star lost, minsung ✓

By kenyusiimii

198K 22.6K 13.4K

ben kayıp bir yıldızdım, yerimi bulmamı sen sağladın. More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.5
1.6
1.7 M'
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 F' ❣︎

1.4

6.4K 763 570
By kenyusiimii

Hai haiii

Boolllllca yorum bekliyorum, bu bölüme bayılacağız 💫

***

Omeganın kulağında çınlayan sözler sanki ucu yanmak üzere olan bir ipe çakmak çakmak gibiydi.

Jisung, kulağının hemen dibinde duyduğu fısıltı ile gözlerini büyütürken yüzündeki gülüşe de engel olamamıştı. Alfanın omuzuna konan eli yavaşça onu kendinden uzaklaştırırken Minho çapkın bir şekilde sırıtıp göz kırpmış ve kolunu omuzuna atarken yan yana oturdukları sandalyede hafifçe dikleşmişti.

"Sen..." diye mırıldandı omega ama diyecek bir şey bulamadı. Sadece gülerek yanındaki alfaya bakarken Minho kıkırdayıp önüne dönmüş, parmakları da Jisung'un çenesinin yan tarafı ile oynamaya başlamıştı. Omegaya karşı temas bağımlısı hissediyordu.

"Şaka gibi oğlum." diyen kişi Changbin'di. Arkadaşının evlendiğine inanmıyordu, hepsinin yüzünde bir gülüş oluşurken Hyunjin "Ne sakin bir çiftsiniz," demiş ve kahvesini içmişti. "Ne kaos, ne iki ateşli sahne."

"Salak."

Changbin onun omuzuna yapıştırdığı gibi Hyunjin "Acıdı!" diye bağırırken Jisung arkadaşının dediği şeye gülmüştü. Dışarıdan sakin bir ilişki gibi gösterebilirlerdi fakat az önce alfadan duyduğu sözler öyle olmadıklarını kanıtlıyordu.

Başını eğip Minho'nun omuzuna yasladığı gibi "Uyumak istiyorum," derken Minho ona doğru dönüp dudaklarının alnına sürtmesine neden olmuş, bu detayla mutlu olurken "Eve gidelim mi dersin yoksa?" demişti.

Jisung omuz silkti. "Hadi gidelim."

Ders olsa bile ekebilirdi.

Çantasını aldığı gibi ayaklanırken arkadaşlarına son kez selam verip bahçeye çıkarak Minho'nun arabasına binmişler, Jisung direkt yan dönüp ayaklarını alfanın kucağına uzatırken sırtını kapıya yaslamıştı.

"Seni izleyerek uykuya dalacağım şimdi," diye konuşması Minho'nun gülmesine neden oldu. Kapıları kilitleyip önlemini alırken Jisung da bir süre sonra gözlerini kapatmış, gerçekten de dediği gibi onu izleyerek uyuyakalmıştı.

Alfanın aklında birkaç bir şey vardı Jisung'un dedikleri yüzünden, ikisine göre de ne olursa olsun ne düzgün bir flört dönemi ne de sevgililik dönemi yaşamışlardı. Jisung çok dile getiremese de bunun onun içine dert olduğunu biliyordu.

Jisung'u tanıyordu.

Eşini tanımalıydı da.

Bu yüzden kendince birkaç bir şey ayarlamış ve kendi ayarladığı şeye gülmüştü sonra. Eve yaklaşmaları ile beraber arabayı bir çiçek dükkanının önüne çekerken uyanmak üzere olan omegaya kısa bir bakış atıp arabadan inmiş, hızlı adımlarla dükkana girmişti.

Yaklaşık yarım saat sonra ise elinde olan bukete bakıp gülümsedi. Bence iyi iş çıkarmıştı?

Dükkandan çıktığı gibi elindeki çiçeğe sırıtarak arabaya ilerlerken onu izleyen omegayı fark etmesi ile beraber kapıyı açıp arabaya bindi. "Pembe gül?" dedi Jisung şaşkınlıkla, uyanalı çok olmuştu bu yüzden kendindeydi. Karşısındaki alfaya baktı. "Birine mi?"

"Hım," dedi Minho gülümseyerek. Ardından da büyük buketi beklemeden şaşkın gözlerle ona bakan omegaya uzattı. "Sana."

Annesine diye düşünüyordu ama bir anda kendisine uzatılan buketle Jisung mutlu olurken tutamadığı gülüşü ile Minho'ya bakmıştı. "Yaa..." diye mırıldanırken pembe gül buketini eline alarak sevgiyle sarıldı. "Teşekkür ederim, bunlar çok güzel."

Genellikle çiçek alan taraf o olurdu, aldığı kişi de annesiydi ve bir keresinde Chan'dan aldığı buketi saymazsa erkek arkadaşından aldığı ilk çiçekti. Kalpler çıkaran gözlerle Minho'ya bakarken uzanarak dudaklarını yanağına bastırmış, büyük bir öpücük verdikten sonra geri çekilmişti.

Alfası ona baktı. "Sana düğünümüze kadar üç buket vereceğim; madem üç haftamız var biz de üç haftamızı değerlendiririz."

Jisung sırıttı. "Nasıl değerlendirecekmişiz bakalım?"

"Bu gül buketini sana flörtün olarak veriyorum," diyerek gözlerinin içine baktı Minho. Jisung'un gözlerinde gördüğü parıltılar çok hoşuna gidiyorken devam etti. "Bir sonraki hafta sevgilin olarak vereceğim ve bir sonrakini ise..." Uzanarak omeganın kulağına yaklaştı. "Eşin olarak."

Kurduğu her cümle omeganın delice gülmek istemesine sebep oluyordu. Jisung onun yine ince düşünüldüğünde kendini kaybederken alayla kaşlarını kaldırdı. "Demek artık flörtümsün?"

"Öyleyim." Minho tereddütsüz bir şekilde başını sağladı. Eğer biraz daha Jisung ile göz teması kurarsa uzanıp kendi kurduğu oyunu bozacak ve onu öpecekti, bu yüzden arabayı çalıştırıp sürmeye başlarken Jisung'dan gelen "Ol bakalım," lafı ile gülmüş, camı açarak içeriye hava girmesini sağlamıştı.

Jisung yolun geri kalanında gülleri ile aşk yaşamış hatta bir ara tam tamına elli altı adet pembe gül olduğunu fark etmişti. Sonunda evinin önüne geldiği zaman onlardan ayrılırken Minho'ya uzanarak tek kolunu boynuna sardı ve ona sarıldı.

"Yarın görüşürüz."

"Her flörtüne böyle sarılır mısın?"

Kahkaha attı. "Minho..."

Minho kıkırdadı. "Şakaydı. Görüşürüz, ev için beğendiğin bir şey olursa mesaj atman yeterli."

"Tamamdır."

Jisung son kez onun kokusu ile kendini doldurduktan sonra arabadan inerken ilk önce eve geçip çiçeklerini hemen bir vazoya koymuş, annesi ile muhabbet edip yemek yemiş ve ardından da uyumak için üst kata çıkmıştı.

Saatler sonra ise uyanıp evleri için internetten eşya bakmaya başlamıştı. Beğendiklerini Minho'ya atıyor, karar verdiklerini sipariş ediyordu. Kendilerine göre şu an flört haftasında olsalar dahi kenarda onu dizmeleri için bekleyen bir evleri vardı.

Beklemediği şey ise ertesi gün odasına dalan Minho ile uyanmaktı. "Uyan artık Ji!" bağırışı ile yüzünü buruşturara kapıdaki alfaya baktı. "Her flörtünün odasına giriyor musun sen böyle ya?"

"Bilmem," dedi Minho omuz silkip. "Belki."

"Hey!"

Jisung hızla yataktan doğrulup terliğine doğru uzanmıştı ki Minho kahkaha atarak odadan çıkmış ve hızlı davranmanın verdiği şansla kapıyı da kapatmıştı. Daha önce hiç sevgilisi olmadığını biliyordu ama Minho'yu başka biri ile hayal etme düşüncesi onu saniyesinde delirtmişti.

Banyoda yüzünü yıkarken aynadan kendi ile göz göze geldi. "Bu nasıl kıskançlık?"

Chan, Changbin ve Hyunjin'i de kıskanırdı fakat hiçbirinde bu kadar şiddetli olmamıştı. Kızaran yanaklarına birkaç tokat atıp derin derin nefesler verirken odasına geçerken dolap kapağını açıp arkasında kalan pencereye baktı.

Hava bugün fazlası ile sıcak ve güneşliydi.

Bu yüzden kısa bir şort güzel olabilirdi.

Dolaptan aldığı bol şortu ve tişörtünü üzerine geçirdi ilk önce, Minho onu kahvaltıya götürüyordu daha dersler yokken. Tabii saat gereğinden biraz fazla erken olabilirdi ama şimdilik onu es geçmişti.

En son sırt çantasını da omuzuna alıp içeri geçerken annesi ve Minho'yu mutfakta sohbet ederken bulmuş, "Günaydın balım!" dedikten sonra annesini öpmüştü.

Minho kaşlarını kaldırdı. "Bana günaydın yok mu?"

Yaşlı omega çocuklarının diyaloguna gülerek ayağa kalktığı zaman Jisung omuz silkti. "Yok. Güzel uykumdan uyandım, saat yedi yedi!?"

"Gideceğimiz yer biraz uzak arabada uyuyabilirsin Han Ji."

Jisung duyduğu cümleler ile sırıtarak "Yoo," demiş ve "Şaka yaptım ki," diyerek yalandan sinirine açıklık getirmişti. İlerleyerek arkasından Minho'ya sarıldı ve dudaklarını yanağına bastırdı. "Sana da günaydın balım."

Alfanın kalbine neler yaptığından kesinlikle habersizdi. Minho kulağının dibindeki ses ile titrediğini hissederken içine kesik bir nefes çekip "Günaydın Ji," diyerek gülümsemiş ve son kez annesine selam vererek ikisini evden çıkarmıştı.

"Derslerden sonra şirkete geçeceğim dayım çağırıyor," dedi Minho yolda. "Ama akşam eğer boşsan beraber ev için eşya bakmaya gidelim mi?"

Jisung gülümsedi. "Harika olur. Kendini çok yormamaya çalış, şirket, okul, evlilik hazırlığı derken gerçekten çok yoru-"

"Flört."

Duraksadı. "Tamam flört. Sustum."

Aldığı uyarı ile beraber dudaklarına hayali bir fermuar çekmiş ve uzanarak radyodan kısık seste bir şarkı açmıştı. Geçen her dakika da uykusu daha çok açılırken Minho ile flört olmanın nasıl bir şey olacağı sorusu onu güldürüyordu.

Kendi kendine dikiz aynasından yüzündeki aptal sırıtışını izleyerek yolun kalan kısmını geçirmişti. Geldikleri geniş yerin önünde indikleri gibi yan yana ilerlemişler Minho kapıyı açarak ona öncelik tanımıştı.

"Fazla centilmensiniz Sayın Alfa." diye gülerek içeri girdiği zaman Minho "Öyleyim," deyip göz kırptı ve arkasından ilerlemeye başladı. Parmak uçları Jisung'un beline temas ederken Jisung deniz kenarında geldikleri yere hayran hayran bakışlar atmakla meşguldu.

Fazlasıyla sakin ve neredeyse denizin içinde olacak bir yakınlığa sahip bir kafedeydiler. "Vay canına," diye gülerken çantasını çıkarıp Minho'nun çektiği sandalyeye oturdu ve teşekkür etmek anlamında ona minik bir tebessüm verdi.

"Beğendin mi?"

"Bayıldım," dedi reddetmeden. Açık tarafta oldukları için denizin sesi kulaklarına ulaşıyordu, güneş sayesinde parlayan suya bakarken Minho "Güzel, beğenmene sevindim," demiş ve yanlarına gelen garsonla beraber dikkatini oraya vermişti.

Kendilerine doyacakları miktarda bir kahvaltı söylerken bir yandan da muhabbet ediyorlardı. "Ee," deyip sırıtan alfa ile ona baktı Jisung. "Benle flört olmak nasıl gidiyor?"

"Bu soru için erken değil mi ya?"

Minho omuz silkti. "Bence değil." Merakla kaşlarını kaldırdı. "Güzel mi? Bence başarıyorum? Yani hiç sevgilisi olmayan birine göre?"

Onun kurduğu her bir cümle Jisung'un yüzündeki gülüşün artmasını sağlıyorken sonunda kabul ederek "Evet," demişti. Denize minik bir bakış attı. "Hiç sevgilisi olmayan birine göre fazlasıyla güzel flört ediyorsunuz alfa. Beğendim, bana özel kalırsa sevinirim."

Aldığı yanıt onu güldürdü. "Kesinlikle sana özel."

Konuşmaları gelen kahvaltılar ile bölünmüştü. Yemeklerini yerlerken ağzının kenarına bulaşan sosu Minho 'flörtler böyle yapar' deyip kendisi silmiş, sürekli iltifat etmiş, ara ara ise çapkınlık yaparak ona güzel bir saat geçirmişti.

Sonunda okula döndükleri zaman beraber yan yana bahçede ilerliyorlardı. "Geç kaldım!" diye söylendi Jisung saatine bakarak, çantasını omuzuna aldığı gibi Minho'ya döndü. "Gitmem gerek benim!"

"Akşam görüşürüz, bugün hiçbir molamız kesişmiyor."

"Tamamdır," dedi kabullenerek. Bir adımla alfaya yaklaşarak elini yanağına attı. "Yemeklerini aksatma. Akşam geldiğimde soracağım, tamam mı?"

Minho gülerek başını salladı. "Emrine amadeyim Ji."

Omega da bununla gülmüş ve yükselerek son kez alfanın yanağını öptükten sonra hızla dersliğe doğru koşmaya başlamıştı. Minho yüzündeki sırıtma ile koşan minik bedeni izlerlerken onun tamamen gözden kaybolması ile omuzunda düşmek üzere olan çantasını düzeltti ve kendi fakültesine doğru yürümeye başladı.

Bu sırada Seungmin de bahçedeki bankta oturmuş, bacak bacak üstüne atmış bir şekilde kahvesini yudumluyor bir yandan da yanında ona özürler dileyen Yunho'yu dinliyordu. Hiç takmadan kahvesini yudumlarken "Bana ne," dedi omuz silkerek. "Aldatmasaydın."

"Çok pişmanım."

"Umurumda değil."

"Seungmin-"

"Oradan bakınca geri zekalıya benzediğimi düşünmüyorum."

İçindeki buzları sallayıp çıkan sesle kendine bir uğraş yaparken beklemediği bir şekilde Yunho'nun sesi kesilmiş ve "Aynen," diyen tanıdık bir ses konuşmaya dahil olmuştu. "Buradan bakınca kesinlikle çok çekici duruyorsun betacık."

Hyunjin tek eliyle ensesinden tuttuğu Yunho'yu bankta alıp kenardaki çimenliğe fırlatmış ve rahatça onun yerine yerleşerek başını uzattığı gibi Seungmin'in kahvesini yudumlamıştı. Dudakları hala pipette iken ona bakan betaya göz kırptı.

"Haklıyım biliyorum." Ardından da ayakta duran Yunho'ya baktı. "Sende sağdan sağdan uzaklaş hadi. Bu sefer burnunu kırmakla kalmam."

"Sen kimsin?"

"Hwang Hyunjin canım," Hyunjin gevşek çıkan sesinin aksine başını çevirip fazlasıyla ciddi bir yüz ifadesi ile Yunho'ya baktığında Seungmin onun bu hali ile yutkunmuş Yunho ise olduğu yerde susmuştu. "İki kişiyi aynı anda yürütüp ikisinden de tekme yiyince yalnız kalmak zor olmuş olmalı ama buradan sana iş çıkmaz. Haydi Yunho, ikile Yunho."

Yunho onu tekrar ettirmeden uzaklaştığı zaman Seungmin oflayarak başını arkaya attı. "Bizim yine mi seninle ortak dersimiz var?"

Hyunjin güldü. "Ne oldu? Çok hoşuna gitti değil mi?"

Beta göz devirdi. "Sorma, okula gelirken her gün dua ediyorum seninle ortak dersimiz olsun diye. Kes sesini Hyunjin, sinirimi bozuyorsun."

"Bence sen bana aşıksın."

Kıkırdayarak ayaklandı ve biten kahvesini çöpe bırakarak hala bankta oturan alfanın bacaklarının arasına girdi. "Hem de çok."

Hyunjin sırıtarak onu dinliyordu, Kim Seungmin gerçekten çok tehlikeli bir betaydı ve bunu o kadar iyi biliyordu ki hem kendine şaşırırken hem de kendini ondan alamıyordu. Yakaladığı bilek ile Seungmin'i tuttuğu gibi kendine eğerken dibindeki yüze doğru alayla tek kaşını kaldırdı. "Kokum güzel mi?"

Seungmin kesinlikle onun o uzun saçlarını yolacaktı. Çatık kaşlarla Hyunjin'e bakarken "Alfa bozuntusu," diye konuşmuş hemen ardından da Hyunjin'in bakışlarının indiği yerle "Nereye bakıyorsun sen?" deyip kendi üstüne bakmıştı.

Eğildiği için giydiği geniş yakası açılmış ve tüm üst gövdesi Hyunjin'e seyirliğe çıkmıştı.

Dahası bu utanmaz alfa hiç çekinmeden onun göğsüne bakıyordu.

"Döverim seni," deyip ani bir hızla bacağına tekmeyi geçirdiği gibi bileğini ondan kurtardı ve doğrularak tişörtünü düzeltti. "O gözlerine hakim ol."

"Vuhuuu!" dedi Hyunjin bir ıslıkla. Ellerini ceplerine yerleştirirken ayağa kalktı ve karşısındaki çocuğa baktı. "Betalar neymiş böyle be?"

"Sen..."

Göz kırptı. "Sana hayal dünyamda yer olmadığımı söylemiştim değil mi? Lafımı geri alıyorum, bir beta olarak hayal dünyamda artık fazlasıyla bir yere sahipsin."

Dibindeki yüze öpücük attığı gibi uzaklaşmaya başladığı an Seungmin "Aish!" deyip sinirle bir nefes verdi ve elindeki kalemi hızla Hyunjin'in arkasından fırlattı. "Şerefsiz herif!"

"Aşık resmen!"

"Sen var ya sen...!"

Hızlı adımlarla ilerleyip kalemini almış ve Hyunjin'e yetişmişti, yumruğunu koluna geçirdi. "Arsızın tekisin."

"Ne dedin? Çok mu yakışıklıyım? Biliyorum!"

"Bağırmasana mal!"

"Evet Seungmin evet tamam çok aşıksın, ağlama."

Hyunjin ile kesinlikle uğraşılamazdı.

Seungmin oflayarak önden ilerlemeye başladığı zaman Hyunjin onun arkasından kahkaha atarak yetişmeye çalışmış hep beraber bir şekilde bugünkü dersleri geçirmişlerdi.

Jisung annesi ile beraber akşam yemeğini yerken Minho'nun onu alması ile beraber ikisi evleri için eşya bakmaya gitmişlerdi.

Minho kesinlikle onun kalbine çok büyük bir hızla yerleşiyordu. Ansızın yaptığı çapkınlıkları, temasları, flörtünüm senin diyerek uyguladığı hareketleri Jisung'un sadece her an sırıtmasını sağlıyordu.

Bir hafta boyunca hiç etmediği kadar alfa sayesinde flört ederken ikinci çiçek hiç beklemediği bir anda gelmişti.

Akşam vakti evinde uzanan omega annesinin yatması ile beraber kendine dizi izliyordu, bugün akşam yemeklerinde Chan ve Changbin de vardı ve bu yüzden biraz yorulmuştu.

Masanın üzerine bıraktığı telefonu aydınlandığı gibi elini ona uzatırken esneyerek ekrandaki isme baktı. Minho onu arıyordu, yüzünde anında bir gülüş oluşmuş ve heyecanla telefonu kulağına götürmüştü.

"Uyuyor muydun?"

"Hayır," deyip oturur pozisyona geldi. "Kendime film izliyordum öyle. Sen? Çoktan uyudun sanıyordum, saat geç oldu."

"İşim vardı," dedi Minho ardından da heyecanla ekledi. "Kapıya çıksana. Sana bir şey vereceğim."

"Burada mısın?"

Jisung şokla yerinden ayaklandı ve çıplak ayaklarını umursamadan kapıya çıktı. Açtığı kapı ile beraber birkaç metre ötesindeki alfayo görmüş ayağına terliklerini geçirdiği gibi ona doğru koşmuştu.

Gülerek yüzüne baktı. "Ani sürprizlerine hala alışamadım."

"Ben de," dedi alfa gülerek. Ekledi. "Yani, ani sürprizler yapabileceğimi seninle öğrendim."

Ellerini arkasında saklıyordu, bu yüzden Jisung'un dikkati onlara kaymıştı. Merakla Minho'nun arkasına sakladığı şeyi görmeye çalışırken Minho heyecanla ellerini arkasından çıkardı ve tuttuğu çiçekleri Jisung'a doğru uzattı.

İkinci çiçek buketini sevgilin olarak vereceğim.

"Tanrım," dedi omega kendini tutamadan. Üç adet mavi gül özenle minik bir bukete sarılmış ve buket boş kalmasın diye de içine çikolatalar doldurulmuştu.

"Ya sen..." deyip Minho'yu tarif edecek güzel bir kelime bulamazken Minho derin bir nefes vererek kaşlarını kaldırdı.

"Sanırım bu buketi vermemin zamanı gelmişti."

Jisung güldü. Mavi güllerin çok çok nadir olduğunu biliyordu Minho'nun işinin ne olduğunu da bu sayede anlamıştı. Gül sayıları onu tebessüm ettirirken konuşan alfa ile beraber dudağını ısırdı mutlulukla.

"Öyleyse Han Ji," diyerek onun tek elini tuttu Minho ve gözlerine baktı. "Biraz hızlı gidiyoruz farkındayım ama cahilliğime ver." Ekledi. "Sevgilim olur musun?"

Omeganın yüzündeki büyük gülüş ikisini de mutlu ederken Minho merakla onun yanıtını bekliyor Jisung ise aklındaki şeyle beraber aşkla güllerine bakıyordu.

"Pembe güller," diyerek sırıttı. "Flörtün anlamı."

Alfayı yakalamıştı.

"Mavi güller ise 'benim için özelsin' demek." Kıkırdadı. "Elli altı tane gül ise..."

Alfa onun yerine cevap verdi. "Aşkım."

Öyle demekti.

Jisung heyecanla ısırdığı dudağı eşliğinde onu onayladığı zaman elindeki üç adet gülün anlamını biliyordu.

"Evet," diyerek onayladı. Kendi hallerine güldü. "Sevgilin olurum."

Parmak uçlarında yükseldiği gibi çiçeklerini ezmeden sıkıca kollarını Minho'ya dolamasıyla beraber Minho gülerek ellerini omeganın ince beline sardı ve onu kendine doğru çekti.

Başını boynuna yaslayarak bu adımı da başarı ile atlattığı için kendine gülmüş, rahatça bir nefes vermiş ve bu hisle beraber Jisung'a daha çok sıkı sarılmıştı.

Geri çekilmeleri ile beraber elleri omeganın yanağına çıkarken gözlerinin içine baktı. Kendilerine flört dedikleri için bu bir hafta boyunca Jisung'u hiçbir şekilde öpmemişti ve şimdi sevgilisi olarak rahatça öpecekti.

Jisung bunu anladığı gibi gülerek "Bekle," diyerek geri çekilmiş ve minik adımlarla ilerleyip çiçeğini kenara bıraktığı gibi geri alfanın karşısına dikilmişti.

Minho güldü. "Şimdi sevgilimi öpebilirim."

Sözleri biter bitmez Jisung'u kendine çektiği gibi dudaklarını dudaklarına bastırırken omeganın elleri rahatça onun boynuna sarılmış, araladığı dudakları memnuniyetle kendisini kabul etmişti.

Kavradığı üst dudağı biraz daha büyük bir zevkle öptü ve tek elini omeganın beline sararak vücudunu kendine yapıştırdı.

Jisung, Minho ile olmayı seviyordu. Onun inceliği, kibarlığı, kişiliği, her şeyiyle mükemmeldi. Sırf hızlıca evlenmek zorunda kaldılar diye üç haftaya flört ve sevgililik evrelerini sığdırıp onca yoğunluğunun arasında bir de bunlarla uğraşması onu gerçekten çok mutlu ediyordu.

Güller ise çok ayrı bir şeydi.

Sayıların anlamını Hyunjin sayesinde fark etmişti.

Elli altı tane gül 'aşkım' demekti.

Üç tane gül ise 'seni seviyorum.'

***

Beğendiniz mi?
Sanırım ben bayıldım bu bölüme 💘

Yan çiftler nasıl gidiyor?

Görüşmek üzeree 🤭☘️

Continue Reading

You'll Also Like

17K 2.6K 19
Korsan Lee Minho Prens Han Jisung
111K 14.4K 29
Han Jisung, şeytanın ne kadar ateşli olduğunu merak etmişti. [TAMAMLANDI] × i'll be your man, yarı bağımsız devam fici ×
241K 22.7K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
2.7K 144 17
İyiki de o gün o maça gitmişim. Ne kadar canım yansa da asla pişman olmadım. Her şeyden habersiz gittiği maçta başına gelen şey ile artık hayatı bamb...