star lost, minsung ✓

بواسطة kenyusiimii

198K 22.6K 13.4K

ben kayıp bir yıldızdım, yerimi bulmamı sen sağladın. المزيد

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7 M'
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 F' ❣︎

1.8

6.7K 727 285
بواسطة kenyusiimii

Günaydınnnn

***

Jisung, sabah uyanırken ilk önce ona sarılan kolları hissetmiş, gözlerini açtığında ise dibinde uyuyan Minho'yu fark etmişti. Yüzünde büyük bir gülümseme oluşurken elini kaldırarak onun yanağına koydu, yavaşça okşayıp dudaklarını oraya bastırdı.

Saatin kaç olduğunu bilmiyordu, okulu da asmıştı ama umurunda olduğu söylenemezdi, okulda olup o sıkıcı dersleri dinlemektense burada Minho ile vakit geçirmeyi her şeye tercih edebilirdi.

Aklı geceye giderken dudaklarını ısırdı heyecanla, düşünmesiyle beraber midesine o garip his girmiş, tüyleri diken diken olmuştu. Güzel hissediyordu, eli boynunu okşarken neden Minho'nun mühürlemediğini bilmiyordu, bunu sormayı erteledi.

Acıktığını hissederken son kez Minho'nun yanağını öpüp ayağa kalkmış, terliklerini giyip banyoya ilerlemişti. Üstünde şortlu, siyah bir takım vardı, oldukça kısa olan şortun üzerinden bacağını kaşıyıp suyu açmış, elini yüzünü yıkayarak aşağı inmişti.

Kalçasında bir ağrı vardı ama aşırı da dayanılmayacak gibi değildi, yine de birkaç parça bir şey yiyip ağrı kesici içmiş, dün getirdiği çiçekleri vazoya koyup kahvaltı için bir şeyler hazırlamaya başlamıştı.

Salondaki televizyondan kısık sesli bir şarkı açarken sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı ve telefonunu eline alarak mesajlara baktı. Felix'in bağırarak attığı 'biz artık sevgiliyiz!' sesli mesajı gülmesini sağlarken telefonunu kulağına koyup Changbin'i aradı.

"Efendim canım," diyerek açtı Changbin kantinde yine tek başına otururken. Jisung güldü. "Günaydın canım, tebrik etmek için aradım sonunda aklın başına gelmiş."

Bu cümle Changbin'in de yüzünde gülümsemeye yol açarken "Oldu öyle şeyler," deyip ağzına bir parça kraker attı. "Kendime güvenim yoktu oğlum, Felix'i de üzmek istemedim, ne zaman emin oldum, o zaman bekletmeye gerek yok dedim."

"En iyisini yapmışsın," dedi arkadaşına hak vererek. Tüm arkadaşlarının böyle düşünceli olmalarına bayılıyordu. "Nasıl hissediyorsun, okulda mısın?"

"Güzel hissediyorum, insanın sevgilisinin olması güzel şeymiş lan!" Changbin, yaşadığı aydınlanma ile konuşurken Jisung onun bu haline kocaman bir kahkaha patlatmış "Şapşal," demişti.

"Ayrıca evet okuldayım, benim dersim niye hep erken ya ben sürünüyorum tek başıma? Ayrıca senden naber kaçak, Minho ile misin?"

Jisung'un yüzündeki gülüş donarken arkadaşının bunu bildiğine dair bir yutkunma olmuş, anında kan yanaklarına toplanırken "Evet," demişti, ocağı kontrol edip geri sandalyeye oturdu. "Felix mi söyledi sana?"

"Evet."

"O enayinin ağzında bakla ıslanmıyor cidden, Seungmin dövmekte haklı."

Felix cidden ağır Changbin enayisiydi, Jisung oflarken Changbin "Utanma," diyerek gülmüş devam etmişti. "İyi o zaman, ben kapatıyorum, bizimkiler geliyor zaten, sen de git kocanla ilgilen bay."

"Ya!"

Yüzüne kapanan telefona baktı.

Başını sallayıp saçlarını karıştırmış, kendi kendine gülerken telefonu bırakıp elini yanağına yaslamıştı ki aniden yanağında hissettiği öpücük ve beline konan ellerle kıkırdadı, elleri direkt Minho'nun ellerinin üzerine giderken "Günaydın," dedi Minho.

Jisung gülümsedi. "Günaydın. Nasıl hissediyorsun? İyi misin?"

"Daha iyiyim," deyip kendine bir sandalye çekip oturmuş, üstünde buruşan tişörtü düzeltip Jisung'a bakmıştı. "Sen kimle konuşuyordun?"

"Changbin hyungu aradım, Felix ile dün randevuya çıkacaklardı sevgili olmuşlar, aklı başına gelmiş diye tebrik ettim."

"Bir isim koymaları güzel," dedi Minho, Felix'in uzun süre platonik takılmasından sonra böyle bir sonuca ermesine sevinmişti. Güldü. "Felix havalara uçuyordur şimdi."

"Cidden." dedi hak verip, ardından da hazırladığı kahvaltı ile beraber masaya kuruldu Jisung. Minho ona teşekkür ederken gülümseyip omuz silkmiş, beraber kahvaltı ettikten sonra Minho mutfağı toplarken o sözde yatak odasını toplamak için yukarı çıkmıştı ama toplamaktan vazgeçip yatağın içine girdi.

Minho'nun yastığına sarılıp gözlerini kapatmış, rahatlığın tadını çıkarmıştı. Arkasından gelen "Ji," gülüşü ile "Hım," deyip yastığa daha sıkı sarılmış, yatakta yayılmıştı.

Minho ona sırıtıp yatağın etrafında dolaştı ve içine girdi, ani bir hareketle belinden tuttuğu Jisung'u kendine çekerken Jisung şokla gözlerini açıp ona bakmış, hızla göğsüne tutunmuştu.

"Min," deyip o anki tuttuğu nefesi serbest bıraktı ve başını kolunun üstüne koydu. "Bir an önce tatil olsun istiyorum," dedi iç çekerek. "Okula gitmek çok sıkıcı, sadece burada uyumak istiyorum."

"Az kaldı," dedi Minho. "Sabret."

"Sence," dedi Jisung merakla. Ona baktı. "Nikahta papatya tacı mı olsun yoksa böyle değişik çiçeklerin birleştirildiği bir taç mı?"

"Bu ne için peki?"

"Hem kendim, hem de Felixler için. Seungmin'e zorla takacağız, Hyunjin ise kendine zorla takmak isteyecek eminim. Öyle, değişiklik olsun istedim, sence nasıl olur?"

Bu güzel bir fikirdi, Minho hayal ettiği görüntü ile sırıtırken "Renkli çiçeklerden olan," demişti. "Bahçe beyaz ve yeşil hep, renkli çiçekler daha güzel olur, sana çok yakışır."

Jisung sırıttı. "Öyleyse taçlarımız renkli çiçeklerden?"

"Aynen öyle."

"Çok heyecanlıyım," dedi kendini tutamadan hevesle. "Her şey o kadar güzel geliyor ki, önceden hep şey diyordum arkadaşlarım bana yeter, ben asla evlenmem ama şimdi bu sözümü paşa paşa çiğniyor ve sevdiğim insanla evleniyorum."

Hızla yükselip Minho'nun dudaklarına bir öpücük bırakmış "Çok seviyorum seni!" deyip oturur pozisyona gelmişti. Minho da oturup sırtını yatak başlığına yaslarken Jisung tek bacağını üstünden atarak onun kucağına yerleşti.

"Aslında..." dedi düşünerek, ellerini Jisung'un beline koyarken "İtiraf gibi bir şeyim var ama," demişti. "Tam itiraf da sayılmaz, söyleyebilirim sanırım."

Jisung merakla kaşlarını kaldırdı. "Hım?"

Minho'nun aklı birkaç ay önceye giderken kendine güldü, şu anki hallerine bakarken gülüşü büyüdü. "Aslında ben bir dönem senden hoşlanıyordum," dedi tek nefeste söyleyerek.

Jisung duyduğu şeyle şokla ona baktı, onun hiç haberi yoktu bundan. Minho devam etti. "Yani bu ben daha üniversiteye ilk başladığım dönemlerdeydi, sen o ara liseye gidiyordun. Annemler sağ olsun sürekli bize gelmen, sürekli size gelmemiz, bilmiyorum gözüme çok tatlı geliyordun."

"Hadi ama!" dedi Jisung hayretle. "Biz size ne zaman gelsek sen merdivenlerde bizi gördüğün gibi selam verip geri dönüyordun."

"Heyecanlanıyordum işte!" dedi omuz silkerek. "Hem zorla misafirliğe getirildim yüz ifaden hep yüzündeydi, ben de onu çok net hatırlıyorum."

Jisung bununla beraber kahkaha attı, okuldan eve döndüğünde annesi onu kolundan çeke çeke arkadaşının evine götürürdü, Minho'nun annesini çok seviyordu ama iki yaşlının muhabbetini hiç anlamadığı için sıkılıyordu.

Minho'yu da hatırlıyordu, gelir, ufak bir selam verir, giderdi. Yemek saatlerinde bir karşılaşırlardı aynı masada, onda da bir iki sorudan öteye gitmezlerdi.

"Sana söylemedim çünkü bir samimiyetimiz yoktu, öyle gelip de bir anda Jisung ben senden hoşlanıyorum demek istemedim, arkadaş olmak içinde bahanem yoktu açıkçası. Sonra zamanla ben üniversite ve şirketle meşgul oldum, sen bize gelmeyi bıraktın, seni bizim üniversitede görünce kalakalmıştım."

O anlatırken Jisung gözlerinden kalpler çıktığına yemin edebilirdi, yüzünde hayran bir gülümseme ile Minho'yu dinlerken Minho "İşte sonra da üniversite de Han Jisung, Han Jisung diye konuşulmaya başlandı," diye devam etti. "Ama dediğim gibi okula zar zor geliyordum, gelince de bunları duyunca kulak asmamaya çalışıyordum, geçmişte kendi içimde bir hoşlantıydı, diyordum."

Güldü. "Unuttum diyordum ben, sonra bir gün annem geldi dedi ki 'sana bir randevu ayarladım'. Buluşmak, o buluşmaya gitmek hiç aklımda yoktu çünkü eve, şirkete ve okula zor zaman ayırırken bir de evliliğe falan, hayatta dedim. Ama annem bana geldi ve tek bir isim verdi, 'Jisung.'"

"Yaa."

Minho kendi lafını çiğnemesine karşı kocaman bir kahkaha atarken Jisung da onun gülüşü ile gülmüş, yeni öğrendiği bu hikayeye aşık olmuştu. Minho kıkırdadı.

"Yani senin zaten herkesi reddettiğini duyuyorum o ayrı, bir de sanki annem bunu söyleyince benim bastırdığım tüm hisler açığa çıktı, diyordum ya unuttum diye, o an o lafı yedim. Senin kabul ettiğini öğrenince anneme de çaktırmamaya çalışıyorum, şey diyorum 'iyi ya, gider bir görüşürüm. "

Tekrardan kendine bir kahkaha attı, Jisung da bu sefer gülmüş, Minho'yu kendine çektiği gibi yüzüne yaklaşmıştı. "Çok tatlısın," diye sırıttı. Ardından da uzanıp dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı.

"Ben de çok şaşırmıştım," dedi itiraf ederek. "Hani sen hayatımda varsın ama sadece annemin en yakın arkadaşının oğlu Minho olarak, ne samimiyetimiz, ne bir konuşmamız var. Tamam annem önceden randevu ayarlardı ama hep yakın olmayan kişilerdi, bana Minho dediğinde çok garip hissetmiştim. Aslında çok yakınımda olan biri ama aynı zamanda yakınım olmayan."

Dudaklarını büzdü. "Gerçi keşke zamanında misafirlik diye somurtmak yerine seni tanısaydım."

Minho'nun yanaklarını okşarken Minho gülüp "Önemli olan şu an," demiş eklemişti. "Şimdi benimlesin, evleniyoruz, mutluyum, sen de öyleyse bu bana yeter."

"Hem de çok!" dedi hevesle. Jisung onu yine kendine çekip uzun bir öpücük başlattığında bu sefer öğrendiği hikaye ile gerçekten mutlu hissediyordu, elbette geçmişi değiştiremezdi ama geleceği etkileyebilirdi. Minho'yu mutlulukla öperken uzun bir süre sonra geri çekilmiş kollarını boynuna sarıp ikisini yatağa yatırmıştı.

Akşama kadar uyurlarken Minho dünkü birliktelikleri sayesinde kızgınlık döneminden çıkmıştı, bu yüzden eve gidip düğün için geri kalan hazırlıkları halletmesi lazımdı. Jisung, üstüne bir şort ve Minho'ya ait tişört geçirirken Minho'nun hırkalarından birini giyip koşarak aşağı inmiş, evde gezen alfanın sırtına atlamıştı.

"Ben geldim!" Devam etti. "Ve hiç gitmek istemiyorum!"

Minho güldü. "Birkaç gün sonra buradasın bebeğim, sabret."

"Üzücü." Dudaklarını büzüp Minho'nun boynuna bastırmış, oraya öpücük bırakıp Minho'nun sırtında evden çıkmıştı. Beraber arabaya bindiklerinde Minho arabayı bahçeden çıkarıp yola koyuldu, Jisung merakla onun elini tuttu.

"Bir şey soracağım," dedi düşünceyle. "Dün gece, neden mühürlemedin? Yani, bilmiyorum, etrafımdan duyduğum çoğu kişi ilk gecede mühürlendiğini söylemişti."

"Eğer doğamız gereği olmasa asla mühürlemem zaten," deyip açıklamaya başladı Minho, Jisung'un elinin üstünü okşayıp yola odaklandı. "Mühür bana bir insanı malmış gibi göstermeyi anımsatıyor, tabii ki bana ait olman çok güzel bir şey ama bilmiyorum onun bu topluluktaki anlamı sevgiden çok öte 'bakın ben alfayım ve mühürlediğim bir omega var' gibi güç gösterine dönmüş bir vaziyette."

Omuz silkti. "En azından evlenmeden mühürlemek istemedim, bu algıyı aza indirmek için."

"Ya senin o düşünce yapına..." Jisung kırmızı ışıkta durmalarını fırsat bilerek hızla uzanarak sertçe Minho'nun yanağını öptü. "Aşığım, aşığım."

Minho ona gülüp göz kırpmış, "Yaklaş," diyerek ışıkları kontrol etmişti. Jisung geri yaklaştığında başını eğerek dudaklarından bir öpücük çaldı ve yola koyuldu. Birkaç dakika sonra da Jisung'un evinin önünde dururlarken "Bir şey olursa telefonum açık," demişti. "Ben de eve uğrayıp şirkete geçeceğim, Seungmin halletmiştir ama yine de bir bakayım ne alemde işler."

Kafasını salladı. "Kendini çok yorma."

"Sen merak etme."

"Öyle olsun bakalım," deyip son kez onu öpmüş Jisung, ardından da sarılıp arabadan inmişti. Eve girerken Minho da sokaktan ayrıldı, Jisung boş ev ve masanın üstündeki notla güldü, annesi yine kankasındaydı.

Üst kata çıkıp telefonunu şarja takmış, bilgisayarını önüne çekip çiçek taçları sipariş vermişti, düğünden önce Changbin'i gönderip almasını sağlayabilirdi. Kendi kendine bu fikrine gülerken Felix ile konuşup onunla beraber çığlık atmış, Felix'in onu kıstırması ile de Minho ile birlikte olduklarını söylemişti.

Duş almak için üzerini çıkarırken elini kulağına attı ama gelen boşlukla hızla aynaya doğru koştu. Bir küpesi kulağında iken diğeri yoktu, o küpeyi seviyordu. Telaşla evde gezdiği yerlere baktı ama burada yoktu.

Aklına Minho'yu aramak gelirken evde hala küpeyi aramaya devam ediyordu. "Efendim," diyerek telefonu açtı Minho, arabasına doğru ilerliyordu. Jisung ofladı. "Küpemin diğer eşini bulamıyorum, aşkım arabaya bakar mısın, belki orada düşmüştür."

Minho 'aşkım' lafı ile yutkunurken "Bakayım," diyerek arabayı açtı ve Jisung'un tarafına geçip koltuğa, koltuğun kenarlarına baktı dikkatle. "Burada yok," dedi arabayı kapatıp. "Eve bakayım şimdi çıkmadan. Bekle."

Geri eve dönüp üst kata çıkmış, yatak odasında dolaştırmıştı gözleri derken pufun orada parlayan şeyle beraber yere çöktü. Güldü. "Küpen çilek desenliydi değil mi?"

"Evet!" dedi Jisung heyecanla. "Buldun mu?"

"Buldum." deyip giydiği gömleğin cebine attı. "Şirkete geçecektim, uğrar veririm birazdan evde misin?"

"Evdeyim. Bekliyorum!"

"Tamamdır."

Telefonu kapatıp geri evden çıkmış, Jisung da küpenin bulunması sevinci ile duşa girip çıkmıştı. Üzerini giyinip çalan kapı ile aşağı indiğinde arkadaşlarını buldu. Hyunjin alnına patlattı parmakları ile. "Kapıda ağaç olduk."

"Üstümü giyiniyordum, ne yapayım?" dedi alnını ovuşturup. "Mal o, boşver," dedi Changbin ve elindeki abur cuburları kaldırdı. "Uzun zamandır dördümüz eğlenmiyoruz dedik, düğünden önce son bir kaçamak?"

"Evet!" dedi Chan da aldığı içecekleri kaldırıp. Hyunjin de yanında getirdiği saç bandını Jisung'a takarken Jisung "Yaşasın!" deyip kahkaha atmıştı. Kapıyı biraz daha araladığında bahçede bir araba durdu, hepsi oraya dönerken Minho inmiş, gülümseyerek yürümeye başlamıştı.

"Selam," deyip selam verdiğinde Jisung sırıtarak ona sarıldı.

Hyunjin göz kırptı. "Selam yakışıklı, hala seni yatağa atamadım hedef listemdesim."

"Aramıza girme be!" dedi Jisung. Hyunjin ona dil çıkarırken Minho gülüp arkadaşları ile konuşmuş sonra da küpeyi çıkarmıştı. "Bunu getirdim, kaçıyorum şimdi ben Seungmin şirkette kriz geçirmek üzere."

Hyunjin kaşlarını kaldırdı. "Seungmin şirkette mi?"

"Evet."

Elindeki tüm cipsleri bir anda Jisung'un üstüne yığdı, Jisung şokla ona bakarken devam etti. "Artık bende şirketteyim."

Pijamaları ile ilerleyip Minho'nun arabasına binmiş, tüm hepsi şokla ona bakarken "Yolda at bunu," demişti Chan. Minho güldü. "Galiba öyle yapacağım."

Sonra da onlarla vedalaştı, Changbin ve Chan içeri girerken yalnız kalmaları ile beraber Jisung'a sarılmış, boynundan öpmüştü. "Bu gece uyanık kalacağım büyük bir ihtimalle, dosyalar birikmiş. Canın sıkılırsa ara beni."

"Tamamdır." dedi Jisung. Gülümsedi. "Görüşürüz, çok canını sıkarsa Hyunjin'e para harcattır."

Kıkırdadı. "Öyle yaparım. Gidiyorum şimdi, görüşürüz sevgilim."

"Görüşürüz!" dedi Jisung.

Minho arabasıyla uzaklaşırken arkasından gülerek izlemiş sonra da içeri girmişti. Şimdi eğlence vaktiydi.

***

şirinlerdi 🥺💞

Şimdii, bu hikayede olmasını istediğiniz bir şeyy???

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

insapp, hyunho بواسطة a

قصص الهواة

50.4K 4.8K 10
@meanhoe 12895678903 @hyun_jinnie Bu ne? @meanhoe Telefon numaramı karıştırarak yazdım Numaramı tam çözüp ararsın sen beni bebişim iyi günler. -stray...
2.4K 324 10
Hyunjin her gece ölen sevgilisini çizerdi.. Minific Hyunin
M. بواسطة salvo

قصص الهواة

506 62 4
Ülkenin gündemine oturan sarsıcı cinayetlerin ardında Jisung'un gençlik aşkı Minho vardır.