28| Kalbimde bir ölünün portresi asılıydı

1.4K 200 35
                                    

Her şey saniyeler içerisinde gelişiyordu.

Taehyung'un babasına atılıp yumruk atması, diğerlerinin yaklaşan polislere saldırması ve kalabalığın arasında oluşan kavga bir anlıktı. Herkes bağırarak küfürleşiyor, polis sirenleri ve uyarıları veriliyordu fakat bunu kimsenin umursadığı söylenemezdi.

Kalabalık ellerindeki renkli sis bombalarını sallıyor, korumaları aşmaya çalışıyordu. Öyle çok sis bombası vardı ki, tüm havayı kaplamıştı. En öndeki kişiler korumalara saldırıp platforma çıkmaya çalışıyordu fakat, korumaların onlara acıması yoktu. Hepsi yediği yumrukla geriye doğru savruluyordu.

Bakışlarımı Taehyung'a çevirdim tekrar. Babasını bir güzel dövdükten sonra yerde yatan bedenine baktı ve hemen yanına oturdu. Babasına bir şeyler anlatırken arkadaşlarını gösteriyordu eliyle. Yüz ifadelerini göremesem de çaresizliğini hissedebiliyordum.

Öyle dağılmıştı ki hepsi, nasıl toparlayıp hayatlarına devam edeceklerdi bilmiyordum. Dakikalar önce aileleri alevler içerisinde kül olmuştu ve onlar da bunu izlemek zorunda bırakılmışlardı. Bu nasıl bir durumdu böyle?

Oysa ne umutlarla gelmiştik buraya. Başkan hamlesini yapmadan önce biz bitirecektik her şeyi. Her şeyi anlatacak ve başkanı hapise attıracaktık. Diğerleri de hem zaferlerini kazanacaklardı hem de ailelerini. Kurulan onca hayal ne olacaktı şimdi?

Ailelerine kavuşmak için aylarca acı çekmişlerdi, hayatlarını riske atıp bu yola başvurmuşlardı, tüm dünya onlara karşı gelirken savaşmışlardı aileleri için. Şimdi ise hayaller sonlandı, gelecekleri ise söndü.

Yoongi yerdeki polisi dövmeyi bırakıp başkana yaklaştı ve acımadan üst üste tekme geçirdi karnına. Diğerleri de polislerle ilgilenmeyi kesti ve kalabalığa döndü. Namjoon yerdeki mikrofonu aldığında derin bir nefes aldım. Gerçekten yapacaklardı.

"Elimizde ilginizi çekecek bir şeyler var, sesinizi kesip bizi dinlemenizi istiyorum millet." dedi pek de kibar olmayan ses tonuyla. Kalabalıktan ters tepkiler gelmeye başladığında ve içlerinden biri ona bıçak fırlattığında sinirle güldü ve yerdeki bıçağı aldı. "Hala size karşı kibarken bunu değerlendirin. İstemeseniz de beni dinlemek zorundasınız ve sen," deyip bıçağı atan kişiyi işaret etti ve "Bu bıçağı sana saplamadan önce kaybol gözümden." diyerek bıçağı ona geri fırlattı.

Bu hareketine hafifçe güldüm. Bıçağı öyle sert fırlatmıştı ki, biri mutlaka yaralanmış olmalıydı. Bu adamların acımasızlıkları ve ciddiyetleri beni korkutmuyor değildi. Gerçekten yapacaklarının sınırı yoktu hiçbirinin.

"Ailelerimizin nasıl küle dönüştüğünü izlerken oldukça keyifli görünüyordunuz. Bakıyorum da şu puşttan farkınız yok." dedi yerde yatmaya devam eden başkanı göstererek. Kalabalığın sesi biraz daha kesildiğinde devam etti. "Bunca zaman bizden nefret ettiniz ve ölmemiz için burada sabahladınız. Öncelikle gerizekalılığınızı kutlarım. Fakat bilmediğiniz bir şey var ki, her şeyin sorumlusu Cumhurbaşkanı olarak seçtiğiniz bu sikik herif."

Seokjin gözyaşlarını temizleyip zorlukla Namjoon'a yaklaştı ve mikrofonu eline aldı. Ayakta zar zor durduğu için Namjoon ona destek oldu ve bakışlarını kalabalıkta gezdirdi bir süre.

"Yıllar önce babalarımız bu piçin emrinde çalışıyordu. Kuzey Kore'ye ajan olarak gönderildiler ve başkanınızın pislik işlerini yapmak zorunda kaldılar. Babalarımızı öyle bir tehdit etmiş ki, yıllarca susmak ve bu iğrençliğe maruz kalmak zorunda kalmışlar. Yıllar geçtikçe babalarımız yaşlandı ve artık emirleri yerine getiremez oldular. Başkanın ise daha çok işi vardı ve bunun için yeni kuklalar elde etmesi gerekiyordu. Bu kuklalar ise bizden başkası değildi."

Catastrophe | Taekookحيث تعيش القصص. اكتشف الآن