S A R E

By lethenaiad

1.5M 62K 3.6K

Tek bir hedefim var: Zengin koca! Her hedefin bir başlangıç noktası, bir sebebi, oluşum nedeni vardır. Haya... More

Sare ♡
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm Fragmanı
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
Açıklama!
Fragman
37.Bölüm | Final Part-1
Not: Önerileriniz.
Final Part- 2 ♡
Final part-3♡
Bu bir bölüm değildir ☺
Otizm... Lütfen Okuyun...
YENİ HİKAYE!

18.Bölüm

27.1K 1.3K 15
By lethenaiad




Bir yerde okumuştum... Şöyle diyordu : "Bir konuda umutsuz kalmak o konuda umut kırıntıları barındırmaktan iyidir." Başta, bana saçma gelmişti. Bir şeyler için umut etmek kadar doğal ne olabilirdi? Her insan bunu yapmaz mıydı? Ama kazın ayağı öyle değildi işte!

Ben her şeyimi kaybetmiş biri olarak çok sonraları bu cümleyi hayat felsefem haline getirdim. Biri 'Aşk?' diye sorsa, 'O da ne?' diyebilmeliydim bana göre.

Aşk zayıflıktı. Fedakârlık isterdi. Üzerdi. Yıpratırdı. Kendinden geçirirdi... Ama çokta mutlu ederdi... İşte ben bu son kısmı görmezden gelmek istiyordum.

Bir kere âşık olmuştum. Aslında öyle sanmıştım belki ama o an için aşka en yakın şeyi yaşamış ve en adi biçimde terk edilmiştim. Yıllar sonra karşıma çıkıp 'Aslında durum çok başkaydı?' tarzı açıklamalarda bulunmaya çalışan Aybars benim için koca bir hiçti şimdi.

Annem – babam artık yoktu. Tek yaşayan akrabamsa benimle ilgilenmiyordu bile. Tamam, evi ben terk etmiştim ama evden ayrıldığımda beş parasız olduğum düşünülürse umurunda olmamıştım. Nereye gidersem gideyim onu ilgilendirmiyordu. Ölsem kılı kıpırdamazdı.

Nefretinin kaynağını eskiden çok merak etsem de artık umursamıyordum. Bu bana yönelik değildi biliyordum ama beni yakınında istemediğinin de farkındaydım. Zaten artık çokta önemli değildi. Kunter boşlukları doldurmaya başlamıştı sanki. Kunter demişken yemek sahnesinde olanları adlandırmak istesem bir kategoriyle sınırlandıramazdım sanırım.

"Hayta ! Elini çabuk tut kaçırma Sare'yi... Böyle gelin zor bulunur."

Ben kendi içimde düşüncelere kaybolmuş masada öylece otururken, elimdeki su bardağını dalgınca ağzıma yaklaştırıp bir yudum aldım ve duyduğum cümle hem beni o ana getirdi hem de ağzımdaki su mideme yollanamadan gerisin geri dışarıya çıktı. Dışarıya çıktı diyorum ne kadar da kibarım değil mi? Püskürttüm aslında. Bu doğaldı çünkü az daha boğuluyordum.

Kunter'e bakmaya akıl edebildiğimde onun yüzündeki ifadeden bir şey seçilmiyordu. Ne düşündüğünü deli gibi merak ettim. Daha sevgili olalı çok kısa bir süre geçmişti ama yine de ne düşüneceğini merak etmemek elimde değildi. Geçen sürenin ardından – ki bu birkaç dakika da olabilirdi bir asırda – Kunter, "Babacığım Sare'yi bu kadar çok benimsemiş olman onur verici. Evlenmek istediğimizde bu olumlu yönde etki sağlayacak. Yine de daha çok genciz. Evlenmek için acelemiz yok. Hem daha ne kadar oldu ki?"

Beni en çok ne şaşırttı bilmiyorum. Odada oturmuş kara kara yemekte olan bu konuşmayı düşünüyordum. Kunter'in aklından ne geçtiğini anlamamıştım. Evlenmek istiyor muydu? İstemiyor muydu? İçimden bir ses istemediğini söylüyordu. Peki, ben ciddi olmayacak bir ilişkiye başlayabilir miydim? Böyle bir lüksüm var mıydı? Bu can sıkıcı konuları düşünmek istemiyordum. Elime yanıma almış olduğum kitabı alıp okumaya çalıştım. Şansıma imkânsız bir aşkı anlatıyordu. Kitabı alırken çokta dikkat etmemiştim konusuna. Sırf almış olmak için aldığım kitaplardan biriydi. Burada farklı olarak kız hasta olduğu içindi ayrı kalma nedenleri. Kız sırf bunun için sevdiği adamı kendinden uzak tutuyordu. Bir an kendimi onun yerinde düşündüm. Ben o kızın yerinde olsaydım Kunter'e gerçeği söyler miydim diye? Sevgi zor bulunan bir şeydi. Belki de insanın başına bir kez gelirdi böyle duygular.

Kunter'i seviyor muydum?

Ondan çok hoşlandığım bir gerçekti. Çünkü bu kadar hoşlanmasam bunca zaman hayatıma bir sevgili sokmamışken bu kadar çabuk yelkenleri indirmezdim. Aybars'a bile elimi aylar sonra tutturmuştum. Yanlış anlamayın, çok tutucu falan değilim. Sadece hislerle alakalı... Bana bir şey doğru gelmiyorsa gelmiyordur. Aksi olmaz.

İkilemde kalmaktan nefret ederim. Çünkü ne zaman ikilemde kalsam hata yaparım. Kalbim ve mantığım çarpışır ve ben hep yanlış olanı seçerim. Bu hep böyle olmuştur. Şimdiyse Kunter'e âşık olmaktan korkuyorum... Çoktan olmadıysam tabi!

Sabah güne erken başladım. Muhtemelen yerimi yadırgadığımdan... Aslında yatak oldukça rahattı. Özellikle benim mini evimdeki tek kişilik yatağımla kıyasladığımda epey lüks kaçıyordu. Ama ne olursa olsun evimi seviyorum. Beni anımsattığını düşünüyorum. Şey biraz dağınık ama ona da çare buldum. Aslında Ceycey buldu. Evdeki hizmetlilerden birini hafta bir gün evimi temizlemesi için gönderiyor. Başta mırın kırın ettim. Tabii göstermelikti. Temizlikten anlamadığım düşünülürse ve yemek yapmayı hala bilmediğimi de eklersem evim kısa sürede çöp eve dönerdi. Kararlıyım yine de. Yemek yapmayı öğreneceğim. Önce bir doğru düzgün bir fırın almalı ve onun nasıl çalıştığını öğrenmeliyim. Kıyafetlerimi sağ olsun kuru temizlemecim Ahmet hallediyordu. Aslında benden on beş yaş falan büyüktü ama ona abi dersem indirim yapmayacağını söylediğinden beri sadece adıyla hitap ediyorum. Geri kalanı da ya elimde yıkıyorum ya da kullan at politikasını uyguluyorum .Elbette pahalıya patlıyor... Bu arada olan Birkin çantalarıma ve birkaç değerli takıma oldu. Neyse ki annemden kalan takı setini korumayı başardım. Babam düğünlerinde anneme almış. Anlamı benim için çok büyük o yüzden. Annem bir gün evlendiğimde bana vereceğini söylemişti. Ne olursa olsun düğünümde onları takacağım.

Yerimde gerinip, doğruldum. Yataktan nasıl kalkacağımı düşünürken kapı tıklandı. Üzerime aceleyle çeki düzen verip, "Gir" diye seslendim.

Kunter tüm yakışıklılığıyla kapıyı açıp içeriye girdi.

"Günaydın! Nasılmış benim güzelim?"

"Günaydın. Bende lavaboya kadar nasıl yürüyeceğimi düşünüyordum." dedim utana sıkıla.

"Tahmin ettim. Hadi bakalım güzellik, seni banyoya götürelim."

Kahvaltıya indiğimizde herkes çoktan masadaki yerini almıştı. "Günaydın" diyerek yerlerimize oturduk. Daha doğrusu Kunter beni oturttu. Bu durumdan epey rahatsızdım. Sürekli kucakla taşınmak –yalnız olsak hoş olabilirdi- hoş değildi. Bir koltuk değneği bana şarttı. Kunter'e söylesem iyi olacaktı.

Sessizlik içinde yapılan kahvaltı işime gelmişti. Kunter ve babası iş konuşuyordu gerçi ama beni konuşturmaya çalışan yoktu. Onları seyrederken kendimi tuhaf hissediyordum. Birbirlerini ilgiyle dinleyen baba-oğul ve onlara sevgiyle bakan bir anne-eş. Bizim kahvaltılarımız genellikle az kişiyle yapılırdı. Kısacası ben ve aşçımız Sultan anne. Küçükken çoğu zaman babaannemde kalsam da büyüdüğümde bunu tercih etmemiştim. Neşeli ya da konuşarak geçen kahvaltılar nadiren olurdu. Zaten bende ailem öldükten sonra yanına taşındığım babaannemle aynı ortamda bulunmamak için eve sabaha karşı gelir akşama doğru uyanır ve tekrar çıkıp giderdim. İçimde bir yer Kunter ve ailesini kıskanıyordu. Bu düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Düşünmek ve kaybettiklerimi sürekli anıp anılarımı canlı tutmak istemediğime karar vermiştim.

"Sare kızım, iyi misin?"

Kendi içimde kaybolduğum bu kadar mı belli oluyordu? Onlar kendi aralarında konuşurken bana da dikkat etmeleri içimi sıcacık yaptı.

"Teşekkür ederim ilginiz için Neriman Hanım. İyiyim." dedim samimiyetle.

"Aşk olsun Sare'cim." diye sitem etti. " Ne Hanımı Allah aşkına? Sevmem ben gereksiz resmiyetleri. Hem sende aileden sayılırsın. Bana Neriman Teyze demelisin."

Gülümsedim. "Peki, Neriman Teyze" Bakışlarım Kunter'e kaydığında onun da bana gülümsediğini gördüm.

Öğleden sonra üç gibi telefonum çaldı. Kunter ve babası şirkete gitmişlerdi... Haluk Bey emekli ayırsa da kendini arada bir şirkete uğrardı. Yıllardır çalışan bir adam için boşta kalmak zor oluyordu sanırım. Neriman Hanım'da akşamki yemekte yapılacakları bildirmek için mutfağa kadar gitmişti. Telefonu kapanmadan açsam iyi olacaktı.

"Alo tatlım." Arayan Korci'mdi.

"Sare bırak şimdi tatlımı şekerimi de neredesin onu söyle? "

"Kunter'deyim biliyorsun?" dedim şaşırarak. Bildiği şeyi niye soruyordu şimdi?

"Şaşkın! Neredesin derken adresi kastetmiştim. Aşk aklını mı uçurdu senin?"

"Aman Korci ya kes şu zevzekliği! Hem, ne yapacaksın adresi sen?"

"Turşusunu kuracağım hayatım. Lalenin turşusu oluyor muydu? Olmazsa kesin reçeli, balı bir şeyi olur yani... Denemek lazım... Öf delirtme de söyle. Bizimkilere başına gelenden bahsettim. Babam itiraz kabul etmiyor bilesin. Seni alıp eve götüreceğim."

"Taner Amca'm meraklanmıştır şimdi. Hele Hülya Teyzem... Ya sen manyak mısın Korcan? Niye telaşlandırıyorsun insanları?"

"Çok konuşma da söyle. Kendimde bulabilirim ama sana soruyorum. Hem daha Kunter'le yeni sevgili oldunuz ne öyle aynı çatı altında kalmalar? Bana taşın dediğimde bir dövmediğin kalmıştı."

"Saçmalamaya başladın ama ! Kunter'in ailesi de burada. Yalnız değiliz ki."

"Güzelim bunu babama anlat. Valla seni götürmezsem canıma okur, haberin olsun."

Çarem yoktu. Adresi söyledim. Kunter'e ne söyleyecektim acaba? Yeni başlayan aşkımız yıldırım hızıyla sonlanmasa bari?


18.Bölüm Sonu...

Twitter: lethenaiad_

Facebook: letheninkalemindendokulenler


Continue Reading

You'll Also Like

DESTAN/Töre By Helin

General Fiction

1.9M 97.8K 41
"Sen benim Kürtçe öğretmenim ol." Genç adam tek kaşını kaldırdı. "Karşılığında sen bana ne vereceksin?"diyen adam ile genç kadın her iki elini kocas...
1M 33.9K 41
"Biz; seninle, neyiz biliyor musun, Hediye?" Diye mırıldandı, kirpiklerine geceyi astığım adam. Omurgasının altında ruhumun zevahirini taşıyan, ihtil...
678K 13.4K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.6M 8.1K 7
Asansörden indiğimde yönetim katının da bomboş olduğunu görünce iyice huzursuz hissettim. Ama buradan sonra dönemezdim. Bülent Bey'in odasının önüne...