Komşum Dengesiz

By Esrau57

277K 13K 849

♠ Amaç: Hayata yeni bir sayfa açmak. Yeni bir eve geçerek bu amacı gerçekleştirmek isteyen dört genç kız. Hen... More

Tanıtım ♠
1.Bölüm ♠
2.Bölüm ♠
3.Bölüm ♠
4.Bölüm ♠
5.Bölüm ♠
6.Bölüm ♠
7.Bölüm ♠
8.Bölüm ♠
9.Bölüm ♠
10.Bölüm ♠
12.Bölüm ♠
13.Bölüm ♠
14.Bölüm ♠
15.Bölüm ♠
16.Bölüm ♠
17.Bölüm ♠
17.Bölüm Tekrar.
18.Bölüm ♠
19.Bölüm ♠
20.Bölüm ♠
21.Bölümden Kesit!
21.Bölüm ♠
22.Bölüm ♠
23.Bölüm ♠
24.Bölüm ♠
25.Bölüm ♠
26.Bölüm ♠
27.Bölüm ♠
28.Bölüm ♠
29.Bölüm ♠
30.Bölüm ♠
31.Bölüm ♠
32.Bölüm ♠
33. Kesit! /Duyuru
33.Bölüm♠
34.Bölüm♠
Ne Diyeyim ki Şimdi?
35.Bölüm♠
36. Bölüm Kesit♠
5 Ay Sonra Bir Not😕

11.Bölüm ♠

7.1K 365 20
By Esrau57

[ Multimedia İpek ]

11. Bölüm°

- Pınar -

Katibe Teyze paytak paytak koşup kapıyı açmaya giderken televizyonun sesini kıstım.

Önde ellerindeki bir poşetle Arya ve İpek gelirken arkadan yürüyen bir poşet yığını geliyordu.
Bakışlarımı poşetlerden çekip suratlarına baktım. İkisinin suratı asıktı ama Simge sırıttığına göre çok eğlenmişlerdi.
İyi ki gitmemişim.

"Sen nasıl oldun Pınar? " elindeki poşetleri yere bırakıp kendini koltuğa atarken konuştu Arya.

"Niye, neyim var- ıhm ..iyiyim ya daha iyiyim. Sorun yok."

Olmadı Pınar. Az rolüne hakim ol ya! Arya anladıysa gidip Simge'ye yumurtlayacaktı ve ben bir daha alışverişten -Simge'yle birlikte olan, bir dakika bile oturmadığımız alışverişten- kaçamayacaktım. Bu kabus gibiydi!

"Hadi ben kaçar. Görüşürüz yarın." diyerek kalktı İpek.

"Nereye bu saate. Hem poşetinde ne var."

"Ay ya... Annemlerde yemek varmış iş ortaklarıyla. Daha öncedendi de ertelenmişti. Oraya gidicem diye bir elbise aldım. O kadar."

"Haa. Tamam ya git sen. Güzel güzel yemekler ye, biz burdayız."

"Kız benim yemeklerin nesini beğenmiyon. "

Siktir ya. Ben biraz İpek'le uğraşayım diyorum Katibe! Sen ne arıyorsun burda.

"Yok Katibe . Ben İpek'le uğraşmak için dedim."

"Hadi ordan. Ben gidiyorum, yemeği yaptım, yedikten sonra toplarsınız artık."

"Tribine kurban Katya! "

"Kes sesini Arya!... Tamam biz toplarız, hadi iyi geceler."

Cevap vermeden evden çıktığında gerçtekten trip attığını anlamıştım. Yarın bir şekilde gönlünü almasam içim rahat etmezdi. Anneydi o da sonuçta.

"Sen ne aldın Arya? "

"Hiçbir şey.."

"Elindeki poşet ne o zaman."

"Ya baktım bunlar alıyor, yanlarında fakir durmamak için elime bir poşet aldım."

Bu salaklığa gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım. Bu sırada Simge'nin sesini duydum.

"E bana sormadın ne aldığımı! "

Gözlerimi yerdeki poşet yığınında gezdirdim ve Simge'nin suratına baktım.

"Yok sağol.'"

Onun mırıldanmalarına aldırmadan odama çıktım ve pijamalarımı giydim. Rahatlık varken ne o öyle dar dar pantolonlar giyerek yemek yemek?!

Mutlu ve rahat bir şekilde merdivenlerden inerken elindeki küçük çantyla İpek geldi yanıma.

"Ya hiç gitmek istemiyorum Pınar."

"Gitme diyeceğim ama anneni tanıyorum."

O umutsuzca başını eğerken ben birazdan rahatlıkla yiyeceğim yemeği düşünüyordum.

Simge'yi elindeki poşetlerle merdivenleri çıkarak bize doğru geldiğini görünce hemen korkuluğun üzerine çıktım ve aşağıya kaydım. İpek'te korkuluğa yapışarak süründü ve kurtuldu... Düşünsenize Simge'nin poşet yığınının altında kalıp nefessizlikten öldüğünüzü!?

Neyse, ben gidip rahat bir yemek yiyeyim.

- İpek-

Pınar'ı rahat bir yemek yeme hayaliyle başbaşa bırakıp evden çıktım. Babamın yolladığı adamı, bahçenin dışında park edilmiş olan arabanın yanında görünce hemen yanına gittim ve arabaya bindim.

---

Evin önünde durduğunda beklemeden indim, koşarak kapının önüne geldikten sonra zile bastım.

Annem kapıyı açarken hala söyleniyordu. İçeriye geçtiğimde babamın bıkkın suratına aldırmadan odama geçtim. Bazen anneme nasıl bu kadar dayanıyor diye düşündüğüm zamanlar oluyordu ama bir bakıyordum ki babamın da annemden farkı yoktu. Birbirlerine tam uyuyorlardı. Uyumsuz olan bendim.

Elbisemi paketinden çıkartırken annem odaya girdi.

" Umarım güzel bir elbise almışsındır... Ah evet evet fena değil hadi giyin."

O odadan çıkarken üstümü çıkardım ve mavi elbisemi üzerime geçirdim.
Elbise gerçekten güzeldi, bunun için Simge'ye daha sonra teşekkür edecektim. Aynanın karşına geçip, at kuyruğu olan saçlarımı açıp taradıktan sonra şekil verdim. Kırmızı rujumu alıp güzelce sürdüm. Gözlerime dokunmadım ve alışverişe çıkmadan önce yaptığım makyajla bıraktım.

Ayağa kalktım ve topuklularımı ayağıma geçirdim.

Yatağın üzerindeki dağnıklığı topladım ve isteksizliğimin verdiği somurtkanlıkla odadan çıktım.

Annem hazır olan masayı kontrol ederken babam telefonla konuşuyordu.
Gidip koltuğa oturdum ve babamın birkaç övgüsünü dinledim.

"İpek gel yardım et biraz."

Annemin sesiyle yine isteksizce yerimden kalktım ve mutfağa geçtim.

"Anne, oğulları falan varmı bu ortakların? "

"Hıhı var bir oğulları."

Ay aman Allah'ım korktuğum başıma mı gelecekti!

"Hııı... Anne, siz bu ortaklık falan derken sağlamlaştırmak amacıyla bir klasiklik yapıp bizi evlendirmezsiniz değil mi? Vallahi varmam o adama. Hem gen-"

Elime iki tabak bıraktığında sıkıca tuttum.

"Hadi içeriye götür şunları boş boş konuşma."

İçime su serpen anneciğime içten bir teşekkür ettim ve mutfaktan çıktım.

Ben elimdeki tabağı masaya bırakırken kapı çaldı ve annem tepemde dikilerek sessizce tabakları koymam gereken yerleri söyledi. Babam bu sırada kapıyı açmış misafirciklerimiz içeriye girmişti.

Kafamı kaldırıp gelen kişilere baktım. Orta yaştaki çift kol kola girmiş babamla selamlaşırlarken gözüm gelen üçüncü kişiye takıldı.

Elimi hızlı atmaya başlayan kalbime götürdüm ve biraz eğilerek anneme fısıldadım.

"Ben vazgeçtim anne, siz ortaklığın temelini sağlamlaştırıp bizi evlendirin, hatta bir de çocuk isteyin! Daha sağlam olur."

Anneciğim çaktırmadan popoma bir çimdik atıp kapıya ilerledi. Çimdik beni kendime getirirken kendimi düzelttim ve yanlarına gittim.

"Oo İpek kızımız bu mu? Nasılda genç kız olmuş."

Annesi beni öpüp sarılırken elimden geldiğince gülümsüyordum. Babasınında elini sıktıktan sonra yanına gittim ve elimi uzattım.

"İpek. "

Elimi sıktı ve cevap verdi.

"Emir."

Annemler salona geçip otururken bana seslendiler. Hemen elimi çektim ve önden ilerledim. Annemlerin yanına oturdum ve Emir'in babamların yanına oturmasını seyrettim.
Onlar iş konuşurken annemler önceden tanışmış olmanın rahatlığıyla dedikodu yapmaya başlamışlardı bile.

Hayır anlamıyorum, madem siz önceden tanışıyordunuz, neden biz çocuklarınızı da tanıştırmadınız? Neden!?

Ben kendi düşüncelerimde boğulurken annemlerin dedikodusu çekici gelmeye başladı. Biraz daha yaklaşıp onları dinledim.

"Ayy evet evet, kim duymadı ki! Kadın kocasını komşusunun kocasıyla aldatmış! Rezil kadın ! "

Salondaki bütün gözler bana dönerken ağzımı kapattım ve ellerimi önümde birleştirdim. Sanırım varlığımı yeterince farketmişlerdi ve konuyu bana çekeceklerdi.

"Hakan, sen de senin kızı alıştırdın mı bizim işlere. Bak tek çocuk sahibiyiz ikimizde bırakacak başka kimimiz var."

"Haklısın, haklısın Ahmet de . Ben dedim ki iyice aklı başına gelsin, şu üniversiteyi bitirsin sonra bakarız."

Valla benim hiç şirkette falan çalışacak halim yok. Ben hayvancıklarıma adayacağım kendimi.

"Anladım. E peki muhasebe mi okuyor?"

Babam biraz durduktan sonra cevap verdi.

"Yok be Ahmet, tutturdu Veteriner olacağım diye. Onu okuyacak. "

Anneme baktığımda çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Yine mi utandırmıştım onları? Benim bölümümde utanılacak ne vardı!

Bıkmıştım artık ailemin her şeyimden utanmasından! Utanılmayacak şeylerimden bile utanmalarından.

Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda yerimden kalktım ve lavaboya gitmek üzere merdivenlerden çıktım. Dedikodu ve iş konuşmalarından dolayı kalktığımı bile fark etmediklerinden emindim. Bu iyiydi.

Merdivenleri bitirdim ve uzun koridorun başında durdum. Boğazımdaki yumru gitmezken gözümden birkaç yaş düştü . Bu durumdan nefret ediyordum. Bu histen.

Artık banyoya gitmenin daha akıllıca olacağını düşündüm ve ilerlemeye başladım. Banyoya girmek üzereyken çekilen bileğim ve duvara çarpan sırtımla çığlık atamadan Emir'in suratıyla karşılaştım. Çok yakın olan suratıyla.

"Ne yapıyorsun! Ödümü koparttın! "

Beni duvarla kendisi arasına sıkıştırmıştı ve hiç hareket etmeden konuştu.

"Neden senden utanmalarına izin veriyorsun! "

Sesi her ne kadar kısık olsada sert ve sinirli çıkmıştı.

"Ne yapabilirdim ki? "

Benim sesim mi? Aç bir kedi yavrusunun titrek miyavlama sesi gibi.

Gözlerim tekrar dolarken gözlerimi sımsıkı kapattım ve derin bir nefes aldım. Ağlamayacaktım. Ağlamamalıydım.

Suratıma çarpan Emir'in nefesiyle gözlerimi açacaktım ama yapamadım. Dudaklarımı kavrayan dudaklar buna izin vermedi. Sadece titrek bir nefes çekebildim içime, o benden ayrılırken.

"Şimdi aşağıya ineceksin ve o güzel kafanı asla eğmeyeceksin! "

Tamamen benden ayrıldı ve beni serbest bırakıp aşağıya indi.

Ne olmuştu az önce?
Ben neden burdayım? Beni öpen de kimdi? Burası neresi? Peki. Sustum.

Kafamı iki yana salladım ve banyoya girdim. Saçımı düzelttim ve biraz toplanan elbisemi düzelttim ve çıktım. Koridoru geçerken bile hala yavaşlamayan kalbimin ritmini umursamadım ve başımı kaldırarak merdivenlerden indim.
İçeriye geçerken herkes masaya oturmuştu.

"Ah.. Kızım gel, bizde seni bekliyorduk. "

Gülümsedim ve bir şey demeden masaya oturdum. Ben çatalı elime alırken herkes yemeye başlamıştı. Bu sırada karşımda oturan Emir'e baktım. Önünde yemek varsa, nerde olduğunu umursamıyordu.

--

Araya karışan iş konuları ve annemlerin eskiler hakkında konuşmalarıyla yemeği bitirmiştik.

Annemin çimdiklemeleriyle kalkıp kahveyi hazırlamış, bir ara Emir'in kahvesine tuz koymayı düşünmüş, ama annemin çimdikleri aklıma gelmiş ve morormak üzere olan popoma acıyarak bundan vazgeçmiştim.

Kahvelerini içmiş bana toplattırmışlardı. Ay beni çok yormuşlardı bugün.

Herkes kapının önüne toplanırken babamın yanına gittim.

"Baba, bende gidiyorum şimdi."

"Acelen ne kızım sabah gidersin. "

"Ama şimdi gitmem lazım baba. Beni sabah getiren adam nerede? "

"Annesi hastalanmış. Neyse tamam ben bırakırım."

Ben sevinirken arkadan Emir konuştu.

"Ben bırakayım Hakan amca. Aynı yere gidiyoruz zaten. "

"Aynı yer derken, oğlum? "

Babam soru sorarak bana bakarken anlattım ona. Ardından koşarak odaya çıktım ve çantamı aldım. Vedalaşıp arabalara bindik.
İyi ki de ayrı arabayla gelmişti Emir, bir de anne babasına cevap vermeyecektim. Şimdi Emir yine cool adama bürünür yol boyunca susardı.

Ön koltukta rahatça oturup fazla büyük olmayan çantamı ayaklarımın ucuna bıraktım.

Bir saatlik bir yolculuğumuz vardı. Kafamı çevirip dışarıyı seyrederken uyumamak için büyük bir savaş veriyordum.

"Sizin şu süslü kız varya..?"

Emir'in sesini duyunca kafamı ona çevirip konuştum.

"Hee Simge."

"İşte o, kolunu kırmış. "

"Ne! Nereden biliyorsun? Bana niye söylemediler.."

"Panik yapma diye söylememişlerdir. Bana da Kaan söyledi. Hastaneye o götürmüş."

"Anladım."

Kırmızı ışıkta durdu ve kaşlarını çatarak bana baktı.

" Panik yapmadın."

"Evet, çünkü bu Simge'nin ilk kolunu kırışı değil, giyiyor kolum kadar topuklu ayakkabıyı, sonra hava atacağım diye merdivenlerden bir değişik iniyor pardon, yuvarlanıyor ve kolunu kırıyor.....böyle olduğuna yemin edebilirim."

Güldü ve bir şey demeden önüne baktı.

"Kemerini tak."

***

Sabah yataktan sırıtarak kalktığımda çok mutluydum. Banyoya girip elimi yüzümü güzelce yıkadım ve çıktıktan sonra ön bahçeye bakan pencereyi açıp dışarıya baktım.

"Yuh, Pınar! Bu saate?! "

Penceren ayrıldım ve hemen dolaptan pantolonla bir kısa kollu çıkarıp giydim. Merdivenleri uçarak indikten sonra bahçedeydim.

"Pınar kafayı mı yedin sabah sabah?"

"Ne var be. İlk defa mı görüyorsun? "

"Ben daha önce kahvaltıda mangal yemedim de ..garip geldi."

Kenardaki masaya ve sandalyelere baktım. Sonra da Katibe Hanım'a . Tabakları taşıyordu. Yardım edeyim bari diyerek yanına gittim. Ama Katibe hanım beni kovdu ve kızları uyandırmamı söyledi. Öyle olsun Katibe Hanım.

Yukarıya çıkıp kızları biraz dürtükledim ve tekrar aşağıya indim.
Bir tane sandalye çekip oturduktan sonra ustalıkla işini yapan Pınar'ı izlemeye başladım. Ta ki kalın bir ses duyana kadar.

"Oğlum, mangal kokusu alıyorum lan!"

Kaan evden çıkıp buraya doğru gelirken şaşkınca Pınar'a bakıyordu.
Diğerleri de arkasından gelip bir şey demeden arkamdaki sandalyelere oturdular.

"Size de günaydın. Tabii ki de oturabilirsiniz. "

Onlara dönüp konuştuğumda beni takmadılar.

"Cenk kalk git sandalye getir. Pınar bunlar hepimize yetecek mi? "

Kaan, Cenk'e sandalyeleri getirttikten sonra bir de et almaya yollamıştı.

Eh ne yapalım, bugünde kahvaltıyı böyle yiyecektik.

***

Yine erken bölüm . Umarım hep böyle erken atabilirim.

Yine en beğendiğiniz kısmı yazmanızı istiyorum :* Daha fazla yorum yapın lütfen..

Oylar ve yorumlar için çok çok teşekkürler !

Continue Reading

You'll Also Like

21.9K 1.1K 17
(Biyo aile kitabı) 16 yaşında olan Asel Mina' nın cehhenemin den kurtulma hikyesi (Mizah ve argo kelimeler içerir) Alıntı *** Bana üsten üsten bakı...
636K 27.5K 38
Ne demiş atalarımız "En büyük aşklar nefretle başlar." Nefretten doğan aşkı okumaya hazır mısınız? @bora_atalarr: beni dikizlemeyi kes @selinnozgur:...
4.5M 269K 83
Her şey; aslında bütün aile fertlerinin yapmak isteyip de yapamadığı, ailenin küçük oğlu Murat ve eşi Nalan'ın isyanıyla aile apartmanını terkedip, o...
2.9M 159K 51
✔️ TAMAMLANDI✔️ Siz: Canım sıkılıyorrrrrrrr. Siz: Güzelim nasılsın? Siz: Banu bir bomba var anlatsam var ya ortalık fena karşırrrr... Siz: Uyudun muu...