Catastrophe | Taekook

By demonlovesbitch

76.1K 7.8K 2.6K

"Bir yanım devlet devirir, diğer yanım sana yenilir." More

1| Herkesin aklına kazınacağım
2| İşlediğim her cinayetin sebebi var
3| Bazı kötü şeyler birilerinin mucizesidir
4| Bu savaşı biz başlatmadık
5| Kim Jungkook'u elinden alacağım
6| Kim ailesini idam edin
7| Sen benim içinsin, içimsin
8| Bazen deli olmak da güzel
9| Ailelerimizin cesetlerini izlettirecekler bize
10| Yıkıp indiririm bu ülkeyi senin yüzün düşerse
11| Tek zaafını elinden alıyorum, Kim Taehyung
12| Bunun intikamını çok fena alacağım senden
13| Jungkook'u geri almaya gidiyoruz
14| Yırtılan ruhuna papatyalar ekeceğim
15| Bir yanım devlet devirir, diğer yanım sana yenilir
16| Mevcut savaşımızın ortasında bizi vurdun
17| Bana kıyamadığın için çok kıymışlar sana
18| Sanki artık evli kalmamızın bir anlamı yokmuş gibi
19| Bu ahlaksız adamı baştan çıkaran sensin
20| Bu gece kalkan bütün kadehler kusursuzluğuna
21| Yalanlar üzerine kurulu evliliğinizi mi savunacaksın?
22| Sadece seni sevmeyi beceremedim, affet beni
23| Hani ben senin her şeyindim
24| Sana dokunamayacak kadar ürkek kaldım
25| Seni sevince her şeyi önüne sermek istedim
26| Seninle barışmak için dünyayla savaşacağım
27| Bu savaş hepimizi harabeye dönüştürdü
29| Biz birbirimizi en yücesiyle sevdik
Final| Senden sonra kaç yaş büyüdüm hesaplayamadım
Özel Bölüm| Altı kişi kaldık ama yedimiz yine beraberiz

28| Kalbimde bir ölünün portresi asılıydı

1.4K 201 35
By demonlovesbitch

Her şey saniyeler içerisinde gelişiyordu.

Taehyung'un babasına atılıp yumruk atması, diğerlerinin yaklaşan polislere saldırması ve kalabalığın arasında oluşan kavga bir anlıktı. Herkes bağırarak küfürleşiyor, polis sirenleri ve uyarıları veriliyordu fakat bunu kimsenin umursadığı söylenemezdi.

Kalabalık ellerindeki renkli sis bombalarını sallıyor, korumaları aşmaya çalışıyordu. Öyle çok sis bombası vardı ki, tüm havayı kaplamıştı. En öndeki kişiler korumalara saldırıp platforma çıkmaya çalışıyordu fakat, korumaların onlara acıması yoktu. Hepsi yediği yumrukla geriye doğru savruluyordu.

Bakışlarımı Taehyung'a çevirdim tekrar. Babasını bir güzel dövdükten sonra yerde yatan bedenine baktı ve hemen yanına oturdu. Babasına bir şeyler anlatırken arkadaşlarını gösteriyordu eliyle. Yüz ifadelerini göremesem de çaresizliğini hissedebiliyordum.

Öyle dağılmıştı ki hepsi, nasıl toparlayıp hayatlarına devam edeceklerdi bilmiyordum. Dakikalar önce aileleri alevler içerisinde kül olmuştu ve onlar da bunu izlemek zorunda bırakılmışlardı. Bu nasıl bir durumdu böyle?

Oysa ne umutlarla gelmiştik buraya. Başkan hamlesini yapmadan önce biz bitirecektik her şeyi. Her şeyi anlatacak ve başkanı hapise attıracaktık. Diğerleri de hem zaferlerini kazanacaklardı hem de ailelerini. Kurulan onca hayal ne olacaktı şimdi?

Ailelerine kavuşmak için aylarca acı çekmişlerdi, hayatlarını riske atıp bu yola başvurmuşlardı, tüm dünya onlara karşı gelirken savaşmışlardı aileleri için. Şimdi ise hayaller sonlandı, gelecekleri ise söndü.

Yoongi yerdeki polisi dövmeyi bırakıp başkana yaklaştı ve acımadan üst üste tekme geçirdi karnına. Diğerleri de polislerle ilgilenmeyi kesti ve kalabalığa döndü. Namjoon yerdeki mikrofonu aldığında derin bir nefes aldım. Gerçekten yapacaklardı.

"Elimizde ilginizi çekecek bir şeyler var, sesinizi kesip bizi dinlemenizi istiyorum millet." dedi pek de kibar olmayan ses tonuyla. Kalabalıktan ters tepkiler gelmeye başladığında ve içlerinden biri ona bıçak fırlattığında sinirle güldü ve yerdeki bıçağı aldı. "Hala size karşı kibarken bunu değerlendirin. İstemeseniz de beni dinlemek zorundasınız ve sen," deyip bıçağı atan kişiyi işaret etti ve "Bu bıçağı sana saplamadan önce kaybol gözümden." diyerek bıçağı ona geri fırlattı.

Bu hareketine hafifçe güldüm. Bıçağı öyle sert fırlatmıştı ki, biri mutlaka yaralanmış olmalıydı. Bu adamların acımasızlıkları ve ciddiyetleri beni korkutmuyor değildi. Gerçekten yapacaklarının sınırı yoktu hiçbirinin.

"Ailelerimizin nasıl küle dönüştüğünü izlerken oldukça keyifli görünüyordunuz. Bakıyorum da şu puşttan farkınız yok." dedi yerde yatmaya devam eden başkanı göstererek. Kalabalığın sesi biraz daha kesildiğinde devam etti. "Bunca zaman bizden nefret ettiniz ve ölmemiz için burada sabahladınız. Öncelikle gerizekalılığınızı kutlarım. Fakat bilmediğiniz bir şey var ki, her şeyin sorumlusu Cumhurbaşkanı olarak seçtiğiniz bu sikik herif."

Seokjin gözyaşlarını temizleyip zorlukla Namjoon'a yaklaştı ve mikrofonu eline aldı. Ayakta zar zor durduğu için Namjoon ona destek oldu ve bakışlarını kalabalıkta gezdirdi bir süre.

"Yıllar önce babalarımız bu piçin emrinde çalışıyordu. Kuzey Kore'ye ajan olarak gönderildiler ve başkanınızın pislik işlerini yapmak zorunda kaldılar. Babalarımızı öyle bir tehdit etmiş ki, yıllarca susmak ve bu iğrençliğe maruz kalmak zorunda kalmışlar. Yıllar geçtikçe babalarımız yaşlandı ve artık emirleri yerine getiremez oldular. Başkanın ise daha çok işi vardı ve bunun için yeni kuklalar elde etmesi gerekiyordu. Bu kuklalar ise bizden başkası değildi."

Mikrofonu indirip derin derin soluklanmaya başladığında kollarımı göğsümde birleştirdim. Hepsi ailelerinin cesetlerine bakmamaya çalışıyordu. Konuşmak onlar için zordu. Konuşurken ses tonları titriyordu ve diğerleri de arkada ağlıyordu.

"Bir gece kaçırıldık ve uyandığımızda sadece altımız vardık. Korkuyla birbirimize bakıp neler döndüğünü anlamaya çalıştığımızı hatırlıyorum. Aramızda en soğuk kanlı Taehyung'du. Hoseok'un da çok korktuğu söylenemezdi. Her neyse, sonra yanımıza başkan geldi ve bize her şeyi anlattı. Babalarımızın yaptığı şeyi bizim yapmamız gerektiğini, yoksa ailelerimizin öleceğini söyledi. Bize bir süre verdi ve biz o zamana kadar hiç birbirimizden ayrılmadan ne yapacağımızı konuştuk. Ve anladık ki, hepimizin kararı aslında belliydi."

Seokjin devam edemeyeceğini anladığında arkasına döndü ve mikrofonu Jimin'e uzattı. Jimin ufak adımlarla ona yaklaşıp mikrofonu aldı.

"Bu piç herife boyun eğmek istemedik." diye başladı cümlesine ve titrek bir nefes aldı. "Karşı gelmek istedik, babalarımıza çektirdirdiği her şeyi ona çektirmek istedik ve böyle bir yola başvurduk. Başkan da ona karşı olduğumuzu anlayınca, o da bize karşı savaştı. Bizim öldürdüğümüz kişiler rastgele kişiler değildi. Başkanla ilişkisi olan kişilerdi ve hepsinin kirli işleri vardı. Zafer bizde sanıyordum her zaman. Başkan sürekli ailelerimizi öldüreceğini söylüyordu ama ben inanmıyordum. Bir gün," dedikten sonra sustu ve gözlerini yumdu sıkıca. Ses tonu daha titrekti şimdi. "Boş tehditler ettiğini, kimseyi öldüremeyeceğini söyledim. Keşke sikik çenem sussaydı diyorum şimdi çünkü bu piç herif babamı öldürdü gözünü kırpmadan. Ben öyle konuştum diye, sırf keyfi istedi diye öldürdü babamı ve ben o günden beri tek bir gece rahat uyuyamadım. Uyuyamıyorum, kabuslar görüyorum, ataklar geçiriyorum. Sırf hayatımı mahvedecek emirlere direndiğim için, babamın ölümünü izlemek zorunda mıydım?"

Namjoon onu kendine çekip sıkıca sarıldığında, mikrofonu yere attı ve sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. Konuşma sırası Yoongi'ye geldiğinde, Jimin'in omzunu sıvazladı ve yerdeki mikrofonu aldı.

"Hepimiz çok zor süreçler geçirdik, ağladık, krizler geçirdik, vazgeçmek istedik ama yapamadık. Ailelerimiz vardı işin ucunda ve bizler zaten bunun için savaşıyorduk. Ailelerimiz için devam ettik. Biz vazgeçmedikçe başkan daha da delirdi ve ikinci ölüm gerçekleşti. Bu sefer ölen benim annemdi. Televizyondan dakikalarca annemin cesedini izlemiştim ve demiştik ki, ailelerimizin cesetlerini izlettirecekler bize. Yanılmadım, bakın ailelerimiz gözlerimizin önünde kül oldular. Her gün burada ölmemiz için tezahürat yapıyorsunuz, içiniz biraz rahatladı mı bari? Yoksa ailelerimizin cesetleri sizi tatmin etmedi mi? İlla kendimizi mi öldürmemiz gerekiyor, ha?"

Cevap ister gibi sessiz kaldı ve insanlara baktı. Kimseden çıt çıkmıyordu şimdi. İnanıp inanmadıklarını bilmiyordum fakat, dinledikleri şeyler onları etkilemiş olmalıydı. Ya da daha büyük bir olay için sessiz kalıyordu. Fırtına öncesi sessizlik gibi.

Hoseok gelip elini Yoongi'nin omzuna attı ve mikrofonu kaptı. "Amına koyayım bana anlatacak şey bırakmadınız." diye homurdandı ve derin bir nefes aldı. "Neyse ben de babamı anlatayım bari. Ben Jung Hoseok.Ülkemizin biricik valisi var ya, işte o kişi benim babam olur." dedikten sonra duraksadı ve "Gerçi ülkenin ağzına sıçtı birileri ama neyse." dedi başkana kısa bir bakış atıp. "Benim ailem kaçırılmadı, Yoongi ile bağım olduğu için buradayım. Babam, başkanın kirli işlerini bildiği için onu sevmez zaten. Bize de tüm güvenlik ve imkanları sundu. Meydana çıkıp polisleri ve başkanı rahatça dövmemizin sebebi bu yani. Binalarda keskin nişancılarımız var, havadaki helikopterler ve dronelar bizim. Başkan bile bizden korkuyor yani, öyle arkamız sağlam. Her neyse, bizim hakkımızda ne düşündüğünüz gram umurumuzda değil. Sadece gerçeklerle yüzleşmenizi sağlayıp gideceğiz, arkadaşlarım ailelerinin acılarını çekemiyor lan sizin yüzünüzden."

Hoseok kendi kendine atarlanıp kavga çıkarmaya hazır hale geldiğinde, kendimi tutamadan güldüm. Amacı biraz olsun arkadaşlarını keyiflendirebilmekti ve başarılı da olmuştu. Hepsinin güldüğünü görünce keyiflendi ve mikrofonu son olarak Taehyung'a uzattı.

Taehyung babasına kısa bir bakış atıp yerden kalktı ve mikrofonu eline aldı. Sırayla arkadaşlarına baktı ve iç çekti. Anlatacakları şimdiden kalbimi sıkıştırıyordu. Konuşmasına başlamadan önce başını benim olduğum tarafa çevirdiğinde, gözyaşlarım akmaya başladı.

"Bunu herkesin içinde daha önce hiç söylemedim ama, öncelikle eşim Jungkook'dan daha sonra ise arkadaşlarımdan özür diliyorum. Böyle bir babaya sahip olduğum için, babamı engelleyemediğim için özür dilerim." dediğinde kalabalıktan şaşkın nidalar yükseldi. Elini kaldırıp konuşmasına devam etti. "Doğru duydunuz, utanarak söylüyorum ki cumhurbaşkanının oğluyum. Babamın yıllarca bana çektirdiği acılara zaten alışkınım fakat, eşime ve arkadaşlarıma çektirdiği acılara sessiz kalamazdım. Eşim, babam tarafından taciz edildi. Kaçırıldı, psikolojik olarak kötü etkilendi, şiddet gördü. Arkadaşlarım, babam tarafından tehdit edildi. Her gün aileleri ölecek diye korkuyla yaşadılar. Korkuları gerçekleşti hepinizin istediği gibi. Hepimizin hayatları mahvoldu, karşınızda ağlayıp acı çektik. Tek bir soru soruyorum, aylarca burada durup bize lanetler okumanıza değdi mi?"

Kalabalık yine sessiz kaldı, Taehyung arkasında kalan arkadaşlarına baktı. Beşi de birbirine sarılmış Taehyung'u dinliyor, devam etmesi için işaret veriyorlardı. Taehyung tekrar önüne döndü.

"Eşim, Kim Jungkook, beni uzaktan dinliyor. Bu süreçte belki de en çok zorlanan ve baskıya uğrayan kişiydi o. Hak etmediği şeyleri gördü, kaldıramadığı iğrenç sözlerinizi ve tehditleri işitti, babamın dokunuşlarına maruz kaldığı için utançtan yüzüme bakamadığı günler oldu. Onun en güvendiği kişi olarak, ben de hayal kırıklığına uğrattım onu birçok kez. Kalbinin hala kırık olduğunu ama beni affetmek için kendisiyle savaş verdiğini biliyorum. Benim biricik aşkım, sadece şunu bilmeni istiyorum ki, sana çok aşığım. Beni sevdiğin hallerine, bana bakarken parlayan irislerine, sana bakarken içinin gitmesine aşığım. Şu an zamanı ve yeri değil biliyorum ama, söz veriyorum kırdığım kalbini onarıp papatyalar yetiştireceğim orada. Sadece sana çok aşığım ve sayende içimi ısıtan hislere şükreceğim ömrüm boyunca."

Hıçkıra hıçkıra ağlamamak için elimle ağzımı kapatırken, yere oturdum ve dizlerimi kendime çektim. Kaç kez kendime verdiğim sözden döndüm bilmiyorum. Bu son olacak dediğim hiçbir şey de son olmadı. Savaşım sonlanmıştı, affetmiştim bile.

Çabalamasına ihtiyacım yoktu, ihtiyacım olan tek şey oydu zaten. Bu hayatı onsuz yaşamak istemiyordum. Onunla tanıştığım ilk günden beri farklı görünüyordu dünya gözüme. İlk aşkım, tutkum, eşim, evimdi o benim. Nasıl vazgeçebilirdim?

Taehyung elindeki ses kaydını kendi korumalarından birine verip koşa koşa merdivenlerden inmeye başladı. Ses kaydı açılırken ve başkanın kendi ağzıyla itiraf ettiği pislikleri herkes dinlerken, daha çok ağladım.

Taehyung koşarak bana gelip kollarını bana sardığında, ona sığındım ve dedim ki; tamam, evindesin. bana geldi ve ben de yıktım tüm barikatları.

Ses kaydı defalarca oynatıldı, başkan linç edilmeye başladı, bizim çocuklar ailelerinin cesetlerini izlemeye devam etti ve ben de Taehyung'a sığındım. Kaybettiğim her şeye burukça gülümsedim. Kalbimde bir ölünün portresi asılıydı, yine ona gülümsemeye devam ettim.

Çünkü canım sevgilim, yeter ki biz ölmeyelim.

•••

bir haftadır bölüm yazamadığım için delirecektim, çok özledim burayı<33

Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
7.9K 759 12
Evlenmeye mecbur bırakılan iki gencin hikâyesi. Kapak tasarımı @shoeklow 'a aittir.
idny. By lache

Fanfiction

659K 61.3K 30
[ tamamlandı ] love me at my lowest, love you when you're barely holdin' on. ─omegaverse + high school!au
3.7K 250 1
- one shot "sivri dişlerim damarlarını patlatırken bildiğin tüm büyülerle tanrı'na seni kurtarması adına yalvar ve dudaklarından dökülen her duada ta...