Crime Scene - KookMin

By Godisjk

20.8K 3.1K 4.5K

❝ Park Jimin ve Jeon Jungkook, bir seri katili yakalaması gereken iki başarılı polisti. ❞ Başlangıç; 09.04.20... More

Tanıtım - İlk Cinayet
Bölüm 1; Ortaklık
Bölüm 2; Bir Saplantı, İki Nefret
Bölüm 3; İlk Şüpheli
Bölüm 4; Birden Fazla Kanıt
Bölüm 5; Arkadaş Değiliz
Bölüm 6; Farklı İşler
Bölüm 7; Önyargı ve Acı
Bölüm 8; İki Yaralı Kalp
Bölüm 10; Samimiyet
Bölüm 11; Hedef
Bölüm 12; Yapılan İyilik
Bölüm 13; Gerçek ve Yalan
Bölüm 14; Duygusal İhtiyaç
Bölüm 15; Yoğun Duygular
Bölüm 16; İkilem
Bölüm 17; Yakın Arkadaşlar
Bölüm 18; Pişmanlık
Bölüm 19; Güçlü Kal
Bölüm 20; Güven
Bölüm 21; Kabulleniş
Bölüm 22; Seri Katil Kim?
Bölüm 23; Korkusuz Ol
Bölüm 24; Huzursuzluk Hissi
Bölüm 25; Tamamlanmayan Yapboz Parçaları
Bölüm 26; Yenmek Veya Yenilmek

Bölüm 9; Tatlı Mı? Cüretkâr Mı?

720 116 125
By Godisjk

Sadece bir gün sonra ben geldim. Baktım yorum sınırını geçmişsiniz bende hemen yazmaya koyuldum ehehe. Siz böyle sınırı geçin ben her gün yazmaya razıyım kiiii!

Oy sınırı da az kaldı geçecek sadece biraz daha büyümesi lazım o yüzden aynı sınırda bırakarak ilerlemeye devam edelim. +50 oy sınırı ve +100 yorum sınırı.

İyi okumalarrr...
🗡

Bir sürü davam vardı bir sürü suçlu ama ilk defa bir dava için bu kadar uğraştığımı hatırlıyor, herhangi bir sonuca ulaşamadığım için binlerce kez kendimi suçluyordum. Bu seri cinayet davasının başladığı ilk günü hatırlıyordum. Cinayetin sonunda elime bir kanıt sayılabilecek hiçbir şey geçmemiş hiçbir şüpheli olmamıştı. Şimdi ise birden fazla şüphelinin içinde hangisinin seri katil olma olasılığı beynimi işgal ediyor, herhangi bir çözüme ulaşamayınca da sistemini devre dışı bırakıp yeni konulara geçmeme yardımcı oluyordu. Tıpkı şu anda olduğu gibi...

"Hey saat kaç?" dediğinde gözlerimi camdan ayırıp asker yeşili rengindeki gömleğinin kollarını dirseklerine kadar sıyırmış, kaslı kollarındaki damarlar belli olacak şekilde direksiyonu tutan Jungkook'a baktım. Altında ise koyu mavi, kaslı bacaklarına yapışan kot pantolon vardı. Koyu kahverengi saçlarını ortadan ikiye ayırarak şekil vermişti. İri gözleri yola odaklıydı, ince dudaklarında ise minik bir gülümseme yer edinirken bana sorduğu soru aklıma geldi ve telefonumu cebimden çıkarıp ona hızlıca saati söyledim.

"Saat 09:18." dediğimde kısaca kafasını sallayıp yola odaklanmaya devam etmişti. Bende dün olayların bu kadar hızlı gelişmesine şaşırıp tekrar camdan dışarıya bakıp yola dikkatimi verirken yavaş yavaş düşüncelere dalmıştım.

Dün akşam Yoon Hee amirim mesaisi bittiği için bize evinden haber vermiş olduğu gerçeği ile yüzleştiğimizde onu arayıp sinirlendirmek istememiş ve yarın sabah yola çıkacağımızı kararlaştırıp yanımıza ona göre birkaç parça eşya almıştık. Sabah ise ikimizde merkezde buluşmuş çantalarımızı arabada bırakarak Yoon Hee amirden izin alıp yola çıkmıştık.

Düşüncelerimizin aksine kızmamıştı ve hemen yola çıkmamızı istemişti. Çünkü bu davayı bizim kadar o da çok önemsiyordu.

Şimdi ise arada sadece bir saate yakın bir zaman geçmişti. Büyük bir ihtimalle 2 saat sonra Gwangju'da olma ihtimalimiz yüksekti ve fazla trafik yoktu. Bu yolculuğun en güzel yanıyken elim radyoya gitti.

Gece gördüğüm bitmek bilmeyen kabuslar yüzünden uyuyamadığım için Jungkook'a sürmesini rica etmiştim. O da ricamı kabul edip arabayı sürmüştü. Ona gerçekten çok minnettardım.

Susadığımı hissederken arabanın kenarından bulunan su şişesinin kapağını açıp birkaç yudum alacağım sırada Jungkook'un aniden vites değiştirip sola dönmesiyle üstüme dökülen suya baktım ve şaşkınlıkla söylendim.

"Tanrı aşkına dikkatli sürsene, hep üstüme döküldü." dediğimde Jungkook bana kısa bir bakış attıktan sonra önüne söndü ve gülerek söylendi.

"Bir şey olmaz camı aç, hava zaten sıcak ve alt tarafı üstüne su döktün. İki dakikada kurur leke bırakmaz merak etme." dediğinde sinirle oflarken gözlerimi devirdim. Asla bana bulaşmaktan vazgeçmeyecekti.

"Sorun var demedim zaten. Dikkatli sür dedim." dediğimde Jungkook öndeki arabayı gösterirken alayla söylendi.

"Bana değil öndeki arabaya söyle o zaman. Yavaş sürdüğü için önüne geçmeye çalışıyorum ama bana izin vermeyip önüme geçiyor orospu çocuğu." dediğinde şaşkınlıkla ona bakarken anlamsızca söylendim.

"Önüne geçme o zaman Jungkook!" dediğimde Jungkook bu hareketime omuz silkip umursamadığını belli ederken biraz sinirle tısladı.

"O zaman yavaş gitmesin." dediğinde daha fazla karışıp sinirlendirmemeye karar verdim ve torpidodan kırmızı renkteki polis siren ışığını çıkartıp ses tonumu ayarladıktan sonra siren ışığını ona uzattıktan sonra sakince mırıldandım.

"Arabanın üstüne tak. Bu sefer çekileceğini düşünüyorum." dediğinde direksiyonu tek eliyle tutup diğer eliyle de siren ışığını alıp arabanın üstüne taktığında kumandasını elime alıp ışığı ve sesi çalıştırdım.

Benim siren ışığını çalıştırmam ile birlikte birkaç saniye sonra yolda sağa doğru kayan araçla birlikte Jungkook hızlandığında camdan yan tarafta kalan bedene baktım. Özür dilercesine başını sallayan adama tatmin olmuş bir şekilde bakıp hızlanan Jungkook'a bakışlarımı yönlendirdim.

"Mutlu musun?" dediğimde Jungkook kıkırdayarak mutlu bir sesle konuşmuştu.

"Tabii ki de mutluyum. O sinir bozucu adamdan kurtuldum." dediğinde kumandayla siren sesini ve ışığı kapatıp alayla söylendim.

"Siren ışığı orada kalsın belki lazım olur." diyerek kumandayı torpido gözüne geri koydum ve ilerlemeye devam ettik. Birkaç dakika sonra çalmaya devam eden enerjisi yüksek müzik yumuşak bir müzikle yer değiştirdiğinde mayışmış bir şekilde gözlerimi kapatmamakta direndim ama gece uyuyamadığım için daha fazla gözlerimi açık tutamadım ve kapanmasına izin verdim.

Bedenim uykuya teslim olduğunda Jungkook'un benim uyanmamı istemezcesine çıkan sesini duymuştum.

"Uyuyabilirsin. Seni oraya ulaştığımız zaman uyandıracağım."

🗡

"Hey Jimin. Uyan geldik." dediğinde birkaç homurdanma ile başımı sağa çevirip uykuma devam ettim ama tekrar eden yumuşak bir ses duydum.

"Hadi uyan, geldik Jimin-ah."

Ses benim tekrar uyumamı istemezcesine devam ettiğinde dayanamayıp gözlerimi açtım. Arabanın içinde omzuma dokunup yumuşak sesiyle beni uyandırmaya çalışan Jungkook en sonunda beni uyandırabildiğine sevinmiş bir neşeyle konuşmuştu.

"Sonunda uyandın. 10 dakikadır Gwangju polis merkezinin önünde seni uyandırmaya çalışıyorum. Resmen uyanmamak için direniyor gibiydin." dediğinde huysuz birkaç ses çıkartıp tek gözüm kapalı bir şekilde etrafa bakıp oturduğum yerde doğrularak emniyet kemerini çözdüm.

"Hadi içeri girelim o zaman." dediğimde sesim uykudan yeni uyandığım için boğuk çıkmıştı. Jungkook bu halime güldüğünde homurdanarak arabadan ineceğim sırada bileğimi tutarak beni koltuğa geri oturtarak söylenmişti.

"Sen tipini görmüyorsun ama şu an komik bir haldesin o yüzden izin ver tipini düzelteyim." diyerek eğlenceli bir tonda mırıldanmıştı.

Elimle istediğini yapmasına izin verdim ve yorgunlukla tekrar gözlerimi kapatırken boğuk sesimle konuştum.

"Sen tipimi düzeltirken bende biraz daha gözlerimi dinlendireyim." dediğimde Jungkook sözlerime kıkırdarken elleri saçlarıma ulaşmış ve yavaşça okşayarak saçlarımı düzeltmişti.

"Yani şu ana kadar ki uyku sana yetmedi mi?" dediğinde başımı iki yana sallarken gözlerim kapalı bir şekilde ağzımı sildim. Neyse ki salyam akmamıştı.

"2 saat uyku bir insana yeter mi hiç?" dediğimde Jungkook'un eli birkaç saniye saçlarımda dondu. Daha sonra az öncekinden de yavaş bir hareketle saçlarımın uçlarında parmak uçlarının hareketlerini hissederken sakince sordu.

"Gece... uyumadın mı hiç?" dediğinde başımı iki yana salladım ve kendime az çok gelmeye çalışırken tekrar yorgun sesimle mırıldandım.

"Uyuyamıyorum ki..." dediğimde sesi kesildi. Ne dediğimi anladığımda gözlerimi aniden açarak ona baktım. Gözlerindeki soru işaretlerini gördüğümde soru sormaya devam edeceğini anlayıp iki elimle bileğini tutup saçlarımdaki ellerini durdurdum.

"Teşekkür ederim. Gerisini ben hallederim." dediğimde ellerini ellerimden kurtardı kendine çekerken kaşları çatılmıştı.

Ona bakmayı kesip yakası çok açılan mor rengindeki tişörtümü düzelterek beyaz, dar bacaklarıma yapışan pantolonumu temizledim. Neyse ki su ıslaklığı gerçekten kurumuştu. Onun düzelttiğini bildiğim halde siyah uzun saçlarıma elimi atıp alnıma dökülmesini sağladım. Jungkook saçlarımı iki yana ayırmıştı ama ben alnımın ortaya çıkmasını sevmiyordum.

Belimdeki silahı kontrol edip cüzdanımı yokladım. Rozetimi cüzdanıma yerleştirdiğim için biraz tedirgindim.

"Hadi gidelim." diyerek arabadan indiğimde beyaz kot ceketimi elime aldım. Geceleri hava soğuk olduğu için ne olur ne olmaz diye yanımda bulunsun istemiştim. Koyu renk çantamı omzuma atıp Jungkook'a baktım yanında ceket taşımıyordu ama benimkine benzer büyüklükteki çantasını omzuna takarak arabayı kilitlemiş ve anahtarı bana uzatırken konuşmuştu.

"Kahvaltı yapmış mıydın?" dediğinde başımı salladım. Yalan değildi birkaç bir şey yemiştim ve yola çıkmadan önce duş almıştım.

"Sen?" dediğimde gözlerini kısarak bana bakmış hemen sonrasında önüne dönerek polis merkezinden içeri girerken söylenmişti.

"Açım ben. Bir şeyler yemeye gidelim." dediğinde gözlerimi devirerek ona baktım.

"Beni neden peşinden sürüklüyorsun? Kendin gidip kahvaltını yapabilirsin. Benim çok işim var." dediğimde Jungkook tek kaşını kaldırarak bana bakarken alayla konuşmuştu.

"Aslında fazla bir işin yok sadece dava dosyasını, olay yerini incelememiz gerekecek. İhbarı yapan kişi şu an sorgulanmayı bekliyordur. Otopsi sonucu da birkaç saat sonra çıkar. Onun dışında otopsi sonucunu almaya giderken kurbana da bakıp inceleyebiliriz. Bu kadar basit. Kolay demiyorum ama zaten burada olayı devralan bir ekip varken kendini bu kadar kasma ve yerleştikten sonra yemek yiyelim." dediğinde onun bu kadar çok konuşup beni ikna etmeye çalışması bir yandan iyiyken diğer yandan bunaltıcı olması başımın ağrımasına neden olurken kısaca söylendim.

"Yerleştikten sonra polis evlerinin yemekhanesinde yemek yiyeceğiz. Sonra da işe başlayacağız. Tamam mı?" dediğimde anında onaylayan iri bedenle istemsizce gülmüştüm. Bu kadar ısrarcı olması insanı bıktırıyordu bazen.

Cinayet bürosu yazan yere girdiğimizde bize dönen bakışlarla birlikte etrafa bakındım. Birkaç adımda yanımıza ulaşan esmer, sarı, uzun saçlı, benden birkaç santim kısa zayıf bir adam ince dudaklarına bir gülümseme ekledi üstündeki giysilerin renkleri koyu tonlardaydı ve yakınımıza geldiğinde belli olan çillerini gördüğümde bu hali bana tatlı gelirken başıyla selam verip görüntüsüne zıt kalın ses tonuyla konuşmaya başladığında bende şaşkınlığımı gizleyerek başımla selam verdim.

"Bay Park Jimin ve Bay Jeon Jungkook değil mi?" dediğinde başımı olumlu anlamda sallayıp nazikçe konuşmaya başladım.

"Evet, ben Park Jimin yanımdaki ise ortağım Jeon Jungkook. Buraya en son dava ile ilgili olarak gelmiştik. Seri cinayet davamızla bağlantılı olduğunu düşünüyoruz." dediğimde sarı saçlı adam başını sallayarak tekrar gülümsemiş ve eliyle sandalyeleri gösterip konuşmaya başlamıştı.

"Siz şöyle oturup bekleyin bende Bay Hwang ile konuşup size geri dönüş sağlayacağım. Kısa sürecektir." diyerek yanımızdan ayrıldığında gösterdiği yerlere otururken sarı saçlı adamın ofise girmesini izledim.

"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?" dediğinde gözlerimi adamdan ayırıp Jungkook'a baktım ve başımı iki yana sallarken ona biraz eğilip fısıldadım.

"Polis olmasına rağmen ne kadar göz alıcı bir renk. Cesaretliymiş." dediğimde Jungkook bacaklarını iki yana açarak rahatça oturmuşken yüzüne alaycı bir gülümseme kondurduktan sonra mırıldanmıştı.

"Aslında göz alıcı bir renk değil yine de yakışmış. Tatlı bir tipi var." dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona baktım ve eğlenen bir sesle söylendim.

"Beğendin mi? Yani senin tipin mi?" dediğimde bakışları birkaç saniye bende kaldı ama daha sonra aniden gülerek başını eğerek iki yana salladı.

"Tatlı sevmem. Daha çok cüretkâr kişileri seviyorum." dediğinde erkekler tipim değil demesini bile beklerken bu beklediğim cevap kesinlikle değildi.

İrileşmiş gözlerle şaşkınlıktan kirpiklerimi kırpıştırırken Jungkook'un bakışları bende değildi şaşkın bir ifadeyle arkama baktıktan sonra bana döndüğünde ifademi düzeltip yüz ifademi değiştirirken alayla söylenmesine devam etmişti.

"Tek cesaretli olan kişi o değil anlaşılan baksana." dediğinde arkama dönerek bize doğru gelen uzun bedene bakmıştım.

Kırmızı, uzun saçları, zayıf ama orantılı bedeni vardı. Üstündeki giysilerin renkleri açık tonlardaydı ve yanındaki sarı saçlı bedenle birbirlerine resmen zıt giyinmiş gibiydiler. Saçları bile zıttı.

Yanımıza ulaştığında iri eli ilk önce bana uzanmıştı.

"Merhaba, ben Hwang Hyunjin. Gwangju polis merkezinin cinayet bürosu amiriyim." dediğinde başımı sallayarak sakince kendimi tanıttım.

"Park Jimin, Seul Polis Merkezinin seri cinayet davalarına bakıyorum." dediğimde başını salladı ve nazikçe mırıldandı.

"Tanıştığımıza memnun oldum Bay Park." dediğinde başımı sallayarak yüz hatlarını incelerken söylendim.

"Bende memnun oldum Bay Hwang." dediğimde başını Jungkook'a doğru çevirmişti. Çekik kısık bakan gözleri beyaz tenli bedeni gülümseyerek Jungkook'a bakıyordu, dolgun dudaklarında uzun süre asılı kalan bir gülümseme vardı. Boyu Jungkook'dan birkaç santim uzun gibi duruyordu ama kalıp olarak kesinlikle Jungkook daha yapılıydı.

Jungkook ile tanıştıktan sonra sarı saçlı bedenin bana olan bakışlarını yakalamıştım ama benim ona baktığımı görünce anında bakışlarını kaçıran bedenle anlamsızca birkaç salise ona bakıp geri Bay Hwang'a döndüm. Jungkook ile uzun bir konuşma içerisine girmiş gibiydi.

"Polis evlerimiz hemen merkezin yan tarafındadır. İsterseniz polis memuru Yongbok-ssi'den sizi odalarınıza kadar eşlik etmesini isteyebilirim. Ne dersiniz?" dediğinde Jungkook kısaca bana bakmış ve onayla başını salladıktan sonra Bay Hwang'a hitaben konuşmuştu.

"Aslında gerçekten çok iyi olur. Yorgun olduğumuz için biraz dinlendikten ve yemek yedikten sonra işe koyulmak istiyoruz. İzniniz olursa tabii." dediğinde ondan beklemediğim nazikliği gördüğümde gözlerimin şaşkınlıktan irileşmesine engel olamazken Bay Hwang sakince konuşmuştu.

"Tabii ki sorun olmaz. Rahatınıza bakın. İşleri sizinle birlikte halletmek için elimden geleni yapacağım aklınız burada kalmasın." dediğinde bu nazikliğe fazla alışık olmadığım için şimdi düşüp bayılacaktım.

Ben bunları düşünürken konuşmanın başından itibaren yanımızda duran adının Yongbok olduğunu öğrendiğim sarı saçlı adam nazikçe gülümseyerek bize yolu gösterip konuşmaya başlamıştı kalın sesiyle.

"Buyurun, bu taraftan Bay Park ve Bay Jeon." dediğinde o önde biz arkasında ilerlerken yürümeye başlamıştık. Yürüyüşümüz sessiz geçmesin diye konuşmuştum.

"Bu kadar nazik olman gözlerimi yaşarttı Jungkook." dediğimde o bu sözlerime sesli bir kahkaha atarken önde ilerleyen Yongbok-ssi de elinde olmadan kıkırdarken bizi dinlediği anlaşılmıştı ama bunu öksürerek gülüşünü gizlemeye çalıştığında dayanamadan kahkaha atarak sarı saçlı bedene hitaben söylendim.

"Yongbok-ssi rahat olabilirsiniz, sonuçta gizli bir şekilde söylememiştim." dediğimde yürümeye devam ederken kısa bir an bize dönüp gülümseyerek konuşmuştu.

"Galiba Bay Jeon size karşı bu kadar nazik değil. Ondan bu kadar çok sitem ediyorsunuz." diyerek imalı bir sesle konuştuğunda ilk başta ne dediğini anlamamıştım ama birkaç saniye sonra anladığımda keşke anlamasaydım diye düşünürken aceleyle söylenmiştim.

"Biz sadece iş ortağıyız. Ortada sitem edilecek bir şey yok." dediğimde utangaç bir gülümsemeyle sözlerime karşılık verip söylenmişti. Jungkook ise bu arada gülmemek için kendini zor tutuyordu. Adi herif, anlamıştı tabi anlamasına ama hiç sesini bile çıkarıp pot kırmadan değişen yüz ifadelerimi izlemek ona zevk veriyordu işte.

"Ah... Yanlış anlamış olmalıyım o zaman. Kusura bakmayın lütfen." dediğinde sorun olmadığını söylemiştim ama aniden gelişen olaylara yüzümün kızarmasını engelleyememiştim. 'Dışarıdan gerçekten ses tonum öyle mi çıkmıştı?' diye düşünmeyi bırakamamıştım.

Sonunda polis evlerine gelip Yongbok-ssi resepsiyonla konuşmaya gittiğinde bizde hemen peşindeydik. İkimizinde kimlik bilgileri alındığında Yongbok-ssi odalarımızı belirlemek için bize yardımcı oluyordu.

Sonunda her şey kesinleştiğinde Yongbok-ssi'nin uzattığı iki ayrı anahtarlıkla birlikte sözlerini dinlemiştik.

"Aslında bütün odalarımız doluydu ama sizin için birkaç ayarlama yaptık yani aynı odada kalacaksınız."

🗡
Evet evet evet aynı odada kalsınlar. Daha çok yakınlaşsınlar sonra gelsin yumuş yumuş anlar 🥹

Birbirlerini anlayınca daha çok sempati hissedecekler birbirlerine karşı bu yüzden o bölümleri yazmak için sabırsızlanıyorum.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Diğer bölümde görüşmek dileğiyle!

Continue Reading

You'll Also Like

311K 29K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
21.6K 3K 59
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
92.2K 10.9K 49
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
31.3K 1.7K 11
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...