Gecenin ilerleyen saatlerinde evdeki üç kişi ileri seviyede sarhoştu. Bunlardan biri Taylor'dı, her zamanki gibi herkesi az içmesi konusunda uyarmış ve en çok da kendisi içmişti. Yarım saattir kapalı olan televizyonu izliyor, çok komik bir şey varmış gibi kıkırdıyordu. Diğer iki sarhoş da Louis ve Liam'dı. Liam dakikalardır ortalıkta görünmüyordu, Louis ise Taylor'ın yanında oturmuş sigara içtiğini zannederek tükenme kalemi ağzına götürüp duruyordu. Harry, Niall ve Zayn ise onlar sanki hiç yokmuş gibi davranıyorlardı çünkü sarhoşlara bakıcılık yapmaktansa kızma birader oynamayı tercih etmişlerdi.
Harry hayatının en eğlenceli doğum gününü yaşadığını söylese kesinlikle abartıyor olmazdı. Dersten sonra Louis ile eve dönmüştü ve birlikte akşam yemeğini hazırlamaya çalışmışlardı. Louis aşçılıkta yeteneksiz değildi ama çok sakardı, mutfağa girdiği andan itibaren her yeri birbirine katmıştı. Harry de onun arkasını toplamaya çalışmaktan harap olmuştu.
Yine de tavuk yemeğini başarıyla tamamlayıp fırına koymayı başarıp salona geçebilmişlerdi. Louis Harry'ye doğum günü hediyesini önceden vermek istediğini söyleyerek bir paket uzatmıştı ve elbette pakette Danca sözlük vardı. Harry buna epeyce gülmüş ardından onu öpücüklere boğmuştu ki, bu zaten tam da Louis'nin istediği şeydi.
Tamamını gülüşüp öpüşerek geçirdikleri saatlerin ardından arkadaşları birer birer gelmişlerdi. Hepsinin harika hediyeleri vardı ama Harry'nin en sevdiği şey Zayn'in yaptığı şeydi. Kütüphanedeyken çaldığı çikolatanın görünümünde bir doğum günü pastası yaptırmış, selam verip tanışmayı bile beklemeden hemen Harry'ye pastasını uzatmıştı.
Birlikte yedikleri yemekten, izledikleri filmden, oynadıkları oyunlardan sonra ev de iyice dağılmıştı. Harry son piyonu da kareye koyup kızma birader oyununu kazanırken göz ucuyla saate baktı. Vaktin epey ilerlediğini görerek "Artık uyuyalım, yoruldum." dedi. "Zaten üç kişiyi kaybettik."
O böyle deyince aynı anda Louis ve Taylor'ın olduğu yöne baktılar. İkisi birden yere uzanmış evin tavanına bakıyor, " gördükleri bulutların şekilleri" hakkında konuşuyorlardı. Niall onları görünce güldü. Kafaları tamamen uçmuş haldeydi. "Taylor'ı yurda taşımak çok zor olacak."
"Liam ortalıkta bile yok, benim işim daha zor şu anda."
"Hepiniz burada kalın bugün." dedi Harry ayağa kalkarken. Zaten Louis zil zurna sarhoş olunca Harry'nin tüm planları bozulmuştu, evde yalnız kalmalarına gerek yoktu. "Louis benimle yatabilir. Niall'ın odasında koltuk var, biri orada kalır ve iki kişi de salonda yatar."
Zayn "Liam'ı bulursam biz salonda yatabiliriz." diyerek kalktığında Niall da ayaklandı. "O zaman gel ben size yastık falan bulayım."
"Önce Liam'ı bulalım."
"Kocaman adamın küçücük evde kaybolacak hali yok, endişelenme."
"Liam için değil ev için endişeleniyorum. Tencerelerinize falan işiyor olabilir, sarhoşken tam bir terörist oluyor."
Onlar konuşarak Niall'ın odasına ilerlerken Harry de Louis ve Taylor'ın yanına gidip yere çöktü, "Lou, hadi kalk artık." dedi. "Yerde üşüyeceksin. Gel gidip uyuyalım."
"Birlikte mi?"
"Evet? Yani sakıncası yoksa?"
Louis gülmeye başladı, işaret parmağıyla Taylor'a Harry'yi göstererek "Biz birlikte uyuyacağız." dedi. "Benim sevgilim var, senin yok."
Normalde olsa Taylor böyle bir cümleye epey ters bir cevap verirdi ama o anki sarhoş haliyle bir şey düşünemedi, "Ben de aranızda uyurum o zaman." deyip Louis'ye sarıldı. Bir eliyle de Harry'nin kolunu tutuyordu. "Babalarım benim."
Louis "Ben baba değilim." deyip onu ittirmeye çalıştığında Taylor daha sıkı tutundu. İkisi birkaç saniye boyunca boğuştu, sonunda Harry onları ayırıp Louis'yi ayağa kaldırdı. "Gel koca bebek, uyuyoruz. Taylor, hareket etme öylece bekle, tamam mı?"
"Niye?"
"Çünkü heykelcilik oynuyoruz. Niall geldiğinde seni bu şekilde bulursa sana hediye alacak."
"Tamam. Heykelcilik."
Bunca yıllık arkadaşlığın etkisi buydu işte, kim sarhoşken nasıl kandırılır iyi öğrenmişlerdi. Niall sarhoşsa ona abisinin geldiğini söylüyorlardı. Abisinden o kadar çekiniyordu ki, kendisine ne söylenirse hemen yapacak hale geliyordu. Taylor oyun-hediye ikilisiyle kandırılabiliyordu. Harry ise tamamen yapışkan oluyordu. Ona sarılıp onu uyutacaklarına dair bir söz verildiğinde kimseye gerek kalmadan kendiliğinden yatağa gidiyordu.
Taylor'ı gönül rahatlığıyla arkada bıraktı, bir kolunu Louis'nin beline sarıp boştaki eliyle de onun kolunu tutarak odasına doğru yürümeye başladı. Bu sırada tuvalet kapısının önünde Niall ve Zayn'i gördü. İkisi birden içeriye doğru "Anahtarı kilide tak, sola döndür." diyerek direktif veriyorlardı. Harry meraklandı ve "Ne oluyor?" diye sordu.
"Liam kendisini tuvalete kilitlemiş ama bizim dışarıdan kilitlediğimizi sanıyor. Kapıyı açtırmaya çalışıyoruz."
"Açmazsa sakın kırmayın, ev sahibi canımıza okur."
Zayn ona baygın bir bakış atınca Harry güldü. O ikisini orada bırakarak sevgilisiyle birlikte odasına girdi ve kapıyı da kapatıp kilitledi. Bunca sarhoşun içinde kilidi açık bırakmaya hiç niyeti yoktu.
Louis'yi yatağına oturttu, hâlâ sigara niyetiyle tutuyor olduğu tükenmez kalemi elinden aldı. "Üstünü değiştireceğim, tamam mı?"
Louis kısık bir "hıhı" ile karşılık verdikten sonra kendini geriye attı ve sırt üstü uzandı. Enerjisi bitmişti, sızmak üzere gibi duruyordu. Harry onun sessiz ama bilinçli halinden faydalanarak alelacele kıyafetlerini çıkardı, kendi dolabından çıkarttığı salaş bir tişört ve pijama altını ona giydirdi. Belki de biraz daha gecikse Louis sızacaktı ve onu giydirmek iki kat zorlaşacaktı.
Kendisi de kıyafetlerini değiştirdikten sonra yorganı açtı, Louis'yi yatağın içine yatırdı. Tek kişilik bir yatakta ne kadar rahat uyurlardı pek bilmiyordu ama hamakta bile saatlerce yatabildiklerine göre pek sorun olmazdı.
Birbirlerine dönük şekilde yan yana uzanırlarken Louis iç çekti, "Doğum günü." diye mırıldandı. "Sözlük."
"Sözlük, evet. Güzel bir hediyeydi."
"Yüzük."
"Yüzük mü?"
"Sözlük."
Harry onun sarhoşluğun etkisiyle saçmaladığına inansa da merak etti, ayağa kalkıp masasının üzerindeki Danca sözlüğü aldı. Louis ona hediyeyi ilk verdiğinde Harry sözlüğü tam açmamıştı, sadece dışına ve ilk sayfasına bakıp gülmüştü, zaten Louis onun daha fazla bakmasına fırsat vermeden sözlüğü kaldırmıştı.
Bu sefer sayfalarını incelemek üzere açtı ve F harfinin olduğu sayfaların birinde kare şeklinde bir delik açıldığını, içine bir yüzük yerleştirildiğini gördü. "Yok artık..."
Tam olarak fødselsdag kelimesinin altındaydı ve sözlüğe göre bu kelime doğum günü anlamına geliyordu. Yüzük gümüş renkliydi, üzerinde yan yana dizilmiş ayı figürleri vardı. Harry anlık duygusallıkla kendisini ağlayacak gibi hissetse de güldü, yüzüğü olduğu yerden çıkarıp parmağına taktı. Tam oluyordu, muhtemelen Louis gizlice onun parmak ölçüsünü bile almıştı.
Yeniden yatağa döndü, az önceki gibi ona dönerek uzanırken "Louis," diye seslendi. "Bu aldığım en güzel hediye."
"Yüzük."
"Evet Lou, yüzük. Çok güzel, teşekkür ederim."
"Öp."
Harry onun sarhoş mırıldanmalarına güldü, muhtemelen gecenin sonunda bunu kendisi vermek istemişti ama sarhoş olunca planı bozulmuştu. Üstelik sarhoş olmasına rağmen de öpülmek ve karşılığını almak istiyordu.
Sevgilisinin isteğini ufacık bir öpücükle yerine getirdi. Yüzüğü takmış olduğu elini onun yanağına koydu, hafifçe okşadı. "Mükemmelsin, Louis."
Louis tamamen sızmadan önce "Tillykke med fødselsdagen, min elskede." dedi anlaşılır bir şekilde -ama Harry bunun ne demek olduğunu bilmiyordu-. Sonrasında "Joyeux anniversaire, mon amour." diye ekledi ve aynı şeyi üçüncü kez bir de anadilinde söyledi: "Doğum günün kutlu olsun, sevgilim."