Raunchy Alpha // larry

Von bearschangedmylife

58.3K 5.2K 11.5K

Şımarık bir Alfanın neler yapabileceğini görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz! Harry olgun omegayla mühürlene... Mehr

a slice of the future
prolog
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fiveteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
ONE-SHOT
fourty
fourty-one
fourty-two
fourty-three
fourty-four
fourty-five
fourty-six
fourty-seven
fourty-eight
fourty-nine
fifty
fifty-one
🎀fifty-two🎀
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
fınal
Special Chapter "🔄"
Special Chapter "24" 1/2
Special Chapter "24" 2/2
Special Chapter "Axel"
Special Chapter 2 "Axel"
Special Chapter 1/2 "Harry or Louis?"
Special Chapter 2/2 "Harry or Louis"
Spacial Chapter "New Groom" 1/2
Special Chapter "New Grooms" 2/2
Special Chapter "Alternative Jobs 1/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 2/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 3/3"
Special Chapter "Wedding Photo"
Special Chapter "Becoming an Alpha"
Special Chapter "Valeria's Alpha" 1/2

twenty-nine

726 69 299
Von bearschangedmylife

Merhabalar,

Hemen girişte sorayım, sizce önceki bölümün yorum kısmı nasıldı?

Öyle mi devam edeyim, yoksa beni özlediniz mi jdjdkdkdlelel

Harry ve Louis yüzünden yorumlar biraz şişirilmiş gibi oluyor ama ağızları durmuyor benim yapabileceğim bir şey yok dkkele

Bu bölüm everything_about_lou 'ya ithaf edilmiştir.

Diliyorum ki istediğin gibi oldu,

Hadi iyi okumalar~

×××

Parti göl maceramızdan sonra kaldığı yerden devam etmişti. Biz hiçbir şey yaşanmamış gibi ormandan çıkıp evin önüne gidince herkes tekrar dönüşmüş ve daha 'insancıl' bir şekilde devam etmişti.

Tabii ki Harry ve benim ıslaklığımız bizimkileri şaşırtsa da Harry dönüştükten sonra kimsenin bir şey demesine izin vermeden beni kurulamak için eve sokmuştu.

Tüm aksiliklere rağmen eğlenceli devam eden Alfanın partisinde herkes kaynaşmış ve birbirlerini benimsemişlerdi. Her ihtimale karşı, diğerleri içeceklerini içerken, bana sıcak bir çay yaptırmıştı Harry. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de beni battaniyeyle sarmış ve çayı son damlasına kadar içirmişti.

Diğerleri dans edip eğlenirken, biz kenarda uslu uslu oturmuştuk. En sonunda sıcak basıp, sabrım da kalmadığında battaniyeyi Harry ile birlikte atmıştım üzerimden.

Parti geç saatlerde bitip herkes evine dağılmaya başladığında ben de ailemle birlikte kalkmıştım ki Harry engeline takıldım.

"Yarın da tatil... Kal işte!"

"Daha sonra fazlasıyla kalacağım zaten, bırak da evime gideyim!" Yakasından tutup kendime çektim fısıldamak için. "Baban gözünü dikmiş bakarken çocuk gibi sızlanacak mısın!?"

"Uff! Tamam! Ama yarın erkenden yanına geleceğim!"

"İşin olmazsa tabii, değil mi Harry?"

"Evet..."

Sonunda oradan çıkabildiğimizde uyuyakalmış ikizlerden Ernest'i Lottie, Doris'i de ben kucaklamışken iki arabayla gitmeye karar vermiştik. Mark, annem ve ikizlerle Fizzy'yi alırken ben de Lottie ile Arthur'u bırakacak olan Elish'in arabasına binmiştim.

Eh, tabii ki kendisinin bırakacağını düşünen Harry yine pürüz çıkarmıştı.

"Omegam, yapmayın! Ben varken neden onlarla gidiyorsunuz ki!?"

"Çocukları uyandıracaksın Harry! Ayrıca onlar zaten o tarafa gidecek, senin evden çıkmana gerek yok!"

"Ya... Omegam... Bunların hepsinin hırsını yarın çıkaracağım ona göre!"

"Evet, evet! Hadi sızlanma artık!" Kafasını neredeyse arabanın içine sokacak olan Alfanın suratına yaklaşıp sadece onun duyacağı şekilde fısıldadım. "Özle beni."

Mark'ın arkasından hareketlenen Elish ile, arkamda kalan Harry'ye baktığımda çoktan yere çökmüş ve bize doğru elini uzatmış olduğunu gördüm.

"Tam bir Drama Kraliçesisin..."

Eve varıp, dopdolu geçirdiğimiz bu günü anneme anlatıp, günün yorgunluğuyla da odalarımıza dağılana ve hatta uyuyup, ertesi gün uyanana kadar bir sorun yoktu.

Ancak uyandığımda zar zor açtığım gözlerim ve yatağa yapışmış gibi hissettiğim vücudumla beynime kısa, küçük bir şok dalgası yayılmıştı.

Hasta olmuş olamazdım, değil mi?

Biz kurtadam ırkının dayanıklı ve ısısı yüksek bedenlerinin bu zayıflıklara karşı yenilmek gibi huyları yoktu. O kadar nadir soğuk alırdık ki bazen hasta olabileceğimizi bile unuturduk.

Bu ve benzeri hastalıklar çoğunlukla bünyesi her şeye açık olan çocuk yaştakı kurtları bulur ve çok etkilemeden geçer giderdi. Bir diğer hasta olma nedenlerinden biri de diğer anormal durumlardı.

Mesela benim yaşıma gelmiş bir kurdun, bu yaşına kadar bastıcı ilaçlar ve iğneler kullanması.

"T-Tanrım... Erken yaşlanacağım..."

Kendimi ter içinde hissederken, ne kadar hareket etmeye çalışsam da sızlayan vücudum buna izin verecek gibi görünmüyordu.

Bunu neyin tetiklediğini uzun süre düşünmeye ihtiyaç duymadan farketmiştim. Gölden çıktıktan sonra eve kadarki o süreçte, ıslak kıyafetlerimden normal bir esintiyi bile birkaç kat daha güçlü hissetmemin sonucu üşümüş olmalıydım.

Harry ne kadar bana siper olmaya çalışsa da kendisi de ıslaktı, ayrıca kocaman olmasına rağmen beni rüzgârdan korumaya yetmemişti.

Rahatsız bir şekilde kıpırdanıp başımı çevirdim ve ikizlerin yatağının boş olduğunu farkettim. Ne kalkmaya, ne seslenmeye halim yokken çaldığını duyduğum telefonla gözlerimi komidine çevirdim. Ancak yatağın ve başımın hemen yanındaki komidine uzanmak o kadar zor görünmüştü ki gözüme sadece bakmakla yetindim. Uzun uzun çalan telefon susunca, bu kez de kapının tıkladığını duydum.

"Oğlum?"

Annemin sesini duymamla gözlerim, önce kafasını çıkarıp sonra tüm gövdesiyle kapısının arkasından çekilen annemi buldu. "Louis? İyi misin?"

Hızla yanıma gelip, karşılık beklemediği sorusuna kendi cebabını bulabilmek için beni kontrol etti. "Ateşin var!? Aman Tanrım, nasıl bu hale geldin sen!?"

"Sanırım, dün üşümüşüm..."

"Tanrım..." Annem tam endişeli bakışlarını üzerime dikerken Lottie'nin seslendiğini duydum.

"Anne! Telefonun çalıyor!"

"Geliyorum!"

Gözlerini üzerime çevirdi kapıya doğru seslendikten sonra. "Ben sana sıcak, güzel bir çorba yapayım. Durumuna göre ilaç vereceğim. Soğuk bir duş almak ister misin?"

"Hayır... Kalkacak halde değilim..."

"Anne, telefon!"

"Tamam! Neyse oğlum, üzerini çok örtme, birazdan geliyorum."

Annemin çıkmasının ardından gözlerimi tavana çevrdikten kısa süre sonra dinlendirmek için kapattım. Kızlar gelip beni kontrol ettikten ve Lottie sirkeli suya batırılmış bir bezi alnıma bırakıp gittikten sonra kendimi uykuya dalarken bulmuştum.

Sadece göz dinlendirecekken uyuya kaldığımı kapalı kapımın ardından gelen gürültülü ayak sesleriyle farketmiştim. Gözlerim zorlukla aralanırken tıkanıp akan burnumu çektim. Alnımdaki bez beni daha terletecek derecede kurumuşken bir anda açılan kapıyla irkildim.

"Omegam!?"

Gözlerimi daha çevirmeme gerek kalmadan yatağın yanına çöken Harry ile kurumuş dudaklarımı araladım. "Harry..?"

"Ş-şu haline bak..." Ben yatakta kıpırdanmaya çalışırken yorganın dışında kalan elimi tuttu ve titreyen dudaklarına bakmama neden oldu. "Hepsi benim suçum..."

"Saçmalama... Ayrıca sakın bana... Ağlayacağını söyleme..."

"Bu mikropların senin bedenine girmesine neden olan benken... Ben ağlamayayım da kim ağlasın!"

Ciddi ciddi alnını elime yaslayıp titremeye başladığında, ne kadar acırsa acısın başka türlü tatmin olmayacağım için, içimden gele gele devirdim gözlerimi. Tam ona söylenecekken arkasından gördüğüm, kapıda bizi izleyen annem ve yanında tanımadığım siyah saçlı kadınla duraksadım.

"Bu da... Kim?"

"Oh, arayan Harry'miş, sana ulaşamayınca telaşlanmış. Grip olduğundan bahsedince ise, yanında doktor getirmiş..."

Hızla kafasını kaldırıp ıslak suratıyla baktı bana. "Seni hastanelere sürükleyeceğime, onu ayağına getiririm Louis. Bu doktor tek başına bir hastane olacak kadar başarılı. Seni iyileştirmesi uğruna onun adına hastane bile açabilirim!-"

"Sadece," Elimi tutan elini umursamadan kaldırarak dudaklarına yasladım. "..sesini kısıp başımı daha da ağrıtma... Yeter..."

"Omegam nasıl isterse..."

Bana iri sulu gözleriyle bakıp elimi bırakmadan kalktı ve yanımda dikilmeye başladı. Doktordan önce annem gelip alnımdaki bezi alıp halime gülerek odadan çıktı.

Anne şefkatini bile aşıyordu Harry...

"Merhaba efendim, ben Amber. Öncelikle ateşinizi ölçerek başlayacağım. Bana nasıl olduğunuzu anlatabilir misiniz?"

Dudaklarım gibi kuru olan ağzımla yutkunmaya çalışırken konuşmaya yeltenemeden elimi bırakmamakta direten Harry araya girdi.

"Konuşturarak onu yoracağına kendin öğrensene? Senin işin bu değil mi!? Ne o? Eğer iyiyim derse 'Tamam o zaman.' diyip çekip gidecek misin!?"

Durduk yere sesini yükseltmekle kalmayıp gereksiz bir şekilde doktora çıkışan Harry'ye ağzım gerçek anlamda açık olarak baktım. Ne beyfendiliği ne kibarlığı kalmıştı geriye.

En az benim kadar doktor da şaşkınlıkla ona bakarken ayaklarımın yanına bırakıp içinden ancak çıkarabildiği ateş ölçerle duruyordu. Ne kadar sessiz kalıyor olsa da bakışları ve duruşu alfa baskınlığını taşıyor, altta kalmayacağını anlatıyordu. Harry'nin ona bakışlarıyla da olsa diklenmemesi için kalan gücümle, tuttuğu elim sayesinde onu kendime çevirdim.

"Boğazlarım tahriş olmuş gibi hissediyorum... Başımla birlikte her yerim ağrıyor..."

Doktor sessizce dinlerken ateş ölçeri alnıma tutup sonucu görmesini bekleyip kapının arkasına dizilmiş merakla odayı izleyen kafalara bakıyordum. Hiç işleri olmadığı o kadar belli oluyordu ki...

"Anlıyorum, ateşiniz biraz yüksek fakat anlaşılan basit bir soğuk algınlığı. Ancak bu yaşlarda nadir görüldüğünden dolayı gerekli bütün kontrolleri yapacağım konusunda bir endişeniz olmasın."

Doktor gözlerime ve ağzımın içine kontol için bakarken elimi Harry'den kurtarmaya gücüm olmadığı için kalan zamanda da ona teslim etmekten başka şansım kalmamıştı.

Gerekli bütün kontrollerden sonra yazdığı reçeteyi Harry'ye uzattı. "Bu ilaçları doğru şekilde, zamanda ve miktarda kullandıktan sonra kısa sürede iyileşeceğinize eminim. Kan veya vitamin düşüklüğü ihtimaline karşı hastaneye gelip-"

"Hey, seni buraya getirmemdeki amaç Omegamı yormamak. Eğer ondan alman gereken bir kan varsa şimdi al ve onun kanına erişmene izin verdiğim için minnettar olarak ona gözün gibi bak."

Ben bir umut uykuya dalarım diye gözümü kapatmadan önce doktorun gözlerini kırpıştırarak gözlerini üzerine diken Harry'ye baktığını gördüm.

Tanrım... Bu Alfa gerçekten delirmiş...

"Ee, elbette Bay Styles ancak-"

"Yanında gerekli her şeyi getirdiğine eminim, yani evet, yap hadi."

"Pekâlâ..."

Harry'nin tehditvari konuşmalarının ve tavrının ardından malzemelerini çıkarıp koluma yönelmişti ki Alfa tuttuğu elimi karnına yaslayarak kaşlarını çattı. "Diğer koluna yap."

Doktor artık pes etmiş bir şekilde başını sallamadan önce kahküllerinin altından Harry'ye bir bakış attı ve yatağın diğer tarafına geçti. Benim ne ağzımı açmaya ne konuşmaya gücüm yokken hiçbir şeyi umursamayacak durumdaydım. Kendimi tamamen salmışken koluma bağlanan lastikten kemeri hissettim. Düz bir ifadeyle tavanı izlerken Harry'nin yatağın üzerine doğru eğildiğini gördüm.

"Yavaş!"

Göz ucuyla elinde iğneyle duraksayan doktoru gördüm. "Efendim, henüz koluna dokunmadım bile."

"Ben önden uyarayım da."

Artık doktorun da sabrının kalmadığını çektiği içten hissetmiştim. Kolumu silip damar yolununu tekrar kontrol ederek iğneyi yaklaştırdı.

"Dur!"

"Bay Styles..."

Acaba ben ne zaman patlayacaktım?

"Sadece dikkatli ol. Tek bir mimiği bile canı acıdığı için hareketlenirse..."

"Harry..."

"Omegam?" Elimi iki eliyle birden tutup göğsüne yasladı ve bana eğildi. "Söyle. Bir isteğin mi var? İyi misin?"

Ben doktora zaman kazandırmak için parmaklarımı Harry'nin tişörtünün yakasına takıp kendime çekerken iğnenin koluma girdiğini hissettim.

"Kes şunu... Bırak doktor işini yapsın..."

"Peki Omegam."

O sırada tüpleri sırayla dolduran doktor üzerlerine gerekli bilgilerin yazdığı kağıtları yapıştırırken Harry'nin gözleri tüplere dikilmişti.

"Bu çok fazla değil mi!?"

"Ne-?"

"Eğer tek bir damlasını bile ziyan edersen..." Gözlerini doktorunkilere dikip fısıldadı. "Şuan elindekilerin ne kadar değerli olduğunu unutma ve hiçbirinin boşa harcanmasına izin verme. Anladın mı?"

"Evet efendim, bana güvenebilirsiniz."

"Güzel!" Hızla beni bırakıp ayak ucumda yakaladı doktoru. "İyileşecek değil mi? Akşama hiçbir şeyi kalmaz değil mi?"

"Bay Styles, ben cadı veya şifacı değilim. Dediklerimi birebir uygulayın yeter."

Harry cevabı kabul etmediğini onu hiç duymamış gibi hala hevesle beklemesiyle anlatıyordu. Doktor da bunu yeterince anlamış olmalı ki iç çekerek baktı ona. "Kısa sürede iyileşecek ve hiç bir şeyi kalmayacak." Harry'nin ağzı kulaklarına varırken devam etti. "Eğer dediklerimi yaparsanız."

"Yapacağız! Ona gözüm gibi bakacağım! Teşekkürler Amber!"

"Rica ederim..."

Doktor işinin bitmesi, Harry'den de paçayı kurtarabilmek için bana iyi dileklerini dileyip kapıdaki annemle birlikte aşağı indi.

Gözlerimi kaldırmama gerek kalmadan Harry tekrar ayak bileklerine yüklenecek şekilde çömdü ve avuçlarının arasında tuttuğu elimi dudaklarına yasladı.

"İyi olacaksın... Söz veriyorum..."

Ona olabildiğince düz bir bakış atıp elimi önce zayıf bir tokat, sonra da hiç çekmeden onu suratından itebilmek için ellerinden kurtardım. O dengesi bozulup geriye doğru yuvarlanırken ben de derin bir nefesin ardından burnumu çekerek tavanı izlemeye başladım.

"Aptal..."

"Ow, benim Omegamın sesi..." Yine duygusal bir tonda konuşmaya başlayarak sürüne sürüne yanaştı yatağıma. "Ellerin telefonumu açamayacak dermansız, sesin ise güzelliğini hiç kaybetmeden içine kapanmış ve cansız..."

"Sen... Bu kıyafet işleriyle uğraşacağına... Edebiyatçı olsaymışsın..."

"Senin için bırak yazarı, şairi, çöpçü bile olur, bastığın basacağın hiçbir noktada tek çöp, iz bırakmam Omegam. Yeterki benimle, benim ol."

Parlak gözlerini kızardığına emin olduğum burnuma dikerek kafasını yatağıma yasladığı sırada açılan kapıyla oraya baktım. Annem elinde bir kase çorbanın olduğu tepsi ve kenarından bez sarkan küçük bir leğenle içeri girip, elindekileri komidine bırakmıştı.

"Bu kadar endişelenme Harry, doktora hiç gerek yoktu. Ben hallederdim her şeyi, hemşireyim aynı zamanda, biliyorsun. Çorbasını içip bir güzel uyuduktan sonra bile hiçbir şeyi kalmaz yarına."

Harry oturduğu yerden anneme buğulu gözlerle bakıp başını iki yana salladı. "Üzgünüm anneciğim, bu riske atabileceğim bir konu değil..."

Annem ona güldükten sonra bana uzandı. "Gel bakalım, önce terli kıyafetlerini değiştirelim, sonra da çorbanı soğumadan iç. Doktorla da konuştum, mecbur kalmazsak duş aldırmayacağım. Harry ilaçlarını alırken ben de seni temizleyeyim."

"Ama ben de yardım etseydim!"

Zaten kısık olan gözlerimi onunkilere diktim. "Böyle bir fırsattan, yararlanacak bir alfa mısın, Alfam..?"

"Asla!"

"İyi... O zaman git hadi..."

Somurtarak ayaklandı ve kapıya ilerleyince arkasını döndü. "Gidiyorum ama dönüşüm çok hızlı olacak Omegam! Seni bir başına bırakmayacağım!"

O hızla aşağı inerken beni doğrultan annemin yardımıyla arkasından bağırmak gibi bir hataya düştüm. "Hızlı sürme-!"

Acıyan boğazım yüzünden öksürmeye başlayınca elimin tersini dudaklarıma kapattım. Annem terli sırtımda elini gezdirirken inişinde çıkardığı gürültünün tekrarlandığını duydum. Harry tekrar kapıda gözüküp yaşarmış gözlerimle baktığımda bana ağlamaklı gözlerle baktığını gördüm.

Ben sakinleşmeye başlarken o bir eliyle titreyen dudaklarını örtüp tek kelime etmeden aşağı geri koşmuştu.

"Tanrım..." Dedim titrek bir sesle. "Bu Alfa çok zor..."

"Öyle mi? Birbirinizi bulmuşsunuz desene sen şuna."

Annemin kıkırdayarak damadına laf söyletmediği gibi bana da laf sokmasına göz deviremeden üzerimi çıkarmasını bekledim. Bu halsizlik sinirlerimi bozarken homurdandım. Beni çekebilen sayılı insanların başında gelen annem üzerimi çıkarıp ıslak bir bezle vücudumu silip kuruladıktan sonra da atletle birlikte yeni bir tişört giydirdi. İşi bitince başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. O saçlarımı parmaklarıyla geriye doğru tararken ben kulağıma dolan, duyabildiğime her saniye şükrettiğim kalp atışlarını dinliyordum.

"Teşekkür ederim, annem..."

O saçlarımın arasına öpücükler kondururken ben tamamen mayışmış bir şekilde uyumaya hazırken önümüzden gelen sesle gözlerimi araladım.

Elindeki poşetle nefes nefese kapıya yaslanmışken, açık ağzıyla verdiği yamuk gülümseme ve yarım bakışlarla gözlerime bakıyordu.

Bu nasıl bir hızdı?

"Anneciğim..." Nefeslerinin arasında kapıya tutunarak gözlerini benden hiç çekmeden konuştu. "Acaba yer değiştirebilir miyiz?"

Ben güçlükle kafamı kaldırmaya çalışırken annem gülerek bir eliyle başımı tutmuş, öbür eliyle Harry'yi yanına çağırmıştı. Alfa bir poşet ilacı ayaklarımın dibine fırlatıp bütün yorgunluğunu unutarak bize koşmuştu. Annem ciddi ciddi çekilip ben yatağa yatmak için başımı çekemeden kendimi Harry'ye yaslanırken bukmuştum.

"Ben ilaçları incelerken Harry de sana çorbanı yedirsin Louis. Eminim seni benden daha çok ve çabuk iyileştirecektir."

Annem kıkır kıkır gülerek arkasından kapısını kapatırken ben yapabildiğim kadar yüzümü buruşturmuştum. Halsizliğimden yararlanan Harry göğsüne yasladığı kafam sayesinde bir eliyle saçlarımı severken öbürünü omzuma koyup beni daha da çekti kendisine.

"İşte şuan tamamım ben..."

Harry'nin hülyalı ses tonuna karşı burnumu çektim. "Evet, tabii. Her neyse..."

Beni hiç duymamış gibi saçlarımı öpüp burnunu saç tellerimin arasında gezdirerek kokladı. "Omegam benim..."

Ellerimi kaldırıp tişörtüne ve koluna tutunduktan sonra gözlerimi kapattım. "Bu kadar, panik yapmana gerek yoktu..."

"Ne demek gerek yoktu Omegam!?" Beni bırakmadan dizlerinin üstüne çöküp belime sarıldı. "Bundan sonra sadece ben seninle ilgilenmek istiyorum."

Onun aksine gözleri güçsüz bir şekilde bakarken başım daha fazla havada duramayınca şakağımı alnına yaslayıp gözlerimi kapattım. "Çok şapşalsın Alfa... Hâlâ neyle karşı karşıya olduğunu bildiğinden, şüpheliyim..."

"Biliyor musun?" Burnu dudaklarıyla birlikte sıcak tenime yaslayıp fısıldadı. "Asıl sen daha hiçbir şey görmedin."

Beni doğrultup göz göze gelmemizin ardından gülümseyip şakağımı öptü ve yastığımı düzeltip yaslanmamı sağladı. "Şimdi çorba zamanı!"

Hızla bacaklarımın yanına oturup tepsiyi kucağına çekerken heyecandan kıpır kıpır olduğunu görebiliyordum. Onu izlerken çorbayı dökmesinden korktuğum için kaşlarımı çattım hafifçe.

"Sakin ol... Ne bu heyecan..?"

"Elimden yemek yiyeceksin... Bu son derece yeterli!" Gözlerini bana dikip hafifçe eğildi. "Ne kadar zevkli olacağını tahmin edebiliyor musun?! Acaba nasıl gözükeceksin..."

Tahriş olmuş boğazımı umursamadan, ona düz bir bakış attıktan sonra araladım dudaklarımı. "Anne...!"

"Ne? Hayır hayır! Anneciğim gelmeyin! Ya Omegam!"

"Sapık sapık konuşacaksan kendim içmeyi tercih ederim... Aptal..!"

Beni hiç umursamadan yaklaşıp kaşıkla kasedeki çorbayı karıştırmaya başladı.

Bunlar hep sesimin bozuk olmasından...

Beni ciddiye almıyor...

"Bir gün ayaklanacağım Harry..."

"Ve söz o zaman da sen bana yedirirsin!"

Sonunda kaldırdığı dolu kaşığa pes etmiş bir halde bakıp önce kuru dudaklarımı ıslattım ve uzattığı kaşıktaki çorbayı içtim. Kaşığı temizlerken gözlerim ona kayınca alt dudağını ısırıyor olduğunu gördüm.

"Harry..."

"Efendim Omegam..."

"Hatırlat... İyileşince seni bu camdan atacağım."

"Olur Omegam..."

Her kaşıkta farklı bir pürüz yaparak kendi kendine eğlenirken ben kasenin dibini görebilmeyi umuyordum.

"'Uçak geliyor!' yapayım mı Omegam?"

"..."

Harry düz ifadem hoşuna gitmiş olmalı ki uzattığı kaşık yarı yoldayken gülmeye başladı.

"Rahat dur Harry... Eğer-!"

Gülüşüyle sarsılan vücuduna daha fazla dayanamyan kaşıktaki bir yudumluk çorba olduğu gibi çarşaflarımın ve tişörtümün üzerine döküldü.

"Ow... Keşke önlük de taksaymışsın Omegam... Hehe..."

"Seni... Ya şu çorbayı doğru düzgün yedir... Ya da ver ben kendim içerim!"

"Hayır! Ben içireceğim!"

"Sen insanı bırak iyileştirmeyi... Öhö-! Daha da, hasta edersin...!"

"Omegam tamam, bak sakin ol. Yoruyorsun kendini!"

Sonunda sağ salim çorbayı bitirebildiğimizde kendimi gerçekten yorgun hissediyordum. Yatağa yatmadan önce Harry kirli yorgan çarşafımı ve tişörtümü değiştirmeye kalkıştığında içeriye annem girdi.

"Anne... Kurtar beni..."

Bununla bana acıması gerekirken kahkaha atarak yanımıza geldiğinde Harry bana somurtarak bakıyordu.

"İkiniz de durun. Harry, öncelikle sakin olmalısın. Endişeni anlıyorum, biricik eşin hasta oldu. Ama hasta bakmak zordur. Bu yüzden işe yavaş hareket ederek başla, tamam mı? Gel hadi."

Annem ciddi ciddi ona bunu öğretirken beni temizlemiş, içmem gereken ilaçları vermiş ve düzgünce yatmama yardım etmişlerdi. Gözlerimi dinlendirmek için yatmaya hazırken bir yanımda annem, bir yanımda Alfam vardı.

"Şimdi bezi sık, suyu damlamayacak kadar. Güzel. Louis'nin saçlarını çek ve alnına koy."

Annemin dediklerini yaparken dilinin ucunu dudaklarının kenarından çıkarmasını izledim. Bir elinde sıktığı bezle bana döndüğünde boştaki elini önce alnıma koydu, özenle, severek saçlarımı çektikten sonra da aralarından parmaklarını geçirerek bezi dikkatlice yerleştirdi alnıma.

Bu sırada suratında oluşan o güzel ifadeden haberi var mıydı, bilmiyorum.

O benim onu izlediğimden bir haber anneme geri dönerken hem fiziksel hem ruhsal olarak uyumaya hazır hissediyordum. Gözlerim kapanırken konuşmalar yavaşça kısıldı ve kendimi derin bir uykuda buldum.

Bilincim açılırken hissettiğim sarsıntıdan önce burnuma gelen kokuyla kafamı yasladığım yere sürttüm. Ancak sarsıntı kesilmeyince dudaklarımı yavaşça aralamıştım.

Harry beni kucaklamış götürürken açık kapıdan girdi ve bizim olduğuna emin olduğum yatağa yaklaştığında başını eğip bana baktı.

"Omegam? Uyanmışsın!" Eğilip dudaklarını alnıma yasladıktan sonra bedenimi yavaşça yatağa bıraktı.

"Neler oluyor?"

"Uyumalarını beklerken sen de uyuyakalmışsın."

"Ah..."

Hızla aklımda oluşmaya başlayan görüntüyle birlikte gözümün önüne gelen üç küçük kurtadam gözlerimi Alfaya çevirmeme neden oldu. "Tıpkı onları yatağa sokmakta olduğu gibi, uyumaları da çok uzun sürdü. Seni yormuş olmalılar."

Topuz yaptığı uzun saçlarına bakarken kendimi dediği gibi yorgun hissettim. "Uykum var..."

"Uyu Omegam." Pikeyi üzerime örttükten sonra kendi tarafına, pikenin üstüne yerleşti. Yan yatarak eline yaslanırken boştaki elini saçlarımı sevmek için kullandı. "Sen uyuyana kadar buradayım."

"Sen...?"

"Gelen siparişi yetiştirmem gerekiyor. Kaba taslak çizmiştim zaten, söz renklendirmesine geçmeden geleceğim."

Kendimde cevap verecek gücü bulamadan elinin altında mayışırken yeşil gözlerine son kez baktım.

"Alfam..."

Harry'e seslenirken açmakta zorlandığım gözlerle inledim. Yanımda uyuduğunu sandığım Alfaya ulaşabilmek için elimi kaldırırken beklemeden yakalanan elimle kim olduğunu görmesem bile gelen rahatlama hissiyle kim olduğunu anladım.

"Omegam?"

"Alfa..."

"Sen... Omegam çok sıcaksın! A-anne!"

Elimi bırakacağını hissettiğimden izin vermemeye çalışsam da güçsüzce yatağa düşmesine engel olamadım. Derin nefeslerim ve kapalı gözlerimle birlikte başımı yana eğerken kapının açıldığını üzerimdeki örtü çekilirken duymuştum.

"Harry? Sorun ne?"

"B-ben üzgünüm! Yanında beklerken biraz dalmışım! Seslendi gibi geldi, bir baktım çok sıcak!"

"Tamam, kendin suçlama oğlum."

"N-ne, ne yapacağız!?"

Alnımdaki fazlalık gidip yerini yumuşak ellere bıraktı. "Duş, ılık duş. Hadi çabuk olalım."

Gözlerim açılmamaya inat ederken havalandığımı hissettim. Başım güçlükle bana sarılan bedene yaslanırken dejavu hissiyle sarsıldığımı hissettim. Öncekine kıyasla daha hızlı hareket ederek açılan bir kapıdan girdiğimizde bedenimi soğuk bir zemine bıraktı Alfamın kokusu.

Uzaklaşmasına karşı rahatsız olurken kısa sürede vücuduma çarpan serin su irkilmeme neden oldu. Yüzümü buruşturup hareketlenirken acısa da araladım gözlerimi. Karşımda yüzünde üzgün bir ifadeyle bana bakan ve bir yandan da beni ıslatan bir Harry vardı.

Yutkunarak araladım dudaklarımı. "Alfam..."

Duşakabinin içine uzanan kollarına tutunarak ona uzandığımda, sırtıma gelen suyu hiç umursamadan baktım yeşillerine. Hareketlerimin durmayacağını anlamış olmalı ki o da kabinin dışından beri, kabinin kenarına yaslanarak bana yaklaştığında sonraki hamlesini bekledim.

İfadesi üzüntünün yanısıra şaşkınlıkla bezenirken dudaklarını anlıma yaslayarak ikinci bir dejavu yaşamama neden oldu. Dudakları küçük bir mırıldanmayla geri çekilirken başımı yan tarafımdan geçen kollarından birine bıraktım.

"Çocuklar... Nerede?"

"Ç-çocuklar mı? İkizleri mi kastediyorsun?"

"Çocuklarımız..."

Gözlerim onu izlerken bedenimin soğuk suya karşı titremesine engel olamıyordum. Başını kaldırıp arkasındaki anneme döndü. "D-doğru mu duydum? Ateşten dolayı mı? Bir şeyi yok değil mi!?"

"Biraz aklı karışmı olmalı, sakin ol. Tamam, bu kadar yeterli. Yavaş yavaş ayılmaya başladı. Şimdi onu üşümeden kurulayıp giydirelim."

Alfam suyu üzerimden çekip bedenimi havluyla tekrar kucakladığında, bu sefer de ben başımı ona sürterek istemsiz gelen sığınma isteğiyle tişörtüne tutundum.

"Tanrım, Omegam... Umarım iyisindir..."

Beni tekrar odaya bıraktıklarında titremem tam olarak geçmemişti. Islak kıyafetler çıkarılıp havluyla kurulanmıştım. Yenilerini giydikten sonra beni yatırmaya çalıştıklarında gözlerim Harry'nin üzerindeydi.

"Hadi oğlum, yat artık üşümeden. İstediğin bir şey var mı, hm?"

"Alfa..."

Gözlerimi çekmediğimden önce anneme bakıp sonra hızla yanıma gelmesini izleyebildim. "Söyle Omegam?"

Koluna tutundum oturduğum yerden. "Yanıma gel."

"N-nasıl...?"

Örtünün altına girerken kolunu bırakmadığım için yere çökmüştü istemsizce. "Beni uyut."

An ve an irileştiğini gördüğüm yeşilleri tekrar benden uzaklaştı. Tekrar bana döndüğünde saçlarımı iten ve alnımı örten başka bir el hissettim. "Louis, o şimdi seninle uyuyamaz. Geçmesi ne kadar zor olsa da onun da hastalanmasını istemezsin, değil mi? Önce sen bir iyileş, sonra o da olur."

Ben sessizliğimi koruyarak gözlerimi Alfadan çekmezken, anlımdaki el uzaklaşmış, Harry yere oturmuş halde yatağa yaklaşırken kolunu tutan elimi ellerinin arasına almıştı. Ben de yakaladığım ellerinden birini alıp önceki gibi sevmesi için saçlarımın üzerine bırakmadan önce ona biraz daha yaklaşmıştım.

Gözlerimi yummadan önce yoğun duygularla karşılaştığım yeşillere bakıp saçlarımın arasına karışan parmaklarla ikinci kez daldım uykuya.

Duyduğum uzaktan gelen seslerle birlikte odada gezdirdim bakışlarımı. Kararan havanın etkisiyle etrafı görmekte zorlanırken sırt üstü döndüm. Her yerim tutulmuş gibi hissederken burnumu çektim. Daha iyi hissetme umuduyla yavaşça doğruldum.

Yüzümü ovuşturduktan sonra birbirine girmiş saçlarımdan geçirdim parmaklarımı. Ağzımdaki berbat tat yutkunmamı engellerken örtüyü attım üzerimden. Yataktan çıktıktan sonra dengemi sağlamaya çalışırken bir süre kendime gelmeyi bekledim. Ardından araladığım kapıyla koşturma ve bağırış sesleri daha net duyulmaya başlamıştı.

"Dasiy ve Phoebe! İkizleri durdurmanız gerekiyor, onlarla birlikte koşmanız değil! Abinizi uyandıracaksınız sessiz olun!"

"Ama anne-!"

"Çok sinir bozucular!"

"Kızlar!"

"Ben en iyisi Omegamı kontrol edeyim."

Gözlerimi ovuşturarak merdivenleri yarılamışken duyduğum sesinden hemen sonra merdivenlerin ucunda görünen bedeni göz göze gelmemize neden oldu. "Omegam!?"

Ben iki basamak daha inip o bir basamak çıkınca eşitlenen boylarımızla uzattığı koluna ve omzuna tutundum.

"Neden ayaktasın!? Çok özür dilerim yanında olmadığım için! Sadece su içmeye inmiştim!"

"Ne kadar uyumuşum ben...?" Yüzümü buruşturup belimi tutan elinin yardımıyla ona yaslandım. "Çok tuhaf hissediyorum..."

"Gel Omegam, önce seni bir otutturayım?"

"Harry? Çoktan ayaklanmış mı? Ah, bekleyin. Kızlar! Biriniz içerideki battaniyeyi getirsin!"

Elinde battaniyeyle görünen Fizzy'nin arkasından kalanı da çıkmıştı.

"Ooo abi!"

"Günaydın!"

"Yüzünü gören cennetlik!"

Harry battaniyeyi omuzlarıma bırakıp etrafıma dolarken onlara homurdanmakla yetindim. Adım atamadan kendimi kucaklanmış olarak havada bulunca gözlerimi Harry'ye çevirdim.

"Yürüyebilirdim..."

"Yorulmamalısın."

Ona bakmayı bırakıp başımı omzuna yasladım. "Çok tuhaf..."

İndikten sonra annemin önünde durup ateşimi kontrol etmesini bekledi. "Çok güzel, ateşi tamamen düşmüş. Biz önlem alalım yine de, ancak bundan sonrasında kurdu iyileşmesine büyük katkı sağlayacaktır."

Kapanan gözlerimi araladığımda Harry'ye baktığını gördüm. "Söylemiştim değil mi? Yanında olduğun için daha çabuk iyileşti."

Bunun ardından Harry etrafa gururlu bakışlar ve gülücükler atarak içeri yönelirken annemlerin güldüğünü duyabiliyordum. Ben büyük koltuğa götürüp yatıracakken onu durdurdum.

"Yeterince yattım."

"Pekala."

Beni düzgünce oturtup önce olduğu yerden, sonra da yanıma oturup oradan baktı. "Bir saniye..."

Kalkmadan tekrar kucaklandığımda bu kez da bacaklarına bırakmıştı. Ben sessizce onu izlerken biraz da bu şekilde baktı.

"Ama ya böyle rahat hareket edemezsen...?"

Beni tekrar kaldırıp aldığı yere bıraktı. "Üzerine kusacağım şimdi Harry."

"Tamam tamam, bu son!"

Sırtımı yasladığımdan emin olup battaniyenin uçlarını etrafıma doladıktan sonra hemen yanıma yerleşti. Onu izlerken yeterince yorulan başımı beklemeden omzuna bıraktım.

"Oğlum. Biz yedik, Harry ile sana yemekleri ısıtıyorum. Çok açsındır."

Başımı hafifçe kaldırıp baktım yeşillerine. "Sen neden yemedin?"

"Sen açken mi?" Başını iki yana yaslayıp boynunu gösterdi. "Bu boğazdan tek lokma geçmez."

Ona birkaç saniye bakıp başımı tekrar omzuna bıraktım. Annemin arkasından başını bana doğru eğip fısıldadı. "Etkilendin mi?"

"Neden? Yine beni göle atmak için parti mi vereceksin?"

"Ya Omegam özür dilerim! Bütün sorumluluğu alıyorum, lütfen beni affet! Ve hayır yapmayacağım, hadi söyle etkilendin mi?"

Sessizliğimi koruyarak başımı sallamakla yetindiğimde istediği cevabı almanın sonucu ellerini bacaklarının üzerinde yumtuk yaptı.

"Evet!"

Ona zayıf bir gülüş verdikten sonra annem yemekleri hazırlayana kadar gözlerimi dinlendirdim. Biz masaya geçene kadar kızlar benimle uğraşmış, ikizler enerji kaybımı henüz farketmemiş gibi benimle oynamak istemiş ancak hepsi de Harry tarafından geri püskürtülmüştü.

Bu sayede Harry'yi kullanmaktan çekinmemiş ve kendimi hiç yormadan ona sığınmıştım. Bu durumdan sıkıldıklarında ise bizi yalnız bırakmaya karar vermişlerdi.

"Omegam."

"Hm?"

"Az bana baksana."

Merakla başımı kaldırıp ona baktığımda nefesi dudaklarıma çarpmıştı. Hemen ardından dudakları da benimkilere yaslandığında geri çekilmek için elimi göğsüne koydum.

"Harry... Hastayım, ne yapıyorsun?"

"Olsun, bana bir şey olmaz." Bir kolunu bedenime dolayarak başımın omzundan koltuğun sırt kısmına düşmesine neden oldu. "Buna ne kadar ihtiyacım olduğunu ancak tahmin edebilirsin..."

Dudaklarını önce benimkilere yaslamakla yetinerek öperken zaten hazır olan gözlerim beklemeden kapanmıştı.

"Yalnız değiliz..."

"Uzun sürmeyecek, söz."

Tekrar birleştirdiği dudakları bu kez dokunmakla kalmadı, üst ve alt dudağımı özenle öptükten sonra üst dudağımı dudakları arasına aldı. Yavaşça ve kısa süre emdikten sonra alt dudağıma geçti.

Her an biraz daha sıkışan göğsüm ve kasılan karnımdan bir haber dudaklarımı öptükten sonra bırakıp eğik duran boynuma geçti. Her bir noktasını dikkat ve özenle öptükten sonra burnunu mührüme en yakın noktaya bastırdı.

"Şuan nasıl kokuyorsun, bana ne hissettiriyorsun biliyor musun?"

"I-ım."

"İhtiyacım olan tek şey, nefes almamı sağlayan temiz havam... Nefesim gibi..."

Derin bir nefes alarak ben de ciğerlerimi onun kokusuyla doldururken doğruldu ve koyulaşmış gözleriyle bana bakarken açtım gözlerimi. Benim gibi başını koltuğa yaslarken dudaklarımda oluşan tebessümü izledi.

Annem yemeklerin hazır olduğunu söylediğindeyse tekrar kucaklanmıştım.

"Ciddiyim Harry. Yürüyebilirim."

"Ben varken buna ihtiyacın olduğunu düşünüyor musun gerçekten?"

"Hah..."

Beni sandalyeme bıraktıktan sonra koyulmuş çorbalara baktım. Kaşığı elime alırken Harry'nin kendi tabağını hiç umursamadan dikkatle bana baktığını farkettiğimde elimi kaldırdım. "Hayır, bırak da ben yiyeyim, tamam mı?"

"Ama-ama-"

"Harry," Annem gülerek girdi araya. "..kendisi yesin. Hem onu bu kadar şımartmak isteyeceğini sanmıyorum. Kendimden biliyorum, şımarık haliyle uğraşmak çok daha zor."

Ben anneme göz devirirken Harry gülümsüyordu. "Her halinin benim için yaratıldığına adım gibi eminim oysa ki..."

Dudaklarıma götürmek üzere olan kaşığı durdurup ona baktığımda bana yarım açık gözleriyle ve yoğun bakışlarla baktığını gördüm.

"Yine de tavsiye etmem, ama sen bilirsin. İyi madem, ben siz iki aşk kurdunu yalnız bırakayım."

İç çekerek yemeğime geri döndüğümde daha çorbayı içmeden sıcakladığımı hissediyordum.

"Yedirmemi istemediğine emin misin?"

"Böyle iyiyim, teşekkürler."

"Peki..."

Yemeğimiz bittikçe Harry'nin doldurmasının ardından karnım tamamen doyduğunda ilaçlarımı hazırlamasını izledim. Olması gerekenleri sırayla verdi.

"Ben Amber'la konuştum, yarına bütün kontrollerinin sonuçları çıkarmış. Eskisinden daha iyi olana kadar durmayacaklar, durmayacağım!"

"Anlıyorum, Harry. Ama lütfen abartma, sadece soğuk algınlığı o kadar."

"Böyle söyleyemezsin! Ateşin arttığında ne kadar korktuğumu bir Tanrı bir de ben biliyoruz!"

"Arttığında mı? O kadar kötüleştim mi?"

Bakışları şaşkın ifadesine katkı sağlarken bana doğru eğildi. "Hatırlamıyor musun?"

"Ben... Çorba ve ilaçları içtiğimden beri, uyuyorum sanıyorum?" Aklıma dolan iki farklı olayla başımı ovuşturdum. "Ben onları... Rüya sanıyordum."

"Rüya? Rüya mı gördün?" Bir anda heyecanla bakmaya başladı. "Vizyon mu?! Ne gördün, ne gördün?!"

Aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi. "Sen, çocuklarımızı mı gördün?"

"Hayır, çocuklarımızı görmedim." Yüzündeki hayal kırıklığına saniyesi saniyesine şahit olurken yüzümü, dirseğimi masaya yasladığım elime yasladım. "Çocuklarımızdan bahseden seni hatırlıyorum."

İfadesi hızla eski haline girerken gülümsemesi olabildiğine büyüktü. "Ne söylüyordum?"

"Uyuduklarından bahsediyordun."

"Aww... Peki başka?"

"Yanlarında uyuyakaldığımı söyledin. Beni yatağımıza götürüyordun ve uyuyana kadar yanımda bekledin."

Gülümsemesi daha da artmaya çalışmış olmalı ki alt dudağını ısırarak durdurmaya çalıştı. "Yapmaktan asla bıkmayacağım bir şey..."

Gözlerim onu izledikten sonra son durağında, yemyeşil ormanlarında durdu. "Ne kadar harika bir baba olacağını hem burada, hem rüyalarımda kanıtlıyorsun."

Gülüşü önce dondu ve küçüldü, ancak sonra bir çok yoğun duyguyu taşıyan bir tebessüme dönüştü. "Bunu senin dışında hiç kimseden duymaya ihtiyacım yok."

Boştaki elimi yakalamak için bacaklarıma uzandı. "Ve ne seni, ne de gelecekteki hiçbir çocuğumuzu hayal kırıklığına uğratmaya niyetim yok."

"Sana söz Omegam," Tuttuğu elimi yanağına yasladı. "..harika bir ailemiz olacak."

"Harika bir ailemiz olacak."

×××

Ewet, Amber sayesinde böyle şeyler yaşayabildik, bugünümüze de şükür krkdmdl

Teşekkürlerinizi buradan ya da bölüm başından iletebilirsiniz,

Umarım beğenmişsinizdir,

Bu arada Harry'yi de hasta görmek isteyeniniz var mı?

Ne tuhaf bir soru oldu jdkkdmdkdkd

Ona göre bir bölümü de ona ayırabilirim, böyle arka arkaya.

Çok değerlisiniz,

-Arthur

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

213K 22.2K 35
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
93.8K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
150K 10.4K 51
Bilinmeyen: Keşke beni de o ok kılıfını sevdiğin kadar sevseydin.
24.2K 2.8K 17
"Bakalım kızışma dönemindeki bir omegayı, aptal alfalar kadar tatmin edebilecek mi bir vampir." ✨ Vampirler ve kur...