YÜREĞİM DAVACI | TAMAMLANDI

By eskimezdefter

1.6M 51.7K 38.8K

Avukat Hevidar Evin Şahin. Baran Korkmazbey'in hikayesi. Avukat Hevidar Evin'in, Baran Ağa'yı kurtarmasıyla h... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
15. BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM

3. BÖLÜM

67.3K 1.9K 909
By eskimezdefter

Selam nasılsınız?

İnstangram;sedawattpad

YÜREĞİM DAVACI OKURLARI İLE GRUP KURMAK, SOHBET ETMEK İSTİYORUM. SİZDE KATILMAK İSTERSENİZ BU YORUMA YADA İNSTANGRAM HESABIMA YAZIP ULAŞIRSANIZ GRUBA SİZİ DE EKLERİM ❤️🦢

VOTE VE BOL BOL YORUNLARINIZI BEKLİYORUM. 🤍💋

3. BÖLÜM- "Kan."

Şarkılar;
Hozan Dino, Oy Yare
Rojda, Lawemin
Rojda, Wey Lo Dilo
Ahmet Kaya, Söyle
Xece Herdem, Birîndarım

💧

Gözlerim karanlığa hapis olmuştu. Gözümü açamıyordum, başımdaki ağrı dinecek gibi değildi. Başım zonkluyordu.

Gözüme bağlanmış bir şey hissediyordum. Ağzımı, kollarım'ın arkadan bağlandığını, ayak bileklerim ve elim bağlanmaştı. Sesler vardı. Sadece ses, duyduğum sesler kulağımı kanatıyordu.

Çıpınmaya başladığımda, "Rahat dur!" diyen bir adamın bedenimi tuttuğunu hissettim.

Banda dil darbesi atarak açamayı deniyordum. Lütfen kurtulayım. Lütfen. Ölmek istemiyordum.

💧

Baran Korkmazbey

İki saaten fazladır Evini arıyorduk. Ama yoktu. Evine bile girmiş bulamamıştık.

"Nasıl takip etmezsiniz lan?! Eğer başına bir şey gelsin Evin'in o zaman sizi yaşadığınıza pişman ederim!" diye bağırdım karşımda dizilmiş 50'den fazla korumaya bağırarak.

Yüzümü sıvazladım derin bir nefes alıp konuştum, "Mardin'de aranmayacak delik bırakmıyorsunuz bende Civan'a haber verip kolyesinden sinyal almaya çalışacağım. Bulmadan gelmeyin." dediğimde hepsi koşarak konaktan çıkmıştı.

Konağa geri girdiğimde, Evin'in kuzeni Leyla hâlâ ağlıyordu. Murat karısını sakinleştirmeye çalışıyor ama Leyla daha çok ağlıyordu.

Yanlarına doğru adımladığımda,"Leyla bir şey olmayacak, Evin ölmüş gibi ağlayıp durma sadece haber alamıyoruz bu kadar." deyip Murat'a benimle gelmesi için kafamla işaret ettim.

Odama girdiğimde cebimden telefonumu çıkardığımda kapım açılmıştı göz ucuyla Murat'a baktım. "İstanbul'a haber sal. Doğuları arayacağım birazdan..." dediğimde içeri giren Rojhat ve Hazar'a baktım.

"Evin'i buldunuz mu?" diye sordum ikisi aynı anda başını olumsuzca salladığında sıkıntılı bir nefes verdim. Bu kız neredeydi?

"Bu kız bir yerde uyuyup kalmış olabilir mi? Yada sevgilisi vardır ne bileyim abiciğim arkadaşında kalmıştır avukat sonuçta." dedi Hazar.

Kaşlarımı çattım. "Kızın sevgilisi yok çünkü sevdiği adamı öldürdüm. Avukat arkadaşlarını da aradım kimsede değil. Gidemez de zaten Evin'in telefonu bende telefonu olsa hemen bulurduk değil mi Hazar?" diye sordum kuzenim harbi salak ama zekiydi.

"İki hafta da başkasına aşık olabilir, ben günde iki flört yapıyorsam o da yapar. " dediğinde öfkeyle ona baktığımda susmuştu.

"Kes sesini bebe." dediğimde susmuştu.

💧

Kapım tık tıklanınca içeri giren kişiye baktım, Hazar içeri girmişti.

"Baran bulduk sanırım." dediğinde hızla ayaklandım.

"Neredeymiş hemen araçları hazırlatın." dediğimde korkuyla bana baktı. Gözlerine baktığımda ilk defa bu kadar ifadesiz baktığını gördüm.

Korkuyordu ama neyden?

"Ne oldu söylesene bebe?" diye sordum ona doğru yaklaşıp dibinde durdum. Ellerim pantolonumun içindeydi.

"Baran biri görmüş..." diye mırıldanarak konuştu. Derin bir nefes alıp verdim. Sinirleniyordum. Hemen söylese ölür müydü? "Kim görmüş? Söylesene lan." dediğimde sesim oldukça sertti.

"Bahoz'un Avukat'a karım olacaksın dediğini duymuş sonra da tartışma çıkmış. Avukatın başına darbe indirmişler bayılmış arabaya taşımışlar." dediğinde hızla cebinden telefonumu çıkardım.

Civanı aradığımda telefonu çalmıyordu. Telefonu kapalıydı. Tekrar tekrar aradım ama görevde olabilirdi.

"Kim gördüyse gelsin konuşalım," dedim sakinleşmek adına masamda duran surahiden su doldurup dudaklarının arasına bardağı koyup, sudan iki yudum almıştım.

💧

İçeri tanıdık bir yüz girdiğinde koltuğuma oturup bacaklatımı aralayıp oturdum önümde ellerimi birleştirip biraz eğildim.

"Anlat koçum dinliyorum," dediğimde karşımda ki adam titriyordu. Elimle karşımda ki koltuğu gösterip oturmasını işaret ettiğimde, oturdu. "Avukat Hanım'ı ne zaman saat kaçta gördün?" diye sordum. Saatime baktığımda, saat 03.07'di.

"Tam hatırlamıyorum ama kıza bağırıyordu Karım olacaksın diye... Sanırım zorla evlenecekler kızı bayılttı sonra arabaya attı gerisini göremedim çünkü beni fark ettiler kaçtım buraya geldim Baran Ağa'm." dediğinde hızla ayaklandım.

"Çık dışarı!" diye bağırdım sinir bütün vücuduma yayılmıştı.

Adam çıktığında, kapıyı kapatmasıyla önğmdeki masaya tekme atıp bağırdım." Sikeceğim o oruspu çocuğunu! " diye homurdandığımda odadan hızla çıkmıştım.

💧

Konaktan çıkarken, bütün hazır adamlarıma baktım, hızla arabama bindiğimde yan koltuğa oturan Hazar'a ifadesizce baktım.

Annem babam Kendal ağa ile zorla evlenmişti. Annemin babası annemin başlık parasını almış, annemi bir malmışcasına babama vermişti. O zaman'ın cahil insanlarını kafam almıyordu.

Şuan bu olsa ve ben bunu duyarsam kızı hemen şirketimde işe başlatıp, kadın çalışanlarımın kaldığı eve yollatıyordum. Ama bunu yapmaya cesaret edemiyorlardı. Cesareti olan da Mardin'de ki kara toprağın altına giriyordu.

Benim kardeşim Güneş , ruhumu ışıldatan tek ışığım Güneş...

Güneş'i hatırladıkça buradan kaçma isteği duyuyordum.

"Yola bak manyak herif," diyen Hazar'ın sesiyle dalgınlığımı toparlayıp dikkatlice arabayı sürmeye başladım. "Öleceğiz senin yüzünden." dedi homurdanarak.

Sıkıntılı nefes verip, düz bir şekilde arabayı sürmeye devam ettim.

Arabayı Seçkinler konağınıönğnde durdum kapıda ki adamlar konağın kapısını açtığında konağın içine arabayı park ettiğimde peşimden peş peşe araçlarımı park ettiler.

Arabadan çıkarken, Hazar'a bakıp, "Silahını ver," dediğimde Hazar başını olumsuzca salladığında derin bir nefes alıp verdim. "O adamı öldürürsen kan davası çıkar, Baran." dediğinde hızla kafamı iki yana salladım.

"Ver şu siktiğimin silahını." dediğimde arabada sesim yankılanmıştı. İçimdeki bu duygu karmaşıklığını anlayamasamda Avukat'ın başına bir şey gelirse işte o zaman Bahoz'u kendi ellerimle öldürürdüm.

Kan davası, töre umurumda bile değildi. Kendi töreni kendim yazar, kendim çizerdim. Ve benim kurallarımda töre diye bir kavram dahi yoktu.

Kan davasını da bütün sülalesini kurutarak sonlandırırdım.

Silahı elimr verdiğinde siyah demir silahı belime sıkıştırıp arabadan sakince indim. Bu kadar sakin olmama şaşıran kişileri biliyordum.

Konağa hızla girdiğimde peşimdeki adamlarımdan beş kişiyi tek yanımda götürmüştüm.

İçeri kapısı açık olduğu için rahatlıkla girdiğim o evde bir kadın yardımcı çıkmıştı mutfaktan, benimle göz göze gelir gelmez başını eğen kadın hızla sedir odasına girmişti.

Bahoz Seçkin, benim en büyük düşmanımdı. Kendisi teyzem'in oğluydu ama onun ailesinden bir tek kişiyi bile sevmezdim.

Beni gören teyzem'e baktım, "Oğlun nerde?" diye sordum sert bir sesle. Beni gören adamların kalktığını göz ucuyla gördüm.

Cevap vermedi. Bakışlarım ev halkında gezindi. "Bahoz piçi nerde?" diye sordum bağırarak.

"Burada yokBaran ağa, gelmedi." dediğinde hızla bunu söyleyen Gamze'ye döndüm.

"O piç abin Avukatı kaçırdı. Nerde o şerefsiz?!"

"Burdayım teyzemin oğlu!" diyen sesle arkamı döndüm.

Bahozla göz göze geldim. Ona doğru yaklaştığımda yüzüne doğru bir yumruk savurduğumda, Bahoz arsız bir şekilde kahkaha atmaya başladı.

"Ne oldu teyzemin oğlu? Avukatı göremeyince endişelendin mi?" diye sorduğunda karnına doğru tekme attığımda nefessiz kaldı. İki büklüm oldu.

Onu duvara yapıştırdığımda arkamdan çığlık atan insanları duymadım. Öfkeyle burnumdan soluduğumda karşımdaki adamın boğazını sıkıyordum.

"Avukat nerde?" diye sordum dişlerimin arasından. Uzun bir sessizlik oldu.

"Kız bizi haşat etti kaçtı elimizden," diyen korumasına gözlerim deydi. "Onu bırak, zaten üç kişi hastanede." dediğinde hızla Bahoz'un boğazını gevşettiğimde öksürmeye başladı.

"Doğru... Söylüyor, " Öksürdü. "Elimizden kaçtı ormana doğru, kaybettik." dediğinde belimdeki silahın emniyetini açıp karşındaki adamın şakağına dayadım. "Eğer Avukatı bulmazsam ve onun kılına zarar gelmiş olsun seni öldürürüm." Kulağına tehditkâr bir tonda fısıldadım.

Şakağında ki baskıyı azalttım. Biraz uzaklaştığımda göz ucuyla ona baktım. Diz kapağının üstüne bir kurşun sıktığımda, evde büyük bir ses patladı."Bu da ona karım dediğin ve ona dokunduğun için!" diye bağırarak konaktan çıktım.

🦢

Hevidar Evin Şahin

Onlardan kurtulmuştum. Bütün vücuduma giren ağrılar dayanılamaz hale geldiğinde bir ağacın gövdesine sığındım.

Kendimi yere bıraktığımda sırtımı ağaca dayadım. Nefes nefeseydim. Kendimi her an bayılacakmış gibi hissediyordum.

Ve bu kayboluş sabaha kadar sürer miydi bilmiyordum. Saatin kaç olduğunu, nerede olduğumdan bile haberim yoktu. Tek istediğim buradan çıkmak.

Gündüzleri gülen,kahkaha atan insanlar, geceleri ise ağlayan, birinin kollarına sarılıp uyumayı dileyen insanlardır...

Ben babamı düşledim, karnıma darbeler atan insanları değil, ben o haykırışlarımın arasında tek bir kişinin adını andım. Babam'ın.

Bir ses duydum uzaktan geliyordu, korkuyordum. Bugün korkmadığım kadar kimseden korkmamıştım.

Bugün beni ölümünün eşiğine getiren insanlara rağmen ayağa kalkıp onlarla boğuşmuş ve o yerden kaçmıştım.

Artık gözlerim bana ihanet ederek kapanmaya başladığında dibimden gelen sesle, gözlerimi kısarak gelen kişiye baktım.

Adını bilmediğim o iri adamdı.

"BARAN BURADA!" diye bağırdığını duydum. Çalılıkların, hışırtı yapan ayak sesleri duydum.

Birinin yüzümü avuçladığını hissettim. Gözlerimi kısarak yüzümü avuçlayan kişiye baktığımda bu kişi bugün evinden çıkıp gittiğim, bugün ölümün aşamasına kadar geldiğim adamın kuzeni, Baran ağa'ydı.

"Evin iyi misin?" diye sorduğunda en son gördüğüm surat onun yüzüydü.

💧

Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda ışığın loş ışığı hoşuma gitmemiş, başımdaki ağrıyı arttırdığını hissetmiştim. Tekrar gözümü kapattım. Hastane'nin iğrenç kokusu burnuma dolmuştu.

Hastanelerden nefret ediyordum.

En çok göz yaşı dökülen hastaneler, ölümün çığlıkları'nın atıldığı yerdi. Mezarlıklar ise; Dua edilen, toprağını okşadığımız insanlatın yattığı yerdi, geceleri Tanrı' ya yalvardığımız o kişi'nin rüyama girmesi için, her şeyi yaptığımız insandı.

En çok ayrılık, veda gören bu hastaneleri sevmiyordum.

"Baran sanırım uyanıyor Avukat Hanım," diyen sesi duydum yakından geliyordu bu ses o iri adam'dan gelmişti.

Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda, bakışlarım hemen yatağımın dibinde elleri cebinde bana endişeyle bakan bir çift kestane renginde ki gözlere takıldı bir kaç saniye ifadesizce ona baktım. Zorlukla nefes alıp verdiğimde, endişeli iki insan başımda dikiliyordu.

"Abim nerede?" diye sorduğumda sesim kısık çıkıyordu. Baran ağa'nın nefes alıp verdiğini gördüm. "Abin'e ulaşamadık, görevde olabilir." dediğinde kafamı salladım sadece.

"Ben doktora Avukat'ın uyandığını söyliyeyip geleyim." diyen adama baktığımda o hızla benimle göz göze gelmeden odadan çıkıp gitmişti..

Oda da ikimizin tek kaldığını anladığımda, "Çeman'ı çağırdınız mı?" diye sordum.

Başını olumsuzca salladı, Çeman'ı tanımıyordu kesinlikle."Telefonumu bana verirseniz, ben abimin arkadaşlarını ararım. Onun yanımda durmasını isterim ve inşallah anneme haber vermemişsinizdir." dediğimde sizli bizli konuşmak daha iyiydi. Mesafe koymalıydım.

"Vermedim Evin annene haber, kadıncağız endişelenmesin boşuna ama abine ulaşamadım." dediğinde sesi ciddiydi. Bana baktı. Şu an yüzüm'ün halini bilmiyordum. Görmekte istediğimi sanmıyordum.

"Tamam, teşekkürler Baran Bey." dediğimde gözlerini kısıp gözlerime baktı. Sanki Bey dediğim için bozulmuş gibi bir surat ifadesine büründü.

"Rica ederim Evin." dediğinde sesi ima dolu çıkmıştı, sanki ona bey demem ile ilgiliydi. Bana Baran de der gibi konuşmuş. Koltuğa oturmuştu.

Koca bir sessizliğin ardından, doktor ve adını hatırlamadığım o adam girmişti içeri.

Doktor, "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Hevidar Hanım?" diye soran doktor gözlerime ışık tutuyor gözlerimle ışığa doğru bakmamı sağlıyordu.

"Mükemmel hissediyorum! Lütfen bu iğrenç kokulu hastaneden çıkabilir miyim?" diye sorduğumda Doktor kaşlarını çatarak bana kızgın bir bakış attı. Evin bütün vücudumuz ağrıyor ve sen Doktor'a yalan söylüyorsun. Biri sana davanda yalan söyledi diye kıyameti koparan da sendin hatırlatırım. Onlar da yalan bilgi veriyordu ne yapabilirim?!

"Lütfen, bana nasıl olduğunuzu söyler misiniz?" diye sorduğunda ses tonu yumuşaktı. Zorlukla nefes alıp verdim.

"Kötü hissediyorum, bütün vücudum ağrıyor... Çok fazla darbe yedim ve her yerim morarıcak... Kötü hissediyorum Doktor Bey..." dediğimde Doktor derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Darp raporu için polisler gelip ifadenizi alacak. Kafanızda kırılma yok, fakat 24 saat uyuyumamınız gerekiyor. Vücudunuz hâlâ ağrıyorsa serumunuzu yenileyecek hemşireler birazdan gelecektir. Siz istirahat edin ve 24 saat uyumayın." dediğinde kafamla onayladım.

"Teşekkürler Doktor Bey." diye mırıldandım. Doktor gözlerini kırpıştırdı, "Geçmiş olsun Hevidar Hanım." deyip odadan çıkmıştı.

Uzun bir sessizlik oldu, 24 saat boyunca uyuyamamak hiç hoşuma gitmemişti. Abimi aramalarını söylemem gerekiyordu aksi takdirde Baran'ın ve adını hatırlayamadığım iri adamın gitmesi zor olacaktı.

"Baran Bey, telefonum sizde ise verebilir misiniz?" diye sorduğumda oflamıştı. Koltukta huzursuzca kıvrandığını gördüm.

"Telefonun evde kaldı, ama istersen kimi arayacaksan benden ara." dediğinde kafamla onayladım. Abim'e ulaşamıyorsam Fırat'ı arardım.

Telefonunu bana uzattığında telefonu alıp numarayı tuşladım. Abime ulaşamadığımda Fırat'ı arardım.

"Alo kimsiniz?" diye soran Fırat'ın sesini duydum. Derin bir nefes alıp verdim.

"Benim Fırat," dedim mırıldanarak. Sessizlik oldu. İkisinin de gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum.

"Kimsin kardeşim sapık mıdır nedir." dediğinde telefonu suratıma kapattığının sesi kulaklarıma doldu. NE? YUH SURATIMA TELEFONU KAPATMIŞTI! Selanı oku Fırat!

İkisi de gülmemek için dudaklarını bastırdığını fark ettiğimde gözlerimi devirdim.

Yine Fırat'ı aradığımda bu sefer karnımın üzerine koydum, telefonu hapörlere almıştım.

"Bak kardeşim ben Komandoyum var ya kimsen seni bulup haşat ederim." dediğinde hızla konuşmuştum. "Denesene Fırat." dediğimde sessizlik oluştu.

"Sen gecenin bu saatinde niye beni aradın kız? Ne oldu?" diye sorduğunda zorlukla yutkundum.

"Benim abim nerede? Beni öldürüyorlardı haberi yok anca işi gücüne baksın," diye sinirle homurdandım.

"Ne diyorsun kızım? Kim öldürüyordu seni? Kim o piç sikerim onun gelmişini geçmişini soyunu sopunu anasına babasını sik-" Fırat'ın sözünü bölen Baran ağa'nın öksürmesi oldu. Bakışlarım ona kaydığında öfkeyle burnundan soluyordu.

"Kim var yanında Hevidar?" diye sorduğunda, derin bir nefes aldım. "Baran Korkmazbey," dedim. Ve ekledim, "Mağmideğer Mardin'in Baran ağası." dediğimde sesim oldukça alaylıydı.

"Onu bunu boş ver sen iyi misin?" diye sorduğunda o beni tekmelediği anlar tekrar gözümün önüne gelince gözümden yaş gelmişti.

"Abimi istiyorum," dediğimde ağlamaya başlamıştım. Abim benim ayakta duran çınar ağacımdı, gövdesiyle beni koruyordu. "Nerede abim?" diye sordum hıçkırarak.

"Sakın ağlama Hevidar, abin geliyordu en son on dakikaya gelir buraya." dediğinde göz ayağımın ucunda hareketlilik hissettim.

Baran ağa ayak ucunda oturmuştu. Telefonu eline aldığında artık Fırat'ın sesini duymadım.

"Civan geldiğinde bu numarayı aramasını söyleyin, iyi geceler." deyip telefonu kapatmıştı.

"Evin ağlama, aklına getirme." dediğinde kafamı tamam anlamında salladım ama hâlâ göz yaşlarım dökülüyordu.

Kimsenin yanında güösüz görünmek istemiyordum ama yanımda yabancı insanlar vardı, onları tam tanımıyordum bile.

"Bana dedi ki, karım olacaksın." dediğimde sesim titremişti. Göz yaşlarım hızla akıyordu. "Buna izin mi vereceğimi sanıyorsun Evin, zaten yokluğunu anladığımda evine gidip bütün herkesi aradım, rehberinde de çok insan olması işimi zorlaştırdı ama aradım, kimsede yoktun." dediğinde zorlukla yıtkundu.

"Benim arkadaşlarımı niye arıyordun Baran ağa? Ben onlarla samimi değilim hepsi avukat, bir de onlara açıklama yapacağım." diyerek homurdandım.

"Hallettim ben onu toplu mesaj yolladım." dediğinde sinirden gülmüştüm, karnıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum.

"İyi misin?" diye sorduğunda sesi endişeliydi. "Çok iyiyim, siz giderseniz daha iyi olacağım." dedim mesafeli bir sesle.

Kafasını salladı, adama kafasıyla işaret yaptığında sessizce dışarıya çıktılar.

💧

Kadın hemşire odaya girdiğinde serumumu değiştirmişti.

"Bir şey olursa sağdaki düğmeye basmanız yeterli Hevidar Hanım." dediğinde kafamı tamam anlamında salladım.

Kadın odadan çıkmadan önce ışığı kapatmasını rica etmiştim.

Karanlık odada mayışmam için yeterli olmuştu. Üzerime çöken ağırlık ile uykum daha çok gelmiş, ağrılarım'ın tek ilacı uykuydu.

Gözlerim kapanacakken bağıran bir sesle bütün uykum kaçmıştı. "Uyumak yok Avukat Hanım!" diye bağıran karşımda dimdik duran Baran ağa'ya gözlerimi devirdim. O ise ışığı yakmıştı, gözümü ışığa alıştırdım.

"Ben sizin gitmenizi söylediğimi hatırlıyorum niye buradasınız?" diye sordum düz bir merakla.

"Abin az önce aradı geliyormuş, bana dedi ki Evin'in yanında dur bende dedim ki tabi dururum niye durmayayım. İşim ne?" dediğinde gülmemek için kendimi zorladım. Aşık diye yorumladım. Bir insan bu kadar saçmalar. Ne aşkı be!

"Aptalsın Baran ağa." dediğimde sesim oldukça alaylıydı. Kaşlarım havalandı, "Bir tek abim için buradasın öyle mi?" diye sordum.

Deri koltuğa oturdu sıtını dayadı. "Evet, senin için duracak halim yok ya, banane yani." dediğinde ona ölüm bakışlarımı attım. Onun yüzünden bu haldeydim.

"Ben kendime bakarım, gidebilirsin dışarı." dediğimde, kafasını hayır anlamında salladı. "Yoo gitmiyorum, hem niye gidiyormuşum?" diye sorduğunda kaşlarımı sinirle çattım.

"Yanımda durmanı istemiyorum Baran ağa." dedim mesafeli bir sesle.

"Sende istiyorsun da çaktırmıyorsun," dediğinde anlamadığım için ona baktım. Bu adam ne diyordu?

"Ne saçmalıyorsun?"

"Yok bir şey," dediğinde omuz silkti. Gözlerimi devirdim. "Gidebilirsin, abim gelir bir kaç saate." dediğimde sesim oldukça netti. Gitmesini istiyordum.

"Abin'in gelmesi en az dört saati bulur." dediğinde ona baktım. "Telefonumu bari getir de zaman geçsin, sen çok sıkıcısın." dedim mırıldanarak.

"Sıkıcı olduğumu düşünmüyorum, benimle vakit geçirirsen neşeli bir adam olduğumu görür ve bu sözlerinden pişman olursun." dedi düz bir sesle. Bu bir davet mi Evin? Nereden bileyim, hem banane.

"Ben sözlerimin arkasında dururum ve ben hiçbir şeyden pişman duymam. Benim yapım bu, hatırlatırım çok da kinciyim. Sana da uyuz oluyorum o yüzden yanımda durmanı istemiyorum." Son cümlemin üstüne basa basa söylemiştim.

Kafasını iki yana sallayarak, "Çok pişman olucaksın Avukat, çok." dedi Baran ağa.

Kafamı alayla tamam anlamında salladım."Aynen aynen," dedim mırıldanarak.

💧

"Bir şey yemek ister misin?" diye sorduğunda ona doğru baktım, sonunda telefonuma kavuşmuştum.

"İstemiyorum, sağol." dediğimde kafasını tamam anlamında salladı.

"Ben kendime sipariş veriyorum o zaman," dediğinde omuz silktim.

Aradan geçen yarım saatin sonunda kapı çalmıştı. İçeri takım elbiseli bir adam girmiş poşeti ona uzatmıştı.

"Başka bir isteğin var mıdır Baran ağa'm?" diye sorduğunda telefonumu kapatıp Baran ağa'ya baktım. O da bakışlarımı fark etti. "Yok koçum, sen geç işinin başına." dediğinde kafasını sallayıp odadan çıkmıştı. Acaba ne şipariş etmiş Evin? İnşallah canımızın istediği bir şey değildir. İnşallah...

Poşetten adana dürüm çıkardığında, hep yediğim mekandan şipariş ettiğini fark ettim. En sevdiğimiz bir de Evin... Bu kadar aç olmayalım iç ses.

Ayranı çalkalayıp, ayranı açmıştı. İnsan bir der sen hastasın gel kardeş payı yapalım. Bence kardeş payı yapmaz, hepsini o yer.

"Abim ne zaman gelir?" diye sordum bıkkın bir sesle.

"Bilmiyorum," dediğinde dürümü kağıttan ayırıp, altına tek kağıt bıraktı. "Gelir herhalde."

Dürümü ısırdığında, gözlerimi devirip telefonuma geri baktım. Gogleden dürüm videosu mu izlesem? Evet, öyle yap ki daha çok canın çeksin.

Bende sipariş etsem buraya sokarlar mıydı? Baran ne ki? Onunkini soktular seninkini de sokarlar. Ama yanımda nakit param ve kradi kartım yoktu. Eğer siparişim gelirse parayı o verirdi.

İstemez aç kalıp ölürdüm de ondan bir şey almam ben. Günahımı vermem. Bence verelim yanmaktan bari kurtuluruz. Haklısın bütün günahlarım onun boynuna.

"Yiyecek misin?" diye sorduğunda telefonumdan bakışlarımı ayırdın ona baktım. Yarısını yemişti. Ayı ağa.

"Yok kalsın ağız ağıza yemek yemem ben," dedim tiksinircesine. Yerdim de onun ağzından yemem. O zamanları görmeyiz inşallah Evinciğim. Yok, tövbe görmezsin.

"Benim ağzım haram mı? Ye işte vallahi boğazımdan geçmiyor, yandan yandan beni bile yiyecekmiş gibi bakıyorsun." dedi Baran ağa.

"Yemem seni, senin etin serttir." diye homurdandığımda ne dediğimi fark etmiştim, direkt ona baktığımda kıkırdamamak için kendini zorladığını fark ettim.

"Def ol ya! Allah Allah bir de gözümün önünde yiyor! Şımarık, züppe ağa! İnsan bir der Evin sende yemek ister misin?" diye bağırdım sert bir sesle. Evin sakin ol. O senin bir şeyin değil bu kadar sert tepki verme.

"Dedim ya kızım, yemek yiycek misin diye. Ama sende de o kadar ego var ki onu bile kendine konduramazsın." dediğinde hızla ayaklandı ve odadan kapıyı sertçe kapatarak çıktı.

Ben ona bir cevap bile vermemiştim!

"Oha! Yavaş ol Şımarık, züppe ağa!" diye bağırdım arkasından. Sakin ol bir yerlerin ağrıyacak Evin.

💧

Aradan geçen dakikalardan sonra tekrar odaya gurursuzca giren Baran ağa'ya baktım.

"Gitmiştin diye hatırlıyorum." dedim mesafeli bir sesle. Kafasını evet anlamında salladı, "Şimdi de geldim, sana sinirlendiğimi sanma sakın, korumalardan bir şey rica ettim birazdan getirirler." dediğinde sesi yumuşaktı.

"Peki inandım diyelim," dedim.

O telefonunu eline alıp telefonuyla oynamaya başlamıştı, bense boş boş duvarı izliyordum.

Sıkıştığımı hissettiğimde hemşire çağırmak için o tuşa basmak istemiştim kolumu uzattım ama elim düğmeye bir karış uzaktaydı. Serumu kolundan çıkardığımda acıyla inledim.

Baran ağa bunu fark etmiş olacak ki, "Bir şey mi istiyorsun? Ne oldu Evin?" diye sorduğunda susmuştum. Koskoca ağa'ya sıkıştım da tuvalete gidemiyorum mu diyecektim. Evin saçmalama onlarda tuvalete gidiyor. Bir ayrıcalığınız yok.

"Tuvalete gitmem gerekiyor ama kalkamıyorum." dediğimde kafasını sallamakla yetinmişti. Yardım etsene Baran ağa!

Ayaklandığında yanıma doğru gelip, belini eğdi bir kolunu belime sabitlemiş bir kolu da iki bacağımı da sarmıştı. Birden havalandığımda şaşkınlık ve olayın etkisiyle ne yapacağımı şaşırdım. Kollarım tutunacak bir dal arar gibi boynuna sarıldı.

Beni hızla banyo'nun kapısı'nın önünde yere indirdi. Hâlâ eli belimdeydi. "Yardım etmemi ister misin Evin?" dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Nasıl bir yardım edebilir Evin?

"Teşekkürler, Baran ağa." dediğimde banyonun kapısını açmıştım.

O ise bana dikkatlice bakıyordu.

"Bir şey olursa seslen bana ben buradayım," dediğinde kafamla onayladım.

Banyoya girip, kapıyı kapattığımda işimi halledip elimi yıkadım, hâlâ yüzümün ne halde olduğunu bilmiyordum. Başım dönüyordu.

Aynadan kendime baktığımda yanağım morarmıştı, dudağımın kenarında kurumuş bir kan lekesi vardı, bir kaç saate kabuk bağlayacağına emindim.

Vücuduma girem ağrılar dinecek gibi değildi. Ve hâlâ açtım. Hâlâ yüzümü inceliyordum. Berabat bir haldeydim.

"Evin iyi misin?" diye bir sesle irkilmiştim. Kapım ardı ardına yumruklanmaya başladı.

Kapıya doğru yaklaşıp kapıyı açtım. Eli havada kalmış Baran ağa'ya baktım.

"İyiyim," dedim mırıldanarak.

Alnıma elinin tersiyle dokunduğunda, "Ateşin de yok niye böyle halsizsin?" diye sorduğunda cevap vermeyip yürümeye başladığımda belimde elinin varlığını hissettim, normalde elini çekmesini söyleyebilirdim ama onu bile söyleyecek gücü kendimde bulamıyordum.

Yatağa uzandığımda sırtımı döndüm. Uyumak istiyordum ama uyuyamıyordum. Delirecektim. Sanki hapishaneye girmiştim, tutsak kalmış gibi hissediyordum. Başımdaki adam da polis rolünü oynuyordu.

"Ne oldu?" diye sordu Baran ağa. Ona cevap vermeyip gözlerimi yumdum.

Uyumayacaktım sadece gözlerimi dinlendirecektim. Kapı'nın açılma sesini duyduğumda umursamadım. "Baran ağam, yengeye istediklerini getirdim." demesiyle gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ne yengesi? Kim yenge? Ben mi? Yanlış duymadıysak adam bize yenge dedi ama ne alaka?

Sessizlik oluştu. "Ne yengesi oğlum?!" diye bağıran Baran ağa'nın sesini duydum.

"Pardon ağam ben ilgilenince yenge zannettim." diyen adamın sesi mahcubiyet akıyordu.

"Bak hâlâ yenge diyor, çık ulan dışarı!" diye bağırdı. Abarttı sanki.

Onlara doğru döndüm. Yatak başlığına sırtını dayamıştım. Adamı süzdüğümde, siyah takım elbise giymişti. Bunlar başka bir şey giymez miydi? Sarı saçları, yeşil gözleriyle ilgiyi üstüne çekiyordu. Genç adam bana mahçup bir şekilde bakıyordu.

"Geçmiş olsun yenge hanım... Pardon... Adınızı bilmiyorum." dediğinde Baran ağa'nın ona sinirle baktığunı gördüm.

"Adını bilmesen de olur ne yapacaksın adını, de git hayde işinin başında dur gerzek puşt." dediğinde ağzı kaymıştı ve aşırı komik söylemişti. Gülmemem gerekiyordu...

"Adım Hevidar." dedim gülümseyerek.

"Hayır koçum adı Evin," dediğinde ona sinirle baktım ona ne oluyordu?

"Adım Hevidar," dedim hızlıca ses tonum kızgın ve sert çıkmıştı. Baran ağa'ya doğru baktım, "Sen ne karışıyorsun Baran ağa? Benim ağzım dilim yok mu?" diye sorduğumda kafasını salladı bir şeyler mırıldandı kapıya hızla ilerledi, kapıyı açıp odadan çıkmıştı.

Bu adam bazen hiç çekilmez olduğunu anladım. Ve çocuk gibi küsüp gidiyordu. "İyi günler, geçmiş olsun Evin Hanım." deyip karşımdaki adam da odadan çıkmıştı.

Yatağımda duran poşete baktığımda, poşete doğru uzanıp açmıştım. İçinde çorba ve dürüm vardı.

"Baran ağa almış olmalı," diye kendi kendime konuştum. Çorba içecektim.

Çorbayı açtığımda mercimek çorbası içinde görmüştüm. Ben mercimekten nefret ederdim...

Oflayıp rehbere girdim. Rehberi incelerken bir ad dikkatimi çekmişti.

"Aptal," diye homurdandığımda cidden o adla mı kaydetmişti kendini.

Dünya'nın en yakışıklı ağası

Numaraya basıp Baran ağa'yı aradım.

Dördüncü çalışta açmıştı. "Ne var?" dediğinde sesi sert ve buz gibi çıkmıştı kaşlarımı çattım. Bana mı sinir olmuştu?

"Dünya'nın en yakışıklı ağası ile mi görüşüyorum." diye sordum sesim alaycıydı.

"Evin ne oldu?"

"Sevgili müvekkilimi aradım, onunla mı görüşüyorum? Kendisini telefonuma Dünya'nın en yakışıklı ağası diye kaydetmişte." diye mırıldandım küçük bir kahkaha attığımda sancı girmesiyle inledim.

"Evin iyi misin?"

Ağrılar gittikçe çoğladığında kucağımdaki çorbayı adeta yere fırlattım.

"Baran... Baran... Çok ağrıyor!" diye bağırdım. Acı dolu çığlıkları atıyordum. Kasıklarıma giren ağrılar dinecek gibi değildi. Ağrılar sol kolumu felç edicek cinstendi.

Sol elim kasıklarımı tutuyor, sağ elimle telefonu tutmaya çalışıyordum.

"Evin bekle geliyorum," dediğinde telefonun kapanma sesini işitince telefonum elimden düşmüştü.

💧

Kapım açıldığında kimin geldiğini anlamayacak kadar kötü bir durumdaydım. Sadece inliyor, kıvranıyordum.

"Geldim...buradayım." diyen Baran ağa'nın sesini duydum. Saçlarımı okşayan birinin elini hissettim. Sonra alnımda hafif bir baskı... Gerisi yoktu.

Kolumu kasığımdan alıp biri tuttu ve iğne yaptıklarını hissettim. Gözlerim yavaşça kapanmaya başlamıştı.

💧

"Baba!" diye bağırdım. Sesim yankılanmıştı. Nefes nefeseydim, "Baba buradayım... Sana geldim baba!" diye bağırdım ona doğru.

Babama doğru hızla koşuyordum babam uzakta değildi hemen bir kaç kilometre ötemdeydi. Ona doğru hızla koşmaya devam ettim. Yıllar sonra ona sarılacaktım.

Babama doğru yaklaştığımda babam'ın boynuna sarılmıştım. Babam saçlarımı ilk önce öpmüş sonra alnıma buse bırakmıştı. En çok saçlarımı okşamasını özlemiştim...

"Evin'im, güzel kızım..." dediğinde kokumu içine çekmişti. "Mis kokulum, melek gibi kokuyorsun iki gözüm," dediğinde ona daha sıkı sarıldım.

"Babacığım ölmemişsin yaşıyorsun, buradasın." dediğinde ona daha sıkı sarılıp sarmaladım.

"Ben öldüm güzel kızım, senin burada ne işin var?!" diye soran babama baktım.

Babam beni bıraktığında benden uzaklaşmıştı.

"Babam ölmemişsin işte, yanımdasın." diye hızla mırıldandım. Babam kafasını iki yana sallayarak bana hayır demeye çalıştı.

"Git kızım buradan... Daha çok gençsin mis kokulum," dediğinde babam yavaş yavaş yok olmaya başlamıştı.

"Lütfen... Babacığım," dedim sesim titremişti.

Babam gözümün önünde yok olmuştı, sanki toz bulutu olmuştu gözümün önünde.

"Baba!" diye haykırdım. Gelmedi, koşmaya başladığımda ayağım taşa takılmasıyla yere düşmüştüm.

"Baba!" diye inledim.

"Evin," diyen birinin sesini duyordum. Gözlerimi açamıyordum. "Aç gözlerini."

Fısıltı gibi çıkan ses gözlerimi açmama neden olmuştu, kırpıştırarak açtığımda ilk kestane renkli bir çift ile gözlerimi kenetledim.

"İyi misin bir yerin ağrıyor mu?" diye sorduğunda kafamı hayır anlamında salladım. Odada gözlerimi gezdirdiğimde kimse yoktu ondan başka.

Bir kaç dakika daha sessizce bakıştık. "Babanı mı gördün rüyanda?" diye sorduğunda afallamışcasına ona baktım. O bunu nereden biliyordu.

Tam ona bunu nereden biliyorsun diye soracakken o bdnden önce açıklama gereği duymuştu. "Rüyanda sayıkladığın için sordum." dediğinde hızla kafamı anladım der gibi salladım.

"Abin gelmiyormuş acil bir operasyona katılmak zorunda kalmış yarı yolda geri dönmüşler," dediğinde kafamı salladım. Artık gelmesine gerek yoktu. İyileşiyordum, yanımda kimse'nin olmasını istemezdim, ama bir yanımda yanlızlık çekerdi. Bu durum kafamı karıştırıyordu.

Küçük değildim kendi yaralarımı kendim sarabilecek yaşa gelmiştim.

"Aç mısın?" diye sorduğunda itiraz edemeyeceğim kadar acıkmıştım.

"Evet," dediğimde sesim fısıltı içinde çıkmıştı. "Acıktım."

Kafasını salladı, "Tamam, şimdi gelirim." deyip odadan hızla çıkmıştı.

Yerimde yavaşça doğrulup yatak başlığına sırtını dayamıştım ağrılarım azalmış gibi hissediyordum.

Beş dakika sonra odaya elinde bir poşetle girmişti. Poşetten çıkardığı kaseyi ve kaşığı bana uzattı. Kasede siçreçlenmiş bir yayla çorbasını görmemle istemeden yüzümde tebessüm belirtmişti.

Çorbayı yavaşça içerken o da siyah deri koltuğa oturup telefonu ile oynadığını göz ucuyla görmüştüm.

Çorbam bittiğinde ağzımı poşetteki ıslak mendille silmiştim.

"Ne zaman taburcu olurum?" diye sordum işimin başına dönmem gerekliydi. Adliye beni bekliyordu. Mahkemeler benim kadar, müvekkillerim içinde önemliydi. Onları aksatmıştım fazsalıyla. Şimdi işimin başına dönme sırası gelmişti.

"Bilmiyorum," demişti telefona hâlâ bakıyordu. "Teşekkürler." dediğimde bana bakmıştı, telefonu cebine koydu derin bir nefes alıp verdi.

"Ne için bu teşekkür?" diye sordu sorgulayıcı bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Derin bir nefes aldım, "Yemek ve yanımda durduğun için...Teşekkürler Baran ağa." dediğimde.

Sıkıntılı bir nefes verdi, "Ben teşekkürlük bir şey yapmadım Evin, hatamı... Daha doğrusu aptallığımı bu şekilde düzeltmeye çalışıyorum," dediğinde hızla kafasını iki yana salladı. "Bunu da yapamıyorum, canın çok acıyor, acıların nasıl geçer Evin bilmiyorum. Ben hiç bir kadınla bu kadar vakit geçirmedim anlamam... Beni de maazur gör." deyip bakışlarını yere indirdi.

"Ağrı kesici içerim ve bir şeyim kalmaz, nasıl bir kadınla bu kadar vakit geçirmedin?" diye sordum şaşkınca.

"Öyle işte," dedi hâlâ bakışları yerdeydi. Utanmış mıydı? Yoksa başka bir şey mi vardı? Sor, ben bok kokusu aldım ucundan. Bende bende iç ses.

"Nasıl yani?"

"Hiç sevgilim, hoşlandığım olmadı." dediğinde şaşkınlıkla ve ağzım açık ona baktım. Koskoca Baran ağa'nın sevgilisi olmamış mıydı? Yalan atsa anlardım, alay da etmiyordu ses tonu aşırı ciddiydi. Adamın hiç sevgilisi olmamış nikah basılır Evin! Bence ilk adımı sen at dudaklarına yapış de ki helalimsin. OHA! İÇ SES OHA!

"Oha!" diye şaşkınlıkla homurdandım. Bakışlarını yerden kaldırıp tepkimi görmek ister gibi yüzüme baktı. Şaşkınlığıma kaşlarını çattı. Alnının ortasına derin bir çukur oluşmuştu.

"Olmadı yani... Olamaz mı Evin?" diye sorduğunda sesi sertti tepkime sinirlenmiş olmalıydı çünkü gülmemek için dudaklarımı bastırıyordum.

"Şaşırdım," diyerek açıklama gereği duymuştum. Neye dercesine göz kırptı.

"Yani nasıl desem... Yakışıklı birini görür kızlar ve tutulur erkek baskın taraf olur genellikle ilişkiyi idare eder, ama bu bana göre tam tersi ilişkide en önemli şey saygıdır. Bana göre tabii. Kadın ilişki de her türlü çabayı sarf eder mesela ben bir..." söylediğim şeyi yarım bırakamla kaşlarını daha çok çattı.

"Dinlemek istiyorum... yarım bırakma," dediğinde kafamı tamam anlamında salladım. Bunu ona söylemem ne kadar doğruydu bilmiyordum ama konuşacak konu bulamamıştım hem konuyu o açmıştı o yüzden umurumda değildi.

"Ben üniversite yıllarımda biriyle tanışmıştım böyle beş altı ay sanaldan flörtleşmiştik, yemeğe çıkalım dedik. İşte ben elbise giydim hatta aptal gibi kuaföre gitmiştim," dedim mırıldanarak o beni dikkatlice dinliyordu.

"Eee sonra?"

"Sonra ben arabamla attığı adrese gittim bak tam tamına bir saat adamı bekledim, en sonunda adamlar beni masamızı işgal ediyorsunuz diye kaldırcaktı bir şeyler şipariş etmek zorunda kalmıştım. Adamı tam 3 saat enayi gibi tek başıma bekledim, sonra aradım onu bana dediği tek şey; 'Kusura bakma gelemiyorum arkadaşım sözleniyor.' bu olmuştu. Dur asıl bombaya gelmedim!" dediğimde boğazımı temizledim.

"Bu şerefsiz'in sözü varmış." dediğimde oflamıştım. Ona baktığımda ifadesizdi.

"Şerefsiz, puşt oğlu puşt." diye sinirle homurdandığında gülümsedim, benim başıma gelen tek bir olayı anlatmıştım...

💧

"Evin bizim evde kalıyorsun bana abini arattırma," dediğinde sinirle burnumdan soludum.

"Ara hatta bana ver ben konuşacağım."

Telefonunu bana uzattığında abimi aradım hapörlere verdim.

"Alo? Ne oldu kardeşim?"

"Abi şu salak ağa arkadaşına bir şey söyle, başımda yaşlı huysuz amcalar gibi bağırarak konuşuyor. Beni ikna etmeye çalışıyor." dediğimde el bavuluna kıyafetimi kattım, fermuarı kapatmaya çalışıyordum.

Baran ağa'nın yanıma doğru geldiğini göz ucuyla görmüştüm. Elimi tutup bavuldan çekti, fermuarı kapatıp çantayı eline aldı.

"Neye ikna etmeye çalışıyor bal peteğim?" diye sorduğunda cevap verecektim ki Baran ağa'nın sesini duydum.

"Senin bal peteğin bana bağırıp çağırıyor, delirtti beş günde beni şimdi de diyor ki size gelmeyeceğim Doktor'dan bir hafta rapor aldı hâlâ şımarıklık yapıyor." dediğinde kahkaha attım. Bana baktı sonra gözlerini kaçırmıştı.

"Abi bu şımarık züppe olduğu kadar da huysuz. Sen nasıl bununla arkadaş oldun?"

"Ben sizin kavganızı dinleyeceksem, benim bir işim var biliyorsunuzdur. Ne söyleyecekseniz hemen söyleyin." dedi abim kızgın bir sesle.

"Sen benim bu şımarık züppe ağalarda mı kalmamı istiyorsun?" diye sordum şaşkın bir sesle. Bunu isteyemezdi ama güvenlik konusunda Baran ağa'ya güvendiğini anlamıştım.

"Güzelim, inat etmeden Baran'la git."

Oflamıştım, "Benim büyüdüğümün ve avukat olduğumu unutuyorsun bazen."

"Unutmadım Hevidar. Aptal olma, adamlar peşinde zaten. Baran salağı adamı sakat bırakmış. Her gün bizim evin orada dolanıyorlarmış adamlar." dediğinde Baran ağa'ya şaşkınla baktım. Kuzenini sakat mı bırakmıştı? Adam bizim için kuzenini sakat bırakmış ben şok!

"Tamam abiciğim gideceğim." deyip telefonu kapatmıştım. Abimin buna sinirlendiğini biliyordum.

"Baran sen salak mısın? Niye yapt-" Baran ağa sözümü bölmüştü.

"Sen daha önemlisin avukat, o piçten daha değerlisin." dediğinde ona baktım. Onun için değerli miydim? Ben anlamamıştım sanırım.

"Ne?" diye sordum anlamayarak. Cevaplasa daha iyi olacaktı.

"Benim için değerlisin, beni o yerden kurtardın." dediğinde hızla kafamı anladım dercesine salladım.

"Hayde gidelim." dediğinde üstümü düzelttim. Bavulumu elinden almak istediğimde bana sert bir bakış atmasıyla bunu yapmama kararı almıştım.

Hastane odasından çıktığımızda geçen gün odama girip azar işiten adam bana gülümsemişti.

Baran ağa'ya yaklaştığında adamın kulağına bir şeyler fısıldadı.

"Herkes bizim gideceğimiz katlarda beklesin, araçları hazırlayın arka taraftan gideceğiz." dediğinde herkes emir almış gibi başını salladı.

Yangın merdiveninden indiğimizde herkes ikimize bakıyordu. Baran ağa'ya baktığımda arkasında bir adamın nişan aldığını görmüştüm. Silah Baran ağa'nın belini nişan alıyordu.

"Dikkat et!" diye bağırdım. Baran ağa'nın üstüne atladığımda dengesini koruyamadığı için ikimizde yere düşmüştük. "Arkada adam Baran'a silah doğrulmuştu!" diye bağırdım. Bütün adamlar koşarak o tarafa doğru gittiğinde.

Bir anda kendimi Baran'ın altında bulmuştum. "İyi misin avukat?" diye sorduğunda kulağıma fısıldamıştı. Boynuma çarpan nefesi kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Aptalsın Evin...

"İyiyim, sende bir şey var mı? " diye sordum merakla. "Hayır yok." dediğinde iri bedenini bana bastırmamaya çalışıyordu. Hâlâ ağrılarım vardı.

Baran ağa üzerimden kalktığında üzerini çırpmıştı. Bana elini uzattığında sağ elimle elini tutmuştum. Beni kaldırdığında adamlar ordu gibi yanımıza geliyordu.

Elimi elinden çekmek istediğimde daha sıkı kavramıştı ona vaktığımda, "Gel benimle," deyip siyah lamborghini araba'nın kapısını açmıştı.

Sürücü koltuğunun yan koltuğuna oturmuştum. Baran ağa'da araba'nın etrafından dolanıp şöför koltuğuna oturmuştu ben emniyet kemerimi çoktan bağlamıştım o da tek hamlede bağlamış arabayı çalıştırmıştı.

💧

Konağa giden yolu geçtiğini fark edip ona doğru döndüm. Ne yapmaya çalışıyordu?

"Niye konağı geçtin?" diye sorduğumda bakışları saniyelik bana değdi sonra yola çevirdi bakışlarını.

"Benim burada olan çiftlik evine gidiyoruz orayı kimse bilmez. Kimseyi de götürmem." dediğinde ona alayla bakıp sırıttım.

"Diğer insanlardan farkım mı var Baran ağa?" diye sordum alaylı bir sırıtışla.

"İnsanlara fazla değer vermem. Ama sen değilsin."dediğinde şaşkınlık vücudumu ele geçirdi. Vay be!

"Hmm," diye mırıldandım.

"Şimdi gideceğimiz yeri kimse bilmez. Kimse zarar veremez sana." dediğinde kafamı sallamakla yetindim.

Baran ağa'nın bakışları dikiz aynasına takıldı. Sonra her şey çok hızlı gelişti. Araba'nın önünü kesen dört araçtan dolayı duraksamak zorunda kalmıştık.

Adamlar araçtan çıktığında gördüğüm şeyle zorlukla yıtkundum. "Kafanı eğ Evin!" diye bağırdığında anın şoku ile kıpırdamadan sadece silahlı adamlara bakıyordum.

Baran'ın bedenini kafamın üzerine sardığını ve kafamı eydiğini anlamam kısa sürmüştü.

Silah sesleri ardı ardına gelirken, camlar her iki yerden patlamıştı.

Hayatım burada sonlanfığını hissettim, öleceğimi ve bir daha nefes dahi alamayacağımı hissettim üzerimde harketsizce yatan adam ve silah sesleri kesilecek gibi gelmiyordu.

Sağ taraftaki cam kafama doğru patladığında, işte o zaman nfes alamamıştım.

💧

Silah sesleri durmuştu.

Benim kafam kanıyordu, Baran'ın hiç bir şekilde hareket etmemesi beni korkutuyor ve endişelendiriyordu.

"Baran," diye fısıldadım. Cevap gelmedi. Baran'ın bedenini üzerimden kaldırıp yan koltuğa uzandırdığımda çığlık atmıştım.

Her yeri kan olmuştu.

Bu kan benim kanım değildi. Baran vurulmuştu.

İnsanlar yaşarken de ölürlerdi.

Bölüm Sonu :)

💧

Nasılsınız bal peteklerii?

🦢

Bölüm nasıldı?

Bölüm sonu hakkında düşünceleriniz?

En sevdiğiniz sahne?

Baran ağa hakkında düşünceleriniz?

Evin hakkında düşünceleriniz?

Sizce bu araba tarama olayında kimin parmağı var?

Baran'a sizce ne oldu?

Sizi seviyorum 🤍

İnstangram; sedawattpad

Tiktok; eskimezdefter

Beni takip ederek alıntı ve duyurulardan haberdar olabilirsiniz.

@eskimezdefter

Continue Reading

You'll Also Like

2M 9.4K 3
HitReads adında yeni bir uylamaya geçtiği için sadece tanıtım amaçlı üç bölüm bulunmaktadır. Tren garında ölümü bekleyen bir kadının karşısına çıkan...
1.2M 88.1K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
FREZYA By Sena Polat

Teen Fiction

3.1M 30.2K 10
Akyaka net bir yerdir. Ya sever oradan gitmek istemezsiniz ya da bir daha uğramazsınız. Çiçek isimleri verilmiş sokaklarında aşık olabilirsiniz mesel...
2.1K 192 30
Asin yazgı, bir büroda ajanlık eğitimlerini tamamladıktan sonra yeni bir göreve başlar. Her şey seğrinde ilerliyordu fakat hesaba katmadığı bir şey v...