Fire and rose | Sope

By sopemysafeplace

27.2K 3.7K 13K

Kralın emriyle ganimetlerine el konulan korsan red head öfkelenir ve anlaşma için prensi kaçırmaya karar veri... More

Ganimet
Kral Min
Prens
Rehin
Seçim
Siyah inci
Dost
Gizemli deniz
Kader
Heyecan
Aşk
Söz
Huzur
Veda
Acı
Suçluluk
Oyun
Mecburiyet
Kayıp
Gerçekler
Özlem
Hafıza
Baba
Hain
Yalnız
Yeni hayat
İlk'ler
Harita
Masum
Harabe
Abi
İyilik
Kadeh
Dilek
Siren
Gözyaşı
Gençlik pınarı
Kimsesiz
Mutlu son'suz

Güven

840 119 351
By sopemysafeplace

Prense sarıldıktan bir süre sonra kollarımda hareketsiz bir şekilde kalmıştı.Ağrıyan kolumla son gücümü kullanarak onu kucakladım ve kamarama taşıdım.

Yatağıma yatırdığımda yaveri yanında beklemek istedi.Kamaradan çıkıp San'ın kamarasına geçtim.Elim dudaklarıma gittiğinde gözlerimi kapattım.

Hala yaptığım şeyin hissini yaşıyordum.

"Hayatını kurtarmak için yapmak zorundaydın."

Gözlerimi açıp kendi kendime fısıldadım.

"Yapmak zorundaydın..."

Jisung ve San kamaraya girdiğinde elimi dudaklarımdan çektim.Jisung yanıma oturdu.

"Kolun nasıl kaptan?"

"Ağrıyor."

San kamaranın bir köşesine gidip bulduğu çarşafı yırttı ve yanıma adımladı.Uçlarını boynumda birleştirerek bağladı ve kolumu göğsümden sarkan kısmının içinden geçirdi.

"Kolun bir süre böyle kalsın ve çok kullanma."

Kafamı sallayıp yatağına uzandım.San kamaradan çıktığında Jisung başımda beklemeye başladı.Kısa bir sessizlikten sonra yanıma yaklaştı.

"Çok ağrıyor mu?"

"Hayır Jisung,iyiyim."

Gözlerim kapanmaya başladığında uyuyacağımın farkına vardım.Açık tutmaya çalışsam da olmuyordu.En sonunda karşı koymadım ve tamamen kapattım.

---

Uyandığımda yavaşça doğruldum.Açık olan kamaranın kapısından karşıya baktım.Kamaramın kapısı hala kapalıydı.

Ayağa kalkıp şapkamı taktım.Kamaradan çıkıp yavaş adımlarla yürüyerek merdivenlerden çıkmaya başladım.

Güvertede durup etrafa bakındım.Uyuduğum sürede biraz daha yol kat etmiştik.Arkama bakıp dümendeki buruşuğa bağırdım ve pusulayı çıkarıp ona attım.

"Rota,güneybatı!"

"Güneybatı mı?"

San gözlerini kısarak elindeki tasla yanıma yaklaştı.

"Orada ne yapacağız?"

"Gizemli Deniz'de kaldığımız her sürede tehlike içindeyiz.Cheonji güneybatıda,orada biraz dinlenip öyle devam edeceğiz."

Göz kırptım."Bakarsın ganimetle ayrılırız."

Güldü."Büyük bir zevkle kaptan."

Tası uzattığında aldım.İçindeki şeyler lapa ve ekmekti.Her şey elimizden alınınca bulabildiğimiz tek şeyler bunlardı bir de suyumuz vardı.

Gemi direğinin dibindeki sandalyeye oturup tası kucağıma koydum.Yiyecekken duyduğum sesle kafamı çevirdim.Yaver,San'ın peşinde dolanıyordu.Nereye gitse gidiyor,dursa duruyordu.

San kaşlarını çatarak arkasını döndü.

"Peşimde dolaşma."

"Hayatımı kurtardın.Sana teşekkür etmek istiyorum."

"Defalarca ettin,yeter."

"Olmaz" dedi yaver."Senin için bir şey yapmam gerek."

San tekrar yürümeye başladığında yaver de peşinden gitti.Önüme döndüm.Siyah inci yön değiştirmiş ve en kısa yoldan Cheonji'ye gidiyordu.

Birkaç kaşık lapadan,birkaç lokma ekmekten yedim.Biraz su içtikten sonra yüzümü buruşturup kafamı geriye attım.Ne kadar uyuduğumu kestiremiyordum fakat güneşin konumuna bakarsak öğleni geçmişti.

Ayağa kalkıp biraz güvertede yürüdüm ve rotayı izlemeye başladım.Dürbünümü çıkarıp etrafa göz gezdirdim.Denizde ve ilerlediğimiz rotada bir hareket yoktu.Dürbünü kapatıp belimdeki kılıfına yerleştirdim.

Arkamı döndüğümde prensin güverteye çıktığını gördüm.Yaver elindeki tasla yanında durdu.Tası ona uzatıp bir şeyler söylediğinde prens kafasını iki yana sallayarak reddetti.

Shamy prensin önünde durduğunda prens pelerinine sıkı sıkı tutundu.

Yaveri önüne geçtiğinde Shamy bir şeyler söyleyip sandalyeyi gösterdi.Prens geçip oturdu.Bütün buruşuklar prensin önünde sıraya geçtiler.Şapkalı olanlar şapkalarını çıkardı ve selam verdiler.

Onları izleyen San ve Jisung'un yanına adımladım.

"Ne yapıyor bunlar?"

Jisung kafasını iki yana salladı.

"Bilmiyorum."

Buruşuklara döndüm ve izlemeye başladım.Hepsi selam verip doğrulduktan sonra Shamy konuşmaya başladı.

"Prens Min."

Prens onlara anlamayan bakışlarla bakıyordu.Shamy devam etti.

"10 yıllık korsanlık hayatımda,dün gece en utanç verici anımı yaşadım."

Prens,üzerini tamamen kapatan pelerinine daha sıkı sarılıp ona bakmaya devam etti.

"İçimizde böyle pislik birinin olabileceğini hiç düşünmemiştim.Ben ve-"

Bana baktığında kafamı salladım.Ben kaptanları olmadan önce Shamy buruşukların kaptanıydı.

"Ben ve tayfam olanlar için sizden özür dileriz.Bir daha böyle bir şey yaşanmayacağına şerefimiz üzerine yemin ederiz."

Hepsi bir daha eğildi ve hep bir ağızdan söyledi.

"Bizi affedin Prens Min."

Şaşkındım.Buruşuklar sandığımdan da düşünceliydi.Jisung ve San'la kısa bir bakışma yaşadığımda onların da şaşırdığını gördüm.

Prense baktığımda duraksadım.Durum onun için aynı değildi.Dudaklarını birbirine bastırmıştı ve gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.

Korkmuştu ve hala da korkuyordu.Kaç defa öldürülmeye çalışılmıştır ki?

Buruşuklar kafalarını kaldırıp bir cevap beklercesine prense baktılar.Prens derin bir nefes aldı.

"B-ben."

Hepimiz merakla ne diyeceğini bekliyorduk.Yutkunup devam etti.

"Ben..."

Shamy ona öylece bakarken birden ayağa kalktı ve güvertede koşarak merdivenlere yöneldi.Yaveri peşinden gidip o da aşağı indi.Shamy ve buruşuklar yanıma ilerlerken herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Kaptan,biz yanlış bir şey mi yaptık?"

Kafamı iki yana salladım.

"Hayır Shamy."

"O zaman neden gitti?"

Jisung kaşlarını çattı."Hemen unutabileceğini mi sanıyorsunuz?Çok korkmuş olmalı.Bu kadar ahmak mısınız?"

"Biz-"

San Jisung'a döndü."Onların dilemesine gerek olmadığı halde yine de özür dilediler değil mi?Bir kişinin hatasıyla herkesi suçlayamayız."

"Prensin de hemen unutmasını bekleyemeyiz."

"Yeosang'a cezasını verdik.Başka ne yapabiliriz?"

Jisung geminin kıçına yürümeye başladığında San onu takip etti.Buruşuklar da peşine takıldığında arkamı dönüp denize baktım.Hafif esen rüzgarda gözlerimi kapattım ve bir süre öyle kaldım.

---

Merdivenlere ilerleyerek aşağı indim ve kamarama ilerledim.Yaver kapının önünde öylece bekliyordu.Beni görünce bağladığı kollarını açtı.

"Bugün hiçbir şey yemedi.Lütfen bir şey yapın."

Gözlerimi kısıp baktığımda devam etti.

"Bir tek size güveniyor,ancak siz bir şeyler yapabilirsiniz."

Prens bana mı güveniyordu?

Kısa bir süre sonra kafamı salladığımda merdivenlere yönelerek yukarı çıktı.Kapıyı tıklattım,hiçbir cevap gelmedi.Bir daha tıklatıp bekledim.

"Hanım evladı,çık ve bir şeyler ye."

Hala ses yoktu.Elimi kapıdan çektim.Sırtımı San'ın kamarasının kapısına yaslayarak yere oturdum.Askıya asılı kolumu bacağımı kaldırarak üzerine koydum ve kafamı geriye attım.

Bir süre daha bekledim fakat kapı açılmadı.Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

"Asıl özür dilemesi gereken kişi benim."

Belki uyuyordu ya da beni duymuyordu.Yine de içimdeki söylemek istedim.

"Başında sana kendi kamaramı vermeliydim ya da gelmeni kabul etmemeliydim."

Aklıma gelen şey tekrar sinirlenmeme sebep olmuştu.Sağlam elimi yumruk yapıp yere vurdum.

"Senden bunu hemen unutmanı beklemiyorum fakat bu sebepten kendine yüklenmeni de istemiyorum."

Kilit sesini duyduğumda kafamı kaldırıp baktım.Kamaradan çıkmadı,kapı hafif aralıktı.Kafamı yana eğip aralıktan baktığımda yatağa yürüyüp oturduğunu gördüm.

Yerde duran lapa ve ekmeğin olduğu tası alıp içeri girdim.Yavaş adımlarla yatağa yaklaştım ve elimdekini uzattım.

"Biraz ye."

Bakışları karşısındayken kafasını iki yana salladı.

Aramızda mesafe bırakarak yatağın ucuna oturdum ve tası yanına koydum.Tasa bakıp bir şey demeden bakışlarını yine karşısına çevirdi.Konuşmayacağını anladığımda kalkmaya yeltenecektim ki sesiyle durdum.

"Ona ne oldu?"

Tekrar oturdum ve yanıma döndüm.

"Gemiden attım."

Bakışları beni buldu.Anında gözleri dolmuştu.

"B-ben özür diler-"

"Neden özür diliyorsun hanım evladı?"

"Benim yüzümden onu att-"

"Yapılması gerekeni yaptım."

Bakışlarımı önüme çevirdim."Yaptığının affedilecek bir yanı yoktu,olamazdı da."

"Ahtapot...O-onu yemiş midir?"

Hüzünle karışık meraklı sesini duyduğumda tekrar ona döndüm.Ağlamamak için çaba sarf ediyordu.Tek kaşımı kaldırarak baktım.

"Bilmiyorum şayet öyleyse de umursamıyorum.Yoksa onun için üzülüyor musun?"

Kafasını iki yana salladı.Pelerininin altından gördüğüm kadarıyla benim gömleklerimden birini giymişti.Ona göre iri bedenim olduğu için bol olmuştu ve gömleğin kolları ellerini kapatacak kadar uzundu.

Yine yüzüne baktığımda birkaç damla gözyaşının aktığını gördüm.

"Hanım evladı-"

"Ben ü-üzgünüm bayım."

"Seni geri götüreceğim tamam mı?"

Ayağa kalkıp kapıya ilerledim.Ağlamaklı sesini duyunca durdum.Adım seslerini duyunca onun da ayağa kalktığını anladım.

"Beni geri götürmeyin.Lütfen."

Yürümeye çalıştım fakat konuşmaya devam etmesi beni durduruyordu.

"Abim beni sevmiyor.Ona ne yaptım ki?Tehlikede olmamı bile önemsemedi.Onun sevdiği şeyler tahtı ve tacı."

Derin bir nefes verip arkamı döndüm.Yüz yüze geldiğimizde yaşlı gözleri gözlerimi buldu.Bir adım atıp yaklaştım.

"O senin abin.Neden sevmesin?"

"Sevmiyor biliyorum,gitmek istemiyorum.Koca sarayda yalnızlık çekmektense o ahtapotun beni yemesini yeğlerdim."

"Prens Min-"

"Ülkeye adım attığınız anda sizi yakalatır.Her yere gözcü ve muhafız yerleştirdiğine eminim.Siz de tehlikede olacaksınız."

Minik siyah gözlerindeki hüzün yumuşamama sebep oldu.Bir süre etkisi altında kaldım.O da bana öylece bakıyor ve ağlıyordu.Kafamı sallayıp dalgınlıktan çıktım.

"Pekala fakat bundan sonra başına gelecek herhangi bir hadiseden ben sorumlu değilim."

"Teşekkür ederim bayım."

Kollarını etrafıma sararak sırtımda birleştirdi."Çok teşekkür ederim."

Kafasını yan çevirerek göğsüme yaslamıştı.Vücudum kaskatı kesildi ve hareket edemedim.Hala ağlıyordu.Bir süre ağlamasının geçmesini bekledim.

Farkına vardığında sırtımdaki ellerini çekip göz yaşlarını sildi.

"Ah,afedersiniz."

"Mühim değil."

Arkamı dönüp kapıyı açtım ve hızlı adımlarla San'ın kamarasına girip kapıyı kapattım.Yatağa ilerleyip hemen uzandım.

Kalbim çok hızlı atıyordu.Elimi üzerine götürdüm ve bir süre bekledim.

"Neler oluyor böyle?"

Gözlerimi kapatıp fısıldadım.

"Sakin ol tamam mı?Sakin ol..."

---

Bir süre sonra kapı tıklatıldığında gözlerimi açıp yerimde doğruldum.

"Gel."

Kapı açıldığında San içeri girdi.

"Cheonji'ye geldik."

Kafamı sallayıp yataktan kalktım ve kamaradan çıktım.San peşimden geldiğinde merdivenleri adımladım.Güverteye çıktığımda havanın kararmış olduğunu gördüm.

Aya baktım,akşam saatleriydi.

Dürbünü kılıfından çıkardım ve ilerlediğimiz kara parçasına baktım.Liman sakin ve sessizdi.Gemiyi limanı geçip sonuna zincirlesek gidene kadar bizi idare edebilirdi.

Dürbünü kapatıp kılıfına soktum.Karanlık görünen denizde siyah incim tamamen görünmezdi.San'a işaret verdim.

"Olabildiğince sessiz ve yavaş yaklaşalım."

Kafasını sallayıp dümene ilerledi.Limana yaklaşırken etrafa bakmaya devam ettim.

"Herkes kıyafetini olabildiğince normal tutsun.Silah ve kılıçları da bırakın,dikkat çekmeyelim."

Hepsi kafasını sallayıp kıyafetlerini düzeltti ve şüphe çekmemek için olabildiğince normal hale getirdi.Prens ve yaveri de pelerinlerini çıkarttı.Gemi limanın sonuna geldiğinde demir attık.

Shamy'e işaret verdiğimde korsan bayrağını indirdiler ve Nicheon bayrağını astılar.Bayrağı direğe çektiklerinde iskeleye atladım.

Prens atlayıp atlamamakta kararsızdı.Elimi uzattım.

"Gel."

Kafasını iki yana salladı.

"Yüksek..."

"Bir şey olmaz.Atla hadi."

Bir adım atıp tekrar aşağı baktı.San ondan önce davranıp yanıma atladı.Yaver de prens gibi kararsızdı,ikisi birbirine baktığında San da elini yavere uzattı.

O da kafasını iki yana salladı.

"Çok yüksek."

San güldü."En fazla 2 metredir."

"Yüksek işte."

Buruşuklar da tek tek atladığında sadece ikisi kaldı.Yaver cesaretini topladı ve atladı.San onu tuttuğunda kafasını kaldırdı ve birbirlerine baktılar.

Yaverin kolları San'ın omuzlarındaydı,San'ın elleri ise onun kollarında.Yüzleri birbirine çok yakındı.San onu bırakıp kafasını çevirdi ve yürümeye başladı.Yaver bir süre arkasından onu izledi ve üzerini düzeltip prense döndü.

"Sen git" dedim diğerlerini göstererek."Ben onunla gelirim."

Kafasını sallayıp yürümeye devam ettiğinde yukarı baktım.

"Hadi hanım evladı."

"Bayım yüksek."

"Seni tutacağım."

Kaşları havalandı."Ne?"

"Düşmeyeceksin,seni tutacağım."

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

"Pekala."

"Hayır gözlerini kapatm-"

Cümlemi bitiremeden görmediği bir yere atlamaya çalıştı.Düşeceğini anladığımda kollarımı açtım ve tuttum.Dengemi kaybedip düştüğümde o da üzerime düştü.

Kafasını kaldırıp bana baktığında küçük siyah gözleri tam önümdeydi.Hiçbir şey demeden öylece kaldım.Gözlerini birkaç defa kırpıştırdı ve o da bana baktı.Kaşları havalandı.

"İyi misiniz?"

Nefesleri yüzüme çarpıyordu.Çok yakındık,çok fazla.

Sağlam kolumla onu üzerimden ittim ve ayağa kalktım.Kaşlarım çatıkken şapkamı ve üzerimi düzelttim.Kolumdaki kumaşı kafamdan çıkarıp yere attım.

"Görmeden neden atladın?Ahmak mısın?"

Büyüyen gözleriyle bana bakarken öfkeyle arkamı dönüp yürümeye başladım.Duyduğum adım sesleriyle peşimden geldiğini anladım.

---

Tayfayla beraber limandan çıkıp şehrin içine yürümeye başladık.

Kulağımıza dolan müzik seslerine doğru ışıklı alana yürüdük.Halk bir yere toplanmış,dans ederek eğleniyordu.Kalabalığa karıştık ve etrafa bakındık.Herkes mutluydu.

Orta yaşlı bir adam yanımıza geldi ve selam verdi.

"İyi akşamlar efendim."

Selam verdim."İyi akşamlar."

Buruşuklara ve prense baktıktan sonra yine bana döndü.

"Buralı olmadığınıza eminim."

"Gezginiz."

Kısa bir süre düşündükten sonra ellerini iki yana açtı.

"O halde ülkemize hoşgeldiniz."

"Bu kutlama...Ne için?"

Prensin sorduğu soruya karşın gülümsedi.

"Her yıl olduğu gibi ülkemizin kurtuluş gününü kutluyoruz."

"Ah,anladım."

Kafamla tayfayı işaret ettim."Henüz geldik ve karnımız aç.Nerede yemek yiyebiliriz?"

"Afedersiniz,lütfen gelin."

Gülümseyerek arkadaki masaları gösterdiğinde tayfa yürümeye başladı.Onlar oturduğunda prens ve yaveri yanımdaydı.Yürüdüğümde peşimden geldiler ve onlarla beraber oturduk.Bütün masalar yemeklerle donatılmıştı.

Etler,balıklar,sebzeler,tatlılar...

Ve içkiler.

Buruşuklar hemen yemeye başladığında yanımda oturan prense baktım.Önündeki yemeklere öylece bakıyordu.Yavaşça yanına yaklaştım.

"Karnını doyur."

Bakışlarını bana çevirip bir süre baktı sonra tekrar önüne döndü.Ben yemeye başladığımda o da yedi.İlk lokmayı yutarken gülümsedi ve yemeye devam etti.

Sanırım hoşuna gitmişti.

Önüme dönüp ben de güzel yemeklerin tadını çıkarmaya başladım.Halk neşeli ve keyifliydi.Bir süre orada oturup yerel danslarını izleyip müziklerini dinledik.

Prens ve yaveri eğleniyor gibiydi.

Bir süre daha onlar için bekledikten sonra yanıma bakıp tayfaya işaret verdim,herkes kalktı.Benimle konuşan adam yanıma yaklaştığında Asi'nin verdiği para kesesinden bir miktar para çıkarıp uzattım.

Adam şaşırdı.

"Nicheon parası."

Konuşacağım sırada prens atıldı.

"Nicheon'luyuz efendim."

Adam,para tutan elimi kapatıp geri çevirdi."Yemekler bugün için ücretsizdi."

"Pekala."

Keseyi cebime koydum.Aya baktığımda gece yarısının olduğunu anladım.Saatlerdir buradaydık ve vakit epey geçmişti.Adama bakıp kafamı hafifçe salladım.

"İyi geceler."

"İyi geceler efendim."

Yürümeye başladığımda tayfa da peşimden geliyordu.Sokaklardan geçerken etrafa bakınıyordum.Kalabileceğimiz bir han gördüğümde oraya adımladım.Tayfayı arkamda hissettiğimde kapıyı çaldım.

Çok geçmeden kapıdaki bölme açıldı.

"İyi geceler."

Adam hepimize tek tek baktı.

"İyi geceler."

"Kalacak yere ihtiyacımız var."

Kafasını sallayıp kapıyı açtığında içeri girdik.Adam kapıyı kapatıp hepimizi inceledikten sonra elini açtı.

"Önce ödeme."

Para kesesini çıkarıp hepimiz için yeterli olacağını düşündüğüm miktarda para uzattım.Kafasıyla işaret ettiğinde peşinden gitmeye başladık.Merdivenleri çıktığımızda katı gösterdi.

"8 oda var.Hepsi sizin."

Kafamı salladığımda merdivenlerden aşağı indi.Arkamı dönüp tayfaya baktım.

"Bir odada prens ve yaveri kalacak.Birinde ben,San ve Jisung.Siz de kalan 6 odaya yerleşin."

Shamy kafasını salladığında buruşuklar kafalarına göre odalara dağıldılar.Bu gece içkiyi fazla kaçırmıştık.Jisung ve yaverin gözleri yarı açıktı.İkisi en dayanıksızlardı.

Prens yaverin koluna girip onu tuttu ve odalardan birine girdi.San da Jisung'u tuttuğunda peşlerinden gittim.

Odaya girdiğimizde 3 yataklı olduğunu gördüm.San Jisung'u yataklardan birine yatırdığında üzerini örttüm.Gülümsedi ve gözlerini kapattı.

Gülümseyerek saçlarını düzelttim.

San yataklardan birine kendini atıp gözlerini kapattığında boş olan son yatağa uzandım.Bakışlarımı tavana sabitledim ve uyumaya çalıştım.

---

Bir süre sonra yağmur yağmaya başladı.Gök gürültüsü ve odanın içini aydınlatan şimşek yatakta doğrulmama sebep oldu.San ve Jisung keyifli bir şekilde uyuyordu.

Kapı tıklatıldığında kalkıp kapıya ilerledim.Açtığımda karşımda prensi gördüm.

"Bayım."

Derin nefesler alıyordu.Etrafa bakınıp tekrar bana döndü.Gözlerimi kısarak baktım.

"Ne oldu?"

Gök gürültüsüyle olduğu yerde sıçradı.Ellerini önünde birleştirip parmaklarıyla oynamaya başlarken yavaşça yutkundu.

"Ben...Korkuyorum da."

Küçük bir çocuk gibi attığı bakışları yalan söyler gibi değildi.Elimi kapıya yaslayıp gözlerimi kapattım ve nefes aldım.Tekrar gözlerimi açıp ona baktım.

"Ne yapmamı istiyorsun?"

"Wooyoung sarhoş,uyanmıyor."

Tek kaşımı kaldırıp baktığında kafasını çevirdi ve bakışlarını kaçırdı.

"Ah,şey...Özür dilerim.Rahatsız ettim,iyi geceler."

Ellerini birbirinden ayırdı.Arkasını dönüp hızlı adımlarla odasına girdi ve kapıyı kapattı.Kapıyı kapatıp yatağıma dönerek uzandım ve uyumaya çalıştım.

---

Büyük bir gök gürültüsü olduğunda yatağımdan sıçrayarak kalktım.Beni bile korkutmuştu.

"Kahretsin..."

Pencereden dışarı baktığımda bunun bir süre daha süreceğini anlamıştım.Yataktan kalkıp kapıyı açtım ve prensin odasına adımladım.Kapıyı tıklatıp bekledim,ses gelmedi.

Bir daha tıklattım.Hiçbir ses yoktu.

Yavaşça açıp kafamı içeri uzattım.Söylediği gibi yaver yarı ölü gibi uyuyordu.Prensin yatağına baktığımda tamamen örtünün altına girip bir şeyler mırıldandığını duydum.Sanırım bu yüzden kapıyı duymadı.

Yatağına yaklaşıp örtünün üzerinden koluna dokunduğumda bana attığı tekmeyle geriye sendeledim.

"Ne yapıyorsun sen?"

Örtüyü üzerinden atıp yataktan kalktı.Şimşeklerin odayı aydınlatan ışığında kalkmış kaşlarını ve şaşkın bakışlarını görebiliyordum.

"Bayım neden sessiz geldiniz?Yabancı biri sandım."

Elimi bacağıma götürüp tuttuğumda bana dikkatle baktı.

"İyi misiniz?"

Kafamı salladım."İyiyim."

Elimi bacağımdan çekip ona baktım.Saçları dağılmıştı ve örtüye sarılmıştı.Birkaç adım atıp yanına yaklaştım.

Uyuyamıyor musun?"

Kafasını iki yana sallarken yine ellerini birbirine yaklaştırıp parmaklarıyla oynamaya başladı.Etrafa bakındım.2 tane yatak dışında bir masa ve 2 sandalye vardı.

Sandalyelerden birini yatağın yanına çekip oturdum.Şaşkın bakışlarıyla bakarken yatağını gösterdim.

"Sen uyuyana kadar bekleyeceğim."

Şaşkın bakışları devam ederken tekrar yatağı işaret ettim.

"Yat ve uyu."

Kafasını sallayıp yatağına yatarak örtüyü üzerine örttü.Kolum daha iyiydi.Kollarımı birbirine bağlayıp ayaklarımı uzattım ve kafamı geriye attım.

---

Ara sıra gözlerimi açıp baktım.Uyuyacağı her seferde gök gürültüsüyle sıçrayarak uyanıyor ve etrafa bakınıyordu.Sandalyeyi biraz daha yatağın yanına yaklaştırdım.

Bir süre daha bekledim.Nefeslerinin düzenli sesini duyduğumda tam yanındaki sandalyeden kalkacaktım ki bileğimden tuttu.Beni çektiğinde tekrar oturdum.Yanıma yaklaştı ve kollarını karnımın etrafına sardı.

Öylece kaldım.

Kafasını dizlerime koyduğunda derin bir nefes verdi.Kısa bir süre bekledim.Nefeslerinin düzenli olduğunu işittiğimde uyuduğunu anladım.Elimi kafasına koydum,onu kaldıracağım sırada konuşmaya başladı.

"Annem korktuğumda saçlarımı okşayarak şarkı söylerdi.Bana şarkı söyler misiniz bayım?"

Duraksadım.Sesindeki hüzün buna sebep olmuştu.Korkusu geçmemişti,geçmiyordu.

Hafifçe öksürdüm.

"Ben şarkı bilmem."

Kafasını iki yana salladı."Mühim değil."

O kadar masumdu ki sesi,bunu yapmak istiyordum.Göremeyeceğini bilsem de gülümsedim.

"Fakat saçlarını okşayabilirim."

Saçlarındaki elimi hareket ettirdim ve okşamaya başladım.Elimin her hareketinde saçındaki güzel koku burnuma doldu.Günlerdir yıkanmamasına rağmen böyle güzel kokması ciğerlerimi bu kokuyla doldurmama sebep olmuştu.

Bir süre bunu yapmayı sürdürdüm.Karnımdaki elleri gevşediğinde rahatladığını ve uyuduğunu düşündüm.

Onun gibi ben de rahatlamıştım.İçimde anlamlandıramadığım bir şey vardı.Huzurlu ve mutlu hissediyordum.Sanırım her şey yolunda gittiğindendi.

Gözlerim kendi kendine kapanırken bir yandan gülümsediğime emindim.

---

Gözüme çarpan gün ışığıyla gözlerimi araladığımda etrafa bakındım.Aklıma gece geldiğinde karnıma sarılmış ve uyuyan prense baktım.

Gece nasılsa hala öyle uyuyordu.

Kollarını yavaşça üzerimden çekip kalktım.Kafasını yastığa koyduktan sonra üzerini örtüp odadan çıktım.Kendi odama girdiğimde Jisung'un uyuduğunu gördüm.

San gözlerini yavaşça açıp doğruldu ve uykulu gözleriyle bana baktı.

"Neredeydin?"

"Tuvalete gidip geldim."

Esnerken kafasını salladı ve yataktan kalktı."Nerede?Ben de gideceğim."

Elimi enseme götürdüm.

"Koridor-"

Kapının açılmasıyla bakışlarımız oraya döndü.Gelen Shamy'ydi.

"Kaptan."

"Ne oldu?"

Kapıyı kapatıp yanımıza adımladı.

"Gemiye bakmaya gidiyordum.Dün yemek yediğimiz yerdeki adamı kralın muhafızlarıyla konuşurken gördüm."

San elini saçından geçirdi."Kahretsin!Burada olduğumuzu nereden bildiler?"

"Bilmiyorum fakat bizi bulmaları an meselesi."

San'a işaret ettim."Hemen Jisung'u uyandır."

Shamy'e döndüm."Sen de diğer buruşukları.Gidiyoruz."

San Jisung'u uyandırdığında odadan çıktım.Hızla prensin odasına girip yatağına yöneldim.

"Uyan."

Kolunu tutup sarstım fakat kolunu çekip uyumaya devam etti.Sesimi biraz yükselttim.

"Hanım evladı kalk!Gitmemiz gerek!"

Yavaş yavaş gözlerini açıp kafasını yastıktan kaldırdı.Yanına yaklaştım.

"Muhafızlar burada!"

Uykulu gözleri kocaman açıldı.

"Ne?"

Tamamen gözlerini açıp kalktığında yaveri gösterdim.

"Hemen onu da uyandır ve aşağı inin."

Kafasını sallayıp yatağa ilerlediğinde odadan çıkıp hızlı adımlarla aşağı indim.Herkes buradaydı.Kısa bir an sonra prens ve yaver de geldiğinde onlara döndüm.

"Gruplar halinde sırayla çıkıp dağılarak gideceğiz.İlk giden grup gemiyi harekete hazır hale getirsin."

Kafalarını salladıklarında buruşuklar kendi aralarında 4 gruba ayrıldı.Jisung hala ayık değildi.Shamy onu sırtladığında yavere baktım.O da Jisung'la aynı sayılırdı.

San yaveri sırtladığında prensin şaşkın bakışları beni buldu."Hızlı hareket etmemiz gerek" dediğimde kafasını salladı ve arkama geçti.

"Silahlarımızı ve kılıçlarımızı gemide bıraktığımız için herkes olabildiğince dikkatli olsun."

---

Gruplar sırayla handan çıktığında dağılarak ara sokaklardan ilerlemeye başladık.Şehrin meydanına geldiğimizde etrafı kolaçan ederek ilerledim.Birkaç muhafız gördüğümde arkama işaret verip durmalarını söyledim.

Prens tam arkamda,omzunda yaver olan San en arkadaydı.

Muhafızlar geçtiğinde yürümeye devam ettik.Hızlı ve sessiz adımlarla bir süre ara sokaklardan ilerleyerek limana yol aldık.

---

Siyah inci tahmin ettiğim gibi limanın sonundaki yerinde öylece duruyordu.Buradan gelmediklerini anladım.

Koşarak siyah inciye geldiğimizde San tek koluyla halatı tuttu.Gemiye tırmanacakken prens ona destek oldu.Yaveri beraber gemiye çıkardılar.Hareket için hazırlanmaya başladılar.

Onların ardından ben de tırmandım ve güverteye adım atar atmaz limana bakmaya başladım.

"Hadi..."

Kısa bir bekleyişten sonra herkesin gemiye koştuğunu gördüm.Yüzümü bir tebessüm kapladı.Shamy güçlü bir adamdı.Omzunda tuttuğu Jisung'la beraber tek elle gemiye tırmandı.Diğer buruşuklar da güverteye ayak bastığında tayfaya döndüm.

"Siyah inci hazır.Rüzgar bizim lehimize,hemen hareket ediyoruz."

Herkes kafasını sallayıp güvertede ilerlemeye başladığında yarı sarhoş olan Jisung ve yaveri yere oturttum.Prensi göğsünü tutarken gördüğümde yanına adımladım.

"İyi misin?"

Kafasını salladı.

"Yalnızca biraz yoruldum."

Kolundan tutup onu da yaverin yanına oturttum.Derin nefes almaya çalışırken orada durdum.

San ve diğer buruşuklar güverteye çıktığında pelerinli bir adamı çekiştirerek getirdiklerini gördüm.Gözlerimi kısarak ayağa kalktım ve onlara baktım.

San adamı önüme itti.

"Bu adam aşağıdaydı."

Siyah pelerininin üzerinde işlemeler vardı.Kafası öne eğik ve yüzü gözükmüyordu.Ona doğru birkaç adım attım.

"Sen kimsin?"

Hiçbir cevap vermediğinde elimi kaldırdım.Pelerinini açacağım sırada geriye doğru adımladı.Sesimi yükselttim.

"Yüzünü göster!"

Herkes etrafımızda toplanmıştı ve bize bakıyordu.Benimse bakışlarım onun üzerindeydi.Pelerinin altından dudaklarının hareket ettiğini gördüm,gülümsüyordu.

"Sonunda tanışabildik."

Kafasını kaldırıp gözlerime baktı."Jung Hoseok."

San da dahil bütün tayfanın şaşkın bakışlarına maruz kaldım.Kimse adımı bilmiyordu,yıllardır saklıyordum.Arkamı döndüğümde yarı sarhoş olan Jisung'un gözlerinin tamamen açıldığını gördüm.

Prens de şaşkın bakışlarıyla ayağa kalktı ve yanıma adımladı.

"Jung mu?Sen..."

Cevap beklercesine baktığında önüme dönüp pelerinli adamın yüzüne baktım.Daha önce hiç görmemiştim ve tanımıyordum.Herkes hala şaşkınken o bana dikkatle bakarak gülümsüyordu.

Aklımda tek bir şey vardı.Bu adam benim adımı nereden biliyordu?










---

Prensin saçlarını okşarken kokusunda bulduğu huzuru "her şeyin yolunda gitmesi"ne yoran şapşik korsanımız...Aşık oluyosun sen aşııkkk



Continue Reading

You'll Also Like

35.6K 2.5K 23
29.04.20- 02.11.20 Okulun popüleri sayılan Taehyung ve ona olan aşkını ilaçlar ile ayakta tutan Jimin Arkadaşı Jungkook için okulun basketbol maçını...
3.2K 647 10
Binbaşı Jung gözlerini trende açtı. Buraya nasıl geldiğini hatırlayamadı.
26.1K 2.8K 21
⚜yoonseok⚜ ⚜jikook⚜ "Çiçeklerim gibi olsana sende Yoongi.Hiç terk etme beni."
24.2K 3.4K 10
"Ben birinin hayatı olamam, birine hayat da veremem ama istersen seninle olurum, seninle bir olur, bize hayat olurum, ikimize.. Hayır, sadece bize." ...