Raunchy Alpha // larry

By bearschangedmylife

59.1K 5.2K 11.5K

Şımarık bir Alfanın neler yapabileceğini görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz! Harry olgun omegayla mühürlene... More

a slice of the future
prolog
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fiveteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
ONE-SHOT
fourty
fourty-one
fourty-two
fourty-three
fourty-four
fourty-five
fourty-six
fourty-seven
fourty-eight
fourty-nine
fifty
fifty-one
🎀fifty-two🎀
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
fınal
Special Chapter "🔄"
Special Chapter "24" 1/2
Special Chapter "24" 2/2
Special Chapter "Axel"
Special Chapter 2 "Axel"
Special Chapter 1/2 "Harry or Louis?"
Special Chapter 2/2 "Harry or Louis"
Spacial Chapter "New Groom" 1/2
Special Chapter "New Grooms" 2/2
Special Chapter "Alternative Jobs 1/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 2/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 3/3"
Special Chapter "Wedding Photo"
Special Chapter "Becoming an Alpha"
Special Chapter "Valeria's Alpha" 1/2
Special Chapter "Skirts"

twenty-two

1.1K 72 238
By bearschangedmylife

Tekrar merhaba mföfödjdjs

Bakalım bölüm hakkında ne düşüneceksiniz,

Yazım hataları olursa üzgünümm

İyi okumalar~

×××

Saçlarım bitip sıra makyaja geldiğinde sakallarımdan yer bulup da yüzüme sürdükleri pudraya katlanmak zor olmuştu. Bu sırada Lily odamı ve giyeceğim kıyafetleri kontrol ederken makyaj işi de bitmişti.

"Sıra son evrede! Şimdi sen altını ve üstünü giyin, ceketini, aksesuarları ve son dokunuşları biz yapacağız."

"Pekala."

Odaya girip ben karavanın arkasına geçerken askıdaki kıyafetlere baktım. İlginç bir şekilde okulda kullandığım tarza benziyordu. Sadece daha farklı, belki abartılı ve fazla Gucci'ydi.

Desenli kumaş pantolonu ve gömleği giydikten sonra çıkıp kendimi kızlara bıraktım. Çorap, ayakkabı ve ceketi giydirip gömleğin yakasını düzelttiler. Gözüme taktıkları gözlük, bileğime geçirdikleri saat ve ellerinde beklettikleri çantayla onlara döndüm.

"Harika."

"Bu tarz tam sana göre!"

"Şimdi bazı aksesuarları da çekim sırasında vereceğiz poza göre biz ayarlayacağız."

"Tamam."

"O halde çekimler başlasın!"

Geniş alana tekrar giriş yaptığımızda kızlar beklemeden beni bir koltuk, kenarda yuvarlak küçük bir sehpa ve diğer yanında, biraz daha arkada kalan, bir ayaklı abajurun bulunduğu sete götürdü.

Arkaplan düz ve krem rengi olup zeminle birdi. Setin dört bir yanı ışıktı, beni koltuğa oturttuktan sonra önden hazır bekleyen fotoğrafçı kamerasının arkasındaki yeri almıştı.

"Merhaba Omega! Benim adım Girolle! Bugün benimle çalışacaksın ve seninle harika bir iş çıkaracağız!"

(YN: Girolle (Jiğol) diye telafuz ediliyor, adamı merak edenler One Direction 'That Moment' yazsınlar. Bilenler zaten adamın deli olduğunu hatırlar fjkfkfkfl)

"Merhaba Girolle."

"Güzel! Öncelikle kameraya bakacaksın. Şimdi, oraya geliyorum..."

Anlatmaktan daha kolay olacağına karar vermiş olmalı ki yanıma gelip küçük dokunuşlar veya el hareketleriyle yapacağım şeyi göstermeye başladı.

"Aynen bu şekilde! Hafif yan dön, ancak başın kameraya dönük olsun, mükemmel!"

Ben duruşumu bozmadan o yerine geçerken salonda yankılanan hızlı ayak sesleri tek bir kişinin gelişini anlatıyordu.

"Bezdim cidden... Sayende spor yapmama gerek kalmıyor peşinden koşmaktan Harry!"

"Tanrım... Başlamışlar... Senin yüzünden geç kaldım!"

"Geç kalmasan ne yapacaktın ki!?"

Gözlerim mercekten fotoğrafçının yanında dikilmeye başlayan Harry'ye kayınca kafasını kaldırdı Girolle. "Ah, hayır hayır güzelim, buraya bak."

"Güzelim?"

Alfa hızla Girolle'a dönse de ne o ne ben duruşumuzu bozmadan ilk fotoğrafı çekmiştik. Ard arda patlayan flaşlara karşı gözlerimi açık tutmakta zorlansam da Girolle kameradan başını kaldırınca fırsattan istifade gözlerimi kırpıştırdım.

"Ah, harika harika! Bay Styles? Sizin çekimleriniz yok mu? Neden bana öyle bakıyorsunuz?"

"Hiç." Bakışlarını ondan bana çevirdiğinde ifadesi değişti. "Canım bu çekimi izlemek istiyor."

Girolle bir süre sessizce ona bakarken beni hazırlayan kızların ve Harry'nin peşinde dolanan menajerin beni tanımasalar da kokularımızdan birlikte olduğumuzu anladıklarını tahmin ediyordum. Ancak nedense kimse bunun üzerinde durmuyor, daha doğru görmezden geliyorlardı.

"İşime engel olmayın yeter."

Harry'nin adama attığı bakış az kalsın gülmeme neden olunca dudaklarımı birbirine bastırdım engel olmak için.

"Evet Omega! Şimdi;" Yine yanıma gelip gözlüklerimi çıkardı ve sehpaya yerleştirdi. Kabartılmış saçımdan ince bir tutamı çekti ve alnıma bıraktı. "Muazzam! Lütfen geriye yaslan, bacakların bu şekilde durmaya devam etsin ve ellerin," Sol kolumun dirseğini koltuğun koluna yaslayıp serbest bıraktı. Sağı sağ tarafa yaslayıp elimi çeneme doğru götürdü. "..böyle dursun."

Tekrar kameranın başına geçerken iri gözlerle izleyen Harry'ye yan bir gülüş verdim. Dudaklarını birbirine bastırınca gülerek Girolle'a döndüm.

"Yapman gereken tek şey başını hafifçe eline doğru eğmen ve kameraya kendinden emin bakışlar atman! Küçücük bir gülümseme bile istemiyorum! Hazır!"

Birkaç kare de bu şekilde çekip doğruldu. "Nerede benim güzelimin bir fincan çayı!?"

Nora hızlı bir şekilde koşup Girolle'un dediğini yaparken Harry'nin burun deliklerinin genişlediğini farkettim.

"Bu adam ölmek istiyor..." Diye homurdanınca diğerleri gibi onu duymazdan gelip Fransız adamın yanıma gelmesini bekledim.

"Sırada çay var! Bardak altlığı sehpada, gözlüğünün hemen yanında dururken sen bardağı almak için hafifçe eğilmişken bir elinde çayın, öbür elinde kitabın olacak... Nerede kaldınız!?"

"Geldik geldik!"

Nora dolu olduğu belli olan fincan ve bir kitapla elinden geldiğince hızlı bir şekilde yürüyordu. Dediklerini yapıp beni tekli koltukta yan bir şekilde oturtarak fincanı elime verdi. "İşte! Yasla şimdi fincanı o güzel dudaklarına..."

Gözlerim öne bir adım atan Harry'ye kayınca sessizliğimi korumaya devam ettim. Onu durdurabilmek ve tekrar atılmasını önlemek için koluna sarılan kıza bakıp kaşlarımı çattım.

"Hayır, hayır, hayır! Kaşlar serbest! Son derece sakin ve huzurlu bir duruş istiyorum. Tamamdır!"

O geri çekilirken sıcak çayın kokusuna odaklanmaya çalıştım.

Dur sen Harry, burada sonsuza kadar oturmayacağım.

"Gözlerini kitaba çevir, oku o çok sevdiğin romanının satırlarını! Evet! Harika!"

Bu poz da geçtikten sonra fincanı bırakıp doğruldum. Elimdeki kitabı kapatıp ismine baktım.

Aşk ve Gurur.

Şaka mı bu?

Bana komplo kurulmuş gibi hissediyorum şuanda?

Baş alfa? Kimin tarafındasın, Harry'nin mi benim mi? Bir karar ver.

"Çok güzelsin, çok! Son bir poz daha istiyorum, lütfen fincanı ellerinin arasına al. Hafifçe yaklaş ve tüten dumanını koklamak için gözlerini kapat. Yumuşak bir ifade... Evet! Muhteşemsin!"

Orta parmağımı kulpun için geçirecek şekilde sağından ve solundan kavrayıp gözlerimi kapattım. Burnumun hemen ucundaki çayın dumanını içime çekiyor gibi görünsem de, onlarca kokunun arasından, yumuşak olduğu kadar erkeksi olan Alfamın kokusunu seçip çektim içime.

"Şu ifadeye de bakın... Sanki son nefesinde duymak istediği tek koku oymuş gibi koklamıyor mu sizce de...? Harika, harika!"

Çekildiğimden emin olduğumda gözlerimi araladım ve genişlediğine emin olduğum göz bebeklerimle baktım Harry'ye. Ben fincanı bırakırken göz göze gelmemiz yutkunmasına neden olmuştu.

"Bunlar harika olacak! Harika! Ah, Omega..." Gorille gelip kalkmama fırsat vermeden önümde diz çöktüğünde kaşlarım havalanmıştı. "..benimle çalışmaya devam etmeye ne dersin?"

"Kusura bakmayın, ancak bu tek seferlik bir şeydi."

Bir elini kalbine götürüp yıkılmış bir ifadeyle bakmaya başladığında ne kadar coşkulu bir kişiliği olduğunu daha iyi anladım.

"Hey..." Alfa önümdeki adama seslenirken Nora hızla araya girmişti.

"Durun, durun! Yeni bir talimat var ve bu..."

Gözlerini bana çevirirken ayaklandı Gorille. "Ne? Ne!? Yoksa onunla çalışmaya devam edebilecek miyim!?"

"Sayılır, Omega..." Bir eliyle Harry'yi işaret etti. "..bir tane de Bay Styles'la pozunuzun olması gerekiyormuş?"

Senden korkulur kayınbabacığım.

"Pekâlâ! Bay Styles! Sizi böyle alalım lütfen..."

Gitmeden koltuktaki oturuşumu ayarladı. Düz bir şekilde sırtımı geriye yasladı, hemen önümde kalacak bacaklarımı üst üste attı ve dik duruşumu bozmadan bir elimi kucağıma bırakıp, diğerinin dirseğini koltuğa yaslayıp parmaklarımın bir kısmını, dudaklarımın bir kısmına kapattı.

"Çok asilsin! Bay Styles, siz de buna uygun bir duruş takının lütfen."

Ona ayrıntılı bilgi vermeye ihtiyaç duymamaları Harry'nin bu konudaki yeterli bilgisini gösteriyordu. Gözlerim yanıma yanaşan Alfaya kaydığında onun asıl anlatmak istediğini gözlerinde sakladığı bir ifadeyle baktığını gördüm. Yanıma geçip ayakta, koltuğa yaslandıktan hemen sonra bir dizini koltuğun koluna koyup öndeki elini de ceketini tutmak için kullanarak yan bir duruş sergiledi.

"İşte bu! Gözleriniz bende... Evet! İnanılmaz. Bir tane de ayakta istiyorum, sahneyi boşaltın lütfen!"

Ben ayaklandıktan hemen sonra kızlarla birlikte gelen Gorille, sehpadan gözlüğü alıp önümde durdu. "Bunu takıyoruz... Bay Styles, sizi böyle alalım, ceketin önünü açalım ve kravatınız..."

Kravatın ucun elime verdiğinde tepki vermemeye çalıştım. Sen de mi işin içindesin Gorille?

"Biraz sert olalım mı? Tut, hafifçe çek, ona sırtını dön ve diğer elini de gözlüğünün kenarından ittirmek için kullan... Hmhm... Çeneni kaldır, gözlerin kamerada. Ancak siz," Gözlerini Harry'ye çevirdi. "..bir kurban olmanızı istemiyorum Bay Styles. Halinizden gayet memnunsunuz... Bana o bakışı atın! Geçiyorum ve evet! Hazır!"

Flaşlar patlayıp Gorille ekranda çekilen fotoğraflara bakarken bize işaret ve baş parmağını birleştirdi başını hiç kaldırmadan. "Muhteşem!"

O diğer fotoğraflara da göz atarken setimizin dışında kalan ancak merakla bize odaklanmış bakışları gördüm. Kravatını bırakmadan Harry'ye döndüğümde onun gülümseyerek bana baktığını gördüm. Henüz bakışlar üzerimizden ayrılmadan kravatını daha da çekip dudaklarımı dudaklarına yasladığımda beklemediğim bir flaş patlamıştı. Umursamadan uzun bir öpücük bırakıp geri çekildim.

Harry'yi bıraktığımda doğrulmuş ve geriye doğru dengesiz bir adım atmıştı. Gözlerim sırıtan Gorille'e kayarken yanımdan gelen gürültü Alfanın düştüğünü gösteriyordu. Ona kısaca bakıp fotoğrafçıya tek kaşımı kaldırdım, bana eliyle Harry'yi gösterdiğinde liderin ona bundan bahsettiğini anladım.

Hareketlenen menajerden önce bir adım atıp kendine gelmeye çalışan Harry ile aralarına girdim. Ona kısık bir bakış attıktan sonra Alfanın yanına çömdüm.

"Her yerde kendini rezil etmeye bayılıyorsun."

"Eğer..." Başını kaldırıp bana son nefesini verir gibi baktı. "..her yerde yanımda olacaksan... Buna değer..."

Bir süre ona bakıp gülümsedim. "Ben de böyle bir şey bekliyordum."

Onu kaldırmadan önce kendime çekip dudaklarına bir öpücük daha bıraktıktan sonra kendimle birlikte kaldırdım.

"Haha... Sanırım gerçekten rüyadayım..."

Sarhoş bir gülümsemeyle bana yaslanınca kollarımı bedenine doladım sabit tutabilmek için. "Ama... Rüyadaysam... Senin burada ne işin var!?"

Gözlerimi önümüze yaklaşan kıza çevirdi. "Ben çok meraklıyım rüyana girmeye!"

Düz bir ifadeyle ona baktığımı gördüğünde gülmeye çalışıp elini kaldırdı. "Merhaba! Seninle tanışma fırsatımız olmamıştı! Ben Elish Waterball, yanında olduğum sürece sadece seni dinlediğim Harry'nin menajeriyim!"

"Merhaba." Uzattığı elini sıkıp küçük bir gülümseme vermekle yetindim. "Menajeri misin? Yoksa bebek bakıcısı mı?"

"Ha..haha... Yani biliyorsun, her ikisi de. Çünkü ruh eşin baya şımarık biri."

"Hmm, evet öyle." Kısaca süzdüm onu. "Ama bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum. Genelde telefonlarını açmadığı ve senden bir baş belası gibi söz ettiği için."

"Ah?" Çatılan kaşlarıyla Harry'ye dönünce gözlerim kısıldı. "Yazıklar olsun! Ne belamı gördün be!?"

"Beni çok çalıştırıyorsun ve Omegamla vakit geçirmeme izin vermiyorsun."

"..dedi, her gün Omegasını almaya giden ve sonrasında gelmeyen Prensimiz! Sana göz yummaktan önümü göremeyecek hale geldim! Hem ben olmasaydım senin Omegandan ilgi gördüğün-" Göz göze geldik. "-yoktu... Haha... Ah duydunuz mu!? Beni çağırıyorlar! Gitmeliyim, tanıştığımıza memnun oldum Omega! Bay bay!"

Bakışlarımı gözlerini üzerimden çekmeyen Alfaya çevirdim. "Aynı zamanda akıl hocan, ha?"

"Ehehe... Omegam... Sen benim ayağıma mı geldin...?"

Onu kendime çektiğim sırada bana seslendiklerini duydum. "Bunu konuşacağız, Alfa."

"Ehehehe..."

Onu bırakıp peşimden geleceğini bilerek beni hazırlayan kızlara doğru yürüdüm. Giyindiğim odanın önüne geldiğimizde bana gülümsediler.

"İlk olmasına rağmen harikaydınız, tebrik ederim! Şimdi üzerinizdekileri almamız gerekiyor."

"Bekleyin," Harry onaylamama fırsat vermeden araya girince ona döndük. "..üzerindekiler kalsın, diğer eşyalarını ve ona uygun şık bir kombin ayarlayıp kulisime bırakın."

Gözlerini bana çevirdi. "Katılmamız gereken bir parti var."

Ona ukala bir bakış atıp beni çevirmesine izin verdim. Kızlar söyleneni yapmak için koşturmaya devam ederken, Harry elini belime yerleştirip kendisiyle birlikte yürüttü beni.

"Ben seninkini izledim, sıra sende."

"Öyle diyorsan."

Bana gülümsedikten sonra bedenimi kendisine biraz daha çekip setle ilgili bilgiler vererek beni kendi konseptine doğru götürdü. Söylediklerini dinlerken gözlerim de gösterdiği şeylere dönüp duruyor, ancak geçtiğimiz insanları görmezden gelemiyordu.

Çoğu bizi gözleriyle takip ederken kenarda fısıldaşıyor veya ağzı açık izliyordu. Sanırım hepsi eşi olduğumu anlamış durumdaydı. Asıl sinir bozucu olan kısım ise şimdi başlıyordu; ısrarcı bakışlar. Tüm dikkat bendeyken ne kadar boğucu olabileceğini tahmin etmiştim, ama bu kadar sinir bozucu olabileceğini düşünmemişti.

"İşte, ben üzerimi değiştirmeliyim, bu önceki kostümümdü. O sırada sen de beni burada bekle. Karşındaki benim çekim alanım, tamam?"

"Tamam."

Dönüp gideceğini beklerken bana bakmaya devam edince uzanıp dudağına bir başka öpücük daha bıraktım. Tatmin olmuş bir şekilde sırıtarak hızlı adımlarla ayrıldı yanımdan.

Ve beni bu göz hapishanesinde yalnız bıraktı.

Kimsenin yanıma gelmemesini umarak ve bunu sağlamak için sert bir ifade takınarak Harry'nin yapacağı temanın dekorasyonunu inceledim. Etrafta heykeller ve büstler doluydu, bir masa ve sandalye duruyordu biraz kenarda. Bu heykeller abartılı sayısı ve dağınık duruşları merak etmeme neden olsa da Harry'nin giyeceği kombinle nasıl bir uyum sağlamaya çalıştıklarını anlayamamıştım.

Setin ışıkları Harry gelene kadar ayarlanırken herkes kendi koşturmasının peşindeydi. Etrafı incelerken sol tarafımdan gelen beni çeken fotoğrafçıyı gördüm. Boynuna bağladığı kırmızı fular, çıplak gövdesine geçirdiği siyah deri yelek ve güneş gözlükleriyle yeterince garip görünüyordu.

Arkamdan geçeceğini anlayınca önüme dönüp gözlüklerinden bana bakıp bakmadığını anlayamayınca sağıma döndüm ve gözlüklerini burnunun ucuna indirmiş Girolle ile göz göze geldim. Bana göz kırptıktan sonra yoluna dönünce afallamış bir şekilde önüme döndüm tekrar.

Pekâlâ?

İşte bu tuhaftı.

Çok zaman geçmeden Harry'nin ve menajeri Elish'in yaklaştığını gördüm. Elish yanıma gelmeden bana gülümseyip başıyla selam verdi ve benden uzak bir köşeye geçti. Gözlerimi ondan aldığımda Harry'den alamamıştım.

"Omegam! Nasıl olmuşum?"

"Harry, kaba olmak istemem ama," Güleceğimi farkedince elimi dudaklarıma götürdüm. "..komik görünüyorsun."

Kahkaha atarak etrafında döndü. "Ne? Böyle düşünmeni ne sağladı? Bandana değil mi? Evet..."

"Pembe ve kırmızı mı?"

"Harika bir ikilidir!"

"Tamam. Sen öyle diyorsan Moda Tasarımcısı, bana söz düşmez."

"Ama bir eksik var." Bana uzanıp gözlükleri yavaşça çıkardı ve kendisine taktı. "İşte şimdi mükemmel oldum."

Ona gülümsedim ve bana göz kırptıktan sonra yerine geçmesini izledim.

Evet, böyle daha iyiydi.

Fotoğrafçısının yerinden hiç hareket etmeden, Harry'ye sadece hissettirmesi gereken duyguyu anlatarak yön vermesini ve Alfanın tek seferde başarılı bir şekilde duyguyu geçirmesini izledim.

O kadar doğal, kolay ve keyifle yapıyordu ki, insan izlerken onun yerindeymiş, onun hislerini paylaşıyormuş gibi hissediyordu.

"Her zamanki gibi harikasın. Bu da bugünkü son çekimindi, teşekkürler."

Harry ona gülümsemekle yetinip yanıma geldi ve bakabilmemiz için beni monitörün önüme getirdi. Birlikte tüm pozlarına bakıp fotoğrafçının ve Harry'nin yorumlarını dinledikten sonra Alfanın kulisine geçmeye karar verdik.

"İşin kısa sürdü?"

"Bugün herkesten erken başlamıştım, sabahtan bir programım yoktu."

"Hmm, demek öyle. Yani bana yazamayacak kadar meşgul değildin?"

"Oh..." Harry pot kırdığını farkedince dudaklarını birbirine bastırıp içe doğru kıvırdı. Gözleri yan yan bana bakınca güldüm.

"Peki ya şimdi? Çekimlerini bitirdikten sonra ne yapmayı düşünüyordun? Yeni işlerin mi vardı, ya da atölyene kapanman gereken çizimler? Belki de menajerin ve model arkadaşlarınla takılmayı planlıyordun."

Gözlerimi kısarak devam ettim. "Planını mı bozdum yoksa?"

"Asla Omegam!" Beni kendine çevirip ellerimi tuttu. "Ne kadar zor günler geçirdiğimi bilemezsin! Geldin ve günümü aydınlattın! Bunları başıma hep o menajer kılıklı korkutucu beta açtı! Benim bir suçum yok!"

"DURUN!"

Benim cevap vermeme kalmadan duyulan bağırışla kulisle aramıza girdi adı geçen menajer. "Bekleyin... Buna izin veremem! Burada benim hakkım yeniyor!"

"Gerçekleri söylüyorum ben!"

"İftira! Ben sizin ve ilişkinizin en büyük destekçisiyim! Tek amacım ilişkinizi kurtarmaktı!"

Ellerimi Harry'den kurtarıp bıkkınlıkla geri yatırdım başımı. "Neden herkes aynı şeyi söylüyor!? Kurtarılmaya ihtiyacı mı var!?"

Başımı düzeltip Harry'ye döndüm. "Hm? Var mı?"

"Sana ve ilişkimize bayılıyorum..."

Bu kez Elish'e çevirdim başımı. 'O zaman?' der gibi bakıp tek kaşımı kaldırdım. "Benimle ilgili bir sorununuz mu var...?"

Kızın dudakları aralanırken ellerini kendini savunmak için kaldırdı. "Hm? Bende düzeltmek istediğiniz bir şey mi var?"

"H-hayır, hayır! Şey, s-sadece eşit değilsiniz gibi gelmişti... Yani! Yani Harry çok heyecanlı sen çok sakin... Bana öyle bakma! Tek istediğim seninle düzgünce tanışmak, lütfen lütfen!"

Somurtarak başımı aksi yöne çevirdim. Harry yüzüme ve bağladığım kollarıma baktıktan sonra alt dudağını ısırdı. Ardından beni kendine çekip menajerine döndü.

"O halde bu konuya şöyle bir açıklık getirelim; dışarıdan ne kadar adaletsiz gibi görünse de zıt kişiliklerimiz bizi tamamlayan asıl nokta. Kısacası..."

Başını eğip burnunu burnuma değdirdi. "Yanımda ondan başka birisini düşünemiyorum, o ne olursa olsun."

Gözlerim uçsuz bucaksız ormanlarının içinde kaybolurken yanımızdan derin bir iç çekiş geldi. Göz kontağımızı bozup betaya dönerken Alfa beni daha da kendine çekip yanağımı öpmüştü.

"Aldın mı cevabını?"

Dayanamayıp verdiğim huysuz cevaptan sonra gülerek geri adım attı. "Aldım, aldım. Burası çok kalabalık, gelin de sizinle kuliste biraz konuşayım, sonra baş başa bırakacağım söz!"

Bizden önce kulisi anahtarıyla açıp girdiğinde Harry'nin belimden itelemesine izin verdim.

"Ah, giyeceğin kıyafetler gelmiş Louis! Partiye katılacağına çok sevindim!"

"Ne partisi bu?"

"Can sıkıntısı partisi." Harry'nin cevabıyla ona döndüm. "Her başarımızı kutlayacak olsak yetişemeyiz, biz de arada hem dinlenmek, hem de eğlenmek için bu tarz küçük çaplı eğlenceler yapıyoruz. Mesela işi biten terasa çıkıp çoktan kokteyl içmeye başlamıştır bile."

"Anladım." Dönüp Elish'e bakacakken, geriye doğru çekildiğimi hissettim ve kendimi bir anda Harry'nin kucağında buldum. Sandalyesine oturmuş ve belime sarılmışken dönüp ona kaşlarımı çattım. "Ne yapıyorsun?"

"Otur işte Omegam, biraz özlem gidereyim..."

Ona bir süre baktıktan sonra, "İyi." diye mırıldanıp bacak bacak üstüne attım ve kollarımı bağladım.

"Tam bir tsunderesin değil mi Louis?"

"Ne dedin?"

"Şaka, haha! Sadece şaka! Amacım seninle kötü olmak değil yapma böyle! Durun." Eliyle de dur işareti yaptıktan sonra gelip Harry'nin masasından onun telefonunu aldı. Muhtemelen kilit ekranından erişebildiği kamerayı açıp telefonu bize doğru tuttu. "Bir resminizi çekeyim!"

Ben suratımdaki huysuz ifadeden ödün vermezken, Harry belime sarılmadığı elini bacaklarımın üstüne, çenesini de omzuma yerleştirdi. Elish, "Tamamdır." diye mırıldandıktan sonra telefonu aldığı yere bıraktı.

"Ee," dedi karşımıza bir puf çekip oturduktan sonra. "..merak ettiğim çok şey var! Mesela Harry'yi seviyor musun?"

Kaşlarım hızla çatılırken gözlerimi devirdim. "Ruh eşim ve yüzük taktık bile. Bu yeterli bir cevap değil mi?"

"Hmm, kişiye göre değişir. Mesela Harry gibi, durup dururken söylesen de kimse yadırgamaz? Biraz dile getir!"

"Elish, Omegamı rahat bırak."

"Hmph! Duymak istiyorum, ne var bunda!?"

"İyi dinle o zaman, çünkü bunu senin için yapmıyorum. Tek bir şansın var."

Bağlı kollarımı çözmeden sırtımı Harry'nin göğsüne yasladım. "O sizin için Prens, varis, model ya da tasarımcı, çok başarılı, altın kalpli, dokunulmazlığı olan bir adam olabilir. Ama benim için rutin hayatıma neşe ve renk getiren, beni her halimle kabul eden hayatımın Alfası.

Yani duygularımı ondan başkasına göstermeye ihtiyacım yok. Ha illa sözsüz gösterdiğim sevgi yeterli gelmiyor ve duymak istiyorum derse de ona ne kadar çok değer verdiğimi ve sevdiğimi söylemekten gocunacak değilim.

Sadece gördüğüm şey şu; ne kadar söylersem ve gösterirsem göstereyim onun sevgisinin yanında sönük kalıyor ve kalacak."

"Hıh!"ladıktan sonra ikisinden uzağa baktım. Elish kırpıştırdığı gözleri ve titreyen dudaklarıyla bana bakarken arkamdan gelen burun çekme sesi gözlerimin irileşmesini sağladı. Hızla ona dönüp ıslak gözlerine baktım.

"Ağlıyor musun sen!? Şaka mı bu!?" Ardından elimle onu gösterip betaya döndüm. "Gördün mü!? Bundan bahsediyorum!"

"A-ama Omegam, ne yapayım...?" Yüzünü enseme gömüp kollarını etrafıma doladıktan sonra iç çekmeme sebep oldu, tenime değen ıslak yüzü.

Ellerimi kollarına koyup sakinleşmesi için sevmeye başladım. "Delisin sen."

"Ben cevabımı aldım." Elish kalkıp sırıtarak baktı ikimize. "Artık gitme zamanım geldi. Daha sonra oturup bir şeyler içelim!"

Bizden gözlerini ayırmadan kapıyı açtı ve çıkmadan kaşlarını oynatarak sırıttı. "Siz hazırlanmanıza bakın, ihihihihi!"

Gülüşü beni ürpertse de derin bir nefes alıp arkasından kapıya bakmayı bıraktım. "O iyi değil mi?"

"Her zamanki hali."

"Peki sen?" Omzumun üzerinden beri ona bakmaya çalıştım. "Sakinleşebildin mi?"

Sırtıma gömdüğü kafasıyla boğuk boğuk konuştu. "Kokun iyi geldi."

İç çekerek kollarının arasında döndüm ve yan bir şekilde oturdum. Yüzünü istemsizce kaldırıp bana bakınca ellerimi yanaklarında ve elmacık kemiklerinde gezdirdim. O sırada gözleri çatık kaşlarıma bakarken yüzünün kurulandığından emin oldum.

"İyi misin?"

"Evet..." Gözlerini gözlerime dikerek kollarını belime iyice doladı. "Çok."

"Aptal, kendini bu kadar salma."

"Tamam..."

Burnu boynuma, oradan da mühür noktama indi. Dudaklarını tenime bastırırken derin bir nefes çekti. Elim saçlarına karışırken öpücüklerini derinleştirdi. İç çekerek gözlerimi kapatırken geri çekildiğini hissettim.

Kollarımı omuzlarına koyduktan sonra alnını alnıma yasladı. "Biz de giyinip yukarıya çıksak iyi olur."

"Peki, sen öyle diyorsan."

Hazırlanmaya başlayacağımızı düşünüp kalkacakken belime sarılan kolları beni engelledi. Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde yanağımı öptü yavaşça. "Ama biliyorsun..."

Ellerinden biri karnımda, diğeri göğsüme ve gömleğin düğmelerine gidince alt dudağımın içini dişledim. "Giyinmemiz için, önce soyunmamız gerekiyor..."

Parmakları düğmelerimi açmaya başlarken ellerimi bileklerine koydum. "Kendim yapabilirim..."

"İzin ver sana yardım edeyim..."

Yarısına kadar açtığı gömleği bırakıp ceketimi çıkardı. Masasına bırakıp kalan düğmeleri de açtı. "Harry..."

"Seni o kadar özledim ki..."

Beni çevirebildiği kadar kendisine çevirip göğsüne yaslanmamı sağladı. "Seni görmek o kadar iyi geldi ki..."

Bir elini bileğime götürüp saati çıkardı. Gözlerini benden çekmeden bileklerimi de sökerken yutkundum. Farketmeden etkisi altına girmeye başlamıştım, ancak boğazımı düğüm yapan Alfanın baskın kokusunun etkisi çoktu.

Gömlek omuzlarımdan inmeye başlarken onu durdurdum. "Sadece ben mi?"

Pembe ceketini indirip çıkarırken kollarının beni bırakmasını sağladım. Hemen ardından çizgili tişörtünü de çıkardığımda bileklerimden tuttu. "Seni istiyorum."

"Tek amacımız giyinmek sanıyordum."

"Küçük bir kaçamaktan hiçbir şey olmaz..."

Gömleğimi çıkarmadan beni kucakladı ve kalktı. Ne yaptığını anlamaya çalışırken kulisin kapısını kilitleyip beni yasladı. "Omegam..."

Boynuma gömülmesine izin vererek inledim ve kollarımı boynuna doladım. "Burada mı?"

"Eve kadar dayanamam... Ayrıca bu kulisi daha özel bir hale getirmek için bundan iyisi olamaz."

"Şapşal..."

Dönüp beni masasına oturtmak için yürürken dudaklarımı öptü. Pantolonumdan kurtulup, kendisininkini de indirdikten sonra bana yaslandı. "Seni makyaj masamda istediğim kadar becerebilirim değil mi?"

"Dene bakalım, yapabilecek misin..." Yakasını yaslayıp üzerime çektim. "Alfam..."

"Hrr..."

Dudaklarıma yapışıp beni aynaya yaslarken parmaklarını deliğimin etrafında hissedebiliyordum. Bir kolumu boynuna öbürünü sırtına dolarken beni açmaya başladığında inledim.

"Ah... Bu şekilde olmaz..."

"Hayır. Bu kez ben ne dersem o." Koyulaşmış yeşillerine baktım. "Bir itirazın var mı?"

"Harry... Neden? Yoksa kendini kötü mü hissettin? Hm? Belki kendini yetersiz hissettin... Hmm?"

"İstersen biraz daha sert olabilirim. Belki de sesimi fazla yumuşak kullanıyorumdur, ha?"

"Ah Alfa..."

"Beni kızdırmak istediğinden emin misin?"

"Ihm... Ne yapabilirsin ki?"

"Göstereyim, Omega..."

Parmaklarını çekip aynı eline tükürdü ve kendisine sürdü. Bacaklarımı tutup sertçe kaldırdı ve tek omzuna atıp tek koluyla bacaklarıma sarıldı. Masaya tutunurken hızlanan nefeslerimi kontrol edemedim, ancak içime bir anda giren sertlikle buna gerek kalmamış, nefesim teklemişti.

Hareketlerine aynı sertlikle devam edince gözlerim kaymaya başlamıştı. "Ah!"

"Tatmin olmak için kontrolü almana gerek yok." Üzerime abanıp nefesimi kesti. "Ben sana fazlasını vereceğim."

Aralık dudaklarıma beni kendine çekti ve masada kaymamı sağladı. Üzerime eğilip dudaklarımı yakaladığında onu daha derinlerimde hissedebiliyordu. Vuruşları her seferinde daha sert ve daha hızlı olunca konuşmaya takatim kalmamıştı.

"Omegan benim için yaratılmış, onun dilinden bir tek ben anlarım."

Doğru noktayı bulup düşünmeden çarptığında ve derince hırladığında gözlerim karışmış, kendimi Omegama bıraktığım gibi karşımda da Alfayı görür gibi olmuştum.

"Ahh..."

Birkaç vuruşun ardından içimden çıkınca sıkıca masaya tutundum. Ancak o ellerimi kurtarıp bedenimi döndürdü ve masaya yüzüstü yaslanmamı sağladı. Kalçalarımı tutup beklemeden içime girdiğinde kıkırdadım. "Ah evet..."

Göğsümü tutup gövdesine yaslarken de aynadan benimle göz göze gelirken de hareketlerini durdurmadı. Alaylı gülüşüne bakarken başımı omzuna atıp sırıttı. "Harry..."

Sesimin hırlar gibi çıkmasına gülüp beni masaya çarpmaktan çekinmedi. "Neler yapabileceğimi tahmin bile edemezsin Omega... Bu daha hiç bir şey..."

Boğazım gıdıklanır, mührüm sızlarken Omegamın sesime yansıdığını hissettim. "Parçala beni..."

Kollarını bedenime doladı beni tek parça tutmak ister gibi. İçime gömülüp bedenimi kaldırınca inledim. "Dizlerini masaya yasla."

Kırdığım dizlerimi masaya koyduğumda bir elini indirip bacaklarımı iki yana ayırdı. Pantolonun bileklerime indiği ancak ayakkabılardan çıkamadığı ayaklarımı bacaklarının arasına aldı. Dudaklarını açıktaki omzuma yaslayarak öptü. Küçük bir dil darbesinden sonra ısırınca güldüm. Alt dudağımı ısırıp kasılan karnımla dik penisime baktım.

Ellerimi indirmeme kalmadan tek eliyle ve hızla yakaladı. Gövdemi tutan elini de çekip kollarımı geriye çevirdi ve sırtımda birleştirip vücudumu eğdi. "Dokunmayacaksın."

"B-bırak Alfa..."

"Dokunmayacaksın, dedim."

"Uh..."

Kollarımdan desteke alıp git gellerine devam ederken canımın acısı zevkle bütünleşip ortaya muazzam bir his bırakıyordu. "Ah, Alfa!"

"Gelecek misin?"

Bedenime tutup kollarımı kurtarmama izin vermeden bana sarıldı ve bedenlerimizin arasında sıkıştırdı. Geri adımlayarak sandalyesine oturdu ve üzerine sertçe inmeme neden oldu. "AH-!"

"Üstümde olmak istiyordun, değil mi? Kucağımda zıplamak hoşuna gidiyor... Bayılıyorsun bana."

"Evet... Evet!"

Başımı geriye atarak boynumu sunduğumda o da beklemeden dolgun, yumuşak dudaklarını tenime yasladı. Göğsüm sertçe, vuruşuyla doğru orantıda kalkıp inerken gövdemi bırksıp bacaklarımı sıkarak dayanabildiğim son vuruşlarında en derinleri hedef aldı.

"Hazır mısın Omega?"

"Ha... Ha-"

"Gel bana, Louis."

Anca kurtulan ellerimi sandalyenin kollarını sıkarken gözlerimi kapatarak saldım kendimi.

"Aman Tanrım... Omegam..."

İçimden çıktıktan hemen sonra yere doğru boşaldı ve gülerek bana sarıldı. Gözlerimi açabildiğimde gördüğüm ilk şey aynaya püskürmüş olan menimdi.

Yüzümü buruşturarak yaslandım Harry'nin omzuna. "Olamaz..."

"Merak etme," diye mırıldandı yanağıma doğru. "..kendi ellerimle temizleyeceğim."

"Kapa çeneni, aptal..."

Dinlenmek için kendimize birkaç dakika verirken Harry mahvettiğim masasına ayaklarını uzatarak bana yatak oldu.

"Evet, artık yukarı çıkabiliriz, azgın Omegam."

Homurdanmama sebep olan cümleleriyle o önden belirlediği kıyafetleri giyerken ben de kulisteki paravanının arkasına geçip benim için ayarlanmış pantolon, ceket ve tişörtü üzerime geçirdim. İkimiz de hazır olduğumuzda uzattığı koluna girdim ve birlikte kulisinden ayrıldık.

Terasla birlikte üç kat olan binanın merdivenlerine götürdü beni, bizim gibi birkaç insanın da indiği veya çıktığı merdivenleri yavaş yavaş çıkarken gözlerimi ona çevirdim. Yüzünde bitmek bilmeyecek gibi görünen bir gülümseme vardı ve kesinlikle bulaşıcıydı. Önüme dönüp dudaklarımı birbirine bastırırken bu sefer de onun bana döndüğünü hissetmiştim.

"Gucci'deki çoğu arkadaşımla tanışacaksın, hazır mısın?"

"Olmalı mıyım?" Gözlerimi ona çevirirken nasıl görünüğünü bilmediğim ifademe bakıp sırıttı. "Ne var?"

"Omegam."

"Ne?"

"Kıskandığında da ayrı bir huysuz oluyorsun."

Dirseğimi karnına geçirince gülerek inledi. "Ve daha da seksileşiyorsun."

"Çeneni kapatmayacaksın değil mi?"

"Hazır kıskanırken bunu değerlendirmeyi düşünüyorum."

"Hah..."

İki katı konuşurken anlamadan çıkıp terasın cam kapısından geçtik. Dediği gibi hazırlanıp çıkan ünlüleri veya mankenleri görebiliyordum. Çoğu sohbet ederken bazıları grup olmuş bir yandan gülüp, bir yandan içiyorlardı. Kurulan müzik setinin hoparlörüne yakın durup tek tabanca takılanlar da vardı.

"Hemen sana biraz içecek getiriyorum."

"Dur," Tuttuğum koluna girip yanına yerleştim. "..birlikte de gidebiliriz. Eğer beni bu yabancı ve süslü kurtlarla yalnız bırakırsan seni terastan aşağı atarım."

Önce kıkırdamaya sonra kahkaha atmaya başlayınca gözlerimi üzerine diktim. "Eğer benimle atlayacaksan? Şaka. Hadi gel, gidelim."

Sırıtmasını durdurmadan kokteyl ve içkileri hazırlayan küçük bir barın başında duran barmene ilerledi. "İçersin değil mi?"

"İçmesem daha iyi."

"Hafif bir şeyler?"

Yeşillere baktım. "Benimle birlikte hafif içeceksen olur."

"Endişelenme, içkiyle hiç aram yoktur."

Ona gülümseyip ikimize de karpuz aromalı kokteyl hazırlatmasını bekledim. Gözlerimi etrafta gezdirmek istemediğimden zamanın farketmeden geçtiği, güneşin gittikçe alçaldığı gökyüzüne baktım.

Çenemde hissettiğim dudaklar kaşlarımın çatılmasına neden olsa da, Alfanın belime sarılan koluna tutunup bekledim. "Burada çok kalmak istemiyorum."

"Şu işe bak, ilk defa mı aynı fikirdeyiz?"

"Canımı yakma Omegam..."

Onun abartılı ifadesine gülüp uzatılan bardağı aldım. "Belki de hiç çıkmadan dönmeliydik. Bu ortam fazla kasıntı."

"Belki de, ancak herkesle tanışmak isteyeceğini düşündüm."

Bardağı dikkatle aşağı indirip boştaki elimi onu kendime çekmek için kullandım. "Kiminle çalıştığın veya konuştuğun hiç umurumda değil." Gözlerimi gözlerine diktim. "Ben anlatacağımı anlattım hepsine zaten..."

Kaşlarını kaldırıp sırıtırken onu bırakıp bardağımı yudumladım. "Omegam? Beni biraz fazla mı sahiplenmeye başladın sanki?"

"Bunu beni her gün almaya gelen Alfa mı söylüyor?"

"Ya? Hoşuna gitmiyor mu yani? Ah, sen otobüsten kurtulmak için istiyordun değil mi?"

"Benimle birlikte bineceksen otobüse tekrar alışabilirim."

"Hmm..."

Sırnaştıkça sırnaştığını farkedince biraz fazla yüz verdiğimi düşünüp bardağımı aramıza soktum. "Tadı fena değil."

Kendisininkini kaldırıp yudum almadan önce bardağıma dokundurdu. "Ben benimkinden pek tat alamadım."

Ona ukala bir şekilde bakıp başka yere döndüm. Aptal. Şımarık Alfa.

Birkaç kişinin bakışlarını yakalasam da karşılık vermeden ancak gözlerimi de kaçırmadan sakin bir ifadeyle etrafı süzerken teras dolmaya başlamıştı. Çekimi biten yukarı çıkıyor ve hızla ortama ayak uyduruyordu. Müzik hafif bir tempoya sahip olsa da hareketliydi. Belimde hissettiğim elin ardından kendimi Harry ile birlikte yürürken bulunca kapının yanındaki boş duvara çekti bizi. Hem herkesi görebiliyorduk, hem içecek alanlara engel olmuyorduk, hem de girenlerin ilk baktığı nokta biz olmuyorduk.

"Buraya nasıl geldiğini o kadar merak ediyorum ki... Neden, ne düşünerek ve nasıl?"

"Neden gidip," Bardağı dudaklarıma kaldırırken gözlerimi üzerine diktim. "..babacığına sormuyorsun?"

Duruşu anında dikleşip ifadesi ciddileşti. "Şaka yapıyorsun..."

"Bana teklif yaparken çok istekli görünüyordu, kıramadım."

"Sorulacak hesap not edildi, ama..." Muzip ifadesi hızla geri döndü. "..gerçekten kıramadığın için miydi?"

"Acaba şansını zorlamana fazla mı izin verdim?"

"Hehehe..."

Bana baka baka gülerken yanımıza yaklaştığını farkettiğim uzun saçlı adamla ifadesizleştim.

"Sevgili Harry?"

"Aless!"

Ona gülümsedi ve hızla belime sarıldı. "Omegam! Seni Gucci'nin ortaklarından, babamdan sonra ilk akla gelen yöneticimiz Alessandro Michele ile tanıştırayım."

"Acaba ben de favori mankenim Harry Styles'ın Omegası kimmiş öğrenebilir miyim?"

"O, Louis."

"Ow," Elini uzatınca elimi kaldıramadan Harry benim yerime tuttu. "..memnun oldum, sıradaki dergi kapağımın yeni yüzü."

"Mumnun oldum...? Ne?"

"Michele?"

Harry'nin elimi bile vermeyecek kıskançlığına hiç şaşırmadan baktı ikimize. "Ne? Favorimi ve favorimin favorisini kapak yaparken kimseden izin almayacağım? Ah ve bu Robert'la ortak kararımızdı.

"Ah..."

"Ben de diyordum ki Harry son zamanlarda nasıl hem aklı bir karış havada hem de bir o kadar yaratıcı olabiliyor! Aynı zamanda ilham kaynağınla mı tanışıyorum?"

Başım hafifçe eğikken gözlerimi Alfaya çevirince, onun bana gülümseyerek baktığını gördüm. "Öyle de denebilir."

"Pekala, o halde ben yeni favori çiftimi yalnız bırakayım. Lucy, benim tatlı Apollo'ma iyi bak."

Arkasını dönüp gitmesiyle tek kaşımı havaya kaldırdım. "Ne dedi o?"

"Kendi kendine eğleniyor işte. Sen onu boşver de," Gözlerini etrafta gezdirip göz göze geldiği insanlara da gülümseyip başını salladı. "..seninle tanışmaya çok hevesli gibi görünüyorlar ama korkudan gelemiyorlar sanırım."

Onu ve baktığı insanları süzüp koluna herkesin görebileceği şekilde sarıldım. "Doğru olanı yapıyorlar."

Bakışları bana ve kolundaki elime dönünce ne yapacağını görmek için bekledim. Kolunu ellerimden kurtarmadan arkaya kıvırıp sırtıma dokundu. "O halde burada durmamıza hiç gerek kalmadı."

"Bence de."

Bardaklarımızı bitirip diğer yanımızdaki masaya bıraktığımız gibi terastan kulisine indik. Üzerimize kendi kıyafetlerimizi geçirdikten sonra beklemeden binanın çıkışına yöneldi. Yol üzerinde gördüğümüz menajerin yanına gitmeden seslenip elini kaldırdı. "Biz ayrılıyoruz!"

"Oh? Çok erkenden? Neyse! Aranız düzeldi diye işleri boşlamaya kalkma Harry! Sonra görüşürüz Omega!"

Elini sallamakla yetinip dışarı çıktık. Çıkarken bizi gören vale hızlı bir şekilde yerinden ayrılınca Harry'nin arabasını almaya gittiğini tahmin ettim.

"Seni bizim eve götürmek istiyorum."

"Neden?"

"Bugün bizde kal! SENİ ÇOK ÖZLEDİM KAÇ GÜNDÜR, ANLAMIYOR MUSUN!?"

"Bağırma bana aptal! Bunu kendin istedin sızlanma!"

"Ama... Baksana neler yaptın..." Yine şımarık şımarık gülmeye başladığında göz devirdim. "Değmedi mi sence de?"

"İyi o zaman ben evime gideyim, sen de öyle devam et."

"HAYIR! BU BİR DAHA TEKRARLANMAYACAK!"

"Bağırma!"

Vale arbadan inmiş anahtarı uzatırken bize tuhaf bakışlar attığını görüp iç çektim. Belli bir yere kadar normal olabilirdik...

Araca binince kısa sürede hareketlenip malikanenin yolunu tuttuk. O sırada telefonumu alıp okuldan erken çıktığımı ve işim olduğunu yazdığım mesaja gelen mesajlara baktım, yeni bir bilgilendirme mesajı için aile grubuna girdim.

💙MAVİŞLER💙

Meleğim;
-Umarım bir sorun yoktur.

Doğum Hatası L;
-Anne abime yine bir şeyler oluyor... Okuldan erken çıkmış...

Baş Belası F;
-Cidden! Elinde olsa okulda yatacak olan abim!?

İkiz P;
-KESİN HARRY İÇİN!

İkiz D;
-ABİ ALFANIN AKLINI ÇELMEYE ÇALIŞTIĞINI SÖYLE LÜTFEN!!!

-İşim bitti, Harry'nin yanındayım annem, endişelenme.
-Şimdi de onlara geçiyoruz.

Doğum Hatası L;
-OOOO!

İkiz D;
-Bir saniye, bir saniye...

İkiz P;
-Bugün Harry'nin çekimleri vardı...
-ABİ NEREDESİN SEN!?

-Setteydik,
-Ayrıca sevgilimi takip etmeyi bırakın bücürler.

İkiz D;
-Onu ünlü sevgili bulmadan önce düşünecektin!
-Ayrıca orada ne işin var ki?

Doğum Hatası L;
-Sırf HARRY İÇİN onun iş saatlerine göre izin mi aldın?
-Hey...
-HERKESE HARRY'NİN EŞİ OLDUĞUNU SÖYLEMEK İÇİN Mİ GİTTİN!?

-Evet, çünkü işim gücüm yok Lott.
-Ahmak.
-Harry ile bir alakası yok, işim vardı dedim ya.

Baş Belası F;
-Senin Gucci'yle nasıl bir işin olabilir???

-Tek seferliğine sette yer almam gerekti.

Baş Belası F;
-Sana gerek kalmayacak kadar dekorları var diye biliyorum ben?

-Fizzy sen yakında benden dayak yemiş miydin?

Baş Belası F;
-Dünkü öğünü aksatmıştık,
-Bu sabah da erkenden çıktın.

-Şimdi daha iyi anlıyorum.

Doğum Hatası L;
-Sen de yine kötü şakalarından birini yapmasaydın abi!

İkiz D;
-BEKLEYİN!

İkiz P;
-DOĞRU SÖYLÜYOR!
-AAAAAA!

İkiz D;
-FOTOĞRAFLARI SIZMIŞ!?

Doğum Hatası L;
-NE!?
-İNANMAM!
-ÇABUK BANA DA ATIN!

Baş Belası F;
-*yükleniyor*
-*ruhundan arınıyor*

-Kudurun.

"Kızlarla mı konuşuyorsun?"

"Evet." Diyerek telefonu çantama attım ve yaklaştığımızı farkederek Alfaya döndüm.

"Eğleniyor gibisin?" Yoldan kısa süreli ayırdı bakışlarını. "Yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı."

"Çok... Hayatımın neşe kaynakları, inanamazsın..."

Kıkırdayarak bahçenin otomatik kapısını açtırdı ve içeri girdi. "Yüzün yeterince şey anlatıyordu ama."

Sessiz kalıp durdurduğu arabadan onunla beraber indim. Orada olduğu gibi beni yakınına çektiğinde sesimi çıkarmadım. Kapıya geldiğimizde açan hizmetliye selam verip salona geçtik.

"Louis? Oğlum? Bu ne güzel sürpriz!"

"Merhaba anne, nasılsın?"

"İyi gibi görünüyor, demek ki henüz internete girmemiş."

Ona sarılırken oturduğu koltuğa kayınca gözlerim kitap okuduğunu anladım. "O da ne demek Harry?"

"Girince anlarsın, hadi sen onlara bak, biz de bahçeye çıkalım." Gözlerini bana çevirmeden önce elimden tutup kendisine çekti. "Açık hava iyi gelir..."

Yılışık seni.

"Pek anlamadım ama şimdilik izin veriyorum, ancak akşam yemeğinden ve benden kurtuluşun yok bilesin Louis."

"Nasıl isterseniz anneciğim."

Anne yerine otururken Harry beni sürükleyip bahçesine çıkardı, hava karardığı için yanmaya başlamış ağaç evin ışıkları buradan net bir şekilde seçiliyordu.

"Harry."

"Omegam..." Bana doğru bir adım atınca elimi kaldırarak onu durdurdum. Hızla yüzü asılırken, "Ne oldu...?" diye sordu.

"Hiç, sadece önce sorulacak hesaplardan başlamak istedim."

"Oh, o zaman ben başlayacağım!"

"Ne yapmışım?"

"Ailemle ortak olup iş çeviriyorsun sürekli! Utanmasa benden daha çok tanıyacak babam seni!"

"Tamam, hakkın var. Hatamı kabul ettiğim için sıra bana geçiyor."

"Ne-"

"Sen itiraz etmeden şu soruyla başlamak istiyorum; hırsımı menajerinden mi çıkarayım, yoksa senden mi?"

"Benden..."

"Hmm..." Onun sırıtarak cevap vermesi memnuniyetle başım sallamamı sağladı. "Bu fedakarlığı yaptığın için seni ödüllendiererek başlayayım o zaman."

"Gerçekten mi!?"

"Evet. Ne istiyordun sen? Ah! Peşinden koşmamı," Başımı yana eğdim. "..değil mi?"

"He-hehe... Yani tam olarak, emin değilim, belki ama şöyle-"

"Kıvırma." Gözlerimi üzerinden almadan geriye adımladım. "Şimdi bunu heyecanlı bir hale getirmek için aramızı açıyorum. Sen kaçacaksın, ben kovalayacağım. Tamam mı?"

"Haha, ne?"

Yüzünde gülmek ve şaşırmak arası ifadeye bakıp mesafemizi biraz daha açtım. Ardından ona son kez bakıp öne attığım ikinci adımda zıplayarak dönüştüm.

Ayağının dibine kurt olarak indiğimde ifadesi belirgin bir şaşkınlığa döndü. Geriye doğru bir adım atması üzerine doğeu hırlayarak gitmemi sağladı.

"Eğer kaçmazsan, peşinden koşamam Harry..."

Sertçe hırlamam dönüp koşmasını sağlayınca peşine takıldım. "Nasıl Harry? Hoşuna gidiyor mu?"

"O-Omegam!? Ben bunu kastettiğini düşünmemiştim!"

"Öyle mi?" Pençelerimi yere sertçe vurarak onun daha da panik yapmasını sağlarken dönüşmeyi gerçekten mi akıl edemiyor, yoksa tercih mi etmiyor, anlamaya çalışıyordum. "Neydi senin aklındaki? Acaba... Süründürmek olabilir mi? Ah, ama onun hakkında pek bir bilgim yok! Bence şöyle yapalım;"

Sertçe zıplayarak önüne iniş yapıp yolunu kestiğimde bedenime çarpıp yere düşmüştü. "Sen bana bunu uygulamalı olarak göster."

Yerdeki bedenine adımlayıp geri sürünmesine izin vermeden pantolonunun paçasına dişlerimi geçirdim. Geriye adımlayarak ormanının derinlerine doğru sürükledim bedenini.

"Mesela bu nasıl?"

Sessizce toprağa veya eline gelen herhangi bir şeye tutunmaya çalıştığında gördüğümde onu dört bacağımın arasına doğru çektirip bıraktım. Sırt üstü dönüp bana büyük ve koyu gözlele baktı.

"Neden konuşmuyorsun?" Bir patimi onun gövdesine koyup yüzüne eğilerek hırladım. "Hm? Söyle."

"Üzgünüm Omegam," Göz bebekleri büyümüş gözleriyle koyu mavilerime baktı. "..şuan sana hayranlıkla bakan Alfamla bir kıskançlık savaşı veriyorum da... Söylediklerine tam odaklanamadım."

Dişlerimi göstermeyi bırakıp suratına baktım ve aldığım derin nefesi burnumdan suratına sertçe vererek yüzüne gelen saçlarının uçuşmasını sağladım. "Aptal."

Üzerinden çekilerek geriye adımladım ve olduğum yere oturdum. Toprağa fazla yüklenen pençelerimi yalayarak temizlerken gözlerimi kapattım.

Böyle ansızın gelip böyle konuşunca ne cevap vereceğimi şaşırıyordum. Bir de üzerine duygularım karman çorman oluyordu.

Gelen yaprak hışırtıları ondan taraftaki gözümü açıp bakmamı sağladı. Önce yattığı yerden bana bakıp, ardından bacaklarını kendine çekmiş, zıplayarak kalkarken de dönüşmüş ve geriye parçalanmış kıyafetlerini bırakmıştı.

Dibime kadar girip beni koklamış ardından başını başıma sürtüp üzerine yaslamıştı. Pençemi indirip beklemeden başımı çenesine sürttüm bedenime yaslanmasını sağlamıştım.

"Omega..."

"Alfam."

"Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?"

"Evet, çünkü kalbimdeki boşluğu doldurduğunu hissedebiliyorum."

Burnunu tüylerimde gezdirmesine izin vererek geri çekildim ve gözlerinin için baktım. "Ve karşılığı için kimseden akıl almana gerek yok. Tek yapman gereken benimle olmak. Sana ne söylediğimi biliyorum ve kendiliğimden söylememin daha değerli olduğunu da öyle."

Gözlerim yerdeki çimenlere kayıp başım eğilirken pençemi kaldırıp altında kalıp ezilen küçük çiçeğe baktım. "Ancak bunu yaparken incitmekten korkuyorum. Çünkü sevgi görünüğü kadar kolay bir duygu değil.

Ama sana söz veriyorum, yanımda olduğun sürece kalbimden gelenin en iyisini yapacağım."

Pençemi boynu bükülmüş çiçeğin yanına bırakırken başımı kaldırmadım. Kısa bir süre sonra çiçeği arada bırakan pençesini gördüm. Ön ayaklarımızı birbirine yaklaştırıp çiçeğin patilerimiz sayesinde doğrulamasını sağladı.

"Ve ben ne incitmene ne de incinmene izin vermemek için, her daim yanında olacağım."

Başımı kaldırdığımda göz göze ve burun buruna geldik. Başlarımızı eğdiğimizde alınlarımızın da burunlarımız gibi temas etmesini sağladık. Gözlerim onunkiler gibi kapanırken iç çektim.

Ardından olduğumuz yere, Harry çiçeği burnunun ucuna alıp yan devrilecek, ben boynuna başımı yaslayacak şekilde dibine uzanarak akşam yemeğine kadar süren huzurlu bir uykuya daldık.

Göreceksin Harry, sözümü tutacağım.

Ve seni beni seçtiğine asla pişman etmeyeceğim, ruh eşim.

×××

Bu adamın Harry sevgisi djdkkslsls

Bölümün sonuna doğru dinlediğim şarkılar duygusallaşınca böyle bir şey oldu yaa...

Ayrıca çiçek meselesinde aklım Aslan Kral animasyonunun o sahnesi geldi aklıma *-*

Umarım beğenmişsinizdir,

Çok değerlisiniz,

-Arthur

Continue Reading

You'll Also Like

92.6K 5.7K 19
"şu ana kadar hep yalan söyledin." omega gözünün ıslaklığına bulaşan yanaklarıyla sessizce konuştu. alfanın gözleri ona derince bakarken konuşmakta g...
12.9K 1.6K 101
TAMAMLANDI ✓ 101.bölümden itibaren tüm kalan bölümleri blog sitemden okuyabilirsiniz🫰 Jinhai Şehri Kamu Güvenliği Bürosuna yeni gelen Wu Yu, uysal v...
219 53 3
Uyuşturucu taciri Çağan, spor salonundan göndermek istediği Tufan'ın eline düşer. Esas uyuşturucunun o olduğunu bilmeden.
46.6K 4.2K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.