ELİN ADAMI (Yarı texting)

Por OdunsuHisler

33.6K 1.2K 63

Bir berdel hikayesidir. Mais

ELİN ADAMI ~1~
Elin Adamı ~2~
Elin Adamı ~3~
Elin Adamı ~4~
Elin Adamı ~5~
Elin Adamı ~6~
Elin Adamı ~7~
Elin Adamı ~8~
Elin Adamı ~9~
Elin Adamı ~10~
Elin Adamı ~11~
Elin Adamı ~12~
Elin Adamı ~13~
Elin Adamı ~14~
Elin Adamı ~15~
Elin Adamı ~16~
Elin Adamı ~17~
Elin Adamı ~18~
Elin Adamı ~19~
Elin Adamı ~20~
Elin Adamı ~21~
Elin Adamı ~23~
Elin Adamı ~24~
Elin Adamı ~25~
Elin Adamı ~26~
Elin Adamı ~27~
Elin Adamı ~28~
Elin Adamı ~29~
Elin Adamı ~30~
Elin Adamı ~31~
Elin Adamı ~32~
Elin Adamı ~33~
Elin Adamı ~34~
Elin Adamı ~35~ (FİNAL)

Elin Adamı ~22~

632 32 0
Por OdunsuHisler

İyi okumalar...

---

Ben sana aşık oldum Gülçehre.

Kulağımda çınlanan o söz kalbimde yankı uyandırıyordu. O itiraftan sonra oradan nasıl uzaklaştığımı bilmiyordum. Tek bildiğim ona karşılık vermediğim için kalbimde sancı olarak karşılık vermişti. Neyi zorluyordum ki, tanımadığım o elin adamı yüreğime, aklıma yer edinmişti. Kolay mıydı birini gerçekten sevmek? Değildi fakat o sevmeyi biliyordu ve bana da bunu kanıtlamıştı. Başta gerçekten de ona inanmıyordum, benimle oynuyor sanıyordum. Hatta sırf ailesi istiyor diye benimle konuşuyor sanıyordum ama bir başkasının isteğiyle daha ne kadar dayanabilirdin ki?

Başlarda aşk olmasa da anlaşabileceğim biri olsa onunla evlenirim diyordum fakat yürek de bir pay istiyordu o ilişkiden. Şimdiye kadar karşıma birçok kişi çıkmıştı. Hiçbirinde kalbimi ısıtan bir hisse kapılamamıştım. Sonra abim, Feyza'yla evlenmek istiyorum, deyip başıma bela açmıştı. Ankara'da tıp okuyor, rahat edersin, anlaşırsınız, seversiniz birbirinizi, demişlerdi. Benim tek düşündüğüm ise onu tanımıyordum olmuştu. Bir kere bile karşıma çıkmamıştı, huyunu suyunu bilmiyordum. Neden elin adamıyla evlenmek istiyeyim? Sırf doktor diye evlenilir mi? Evlenilmez, içinde ukte kalır, geri dönüşü de öyle ha diye olmaz. Olmaz, dedim ama kimseyi ikna edemedim. Aklıma ilk gelen ise onun da benim gibi düşünmesini dilemek olmuştu. Numarasını bulup atıvermiştim mesajı ama bugünü düşünmeden, gelişine atmıştım. 

O mesaj atılmıştı ve o da istediğim gibi bu evliliği istememişti. Olay bu duruma nasıl gelmişti? Rüzgar'ın bana kapılmasını bile nasıl olduğunu anlamamışken kendimi onu düşünürken bulmuştum. Onu düşündüğümde yüzümde tebessüm, kalbimde çarpıntı olduğunu artık inkâr edemiyordum. Belki de artık bu evliliğe karşı çıkmam anlamsız olacaktı.

Evimizin demir kapısına geldiğimde bahçeden gelen seslere kulak kesildim. Abim miydi o bağıran? Demir kapıyı açıp hızlı adımlarla bahçeye ulaştım ve ailemin yüzündeki ifadeyle buz kesildim. Sandalyeler dağılmış ve abim de devrilmiş masanın kenarında üstü dağılmış şekilde oturuyordu. Annem yüzündeki dehşet ifadeyle yerinde titriyor, babam ise yüzündeki öfkeyle abime odaklanmıştı.

"N'oluyor burada?" Dedim ama beni dikkate alan olmadı. Hım, öyleyse konu ben değildim ama dolaylı yoldan ucu bana dokunacaktı, biliyordum. Abim ağır ağır başını kaldırdı ve yüzüme kısa bir bakış attı. Doğrulup babamın gözlerinin içine baktı.

"Çocukluğumdan beri sen ne istediysen onu yaptım. Sen istedin diye ziraat okudum, sen istedin diye bu şehirden ayrılmadım. Ne istediysen onu yaptım. Tek bir şey istedim, sevdiğim biriyle evlenmek. Tamam, dedim. Bu sefer istediğin gibi olacak, dedim ama onu da elimden alıyorsun baba. Söylesene, benden geriye ne kaldı. Kendi hayatımı yaşayamıyorum." Gözleri tekrar beni buldu. "Bu sefer de kimseyi zorlamayacağım, bu sefer de sizin istediğiniz gibi olacak." Dedi. Yanımdan geçip gittiğinde kalbimde bir sancı hissettim. Babamın biz küçükken söylediği o sözü hatırladım.

Gülçehre ne isterse onu okuyacak fakat Selim tek bir şartla okuyacak.

Ben istediğim bölümü okumuştum fakat abimin de dediği gibi onun dizinin dibinden ayrılamamıştık. Babam, abime topraklarla bizzat o ilgilensin diye istediği bölümü okumasını istemişti, aksi olursa okumasına izin vermeyeceğini söylemişti. Babam sevgisini eksik etmemişti fakat elini de üstümüzden hiçbir zaman çekmemişti. Her konuda onun bir payı vardı. Eğer abim Feyza değil de başkasını sevseydi evliliğine de karışırdı. Feyza'nın ailesi uzun zamandır babamla iş konusunda ortak çalışmışlardı, birbirlerinin güvenini kazanmıştı. O güven Rüzgar'ın evliliği reddetmesiyle sarsılmıştı. Babamın katı kuralları vardı, benim evliliğim onun için önemliydi. Beni bir kere istemeyen bir daha istemek için kapıma gelemezdi. Bu güveni Rüzgar değil, ben sarsmıştım. Bu saatten sonra nasıl düzeltecektim, bilmiyordum. Babamın karşısına geçip ben evlenmek istiyorum, desem bile kabul etmezdi. Her şeyi kendi kendime mahvetmiştim. Annemin dediği evlilikte keramet vardır, sözüne inanmayarak keramet gelmeden her şeyi ezip geçmiştim. Benim şu anlamadan dinlemeden burnunun dikine giden halim başıma sonunda bela açmıştı. Şimdi belki de bunları yapmasaydım Rüzgar'la düğün alışverişimizi yapmış olacaktık.

Odama çıktığımda kendimi yatağa attım. Şuradan kalkmak istemiyordum. En çok da Rüzgar'ın yüzüne bakamayacaktım. Her defasında ona asla onunla olmayacağımı söylemiştim. Çok büyük konuşmuştum. Bu saatten sonra yüzüme bakmasa da hakkıydı. Neriman teyze bir şekilde bu evliliğe babamı ikna etse iyi olacaktı, yoksa hem ben hem de abim hüsrana uğrayacaktık.

Sabah abimin olmadığı aile kahvaltısından sonra alışverişe çıkmıştım. Hem kendime birkaç şey bakmak istiyordum hem de Rüzgar'a küçük bir özür hediyesi almak istiyordum fakat ne alacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Belki de onu çağırmalıydım. Esnafın çoğu tanıdık olduğu için bu düşünceden vazgeçtim. Ona mesaj atarak söylediğim kafeye gelmesini istedim. Geri dönüş sağlamamıştı fakat geleceğini biliyordum. Hediye konusunda kötü olduğum için aklıma gelen ilk şeyi, saat almaya karar verdim.

Alışverişimi tamamladığımda çarşı çıkışında tanıdık bir yüzle karşılaştım. Onu görünce bütün neşem yüzümde tuzla buz oldu. Mahir tam karşımda bana yüzündeki tebessümle bakıyordu. Gözlerimi ondan kaçırdım ve selam bile verme gereği duymadan yanından geçip gitmeye çalıştım fakat ne yazık ki istediğim gibi olmadı. Önüme geçip beni durdurdu. Ona sert bir ifadeyle baktım fakat bunu umursayışa benzemiyordu.

"Ne istiyorsun Mahir?" Dedim dişlerimin arasından.

"Bir selam vermek yok mu Gülçehre?" Dedi pişkin pişkin. Midem bulanıyordu. Bana bakacak yüzü olmamalıydı.

"İşim var, çekil yolumdan." Dedim fakat bunu da umursamadı.

"Hiç mi zamanın yok? Günlerdir buradayım, seni bir yerde bulurum ümidiyle etrafta dolanıyorum. Kısmetimde varmış ki çıktın karşıma."

Ona sert ifadeyle karşılık verdim. "Ben senin hiçbir şeyinde yokum, çekil yolumdan."

Bana özür diler gibi baktı ya da benimle oynadı, bilmiyordum. Ondan bundan sonra her şeyi beklerdim. "Bana kızgınsın biliyorum. Seni yarı yolda bıraktım."

Alayla güldüm. Aylar önceki Gülçehre olsaydı onu gördüğü için gözyaşı dökerdi fakat artık o Gülçehre yoktu, geçici bir heves olduğunun farkında bir Gülçehre vardı.

"Hadi ama Mahir, tamam bir ara heves ettik, evlenmek istedik ama ikimiz de artık büyüdük. Nee lazım kırgınlığa?"

Sözlerimden hoşnut olmayan yüz ifadesini göstermekten kaçınmadı. "O yüzden mi böyle beni öldürecek gibi bakıyorsun?"

Davar gibi karşıma çıktın da o yüzden.

"Ulu orta karşıma çıkıyon, n'apiyim bir de hal hatır mı sorayım?" Dedim tövbe çekerek. "Ayrıca evet, kızgın olmasam da kırgınım. Hiçbir kadın düne kadar kendisine gülümseyen birinin evlendiğini kendisine yediremez ve ben..."

"Ve sen Gülçehre Değirmenci'sin. Terk edilmeye değil, baş üstünde tutulmalara yakışırsın, değil mi? Kimse de seni terk ettiğime inanmıyor zaten."

Ona inanamayarak baktım. "Gidip bunu marifetmiş gibi insanlara anlattın bir de, öyle mi? Sen cidden..." Ona iğrenerek bakıp kafamı iki yana salladım ve ondan uzaklaşmaya çalıştım. Yine izin vermedi.

"Gülçehre haklısın, değerini bilemedim. Hata yaptım, çok pişmanım." Gözlerimin içine baktı. "Evleneceğini duyunca delirdim. Sonra öğrendim ki düğününüz iptal edilmiş. Bunun seninle ilgisi olduğunu biliyorum. İstemedin çünkü hâlâ beni seviyorsun. Hadi lütfen, bize şans ver, bu sefer çok seveceğim seni."

Tam hiçbir şeyi umursamadan ona bağıracağım sırada bir kolumdan tutup beni geriye çekti ve aramıza girdi. "Bak kardeş, sen buradan uzuyorsun ve konu burada kapanıyor."

Mahir, Rüzgar'ı uzunca bir süzdü ve dudağı kıvrıldı. "Sen şu doktorsun değil mi? Hanyörüklerin doktor oğlu Rüzgar Hanyörük." Gözleri beni buldu. "Gülçehre'nin istemediği damat..."

Rüzgar gülümsedi ve başını eğdi. "İstemediği damat mı? Sen geriden geliyorsun galiba," onun da gözleri beni buldu. "Gülçehre'yle biz artık sözlüyüz, haberin yok senin."

Sözlü mü, ne zaman? Boşver, biz evliliğe geçelim hemen.

Mahir inanmadığı gibi yine gözlerine ihtimal korkusu düştü. "Yok öyle bir şey. Gülçehre, yok değil mi?" Bana doğru adım atacağı sırada Rüzgar onu durdurdu. Etrafıma baktım birilerinin bizi izlemesinden endişelenerek ve bir cesaret Rüzgar'ın kolunu yumuşak bir şekilde tuttum. Başımı kaldırarak gözlerinin içine baktım. "Evet, doğru. Biz sözlüyüz artık." Kalpten sözlendik, yalan değildi.

Rüzgar ona olan anlamlı bakışlarıma karşılık gözlerini kıstı. Mahir öfkeyle karşılık verdi. "Gülçehre istemeden oldu değil mi? Yoksa asla olmazdı." Biz sessizlikle karşılık verdiğimizde daha fazla durmadan yanımızdan ayrıldı. Rüzgar bir süre ardından baktı ve tuttuğum kolunu çekerek karşıma geçti. Ellerim boşluğa düştü. 

"İnanmadığına göre senin hâlâ onu sevdiğinden emin?" Dedi sorar gibi. Gözlerimi devirdim. Mahir'i karşımda görmem elbette beni sarsmıştı fakat bunun benim sevgimle bir ilgisi yoktu. Mahir genç bir kızın duygularıyla oynamıştı. Bunun benim ya da bir başkasının kalbiyle farksızdı. Karşıma çıkıp af dilediğine göre evleneceği kızla da olumsuz bir şey olmuştu. Belki de ona da aynı şeyi yapmıştı. Beklenirdi o... neyse.

"O kendi cazibesine güveniyor, benim onu sevdiğim yok." Dedim ve çekimser bir ifadeyle ellerimle oynadım. "Sen nasıl geldin? Seni kafeye çağırmıştım."

"Buradaydım ben, sizi gördüğümde bir süre izledim. Sonrasını da biliyorsun zaten."

"Neden?" Dedim kısık sesimle. "Benim ona karşı..."

"Neyse ne," dedi. "Ne diyecektin bana, söyle de gideyim."

"Hemen gitmek mi istiyorsun?" Dedim kırıldığımı hissederek. Bana neden soğuk yapıyordu?

Rüzgar bana bir süre öylece baktı. "Seni hiç anlayamıyorum, biliyor musun?"

Omuz silktim. "Her şeyi mahvettim biliyorum. Bu saatten sonra babam asla izin vermez."

"Neye?" Dedi kaşlarını çatarak.

Elimi şalımın sardığı boynuma götürdüm ve gözlerimi kaçırdım. "Evlenmemize..."

"Senin işine gelir ya işte." Dedi umursamaz tavırla. Cidden kalbimi kırmaya çalıştığını düşünecektim.

"Hayır, benim işime gelmez, gelmeyecek. Aileme olan tavrımdan sana olan hislerimi inkar ettim." Dedim bir anda.

Yüzünde mimik oynamadı. İki günde beni silemezdi değil mi? Gözlerim buğulandı. Elimin titremesini umursamayarak ona saatin poşetini verdim ve yanından hızla ayrıldım. Hepsi bu kadardı, tam sevmeyi bilemezdi.

Senin Mahir'den ne farkın kaldı Rüzgar Hanyörük?

----

Molaaa...

Yıldıza basalım lütfen:')


















Continuar a ler

Também vai Gostar

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.7M 62.1K 57
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
938K 31.5K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
YUVA Por _twclr

Ficção Adolescente

739K 36.4K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...