Limited Possession [BL] ✓

By arielsbubble

26.5K 3.5K 431

[Tamamlandı] Soğuk ve mesafeli aktör Tu Yan, babasının borçlarını ödemek için zengin ve güçlü Gu ailesinin ik... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM (FİNAL)
EKSTRA 1 (1/3)
EKSTRA 1 (2/3)
EKSTRA 1 (3/3)
EKSTRA 2 (1/2)
EKSTRA 2 (2/2)
EKSTRA 3 (1/2)
EKSTRA 3 (2/2)
EKSTRA 4 (1/1)

19. BÖLÜM

715 87 4
By arielsbubble

Sonuç olarak Tu Yan hâlâ itiraf edememişti çünkü çok yorgun olduğu için uykuya dalmıştı.

Gu Chenbai, Tu Yan'ın pijama takımını giydirmeden önce onu ıslak havluyla sildi, ardından bir sapık gibi ona yukarıdan aşağıya dokundu.

"Tu Bao." Yavaşça seslendi.

Tu Yan sızlandı ve yüzünü Gu Chenbai'nin boynuna gömdü, uykulu bir şekilde mırıldandı, "Gu Chenbai, Gu Chenbai, gitme..."

Sedirin odunsu kokusuyla hafif sütlü ve tatlı koku birbirine karışarak odayı dolduran sıcak bir kokuya dönüşmüştü. Ay ışığı düz perdelerdeki boşluklardan içeri sızdı, gizlice yatağın kenarından Tu Yan’ın ayak bileğine tırmanırken yorgan biri tarafından aniden çekildi. Gu Chenbai tatlı tavşanını kollarına aldı ve yorganı üstüne örttü.

Ay, ışığını çekti ve dünyaya bakarak sabit bir şekilde durdu.

Tekrar uyandığında saat dokuzu çoktan geçmişti. Gu Chenbai nadir bir durum olsa da hâlâ yataktaydı. Tu Yan gözlerini açtığında Gu Chenbai bir kolunu Tu Yan'ın beline sarımış hâlde derin bir uykudaydı. Onu uyandırmaktan korkan Tu Yan hareket etmeye cesaret edemedi.

Dün olanlar bir anda aklına doluştu. Tu Yan anında tamamen uyandı. Geçen öğleden sonra boyunca boğulana kadar döktüğü gözyaşı nehrini düşününce boynundan yanağına kadar yanan sıcaklığı hissetmekten kendini alıkoyamadı.

Lakin suçlunun yanında uyuyan alfa olduğunu unutmuş gibiydi.

On dakika kadar sonra midesi açlıkla guruldadı. Gu Chenbai hızla uyandı. Buğulu gözlerle kollarını sıkılaştırdı ve "Günaydın, Tu Bao." diye mırıldanarak Tu Yan'ı tuzağına düşürdü. 

Tu Yan ne diyeceğini bilemedi. Ona bakmak için hafifçe başını çevirdi. Görüş alanı Gu Chenbai'ninkiyle buluştuğu anda panikledi ve bakışlarını geri çekti.

Gu Chenbai gülümsedi ve Tu Yan'ın alt karnına dokunmak için uzandı.

"Küçük tavşancık aç mı?" Gu Chenbai oturdu ve kendi kendine, "Pekâlâ, baban sana kahvaltı hazırlayacak." dedi.

Küçük tavşancık, yani bu küçük velet, hâlâ bir embriyoydu ve Gu Chenbai daha şimdiden ona özel bir takma ad vermek için uğraşıyordu.

Tu Yan, Gu Chenbai'nin sırtını izlerken elinde olmadan somurttu. Yavaşça karnını okşarken aklında pek de etik olmayan bir fikir filizlendi. Yine de bu veledin dün akşam nasıl yararlı bir rol oynadığı aklına gelince kötü düşüncelerini geçici olarak rafa kaldırdı. 

Kahvaltıdan sonra Gu Chenbai, bazı malzemeler almak için süpermarkete gitmek istediğini söyledi ve Tu Yan'a birlikte gitmek isteyip istemediğini sordu.

Tu Yan gözlerini aşağı indirdi, iradesine karşı gelerek reddetmedi ve başını salladı, sonra kıyafetlerini değiştirmek için odasına geri döndü. Gu Chenbai açgözlü bir şekilde kapı çerçevesinin kenarına yaslanıp ona baktı. Rahatsız hisseden Tu Yan, Gu Chenbai'yi dışarı itmek için kolunu öne doğru uzattı ama Gu Chenbai onu kollarına alarak sevgiyle sardı. Sonra sırıttı, "Tu Bao, bu pijamayı özellikle benim için mi giydin?"

Tu Yan hiçbir şey söylemedi.

"Hey, bütün sorularıma cevap vereceğine söz vermemiş miydin?"

Tu Yan dişlerini gıcırdattı ve acımasızca, "Sabahın bu saatinde nasıl bu kadar çok soru sorabiliyorsun? Ayrıca ne zaman tüm sorularına cevap vereceğime söz verdim?"

Gu Chenbai kaşını kaldırdı, "Dün gece yatakta söyledin ya. İçeri girmek istedim ama izin vermedin. Sonra dedim ki, ‘o zaman artık ne sorarsam sorayım cevaplayacağına ve bu konuda soğuk ve saldırgan olmayacağına söz ver’ sen de ‘tamam’ dedin."

Tu Yan patlamak üzereydi. Gu Chenbai bunu görünce geri çekildi. Tu Yan bir hamle yapamadan arkasını döndü ve gülümseyerek uzaklaştı.

Tu Yan'ın geri dönüşünden sonra popülaritesi çok de düşük değildi. Doğum hastalıkları bölümünde görüldüğü haberine ek olarak, açık bir şekilde dışarı çıkmak onun için bir risk olacağından evden çok uzakta olmayan ve az sayıda insanın olduğu bir süpermarkete gitmeyi seçtiler. Dışarı çıktıkları saat etrafın pek kalabalık olmadığı bir vakitti.

Tu Yan, süpermarkete girdiklerinde bir eliyle Gu Chenbai'nin koluna tutunurken plastik sepetli bir arabayı çekmek için yan tarafa gitti. Girişten içeri girdikten sonra Gu Chenbai doğruca sebze bölümüne ilerledi. Tu Yan, adını bilmediği bir yığın sebze arasından seçim yapmasını izlerken onu küçük bir kuyruk gibi takip etti ve "Gu Chenbai, market alışverişini neden bu kadar çok seviyorsun?" diye sormadan edemedi.

Bir insan hayatın günlük ihtiyaçlarını önemsemeyi nasıl sevebilirdi ki?

"Sence bu süreç eğlenceli değil mi? Sevdiğin kişiyle el ele süpermarkete gitmek, en sevdiğin malzemeleri almak, onları nasıl lezzetli yemeklere dönüştüreceğini düşünmek, önce sebze ve meyve seçmek, sonra et satın almak, ayrılmadan önce ise öndeki atıştırmalık bölümüne gidip sana iki paket meyve şekeri almak ve sonra eve gitmek..."

Gu Chenbai, Tu Yan'a baktı ve bir an düşündükten sonra, "Tu Bao, ben büyük umutları olmayan bir insanım. Çok para kazanmak ya da dünyayı kurtarmak istemiyorum, sadece sevdiğim kişiyle çok basit ve mutlu bir hayat yaşamak istiyorum."

Tu Yan'ın kalbi yerinden oynadı, fakat bir yandan da elinde olmadan üzüldü, "Ama ben... muhtemelen bunu yapamam, dışarı çıktığımızda bile bir mumya gibi örtünmem gerekiyor ve kendim üzerinde çok fazla özgürlüğüm yok. Manzaralı yerlerde fotoğraf çekilmeyi sevsen bile sana eşlik edemem."

Gu Chenbai, Tu Yan'ın avucunu okşadı ve onu teselli etti, "Sorun değil, manzaralı yerlere gidemezsek, alt katta yürüyüşler yapabiliriz. Restoranlara gidemezsek, senin için evde yemek yaparım. Birlikte olduğumuz sürece başka hiçbir şeyin önemi yok."

Tu Yan, Gu Chenbai tarafından tekrar şımartıldı. Tam minnettarlığını ifade etmek için yumuşak bir şey söyleyecekken Gu Chenbai aniden kulağına eğildi ve "Eğer dışarı çıkamıyorsak evde küçük bir tavşancık daha yapabiliriz, aynı şey." dedi.

"......"

Tu Yan önünden bir patates aldı ve öfkeden köpürerek uzaklaşmadan önce onu Gu Chenbai'nin eline sapladı.

İleri doğru yürümeye devam etti ama çok hızlı ilerlemeye cesaret edemedi, Gu Chenbai'nin görüş alanında olduğundan emin olmak istiyordu. Kısa bir süre sonra anne ve bebek bölümünde durdu. Raflar çeşitli renklerde bebek bezleri ile düzenlenmişti. Sebzeleri aldıktan sonra Gu Chenbai onları tarttı, ardından küçük sepeti yavaşça itti ve Tu Yan'a doğru yöneldi. Maske ve şapka takan Tu Yan, çocuk bezi raflarının önünde çok ciddi bir şekilde dururken kollarını kavuşturmuştu. Bu görüntü oldukça sıradışıydı. Gu Chenbai gülümseyerek sordu, "Sorun ne? Önceden hazırlanmak için birkaç şey mi satın almak istiyorsun?"

"Kafayı mı yedin? Küçük tavşan sadece beş haftalık."

[Ç/N: Tu Yan'ın "velet/hayvanların gerçek yavruları" terimiyle küçük tavşana atıfta bulunduğunu unutmayın, bu yüzden Chenbai’nin sevgi dolu "küçük tavşancık" versiyonuyla karıştırılmaması için Tu Yan’ın versiyonu "küçük tavşan" olarak yazılmıştır. Aslında "küçük velet" gibi bir anlamı da var yani.]

"Hangi küçük tavşan?" Gu Chenbai kaşlarını çattı.

Tu Yan durdu. "Küçük tavşan, küçük tavşandır işte." diye kekeledi.

Gu Chenbai'nin dili tutulmuştu ama gülümsemeden edemedi, "Tamam, ne dersen de."

Yiyecekleri satın aldıktan sonra Gu Chenbai, süpermarketten el ele ayrılmaları için Tu Yan'ı güçlükle ikna etti. Güneş saat on birde çok parlaktı. Tu Yan, Gu Chenbai'ye yaslanırken gözlerini kıstı.

"Yorgun musun? Şoförün gelip bizi almasını ister misin?" Gu Chenbai sordu.

Tu Yan başını salladı, "Kendimiz geri dönelim, zaten fazla aç değilim, öğle yemeğini biraz geç yiyebiliriz."

Kaldırımda yan yana yürüdüler, yolun her iki tarafında da işe yetişmek için acele eden insanlar vardı ve biraz aceleci görünüyorlardı. Market arabalarını çeken birkaç yaşlının yanı sıra tüm caddenin en kaygısızları sadece Tu Yan ve Gu Chenbai’ydi; sanki onlar için zaman kavramı yokmuş gibi ağır ağır ilerliyorlardı.

Tu Yan aniden, "Gu Chenbai, sana geçmişim hakkında bir şey anlatmama izin ver, aslında oldukça sıkıcı, ama duymak istersen-" dedi.

"Duymak istiyorum, lütfen yavaşça anlat."

Geçmişi hakkında konuşmaya nereden başlamalıydı?

Bu konuda az şey söylemesi anlamsız olurdu, ancak fazla şey söylemesi de onu duygusal gösterebilirdi.

Tu Yan duygularını ifade etmekte pek iyi değildi ve şikayetlerini dile getirmekten hoşlanmıyordu. Çoğu zaman kendi kendine katlanıyordu ve katlanamadığı şeyler zamanla yavaş yavaş unutuluyordu. Bu nedenle ılık bir kış günü öğleden sonra aniden geçmişi hakkında konuşmaya başlaması onun için hiç de kolay değildi.

Ancak Gu Chenbai acele etmeden, "Tu Bao, gergin olmana gerek yok, sadece sohbet ediyoruz." derken elini kavradı ve avucunu okşadı.

Tu Yan yol kenarındaki ağaçlara bakarak derin bir nefes aldı.

"Ben çok küçükken insanlar bana hep sorarlardı, Tu Yan, endişelenecek ne var? Ailen çok zengin ve sen de birinci sınıf bir omegasın. Dünyadaki insanların %99'undan daha şanslısın, neden hâlâ bu kadar mutsuzsun? Daha sonra eğlence sektörüne girdiğimde de biri bana şöyle sordu: Tu Yan, sanki başkaları sana borçluymuş gibi neden bu kadar çok surat asıyorsun? Bu genç yaşta ünlü oldun, çok fazla hayranın var ve çekilecek bir sürü dizin var. Senden daha kötü durumda olan o kadar çok insan var ki şikayet etmeye en az hakkı olan sensin..."

Gu Chenbai sözünü kesmedi ve sabırla dinledi.

"Aslında şikayet edeceğim bir şey yoktu. Annem ve babam mı boşandı? Gayet yaygın olan bir şey değil mi? Qi He'nin anne ve babası geçen yıl boşandılar ve aile malını bölme konusunda tartışıyorlardı. Qi He çok fazla etkilenmedi ve her gün bir kelebek gibi son derece neşe saçmaya devam etti."

"Belki de sorun bendedir. Çok hassasım ve yeterince güçlü değilim, her zaman geçmişe çok fazla kafayı takmış hâldeyim."

Gu Chenbai kaşlarını çattı. Tu Yan'ın elini kaldırdı ve yumuşak bir öpücük bırakmak için başını hafifçe eğdi.

"Ebeveynlerimin evliliği de aileleri tarafından ayarlanmıştı, bu yüzden duygusal bir temelleri yoktu. Ben doğduktan sonra ilişkileri bir süre rahatladı ama sonunda ayrıldılar. Hep kendi hayatlarını yaşasalar bile olumlu bir sosyal imaja sahip olmak adına boşanma belgesi imzalamadılar. İlkokul altıncı sınıftayken bir öğeden sonra aniden beni lunaparka ve akvaryuma götürdüler, sonra resmen boşandıklarını açıkladılar. O gün ağlamadım ve sadece afallamış hissettim. Çok çabuk kabul ettiğimi düşündükleri için beni tatlı sözlerle kandırmadılar."

"Birkaç gün sonra ayağa kalkamayacak duruma geldim. Ardından bu durum çok fazla zihinsel baskı nedeniyle erken farklılaşmama yol açtı. Beden eğitimi dersinde bayıldım ve okulun revir yatağında uyandım. Okul doktoru bana çok yüksek seviyeli bir omegaya farklılaştığımı ve bu iyi haberi onlara anlatmak için hemen ailemi aramamı söyledi."

"O anda, o aramayı yapamadığım için birdenbire üzülmeye başladım. Benim adıma mutlu olmazlardı çünkü yapacak kendi işleri vardı."

"Daha sonra bir sınıf arkadaşım beni görmeye geldi. Sınıfta benimle konuşan tek kişi oydu. Durumumun kötü olduğunu görünce bana, 'Tu Yan, aklından geçenleri benimle paylaşabilirsin, çekinme' dedi."

"İlk başta söylemek istememiştim ama o gün umurlarında olmadığım için o kadar üzüldüm ki, annemle babamın boşanması ve diğer her şeyi ağlayarak anlattım. Yanımdan ayrılırken bana kimseye söylemeyeceğine söz verdi ama ikinci gün okula döndüğümde ailemin boşanmasının herkes tarafından bilindiğini öğrendim. Hatta birkaç versiyonu bile vardı. En kötüsü, benim babamdan ve bir metresinden doğmuş olmamdı. Bu olay ailemi çok olumsuz etkiledi, beni azarladılar ve aile içinde olanları başkalarına anlatmamamı söylediler."

"Daha sonra gördüğün gibi böyle büyüdüm, ne iyi ne kötü, aşırı bir kişiliğim yok."

Gu Chenbai adımlarında durakladı. Döndü ve Tu Yan'a gülümsedi, "Büyüyüp hoşlandığım birine dönüştün."

Tu Yan gülümsedi ve kısık bir şekilde, "Her şeyi anlattım," dedi.

Gu Chenbai uzun süre konuşmadı. Tu Yan yutkundu, biraz huzursuz olmuştu, avucu terlemeye başladı, "Gu Chenbai, aslında o kadar zavallı değilim, ben-"

"Keşke seninle daha önce tanışmış olsaydım," Gu Chenbai durdu, arkasını döndü ve ciddi bir şekilde Tu Yan'a, "Seni eve götürüp bir bebek gibi büyütebilirdim." dedi.

Tu Yan rahat bir nefes aldı ve "Ne kadar aptalsın, bu dediğin çok çocukça," derken gülümsemeden edemedi.

Gu Chenbai, Tu Yan'ın elini tuttu ve beş parmağını da onunkilere kenetledi, "Tu Bao, geçmişi unutmanın senin için imkansız olduğunu biliyorum ama umarım bana anlattıktan sonra bu şeyleri benimle birlikte geride bırakabilirsin. Umarım acın benimle biter."

Tu Yan sessizleşti. Ne evet ne de hayır demeden Gu Chenbai'nin gözlerinin içine baktı, sadece suskunlukla ilerlerken Gu Chenbai'nin kolunu tuttu.

Bir kırtasiyenin yanından geçerlerken aniden durdu ve Gu Chenbai'yi de durdurdu, sonra dönüp tek başına içeri girdi. Birkaç dakika sonra elinde küçük bir poşetle çıktı.

Gu Chenbai ona bunun ne olduğunu sordu ama Tu Yan cevap vermedi, sadece Gu Chenbai'yi eve gitmek için yönlendirirken yüzü kızardı.

Gu Chenbai öğle yemeği hazırlamak için mutfağa gitti. Göz ucuyla elinde bir kalem ve kağıt tutan Tu Yan’ın oturma odasındaki halıya bağdaş kurarak oturduğunu ve çay sehpasına eğilerek bir şeyler yazdığını gördü. Neyin peşinde olduğunu sadece Tanrı bilirdi.

Öğle yemeğinden sonra Gu Chenbai bulaşıkları yıkamak üzereyken Tu Yan onu durdurdu. Ellerinden tabakları almadan önce beceriksizce küçük bir zarfı Gu Chenbai'nin cebine sokuşturarak çok hızlı bir şekilde, "Bugün bulaşıkları ben yıkayacağım," diyerek mutfağa koştu ve kapıyı kapattı.

Gu Chenbai sıkıca kapatılmış kapıya baktı, kafası karışmış bir şekilde cebindeki küçük zarfı çıkardı.

Zarf bej renkliydi ve içinde bir mektup vardı, tıpkı küçük bir çocuğun aşk mektubu yazmak için alacağı bir şey gibi yalnızca bir avuç büyüklüğündeydi.

Gu Chenbai kağıdı çıkardı, önünü çevirdi ve Tu Yan'ın güzelce yazılmış iki satırını gördü.

——Gu Chenbai, acımın sonu değilsin, daha iyi günlerimin başlangıcısın.

Sağ alt köşede “Tu Bao” yazılıydı.

Gu Chenbai mutfak kapısını açtı ve lavabonun yanında duran kişinin belirgin bir şekilde titrediğini gördü, başı neredeyse göğsüne kadar eğikti. Gu Chenbai ona yaklaşırken gülümsedi ve arkadan sarıldı. Kulağına "Seni seviyorum," dedi.

"Hey, benden uzak dur! Çok sıkma, üzerime su sıçrayacak."

"İstemiyorum."

"Gu Chenbai, çok sinir bozucusun."

Gu Chenbai o kadar çok kıkırdadı ki Tu Yan'ın kulakları kıpkırmızı oldu.

Bulaşıkları yıkadıktan sonra öpmek için Tu Yan'ı kanepeye çekti. Sonra tekrar oturmadan önce bir şeyler almak için kanepeden kalktı.

Tu Yan dikkatle baktı; bu bir evlilik yüzüğüydü.

"Önce yüzüğü tak, sonra yarın yeniden evlenelim, tamam mı?"

Tu Yan, "Hayır," diye yanıtladı.

Gu Chenbai küstah bir tavır takındı ve Tu Yan'ın elini tutarak, "Bu hâlâ sana mı bağlı sanıyorsun?" dedi.

Tu Yan bir kahkaha patlattı ve utanarak elini Gu Chenbai'nin elinden çekerken yanlışlıkla yüzüğü yere düşürdü. Gu Chenbai onu almak için eğilemeden Tu Yan endişeyle ayağa kalktı, "Nereye yuvarlandı?"

"Çay sehpasının altında olmalı."

Tu Yan aceleyle onu almak için aşağı eğildi. Tam diz çöküp çay sehpasının altına uzanmak üzereyken kanepenin yanında duran ve Gu Chaocheng tarafından getirilen poşetin içinde tuhaf bir ilaç kutusu gördü.

İlaç kutusunu çıkardı ve kutunun üzerindeki kelimeleri okudu.

[Alfalar için kızgınlık engelleme kapsülleri]

Ambalajın açılmış olduğu belliydi. Tu Yan, içindeki alüminyum-plastik kağıdı çıkardı ve dört kapsülden birinin boş olduğunu gördü.

Alfaların kızgınlık periyodu, omegaların kızışma periyodundan farklıydı ve genellikle sadece altı ayda bir meydana gelirdi. Gu Chenbai evli kaldıkları altı ay boyunca hiç kızgınlığa girmemişti, bu yüzden bu ilacı sadece boşandıktan sonraki ikinci günde almış olabilirdi. Yani Gu Chenbai, Tu Yan yatağına tırmanmadan önce çoktan ilaç içmişti.

Gu Chenbai hemen tepki verdi. İlacı Tu Yan'ın elinden aldı ve ona sarılmak için eğildi.

İlacı almıştı ama Tu Yan'a kasten yalan da söylememişti. Tu Yan yatağına girdiğinde ilacı içmesinin üzerinden on dakika geçmişti. Gu Chenbai o sırada şöyle düşündü: Bu sadece bir hatadan en iyi şekilde yararlanmak. 

Bilerek bunun hakkında fazla düşünmeden Tu Yan'ın inatçılığından yararlanmıştı. Tek atışta isabet olmuştu; aslında koyun postuna bürünmüş bir kurttu.

Tu Yan sonunda Gu Chenbai'nin kızgınlığı sırasında bazı şeyleri neden hatırladığını anlamıştı, olanları bu kadar net hatırlamasını beklemiyordu. Gu Chenbai'yi gözleriyle ciddi bir şekilde deşti, onu itti ve sonra kendi kendine çıldırmak için odasına koştu, umutsuzca yerde sürünerek bir delik bulabilmeyi diledi.

O gün, o... o kadar ağıza alınmayacak şeyler söylemişti ki...

Gu Chenbai eliyle alnına vurduktan sonra aceleyle Gu Chaocheng'i arayarak deli olup olmadığını sordu, neden kızgınlık önleyicileri ona getirmişti ki?

Gu Chaocheng masumca cevap verdi, "Ah? O zaman yanlış olanı almışım, eklem ağrın için sanmıştım. Sorun nedir? Ne oldu?"

Gu Chenbai acımasızca güldü. Gu Chaocheng, onun bu tavrının pek de iyi olmadığını düşündü.

"Şey... Son zamanlarda sanatsal filmler çeken popüler bir yönetmenle karşılaştım, Tu Yan için ipleri elime almalı mıyım?"

Bölüm Sonu.

Continue Reading

You'll Also Like

Cold Sands By FloraNapae

Historical Fiction

12.7K 1.2K 28
Diğer adıyla Beyond The Force Dunes, Mo Shang Han Sha ya da 漠上寒沙. *** Han Xin, Murong Yu ile tanışana kadar asla dünyayı umursamamıştı. Hiç kimseyi u...
12K 1.5K 73
TAMAMLANDI✓ Tür:Film Sektörü, Romantik, Yaoi Bölüm Sayısı:150 Ortalama oyunculuk becerisi ve görünümüyle Xia Xingcheng, altı yıldır eğlence sektöründ...
409 65 17
Tayland'da kalan tetikçi Lee Ja-kyung bir gün 5 milyon dolarlık bir talep aldı. Uğraşılacak kişi Kore'de yaşayan bir gangster olan Kang Il-hyeon'du. ...
6.9K 996 55
TAMAMLANDI ✓ Yıldızlararası savaşlar çağında, her yakın dövüş mecha savaşçısı, savaşta birbirlerini korumak için uzun menzilli bir keskin nişancı mec...