Apologize | Hyunlix

zerabenn

143K 12.1K 40.8K

Hyunjin çocukluk arkadaşı Felix'den hoşlanıyordu. Felix ise Hyunjin'in abisinden hoşlanıyordu ve abisine yakl... Еще

Beginning
+
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27-28
29
30
31
Final

16

3.8K 367 1.5K
zerabenn

Telefonuna gelen bildirim sesiyle telefona kısık bir gözle baktığında

"Lee Felix bir gönderi paylaştı."

Şaşkınlıkla telefonun kilidini çok fazla hareket etmemeye çalışarak açtı. Çünkü Jennie omzunda uyuyordu. Bildirime tıklayıp açıldığında kendini gören Hyunjin bir kaç saniyelik şok geçirdi.

"Bu da ne böyle."

Bu eski bir fotoğraftı. En son seneler önce gittikleri okul gezisiydi. O mutlu olduğu zamanlar, birbirlerinin hırkalarını birleştirerek yorgan yaptıkları, tek bir kulaklıkla en sevdikleri şarkıları dinlediği o gündü. Açıklamaya yazdıkları onun içini burkmuştu.

Cidden böyle mi düşünüyordu? Ya da yakın olmak için mi diyor?

Yanında ki Jennie'nin kıvranmasıyla farkına vardı. Doğru ya! Jennie omzunda aşırı samimiymiş gibi uyuyordu. Felix ise onları o aradan izlemiş olmalıydı. Hiç düşünmeden yanında ki Jennie'nin kafasını omzundan yavaşça kaldırdı. Bu hareketiyle Jennie uyku sersemi gözlerini hafif açtıktan sonra Hyunjin'e sırtını dönerek tekrar uykuya daldı.

Hyunjin rahat bir nefes aldıktan sonra terleyen omzunu sildi. Daha sonra tekrar elindeki telefonu açıp Felix'in attığı gönderiye uzun uzun baktı. Gerçekten çok özlemişti. Hem de çok. Aslında o günlere şuan geri dönebilirdi. Ya da dönebilir miydi?

Felix gerçekten üzülüyor muydu? Sabah yolda gelirken ağzından kaçırdığı kelimeyle de onu kırmıştı. Hyunjin o böyle davranınca ona inanıyor, herşeyi kendini, benliğini, tüm geçmişi unutup onu tekrar istiyordu. Fakat sonra aklı ona Felix'in onunla yakın olduktan sonra yine Felix onu arkadaş o Felix'i platonik bir aşık olarak sevmekten korkutuyordu.

Minho'nun dediği gibi, şuan sadece akışına bırakacaktı.

------

Busan'a gelip, otele varmalarına 15 dakika kala Jennie uyanmış, telefonuyla uğraşıyordu.

"Aaa uyandın mı? Hiç fark etmedim bile."

"Aşırı yorgunum."

"Otele gelmek üzereyiz zaten az kaldı."

Birbirlerine gülümseyerek konuşurken yanlarına gelen hocaya döndüler. Hoca ortada durup ellerini çırparak öğrencilere seslendi.

"Çocuklar şimdi şoförümüz park edecek ve ayrı ayrı dağılmadan gideceğiz tamam mı? Araba da bir şey falan unutmak da yok."

Diyip ön kapıya doğru ilerledi. Otobüs durunca herkes ayaklanmıştı. Tüm üst tarafta olan eşyaları toparladılar. Öncekiler çıkınca biraz arka taraflara doğru olan Jennie ve Hyunjin'in tarafında olanlar da kapıya yöneldi. Hyunjin koltuktan ayrılırken arkasında olan Felix ile göz göze gelmişti.

O ağlamış mıydı? Uyumuştur ya diye kendini teselli ediyordu. Ne kadar ona sinirli olsa da bu tatile çok hevesi vardı onun yüzünden kırılmasını istemiyordu.

Otobüsten inince eşyaları ve bagajdaki bavullarını alıp kenarda diğerlerini bekliyorlardı. Hyunjin kenarda bekleyen Minho'nun yanına gidip ona tip tip bir bakış attı. Minho ne oldu dermiş gibi kafa sallayınca Hyunjin dayanamadı.

"Ne yapmaya çalıştın?"

"Ne yapmışım ya"

"Minho dalga geçme. Ne diye oturttun beni o kızın yanına."

"Niye gayet güzel anlaştınız işte."

"Bak Minho beni sinirlendiriyorsun. Saçma saçma şeyler yapmaya çalışma."

"En azından benim yaptığım şeyler işe yarıyor."

"Ne bokuma yaradı bu şimdi."

"Instagram'a girmedin herhal."

Biraz düşününce ne demek istediğini anlıyordu.

Hoca ilerlemeye başlayınca herkes onu takip etti. Geldikleri otel güzel ideal bir oteldi. Aşırı lüks değil fakat aşırı kötü de değildi. Lobi de yarım saate yakın bekledikten sonra ayakları kırılacak gibiydi. Sonunda hoca onlara doğru dönüp konuştu.

"Arkadaşlar odalar üçlü tekli yataklarmış. Önceden ayarlayan varsa üçlü olan söylesin yoksa diğerlerini ben ayarlayacağım."

"Hocam Jisung'la ben ikili yatsak."

"Öyle şey olur mu Minho. Changbin yavrum sende Minho ve Jisung'la kal sizin üçlü o şekilde olsun."

"Ya hocam ben bunların yatak gıcırdatma sesinden uyuyamam ki."

Dediğinde hoca duymadığı halde tüm sınıf duymuş kıkırdamaya başlamıştı. Changbin oflayarak Minho ve Jisung'a dönerek elini tehdit ediyor gibi işaret parmağını salladı.

"Hele bir ses gelsin, hele bir yanımda öyle şeyler yapın varya."

"Daha var mı çocuklar birlikte kalmak isteyen."

"Hocam ben ve kuzenim Jennie biz de aynı odada olsak iyi olur."

Demesiyle hoca kalan öğrencilerle göz atıyordu. O kişiler arasından hocanın onu seçmemesi için içinden binlerce sua ederek korkuyla ona bakan Hyunjin ile göz göze geldi.

"Hyunjin yavrum, sende Jennie ve Felix'in odasında kal bakın orada anahtarı Jay verecek."

"Sikeyim,Sikeyim,Sikeyim,Sikeyim,Sikeyim"

Ona sırıtarak bakan Minho onu iyice gıcık ediyor ve stresini çoğaltıyordu. Ona bakan bal gözleri fark edince o tarafa bakmamaya çalışıyordu. Minho asansöre binmeden önce Hyunjin'in kulağına fısıldadı.

"Tam istediğim gibi."

Diyip hızlı adımlarla açık olan asansöre koştu. Hyunjin Minho'nun peşinden elini sıkarak

"Ulan!"

Anlı terlemeye başlamıştı bile. Hep aynı hatayı yapıyordu. Bilmediği soruda hoca onu seçmesin diye strese gireyim derken hocanın gözünün içine bakıyor, hoca onu seçiyordu. Yine aynı şey yüzünden şuan Jennie ile, daha kötüsü Felix ile aynı oda da kalacaktı.

Hyunjin bir gram yüzlerine bile bakmadan görevlinin gösterdiği odaya doğru ilerliyordu. Arkasından gelen Felix ve Jennie kendi aralarında konuşuyordu.

"Şansımıza bak Felix!"

"Ne, ne şansı Jennie? Ne saçmalıyorsun ya? Kaos çıkmasın diye dua et sen."

"Niye ki ya?"

"Baksana şunun asık suratına sabah gelirken de bana iğneleyici laflar söyledi zaten."

"Aman boşversene Felix! Kafana çok takıyorsun. Git başkalarıyla arkadaş olsana sen. Boşver Hyunjin'i."

"Anlamıyorsun..."

Hyunjin'in uzaktan odanın kapısından oyalandığımızı görüp bize diktiği bakışla konuşmayı bırakıp hızlandılar. Daha sonra odayı açıp içeri adım attılar.

Üç yatak yakın bir şekilde yan yana idi. Hyunjin önde olduğu için en köşede olanın üstüne çantasını bırakıp burası benim diyor gibiydi. Jennie ise ortada olan yatağa çantasını bıraktı. Felix ise Hyunjin'e uzak olan diğer köşedeydi. Yataklar oldukça yakındı. Hyunjin'in yanında yatmadığına seviniyordu. Aslında sevinmiyordu, fakat her an bir kavga çıkacak diye korkuyordu.

Yarım saat boyunca eşyaları yerleştirdiler. Daha sonra Jennie ve Felix kendini yatağa atarak telefona bakarken Hyunjin terlemiş olduğu tişörtünü tek bir hamlede çıkarıp yerine siyah bir tişört giymişti. Hızla giyinse de onların yanında üstünü bir anda çıkardığı için ikisi de şaşkın şaşkın bakmıştı. Aslında şaşırdıkları Hyunjin'in vücudu idi.

O tişörtünü çıkarırken sanki yavaş bir çekim gibi hissediyordu. İkisi de istemeyerek de olsa gözünü alamamıştı. Felix Hyunjin'i uzun zamandır tanımasına rağmen bu kadar kasları olduğunu özellikle bu kadar baklava kası olduğunu bilmiyordu. Onu öyle görünce yutkunmamak elinde değildi. Ne ara onun kasları bu kadar hoşuna gitmeye başlamıştı. Telefona dönmeye çalışırken Hyunjin çoktan üstünü giyinmiş odadan çıkmıştı. O odadan çıkınca Jennie Felix'e dönerek onun kolundan tutarak sarsmaya başladı.

"Oha!Oha! Gördün mü!!"

"Neyi?"

"Kaslarını."

"Tanrım mükemmeldi! Vay canına! Demek bu kadar cüsseli olmasının sebebi buydu!"

"Eee ne var yani?"

Diyerek belli etmemeye çalışıyordu. Jennie'nin yüzü düşerek ona göz devirdi.

"Gerçekten taş gibi çocuğu kaçırdın."

Felix de ona göz devirdi keten sonra ikisi de telefonlarına dönerek yatakta dinlenmeye başladı.

-----

Dün tüm gün boyunca dinlenmelerine izin verilmişti. Çünkü günlerini dolu dolu geçireceklerdi. Hoca oylama yaparak nereye gideceklerine karar verdiler. Tabii herkesin ilk istediği denize gitmek oldu. Jennie Felix'e dönerek

"Off Children's Grand Park'ı vardı orayı istiyordum şimdi yüzme de bilmiyorum."

"Bir şey olmaz Jennie, yüzme simidi kullanırsın."

Herkes odalarına tekrar çıkıp plaj çantası hazırlamaya gitti. Hyunjin dolabını açıp sadece havlu ve su şişesini aldıktan sonra kapıya doğru yönelirken Felix'le göz göze geldi. Felix onunla göz göze gelince kötü hissediyordu. O kadar asık bir suratı vardı ki. Tüm morali alt üst oluyordu. Buna ne kadar daha dayanabilirdi hiç bir fikri yoktu.

Herkes aşağı resepsiyon bölümün de bekliyordu. Hoca da gelince herkes hocayı takip etti. Otel denize pek uzak değildi ama yine de baya bir yürümeleri gerekiyordu.

Plaj yerine gelince herkes uzunlamasına havluları seriyordu. Baya kalabalık oldukları için insanlar garip bakıyordu. Hyunjin havlusunu serdikten sonra Jennie ve Felix de havlusunu serecek yer arıyordu. Jennie bir anda farklı bir yöne, Hyunjin'in yanına serdi.

Jennie'nin bu hareketiyle Felix de sinirini tutmaya çalışarak Jennie'nin diğer yanına serdi ve Jennie'ye sert bir bakış attı. Bakışlarıyla herşeyi anlayan Jennie umursamayarak güneş kremini sürmeye başladı. Jennie üstündeki tişörtü çıkarmış sırtı Hyunjin'e doğru dönük yüzü Felix'e doğruydu. Felix de Jennie'ye doğru dönmüş gibi yapıp bir yandan rahatça Hyunjin'i izleyebiliyordu.

Daha sonra herkes sıcaktan bunlamış tek tek üzerlerinde ki kıyafetleri çıkartıyor denize doğru koşarak ilerliyordu. Minho Hyunjin'e hadi işareti yapınca Hyunjin de üstünde olan bir parçalık tişörtü tek bir eli ile çıkarıp havlusunun üstüne fırlattı. Ona doğru ağzı yarım açık kalan donuk ve dik bir bakış atan Felix'e döndü

"Bir sorun mu var Lix."

"Yok."

"Denize gelmiyor musun?"

"Geleceğim birazdan."

Dedikten sonra denize doğru ilerledi. O gittikten sonra kendi kafasına vuran Felix kendi kendine konuşuyordu.

"Sikeyim ya nasıl baktıysam artık!"

"Of ne yapacağım tüm gün bununla."

Daha sonra ona garip garip bakan Jennie'ye döndü. Ayaklanıp kremi yerine koydu.

"Hadi gidelim piştim resmen."

"Sen git ben zaten kıyıda oturacağım."

Dedikten sonra Felix yavaşça giden Hyunjin'in arkasından yavaşça ilerlerken Hyunjin duraksayıp arkasına baktığında Felix ile karşılaştı. Bir anda görünce utanıp önüne döndü. Diğerleri biraz daha sağ tarafta idi. Felix o tarafa doğru ilerleyince Hyunjin ona doğru seslendi.

"Felix, istiyorsan burada gir orası çok kalabalık ve pis."

"Ayrıca deniz anası var."

"Korkarsın sen."

Felix o tarafa doğru baktıktan sonra Hyunjin'in dediğini yapmaya karar verdi. Hyunjin'le ikisi tek başına köşe tarafındaydı. Yavaş yavaş alınarak denize tamamen girdiler. Hyunjin dalarak denizin altına doğru inmeye çalıştı. Yukarı yüzeye çıktığında nefes nefese

"Ahh, kuma dokunmadım! Ne kadar derin."

"Ben dokunabilirim."

Diyip kafasının üstünde olan gözlüğünü takip daldı. Ellerini iki yana aça aça kuma vardı. Tam aşağı da olan bir taş ve biraz kumu avuçlayarak kendini yüzeye bıraktı. Gözlüğünü kafasının üstüne çıkararak kumun arasında olan taşa baktı. Taş kalp şeklinde idi. Suya bandırıp kumdan arındırdıktan sonra yanında olduğunu sandığı Hyunjin'e döndü.

Hyunjin yoktu. Tüm etrafına baktı. Denizden çıkıyordu. Neden çıkıyor ya diye düşünürken yanındaki Jennie'yi fark etti. Elini tutuyordu. Jennie yerde olan taşların sıcaklığı yüzünden yürümüyordu ve bu yüzden Hyunjin denizden çıkıp ona yardım ediyordu. Jennie'yi kumluk alana bıraktıktan sonra gülümseyerek Felix'i bıraktığı yere doğru ilerledi. Felix'e baktığında suratında garip bir ifade vardı.

"Ahh Felix kusura bakma seni izleyemedim."

"Elinde ki şey nedir?"

"Hiç, önemsiz."

Diyip kalp şeklinde olan taşı yavaşça denizin derinliklerine bıraktı.

Bir süre olan sessiz atmosfer sonrası Felix'in o yüzünü görünce Felix'e dönerek

"Tekrar denesene seni izleyeyim."

"Ama birazdan çok büyük dalga geleceğini söylediler dalga da nasıl izleyeceksin."


"Yaa sen yap hadi izleyeceğim."

Felix tekrar heveslenerek taşı attığı yere doğru hedef aldı ve dalga gelirken denize daldı. Yine aynı şekilde kollarını açarak denizin dibinde ki o taşı arıyordu. Taşı uzaktan gördüğünde oraya doğru ilerlerken yukarıdan çok boğuk ama anlaşılır bir ses geliyordu. Yukarıya doğru çıktığında

"Hocam! Biri boğuluyor!"

---------------

Diğer bölüm hiç beklemediğiniz bir şey olcak bu arada 😝

Bu arada beni bu aralar ovuyonuz ficlerimi falan filan cok simartiyonuz bakin gotum falan kalkabilir ya da mutluluktan aglayabilirim ona göre 😔💪🏻

Fazla uzun olmuş bu bölüm bayramda bile bölüm atıyorum ya sırf siz istediniz diye misafirlikten iste kiymetimi bilin 😛🤙🏻

Oylasaniza amig

Продолжить чтение

Вам также понравится

TAKINTI 🌙

Подростковая литература

1.9M 33.9K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
Çilek Kız Lara

Подростковая литература

1.2M 85.6K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
13.8K 1.2K 24
Her gece boyu uyumayıp internette dolaşan Chris yine bir gece internette yeni biriyle tanışır,tabi o zamanlar hayatında kocaman değişikliklerin oluca...
328K 23.3K 27
"eyeliner'ımı çekebilir misin?" "bunu yaparken kucağına oturabilir miyim?" hwang hyunjin & lee felix, düzyazı okumayın arkadaslar bu ne