FANTOM ETKİSİ doğa dönüyor

Od Talkinglibrary

1.1M 40.7K 16.3K

Yaşamı boyunca hiç kimsenin onu "tehlikeli" olarak nitelendireceğini düşünmezdi. Eh, hayat bazen hoş olmayan... Viac

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
İLAHİ BAKIŞ AÇISI
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Evreni ve karakterleri tanıyalım
Bölüm 27

Bölüm 13

39.6K 1.2K 198
Od Talkinglibrary


Benim için çok değerli olan oylarınızı vermeyi unutmayın. 🥰 iyi okumalar. 💜

Şimdi gidersem sesin sahibi olan bu kadını bir daha bulamayabilirdim. Bana sadece içeri girip odanın sahibinin kim olduğunu öğrenecek kadar kısa bir süre gerekiyordu. Tek kural, bunu onların ruhu bile duymadan yapmam şarttı. Tüm ihtimaller göz önünde bulundurulduğunda, en iyi ihtimalle seks anları can alıcı kısmından bölünmüş iki çıplak tarafından sorguya çekilirdim. İhtimaller aynen şöyle devam ediyordu:

Han güvenlik ekibine teslim edilmek. Sonunun gladyatörler ile biteceği kesin,

İçeride bir saldırıya maruz kalmak. Etkisiz hale getirilmem kaçınılmaz,

Yakalanmam durumunda üçüncü olma teklifini masaya vurmam. Bu travmayı atlatmam imkansız. O kadınla konuşmanın bir yolunu bulabilirsem buna tamamen değerdi.

Koridoru kontrol edip kapıya tamamen yanaştım. Bu raddede yaptığımı gören bir gözün olmadığından emin olmam gerekiyordu. Gümbürdeyen kalbimin sesinden başka bir şey duyamadığım için kemerimde duran dal parçasına uzanırken gözlerim durmadan etrafı taradı. Saniyeler sonra büyümün hayali eliyle dalı kavrıyor, onu şekillendirip, kapıyı açacak hamleyi sağlaması için kapı deliğinde onu yönlendiriyordum. Bu sırada kilidin içindeki toz ve kapının ahşap katmanları net bir görüntüyle zihnime yansıdı. Tıpkı dal üzerinde bir gözüm varmış gibi. Görü yeteneğimin farkındalığıyla gülümsedim. Sanki büyümü tanıdıkça içimde yeni bir ben doğuyordu.

Dal delikte tam tur attı. Aynı anda normal şartlarda duyulmayacak fakat şu an kulağa bir çığlık kadar yüksek gelen o ''Kilink'' sesiyle kapı aralanıvermişti. Çok geçmeden rahatlama ve sevincin yerini yeniden korku aldı. Nefesim en az içeridekiler kadar hızlanmış olmalıydı ki bu ritim başımı döndürüyordu. Kapı aralığından yüzüme çarpan sıcak hava mide bulandırıcıydı. Çektiğim her nefeste onların havada uçuşan ölü deri parçaları veya yine bedenlerinin hareketiyle vücutlarından yükselen moleküllerinin içime dolduğunu düşünmeden edemedim. İçeri attığım ilk adımda hanın mimarisine minnet duydum. Çünkü dikildiğim yerden beni görmelerini imkansız kılan uzun bir holün ortasındaydım.

Artık içeride olduğumdan inlemelere ek olarak nefes sesleri de atmosfere eşlik eder olmuştu. Odanın görebildiğim kısmında burada bir kadının yaşadığına dair ipuçları arıyordum. Biraz sonra sevinç çığlıkları atabilirdim. Tam karşımda, makyaj masasının üzerinde kadın parfümleri ruj tüpleri duruyordu. Oda zamanında Hanzeb'in yatağını ısıtmış olan bu kadınındı.

Şimdi çıkabilir ve adamın odadan ayrılmasını bekleyebilirdim. Nihayet kaydettiğim bu gelişmeye karşılık mizahşör yücelere hareket çekmek istiyordum. Ama bunu sonraya saklayacaktım. Çıkmak için arkamı döndüğümde panik bir battaniye gibi omuzlarıma sarıldı. Kapı tamamen kapanmıştı. Üstelik sesini duymadığıma son derece emindim. Sanırım bu, yeniden ses çıkarmam gerektiği anlamına geliyordu. Ama bir saniye sonra kapı kolu tamamen ortadan yok olduğunda bu problem tamamen geride kaldı. Az kalsın boğazımdan yükselen çığlık serbest kalacaktı ki, bir tıpa görevi gören dudaklarıma kapattığım yardım sever bir elim vardı.

Cebimde gittikçe ısınan yumurtanın yakıcılığını baldırımda hissediyordum. Yumurtanın laneti kapı kolunu yok etmiş olabilir miydi?

Telaşla saklanabileceğim bir yer aradım. Birazdan malum dakikaları sona erdiğinde beni görecek açıya girmeleri kaçınılmazdı. Tüm bunların arasında inleme ve etin ete çarpma sesi odaklanmama hiç yardımcı olmuyordu.

Açık kapılardan ilkini banyo olduğu için orayı elemek akıllıcaydı. Bu tür dakikalardan sonra gidecekleri ilk yerin banyo olması muhtemel olduğundan yakalanmam sadece saniyeler sürerdi. Yere çökerek ikinci odaya doğru olabildiğince emeklemeye başladım. Hayat herkesi dizlerinin üzerinde farklı sebeplerle tutuyordu işte, bunu yataktaki kadına ve bana bakarak anlamak zor olmadı. Duvara yaslanıp soluklandıktan sonra aralık kapıdan ne görebildiğime baktım. Bu verdiğim en doğru karar sayılmazdı fakat soran olursa bir daha gözlerimi görüntüden çekemediğimi itiraf edecek kadar dürüsttüm. Sorun bende değildi, buna şahit olan herhangi bir gözün başka yöne dönmek istemeyeceğini adım gibi biliyordum.

Bu açıdan sadece bellerinden altını görebiliyordum. Gördüğüm açının besbelli en kritik kısım olduğunu kavrayarak yutkundum. Mor bedenin uzantısı olan penisin devamlı olarak girip çıkışını, arada kasıtlı olarak çıkarılıp kadının zevk noktasına tatlı bir eziyet amacıyla bastırılmasını ve işkence ile tatmini aynı anda verecek şekilde yavaşça içeri geri girişini izlerken hiçbir anı kaçırmadığım için bahtiyar, böyle müstehcen bir sahneyi izlemeye olan tutkum yüzünden suçluluk duyuyordum.

Biraz sonra aynı anda yükseldiklerini belli eden sesleri çıkarmaya başladılar. Bir hayvan gibi. Her nasılsa bir anda ahlaki sınırlarımı hatırlayıp geri çekildim. Asıl fiziksel doruğa şimdi ulaştıklarını duyabiliyordum.

Uyuduklarında camdan sıvışabilirdim. Bunun ne kadar zaman alacağını düşününce sinirle yanaklarımı şişirdim. Sersem yumurta, başıma hadise açmak için tam zamanını bulmuştu. İstediğinin tam olarak bu olduğunu düşündüm. Acaba içindekiyle birlikte onu ayağımın altında ezsem nasıl bir belaya bulaşmış olurdum?

Adam penisini tamamen çekince içeride ıslak bir ses yankılandı. Hemen ardından bedenini kadının yanına devirdi. Yüzlerini göremesem de iki çift gözün tavana dikildiğini adım gibi biliyordum. Okuduğum tüm yüzeysel olmaktan uzak yakınlaşma sahnelerinde bu final kaçınılmazdı. İnip kalkan göğüsleri uyumunu dinledim. Biraz sonra gözüm yeniden aralıktan dışarı kayıyordu.

Adam ayaklandığında yüzünü tamamen görebiliyordum. Gözlerim şaşkınlıkla ve panikle sonuna kadar açılırken arkama yaslanıp duvara sindim. O yüzü daha önce nerede gördüğümü biliyordum. Onu tanıyordum.

Dustin.

En son ormanda sergilediğim güç gösterisine şahitlik ettiğini düşünecek olursak kimliğim hakkında hoşuma gitmeyen boyutlarda bilgiye sahipti. Yüzünü ve boynuzlarını yeniden gözümün önüne getirdim.

Demek Hanzeb'ten artakalanlarla idare ediyordu. Dustin'in adım sesleri yaslandığım duvarın ardından geçerken elimi ağzıma ve burnuma sertçe kapattım. Kendime çektiğim dizlerimi de yüzümdeki elime bastırıyordum.

Müphem onun Hanzeb'in eşlikçisi olmasının yanında düşük seviyelerdeki sadakatinden de söz etmişti. Fakat ben o dakikalarda bahsi geçen sadakat seviyesinin bu olduğunu düşünememiştim. Şimdi daha iyi anlıyordum.

Yanımdaki kapı aniden kapanınca yeni bir çığlığı yutkunarak geri gönderdim. Sesimin küçük bir hıçkırık gibi kapının sesine karışmasına karşın rahat bir nefes alabilirdim. En azından şimdilik duyulmadığımı düşünüyordum.

Dustin'in her adımda yere yapışan ayak tabanından yatağa yeniden yaklaştığını belli eden o sesler çıkıyordu. ''Bu odanın havalandırmasından soğuk geliyor. Hanzeb'in mücevheri böyle bir odada yatıp kalkıyor demek, Yoksa bu Hanzeb'e daha albenili davranman için bir ikaz olabilir mi?''  Sesi kadar tavrının da alaylı olduğuna emindim.

''Gitmelisin,'' dedi kadın. Dustin'in söylediklerinden etkilendiyse bile sesinden anlaşılmıyordu. Ya da öfkesini kamufle edecek şekilde yüzünü yastığa gömmüş, yorganı saçına kadar çekmiş olabilirdi. ''Birazdan koridorlar dolacak ve benim odamdan çıkan kişinin sen olduğu dedikodusu hiç işime gelecek türden bir söylenti değil.'' Burnumdan güldüm. Han duvarlarının sesinin tamamını dışarı verdiğini öğrendiğinde hiç mutlu olmayacaktı.

''Herkese odanda biri olduğunu düşündürecek türden sesler çıkardığını bilmeni isterim. Tabii ben yokken aynı sesle kendini tatmin ediyorsan, o başka.''

Bingo. Dustin yasak elmayı uluorta ısırdığının farkındaydı.

''Belki de ediyorumdur ya da belki hayatımdaki tek erkek olduğun fikrinden daha hızlı arınmalısındır.'' Kadının son kelimelerinden sonra uzun bir sessizlik oldu. Bu itirafı yüzünden o manyağın kadını tek dokunuşla çürütmüş olabileceğinden şüphelendim. Gözümün önüne en hızlısından bir kaç görüntü gelmişti bile. Diğer bir seçenek olarak arsız davranışlarına devam ediyor da olabilirlerdi. Bunu düşünmeye hemen son verdim.

''Bugün Dük handa. Daha ihtiyatlı olursun sanmıştım.''

Dustin kadının söylediğine karşılık yapmacık bir kahkaha attı. ''İhtiraslı olmak varken mi?'' Banyomun yüce zemini! Şehvetli konuşmalarını dinlemek flört eden ebeveynler arasında kalmak gibi hissettiriyordu. ''Kodes aşkına! Sadece gidemez misin?'' Ayak sesleri yeniden yaklaştığında kadın belli belirsiz homurdandı. ''Şöyle bakmayı da kes.''

Hanzeb ve Dustin. Bu kadının tercihlerine biraz olsun kafa yorup yormadığını merek ediyordum. Belki de biri onun için sağlam bir gözlük almalıydı.

Dış kapının sesini duyunca nefesimi dışarı verdim. Kapı kolu geri dönmüş olmalıydı. Aslında kadının yalnız kalışını değerlendirebilirdim fakat odasından çıkacak bir yabancının sağlayacağı güven konusunda net bir sonuca varabiliyordum. Benimse onunla gerçek bir diyalog kurmaya ihtiyacım vardı. Bana ihtiyacım olan bilgiyi sağlayacak türden bir diyalog. Buradan çıktıktan hemen sonra kapısını çalacak ve tarağını kullanıp kullanamayacağımı soracaktım. Tek yapmam gereken samimi görünen ve gerçek olmayan arkadaşlık kurmaktı. Sağlam temelleri daha sonra düşünecektim.

Düşüncelerimi hemen iki karış ötemdeki kapıya saplanan bir hançer böldü. Bu açıdan ne kadar sivri olduğunu tahmin etmeme gerek kalmıyordu. Kapı aralandığında şaşıracak zamanım olmadı. Hızlıca kapının arkasına geçip dışarıdan uygulanan aynı güçle kapıyı geri kapattım. Fakat kapının ardındaki kadında benimle aynı anda güç uygulamaya devam ediyordu. Bunun sonsuza dek süremeyeceğini ya da canımı yalnızca fazladan bir kaç dakika koruyacağını biliyordum. Fakat düşünmek için zamana ihtiyacım vardı ve kapı şimdilik bana bu zamanı sağlamaya devam ediyordu. 

''Çık dışarı çirkin Ogre.'' Kapının küçücük aralığından geçen fısıltısı kulağa şeytani geliyordu. Yeniden çevreme baktım, bu son dakikalarda kapıyı tutmak dışında yapabildiğim tek şeydi. Karanlık odaya alışan gözlerim her ayrıntıyı seçse bile kaçabileceğim bir delik bulamıyordu. Doğrusu o an için yapmam gerekenin kaçmak olduğundan emin olamadım. Bir ses, yeni kazanılmış bir benliğimden geliyordu. ''Bir kez olsun tam tersini yapamaz mısın?'' 

Kapıya bir hançer daha saplandığında artık kaçmak dışında fikirlerim vardı. Hançer tam anlımın ortasını hedef alsa da ahşap kapıyı aşamamıştı. Saplanmış görüntüsüyle bana, karşı koymam gerektiğini söylediğini duyar gibi oldum. Şu andan itibaren elimin altında titreyen kapıya bambaşka bir gözle bakıyordum.

Az sonra beni saklamak yerine gücüme hizmet ediyor olacaktı.

Kapı menteşelerinden ayrılıp bir sıvı gibi erimeye başladı. Asıl formunu kaybettikçe etrafımda büyümle şekillenen ahşaptan bir çember oluşturuyor, yükselip bir zırh gibi kollarıma dolanıyordu. O saniye ayak uçlarımda beliren minik yaprakları gördüm. Büyüm ahşaba yeniden can veriyordu.

Önceki dakikalarda beni nişan almış iki hançer kapıdan kurtulup yere düşerken onları dallarımla kavradım. Dallar, bedenime eklenmiş ölümcül birer kol gibi başımın iki yanında saldırmaya hazır bekliyordu. Daha önce hiç onlarla bir silah kullanabileceğimi düşünmemiştim.

Kapının tamamen kaybolmasıyla hareketlenen dallarım karşıma çıkan yüzle aniden hızını kesti. Şimdi havada çatırdıyorlardı.

Yutkundum. ''Ophelia?''

Kollarımı ona doladığım sırada dal parçaları gürültüyle yere devriliyordu. Bunun öncesinde yüzünde gördüğüm hoşnutsuzluğa yanlış anlamlar yüklüyor olmalıydım.  Onu bulduğum için huzursuz olmuş olamazdı değil mi?

Bana sarılmadan önce kolları havada tereddütle inip kalkmıştı. Bu hareketin içime şüphe ekmesine izin vermedim. Bunun yerine burnuma dolan yoğun şekerli kokusuna odaklandım. Aldığım kokunun Ophelia'nın önceki kokusu olmadığına yemin edebilirdim. Onu bambaşka bir yerden anımsıyordum. Ağır, pembe şişeli ve şekerli. Tıpkı Birox'taki evimizin kütüphanesi gibi.

Kollarımı bedeninden uzaklaştırıp gözlerimle hasar kontrolü yaparken kilometrelerce koşmuş gibi nefes nefeseydim. Üzerindeki bu kıyafetleri Dustin odadan çıktıktan hemen sonra giymiş olmalıydı. Tam anlamıyla eksiksiz ve iyi görünüyordu. Burada benimle olduğuna inanmakta zorluk çekerek onu defalarca süzdüm.  ''Senin için çok endişeleniyordum. O canavarın sana türlü işkenceler yaptığından o kadar emindim ki...'' Tereddüt ve şaşkınlık. Siyahı yüzü başka bir ifade yansıtmayı reddediyordu. Daha sonra bir şey fark ettim.

''Yüceler! Ophelia, elin. O iyi. Biz sandık ki-''

''Onu kestiklerini mi?'' Beni ilk defa görmüş gibi inceliyordu. Üstelik ilk bana ilk bakışında gördüğü şeyden daha memnun göründüğünü dün gibi hatırlıyordum. Başımı onaylar şekilde salladım.

''Evet aslında öyle bir şey oldu,'' Bir eli bileğini ovalarken bakışları kısa bir süre aşağı düştü. ''Gerçek şu-'' 

''Önemli değil. Şimdi iyisin ve buradasın. Seni Nanta'ya nasıl götüreceğimi biliyorum. Ayrıca daha sıkı güvenlik tedbirleri aldıklarına eminim,'' Gladyatörlerin gelişinden sonra öyle olmasını umuyordum. ''Eve dönünce, Müphem'in yanında güvende olacaksın.'' Onu yatıştıracak en merhametli gülümsememi takınmaya çalıştım. 

Başını sallarken ısırdığı dudaklarından ve çatık kaşlarından ters giden bir şeylerin olduğunu anlamak zor değildi. Onu hemen buradan kurtarmam gerekiyordu. ''Hadi,'' dedim, aynı anda elini çekiştiriyordum. Eve döndüğünde yüzü gülecekti.

Elini elimden kurtarıp geri çekildi. Onunkiyle aynı şaşkın ve anlamaz gözlerle yüzüne döndüm. Bizzat kafasının içini görmeden içeride dönen tilkileri çözebileceğimi sanmıyordum.

''Sen, doğanın kalbisin.'' Gücümü izlerken ki ifadesi zihnimde yeniden oynadı. Elimi alnıma şaklatmaktan kendimi alamadım.

''Topal şeytan! Ophelia, beni o şekilde gördüğün için çok üzgünüm.  Evet, ben o bahsettiğin şey olmalıyım. Yani öyle görünüyor değil mi? '' Uzanıp sevimli yüzünü avuçladım. Benim yaşlarımda olmasına rağmen çok küçük görünüyordu. ''Fakat yine de ben yatak komşun olan Alessia'yım.'' Gülümsedim. Zihnimin içinden gereksiz ve saçma cümleleri çıkarsak geriye ebedi bir boşluk kalırdı.

Gözlerini kırpıştırdı. Az önce söylediklerimle birlikte mağlup olacağını anladığı savaşın son mücadelesini veriyor gibiydi. ''Hayır, seni anlıyorum fakat seninle gelemem.''

İçimden onu sarsmak, gerekirse düşüncelerini yola koyacak tokadı yanağına yapıştırmak ve ona içine battığı bu bataklığı kendi gözümden göstermek istiyordum. ''Neyden bahsediyorsun?'' İki gözü arasında mekik dokudum. Yanaklarını bırakınca derin nefes aldı. ''Eğer bu korkun Hanzeb ve Dustin'den kaynaklanıyorsa o ikisini şapa oturtacak işlerin peşindeyim.'' Bunun onu rahatlatmasını dileyerek tepkisini bekledim. Fakat o arınma duygusu bir türlü yüzüne yansımıyordu. 

Başını iki yana sallamaya devam etti. ''Hayır, anlamıyorsun. '' Bileğini kaldırdı ve üstündeki bandajı çözdü. Az önce bandajın altında kalan yerde, derisinin üzerindeki o küçük karalamaya daha dikkatli baktım. Kıvrımlı çizgiler ve karalamanın altında kalan o isim onun bir imza olduğunu gösteriyordu. Ophelia'nın imzası.

''Ben, Ophelia değilim.''

Minik yıldıza dokunmak vereceğiniz en faydalı destek olacaktır. Burada olduğunuz için teşekkürler ♥️♥️♥️

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

264K 4.8K 31
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
7.5M 342K 65
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
37.1K 1.5K 12
"Seni çok seviyorum Çavê Şîn. Seninle gözlerimi açıp kapatacak kadar. Seninle doğup ölecek kadar. En çokta o mavi gözlerine aşık oldum."
201K 13.2K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...