Beşin Yedisi

By emeklitusubasa

43.8K 1.7K 950

"İnşallah burnuna top çarpar be adam Trajikomik başlayan bu hikayenin sonunu ikisi de bilmiyordu. Tarih, iki... More

▫️
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
.
9.Bölüm
10 Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
Duyuru
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm

11.Bölüm

1.4K 61 51
By emeklitusubasa

     Beşin Yedisi 11. Bölümüyle Sizlerle ✨

"Lan Fiko düzgün atsana şu topu oğlum!"
Fiko Sabri gibi çektiği şutlarla bir de zorla  benim takıma girmek istemişti.

"Abla tamam ne kızıyon ya?" dedi sitem ederek. Sokağın sonundaki bakkalı gösterip tekrar ona döndüm. "Benim param değerli. Ben oynayabilene abur cubur alırım." Fiko sırıttı. "Parası neyse veririz."

Emre Belözoğlu tekmemi poposuna doğru vurunca gülerek kaçtı. Fenerin maçı vardı bu akşam. Bütün mahalle birlikte izlemek istemiştik. Herkes hazırlığını yapmış bekliyordu. Milli maçları izlerken genelde bunları yapardık. Bu akşam değişiklik yaptık ve Fenerbahçe maçını da beraber izleyelim dedik.

"Abla yeter yorulduk. Hem daha gidip formalarımızı giyeceğiz hadi dağılalım." Saate baktım maça 1 saat vardı.

"Hadi bakalım boyunuzun ölçüsünü daha sonra alırım. Biraz daha çalışın dökülüyorsunuz." Hepsi umursamaz bir şekilde sokağı bomboş bıraktı. Bende söz verdiğim için el mecbur bakkala doğru ilerledim.

Süleyman abi içeride Galatasaray haberlerini izliyordu. "Kolay gelsin abi." Bana döndü irkilerek.

En son bu adamı kalpten götüreceksin.

"Oo hoşgeldin Alin." Gülümsedim. "Hoşbulduk abi. Bizim maskotlara söz verdim ne severler sen hepsine ikişer tane koy." Adamı zengin ettikleri için artık ezbere biliyordu hangisinin neyi sevdiğini.

Her çeşit çikolatadan koyunca gözlerimi büyütmemek için kendimi zor tuttum.

Hey maşallah.

"Bunları seviyorlar. Toplam elli beş lira." Ellerimi titreyerek götürdüm cüzdana.

Maç biletine bir ton para verirken seve seve veriyorsun iş çikolataya gelince ellerin titriyor hayırdır?

O konuyu karıştırma.

"Hadi hayırlı işler abi." diyip bakkaldan çıkacakken televizyonda duyduğum isimle döndüm ve dinledim.

"Evet sayın seyirciler az önce sıcak gelişme olarak düştüğümüz haberin kesinliği elimize ulaştı. Galatasaray'ın önemli isimlerinden olan Semih Özefe iki yılın ardından yeniden milli takıma katıldı. Kendisine milli formamız altında atacağı nice goller, taraftarımızı gururlandıracağı güzel maçlar diliyoruz." 

Haberi dinledikten sonra bakkaldan çıktım. Eve doğru yürürken düşündüm. Bu şimdi milli takımda gol atarsa ne olacak? Sevinecek miyim?

Şimdi ben bunun golüne sevinsem mahalledekilerin söyleyeceği şeyleri düşünemiyorum bile. İki sene önce çıktığı son maçı düşününce söyleyecekleri şeyler az çok kulağımda yankılanıyor.

3-0  geride olduğumuz maç Semih 70'ten sonra oyuna girince 3-3 olmuştu. Hat-trick yapıp benim bile sevinçten havaya uçmama neden olmuştu. Ondan nefret ettiğimi bilen mahalleli de beni yuhlamıştı.

Eve girince salondaki anneme göz ucuyla bakıp odama geçtim. Zuhal Topal'ı izliyordu yine. Kendimi yatağa atıp telefonumu elime aldım ve Twitter'a girip gündeme baktım.

#hoşgeldinsemih etiketi gündeme oturmuştu. Girip birkaç yazıyı okudum. Fenerbahçeli birçok hesap bile milli takıma gelişini kutluyordu. Yalan yok adam milli takımda da iyi kendi takımında da ama bu onu sevmediğim gerçeğini değiştirmiyor.

Elim burnuma gidince yine o  günü hatırladım. "Burnun kopsun ya."

Twitter'den çıkıp instagrama girdim. Milli takımın resmi hesabının paylaştığı post anında ana sayfama düşmüştü.

millitakimlar: @semihozefe10 Aramıza yeniden hoşgeldin 🇹🇷

Galatasaray: Bizim Çocuk 💛❤️

Hskdjxisnzi: Özlemişiz be kaptan

semihozefe10: Hoşbulduk ❤️


Çok tatlı deliricem!!

Sensin tatlı kes!

Allah'ım zaten sürekli karşılaşıyoruz şimdi bir de bu oldu mu ya.

Söylene söylene formamı giydim ve telefonumla çikolataları alıp salona geçtim.

"Anne maç başlayacak iniyorum ben sende gel hadi." Annem televizyonu kapatıp ayaklandı. "Mutfakta kek var onu da al." Tezgahın üstündeki keke bakıp gülümsedim. Şu kokunun güzelliğine bak be.

Evet vişneli keke aşığım. İçine vişne giren her şeye aşığım.

Keşke Semih'e de vişne gir-

Hey hey hey noluyoruz! Tövbe estağfurullah ya.

Kek dolu kabı alıp ayakkabılarımı giyip bende aşağı indim. Apartmandan çıkar çıkmaz boynuma sarılan kolla irkildim.

"Korktum gerizekalı." Burak gülerek bana bakıyordu. "Forma çok yakışıyor benim fıstığıma be." Havalı gülümsememle ona döndüm. "Armanın güzelliğindendir."

Kolunu benden ayırıp anneme sarıldı. "Kız sana da alalım bir forma. Bak kızına ne güzel oluyor sana da yakışır." Annem Burak'ın koluna girip yürürken konuşmaya devam ettiler.

"Ben Trabzonluyum oğl-"

"Anne sus suusss sen Trabzonlu değilsin artık söyleme şunu."

"Evde Trabzon kelimesi yasak. Biz seninle bu konuyu sonra konuşalım Burak." Burak sırık gibi boyuyla bana dönüp göz kırptı. "Sen nasıl istersen sultanım. Sen konuş ben seni sabaha kadar dinlerim."

Ay bu nasıl bir yalakalıktır ya!

İkisi önden ilerlerken bende hemen arkalarında kekten bir dilim almış yürüyordum. Cebimden gelen titremeyle telefonumu çıkardım. Suna'ydı.

Ağzımdakini yutamadan açtım. "Ofondom."

"Napıyon kız."

Çok şükür ağzımdakini yutunca rahat bir nefes verip yanıtladım. "Mahalleliyle maç izleyeceğiz yanlarına gidiyoruz sen napıyon gülüm."

"İyiyim bende. Şey diyecektim eve geçince bugüne ait bir dosya vardı ya beraber incelemiştik onun kopyasını at bana dosyayı şirkette unuttum."

"Tamam bebeğim atarım. Şimdi kapatayım bizimkilerin yanına geldim."

"Öptüm çok hadi by." dedi ve cevap vermemi beklemeden kapattı.

Kadını kendine benzettin ya ben bir şey demiyorum.

Seninle anca iki Alin baş edebilirdi ondan benzettim. 

Çok ayıp çok ayıp.

Ayıbın yolu kayıp aşkem hem sende sus maç izlerken rahatsız edilmeyi sevmiyorum biliyorsun. 

İçeri girince gördüğüm manzarayla iştahım kabardı. Tam karşımdaki incecik yaprak sarmalarına doğru ilerleyen Burak'tan önce davranarak tabağı kucağıma çektim. "Hayırdır yeğenim." diyerek gözünün önünde sarmayı ağzıma attım. Burak'a kötü kadın gülüşü atarken tabak benim de elimden çekildi. Abim elimden çektiği tabağı Zeyno'ya uzatınca emin ellerde olduğu için rahatladım. 

"Nabıyon lan damat?" diyip ensesine şaplağı yapıştırınca Burak elini ağzına götürüp oovv çekti. Abim tehlikeli bir şekilde gülünce olabildiğince şirin olmaya çalışarak ondan uzaklaştım. "Tamam ya sende şakadan anlamıyon ha. Burak'a da hep öyle şey ediyorum gıkı çıkmıyor çocuğun." Abim tam bir şey söyleyecekti ki maçın başlangıcıyla koşup yerime oturdum. Malatyaspor-Fenerbahçe maçıydı. Malatya çok güzel şehirdi. Üniversite bittikten sonra gezmek için gitmiştik. Abim, Zeyno, Burak, Osman abi ve ben.

Burak ve abimi maça götürmüştüm salak Burak karşı takım gol atınca sevinirken Malatya taraftarı haklı olarak karşı çıkmıştı Burak da artistlik yapıp büyüklenince dayak yemişti. E bende koruma iç güdüsüyle adamların üzerine atlayınca abimin de araya girmesi sonucu hep beraber staddan atılmıştık. 

İşin bir de şu tarafı var staddan atılınca otoparkında oturup Malatya taraftarıyla birlikte köfte ekmek yemiştik. Neyse bu da böyle bir anıydı dönelim bizim maça. Maç çoktan 1-0 olmuştu, öndeydik. İkinci yarı Pelkas ayağına gelen topla ceza sahasına kadar girmişti.

"At be sarı fırtınam hadi." derken top çoktan ağlarla buluşmuştu. Hep birlikte sevinçle bağırınca gol müziğine tribündeymiş gibi eşlik ediyorduk. Sevinçler devam ederken bitiş düdüğüyle herkes ayaklanmıştı. Burak boynundaki atkıyı sallarken elinden çektim. "Ay bu atkıdan yok bende artık benim." Burak itiraz etmeden gülümseyince öpücük attım. Yaşlı kesim dağılırken gençler olarak baş başa kalmıştık. Maç izlerken heyecandan bir şey yiyememiştik bu yüzden her şey masanın üstünde duruyordu. 

Beş dakikada hepsini silip süpürünce elimi karnıma koyarak geriye yaslandım. "Oh çok şükür bugün de doyduk." Diğerleri de aynı şekilde arkasına yaslanınca yavaştan kalktım. Maaaalum yarın mühim bir davete icabet edeceğim. 

"Gencolar bana müsaade yarın işlerim var dinleneyim. Haberleşiriz zaten." Herkes el sallayınca eve çıktım. 

^^^^^^^^^

"Anne nasıl görünüyorum?" Annem baştan aşağı süzdü beni. Gözlerini kıstı. "Güzel olmuş." Aynadan son kez kendime bakıp yatağımın üstündeki çantamı aldım. Telefonuma bildirim gelince ekranı açtım. 

SEMİH ÖZEFE

Seni almamı ister misin? Buralar uzak bulman zor olabilir.

Ay bir sen eksiktin zaten gerildim.

*Yok bulurum sağol.

Mesajı gönderdikten sonra attığı konuma baktım. Yani uzak ama bulurdum. Anneme öpücük atıp kapıya çıktım. Taksi gelmişti. Vazgeçilmezim olan beyaz sporlarımı da giyip aşağı indim. 

"Abi gideceğimiz yeri konum olarak attılar ben şöyle vereyim telefonu sana." Taksici abi telefondaki konuma bakıp navigasyona girdikten sonra telefonu geri uzattı. Haydi Bismillah.

Yaklaşık bir saat süren yolculuğun ardından yeşil bir yola girmiştik. "Konuma geldik abla." Taksinin ücretini ödeyip indim. Etrafımda ufak bir dönüşten sonra Semih'i aradım. Çünkü şuan bulunduğum bölgede üç tane saray yavrusu vardı. Ama abartılacak türden olanlardan çünkü bulunduğu bölge mükemmeldi. 

Telefon birkaç saniye sonra açılınca gözlerimi evlerden ayırdım. "Ben geldim ama şuan karşımda üç tane ev var." Kapı sesi gelince Semih konuştu. "Bekle geliyorum." Telefonu kapattıktan bir dakika sonra büyük kapı aralandı. Semih kapıya çıkınca ona doğru ilerledim. 

"Hoş geldin." Ufak gülümsemeyle karşılık verdim. "Hoş bulduk." Semih'in aralık bıraktığı kapıdan girdik. OOyy o mayn gott bu bahçe de ne böyle. Üzerinde yürüdüğümüz taşlı yufak yolun yanları çiçeklerle doluydu. Büyük emek verilmiş belli.

Bahçenin arka tarafına ulaştığımızda masayla uğraşan iki kişi vardı. "Anne, baba." diye seslendi Semih. İkisi de bize doğru dönünce kadınla göz göze geldik. Sıcak bir şekilde gülümsedi ve yaklaştı. "Hoş geldin canım ayakta kalma lütfen otur şöyle." Semih'in babası da aynı sıcaklıkla karşılayınca gerginliğim azalmıştı. "Masa hazır oturun siz Hande ile yemekleri getirelim." Hande de elinde tencereyle bahçeye çıkınca gülümsedi. 

"Hoş geldin canım." dedi ve sarıldı. "O zaman oturalım hadi." Çantamı masaya bırakıp elimdeki vişneli pastanın olduğu kutuyu Hande'ye uzattım. "Ben ellerimi yıkayayım hem de şunu mutfağa bırakalım." diyince Tülay hanım gülümsedi. "Ne gerek vardı kızım teşekkür ederiz." Bende ona gülümsedim ve göz ucuyla Semih'e baktım göz göze gelince hemen kafamı çevirdim ve mutfağa ilerleyen Hande'nin peşine takıldım. 

^^^^^^^

Yemek o kadar keyifli geçmişti ki gülmekten artık çenem ağrıyordu. Bu gülüşmelere katılmayan tek kişi karşımdaki nemrut suratlı Semih'ti. O kadar tepkisizdi ki bir ara dondu falan sandım. Yemekten kalktıktan sonra bahçede oturmak için ayrılan diğer bölüme geçtik. Çaylarımızı içip, pastalarımızı yedikten sonra Hande bahçenin diğer tarafını gezdirmek istedi. Gerçekten o kadar güzeldi ki kulaklığımı takıp sabaha kadar burada oturabilirdim. 

"Ay Alin ahırda inek de var görmek ister misin?" diye heyecanla sorunca yok diyemedim. Ahır'a girince büyük beyaz bir inek, onun yanında da küçücük bir buzağı vardı. "Bu yeni mi doğdu?" Hande olumlu anlamda kafasını salladı. "Hatta dur ufak bir biberonu vardı annem en son mutfağa götürmüştü onu getireyim besleyelim. Annesinden içemiyor sütü." 

Hande ahırdan çıkınca buzağıya yaklaştım çok güzeldi." Oy oy oy sen yeni mi doğdun. Rengin de çok güzel." 

"Alin sanki seni anlıyormuş gibi tövbe yarabbim. Gören deli sanar." 

"Yok estağfurullah niye deli sanalım." Semih'in sesiyle kapıya döndüm. "Aa sen yaşıyor muydun ya ben seni bir ara dondun sandım." Semih tepkisiz bir şekilde buzağıya yaklaştı. Tüylerini sevdikten sonra ayağa kalktı tam karşımda durdu. Bende göz temasını kesmek için büyük ineğe döndüm. İnek kafasını aniden çevirince irkilip bir iki adım geriledim. Arkamdaki samanlara takılınca düşmemek için refleks olarak Semih'i tuttum. O da beklemiyor olacak ki dengesini kaybetti ve üstüme doğru düştü. 

Şuan yanlış anlaşılmaya çok müsait bir pozisyondaydık. "Çok pardon ben inek şey edince korktum." Semih yutkundu ve kalkmaya çalıştı. İşte tam o an bir şey oldu. Ayağı kaydı, tutunamadı. Dudaklarımın üzerindeki dudaklar beni beklemediğim bir şoka sokmuştu. Hareket edemedim. 

Semih tam kendini çekmişti ki kafamı kapı tarafından gelen sese çevirdim. Hande ve Tülay hanım şaşkınlıktan kocaman olmuş gözleriyle bize bakıyordu. 

"Abi?"

"Oğum?"






BÖLÜM SONU

Diğer bölümde görüşmek üzere :)

Continue Reading

You'll Also Like

3K 367 58
Çoğu zaman içimden bir şeylerin koptuğunu, benden uzaklaştığını ya da içten içe çürüdüğümü düşünürdüm. Kalbim sıkıştıkça sıkışır ağlamak isterdim. Öy...
287K 18.8K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
5.9K 615 25
@savrulanyaprak: Bak bu kez de sana savruldum. @savrulanyaprak: Ama bu kez başka yere savrulmak istemiyorum. @savrulanyaprak: Sense gözlerime bakacak...
3.6K 240 19
054** adlı numaradan üç yeni mesaj...