Crime Scene - KookMin

By Godisjk

20.9K 3.1K 4.5K

❝ Park Jimin ve Jeon Jungkook, bir seri katili yakalaması gereken iki başarılı polisti. ❞ Başlangıç; 09.04.20... More

Tanıtım - İlk Cinayet
Bölüm 1; Ortaklık
Bölüm 2; Bir Saplantı, İki Nefret
Bölüm 3; İlk Şüpheli
Bölüm 4; Birden Fazla Kanıt
Bölüm 5; Arkadaş Değiliz
Bölüm 6; Farklı İşler
Bölüm 7; Önyargı ve Acı
Bölüm 8; İki Yaralı Kalp
Bölüm 9; Tatlı Mı? Cüretkâr Mı?
Bölüm 10; Samimiyet
Bölüm 11; Hedef
Bölüm 12; Yapılan İyilik
Bölüm 13; Gerçek ve Yalan
Bölüm 14; Duygusal İhtiyaç
Bölüm 15; Yoğun Duygular
Bölüm 17; Yakın Arkadaşlar
Bölüm 18; Pişmanlık
Bölüm 19; Güçlü Kal
Bölüm 20; Güven
Bölüm 21; Kabulleniş
Bölüm 22; Seri Katil Kim?
Bölüm 23; Korkusuz Ol
Bölüm 24; Huzursuzluk Hissi
Bölüm 25; Tamamlanmayan Yapboz Parçaları
Bölüm 26; Yenmek Veya Yenilmek

Bölüm 16; İkilem

633 108 216
By Godisjk

Bu bölüm biraz kısa oldu bu yüzden üzgünüm yazmaya fazla vaktim yoktu ve vakit bulunca yazmaya başladım. Diğer bölüm daha uzun yazmaya çalışacağım. Anlayışla karşılamanızı umuyorum.

+55 oy sınırı ve +100 yorum sınırı. İyi okumalar!
🗡

Dudaklarıma yapışan Jungkook ile neye uğradığımı şaşırırken kalbimin hızlı atışlarını kulaklarımda hissediyordum. Sesler kulağımda uğulduyor, beynim sadece Jungkook'un ince dudaklarının dudaklarımın üstünde olduğu gerçeğiyle yüzleşmeye çalışıyordu.

Dudaklarını kıpırdatmaya başlayan beden alt dudaklarımı dudakları arasına alıp emdiği anda gözlerim irileşirken beynim olanları daha yeni sindirmiş ve kendine yavaş yavaş gelmeye başlamıştı.

Bedenimin her iki yanında duran ellerimi sonunda hareket ettirmeyi başardığım anda ellerimi vücutlarımızın arasına koyup onu omuzlarından tutarak geriye ittirdiğim anda ıslak bir sesle dudaklarımdan ayrılan dudaklarla ilk önce onun ince dudaklarına bakıp daha sonra da gözlerinin tam içine bakmıştım.

"Jimin-ah, ben özür dilerim. Seni o adamla görmeye daha fazla dayanamıyorum, biliyorum daha yeni arkadaş olmaya başladık ama ben uzun zamandır..." diyerek sustuğunda ne diyeceğini anlayarak tek elimi sertçe ona doğru kaldırarak susmasını sağladım.

Ben bunu kabul edemezdim. Onu seven birisi ölmüştü. Onun için birisi ölmüştü. Onun haberi olmasa bile benim haberim vardı. Bunu bile bile ona karşı bir şeyler hissedemez ve onunla o tür şeyleri yaşayamazdım. Berbat olan psikolojim onunla birlikte olursam daha kötü olurdu. Bünyem artık o kadar şeyi kaldıramazdı.

"Sus..." diyerek söze başladığım sırada Jungkook bana doğru bir adım atmıştı. Elimi sallayarak bir adım geri çıktım. Gelmemesi lazımdı, bana yaklaşmaması, benden uzak durması gerekiyordu. Onunla artık arama mesafe koyma zamanı gelmişti.

"Daha fazla bir şey söyleme, duymak istemiyorum. Bütün bu olanları unutmuş gibi yapacağım o yüzden sadece işinin başına dön. Benimle daha fazla iş dışında konuşmanı istemiyorum, en azından sen bu tür duygularından kurtulana kadar." diyerek sertçe kestirip attığımda Jungkook'a bakmadım bile. Çünkü biliyordum eğer ona bakarsam söylediklerim yüzünden kırıldığını bakışlarından anlayacaktım.

Bu yüzden ona bakmayacaktım. Bakamazdım ama yine de baktım kırılgan bakışları görmeyi denedim ama yüzündeki gülümsemeyi görünce anladım. O da çok kırılmıştı ve artık onları nasıl saklaması gerektiğini çok iyi biliyordu.

"Neden gülüyorsun?" dediğimde başını yana eğerek gülümsemeye devam ederken cevap verdi tuhaf bir ses tonuyla.

"Reddedilmek hayatımın sonu değil sonuçta. Beni sevmediğini anladım bu sayede ama yine de arkadaşız değil mi?" diye sorduğunda asla yüzündeki gülümsemeyi silmemişti ama ses tonunu kontrol edemediği belliydi. Boğuk ses tonu duygularını açığa çıkartıp hüznünü belli ederken kendimi duygusuz ilan etmek istedim ama zaten duygularım olmayacaktı benim. Çünkü o duyguların oluşmasını engelleyecektim.

Kendi kahvesini alıp benim kahvemi masamda bırakarak kendi masasına geçtiğinde gülerek konuşmaya başladı.

"Ah, kendi odamın olmasını istedim bir an. Seninle farklı yerlerde olduğumuz zaman seni unutamadıysam seni gördüğüm her an dediğini yapmak zor olacak benim için. Bu yüzden bana biraz zaman tanı. Aniden bütün duygularımı söküp atamam ama en azından saklayabilirim. Bu konuda bana güvenebilirsin."

Kalbim acıyla kasıldığında yavaşça sandalyeme otururken başımı salladım o bana bakmaya devam ederken. Boğazımı temizleyerek omuzlarımı dik tuttum ve işime devam etmeye çalıştım ama bu çok zordu. Her an dudaklarımdaki ince dudaklarını düşünürken deli olacağımı hissediyordum.

Hızla ayağa kalkıp kapıya ilerlediğimde çıkmadan hemen önce bilgisinin olması için söylendim. "Lavaboya gideceğim." diyerek kapıyı kapattım ve lavaboların olduğu yere yöneldim. İçeri girdiğim anda kendimi kabinlerden birine atıp klozetin açık kapağını kapatarak üstüne oturdum.

Oturmuş bir halde dizlerimi kendine çekip başımı eğerek saçlarımı çekiştirdim. Zorlanıyordum. Bütün bu olanlar bana o kadar fazlaydı ki daha fazla güçlü kalamayacağımı hissediyordum. Hayır bu bir his değildi, eğer bir şeyler yapmazsam gerçekten güçlü kalamayacaktım.

Gözlerimi kapatıp biraz kabinde kaldım. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama en sonunda başımı kaldırıp dizlerimde duran ellerimden birini dudaklarıma dokundurduğumda gözlerim kapalı gördüğüm sahne onun dudaklarıydı. Alt dudağımı dudaklarının arasına aldığı anı hatırlayınca karnımın içinde tuhaf hisler geliştiğini anladığım anda gözlerimi aniden irice açıp kendime gelmek istercesine kendimi yavaşça tokatlamaya başladım.

Jungkook'un bir an önce toparlanması gerekiyordu. Bu sayede bu düşüncelerden bende kurtulabilirdim. Hayır genç biri de değildim, neden aniden bu hareketleri sergilemeye başlamıştım, o anı aklımdan silmem ve yoluma devam etmem gerekiyordu.

Sonunda kabinden çıkıp lavabolara yönelip elimi yüzümü soğuk suyla yıkadığımda yanımda birkaç kişi daha vardı. Kendi aralarında konuşurlarken sözlerine kulak misafiri oldum.

"Dün kız arkadaşımla buluştum ve onu eve bırakırken öpüştük." dediğinde diğeri merakla konuşmuştu.

"Sadece dudaklarınız mı değdi?" dediğinde sorusu saçma gelirken onların beni görmemesiyle gözlerimi devirdim. Benden yaşça küçük oldukları özel hayatlarını birbirlerine anlatmalarından anlaşılıyordu.

O yaşta ciddiyetsiz birisi yaşadıkları her anı birbirlerine anlatırlardı çünkü.

"Hayır." diyerek sinir bozucu bir şekilde güldüğünde boğazımı temizleyerek bana dönmelerini sağladım.

Bu bir nevi ben sizin üstünüzüm bu yüzden benim yanımda bu tuhaf konuşmaları yapmayın demek oluyordu. Neyse ki onlarda ne söylemek istediğimi anlayıp sustuklarında siyah saç tutamlarımı bir şekle sokmaya çalıştıktan hemen sonra oradan uzaklaşmıştım.

Öpüşme kelimesini bir süre duymak ve görmek istemiyordum, bu yüzden her an asabi olabilir ve birisine çatabilirdim bu konuda. Hayır Jungkook ile olan şey ilk öpücüğüm tabii ki de değildi ama hayatım boyunca duygusuz öpüşmeler yaşamıştım.

Lisede kendimin farkına varıp eşcinsel olduğumu anladığımda 17 yaşındaydım. Annem bu duruma saygı göstermişti babam ise ben küçükken hayatını kaybettiği için o konuda sıkıntı çekmemiştim.

Şimdi ise annemde yoktu yanımda. Tek çocuk olarak sadece ben vardım. Annemi 3 sene önce kalp krizinden kaybetmiştim. Sonuna kadar beni desteklediği için ona her zaman minnettar kalacaktım.

Koridorda ilerlemeye devam ederken eski düşüncelerimden kurtulup ofisime doğru yöneldim. Bütün dertlerim bitmiş gibi bir de bu sorunla uğraşmam ne kadar doğruydu acaba?

Ofise dönüp sandalyeme oturup kapanan bilgisayarımı açarak işle meşgul olmaya devam ettim. Jungkook bana sadece kapıdan içeriye girdiğim an bakmış sonrasında ise bakışlarını tamamen benden çekmişti.

Ne kadar zamandır boş boş oturduğumu bilmiyordum, davalar kapanmıyordu ama herhangi bir ipucu da olmadığından böyle salakça beklemekten başka bir çaremiz kalmıyordu bu yüzden her cinayet sonrası bunu yaşıyordum. Bazı günlerim çok yoğun geçerken bazı günlerim hiç geçmeyecek gibi boş oluyordu.

Mesaimiz bittiğinde oturduğum yerden kalkarken benimle birlikte kalkan Jungkook'a tek kaşımı kaldırarak baktım. Lavabodan döndüğümden beri tuhaf bir şekilde iyi görünüyordu. Dediğim gibi iş dışında benimle konuşmaktan kaçınıyor ve sessiz kalıyordu.

Bu hali garip geliyordu çünkü her an bana sataşan birini bu kadar sessiz görmeye alışkın değildim ama onu kabul de edemezdim. Hayır hem Hee Beol'e hem de kendime büyük bir saygısızlık yapardım. Sırf onun iyi hissetmesi için onu kabul etmem büyük bir saçmalık olurdu.

"Aynı eve gidiyoruz." diyerek büyük bir aydınlanma yaşamamı sağladığında titrek bir nefes alıp gözlerimi kapatarak bunu nasıl unuttuğumu çözmeye çalıştım.

Bugün o kadar iş haricinde kişisel meselelerimle dolu geçmişti ki ruhsal olarak yorulan benliğimi en az iki gün boyunca toparlayamayacağımın bilincindeydim.

"Ben sürerim, anahtarları bana ver." dediğinde ses tonundaki sertlik onu reddetmemi istemediğini dile getirdiğinde elimi cebime atıp anahtarı ona uzatırken elimdeki anahtarı hızla alıp ofisten çıkmıştı.

"Bu ses tonunu kullansaydı büyük bir ihtimalle her dediğini yapabilirdim."

Söylediğim şey beynime ulaştığında gözlerimi irice açarken ne zamandan beri böyle şeyler sevdiğimi sorgulayıp kafama sert olmayacak ama kendime gelmemi sağlayacak şekilde vurdum. Kendime gelmeliydim, kendime gelmem lazımdı.

Ofisten aceleci adımlarla çıkıp otoparka ulaştığımda Jungkook arabanın sürücü koltuğuna binmiş beni bekliyordu. Arabaya bindiğim anda motoru çalıştırıp sürmeye başladığında emniyet kemerini takıp boğazımı temizlerken konuşmaya başladım.

"Jungkook, bugün olanlar için... Fazla ileri gittim, üzgünüm. Senin ne yaşadığını en iyi benim anlamam gerekiyordu ama en son anlayacak kişi olup çıktım. Sana bu kadar sert davranmama gerek yoktu ama ben henüz böyle bir ilişkiye hazır hissetmiyorum. Hayır seninle böyle bir ilişki istemiyorum." dediğimde derin bir nefes aldığını duydum.

Direksiyonu sıkan ellerinde parmak boğumları beyazlamıştı. Biliyordum üstüne fazla gidiyordum ama yine de bu kadarını bilmeye hakkı vardı.

"Neden peki Jimin?" dediğinde ilk defa ciddiydi ses tonu. Samimiyetle ismimi mırıldanmıyor, ses tonunu düz tutmaya özen gösteriyordu. Ses tonundaki acıyı içinde saklıyordu.

Başımı birleştirdiğim ellerime indirirken sessizce mırıldandım. "Bunu sana söyleyemem." dediğimde daha fazla üstelemedi. Bu hareketi benim rahatlamayla derin bir nefes vermeme neden olurken o sonunda konuşmasına devam etti.

"O zaman benden özür dileme. Benimle bir ilişki istemediğini söylerken üzgün durmuyordu, üzgün gelmiyordu ses tonun bu yüzden boşuna üzgünüm deme. Üzgün olmayan biri o kelimeyi kullanınca inanasım gelmiyor." diyerek sustuğunda daha fazla konuşmadım.

Haklıydı ilk başta üzgünüm dedikten sonra onları demem büyük bir saçmalıktı ama biraz da olsa içimdeki pişmanlığı azaltmak istemiştim.

"Bu kelimeyi benim için kullanmıyorsun. Ben üzgün olduğum için değil sen fazla ileriye gittiğin için pişmansın bu yüzden özür dilemek yerine o kadar ileriye gittiğim için pişmanım de bir dahakine. En azından daha gerçekçi olur." dedikten sonra dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni bu kadar iyi tanıyıp içimi okuması garip hissettirmişti.

Bu konuşmadan sonra yolculuk sessiz geçmişti. İkimizde konuşmayı reddetmiş ve bir kenara atmıştık az önceki konuşmamızı. Ne benim ona bu konu hakkında ona cevap verecek bir cesaretim ne de onun beni anlamaya çalışması kalmıştı.

Onun evine vardığımızda şifresini girip yine aynı teknikle küçük bir mendili cebinden çıkarıp ekranı sildi. Evden içeri girdiğimde ona dönmeden benim için hazırladığı odaya ilerlemeden önce sakince konuşmaya çalıştım.

"Burada kalmam senin için iyi olmaz, bu yüzden şimdilik eski evime geri dönüp oradan ev aramaya başlayacağım. Seni daha fazla rahatsız etmek istemiyorum." diyerek ilerleyeceğim sırada bana yakın olan ve arkamda kalan beden bileğimi tutarak adımlarımı durdurmuş ve bileğimdeki eli nazikçe elime ulaşırken sıcak eliyle bana dokunduğu anda soğuk bedenim garip duygulara karışmıştı.

"Hayır, hala tehlikedesin. Beni reddetmiş olman seni tehlikeye atacağım anlamına gelmiyor. İstediğin kadar burada kalabilirsin, ben başımın çaresine bakacağım. Bunun için endişelenme." diyerek birkaç saniye sustu ama hemen sonra derin bir nefes vererek tedirgin bir sesle mırıldandı.

"Seni en yakın arkadaşın olarak da önemseyebilirim Jimin-ah."

Bu ses tonuyla tedirgin konuşması onu gerçekten kıracak olmamdan korktuğu için miydi yoksa gitmemi istemediği için mi bilmiyordum ama onu bu sefer gerçekten üzmek istemedim. Bu yüzden sessizce başımı salladım.

"Gel odanı düzenleyip daha katlanılabilir bir hale sokalım. İşten sonra yapacağımıza söz vermiştik. Sırf aramızdaki kişisel mesele yüzünden sana yardım etmekten vazgeçmek istemiyorum." diyerek iri eli sıcak avuç içiyle elimi tamamen elinin içine almış ve beni odaya sürüklerken onaya uymuştum.

Bana neden bu kadar iyi davrandığını daha yeni anlıyordum. Bana her zaman yardım etmesi, benim için endişelenmesi, kızması, üzülmesi ya da bütün bu duyguları benden saklamaya çalışması... Benim içindi, beni önemsediği için... Arkadaş veya sevdiği için, beni her türlü önemsediğini zaten dile getirmişti ama bunu yapamazdım.

Onu sevmiyordum, Hee Beol'u tamamen unutamamışken onu sevmem garip olurdu ve zaten sevemezdim. Onun sevdiği birisini sevemezdim. Bu ona büyük bir saygısızlık olurdu. Bunu ölmüş birine yapamazdım.

Odaya ulaştığımızda bütün bu saçma düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Dağınık odayı ikimiz bir elden sessizce toplamaya başladık. Fazlalıkları bazanın altına yerleştirip yerleri elektrikli süpürgeyle temizlemesini izledim.

Bana yeni nevresim takımı vermesini ve yine birlikte bu nevresim takımını yorgana geçirmemiz bizi sanki evli çiftler gibi hissettirdiğinde sinirle başımı iki yana salladım. Bunu düşünmem bile saçmalıktı. Böyle şeyler düşünmem akla ve mantığa sığmıyordu.

Onun bana itiraf etmesi ve beni sevdiğini söylemek üzere olmasından dolayıydı bu tür düşünceler. Bu düşüncelerden vazgeçemiyor ve o öpücüğü, itirafı unutacağımı söylesem bile unutamıyordum.

Bir yanım onu düşünmekten vazgeçmiyor diğer yanım ise bunun doğru olmadığını fısıldıyordu kulağıma.

Oda tamamen temiz bir hale geldiğinde Jungkook tam odadan çıkacağı sırada arkası dönük bir şekilde fısıldadı.

"Fazla düşünme, duygularımı saklayacağımı zaten söyledim ama beninle olmamak için bir nedenin varmış gibi hissediyorum bu yüzden duygularımı saklamayı reddedip senin peşinde dolanmaya devam edeceğim. Bu sayede beni istememenin nedenini öğrenebilir ve belki de beni sevmeni sağlayabilirim."

🗡
Bu bölümü kaç kere silip yazdığımı eklemeler yaptığımı tahmin edemezsiniz dlndkdjdn en uygunu bu gibiydi ve böyle bırakma kararı aldım ama yine de çok kararsızım dkndndnd

Sonunda Jungkook açıldı ve ileride de bu tarzının devamını göstereceğim sizlere. Jimin ise fazla kararsız ve Jungkook'a karşı bir şeyler hissetmediğini diretiyor. Bunun sebebi de eğer Jungkook'a karşı bir şeyler hissettiğini kabul ederse daha büyük bir suçluluk duyacağı. İki karakteriminde anlaşılmasına ihtiyacım var, onları güzelce birleştireceğim bu yüzden sabırlı olalım hepimiz ehehe

Ya çok güzel açıklıyorum karakterlerimi ben işte ya dlndkxnd

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Diğer bölümde görüşmek dileğiyle!

Continue Reading

You'll Also Like

59.2K 3K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
208K 20.8K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
12.1M 587K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
27K 1.2K 38
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...