treat you better, hyunlix

By qosslns

40.7K 4.2K 2.7K

bana yaklaşıyor, bana bakıyor. eli saçlarımda, elleri belimde. ancak sevmiyor beni. ancak kalbi benim için... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
özel bölüm

1.0

1.2K 144 91
By qosslns

Hyunjin dersi bittiğinde çantasını omzuna taktı ve kalkmak yerine sırasında bekledi. Onun defterini çantasına atıp kapatıp omzuna takmasını izledi, ardından onunla kalktı. Ona çıkışta yurda beraber gidebilmeyi teklif edecekti, elini ona doğru uzatacaktı ki Jisung ile olan konuşmalarına odaklandı.

"Bugün Chan ailesinin evine gidip kıyafetlerini alacakmış, benimde ona eşlik etmemi istiyor. Çok güzel olacak!" Lix heyecanla sırıtıp, Jisung'un önünden geçerek kapıya ilerlerken Hyunjin elini indirip kendi cebine attı.

İçinde tuttuğu nefesi saldı ve kendini iyi hissettirmek amaçlı gülümsemeye çalıştı. O da kapıya doğru ilerledi ve Lix'in yanından hızla geçip gitti. Lix o an durup yalnızca Hyunjin'in önünden geçmesini izledi ancak buna takılmayıp okulun koridorunda, Chan'in yanına gelmesini bekledi. Hyunjin çoktan okulun bahçesinden çıkmıştı, o an ne yapacağını tam olarak kestiremese de tek başına bir şeyler yemek istediği barizdi. Hyunjin bir taksiye binip uzaklaşırken, Lix karşısına gelen adama gülümsedi.

"Ah! Nerde kaldın Chan Hyung?" Diye sorduğunda, Chan endişeli bir biçimde konuşmaya başladı. "Yongbok gerçekten çok özür dilerim benim gitmem gerekiyor, ailemin evine başka bir zaman gideriz. Önemli bir işim çıktı." Chan kendisine anlayış beklerken, Yongbok'un morali bozulsa da belli etmemeye çalışarak, "Umarım kötü bir şey değildir, benim yardımıma gerek yok değil mi?" Chan kafasını sağa sola salladı. "Hayır hayır, sonra seni ararım. Hoşça kal." Chan arkasını dönüp koşar adım gitti.

Yongbok ise kendi kendine, "Hoşça kal Hyung." Diyebildi. Yavaş yavaş neredeyse birkaç kişinin kaldığı okuldan çıkarken kulaklığı kulağına taktı. Jisung'un peşine takılabilirdi ama onun bugün ders çalışmak için kütüphaneye gittiğini biliyordu. Yongbok, yurda doğru yürürken Hyunjin'i aramayı düşündü. Ardından kafasını sallayarak kendini bu düşünceden vazgeçirdi. "Ah Yongbok! Ne kadar aptal bir insansın. Resmen işine gelince onlarla konuşuyorsun." Kendi kendine konuşarak yurda yürümeye başladı. "Acaba Hyunjin bir şeye falan mı üzülmüştü ki? Ya da sinirli miydi? Beni pek umursamadı." Gözlerini etrafa çevirdi ve gördüğü bir banka oturdu. Okulun önlerinde olduğu için hâlâ çevresinde arkadaş grubu vardı.

"Yongbok!" Kulaklığındaki şarkının sesi kısık olduğu için kendisine seslenen kişiyi duydu ve çıkardı. Kafasını etrafa çevirdiğinde kaşlarını merakla çattı.

"Beni belki hatırlamazsın ama ben Jeongin, alt sınıflardan. Geçen aynı masadaydık." Yongbok gözlerini çocukta gözlerini gezdirdi ve kafasını salladı.

"Hatırladım. Ne oldu ki?" Diye sorduğunda, Jeongin elini ensesine koydu.

"Hyunjin Hyung'un telefonu kapalı sanırım bilmiyorum ulaşılamıyor da, gördün mü diye soracaktım." Yongbok bir anda oturuşunu düzeltti.

"Hayır görmedim, belki şarjı falan bitmiştir. Ne diyecektin ona, söyle bana ben iletirim." Dedi Yongbok ve yavaş yavaş endişelenmeye başladı.

"Mesaj atmış bana çıkışta ama şimdi gördüm daha 10 dakika bile olmadı ama ne olduğunu anlayamıyorum." Yongbok gözlerini etrafa çevirdi. "Haa, mesaj attı. Gerçekten bilmiyorum. Ben yurda gideyim belki ordadır." Jeongin merakla baktı.

"Odasına mı bakacaksın, bana yakın aslında yan tarafımda." Dedi Jeongin, Yongbok ise gülümsedi. "Aynı odada kalıyoruz, hem üzerimi değiştiririm hem de onu beklerim." Yongbok arkasını dönüp uzaklaştığını, Jeongin de yan taraftaki durağa tekrar gitti. Düşüncelerine tekrar geri döndü.
Canını yakan düşüncelerine.

Yongbok odaya resmen koşarak girdiğinde kapıyı hızla açtı. Buraya gelene kadar onu aramıştı. Belki de önemli değildi ama korkuyordu, belki de sadece şarjı bitmişti, ancak ölümüne korkuyordu işte. Odada olmadığını anladığında ne yapacağını bilmeden Hyunjin'in yatağına oturup onu beklemeye koyuldu.

"Bu çocuk beni öldürmek istiyor." Dedi kendi kendine ve beklemeye koyuldu. Her geçen dakika, her geçen saat daha da endişeleniyordu. Onu sürekli arıyordu ancak asla ulaşılamıyordu. Yurdun kapıları 22'de kapanıyordu ve yarım saat vardı. Yongbok endişeyle odada dört dönüyordu. Chan'i ve Jisung'u aramıştı onlarda nerede olduğunu bilmiyordu. Sınıf arkadaşlarını hatta Jeongin'i de arayıp tekrar mesaj yazdı mı diye sormuştu. Korkuyordu, oldukça korkuyordu. Hatta biri bir şey sorsa ağlayacak gibiydi. Bir oturuyor, bir kalkıyor, bir volta atıyordu. Aynı zamanda da tetikteydi, telefonu çalacak mı diye.

Ansızın bir şey oldu, kapının dışarıdan kolunun tutulmasıyla gözleri açılan Yongbok koşarak gitti ve kendi tarafından kapıyı açtı. Ancak açtığı an, üzerine düşenle yere düşmesi aynı zamanda gerçekleşti. Yere yığıltı an, üzerindeki sıcak bedeni farketti. Elindeki telefonu çoktan masanın altına gitmişti bile, korkuyla kapattığı gözlerini araladığında yüzünün hemen üstündeki gözlere baktı.

"Hyunj-" şaşkınlıkla onun adını söyleyecekti ki Hyunjin gülümsedi ve eliyle Yongbok'un dudaklarını kapattı.

"Hmm, hayıır. Ben geldiim. Liiiiix!" Yongbok hissettiği alkol kokusuyla kaşlarını çatıp Hyunjin'in elini dudaklarından çekti.

"Hey! Sen içtin mi? Aptal, en son içtiğinde olanları bilmiyormuş gibi yaptıklarına bak! Üstelik nerdesin sen? Canım çıktı canım. Niye açmadın telefonunu? Süs olsun diye gezdiriyorsun resmen o telefonu." Yongbok'un onca kelimesine gülerek yanıt verdi Hyunjin.

"Başımı şişirdin be adam. Sus bi' üstelik, çok güzel de kokuyorsun." Hyunjin kafasını, Yongbok'un boyun çukuruna koydu. Hyunjin'in aldığı nefesleri oldukça yakından duyan Yongbok'un başı dönmüştü adeta. Elini Hyunjin'in omzuna koydu. Bu esnada yerde olmalarını bile unutmuşlardı.

"Hyunjin, uyudun mu?" Lix, onun kulağına fısıldıyordu. "Kalk, duşa girmen lazım böyle uyuyamazsın okul var yarın." Hyunjin sessizce güldü ve kafasını kaldırıp tekrar Lix'in yüzünün karşısına geçti. "Olmaz eğer kalkarsam bir daha sana sarılamam, kokunu içime çekemem de." Yongbok bu duruşta oldukça geriliyordu bu nedenle kendini sıyırmak istercesine kalkmaya çalıştı, Hyunjin de kalktığında yerde oturup bacaklarını kendine çekti. Ayakta olan Lix, yukarıdan Hyunjin'in oturuşuna bakıp gülümsedi.

"Ne yapıyorsun? Kalk hadi." Eğildi ve ellerini yerde oturan Hyunjin'e uzattı. "Tut ellerimi." Hyunjin gözlerini yerden ayırıp yukarıdaki Lix'e çevirdi. "Tuttuktan sonra bırakacaksın ama..." Lix, Hyunjin'in dediği ile yüzünü ekşitti. "Evet, niye bırakmayayım ki? Bak ağır sarhoşsun sen çektirme bize şimdi." Hyunjin'in gözleri sarhoşlukla doldu, Yongbok'un elini vurarak savurdu ve yerden destek alarak kalktı.

"Sen zaten her zaman Chan'in elini tutuyorsun. Benim ne yaptığım, nelerle uğraştığım, ne durumda olduğum seni gram ilgilendirmez." Hyunjin bir yandan konuşup bir yandan da duvarlara ve dolaplara sürünerek banyoya gidiyordu. Yongbok ise ansızın elini Hyunjin'in beline koydu, ardından diğeriyle de onun elini tuttu.

"Çok konuşma sen, o kadar geç kal bizi meraktan öldür sonra böyle şeyler söyle hakkın yok bi kere." Yongbok, Hyunjin'i banyoya getirdiğinde onu küvete yatırdı. Hyunjin küvette yatarken bir yandan da kendinde olmadığından şampuan şişeleriyle kule yapıyordu. Yongbok o an, Hyunjin'in kendisini yıkamayacağını anladı. Bir süre bıkkınlıkla saçını karıştırdı ardından, küvete eğildi. Dizlerinin üstüne oturup, Hyunjin'in tişörtünü çıkarmak için elini uzattı. Tuttuğunda ise Hyunjin bağırmaya başladı.

"Bırakın beni! Yardım edin!" Yongbok gürültüyle yüzünü ekşitse de ondan daha yüksek ses çıkararak cevap verdi. "Kes sesini, ne yapayım ben şimdi yardımcı ol azcık." Hyunjin duyduğu sesle gülümsedi.

"Aa, Yongbok sen misin? Sen çıkartabilirsin tişörtümü." Yongbok hafifçe gülse de hemen sinirli yüz hatlarına geri döndü ve tişörtünü onun üstünden çıkardı. Hyunjin sadece pantolonuyla kaldığında, Yongbok istenmeden yutkunmaya başlamıştı. Ancak bunu bir köşeye atıp duş başlığını açtı. Hyunjin'e uzatmak için ısınmasını bekledi. "Biliyor musunuz bayım? Ben birinden çok hoşlanıyorum." Yongbok, merakla Hyunjin'e baktı.

"Gerçekten mi?" Yongbok onu çok kâle almadan suyu beklemeye devam etti.

"Çok baya aşırı gerçekten. Hani böyle aşırı gerçekten, her hareketinden hoşlanıyorum. Sarı saçlarını da çok seviyorum. Sırf o saçlarını sarı yaptı diye yaptım bende. Bir gün ondan vazgeçersem tekrar siyah yapacağım. Yani bu asla saçlarımın siyah olmayacağı anlamına geliyor." Yongbok birkaç saniye, Hyunjin'e bakmaya devam etti. Onun kim olduğunu sormaya korktu o an. Korktu işte. Aklına Jeongin'in de saçlarının sarı olduğu gelmişti çünkü.

"Sana siyah yakışıyor." Dedi Lix. Hyunjin ise kapalı olan gözlerini aralayıp onun gözlerine baktı. "Demek öyle."

-----------

bi sonraki bolumde beklenen sey gerceklescek bi de neden karaktwrleri bu kadar soguk yazdigimi bilmiyorum imdat
bi de kimse yorum atmadigi icin kitabi igrenc yazdigimi dusunmeye basliyorum
e sizde haklisiniz gencler
neyse gittim sizi seviyom

Continue Reading

You'll Also Like

47.3K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
110K 19.1K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
203K 20.2K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
249K 21.6K 42
Hyunjin, engelli doğan çocuğuna bir bakıcı arar. Paraya ihtiyacı olduğu için iş arayan üniversite öğrencisi Felix, duyduğu gibi hemen bu işe talip ol...