Akşam yemeği yenip sofra kaldırıldıktan sonra
küçük kulübenin ışıkları sönmüştü. Yalnızca
Zehra'nın odasının ışığı yağlı pis camların arasından
süzülüyordu. Zehra bu sene 8.sınıfa geçmişti. Artık
kendisini büyük bir genç kız gibi görüyordu. Her ne
kadar fakir bir ailenin çocuğu olsa da davranışlarıyla
bunu tam tersi gibi gösteriyor ayrıca kendisini küçük
düşürüyordu. Tabi Zehra bunların farkında değildi.
Arkadaşları Zehra'ya "çocukça hareketler yapmaktan
vazgeç" dediklerinde kızıyor ve ortamdan hemen
ayrılıyordu. Okulda kendisini zengin ve kibirli
göstererek arkadaşlarının arasına katı lamı yordu.
Okuldaki kendini beğenmişliği herkesin dikkatini
çekiyordu.
Annesi Cahide Hanım ise orta yaşlı kızının
geleceğinin güzel olması için fazlasıyla çalışan bir
bayandı. Ölüm onu dört yıl önce eşinden almıştı.
Babası öldüğünde Zehra on yaşındaydı. Zehra
babasının ölümünden sonra iyice yıkılmış ve hayata
küsmüştü. Bu yüzden sürekli yalanlar söylüyordu.Bu
yalanları düzeltmeye gelince ise bir türlü
başaramıyor, düzelteyim derken daha da derine
batıyordu. Hâlbuki düşünemiyordu yalanlar sonrasında başına gelebilecekleri...
Oysa zavallı kadıncağız kızma istediği gibi bir hayat veremediği için ne kadarda
üzülüyordu. Cahide hanım kızının okulda yaptıklarından habersizdi. Haberi olsa kim
bilir neler yapardı neler düşünürdü. Kızına güzel bir gelecek verebilmek için o kadar
çabalıyordu ki...
Artık yatma vakti de gelmişti. Zehra odasının ışıklarının kapatıp yatağına girdi.
Yatakta bir oyana bir buyana dönüp duruyordu fakat uyuyamıyordu. Arkadaşlarına ve
okul çevresine söylediği yalanlar uyumuyordu onu. Birden bire kendi kendine sorular
sormaya başladı. Neden okuldaki hareketleri beğenilmiyordu? Neden okuldaki en
beğenilen kız olamıyordu? Neden ev ve okul hareketleri birbirine uymuyordu? Neden ?
Neden ? Neden ? ve Niçin? Sorduğu bu soruların hiçbirini yanıtlayamıyordu. Sorular
arttıkça yanıtlar yorumsuz kalıyordu.
Zehra'nın kafası iyice karışmıştı Söylediği yalanlara herkesi inandırmak istiyordu.
Bu düşünceler arasındayken bir ara of yeter diye bağırdı." Yeter artık hiçbir şey
düşünmeyeceğim" dedi ve uykuya daldı. Sabah olmuştu annesi Cahide kızına " Zehra
hadi kalk yavrum kahvaltı hazır, birazdan aşağıya inmezsen okuluna geç kalacaksın"
dedi.Bu arada annesi "hadi çabuk olda sana güzel haberlerim var" dedi. Zehra güzel
haber kelimesini duyunca biri onlara para yardımında bulunduğunu tahmin etti. Çabucak
üstünü giyip aşağıya indi.Zehra kahvaltısını yaparken bir yandan da annesini dinliyordu. -
Evet annecim seni dinliyorum! Bana söyleyeceğin güzel haber de ne?
-Kızım ben bir otelde iş buldum! Eğer beni kabul ederlerse artık mahallede
kimseye muhtaç olmayacağız.Ne güzel değil mi? Zehra; -Evet anneciğim çok sevindim
dedi.
Pek fazla sevinmese de annesini üzmemek için mutluydu. Belki de dışarıya
öyle yansıtıyordu. İçi huzursuzdu. Aradan 10-15 dakika geçti anne kız yola çıktılar.
Zehra evden çıktıktan sonra okula doğru yol aldı annesi ise işine.
Okulda hiç arkadaşı yoktu. Ama sınıfta birkaç tane vardı. Begüm, Aylin ve Cansu
onun iyi anlaştığı arkadaşlarıydı. Begüm; kendi halinde sessiz, zengin biriydi. Cansu ve
Aylin, Begüme göre daha hareketli ve zenginlerdi. Hepsinin ortak noktası zenginlik
olduğu için Zehra bunları tercih etmişti belli ki...
Mutlu bir şekilde sınıfa girdi. Sınıfa girdinde mutluluğu kursağında kaldı.
Herkes defterini açmış birbirleriyle ders çalışıyordu. Zehra sınıfın ortasında
şaşkınlıkla herkese baktı. Sonra Begüm'e sordu.
-Begüm neden herkes ders çalışıyor? Yoksa sınav mı var?
Oradan Cansu ise;
-Zehra haberin yok mu? Bugün Matematik ve Fenden yazılımız var.
E tabi Zehra söylediği yalanları nasıl kapatacağını düşünürken yazısı olduğunu
unutmuştu. Çantasını sırasına atıp Matematik ve Fen defterini çıkardı. Oturup zil çalana
kadar çalıştı. Ama neye yarar ki! Zehra tüm yazılılara girip kâğıdını tertemiz bir şekilde
geri iade etmişti. Sonuçlar açıklandığında arkadaşlarının çoğu iyi not almıştı. Ama Zehra,
geçer not bile alamamıştı.
Şimdi girecekleri ders Türkçe idi. Türkçe öğretmem Utku bey mesleğine sadık çok
iyi bir öğretmendi. Ders zili çalmıştı. Öğretmen geldiğinde yarın Türkçe dersinden sınav
olacaklarını duyurdu. Zehra bunu eline geçen bir fırsat olarak gördü. Bu yazılıya çok
çalışıp sınıfta yüksek not almayı planlıyordu. Türkçe dersi bitmişti. Herke s evlere
dağılıyordu. Zehra biraz mutlu biraz üzgündü. Eve geldiğinde annesi ona; -Kızım günün
nasıl geçti? diye sordu. Zehra;
-Bu günüm çok güzeldi anne iki dersten yazılı olduk. İkisinden de güzel not aldım.
Zehra yine yalan söylüyordu. Tutamıyordu kendim her cümlesinde ille bir
yalan oluyordu. Adeta alışkanlık haline getirmişti. Oda annesine sordu. -Senin günün
nasıl geçti ? Annesi Cahide hanım;
-Kızım işe alındım! Diye sevinerek kızının boynuna atılıverdi kadıncağız.
Anne kız yemekte küçük bir kutlama yaptıktan sonra Zehra odasına kapandı.
Türkçe defterini açıp ne var ne yoksa en baştan başladı çalışmaya. Uykusu gelmediği için
gece geç saatlere kadar çalıştı. Dünkü rezilliğinin acısını yarın çıkarmalıydı.
Zehra'ya bir gecede neler oluysa erkenden kalkıp sofrayı hazırlayıp üzerini giyip
okula gitmek için hazırlanmıştı. Ve sonunda annesini kaldırarak onu ufak bir sürpriz ile
şaşırtmıştı Annesi bunu görünce çok sevinmişti. Çünkü Zehra daha önce elini hiçbir işe
sürmez hatta ve hatta iş yapılan yerden arkasına bakmadan kaçıyordu.
Zehra her zamanki gibi evden çıkıp okula gitmişti. Nedense herkesin gözü
Zehra'nın üzerindeydi. Zil çaldı. Türkçe öğretmeni sınıfa yazılı kâğıtlarıyla gelmişti. Biran
için herkesin gözü korkmuştu.8/D sınıfına Türkçe dersi zor geliyordu. Onlar için
Türkçe'de 75-80 en güzel notlardı. Türkçe öğretmeni sınav kâğıtlarını dağıttı. Zehra
sınava çok çalıştığı için en önce o çıkmıştı yazılıdan. Ardından Didem'le Begüm çıktı.
Zehra'nın sınavı iyi geçtiği için havalanarak sordu;
-Kızlar sınavınız nasıl geçti?
-İyi! Senin nasıl geçti Zehra?
-Süper! Süper! Süper! Bence çok kolaydı bu sınav.
Bir sonraki derste sonuçlar açıklandı. Zehra 73 almıştı. Öğretmenle birlikte
sınıftakiler de Zehra'yı tebrik etti. Zehra çok sevindi. Bu sevincini içine gömüp evde
annesiyle paylaşmak yerine sınıfta hava atmayı seçti. Önüne gelen herkese Türkçe
yazılısından kaç aldığını soruyor, sonra da kendi notunu söylüyordu. Sınıfın bu kötü
durumunun arasında Zehra'nın güzel not alması Türkçe öğretmeninin dikkatini çekmişti.
Ve Zehra'nın annesiyle görüşmek istediğini Zehra'ya söyledi. Zehra hemen peki
öğretmenim mutlaka annemi çağıracağım dedi. Annesini okula çağırmaktan biraz da
çekiniyordu .
Çünkü diğer ders notlarının iyi olmadığından dolayı diğer öğretmenleri ile
annesinin görüşmesinden korkuyordu. Ama bu sefer hiç de öyle olmadı. Eve neşeyle giden
Zehra annesine durumu anlattı. Annesi bu duruma çok sevindi. Ertesi gün Cahide Hanım
Türkçe öğretmeni Utku beyle görüşmeye gittiğinde Utku Bey Zehra 'da büyük bir gelişme
olduğunu söyledi. Annesi bu duruma çok sevindi. Artık kızıyla gurur duyuyordu. Cahide
hanım göğsünü gererek okuldan ayrıldı. Beden eğitimi dersinde Mert öğretmen boy sırası
yapıyordu. Mert öğretmen çabuk sinirlenen fakat yufka yürekli bir kişiydi. O sırada okula
yeni bir öğrenci geldi. 8/D sınıfı öğrenciye bakarken öğretmeni dinleyemiyordu.
Öğretmen bu duruma sinirlenip sınıfa bağırmaya başladı. Ardından onlara top verip
odasına çekildi. 8/D sınıfının özellikle de kızların gözü yeni gelen öğrencideydi. Bir an
önce çocukla tanışmak bir yandan da kendi sınıflarına düşmesi için dua ediyorlardı.
Çocuk ailesiyle birlikte müdüre hanımın yanına gidip kayıt yaptırdı lar. Di ger
sınıfların öğrenci kapasitesi dolu olduğu için bu Öğrenci 8/D' ye Zehraların sınıfına düştü.
Dersleri Beden eğitimi olan 8/D sınıfı dışarıdaydı. Yeni gelen öğrenciyle tanışmak için
öğretmenlerinden izin isteyeceklerdi. Fakat derste yaptıkları davranıştan dolayı
öğretmenin kızacağını düşündüler. Ama yinede birkaç kişi isteğinden vazgeçmeyerek
Mert öğretmenin yanına gitti. Öğretmen ilk başta kızdıysa da sonradan yüreğini dinleyip
izin verdi. Arkadaşları çocuğun başına toplanmış sırayla soru soruyorlardı. Çocuk sırasıyla
soruları cevaplamak yerine kendini toptan tanıtmayı düşündü ve sonra sözlerine başladı;
-Merhaba ben Atakan. Babam Biyoloji öğretmeni. Babamın tayininin buraya çıkması
sebebiyle buraya taşındık.
Derste voleybol oynayan tüm sınıf teneffüste guruplar halinde dolaşmaya baş I adı
lar. Atakan tek başına bir köşeye çekilmiş oturuyordu. Zehra Atakan'ı görünce yanındaki
arkadaşlarından ayrılıp onun yanına gitmek için fırsat kolluyordu. Arkadaşları bir konu
üzerinde konuşurken benim biraz işim var sonra görüşürüz diyerek Atakan'ın yanına
koştu. Atakan tek başına oturmaktan sıkılmıştı. Tam kalkacaktı ki Zehra'yı ona doğru
gelirken görünce tekrar oturdu. Zehra Atakan'a;
-Merhaba ben 8/D sınıfından Zehra nasılsın? İyi misin?
-Teşekkür ederim iyiyim. Sizin sınıf bana biraz garip geldi. İlk geldiğimde biraz
ilgi gösterdiler ama tenefüste herkes beni yalnız bıraktı.Tabii sen hariç.Bu sınıfta en
iyimser sensin herhalde...
Aradan bir-iki hafta geçti. Atakan ile Zehra çoğunlukla görüşüyorlardı. Zaman
ilerledikçe Atakan bulunduğu ortama daha iyi alışıyordu. Ama aklından hiç çıkmayan bir
soru vardı. Niçin herkes sarışın güzel Zehra'yı dışlıyordu? Bir gün Atakan dayanamayıp
sınıftakilere konuşmaya karar verdi. Sınıftakiler Zehra'nın zenginliği yüzünden çok havalı olduğunu ve ondan uzak durmasını söylediler. Atakan bunları biraz düşündü ama bunları
duymamış gibi yapmaktan başka çaresi yoktu. Bunları Zehra'ya söylerse araları
bozulabilirdi. Böyle olmasını kesinlikle istemiyordu. Çünkü Zehra'ya karşı çeşitli
duygular besliyordu. Bu konuyu kapatması gerektiğini düşünerek hiçbir şey olmamış gibi
Zehra'nın yanına gitmişti. Sınıftakiler Atakan'ı Zehra'nın yanında görünce son
görüşmeleri sandılar. Ama düşündükleri gibi değildi. Bir kaç gün ardı ardına Atakan ile
Zehra'yı görüşürlerken gördüklerinde anladılar ki o son görüşmeleri değildi. Şimdi 8/D
sınıfının tamamı bu ikiliyi konuşuyorlardı.
Zehra eve gittiğinde hep düşünüyordu. O temiz kalpli çocuk Zehra'nın yalan
söylediğini bilmiyordu. Zehra en çok bundan acı çekiyordu. Atakan'ın bunları duymamış
gibi kabul ettiğini biliyordu. Zehra eline geçen her fırsatta Atakan'a doğruları haykırmak
istiyordu.Ama yapamıyordu.Bir şey tutuyordu haykıramıyordu doğruları.Zehra bu
düşünceleri kafasından atıp yarınki Matematik sınavına çalışmak için kalktı.Matematik
sınavına gece geç saatlere kadar çalıştı.Artık yalancı bir kız olsa da çalışkan olmak
istiyordu.Ertesi gün okula gitti.Zehra'nın Matematik sınavı gayet güzel geçmişti.
Zehra sınavdan çıktıktan hemen sonra Atakan çıktı. Atakan ile Zehra
birbirlerine sınavlarının nasıl geçtiğini soruyorlardı. Zehra;
-Benim güzel geçti Atakan senin nasıldı?
-Benimde güzeldi. Sorular bayağı kolay geldi.Bir 75-80 bekliyorum.
Zehra;
-Bende o civarlarda bir şey bekliyorum.
Atakan;-Aşağıya inelim mi?
Zehra;-Tamam olur.
Zehra ile Atakan aşağıya inip bir yere oturduktan sonra havadan sudan konuşmaya
başladılar. Bir ara Atakan;
-Yarın cumartesi günü bir kafe de buluşalım mı?
Zehra ilk başta sustu sonra!..Gerçekleri söylemek için yarının bir fırsat olduğunu
düşündü.O böyle düşünürken Atakan Zehra'nın bu kadar uzun süre susmasına
şaşırdı.Oysa ki hemen kabul edeceğini sanıyordu.
-Ne o Zehra yoksa gelmeyecek misin? Mutlaka gel!
-Hep okulda içim sıkıldı, biraz da başka yerlerde görüşsek olmaz mı?
Zehra;
-Aslında haklısın tamam gidelim. Kaç gibi buluşalım?
-Elitte, 1.30-2.00 gibi buluşalım! Senin için uygun mu?
-Tabi tabi uygun, o zaman ben bu saatlerde orada olurum.
Hadi şimdi sınıfa çıkıp eşyalarımızı alalım. Zil de çaldı zaten.
Zehra eve geldiğinde biraz hüzünlüydü. Annesine,
-Selam anne! Nasıldı günün?
-Hoş geldin kızım günüm gayet iyiydi. Patron bayağı yüklü maaş verdi. Yarın çarşıya çıkıp
bir şeyler alırız. Zaten ayakkabıların da bayağı eskimişti.
Zehra yarın Atakan ile buluşacağı için,
-Anneciğim ben gelmesem, sen yalnız gitsen? Derslerim çok zaten. Yarın arkadaşlarla
buluşup ders çalışacağız, tamam mı tatlı annem?
-Tamam o zaman kızım sen derslerine bak, ben tek başıma giderim. Zehra odasına girdi
Kafasında bin bir türlü sorun vardı. Atakan'a yarın gerçekleri anlatmak zorundaydı. Artık
sevdiği birisine yalan söylemek ona güç geliyordu. Bir haftayı yine yalanlarıyla geride
bırakmıştı. Çok yorgundu erkenden yattı. Saat 13.30'a kadar uyudu. Kalkıp kahvaltıda bir-iki yudum bir şeyler atıştırıp üzerini giydi. Saat 13.30'da evden çıktı. Kafeden içeri
girdiğinde Atakan'ı onu beklerken görmüştü. Hemen Atakan'ın yanına gitti.
-Kusura bakma çok beklettim mi? Neden bu kadar erken
geldin?
-Yo bende yeni geldim.
Zehra bir an önce konuya girip Atakan'ın tüm doğruları öğrenmesi gerekiyordu.Aynı
anda birbirlerine bir şeyler söylemek üzere birbirlerinin isimlerini söylediler.Atakan
hemen atıldı;, -Bir şey mi söyleyecektin Zehra seni dinliyorum! Zehra söze başladı.
-Atakan sana şu anda hiç kimseye söyleyemediğim şeyler söyleyeceğim. Daha doğrusu
artık sana bir şeyler açıklamam gerekiyor...
Zehra, Atakan'a bütün gerçekleri sırasıyla anlattı. Babasının yıllar evvel öldüğünü,
annesinin otelde çalıştığını her şeyi anlattı. Atakan Zehra'ya hak veriyordu. Çünkü
onunda eski okulunda böyle bir arkadaşı vardı. Ona da ilk başlarda hak vermemişti. Ama
sonradan yanlış düşündüğünü anlayarak arkadaşıyla tekrardan iyi bir dost oldu. Şu an ise
o arkadaşında yaptığı ön yargıyı Zehra'da yapmayarak ona hak verdi. Atakan bunları
dinlerken zaman su gibi akıp geçiyordu. 15.30'da evlerine gittiler.
Atakan gerçekleri bildiği için susuyordu. Ama bu susmanın ona hiçbir faydası
yoktu. Zehra ile konuşup arkadaşlarına da gerçekleri anlatmak istiyordu. Zehra hakkındaki
bu iğrenç düşünceyi onların aklından silmek istiyordu. Zehra okula geldiğinde Atakan
hemen onun yanına gitti.
-Zehra geçen gün bana söylediklerini neden sınıftakilere de açıklamıyorsun? Bence
açıklasan çok iyi edersin.
Zehra biraz düşündü. Aslında Atakan haklıydı. Sınıftakilerle her şeyi anlatması
gerekiyordu. Böyle yalan söyleyerek hiçbir yere varamazdı.
-Atakan benimle sınıfa gel deyip içeri girdi. Sınıfa bağırdı. Arkadaşlar şu an
söyleyeceklerimi sözümü kesmeden dinlemenizi, ondan sonra da yorumlarınızı
bekliyorum. Zehra olayları
Atakan'a nasıl anlattıysa sınıftakilere de öyle anlattı. Sınıftakiler hata yaptıklarım hemen
anladılar ama Zehra'nın da hatalarının olduğunu söylediler. Zehra hatasının çok büyük
olduğunu biliyordu. Ama arkadaşlarından son bir şans daha istiyordu. Bir daha asla
arkadaşlarına yalan söylemeyecekti. Arkadaşları bu şansı ona verdiler. Zehra yüksek sesle
bu konu üzerinde son sözlerini de söyledi.
Çok geç olsa da anladım ki; yalan söylediğin zaman, yalanın kurbanı olursun
Melike Yavuz - Kübra Akçay - Damla Yüzgülünç - Erkan Tuncel - Oğulcan Dalgıç