downtown baby

Galing kay vanilyoona

382K 40.2K 23.5K

senin yangınının külüyüm ben // exes to lovers texting Higit pa

1,
2,
3,
4,
5,
6,
7,
8,
9,
10,
11,
12,
13,
14,
15,
16,
17,
18,
19,
20,
21,
22,
23,
24,
25,
26,
28,
29,
30,
31,
32,
33,
34,
35,
36,
37,

27,

8.4K 1K 1.1K
Galing kay vanilyoona

malum bölüm geldi
iyi okumalar,,

---

mor ve ötesi - küçük sevgilim
(medyaya koydum.)

saat 20.30'a yaklaşırken üzerine ince bir ceket alıp evden çıktı jeongguk. bacakları tir tir titriyor, elleri gerginlikten terliyordu. ne hissetmesi gerektiğini bile bilmiyordu, karmakarışıktı. ayakları kontrolü ondan devralmışçasına parka doğru ilerlese de aklı bambaşka yerlerdeydi.

haftalardır kaçtığı o konuşmayı yapmaya hazır mıydı bilmiyordu. ne konuşacaklardı, ne diyecekti onu da bilmiyordu. sadece yapması gerekeni yapıyor, yürüyordu.

on dakikanın ardından parka ulaştı. karanlığın hakim olduğu geceye serin bir rüzgar eşlik ediyor, jeongguk'un tüylerinin diken diken ediyordu.

sonra onu gördü. kaldırım kenarına oturmuş, dirseklerini dizlerine dayamış, başı eğik.

çökmüş görünüyordu taehyung, bu görüntü jeongguk'un göğsüne bir kramp girmesine sebep olmuştu sanki. ne olursa olsun onu üzgün görmeye dayanamıyordu. kendine itiraf etmek istemese bile en başından beri böyleydi bu.

her şeye rağmen en çok umursadığı kişi taehyung'tu.

taehyung, duyduğu adım sesleriyle hızla başını kaldırdı. öpüştükleri geceki taehyung nasılsa şu ankinin de ondan farkı yoktu. gözleri kan çanağı, saçları dağınık. uyumadığı belli. ama güzel, yine de güzel.

"geldin."

"geldim." dedi jeongguk. sen ne zaman çağırsan iki elim kanda olsa gelirim diyemedi. çünkü gidemezdi artık ona. kalpleri bir atsa bile ayrı düşmüşlerdi birbirlerinden.

"şuradaki banka geçelim mi?" diye sordu taehyung çatallı sesiyle. jeongguk'u sadece dört gündür görmüyordu ve öyle çok özlemişti ki her an beline sarılıp burnunu boynuna dayayacak, kokusunu derince içine çekerek ağlayacak gibiydi. en büyük zaafı oydu işte. konu jeongguk olduğunda hiçbir şeyin önemi kalmıyordu taehyung için. geç de olsa fark etmişti bunu.

"olur." şeklinde kuru bir yanıt verdi jeongguk. her ne kadar zor olsa da kayıtsız kalmaya, kendini tutmaya çalışıyordu.

köşedeki söğüt ağacının hemen altındaki kahverengi banka oturdular.

her şeyin başladığı yerde buluşalım demişti taehyung, sahidende öyleydi. her şey tam burada, bu bankta başlamıştı. taehyung jeongguk'a onu sevdiğini ilk kez bu bankta söylemiş, ilk kez burada öpmüştü onu.

"dinliyorum." dedi jeongguk bakışlarını taehyung'a çevirerek. taehyung ise taş zemine bakıyor, gözlerini jeongguk'a çevirmemeye gayret ediyordu. yoksa konuşamazdı, bunu biliyordu. çünkü jeongguk ona söyleyeceği her şeyi unutturuyor, aklını başından alıyordu.

sessiz kaldı.

"beni buraya hiçbir şey konuşmamak için mi çağırdın?"

"hayır sadece.. ne desem, nereden başlasam bilemiyorum."

"taehyung, yetmez mi? benden bir şeyler sakladığın yetmez mi? ne olur konuş artık." dedi jeongguk. bunu söylerken sesinin titremesinden nefret etmişti. ona karşı bu kadar zayıf ve savunmasız olmaktan nefret etmişti.

derin bir nefes aldı taehyung ve bakışlarını jeongguk'a çevirdi. göz göze geldikleri her seferde canı daha çok yanıyordu. jeongguk'un bakışları öyle keskindi ki o an o bakışların karşısında ölmek istedi taehyung. onun gözünde bir yabancı, sıradan bir eski sevgili olmaktansa bunu yeğlerdi.

"her şey ayrılığımızdan üç ay önce başladı." dedi bakışlarını yeniden zemine indirirken. "her şey güzel gidiyordu, mutluyduk. seni çok seviyordum, senin de beni sevdiğini biliyordum. mutluyduk işte, yan yana olmamız bile yetiyordu mutlu olmamız için.."

sesinin çatladığını fark ettiğinde hafifçe boğazını temizledi ve her şeyi bir bir kendi gözünden anlatmaya devam etti. "ama daha fazla mutlu olabileceğimizi biliyordum, seni daha çok mutlu edebilirdim. daha rahat, daha açık olabilirdik.."

avuçlarını sıktı taehyung. hiçkimseye sesli bir şekilde dile getirmediklerini ilk kez dile getirirken her şeyi kendi elleriyle nasıl da mahvettiğini çok daha iyi anlıyordu şimdi. "ben düşündüm jeongguk. bunun üzerine çok düşündüm, ve her şeyi göze aldım. evlenme teklifi edecektim sana, çok daha mutlu olacaktık."

jeongguk, dolu gözleriyle taehyung'u dinlemeye devam etti. duydukları canını öyle çok yakıyordu ki.. ne ara bu hâle gelmişlerdi? ne olmuştu da taehyung bambaşka birine, ilk tanıdığı taehyung'tan çok daha farklı birine dönüşmüştü?

taehyung'un duraksadığını fark edince "devam et." dedi zorlukla.

"birlikte amerika'ya gidebileceğimizi düşündüm sonra. belki orada her şey çok daha iyi olabilir, dedim kendi kendime. artık sokaklarda korkmadan öpüşebiliriz, siktiğimin homofobiklerinden az da olsa kurtulabiliriz.

sonra.. sonra her şeyi iyice araştırmaya başladım. gittiğimizde ne yaparız? nerede yaşarız? hepsini ayarladım jeongguk. yüzüklerimizi bile almıştım çoktan. biliyordum çünkü, hayır demezdin bana."

bir süre bekledi taehyung. anlatmak zordu. ne hayallerle yapmıştı bunları. nasıl da heyecanla almıştı yüzüklerini..

jeongguk'un parmağına taktığı anı, evet diyerek boynuna sarılışını bile defalarca hayal etmişti.

"s-sonra ne oldu?"

"aileme anlatmak istedim." dedi taehyung kısık bir ses tonuyla. boğazındaki yumru geçmek bilmiyordu. "benim için ne kadar önemli olduklarını biliyorsun. beni ayakta tutan bir sen vardın, bir de onlar.

ben de sevincimi ilk onlarla paylaşmak, desteklerini almak istedim. nasıl olsa ilişkimizi biliyorlardı, beni desteklerler, yanımda olurlar diye düşündüm. ama.."

"ama ne?" diye sordu jeongguk. taehyung konuştukça kalbi sıkışıyordu sanki.

"ama beklediğim tepkiyi almadım. evlenmemizi istemediler. şaşkınlıktan ve üzüntüden delirecektim jeongguk. sadece sevgili olarak kalacağımızı, bunun bir heves olduğunu düşündükleri için bu zamana kadar ilişkimize ses çıkarmamışlar ama konu evliliğe kadar gelince çıldırdılar âdeta.

ve ben de dayanamadım. bayağı tartıştık babamla. sonra bana bir cümle kurdu. eğer jeongguk'la olmaya devam edeceksen bu kapıdan çık ve bir daha asla dönme, dedi. bardağı taşıran son damlaydı benim için. evlatlıktan reddetti beni, sırf bir kadına değil de bir erkeğe aşık olduğum için." dedi taehyung dolu gözleri ile acı acı gülerek. "komik, öyle değil mi? ailem diyordum bir de onlara."

"taehyung-"

"bitmedi jeongguk. dinle.

babamdan o sözü duyduktan sonra ceketimi alıp çıktım. hatırlıyor musun eve ilk kez gelmediğim geceyi? hatta tartışmıştık bunun yüzünden."

jeongguk gözlerinin önüne dolan görüntülerle hafifçe kaşlarını çattı. o zamana kadarki ilk büyük kavgalarıydı bu. tüm gece ne ona mesaj atmış ne de aramıştı taehyung. jeongguk ise endişeden kafayı yemiş, ortalığı ayağa kaldırmıştı. ertesi gün olup taehyung eve gelip hiçbir şey olmamış gibi yatağına uzandığında ise sinirden köpürmüştü.

'nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun?' demişti jeongguk ona. 'bir açıklamayı dahi hak etmiyor muyum?'

içten içe o kavgalarını bile özlüyordu jeongguk.

"hatırlıyorum." dedi sakince. her bir detayı çok net bir şekilde hatırlıyordu.

"çok kötü hissediyordum jeongguk. gerçekten o kadar kötü hissediyordum ki duyduğum tüm o kırıcı sözler, karanlık duygular içimde çığ olup büyüyordu sanki. hiç böyle hayal etmemiştim çünkü. asla bu değildi hayalimdeki.

ve o kırgınlığımla sana da aptal gibi davranmaya başladım. zaman zaman kalbini kırdım, tersledim. hepsinin farkındayım ama kendime engel olamıyordum jeongguk. ben bile tanıyamıyordum o aralar kendimi. hayatta en değer verdiğim üç insandan ikisini aynı anda kaybetmek fazla ağır gelmişti bana."

"bunu benimle hiç paylaşmadın." dedi jeongguk sakince. kırgın hissediyordu. o hayatındaki en küçük detayı bile taehyung'la paylaşırken taehyung'un böylesi önemli bir olayı ona anlatmaması yüreğini burkuyordu.

"çünkü paylaşamadım!" dedi taehyung birden jeongguk'a dönerek.

"tanrı aşkına jeongguk! bunu seninle paylaşsaydım ailenle aranı bozdum der, kendini suçlayıp dururdun. bile bile bunun olmasına izin mi verseydim!"

jeongguk bir hışımla ayağa kalktı ve ellerini öfkeyle saçlarından geçirdi. "evet. sikeyim evet! taehyung ben senin sadece sevgilin değildim ki. hayatını paylaşmaya karar verdiğin insandım. her şeyden önce arkadaşındım!" diye bağırdı gözlerinden akan yaşları veya konuştukça kırılan sesini umursamayarak.

"böyle davranarak beni daha az mı üzdüğünü sanıyorsun? onca ay boyunca ilişkimizi tek başıma ilerletmeye çalışırken çok mu mutluydum? sen her defasında beni kendinden biraz daha uzaklaştırırken, aramıza mesafeler koyarken çok mu mutluydum taehyung?

çok mu mutluydum sence sen benimle üzüntünü paylaşmazken, ha? söylesene!"

taehyung derin bir nefes alarak gözlerini kapattı ve sessiz kaldı.

"cevap ver, taehyung. konuş! ne olur susma artık." dedi jeongguk çaresizce. göz yaşları yanaklarından ardı ardına süzülüyor, çenesine akıyordu.

"jeongguk- bak. o zamanlarda psikolojim yerinde değildi tamam mı? düzgün düşünemiyordum. ne yaptığımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. seni nasıl hissettirdiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu, çökmüştüm çünkü. bitik hissediyordum. tüm dünya bana düşmandı, her şey üstüme üstüme geliyordu sanki. bir yandan da sana belli etmemeye, her şeyi içimde halletmeye çalışıyordum. ama olmadı, bir şekilde sana yansıttım tüm o çirkin duyguları. ve en sonunda tüm bunlar o kadar ağır gelmeye başladı ki kendimi öldürmeyi bile düşündüm ben."

"ne? taehyung sen- sen ne dediğinin farkında mısın?"

"her şeyi tüm çıplaklığıyla bilmek istemedin mi? al sana gerçekler!

ben böyle biriyim işte jeongguk. aptalın tekiyim. hayatım pişmanlıklarla dolu benim."

jeongguk, duyduklarının şokuyla banka oturdu. sindirememişti taehyung'un söylediklerini. içinde verdiği savaşların bu denli ağır olduğunu nereden bilebilirdi ki? yastığa başını koyduğunda yanı başındaki sevgilisinin canına kıymayı düşündüğünü nereden bilebilirdi? hiçbir şey anlatmamıştı ona, yanında olmasına bile izin vermemişti. kendi elleriyle itmişti jeongguk'u.

onu tıpkı istenmeyen, bir yatağın altında eskimeye mahkûm edilmiş bir hırka gibi hissettirmişti.

"böyle olmayabilirdi." diye mırıldandı gözlerini sabitlediği noktadan bir saniye bile ayırmazken.
"yanında olabilirdim, birlikte atlatabilirdik."

"jeongguk.."

"hiçbir şey senden önemli değildi taehyung. yemin ederim hiçbir şey senden önemli değildi. ben her şeye katlanmaya hazırdım. seninle olduğum sürece hepsini aşardım ben. çünkü bize inanıyordum. aşkımızın her zorluğu yenebileceğine inanıyordum." derin bir nefes aldı jeongguk. "ama şimdilerde.. yanıldığımı fark ediyorum."

taehyung'un kalbi titredi. duyduğu cümle fazla ağır gelmişti.

bakışlarını alacağı cevaptan korkarak jeongguk'a çevirdi. "ne demek istiyorsun yani? açık ol jeongguk."

"ben artık seninle bir gelecek göremiyorum taehyung."

taehyung, kalakaldı. o an tüm dünyası durmuştu sanki.

"ne?"

elleri titremeye, nefes alış-verişleri düzensizleşmeye başladı.

evet, her şeyin hemen düzelmeyeceğinin, belki de hiç düzelmeyeceğinin farkındaydı. buraya gelirken kendini buna hazırlayarak gelmişti zaten ama yine de bunu jeongguk'un ağzından sesli bir şekilde duymak tüm duygularını sarsmış, göğsüne yumruk yemiş hissi uyandırmıştı. kabullenmek istemiyordu bu olanları.

"beni duydun." jeongguk yutkundu. bunu yapıyor olduğu için kendinden nefret ediyordu, sonsuza dek de edecekti belki. ama olması gereken buydu, canı da yansa yapmak zorundaydı işte.

ne diyeceğini bilemedi taehyung. her şeyin o noktada son bulacağına inanmak istemiyordu.

uzun süren ölüm sessizliğinin ardından "neden?" diye sordu taehyung. sesi öyle sakin çıkıyordu ki bu jeongguk'u korkutmuştu. onu hiç bu kadar durgun, bu kadar sakin görmemişti. tıpkı bir ölü gibiydi gözünde o an. yakıcı bakışları, buğulanmış gözleri olmasa hiçbir şey hissetmediğini bile düşünürdü. öyle dümdüz bir ifade vardı yüzünde.

"nedenini biliyorsun. birbirimizi yıpratmaktan, kırıp dökmekten başka bir şey yapmıyoruz biz taehyung. sana aşığım, kahretsin ki sana hâlâ deliler gibi aşığım ama bu yetmiyor, anlıyor musun?

tamir edilemez yaralar açtık birbirimizde ve ben artık çok yorgunum, kaldıramıyorum tüm bunları. birbirimize yaşattığımız şeyleri atamıyorum işte zihnimden."

taehyung, sakince başını salladı. bir şey diyecek gücü kendinde bulmakta zorlanıyordu.

"anlıyorum." dedi sadece.

etraf sessizleşmişti. gökyüzü daha da kararmış, güneş çoktan batmıştı. ve yeni bir güneş daha doğmayacaktı artık onlar için.

"keşke böyle olmasaydı, keşke birbirimizi bu hâle getirmeseydik."

"keşke." diye yanıtladı taehyung. pişmandı. ona yaşattığı her kırgınlık, her üzüntü için deli gibi pişmandı.

sahi, ne ara bu hâle gelmişlerdi? ne olmuştu da bu denli uzaklaşmışlardı birbirlerinden?

etrafına baktı, o muhteşem nisan akşamından eser yoktu. her şey farklıydı. jeongguk bile o günkü jeongguk değildi artık.

"buraya ilk geldiğimiz günü hatırlıyor musun?"

jeongguk'un dudaklarında hüzünlü bir tebessüm belirdi. "dün gibi."

"ilk kez ellerini burada tutmuştum. sen de çok heyecanlanmış, gözlerini kaçırıp durmuştun. çok güzeldin jeongguk. sana yemin ederim öyle güzeldin ki, senden sonra hiçkimseye öyle büyülenmiş bir şekilde bakamayacağımı o an fark etmiştim ben."

"taehyung-"

"ve yine, ilk kez burada öpmüştüm seni. hislerimi dillendirmiştim." göz yaşlarının arasından güldü taehyung. "yine utanmıştın. o günden sonra yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri hâline gelmişti seni utandırmak."

"taehyung, yapma. bunları anlatma. her şeyi daha da zorlaştırmaktan başka bir şey yapmıyorsun."

gözlerini jeongguk'un gözlerine sabitledi taehyung. "sana yalnızca bir kez soracağım bunu, gerçekten bitirmek istiyor musun jeongguk? gerçekten her şeyi burada noktalamak, beni hayatından çıkarmak istiyor musun?"

jeongguk duraksadı. zor geliyordu onu bu kadar severken her şeyi böyle bitirmek zorunda olmak. ama artık çabalayacak gücü kendinde bulamıyordu. kırgınlıkları bir dağ olmuştu ve hapsediyordu sanki jeongguk'u içine. ne kadar ararsa arasın bir çıkış yolu bulamıyordu. her yer karanlıktı, ve jeongguk'un gözlerindeki ışık ona yardım edecek kadar parlak değildi artık.

"evet." dedi boğazındaki yumruyla. "evet istiyorum."

"tamam," zorlukla yutkundu taehyung. "bitsin öyleyse."

"bitsin."

diyalogun tanıdıklığı ikisinin de canından can aldı o an. aylar önceki ayrılıklarında da birbirlerine bu cümleleri kurmuş olmanın kırgınlığı vardı kalplerinde.

ama yapılabilecek bir şey yoktu. onların hikayeleri de böyleydi.

her şey nerede başladıysa tam da orada, o aynı kahverengi eskimiş bankta bitmişti.

---

eveeet.. gelelim bölüm hakkındaki düşüncelerinize. bölüm boyunca ne hissetiniz ne düşündünüz?

çok içime sinmedi
ama umarım sevmişsinizdir..🥺

bir sonraki bölüm görüşürüz
öptüm🤍
-yoona

*

yanımdayken seni göremedim. şimdi yoksun ve ben seni her yerde görüyorum.

*

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

200K 21K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
469K 54.4K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
215K 21.4K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
20.1K 1.2K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...