Balın

By eflalhatun

1.2M 73.4K 14.4K

●abi kurgusudur● Dimòniu ismi ilk olarak bu kitapta kullanılmıştır! İblis anlamına gelir. Senelerce kız çocu... More

⋆tanıtım⋆
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
ÖZEL BÖLÜM - 1
ÖZEL BÖLÜM - 2
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.9
100K !!
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
ÖZEL BÖLÜM - 3
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1

1.8

34.6K 2.1K 300
By eflalhatun

Medya : Cihan Koroğlu

Yazar

"Göktuğ Koroğlunun yakınları?" dedi yoğun bakımdan çıkan doktor. Ellerindeki eldiveni çıkarak gülümsedi. Ardından başındaki boneyi de çıkararak kendisine yaklaşan adama baktı. "Babasıyım ben, durumu nedir doktor Hanım?" kucağına Balınla merakla doktora bakan Eray beyin arkası, yüz kişilik ordudan halliceydi. Askerler, aile üyeleri hatta tanımadığı insanlar bile askerin durumunu öğrenmek için doktorun konuşmasını bekliyordu.

"Gözünüz aydın, hastamız gözlerini açtı." sessizlikten kalp atışları duyulan koridoru saniyeler içinde kahkaha ve sevinç nidaları doldurdu. Kimisi bu kez sevinçten ağlarken, kimisi birbirine sarılıp mutluluk paylaşıyordu. Doktor boğazını temizleyerek sözü tekrar devraldı.

"Zorlu bir ameliyat oldu bizim için, kurşun göğsünün üstüne geldiği için göğüs kafesinde parçalanma olmuş. Ne kadar süre burada taburcu edeceğimiz belli değil, belki iyileşene kadar burada durmak zorunda kalır. Kesin bir bilgi veremiyorum şu anlık." Yutkunarak derin bir nefes aldı. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu ama kendini toplayarak düşen yüzünü düzeltti. Herkeste gözlerini tek tek gezdirerek gelecek tepkilere şimdiden hazırladı kendini.

"Belki aylar belkide yıllar sürecek bir tedavi süreci olduğu için, uzun bir süre görevini yapamayacak beyefendi. Eray bey detaylı konuşmayı benim odamda yapabiliriz. Şimdilik geçmiş olsun." koridordaki sesler tekrar kesildi. Tanıdıkları Göktuğ Koroğlu silahı olmadan yapamazdı. Üniformadan başka bir şey giyinmezdi. Ona nasıl anlatacaklardı durumu?

"Teşekkürler doktor hanım, oğlumu görebilir miyim?" dedi son kez. Gitmek için adım atan kadın tekrar durdu yerinde. "Elbette fakat önlem almadan girmeyin lütfen. Hemşire size gerekli bilgileri verecek." kafasını sallayarak onayladı doktoru. Eşi uyutulduğu için kendisi girecekti odaya öncelik olarak.

"Güzelim, baba içeriye girecek sen gel abinin kollarına." dedi Yiğit kollarını açarak. Fakat Balın mengene gibi yapıştığı Eray beyi bırakmamak için sıkı sıkı tutunmuştu. Kafasını sağa sola sallayarak reddetti Yiğidi. İçerideki adamla tanışmak istiyordu.

Eray bey duruma gülüp Yiğide yandan bir bakış atıp gelen hemşireye döndü. Onlara içeriye girdiklerinde yapmaları ve yapmamaları gerekenleri anlatacaktı. "Eray bey?" dedi soru sorarcasına. Kim olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden etrafına bakınarak kim olduğunu çözmeye çalıştı. "Benim, lütfen acele edelim." dedi Eray bey kendilerine yaklaşan hemşireye. Hemşire yüzümdeki tuhaf ifadeyle onları onaylayarak peşinden gelmelerini istedi.

Beraber hemşire odasına girerek dezenfekte edildiler. Üstlerine geçen bir kaç gün önce Yiğidin yanında giyilmesi için verilen kıyafetleri görünce sinirle homurdandı Balın. Yanaklarını şişirmiş, minik kaşlarını burnuna kadar indirerek hemşireye ters ters bakıyordu. "Babacım, bakma hemşireye öyle. Yoksa seni yiyebilir." dedi kıza gülümseyen hemşireyi işaret ederek.

Omuzlarını silkerek hemşireye dil çıkardı. Başına takılan o şeyi hiç mi hiç sevmiyordu. Kafasını kaşındırıyordu sürekli. Bu yüzden geçen sefer ağladı ağlayacak hale geldiği için Yiğit yırtıp çıkarmıştı kafasından. "Hadi ama güzelim, pamuk şekerini vereceğin kişiyi merak etmiyor musun?" Eray beyin dediklerini duyar duymaz masmavi gözleri kocaman açıldı. Tabiki de merak ediyordu.

Adamın da tıpkı onun gibi masmavi gözleri vardı. Hatta saçları onun gibi neredeyse sarıydı. Bu yüzden onunla yakından tanışmak için can atıyordu. "Tamam o jaman, takabiliysin." dedi aniden değişen kararıyla. Kendine birden bire gülümseyen kızla kaşlarını havaya kaldırdı hemşire. "Yaklaş bakalım, gel yanıma." Balın gitmemek için direnen ayaklarına eliyle çimdik attı. Yavaşça Eray beyin elini bırakıp hemşireye yaklaştı.

Ters bakışlarını atmamak için kendiyle savaş veriyordu resmen. Hemşirenin arada bir Eray beye baktığını görünce iyice sinirleniyordu. Normalde insanlara çok sıcak kanlı yaklaşırdı ama bu hemşireye bir türlü ısınası gelmemişti. Hemşire kızın kıvır kıvır saçlarını elleriyle sevip ardından topladı. Başına mavi bonelerden birini geçirip tatlılığına dayanamadığı için iki yanağına öpücük kondurdu.

Sinir krizi geçirmek üzere olan kızı görünce hızla kucağına aldı Eray bey. Yanaklarından öpülmekten hoşlanmadığını biliyordu. "Hadi babacım gidelim." çaktırmadan masanın üstünde duran ıslak mendillerden birini alarak Balının eline bıraktı. Minik kız kıpkırmızı olmuştu birden bire. Çıktıkları an Eray beyin eline tutuşturduğu ıslak mendili alarak yüzünü silmeye başladı. "Babacım sil diye verdim, yüzünü niye kazıyorsun?" dedi Eray bey gülerek. Saçlarını öptü derince.

Koridorda ilerlerken Eray beyin gözlerine dağılmış haliyle odadan çıkan Bade hanım çarptı. Yıkılmış haldeydi. Dakika başı sinir krizi geçirmekten yorgun düşen vücudu, bir kaç adım attıktan sonra yere yığıldı. Dudaklarını ucunda oğlununda adı vardı sadece. Eray bey hızla minik kızı yere indirip Bade hanıma koştu. Yerde yatan kadını kucağına alıp geri odaya soktu.

Dışarıda şaşkınca olduğu yere çakılan Balın, Eray beyin son anda onu fark etmesiyle yanına yaklaştı. "Güzelim, git abilerinin yanına. Aliye söyle hemşire çağırsın Bade annenin odasına. Tamam mı çiçeğim?" Balın başını aşağı yukarı sallayarak, elindeki mendille düğünden kaçmış halay başı gibi koştur koştur koridorun sonuna ulaştı nefes nefese. Kısa bacakları beş dakikalık mesafeyi 15 dakikaya çıkarıyordu neredeyse.

Heyecanla Aliye doğru koştu. Ali Yiğide değilde kendisine koşan kızla ne yapacağını şaşırdı. Geri dönüp kaçacaktı ki bacaklarına yapışan kızla olduğu yerde durmak zorunda kaldı. "Babam diyol ki, Bade anneye hemşire!" bağırarak ve soluk soluğa konuşan Balınla eğilerek kafasını salladı. "Nefes al küçük asker, boğulacaksın birazdan."

Balının bacaklarından ayrılmasıyla anın şaşkınlığını üstünden atıp hızla Hemşire aramaya çıktı. "Güzelim ne hemşiresi? Bade anneye bir şey mi oldu?" dedi Yiğit. Alışması ve anlayabilmesi için Bade anne diyordu herkes. Telaşla kızın yanına yaklaşıp önünde diz çöktü. Kantine inmiş Şahin ve Atakan ortalıkta gözükmüyordu. "Bade anne uf oymuş." dedi heyecanla.

Yiğit annesinin yine kriz geçirdiğini anlayarak başını salladı. Küçük kızı kucağına alarak sağ yanağının biraz üzerine derin bir öpücük kondurdu.

"Baba gelemiyorsa, abi gelir. Üstümü giyineyim beraber girelim odaya tamam mı çiçeğim?" Balın kocaman gülümseyerek kafasını salladı. Ellerini Yiğidin omuzlarına koyarak yanağından öptü çekingence. Daha sonra utançla başını omuzdan gömdü. Yiğit kendini öpen kızla tatlı tatlı kıkırdayarak daha da sıkı sarıldı. "Bizim minik utanır mıydı ya?"

🛐

Yazar

Yiğit kapının önünde başını kaşındırdığı için durmadan şikayet eden küçük kızla son kahkahasını atarak Balını yere indirdi. "Heyecanlı mısın yer mantarı?" küçük kızın kendisine seslenme şekli yüzünden daha da çatılan kaşlarını eğilerek elleriyle düzeltmeye çalıştı. Geriye kaçan Balının kahkahası koridorda yankı yaparken, odada asker olduğu için hafif uykusunda yatan Göktuğ, kaşlarını çatarak uyandı.

Duyduğu melodik kahkaha içini gıdıkladı. Yüzünde ister istemez oluşan ufak gülümsemeye engel olmazken ne yaptığını fark ederek hemen sildi yüzünden. Fazla merak ettiği kızın birazdan içeriye girip kendisiyle tanışacağından bir haber merakını içine gömmeye çalıştı.

"Yilit, uyuyol mudul? Çok yaşkıklıydı." Balın gizli bir sır verir gibi Yiğite yaklaştı. Yakışıklı kelimesini evrimleştirerek söylemeye çalışınca dili dönmemiş Yiğidi kahkahara boğmuştu. "Demek çok yakışıklıydı ha! Benden bile mi??"

Balın üzülmesin diye hızla başını sağa sola sallayarak reddetti onu. "Hayıl! Sen daha yaşkıklısın!" eşsiz gamzelerini gözler önüne sererek gülümsedi. Yiğit duyduklarıyla memnunca gerdi omuzlarını. Elini kaldırıp kapının kulpuna attı. Yavaşça indirerek sanki çok gizli bir şey yapıyorlarmış gibi etrafı kolaçan ettiler. Sesi duyan Göktuğ aylardır görmediği kardeşinin geldiğini görünce gözlerini kapattı hızla.

Kucağında minik bir şey bıcır bıcır konuşup bir şeyler söylüyordu kardeşine. "Planı anladın mı güzelim?" dedi Yiğit minik kıza. Girmeden önce kıza hızla bir şeyler anlatarak ona ayak uydurmasını istemişti. Balın heyecanla kafasını sallayarak gözlerini doldurdu. Planlarının bir parçasıydı bu da.

"Abi biz geldik, bak kızın seni bekliyor." dedi abisine yaklaşarak. Duyduğu şeyle başında şimşekler çakan adam hızla açtı gözlerini. Kızı mı?? Ne demek kızı?

Uzandığı yerde doğrulmaya çalışınca göğsüne giren ağrıyla geri uzanmak zorunda kaldı. "Ne yapıyorsun abi daha yeni uyandın!" abisini azarlayarak eliyle yastığını düzeltti. Gözlerini Balına çevirince işareti aldı minik kız. Hızla hüngür hüngür ağlamaya başladı birden. "Babaa! Babama vel menii!" Yiğidin kucağında sanki gerçekten babasından ayrılmış gibi çırpınmaya başladı Balın. Yiğit yalandan kızı zapdetmeye çalışarak "Küçüğüm abartma." dedi dişlerinin arasından. Oldukça hareketli ve ciddi anlamda güzel oyunculuk yeteneğine sahipti ufaklık.

"Ne oluyor Yiğit? Kim bu küçük kız? Ne babasından bahsediyor?" Balın arada yalancı hıçkırıklarını salarak baba diyip adamı daha da çıldırtıyordu. "Abi bu Balın, senin kızın. Gerçekten hatırlamıyor musun? Doktor hafıza kaybı olabilir demişti gerçi. Aylardır komadasın. Seni çok özledi amcasının güzeli." oyunu sürdürerek odaya herhangi biri gelip gelmiyormu diye camdan bakıyordu ikide bir. Göktuğ hayatında belkide ilk defa bu kadar şaşkındı. Onun gerçekten bir kızı mı vardı? Hafızasını zorlamaya çalıştı fakat bu küçük kıza dair hatırladığı hiçbir şey yoktu.

"Maşallah aynı mavi gözler, aynı renk saçlar aynı yüz." dedi abarta abarta Yiğit. Adamda bu benzerliğe şaşırdı bu kez. Gerçekten onun kızı olabilir miydi? "Babama vel meni!" dedi kollarını adama uzatarak. "Hayır güzelim baban yaralı. Yarasının acımasını istemeyiz değil mi?" Balın hızla kollarını kendine geri çekerek aşağı yukarı salladı başını.

Yiğit abisine biraz daha yaklaşarak Balını yatağın köşesine oturttu. "Baba mak! Sana damuk çekel aydım!" dedi tatlı tatlı. Göktuğ kızın konuşmasıyla gülümsedi. Aşırı tatlı bir kız çocuğuydu. "Teşekkür ederim ufaklık." elindeki şekeri kendisine inatla uzatan kızın elinden alıp yandaki komodine koydu. "Baba men şeni çok özyedim ama şen hiç geymedin." dedi üzgün üzgün. Yiğit bir anlık kızı oyunculuğa yazdırmayı aklının köşesinden geçse de bu düşünceyi sandığa kapatıp kilitledi.

Onu başkalarının görmesine dayanamazdı. Göktuğ ne diyeceğini bilemedi, kendi kızı olup olmadığını gerçekten hatırlamıyordu. Fakta küçük kızı da üzmek istemedi. "Özür dilerim." dedi ne diyeceğini bilmeden. Yiğit bıyık altından gülümserken abisiyle göz göze geldi. Hızla yüzünü düzeltirken, abisinin itinayla saniye başı çatılan kaşlarıyla olayı çaktığını anlamıştı.

"Bu kadar çabuk mu ya!?" diye mırıldandı ağzının içinden. Daha eğlenememişlerdi bile. Göktuğ kaşlarını düzelterek minik kızın hala kendisine bakan okyanus kadar güzel mavi gözlerinin parıldadığını görünce içi kıpır kıpır oldu. Kızı tek hamleyle belinden tutup kucağına çekti. "Demek yalan söylersiniz ha! Şimdi seni burada yersem Yiğit abin hiç bir şey yapamaz biliyor musun ufaklık?"

Balın korkuyla çırpınınca eli adamın göğsüne çarptı. Ağzından ufak bir inilti çıkınca hareket etmeyi kesti ve şaşkınca adama baktı. "Özül diyelim, çok acıyol mu?" dedi sarılı göğsüne üflerken. Adam sanki gerçekten etki ediyormuş gibi derin bir nefes verdi. "Sen üfleyince ağrısı geçti." kız dudaklarını büzerek Göktuğya aşağıdan aşağıdan bakarak, kedi gibi sırnaştı. "Yilit şaka yapayım dedi ama men hayıl dedim. Hep onun şuçu." işin içinden sıyrılmak için topu hızla Yiğite attı.

Bir bakıma haklıydı, onu Yiğit yönlendirmişti. İçeriye giderek aklının ucundan geçmemişti bu oyun. Yiğit uğradığı ihanetle elini kalbine koyup geriledi. "Seni hain yer mantarı!" Balın Yiğiti hiç umursamadan Göktuğya bakmaya devam ediyordu. Göktuğ gülümseyerek hala tanımadığı kızın kafasındaki boneyi çıkardı. Kıvır kıvır saçları omuzlarından dökülerek beline kadar uzandı. Yavaşça eli o saçlarını sevmek için uzanınca ağzını açtı. "Kimsin sen ufaklık? Yiğidin yanında ne işin var?"

Balın cevap veremedi. Anın büyüsüne kapılmış melül melül bakıyordu adama. Bunu fark eden Göktuğ burnundan bir soluk bırakarak gülmemeye çalıştı. "Sana her şeyi annemler gelince anlatır abi ama bilmelisin ki, bu ufaklık artık evimizin çiçeği." yiğit ayakta daha fazla durmadan kenardaki koltuğa çöktü. Abisi söylediklerini anlamaya çalışıyordu.

"Anlamadım ne?" Göktuğ merakla kafasını yiğide çevirdi. Evimizin çiçeği de ne demekti öyle? "Babamlar evlatlık alacak Balını." dedi sessizce. Zaten kızın onları duyduğu meçhuldü. İçi titredi koca adamın. Hep bir kız abisi olmak isterdi ama bu kadar küçük bir kızın abisi olmayı beklemiyordu. Saçlarını okşayan eli durdu. Üstündeki heyecan, ona yıllar sonra geri gelmişti.

O artık bir kız abisi miydi?

🛐

Yazar

"Sessiz ol Cemal! Senin yüzünden tüm plan mahvolacak!" katil elindeki silaha susturucuyu takarak, sessizliğin boy gösterdiği eve girdi. Kimse yok gibiydi iki katlı evde. Fakat etrafta güvenlik kamerası olabilir diye temkinli davranıyorlardı. "Abi keskin nişancılar kafamızı uçuracak! Ne işimiz var burada??"

Cemal ağlamaklı haliyle katili takip ediyor, arada bir söylenerek adamın damarına basıyordu. "Eger biraz daha konuşursan bu silah kafanda patlar!" Cemal hızla elini ağzına koydu. Yapar mı yapardı bu cani herif.

"Sen üst kata bak, bende alt kata bakacağım. Elini çabuk tut!" arkadaki korkudan neredeyse işiyecek adama yandan bir bakış yollayarak alt katın koridoruna girdi. Tüm kapılara göz gezdirdi uzun uzun. Çiçekli bir kapı dikkatini çekince, hiç beklemeden oraya ilerledi. Doğru tahmin etmişti. Burası Balının odasıydı.

Yavaşça odaya girip kapıyı kapatmadan elindeki silahla etrafı inceledi. Ufak makyaj masasının içinde Balına ait bir şeyler bulur umuduyla çekmeceler açıp karıştırmaya başladı. En üst ve orta çekmecede hiç bir şey bulamayınca alt çekmeceyi açtı. İçinde kolyeye geçirilmiş bir yüzük vardı. Yavaşça eline alarak inceledi yüzüğü. Muhtemelen Balının ölen annesinden kalan bir şeydi diye düşündü.

Cebine atarak hızla kalktı çöktüğü yerden. Kıyafet dolabını açarak bir kaç parça elbise aldı. Bu odayı Bade hanım Balın için tasarlamıştı. Daha yeni görecekti odayı. Fakat ondan önce odaya ilk katil ayak basmıştı.

Kıyafetleri alarak dışarıya çıktı adam. Oyalanmadan söylene söylene aşağıya inen adama baktı sinirle. "Acele et! Biri içeriye girerse kurtarmam kalırsın burada!"

Geldikleri gibi geri çıktılar evden. Katil bindikleri siyah arabanın arkasında elindeki kıyafetlere bakıyordu uzun uzun. Kendi kızı böyle giyinmeye bayılırdı. Aklına geldikçe içinde büyüyen özleme dur diyemiyordu. Kaç yıl geçerse geçsin asla unutamıyordu.

"Elbet bir gün kavuşacağız papatya, er ya da geç baban intikamını alacak!"

🛐

▪️Selam! Wattyde görüntü sıkıntısı var. Daha önce size uygulamamda sıktıntı olduğunu söylemiştim zaten. Bir kaç üyeyle konuştum, umarım sıktıntı yakın zamanda son bulur. Her neyse, üniversite sınav sonuçları açıklandı, sanırım Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olacağım hdkehd sizin sonuçlar nasıl??

▪️Oy vermeyi unutmayın lütfen <3

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 64.3K 57
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
117K 4.2K 30
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...
2.6M 84.9K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
25.5M 906K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...