepsi paramparçaydı. Bebek ayakkabısını ufakça öperek, masaya bıraktı. İçinde ağzına kadar eşya ve resimle kafasını havaya kaldırıp nefes almaya çalıştı. Çocuğundan, öz kızından ayrı tam yedi senenin tüm hatırası buradaydı.

Bebekliğinden, büyüklüğüne kadar... Yavaş yavaş solmuş gülümsemesiyle kendisine bakıyordu. Çok güzel bir kızı vardı. İnsan olamayacak kadar güzeldi hemde. Ve bu güzelliğe kıymıştı Yaren.

"Toparlanın, yarın kızımı almaya gidiyoruz!"

▪️İlk bölüm hayırlı olsun! Bölüm günlerini aşağıya bırakıyorum kendinize güzel bakın 🌺

Balın ↦pazartesi, perşembe
Kuzgun ↦çarşamba, cumartesi

▪️Eller yıldıza <3

Continue Reading

You'll Also Like

271K 17.5K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
74K 4.6K 21
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
149K 6.5K 24
~Yeşim Deniz ~ Kendisi hayatını yaşıyor sanarken daha gerçek hayattı ile bile tanışmaması gerçeği fakat hayatı olan adam Alaz Karadağ onu 7 yıldır ta...
İhtiras By milavens

Teen Fiction

1.2M 25.7K 21
Körkütük sarhoş bir kız. Bir bar ve yaşanmaması gereken bir gece. Adamın tek istediği, tenine yüz sürdüğü kadınla sevişmek. Asla daha fazlası değil l...