Crime Scene - KookMin

By Godisjk

20.8K 3.1K 4.5K

❝ Park Jimin ve Jeon Jungkook, bir seri katili yakalaması gereken iki başarılı polisti. ❞ Başlangıç; 09.04.20... More

Tanıtım - İlk Cinayet
Bölüm 1; Ortaklık
Bölüm 2; Bir Saplantı, İki Nefret
Bölüm 3; İlk Şüpheli
Bölüm 4; Birden Fazla Kanıt
Bölüm 5; Arkadaş Değiliz
Bölüm 6; Farklı İşler
Bölüm 7; Önyargı ve Acı
Bölüm 8; İki Yaralı Kalp
Bölüm 9; Tatlı Mı? Cüretkâr Mı?
Bölüm 10; Samimiyet
Bölüm 11; Hedef
Bölüm 12; Yapılan İyilik
Bölüm 13; Gerçek ve Yalan
Bölüm 14; Duygusal İhtiyaç
Bölüm 16; İkilem
Bölüm 17; Yakın Arkadaşlar
Bölüm 18; Pişmanlık
Bölüm 19; Güçlü Kal
Bölüm 20; Güven
Bölüm 21; Kabulleniş
Bölüm 22; Seri Katil Kim?
Bölüm 23; Korkusuz Ol
Bölüm 24; Huzursuzluk Hissi
Bölüm 25; Tamamlanmayan Yapboz Parçaları
Bölüm 26; Yenmek Veya Yenilmek

Bölüm 15; Yoğun Duygular

762 117 272
By Godisjk

Huhuuuu yine ben geldim eheh. Sınır geçmese ne yazar, ben ne yapıp edip sizlerden enerji ve kendimdende ilham alıp buraya geliyorum yani beni sevin ehehe

+60 oy sınır ve +150 yorum sınırı. Azıcık azıcık oyları arttırmaya başlayacağım haberiniz olsun. Umarım sınırları geçersiniz!

Ve 3K okunma için çok teşekkür ederim umarım daha fazla büyürüzzzz! 💖
🗡

Jungkook'un evine gitmiş üçlü koltuklarından birine otururken ayrı olan mutfaktan dışarı gelip açık olan kapıdan elinde bir içecekle yanıma ulaşıp üçlü koltuğun yan tarafında kalan tekli koltuğa otururken sessizce kendime gelmemi beklemiştik.

İçeceğimden bir yudum alıp nefes alıp vermeye çalıştım ama boğazımda koca bir yumruk oturmuştu sanki. İçemiyor, nefes alamıyor ve konuşursam ağlayacak gibi hissediyordum.

Jungkook'u aradığımda ses tonumdaki çaresizliği duymuş ve hemen bana nerede olduğumu sormuştu. Evinin önünde beklediğimi söylediğimde ise birkaç dakika içinde üstünde eşofmanı ve tişörtüyle beni evine sokmuştu. 10 katlı apartmanda dairesi 6. kattaydı ve bu yüzden dairesine birkaç dakika içinde ulaşmıştık. Burada olduğumdan beri iki saate yakın zaman geçmişti ama tek bir şey konuşacak cesareti bulamamıştım.

"Ne olduğunu anlatmak ister misin?" dediğinde ses tonundaki naziklik benim yutkunmama ama başarısız olmama neden olduğunda sızlanmak istedim ama bunu yapamazdım. Bu yüzden sesim titrese bile sonunda ona cevap vermeye çalıştım.

"Ben... eve gittiğimde kapım açıktı. Hırsız girdiğini düşünüp içeriye girdim." dediğimde Jungkook'un sert bakışlarıyla karşılaştım sanki az önce anlatmam için nazik davranan o değil gibiydi.

"Böyle durumlarda her ne kadar polis olsan bile polisi araman gerektiğini düşünmen lazımdı." dediğinde bakışlarımı birleştirdiğim ellerime indirip onun sözlerine cevap vermeyi göze alamadan devam ettim diyeceğim şeylere. Çünkü buna cevap verip eve hırsız değilde seri katilin girdiğini söylediğim an az önce sinirlendiği şeye ondan daha çok sinirlenecekti.

"Eve hırsız girmemiş Jungkook, eve aradığımız seri katil girmiş ve bana not bırakmış. Evimi, ne yaptığımı, nerede yaşadığımı,kimlerle muhattap olduğumu biliyor ama yine de bana bir şey yapmıyor. Onunla çok ilgilendiğim için benim peşimde olduğunu söyledi. Benimle resmen oyun oynuyor." dediğimde sesim sonlara doğru yüksek çıkmıştı.

Bu çıkışımla birlikte sinirleneceğini tahmin ettiğim bedenin göz ucuyla oturduğu yerden kalktığını görünce bakışlarımı ona doğrultup ne yaptığını anlamaya çalışır bir şekilde ona baktım. Birleştirdiğim ellerimi iki eli arasına alıp sıcak avuç içleriyle endişeli halim yüzünden üşüyen ellerimi ısıttığında yumuşayan bakışlarıyla tam olarak gözlerimin içine baktığını gördüm.

"Tamam, anlıyorum seni Jimin-ah. Senden ilk önce sakin olmanı istiyorum. İlk önce seni takip eden birisi olduğu kesin o yüzden sadece birkaç dakika bekle ve sonra polisi arayıp birlikte evine gideceğiz. İpucu bulduğumuzda kesinlikle yakalanacak. Sadece söyle bana el yazısı daha önce yazılan el yazılarına benziyor muydu?" dediğinde başımı iki yana sallarken konuşmaya başladım.

Cebimdeki kağıt parçasını onun bu sözlerinden sonra hisseder gibi olduğumda çok geçmeden titreyen sesimle ona cevap verdim ellerimi iri ellerinin arasından çekmeden. Sanki ellerimi çektiğim anda var olan azıcık güvenimde yok olup gidecekmiş gibi hissediyordum.

"Hayır, bu sefer ki el yazısı Hoseok-ssi'nin el yazısından daha anlaşılırdı yazış şekli tuhaftı ama güzeldi diğerlerine benzemiyordu." dediğimde Jungkook başını sallayıp oturduğu yerden aniden ayağa kalkarken ellerimi bırakması bende boşluk hissi yarattığında bunu düşünmemeye çalışıp elimi cebime attım ve küçük not kağıdını önümdeki orta boy sehpaya koyup kulağında duran telefonu, karşısındaki kişiyle sinirle konuşmasına şahit olmuştum. Kaşları çatılmış, bakışları sinirli bir şekilde duvara bakarken hareketlerim onun dikkatini çekmiş gibi çatılmış kaşlarıyla ilk önce bana daha sonra da küçük not kağıdına çevirdiğinde ellerim hâlâ titremeye devam ediyordu.

Polisi arayıp benim evimin adresini verdiğinde hâlâ oturduğum yerde öylece duruyordum. Jungkook tek kaşını kaldırıp  telefonla konuşmasını sonlandırıp tekrar önümde diz çöktüğünde tek eliyle not kağıdını eline almış diğer eliyle de elimi büyük avucu arasına alıp beni oturduğum yerden kaldırarak çantamı kenara koymuştu.  Notta yazanları okuduğunda tekrar sinirlenmeye başladığına şahit olmuştum ama bunun yanında bakışları bana çıkarken yüzünde gurur dolu bir bakışta vardı, ufacıktı ama bunu bütün bedenimde hissetmiştim. Tekrar not kağıdına baktığında çatılan kaşlarıyla notu cebine aceleyle atmış ve dairesinden çıkarken asansöre ilerleyip beni de peşinden sürüklemişti.

"Bu not kağıdını alarak iyi yapmışsın, şimdi önceliğimiz bunu analiz ettirmek olacak." dedikten sonra bakışları tekrar beni bulduğunda endişeli ifadesi biraz da olsa azalmış gururlu bakışlarla bana bakmaya başlamıştı. Gerçekten ben bile bir an için korkudan bu notu almayı bile aklıma zor getirmişken onun bakışları garip bir şekilde bana güven ve cesaret veriyordu.

"Seni burada tek bırakamam, seni takip eden birileri varsa çoktan buraya geldiğini öğrenmiştir bu yüzden benimle birlikte o eve geliyorsun." dediğinde asansöre binerken sadece başımı sallayabildim.

8 yıldır polistim ama neden böylesine korkmam gerekiyordu ki? Korkmak istemiyordum ve cesur olup o seri katille savaşmak için her şeyi yapardım. Bu düşünceyle hareket ederek omuzlarımı dikleştirdim ve titrek nefeslerimi düzenlemeye başladım.

Elimi Jungkook'un iri eli arasından çıkartıp konuşmaya başladım. "Ben kendim yürüyebilirim. Silahını elinde tut ve sözümden dışarı çıkma. Birlikte hareket etmemiz lazım." dediğimde Jungkook sırıtarak bana baktı. Bu seferki sırıtışı alaydan uzak gurur duyan bir ifade gibiydi. Benim her güçlü hareketim onun gurur duyan bakışlarla bana bakmasına sebep olurken kendime biraz daha cesaret verdim. Bununla birlikte özgüvenim tekrar eski haline gelirken asansörden hızla indik ve apartmanın dışına kafamı uzatarak etrafa baktım.

Sokak lambasının aydınlattığı lambalara bakarken diğer kalan yerler zifiri karanlıktı. Bu yüzden dikkatli bir şekilde elimi belimden çektim. Silahımı çıkarmaya gerek yoktu.

Kendimi dışarıya attığım an Jungkook arkamdan gelmiş ve bileğimi tutarak ilerlememi engellerken söylenmişti.

"Evet korkmuyorsun ama burada hedef sensin bu yüzden bir kere söz dinle ve arkama geç ki seni koruyabileyim." dediğinde hayır diyeceğim sırada ısrarlı bakışlarla bana bakması gözlerimi devirerek beni arkasına almasına izin verdikten sonra hastalıklı bir birey gibi arkama, sağıma ve soluma bakıp durmuştum yol boyunca.

Eve ulaştığımıza 2. Kata geldiğimizde birkaç saniye sonra polis siren sesleri apartmanımın önünde durduğunda biz aralık kapıdan tedirginlikle içeriye bakmaya çalıştım.

Aniden bir istekle kapıyı hızla açarak içeri girdiğimde ilk girdiğim zamanki gibi değildi hiçbir şey. Her şey tam olarak düzenli ve temizdi. Her şey sanki yolculuğa çıkmadan önce bıraktığım gibiydi.

Şaşkınlıkla etrafa bakarken etrafımda döndüm. Böyle bir şeyin olabilmesi imkansızken sinir krizi geçirmemek için kendimi zor tutuyordum.

Etrafı temizleyip gitmişti. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Beni hastalıklı birisi olarak göstermek istiyordu. Beni delirtmek istiyordu. Herkese deli olduğumu düşünmelerini istiyordu. İşte an yapabildiğim en akıllıca şeyi yaptığımı tekrar düşündüm. O benim korkup notu bu evin içinde bırakacağımı düşünürken ben o notu yanıma almıştım. Beni delirmiş olarak göstermezdi. Bunu başaramayacaktı.

"Jimin-ah..." diyerek söze başlayan Jungkook ile hızla ona dönerek notu ona göstermeme rağmen belki bana inanmaz diye çaresiz bir ses tonuyla onu kendime inandırmaya çalışır bir ifadeye bürünüp konuşmaya başladım.

"Jungkook... Gerçekten evdeydi, o evime girmişti, evimi dağıtmış bir şey aramıştı, notu sana zaten gösterdim. sana geldiğimde evime tekrar girmiş, düzenlemiş. Doğruyu söylüyorum." dediğimde bacaklarım güçsüzleşirken evin içine birkaç polisin girdiğini duydum.

Yere yığılmamak için kendimi zor tutarken Jungkook sadece iki yanımda yanıma gelip sanki yere düşeceğimi anlamış gibi kollarının birini sırtımdan diğerini de kalçamın hemen altından geçirip tek hamlede kucağına alırken güçlü kalmaya çalıştım.

Diğer polis arkadaşlarım beni görmesin diye yüzümü gizlerken başımı onun boynuna gömerken Jungkook'un sesini duymuştum. Şu an gerçekten sinirden ağlamamak için kendimi fazlasıyla sıkıyordum. Bağırmak,kızmak, öfkemi bir şekilde atmak istiyordum.

"Yanlış ihbar, merkeze geri dönebilirsiniz çocuklar." dediğinde bana inanmadığını anlayıp onlar gittikten sonra burnumu çekerken konuşmuştum.

"Jungkook bırak." dediğimde beni bırakmamak için daha sıkı tutarken kollarında hareketlenmeye başladım. Kısa bir süre sonra kendimi onun kollarından kurtardığımda ben üçlü koltuğa oturduğumda Jungkook sessizce gitmiş dış kapının  kapanma sesi gelmişti ve ben onun gittiğini düşünüp üzülürken o geri gelmiş, tam yanıma otururken bedenini bana dönmüştü.

"Bana inanmıyorsun, delirdiğimi düşünüyor-" diyeceğim sırada o konuşmuştu.

"Sana inanıyorum Jimin-ah."

"Polisleri de bana inanmadığın için gönderdin. Ben deli değilim, bana inanmalı-" dediğimde az önceki sözleri tam olarak beynime yerleştiğinde daha yeni o ses tonunun güven vericiliğini anlıyordum.

"Bana inanıyor musun?" diye emin olmak için sorduğumda buruk bir gülümseme yüzüne yerleştirdikten sonra tekrar konuşmaya başladı.

"Evet sana inanıyorum Jimin-ah. Hem o notu bile bana gösterdin. Buna rağmen nasıl sana inanmam? Seri katil seninle oyun oynuyor bu yüzden o tepkiyi vermek zorundaydım. Sana inanmıyormuş gibi yapmam lazımdı çünkü bu işte tek başına olduğunu düşünmüyorum. Merkezde casusluk yapan birisi var, hatta bu sayede bütün işlerini halledebiliyor. Suç ortağı diyemem ama kesinlikle birisi ona senin hakkında bilgiler veriyor. Buna eminim."

Söyledikleri şaşkınlıkla onu dinlememi sağladığında bana inanması beni rahatlatmıştı bu yüzden rahat bir nefes verirken onun düşüncelerine ortak olmak isteyerek konuştum.

"O zaman yazılan o notu ne yapacağız? Onu öylece analize veremeyiz bu çok riskli olur. Kimin casus olduğunu bile bilmiyoruz." dediğimde söylediklerimi anında onaylarken düşünceli bir şekilde eli çenesine gidip her zaman yaptığı gibi düşünürken eliyle çenesini iki kez kaşıdığından diğer eli bacaklarında ritmik bir hareketle bacağına parmaklarını vuruyordu.

"Pekisenin şüphelendiğin birileri var mı? Merkezde benim etrafımda olan pek çok kişi var hangisi olduğunu nasıl anlayabiliriz ki." dediğimde onun cevap vermeyeceğini anlayıp tekrar konuşmamla Jungkook düşünceli bir hareketle başını salladı. 

"Kim olduğunu henüz bilmiyorum tam olarak bu yüzden daha dikkatli olmalıyız, o not kağıdını da güzelce bir yere sakla ve kopyala, şimdilik analiz yaptıramayız bu yüzden en azından güvenli bir yerde durması lazım. O yazı stilini asla aklından çıkarma. Analiz edemeyiz bu sebeple onu yazısından bulmaya çalışacağız ama ilk önceliğimiz senin yeni bir eve taşınman olacak."  dediğinde ilk başta ona katılırken diğerinde sitem ettim.

"Hayır taşınmayacağım.  O tekrar buraya gelecekse benim ondan kaçma gibi bir imkanım yok. Onu kovalayan benim ve sırf benim peşimde diye bir anda kovalanan ben olamam." diyerek gitmeyeceğimi belirttiğimde Jungkook elini yumruk yaparak kafama sert olmayacak şekilde vurduğunda sızlayan kafamı tutarak kaşlarım çatık bir şekilde ona baktım.

"Ne yapıyorsun ya?!" dediğimde kızgın çıkan ses tonumu ayarlayamadan konuşmamdan hiç etkilenmemiş umursamaz bir ses tonuyla mırıldanmıştı.

"Kafanın çalışması için bir tane vurdum başka türlü çalışacağı yoktu." dediğinde gözlerimi devirerek kafamı ovalamaya devam ettim.

"Anlık salaklığı bir kenara bırak, sen her zaman akıllı seçimler yapan bir insansın. Şu anda onu yakalamanın hırsıyla dolup taştığını biliyorum ama şimdi sırası değil. Apartmanındaki güvenlik kameraları bile çalışmıyor ve güvenlik memuru yok. Polissin ama maaşın az mı senin? Ne bu fakirlik?" dediğinde gözlerimi kısarak ona bakmaya başladım ama bir yandan da diğer söyleyeceklerini dikkatle dinliyordum.

"Onun oyununa oyunla karşılık vermemiz lazım bu yüzden ilk iş yeni bir ev bulacağım sana. Bu yüzden birkaç gün bende kalıyorsun." dediğinde itiraz etmeme fırsat bile vermeden tekrar sözümü kesti.

"Bir bavul hazırla ve bütün önemli eşyalarını içine at. Geri geldiğimizde ev eşyalarını bir kamyonete atıp yeni evine gideceksin." diyerek sert ses tonuyla benim konuşmama izin vermediğini belirttiğinde sırf izin vermediği için inatla konuştum.

"Salak mısın? Ne bu emrivaki tavırlar? Senin sözünü dinleyeceğimi falan mı sandın?" dediğimde bakışları sertleşirken kalbimin teklediğini hissettim, onun bakışları korkutucu değildi ama bu hareketleri beden beni böyle hissettiriyordu emin değildim bu yüzden daha fazla konuyu uzatmadan boğazımı temizleyerek cümleme devam ettim.

"Ben gidip bavulumu hazırlayayım. Biraz bekle sen." diyerek u dönüşü yaptığımda kendi salaklığım yüzüme vurmuştu. Keşke o an sessiz kalıp dediğini yapsaymışımda konuşup rezil olmasaymışım.

Bir saate yakın bir zaman dilimi sonunda bavulumu hazırladığımda onu salona kadar taşıyıp kenara bıraktım. Jungkook televizyondaki bakışlarını bana yönelttiğinde benim evimde kendi eviymiş gibi bu kadar rahat davranması garip gelmişti.

Yavaş yavaş ruhsal olarak toparlandığımı hissederken Jungkook televizyonu kapatmış ve ayağa kalkarken ellerini çırparak konuşmuştu.

"Hadi evime gidelim artık." diyerek benim taşıdığım bavulu elimden aldıktan sonra tekerleklerini sürükleyerek dışarı çıkarmıştı.

Bende dışarı çıkmadan önce evimin ve arabamın anahtarlarını alarak ayakkabılarımla birlikte dışarı çıkmıştım.

Apartmanın önünde beni bekleyen bedenle arabamın kapısını açıp bavulu arabaya koymasına izin vermiş ve o arada bende sürücü koltuğuna geçerken Jungkook'un yolcu koltuğuna bindiği anda arabayı çalıştırmıştım.

Sakince arabayı sürmem şaşırtmış olacak ki meraklı bir ses tonuyla mırıldanmıştı. "Stresini ve öfkeni çok iyi yönetiyorsun Jimin-ah." dediğinde gözlerimi kısa bir süreliğine ona yöneltip tekrar yola odaklanırken fısıldamıştım.

"Zamanımı iyi değerlendiriyorum diyelim, bu sayede delirmekten kurtarıyorum kendimi. Sonuçta cinayetlerle uğraşmak akıl sağlığımıza zarar veriyor, bende bu işlerle uğraşmadan önce eğitimlerden geçip cinayetlerin başında olabildim." dediğimde başını sallayarak anladığını belirtti.

Aklımda kalan evdeki polislerin gitmesini neden istediği aklıma gelirken söylendim. Her ne kadar açıklamış olsa da belki bir ipucu bulabilirdik.

"Neden polisleri gönderdin? En azından belki parmak izi bulabilirdik." dediğimde Jungkook başını iki yana sallarken mırıldandı.

"Hayır bulunacağını düşünmüyorum çünkü eve giren seri katilin ta kendisi ise bize bir ipucu bırakmaz. Yaptığı davranış ise tam olarak evine giren kişinin seri katil olduğunu belirtiyor yoksa evi düzenli bırakmaz." dediğinde ona katıldığımı belli edercesine başımı salladım.

"Bu arada büyük bir ihtimalle evi düzenlerken yazdığı notu da almaya geri gelmiştir diye düşünüyorum. Notun sende olduğunu biliyor herhangi bir şey yapamayacağını düşünse bile artık yazısını bildiğin için seni rahat bırakmaz bu yüzden her zaman olduğundan daha dikkatli olmalısın." diyerek benim suskunluğumdan yararlanıp cümlesine devam ettiğinde başımı anladığımı belirtircesine tekrar olumlu anlamda salladım. Bakışlaeı kısa bir an için bana dokunup tekrar önüne döndüğünde anladığımdan emin olmak istediğini biliyordum.

Evine birkaç dakika içince geldiğimizde zemin katta asansörü bekleyip içeri girdik sonunda asansör 6. katta durduğunda asansörün içinden çıkıp şifreyi girerek dairesinin kapısını açtıktan hemen sonra ekranı ufak bir bezle silmişti.

Şifresini görmemiştim ama neden bezle ekranı sildiğini anladığımda zekasına hayran kaldım. Hırsızların şifreyi parmak izi yoluyla bulmalarını engellemek için bunu yapıyordu.

Apartmanın içine girmeden önce de dışında güvenlik kameralarını ve binanın içinde iki ayrı yerde de bulunan kameralar görmüştüm. Burası gerçekten benim evime göre gayet güvenliydi ama hep onun yanında kalamazdım bu yüzden bir an önce güvenlikli bir ev bulup buradan ayrılmam lazımdı.

İçeri girdiğimizde bavulu dış kapının yan tarafında bırakıp benim girmemi bekledi. Ayakkabılarımı çıkartıp içeri sakince girdiğimde Jungkook dış kapıyı kapattı.

"Evim güvenli şimdilik rahat edebilirsin. Ben arabanı birkaç apartman ileriye park edip geleceğim. Arabanın plakasını biliyorsa seni tamamen güvene almak zorundayım. Salonda bekle. Birkaç dakika içinde geleceğim."

Başımı sallayıp onun tekrar kapıyı açarak gideceği sırada bana bakmış ve söylenmişti.

"Bu arada lazım olur diye söylüyorum. Evin şifresi '1306'. Bir şey içmek istersen buzdolabından çekinmeden al, beni beklemene gerek yok." demiş ve hemen ardından kapıyı kapatıp gitmişti.

Jungkook'un bu kadar nazik ve düşünceli olması benim beyin fonksiyonlarımın durmasına sebep oluyordu ve işte sırf bu yüzden o gitse bile kapanan kapıya bakmaya devam etmiştim.

Saçmaydı biliyordum ama yine de en ufak hareketinde bile kalbim hızlanıyor ve kulaklarım kızarıyordu. Neyseki saçlarım uzun olduğu için o bunu fark etmiyordu, fark etse anında benimle dalga geçecek kapasitedeydi.

En sonunda kendime gelmek istercesine başımı iki yana sallayıp düşünmeyi bıraktım. Adımlarımı salona yöneltip onun benim evimde rahat olduğu gibi bende onun evinde rahat olmaya çalıştım ama kasılan bedenim buna izin vermiyordu. Rahatsızlığım hat safhadaydı ve birkaç gün boyunca rahat edemeyeceğim kesinleşmişti.

Yine de o geldiğinde rahatsız görünmemek için kumandaya uzanıp televizyonu açtım. Karşıma çıkan filmi seyretmeye dalmışken açılan kısa süre sonra tekrar kapanan ve kilitlenen kapıyla endişeyle gelen kişiye baktım.

Jungkook'u bavulla birlikte içeri girerken gördüğümde derin bir nefes verdim. Jungkook adımlarını salona atıp söylendi. "Kapıyı senin güvenliğin için ne olur ne olmaz diye kilitledim. İstersen kilidi kaldırabilirim." diye bana sorduğunda başımı iki yana sallarken konuşmaya başladım.

"Kaldırmana gerek yok. Kendimi böyle daha güvende hissediyorum." dediğimde beni onaylarcasına başını salladığında sözlerine devam etti.

"Gel sana odanı göstereyim. Yorgunsundur. Ben o odayı kiler gibi kullanıyordum ama eskiden kullandığım tekli yatağı atmamam iyi olmuş. Bu gecelik orada yat yarın işten gelince düzenlemeye başlarız." dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.

Yatak olması bile benim için bir mucizeyken bir de ayrı oda olması beni mutlu etmişti. En azından onu gece uyandığımda rahatsız etmeyecektim.

"Ne olur ne olmaz diye kapını da kilitle. Pencerede kilit var inin rahat edebilir zaten altıncı kattayız ama kendini güvende hissetmen için söylemek istedim. Güvenlik kameraları ve kilitler olsa bile neler yapabileceğini bilmiyoruz bu yüzden başının ucunda silahını tut. Acil numaralara da polisi ekle. Tamam mı?" diyerek burnumun ucuna işaret parmağıyla dokunduktan sonra sırıtmıştı.

Onun bu hareketine elini ittirip hafif dokunuşuyla birlikte gıdıklanan burnumu ovuştururken söylenmiştim.

"Küçük çocuk değilim Jungkook. Olmadı gel bir de yanımda yat tam olsun." dediğimde Jungkook muzip bir sırıtışla bana baktıktan sonra alayla üstüme gelirken koridorda kalan bedenimi köşeye sıkıştırdıktan sonra mırıldandı.

"İstersen neden olmasın?" diyerek eli çeneme ulaştığında homurdanarak çenemde nazikçe duran elini ittirirken gözlerimi devirerek konuştum.

"İşin gücün eğlenmek. Bir gün de beni ciddiye al." dediğimde gülerek geriye çekildikten sonra söylendi.

"İlk başta beni alaya alan ve yanında yatmamı isteyen sendin Jimin-ah." dediğinde gözlerim sinirden irileşirken öfkeyle nefes alıp verdim.

"Onda ciddi değildim ben Jungkook." dediğimde başını onaylarcasına sallayarak sırıtmaya devam ederken mırıldanmıştı.

"Ben de onu diyorum zaten beni ciddiye al diyorsun ama sen beni ciddiye almıyorsun bu yüzden alayına alayla karşılık verip beni anlamanı sağlıyorum." diyerek beni susturduğunda dişlerimi sıktım. Bu adam başıma belaydı resmen!

"Odamı göster artık Jungkook. Yoruldum." dediğimde uyumayacağımı bilsem bile yorulduğum için söylenmiştim. Bugün bütün bu olanlar bana fazla gelmişti ve ruhen bunları artık kaldıramayacak durumdaydım.

Koridorda ilerleyip soldaki iki kapıdan öndekini açıp konuşmaya başladı.

"Burası senin odan şimdilik sadece uyu, dediğim gibi yarın hallederiz. Sağ tarafta ilerideki kapı banyo ve odanın hemen yan tarafında da benim odam var. Bir şey olursa seslenirsin. İyi geceler Jimin-ah."

Sonrasında ise beni odada tek başıma bırakıp kendi odasına girmeden hemen önce bana gülümsemiş ve kapısını kapatmıştı. Ben ise kirli olmayan ama temiz de olmayan yatağı biraz temizledikten sonra temiz olduğunu düşünerek uzanmış ve yorgun bedenimin biraz sızmasına izin vermiştim.

Bakalım bu gece kaç saat uyuyacaktım.

🗡

Merkezde bilgisayarımdan güvenlik kameralarını incelerken saat öğleni geçmişti. Jungkook kendisine ve bana kahve almak için ofisten çıkmıştı.

Gerçekten kendi ofisimde olmak kadar rahat bir işim yoktu. Geldiğimiz gibi amirimize durumu özetleyerek bilgi vermiş ve Jung Hoseok'un kayıp ihbarını telsiz yoluyla polislere haber vermiştik.

Sabah Jungkook ile kahvaltımızı yapmıştık, tabii ben sadece buraya 2 saat uykuyla gelmiştim yine. Dün geceki olaylar bende etki yarattığı için gürültülü bir şekilde uyansam bile Jungkook sesime uyanmadığı için şanslıydım. Büyük bir ihtimalle çok yorulduğu ve gecenin bir yarısı benimle uğraştığı için derin bir uykuya dalmıştı.

Kapım çaldığında bilgisayardan başımı kaldırıp gelen kişiye baktım. Ha Na elindeki dosyalarla birlikte kapının önünde dururken elimle içeri gelmesini söyledim. İçeri girip dosyaları bana uzattıktan hemen sonra konuşmaya başladı.

"Kim Taehyung-ssi isteğiniz üzerine merkeze geldi Bay Park. Müsaitseniz içeri alacağım." dediğinde başımı onaylayarak salladıktan sonra mırıldandım.

"Tabii içeri gelsin." diyerek Ha Na'nın ofisten ayrılmasını izledim. Her ne kadar birkaç gün önceden gelmesini istediğim halde şimdi gelse de iyi olmuştu. Onunla biraz daha konuşup bir şey bilip bilmediği hakkında sorular sorabilirdim. Büyük ihtimalle Bay Kim bu sabah gelmiş olabilirdi işinden.

Bay Kim içeri girdiği anda ayağa kalktım. Siyah saçları, esmer teni ve üzerindeki sarı kısa kollu gömleği ve mavi dar, kot pantolonuyla tam karşımda durduğunda elimi uzatıp yüzümdeki nazik tebessümümle selam verdim.

İri esmer eli elimi tuttuğu anda gülümseyerek konuşmaya başladı. "Bay Park, buraya tekrar gelmeyi beklemiyordum." dediğinde aniden konuya girmesine karşılık olarak elimi geri çekerken oturmasını işaret edip söylendim.

"Sizi tekrar rahatsız ettiğim için kusura bakmayın lütfen ama birkaç bilgi paylaşımı yapmak için sizi buraya çağırmıştım. Üzgünce dile getirmek zorunda kalırsam bu olayda tek şüpheli tek siz olduğunuz için bize yardım etmenizi istiyorum. Polisle işbirliği yapabilir misiniz acaba?" dediğimde Bay Kim birkaç saniye anlamaz bir ifadeyle yüzüme baksa bile sonunda dediklerimi düşünmüş olacak ki yüzüne bir gülümseme kondurup mırıldanmıştı.

"Tabii, polisle işbirliği yapmaktan çok mutlu olurum. Acaba hangi konuda yardımımı istiyorsunuz?" dediğinde çekmecemdeki ses kayıt cihazını çıkartıp Bay Min'in sorgu kayıtlarını bilgisayardan açıp başlatmadan hemen önce konuşmaya başladım.

"Size iki ses dinleteceğim. Bu iki sesten hangisinin katilin sesi veya onun sesine yakın olabileceğini söylerseniz çok sevinirim. Eğer katilin sesi bu ikisinden biri değilse bana kesinlikle söyleyin." dedikten sonra ilk önce Bay Min'in sesini açıp dinletmiştim. Gerçekten son ana kadar dikkatle dinledikten sonra biraz düşünmüş ve konuşmaya başlamıştı.

"Hayır bu kişinin sesi biraz ağzının içinden konuşuyormuş gibi çıkıyor açıkçası, sarhoş gibi mi demeliyim yoksa? Bu değil. Katilin ses tonu boğazdan geliyordu diye hatırlıyorum." dediğinde başımı sallayarak kayıtı kapatmış ve cihazı çalıştırarak onu dinletmeye başlamadan önce konuştum.

"Peki bu ses size tanıdık geliyor mu?"

Bay Kim bu kayıdı da tamamen dinledikten sonra düşünceli bir sesle mırıldandı.  "Bu kişinin ses tonunda gerçekten bir netlik var ama ilk sorguda da dediğim gibi katilin ses tonu boğazından geliyordu bu yüzden bu kişi de değil." dediğinde gözlerimi yorgunlukla kapatıp açtım. Bütün bu işlerle uğraşmak ama hiçbir sonuç elde edememek beni gerçekten çok yoruyordu.

Bay Kim birkaç saniye dudaklarını büzüp bir şey düşünüyormuş gibi kaşlarını çattığında aklına önemli bir şey gelmiş gibi konuşmaya başladı.

Elleri heyecanla havaya kalkarken yüzünde neşeli bir ifade vardı.

"Ah şimdi düşününce sesinin neden boğazdan çıktığını anlıyor gibiyim. Bir cihaz kullanıyor gibiydi. Onunla sesini değiştirdiği şimdi aklımda daha çok netleşti. Ses değiştirici cihaz kullanıyordu." dediğinde aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama en sonunda kaşlarım şüpheyle çatıldı ve gözlerimi kısarak Bay Kim'e baktım. Yine de ona bunun nedenini sormadım birdenbire ifadesini değiştirmesi garibime gitse de ona bir şey belli etmemek için yüzüme yalancı bir gülümseme ekleyip oturduğum yerden kalkıp karşısında durdum.

Benimle birlikte ayağa kalkan bedene kısa bir bakış atıp aniden ellerini iki elimle tutarak yalancı bir sevinçle ve heyecanla konuşmaya başladım.

"Bütün bu yardımlarınız içim çok teşekkür ederim Bay Kim. Bu iyiliğinizi asla unutmayacağım, eğer aklınıza başka şeyler gelirse beni aramaktan asla çekinmeyin, telefon numaramı polis arkadaşlarımdan alabilirsiniz. Başka bir şey olursa bende size haber vereceğim." dediğimde Bay Kim şaşkınlıkla birleşen ellerimize bakmış ve bakışları bana dönerlen bir kez daha gülümsemiş ve nazik bir ses tonuyla konuşmuştu.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa tabii ki bende yardım etmekten mutluluk duyarım ve katil hakkında aklıma başka bir şeyler gelirse mutlaka söyleyeceğim." dediğinde ona gülümsedikten sonra söylenmiştim.

"Her şey için tekrar teşekkür ederiz Bay Kim." dediğimde başını salladıktan sonra neşeyle konuşmuştu.

"Bu kadar resmi olmanıza gerek yok. İsmimle hitap edebilirsiniz sonuçta aynı yaştayız zaten." dediğinde başımı salladım. Samimiyeti gerçek gibiydi ama yine de onunla tam olarak yakın olabileceğimi düşünmediğim için kafamı sallarken mırıldandım.

"Nazik teklifinizi tabii ki de kabul edebilirim fakat iş ile özel hayatımı birbirine karıştırmayı sevmiyorum. Yani iş yerinden harici bir zamanda tekrar buluşursak bu teklifinizi kabul edebilirim." dediğimde yüzündeki neşe solarken umutsuzca başını sallamıştı. Dışarda buluşabileceğimize inancı sıfırdı ve bende bu yüzden öyle söylemiştim zaten. Kırmak istemiyordum ama çok yakın olmakta istemiyordum. Bu yüzden en iyisinin bu olduğunu düşünmüştüm.

Bu ifadesini görmemiş gibi yaparak birleşen ellerimize bakmış ve o Jungkook gibi aniden yüzüne kondurduğu alaylı gülümsemesiyle konuşmuştu.

"Çok özür dilerim Bay Park, sadece benden etkilendiğinizi düşündüğüm ve bende sizden etkilendiğim için bu teklifi sunmuştum ama galiba yanlış anlamışım." diyerek özür amaçlı saygıyla eğildiğinde açık kapının önünde tek kaşını alayla kaldırıp eğilen ve doğrulan bedene baktıktan sonra boğazını temizleyen bedeni görmüştüm. Eğildiği halde ellerini bırakmadığım bedenle gözlerimi irice açarak Jungkook'a bakmış ve sebepsiz bir tedirginlikle ellerimi aceleyle onun ellerinden uzaklaştırırken boğazımı gergince temizlemiştim.

Bu da demek oluyordu ki bir yere kadar onun söylediklerini duymuştu.

Elindeki sıcak kahveleri yanıma kadar gelip masama bıraktıktan sonra Bay Kim'in tam karşısında duran bedenimi elimden tutup arkasına almıştı. Bedenimi arkasına aldığı için  yüzüm onun geniş duran sırtına bakıyordu.

Bakışlarım onun geniş sırtından ayrılmazken Bay Kim'e bir şeyler dediğini duysam bile tam olarak ne söylediğini kestiremedim. Kulaklarım tıkanmış onun neden bu kadar geniş ve kaslı duran bir sırta sahip olduğunu düşünmeye dalmıştım. Arkasında duran bedenim eminimki önden görünmezken onun yanında küçük durduğum sertçe yüzüme çarptığında o yavaşça bana dönmüş ve yüzlerimizi aynı hizaya biraz eğilip getirirken yüzlerimiz arasında birkaç santim kala durmuştu. Jungkook sadece bir saniye gözlerimin içine baktıktan sonra Kim Taehyung'a bakarak tıslamıştı.

"Gitmeyecek misin? Bay Park'a işle ilgili özel bir şey söylemem gerekiyor." dediğinde yan gözle ona bakmaya çalıştım ama başarısız olmuştum. Gözlerimi onun yüzünden asla alamıyordum ama Bay Kim'in aceleci bir tavırlarla kapıyı kapatarak gittiğini anlayınca nefesim kesilmiş bir şekilde Jungkook'a bakmaya devam ettim. Jungkook'un iri eli çeneme ulaşıp nazikçe sıkarken irileşmiş gözlerle ne yaptığımı izledim.

Kalbim hızla çarparken sadece kulaklarımın değil bütün yüzümün yandığına emindim. Karnımda tuhaf bir his vardı. Gözlerim baygınca ona bakıyordu. Ona bu kadar yakın olduğum için nefes almamı engelleyen parfümünün kokusu baygınlık geçirmeme neden olacak kadar yoğundu. Bu kadar yoğun duyguları ilk defa hissediyordum. Tabii ki de bu duyguları hissetmişliğim olmuştu ama asla bu kadar yoğun değillerdi. Bu çok fazlaydı. Bana ağır gelirdi.

Öfkeli bakışlarının hedefi tam olarak gözlerimdi ve ona bir şey demek için bütün cesaretim uçup gitmişken çenemi sıkmaya başlayan elini tuttum. Sert tuttuğunu anlamış gibi anında elini anında gevşetirken bakışlarındaki öfke gram azalmamıştı.

Bu adam iki duyguyu aynı anda nasıl yaşıyor diye ve bana işle ilgili ne gibi özel bir şey diyeceğini düşünüp merakla gözlerinin içine bakarken o hiç beklemediğim bir hareket yapmış ve birdenbire sertçe dudaklarıma yapışmıştı.

🗡
Ne güzel yerde kestim değil mi? Biliyorum biliyorum dkdnndbd

Sizce Jimin'in tepkisi ne olacak? Sizin buradaki yorumlarınızı çok merak ediyorum.

Uzun bir bölüm oldu çok da uzun değildi ama uzundu işte yani size göre olmasa da bana göre uzundu jdlsbdndbdb

Ben bu bölümü çok beğendim umarım sizde beğenmişsinizdir.

Diğer bölümde görüşmek dileğiyle!

Continue Reading

You'll Also Like

127K 8.2K 32
'Bilinmeyen numara. Diyorum ki, o güzel kalçalarını biraz daha camının önünde sallaya sallaya odada tur atarsan boxer denen bir şey kalmaz üstünde. ...
72.9K 9.1K 13
Yaşadığı mahallenin gözde omegası balet Taehyung, orada göreve yeni başlayan yüzbaşı alfa Jungkook'la ruh eşi çıkar.
31.6K 1.8K 39
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
95.4K 10.3K 42
"O manşet atarken kafama isabet ettirdiğin topunu sikeyim Hwang Hyunjin!" {Texting & Düz yazı} 🏅#1 - straykids 🏅#1 - bxb 🏅#1 - felix 🏅#1 - leefel...