Alfa | Kurt Adam

Par yamurblog

328K 23K 5K

Zeynep 22 yaşında genç bir yazardır. Yeni kitabını yazmak için, artık onu yoran İstanbul gürültüsünden uzakta... Plus

ALFA
1. Bölüm: "Dağ Evi"
2. Bölüm: "Kitap"
3. Bölüm "Siyah kurt"
4. Bölüm: "Davetsiz Misafir"
5. Bölüm: "Koruyucu"
6. Bölüm: "Yaralı Adam"
7. Bölüm: "Dövme"
8. Bölüm: "Tesadüf"
9. Bölüm: "Sürü"
11. Bölüm: "Ziyaretçiler"
12. Bölüm: "Mühür"
13. Bölüm: "Hisler"
14. Bölüm: "Değişim"
15. Bölüm: "Gerçekler"
16. Bölüm: "Ressim"
17. Bölüm: "Veda"
18. Bölüm: "İstanbul"
19. Bölüm: "Süt Anne"
20. Bölüm: "Final"

10. Bölüm: "Film Gecesi"

14.8K 1.1K 166
Par yamurblog

10. Bölüm: "Film Gecesi"

🌙

İçeri girip kapıyı ardımızdan kapattığımızda Altay'a baktım. Benim aksime az önce ki kurt sürüsü onu korkutmamış gibiydi. "Bize..." Duraksadım. Altay'ın siyah bakışları benim üzerimdeydi. "Bize saldırmayacaklarını nereden bilebildin?"

Altay omuzlarını silkti. "Dedim ya alfaları olmayan bir sürü ne yapacağını bilemez. O yüzden bize saldırmadılar."

"Alfalarının olmadığını nereden anladın?"

Altay'ın siyah gözlerinde farklı bir bakış gördüm. Bu bakış oldukça derin ve anlamlıydı ama ben o bakışı anlayamıyordum. Bir süre duraksayıp gözlerime daldı. En sonunda konuştuğunda, "Bir kurt sürüsünde alfa en önde durur ve sürüyü yönetir. Bu sürüde önde duran bir alfa yoktu." Dedi.

"Sen bunu nereden biliyorsun?" Diye sordum. Bir an için ne diyeceğini bilemedi ve bana bakakaldı. "Sıkı bir belgesel izleyicisi falan mısın?"

"Evet, evet ondanım."

Kurt sürüsü yüzünden odunda alamamıştık. Dışarıda durduğumuz süreç boyuncada aralık olan kapıdan içeriye sızan soğuk hava içeriyi mümkünmüş gibi daha da soğuk yapmıştı. Altaya'la beraber salona geçtiğimizde önce salonla bir olan mutfakta yemek yemiş ardından dumanı tüten sıcak kahvelerimizi alarak koltuklara oturmuştuk. Tam karşımızda boydan boya cam vardı ve camdan dışarıda ki manzara görünüyordu. Bu manzara eve yerleştiğim ilk günler bana büyüleyici bir güzellikte gelirken, şimdi sadece korkutucu geliyordu.

Evin içi soğuk olduğu içi üzerime tüylü kırmızı bir battaniye dolamıştım. Altay benim aksime üşümüyordu, hatta zorlamam üzerine kendisine siyah bir kazak giydirmiştim.

Sessizlik için kahvelerimizi yudumlarken,"Ailem endişeden deliye dönmüştür..." Diye mırıldandım dalgın bir ifade. Yanımda oturan Altay konuşmamla beraber herhangi bir şey demedi ama gerildiğini hissettim. Onun bir ailesi olmadığını hatırladığım da söylediğim şey yüzünden dilimi ısırıp yüzüne baktım. Bir elinde sıkıca tuttuğu kahvesi ile karşısında duran camdan yağan karı izliyordu. Altay'ın kemikli bir yüzü vardı, suratında herhangi bir ifade olmadığı zamanlar kemikli yüzü dahada belirginleşiyor ona sert bir görünüm kazandırıyordu.

Merak ettim. Onu ailesi haricinde bekleyen birileri var mı diye. Bunu ona sormaya çekiniyordum çünkü kendi ile ilgili konuşmayı sevmediğini fark etmiştim. Zaten beraber geçirdiğimiz süreç boyunca hep bana sorular sormuştu. Hep ben konuşmuştum.

"Altay?"

"Efendim?" Başını omzunun üzerinden bana doğru çevirdi. Siyah bakışları benle buluşunca gözlerimden kalbime ılık bir his aktığını hissettim. Acaba oda öyle hissediyor muydu? Tıpkı bende bir etkisi olduğu gibi benimde onda bir etkim var mıydı merak ediyordum.

"Ailen hariç başka kimsen yok mu? Arkadaşların veya... Sevdiğin biri?" Bir an için sevdiği birinin olduğunu düşünmek kalbimin acıyla bükülmesine sebep oldu. Altay'ın gözlerinde dalgın ve acılı bir ifade belirdi.

"Hayır yok..." Duraksadı. Sanki içinde bir zehir vardı ve konuşarak o zehri kusacaktı. Ama Altay kusup o zehirden kurtulmak yerine zehri içinde tutuyordu. "... Sadece bir zamanlar hep yan yana olduğumuz, kardeşlerim dediğim insanlar vardı."

"Artık yan yana değil misiniz?"

"Hayır karşı karşıyayız." Gözlerinde ki ifade saniyeler içinde değiştiğinde siyah harelerinde yırtıcı bir ifade gördüm.

"Peki neden karşı karşıya sınız?" Diye sordum. Kahve kupasını kavrayan parmaklarım sıcaklıktan uyuşmuştu. "O gece, o halde olmanın sebebi onlar mıydı?"

"Evet." Dedi. Sesinde kızgın bir ton vardı. Bu kızgınlığın sebebi kardeşlerim diye bahsettiği kişilereydi. Gözlerinde beliren yırtıcı ifade daha da büyürken, avuçları arasında sıkıca tuttuğu kupadan gıcırdayan bir ses geldi. Bakışlarım elleri arasında ki kupaya düştüğünde kupanın çatladığını gördüm. Gözlerim irice açıldığında kupada ki dumanı tüten sıcak kahvenin taşarak ellerine aktığını fark ettim.

"Ellerin!" Diye konuştum telaşla. Benim sesimle beraber irkilerek kendine geldi ve bakışları ellerine düştü. Hızla elimde ki kupayı koltuğun önünde ki sephaya bırakıp ardından Altay'ın avuçları arasında çatlayan kupaya uzandım. Kupayı itiraz etmeden bana verirken parmakları parmaklarıma temas etmişti. Onun kupasınıda dikkatlice sephaya bıraktıktan sonra ellerine baktım. Allah'tan çok fazla kahve dökülmemişti.

"Yanıyor mu?" Ellerine dikkatle bakarken ondan bir cevap bekliyordum. Teninden tenime akan akımı hissettim. Ne zaman ufakta olsa bir temas halinde olsak bu şekilde hissediyordum. Altay bana herhangi bir cevap vermeyince merakla bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerinde dalgın ve parlak bir ifade ile bana bakıyordu. "Altay sana diyorum?"

"Ha? Ne diyorsun?"

"Elin diyorum. Yanıyor mu?" Benim konuşmamla bakışları önce ellerine düştü ardından hızlıca ellerini ellerimden çekerek üzerine ki kazağa sildi. "Yok..."

Altay'la akşama kadar vakit geçirmiştik. Yine bana sorular sormuş ve dikkatle beni dinlemişti. En sonunda karanlık gece gökyüzüne hakim olduğunda beraber film izleme kararı almıştık. Daha doğrusu film izleme teklifinde bulunmuştum. Belki yaşanan olaylardan birazda olsa uzaklaşırdık diye düşünmüştüm.

Laptopumu yanımda getirdiğim projeksiyona bağlarkan Altay dikkatle beni izliyordu. Projeksiyonu laptopa bağlandıktan sonra, buraya gelmeden önce indirdiğim aksiyon filmini açıp görüntünün boş duvara yansımasını bakledim.

"Biz neden boş duvara karşı oturuyoruz hala anlamış değilim."

Altay'ın konuşmasıyla beraber bakışlarımı uğraştığım projeksiyondan ayırarak ona çevirdim. "Dedim ya film izleyeceğiz diye..." Bana öylece düm düz bakışlarla bakmaya devam etti. Kaşları usulca çatıldığında bir şey düşünüyor gibiydi.

Biraz sonra ne düşündüğünü anladığımda gözlerimi kocaman açarak ona baktım. "Hadi canım!" Diye bir şaşkınlık nidası döküldü dudaklarımdan. "Sakın bana filmin ne demek olduğunu bilmiyorum deme."

"Tamam, demem." Koca cüssesine rağmen bir çocuk gibi konuştuğunda inanamayarak ona bakıyordum.

"Altay biz senin hafıza kaybı yaşamadığını emin miyiz?...Yani aksi halde bunları bilmemen için dağ başında yaşaman gerek." Şaşkınlık içinde gülerek söylediğim sözlerden sonra dudaklarını birbirine bastırarak başını eğdi. Yüzünde ki ifade an be an değişirken elleri yumruk oldu. Bir şeyler zoruna gidiyor gibiydi. Şaşkınlığım karşısında verdiği tepkiyi adlandıramadım.

Altay sağır edici bir sessizliğe büründüğünde huzursuz bir his içimi kapladı. "Altay sorun nedir, yanlış bir şey mi dedim?"

"Yanlış bir şey demedin hatta doğru bir şey dedin." Diye konuştu. Sesi kızgındı ama bu kızgınlık kime ve neyeydi bilmiyordum. "Ben dağ başında doğudum ve yaşadım." Elleri bacaklarının üzerinde yumruktu. Ciddi mi diye yüzünde ki ifadeyi sorguladım. Ve evet o oldukça ciddiydi. "Senin şehrinin yaşantısına ait şeyleri bilmem ben. Cahilliğimin kusuruna bakma lütfen." İtirafı çözülmez bir düğümü boynuma doladı.

"Altay..." Dedim duygulu bir sesle ama daha sonra ne diyeceğimi bilemeyerek sustum. Nasıl bir yaşamı vardı bilmiyordum ama kolay olmadığını anlamıştım. Bu konuların onun canını sıktığını düşünerek içimde ki meraka kilit vurup sustum. Belki bir gün bana kendisini açardı ve hayatı ile ilgili her şeyi anlatırdı. Tabi öyle bir gün gelene kadar biz yan yana olursak...

"Film mi açar mısın merak ediyorum?" Diye konuştu Altay beni içine düştüğüm düşünce çıkmazından çıkararak. Kafamı usulca sallayarak filmi açtım ardından salonun ışığını kapatarak Altay'ın hemen yanına oturdum. Tüylü battaniyeyi Altay'ın ve benim üzerime gelecek şekilde örttüğümde Altay bana hafifçe gülümsemiş ardından duvara yansıyan ışığa bakmıştı. Benim bakışlarım ise onun yüzündeydi. Zira filmi gördüğünde yüzünde beliren hiçbir ifadeyi kaçırmak istemiyordum.

Film başladığında Altay'ın kalın dudakları aralanmış, siyah gözleri irice açılmıştı. Tüm dikkati duvara yansına filimdeydi. Tıpkı küçük bir bebek gibi ilgi ve merakla filmi izliyordu. Dudaklarımın iki yana kıvrılmasına engel olamadım.

Film boyunca genel olarak ben Altay'ı izlemiş. Altay'da merakla filmi izlemişti. Filmin sonralarına doğru Altay hala irice açtığı gözlerle filmi izlerken benim gözlerime uykunun ağırlığı çökmüştü. Altay'dan burnuma dolan güzel koku üzerime bastıran uyku ile beni iyice mayıştırırken başım tamamen istemsizce Altay'ın omzuna doğru düştü.

Altay'ın gerildiği ve kaskatı kesildiğini hissetmiştim ama ben çok uykunun kollarına düşmüştüm.

🌙

Gelecek hafta sonu görüşürüz, iyi bakın kendinize 💖

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

171K 17.3K 46
Savaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtad...
Kutsanmış Varis Par wnight

Roman pour Adolescents

228 76 9
Üst kademeler ve alt kademeler diye ayrılan bir toplum. Üst kademelerin alt kademeleri hor görmesi. Bakalım bu iki toplum ayrıcalık olmadan yaşayabil...
303K 4.8K 30
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
520K 23.7K 41
Eşini ilk kalp atışlarında bile hissetmişti Marcos Vidal. Peki mühür onları bir arada tutabilecek mi? Bunca zaman normal bir insan olduğunu düşünmüş...