Ölümün Ucunda

Af Yazanokurhanim

214K 9.4K 2.4K

Yetişkin içerikli sahneler bulunmakta! (Hepsinin başında uyarı bulunuyor!) #ölüm #şehadet #Tsk 1. Sırada #G... Mere

1.Bölüm:Alp Timi
2.Bölüm: İçtima Sabahı
3.Bölüm:Vatan Görev Beklemez
4.Bölüm: Arkadaş Ortamı
5.Bölüm:Kumsalın Hikayesi
6.Bölüm:Alışveriş
7.Bölüm:Görev
8.Bölüm:Görev Sonrası
9.Bölüm:İlerleyen Zaman
10.Bölüm:Dinlenme Günü
11.Bölüm:Anneler Günü
12.Bölüm:Baskın
13.Bölüm:Düşünceler
14.Bölüm:Şehit Astsubay Çavuş Gürbüz Parlak
15.Bölüm:Yeni Yüzbaşı
16.Bölüm:Bomba
17.Bölüm:Sevdalı
18.Bölüm: Görev Sırası
19.Bölüm:3 Eylül
20.Bölüm:Doğum Günü Hediyeleri
21.Bölüm:Cafe'den Askeriyeye
22.Bölüm: Diğer Taraf
23.Bölüm:Erlerin Cezası
24.Bölüm:Sakatlanma
25.Bölüm: Ansız Gelen İstek
26.Bölüm:Kırık Yaşam
27.Bölüm:Göl Kenarı Rakı
Kitap karakter tanıtım Kataloğu
29.Bölüm:Geceden Kalanlar
30.Bölüm:Ruhsuz
31.Bölüm:Yirmi Bir Yıl Sonra
32.Bölüm:Kan
33.Bölüm:Yükselen Duygular
34.Bölüm:Havuçlu Turta
36.Bölüm: Farklı Bakış Açıları
37.Durum Değişikliği Bekleyişi
38.Bölüm: Suskunluk
39.Bölüm:Hayata Bakış
40.Bölüm:Git
41.Bölüm: Bugün Yaşayacağım
43.Bölüm: Yeni Başlangıçlar
44.Bölüm: İkili Atış
45.Bölüm: Kısa Saçların Kırıklıkları
46.Bölüm: Geçmişin Geleceğe Ördüğü Duvar
47.Bölüm: Önünde Değil Yanında
48.Bölüm: Kırık Kalpler
49. Bölüm: Gökyüzünün Gülümseyen Yüzü
50.Bölüm: Zehir& Panzehir
51.Bölüm: Ve Kurt Çakalı Fark Eder
52.Bölüm: Birbirinize Emanetsiniz
53.Bölüm: Zamanında Gelen Panzehir
54.Bölüm: Küçük Kurtuluş
55.Bölüm: Hayallerin Gerçeklik Farkındalığı
56.Bölüm: Çift Taraf
öneri
57.Bölüm: Ayık Kafayla Kaldırılamayacak Gerçekler
58.Bölüm: Ayçiçeğini Kirleten Toprak
59.Bölüm: Doğru Gelen Yanlışlar
60. Bölüm: Aile Bağları
61.Bölüm: Haklılar Ve Kendini Haklı Sananlar
62.Bölüm: Büyük Resime Atılan Küçük Çatlak
63.Bölüm: Sorumlulukların Bağlılığı
64. Bölüm: İhtimallerin Üzerine Atılan Çizik
65.Bölüm: Bir Saniye Bin Ömür
66. Bölüm: Kanlı Üniforma
67. Bölüm: Devam Ama Eksik
68. Bölüm: Nemli Toprak
69. Bölüm: Dert Dostu

42.Bölüm: Kefende ki Yırtık

1.8K 90 73
Af Yazanokurhanim

42.Bölüm: Kefende ki Yırtık

Görselde ki bölüm ismine takılmayın kararsızlıkta üstüme yoktur.

Yüzüme inen sert darbenin hedefi sol yanağımdı. Kamyona çarpma etkisi bırakan tokat zamana dönmemi sağlarken, darbeyle sağa dönen yüzümü geri düzeltmek yerine, bakışlarımın yeni hedefi olan duşa kabine bir süre ifadesizce baktım.
Etrafımda birşeyler oluyor, birşeyler dönüyordu. yine seslerden ve ortamdan soyutlanmıştım.

Elimde ki silahın sert mermere çarpışından çıkan tok demir ses banyonun içinde yankılanırken, galiba bana geç bir süre sonra geldi çünkü silahı elimde bir süredir hissetmiyordum.

Soğuk parmaklarını çeneme sarıp yüzümü kendine döndüren kişi mürekkeplerin sahibiydi.
Kurumuş mürekkep gibi sert, bir o kadar da saf şaşkınlık ve korku dolu mürekkepleri gözlerimi bulduğunda, 'Bunu nasıl denersin,' diye haykırıyordu.

Dudaklarından fısıldarcasına çıkan kelime sadece ikimiz arasında, var olmakla yok olmak arasında silinip kaldı. "Yapmış olamazsın." dudakları buna inanmakta güçlük çekercesine acı gösterirken, dayımın sert sesi aramızda ki bağı kopardı. "Kefeni yırttın Asena." sesi alay barındırırken mürekkeplerden gözümü ayırmadan "Yırttınız," dediğimde sesim kısık çıkmıştı."Seninle tek konuşacağız, ben gelene kadar dinlen. Bu akşam İstanbul'a gidiyorsun." Mürekkeplerden zar zor ayrılan bakışlarım, az önce darbeyi yüzüme indirdikten sonra kapının çıkışına geçen dayıma çevrilmişti.

Üzerinde ki siyah boğazlı kazağın kollarını sıvamış ellerini pantalonunun ceplerine sokmuş, rahat bir tavırla bana bakıyordu. "Kimsenin bir yere gittiği yok, aynı konuşmamızın da gerekmediği gibi." az önce girdiğim trans ve arzuladığım ölüm arzusununu bir kenara atmış gibi konuşmuş olmam beni bile şaşırtmıştı. Gözlerimi yavaşça Alpan'ın arkasında ve yanında ki timime çevirdiğimde hepsinin yüzü, bakışları gibi ifadesizdi.

"Gider misin?" Bakışlarım boş duvarı bulurken, sorum dayıma yönelikti. "Emin ol daha önemli işlerim var. Şurda ki yedi kişi için hâlâ yaşıyorsun fazlası değil. Ki abimi, ablamı senin gibi pes etmiş biri için kaybedemezdim." Onaylarcasına kafa salladığımda önce holden sonra evden çıktı.

~

Evi esiri altına alan sessizlik büyüyüp boğazımı sıkmaya başlarken, gözlerim karşımda ki lavabonun aynasında ki bizdeydi.
Klazotenin kapağında oturan bedenimin önünde tek dizini kırmış önümde oturan Alpan'ın vücudunun büyüklüğünden dolayı aynada yüzümün sadece sol tarafı görünüyordu.

Ad veremediğim, gözlerimin kenarlarında ki silinmek üzere duran makyaj göz altlarımı kapatmıştı ama çoğu uykusuzluğunun verdiği, gözlerimin şişliğini gizleyemiyordu. Gözümden ölüm arzusu akıyordu.
Yüzümün Alpan kısmıysa Alpan'ın sırtıyla kapalıydı. Alpan yaşamak istediğim tarafımı saklıyordu. Benden bile sakınıyor, onu koruyordu.

Aynadan kopan bakışlarım mürekkeplerine döndüğünde, onun zaten beni izlediğini gördüm. Gözlerine nasıl bir ihtiyaç ya da muhtaçlıkla baktıysam, başını hafifçe Selim'e çevirip kafa hareketi yaptığında, birkaç saniye içerisinde hepsi çıkmaya başlamıştı.

Alpan hala dizlerinin üstünde, önümde dururken, elleri ellerimi buldu. Buz gibi elleri lavdan kopmuş bir kor parçası gibi yanan ellerimi tutarken aklımda ki tek soru ellerinin hep mi bu kadar soğuk olduğuydu. İki elimi de avuçları içine aldı. Baş parmağıyla elimi okşarken önce sol elimin üstünü, avucunu sonra parmak uçlarıma küçük küçük öpücükler kondurmaya başladı.

Sağ elime de aynısını yaparken tetiği tutan parmaklarıma geldiğinde, parmaklarıma değen ateş parçası dudakları cildimi yakarcasına öperken dudaklarının titrediğine şahit oldum. Mürekkeplerine çıkan bakışlarıma şaşkınlık doldu çünkü Alpanın mürekkepleri acı çekercesine yumulmuştu. Ellerimi öpmesi bitmesine rağmen kafası hala ellerime doğru eğik duruyordu.

Onun bu hali canımı yaktı. Ellerimi ellerinden çekip yüzünün iki yanına yerleştirdim. Yeni çıkmaya başlamış sakalları elimi gıdıklarken, hâlâ öne eğik duran yüzünü yüz hizama getirdim. Yine de bana dönmeyen bakışlarına karşın, komut almış gibi yanağını okşamaya başlayan baş parmaklarım dikkatini çekememişti.

Solgun bir çileğe benzeyen dudaklarında, alt dudağı üst dudağından biraz daha dolgundu. Dağınık dalgalı saçları hafif anlına dökülüyor, kıvrımlı siyah kirpikleri, altında nadide bir mücevher taşıyormuşçasına sık ve güzel duruyordu. Yüz biçimine uygun burnu, harelerini biçimlendiren kaşları ve kızgın kum'u andıran bronz teni onu gözümde mükemmel kılıyordu. Gözlerime bakması için ısrarla yüzünde duran bakışlarımı görmezken, kurumuş dudaklarım aralandı. ''Baksana bana.'' pürüzlü sesime aldırmadan birkaç saniye sonra devam ettim.

''Alpan, o kadar mı harap-'' cümlenin devamını ikiye bölen şey gözlerime kenetlediği mürekkepleri olmuştu. ''Utanıyorum Banu, ileride bensiz de yaşayabil diye bana aşık olmadan, seni bensiz bırakıp buna alışmanı beklerken, senin bana karşı duygularının ileride kırılmaması için güçlü hâle getirecekken, senin ölmene göz yummuşum. Daha sana kavuşamamışken kaybetmek, seni kaybetmek ne demek? İnsan hayatını kaybederse ne olur Banu?'' bu sefer ısrarlı bakışları bana döndüğünde kuru dudaklarımdan fısıldarcasına ''Ölür.'' çıktı, kafa salladı.

''Yaşamadan ölürdüm.'' her bir kelimede kendine kızarken, zorlanıyor gibiydi. ''Alpan.'' sol yanağında ki elimi çekip, işaret parmağımı dudaklarına bastırdım.''Kendi isteğimle buradayım, kendi isteğimle yaptım herşeyi.
Az önce diğer tarafta olmayı yeğleyen kişi de bendim. Şuan, şuan yanımda olmanı isteyen kişi de. Beni odama götürür müsün?'' kafa sallayıp hızla ayağa kalktı ama sonrasında zamanı durdurmak istercesine yavaş hareketlerle beni kucağına aldı.

Kafamı boynuna yasladığımda kollarımı boynuna saracak mecali kendimde bulamamıştım. Tuvaletten çıkarken, zamanı durduran tuşa basmalarını arzuluyordum.

Az önce ölmek istiyordum.

Şimdiyse zamanı durdurmak istiyorum.

Ben ne istiyorum.

Ölmek mi? Öldürülmek mi? Öldürmek mi?

Kafamda rastgele dönen soruların hepsini bir odaya hapsedip, kapıyı kilitledim. Anahtarı parçalara ayırıp, büyük bir uçurumdan aşağıya parçalarını serptim. Bir süre bunları düşünmek değil, hayatta kalmak istiyordum.

Odamın kapısını daha önce açtıklarını fark ederken Alpan içeriye girmişti. Beni yatağıma oturttup başımda dikilirken, ''Babam ve halam nerede?'' dedim. ''Dayın İstanbula gönderdi.'' havalanan kaşlarım kısa süre içinde eski halini alırken kafa salladım. ''Gelsene.'' itiraz etmeden yatağın kenarına otururken, duvar kısmına geçip ona yer açtım. Sırtını dönüp ayağında ki postalları çıkardı, döndüğünde kenarda kıvrılmış pikeye aldırmadan uzandı.

Kafasını ve omuzlarını yatak başlığına yaslayıp yatakta hafif oturur pozisyon aldı. Yavaşça yaklaşıp yanına uzanırken, kollarımı beline sarıp kafamı da karın boşluğuna koydum.
Bir elini omzuma koyup okşarken, diğer eli belime sarılı olan kolumun üzerinde kolumu okşuyordu. ''O sendin değil mi?'' derin nefes aldığı yükselen göğüskafesinden belli olurken, ''Evet.'' dedi. '' O benim Banu.'' gülercesine nefesimi boğazımdan verdim. ''Kraliçelerin saçları uzun olur." karnının üstünde ki elimi çekip saçlarıma getirdim.''Artık masum bir köylüyüm.'' elimi geri karnına sararken ellerini saçlarıma getirdi. ''Bu yüzden mi kestin?'' sesinde acı vardı.

Canı mı yanmıştı? Neden ben çok rahatlamıştım.

''Hayır, böyle daha rahat.'' omuz silkerek söylediklerime inanmamıştı ve bu sessiz kalmasına neden oluyordu. ''Annem saçlarımı uzun severdi, kendi hep kolaylık olsun diye kestirirmiş, benim saçlarımı uzatır, örgü modelleri yaparmış.'' konuşurken sesim titriyordu, aynı boğazımda ki düğümün acısının artması gibi. ''Şşş tamam, sen benim için her zaman Banu olarak kalacaksın, saçlarının uzunluğu değil, ruhunun derinliği için.'' sıkılaşan kollarımla ona biraz daha sıkı sarıldım. ''Gitmeyeceğim.'' küçük bir çocuğun mırıldanması gibi çıkan sesime karşılık omzumdan, dirseğime kadar gezdirerek okşadığı eli kasılmıştı. ''Hava değişikliği sana iyi gelecektir.'' ondan ayrılmak istemiyordum bunu anlamıyor muydu?

''Alpan.''

''Hm.''

''Beni kendinle sınaman için geç kalmışsın.'' omzumu okşayan eli durdu, kafamı karnından ayırmadan, ona görmek için kafamı geriye attığımda, onu tersten görüyordum şimdi.

Kıkırdama seslerimle birlikte. ''Alpan, çok değişik görünüyorsun,'' derken hala gülüyordum ama Alpan burda değilmiş gibi donuk bakışlarla karşıya bakıyordu. Kafamı eski haline getirip, onun baktığı yere baktığımda gardolabın önünde ki aynadan bize baktığını anladım. Geri Alpana dönüp bende onun gibi yatakta oturur hal aldım.

Elimi önünde salladım ama hala bakmıyordu, elimi şıklattım. ''Alpaaan.'' hala aynı durmasına karşılık gülerek. "Huu."derken dudaklarım öne çıkmıştı. Beklemediğim bir şekilde Alpan hızla gözlerini kırpıp, mürekkeplerini bana odakladığı an hızını bile anlayamadan dudaklarını dudaklarımla birleştirdi.

Sıcak dudakları kuru dudaklarıma değdiğinde elektrik çarpmış etkisi bırakırken, dudaklarımı hareket ettirebileceğim bir alan yoktu çünkü Alpan sadece dudaklarını dudaklarıma bastırıyordu. Beni öpmesine izin verdim bir süre, ayrıldığında "Duyamadım tekrar söylesene." dediğinde gülümseyerek.
"Aşık olmuşum sana," dedim ve onun yanına yaklaşıp kollarımı boynuna sardım. Sarılmama karşılık verirken hafif baharatlı, sert odunsu kokusunun yanında ki yumuşak amber kokusu ciğerlerimi istila etmeye başlamıştı.

Kokusunu özlemiştim...

"Kokuna ölürüm." düşündüklerimizin aynı olması gülümsememi sağlamıştı. "Aşk tanrısı, biz olur muyuz dersin?" alayla söylediklerime karşın, "Hmm bakim." diyerek ayrılmamızı sağladı. Yüzümü yalayan bakışlarının ardından dudaklarını alnıma bastırdı. "Olur olur, mis gibi olur." gülerken beni tekrar karnına yatırıp eski hâlimizi almamızı sağladı. "Dinlen şimdi." Karnında ki kollarımı sıkılaştırıp yüzümü karnına sürterken "Çok uyursam kaldır ama." dediğimde "طيب ملاكي ، كل ليلة سعيدة لك, Bütün iyi geceler senin olsun."

طيب ملاكي ، كل ليلة سعيدة لك:
Tamam meleğim, iyi geceler sana.

"Bizim." diyerek düzelttim. Uykuyla uyanıklık arasındayken, son kez "Bizim." diyerek beni tekrar ettiğini duydum.

~

"Banu, bebeğim uyanman lazım." kısa bir eşten sonra devam eden ses "Güzelim artık uyanır mısın?" alnıma konan öpücükle süslendi. Homurdanarak yatakta ters dönecekken sert birşeye çarptığımda homurdanarak, "Off bu nee." diye cırladığımda, Alpan'ın gülüşü kulaklarıma doldu.

Gözlerimi yavaşça açtığımda, çarptığım şeyin Alpan'ın six packleri olduğunu fark ettim. Yanımdaki uzanır hâli, bana dönmüş bir hal aldığı için kafamı çarpmıştım. Ellerimi karnına attıp biraz daha ona yaklaştım kafamı karnına koyup mükemmel uykuma geri dönmeye çalışırken, Alpan'ın "Dayın bekliyor." demesini beklemiyordum, yine homurdanarak omuz silktim. "Beklesin, ölmez ya." derin bir nefes verdi. "Asena çok gerginim hadi gidip konuşalım da bitsin." homurdanarak
"Ama Alpan uykum -"

"Asena iki saat kırk dakikadır uyuyorsun bebeğim hadi." üfleyerek uykumu açmak için kalkarken, yanağına öpücük kondurup yataktan çıktım.

Üzerimde ki kırışmış siyah elbisemle salona girdiğimde arkamdan, Alpan da geliyordu.
İçeriye adımladığımda, koltuklardan birinde oturan dayımın bakışları bana kaymış kısaca süzerken yüzünü buruşturmuştu. Hızlıca halledip gitmesini istediğim için hemen karşısında ki koltuğa geçip rahat bir pozisyon aldım. Yapmacık gülümsememle
"Çok özledin galiba dayı," derken Alpan kapıya omzunu yaslamış, kollarını önünde bağlamıştı.

Rahat duruşu fazlasıyla gözüme çekici gelirken bakışlarımı tekrar dayıma çevirdim.
Alayla söylediklerime karşın ciddi sesiyle
"Dört saat sonra İstanbul'a uçuyorsun. Kendine gelene kadar orda olacaksın ve bir süre tek dolaşmayacaksın. İtiraz etme gibi bir hakkın yok, hazırlan." alayla havalanan kaşlarımla birlikte dudaklarımı büzdüm."Güzel hikaye bitti mi?"alayla gülümsememe aynı şekilde karşılık verdi."Tabiki hikayene ayak uydurmak üzere hazırlanabilirsin."

"Tabiki evimde dinlenebilirim, bu evde uzun zamanlarım olacak," derken tek kaşım havalanmıştı meydan okurcasına. Bu tavrıma karşılık verirken "Ne zamandan beri bana karşı gelir oldun?" yüzünde ki gülümseme silinmiş, hesap sorar tavrına geçmişti. "Yanlış kararlar almaya başladığından beri." sert çehresinde oluşan gülümseme, artık yapaylıktan çok öfkeyi temsil ediyordu. Onu taklit edercesine bende yapay bir gülümseme sundum. Alpan sessizce ikimizi dinlerken aramızda ki celişmeden rahatsız değildi.

"Benim kararlarımı ne zamandan beri değerlendirebilme hakkını kendinde buluyorsun?" yüzünde alay oluşurken sinirinden sallanıyordu. Yüzümde ki alayı silmeden ona bakmaya devam ettim.
"Verdiğim kararlara inandığım günden beri." sınırlarında dolaştığımı belirtircesine dişlerini sıkması bir uyarıydı.

Karşılık verdiğimde dişlerim arasından "Gidebilirsin." çıktı. Kovarcasına konuşmamla aniden ayağa kalktı, bir adım bana doğru geldiğinde, hâlâ ona bakıyordum.
Bir diğer adımı onu bana yaklaştırdığında aramızda üç dört adım kalmıştı.

Bununla beraber Alpan kapıdan uzaklaşıp dik bir pozisyon alırken, sertleşmeye başlayan bakışları, hâlâ koltukta oturan benimle birleşti. Ona bir sorun olmadığını söylercesine bakıp tekrar bakışlarımı dayıma çevirdim. "Haddini aşıyorsun," dedi sert sesiyle. "Engeller aşılmak için vardır." dediğimde bir adım daha attı.

Üzerime yürüyebileceğini değil, buna izin verdiğimi anlaması açısından koltuktan kalkıp bende ona karşı bir adım attım. "Dikkatini çekerim ki dayı, annesini öldürebilen birinin öldüremeyeceği biri yoktur, biraz geri çekilmen gereken yerdeyiz." derken aramızda ki son mesafeye de ben adımı attım.

Cümlemin bitişiyle eş zamanlı eli havaya kalkıp, sert darbesi yanağımı bulacakken eli havada kaldı.

Hayır elini aşağıya indiremedi.

Dayımın elini havada tutan kişi Alpandı.
Dayımı âni hareketle yanımdan uzaklaştırırken, dayım koltuğa doğru sendeledi.

Şuan sivil kimlikte olmamızdan dolayı dayıma gelen herhangi bir zarardan fazla etkilenmezdik diye düşünürken, dayımın rütbesinin bütün hayatını kapsadığı yüzüme tokat darbesi bıraktı. İstese Alpan'ı savurabilir, bana tekrardan tokat atmak için haraketlenebilirdi ama konu çocukları ya da ben olduğumda ki hassas noktaları bunlardır.

Unuttuğu profosyonelliğini hızla geri kazanabiliyordu. Mimiksiz yüzüm Alpana döndüğünde gerilen sert çehresiyle her an dayımın üzerine atlayabilecekmiş gibi ona bakıyordu. ''İnsanlara haddini öğretmeden önce haddini bil, öğretilmesi gerekilmesin.'' sert sesi kendini sıktığını fark ettirsede, dayım kendine gelmiş gibiydi, kaşlarını çatmış ikmize bakıyordu. ''Yaşlı başlı adamsın elimden bir kaza çıkmasın.'' Dayım hızla toparlanıp kapıya doğru adımlamadan önce ''Bunu sonra konuşacağız Asena.'' dediğinde
''Babalık duygunu tekrar kazandığında tekrar görüşürüz dayı.'' dediğimde hızla evden çıktı.

Evde oluşan sessizlik boğucu seviyeye ulaşırken Alpan buna aldırmadan birkaç dakika onun kalktığı koltuğa baktı. Sessiz adımlarla yanına ulaşıp elimi koluna, bir sarmaşığın duvar bahçesini sarmaladığı gibi sardım.

Birkaç saniye daha öyle durduktan sonra konuşmadan anlaşmış gibi sessiz adımlarımızı odama yönelttik. O yatağımın ucuna otururken üzerimde ki kırışmış elbiseyle daha fazla dolaşmama kararı alarak aynalı gardolabın önün ilerledim.

Çift kapaklı dolaptan siyah pijamalarımı çıkaırken duş alma ihtiyacı gösteren vücuduma karşı gelmeyerek, alt çekmecedende iç çamaşırlarımı çıkarttım. Alpanın bakışları karşısında ki halıdayken dalmıştı.


Ona aldırmadan daha fazla üzerimde durmasını istemediğim elbiseyi uçlarından kavrayıp kafamdan çıkardım, gelişigüzel gördüğüm ilk kenara attım. Kulağımda ki küpeleri çıkarırken Alpana dönmüş ''Alpan.'' diye seslenmiştim ama dalgınlığından duymamıştı. Kulağımdan çıkardığım sallantılı küpelleri de bir kenara koyup Alpanın yanına adımladım. Önünde diz çöküp ellerini avuçlarım içerisine aldığımda elleri buz gibiydi.

Ellerin, kalbim gibi

Fısıldamamı duymasına izin vermeden ''Alpan.'' dediğimde irkildi. Mürekkepleri daldığı yerden ayrılıp gözlerime döndü. ''İyi misin?'' önemsizce kafa salladı, bakışları vücuduma döndüğünde kaşlarını çattı. ''Banu, ne zamandır giyinmiyorsun?'' umursamazca omuz silktim. ''Sende çıkar eşit şartlar altında yarışalım Cənab.''

Cənab:Bay/ Beyefendi.

Onaylamazca kafa sallarken çapkınlığıma sırıtmıştı. ''Kalk hadi sana birşeyler giydirelim, hasta olacaksın.'' huysuzca homurdandım.
"Ev sıcak, sende sıcaklamıyor musun?" alayla "Evin sıcaklığı beni sıcaklatmaya yetmez." dedi sesinde her ne kadar alay olsa da bunun gerçek olduğunu biliyordum. "Sıcaklamak istersen eğer-"

"Banu!" şaşkın ses tonu hoşuma giderken omuz silktim. "Ne yani insanlar soğuk soğukta terler, istersen petekleri kapatayım diyecektim." dediğimle alayla kafa salladı. "Hadi üzerini giydirelim." omuz silktim.

"Daha iyi bir fikrim var." itiraz etmemesine karşın hafif ayaklanarak üzerinde ki ilk üç düğmesi açık gömleğinin açıkta bıraktığı köprücük kemiğine emercesine öptüm.
Burnumdan verdiğim kısık nefesim tenine çarparken teninin kokusu nefesimle yer değiştirmiş gibi ciğerlerime sokuluyordu.

Dudaklarımı teninden ayırmadan sadece dudaklarımı gezdirerek boynuna getirdim, kulağının hizasına gelip sağ şah damarının üzerinde önce dudaklarımı gezdirip sonrasında yine aynı şekilde öptüm. Dudaklarımı yine teninden çekmeden önce çene kemiğine, yeni çıkmaya başlamış yanaklarında ki sakallarına ve dudaklarımın asıl adresi, dudaklarına getirip dudaklarımı onun öpmesi için üstünde tuttuğumda beklemeden dudaklarımı dudaklarının dansına davet etti.

Ellerim gömleğinin düğmelerindeyken iki yanını tutmuş sadece dudaklarımızın uyumuna ayak uydurdum. Dudaklarımda ki son suyu içersine dudaklarıma yaptığı küçük hareketler yavaşlığını kaybederken ellerini belime getirip kucağına oturmamı sağladı. Bacaklarım kucağında iki tarafa açılırken, ellerimi omuzlarının üstüne atıp boynunun arkasında birleştirdim.

Elleri kalçalarımı bulurken bedenimi bedenine biraz daha yasladı. Kucağında olduğum için kafamı ona doğru hafif eğmem, dudaklarımız arasında ki mesafeyi daha da az bir hâle getiriyordu. Omuzlarından aşağı sarkan ellerimden birini yeni kısaltılmış dalgalı siyaha çalan ama koyu kahve görünen saçlarına daldırdım. Dudaklarının tadı sadece ânı yaşamama yönlendirirken nefes almak için aramızda az bir mesafe bırakarak çekildim. Buna onun da ihtiyacı varmış gibi durduğunda ikimizin nefesleri birbirine karışıyordu. Bakışlarında, içimde dolup taşan şey vardı.

Arzu

''Yıkanmak istiyorum.'' kendini hızlıca toparlamıştı. Kafa salladı. ''Beni yıkar mısın?'' bunu da sorgulamadan sakince kafa salladı. ''Yıkayalım bakalım.'' elim saçlarında dolaşırken, parmaklarımı kısa saçlarına dolayıp bukle yapıyordum, bakışlarım da saçlarından ayrılmazken. ''Beni biraz burada bekler misin?'' dediğinde yne aklından birşeyler geçtiğini anlayabilmiştim ama ne olduğuna kafa yormak istemediğimden usulca kafa salladım.

Beni kucağından kaldırıp yavaşça yatağın üzerine bıraktı. ''Üzerine tişört giyinsen?'' kafamı geriye atarken.''Alpan ben -18,5 derecede, dört gün görev yaptım bu havada mı üşüyeceğim ya.'' derken oturduğum yatağa kendimi sırt üstü attım. Bununla beraber omuz silkip odadan çıktı.

Birkaç dakika, -zaman tutmayı bırakmıştım- içeride ki sessizlik kapının açılmasıyla ikiye bölündü. Alpan sakinlikle içeriye girip ''Hadi, daha fazla üşütmeden yıkayalım seni." dedikten saniyeler sonra yatağın yanına adımlarken, beni kucağına almasını istediğim için gittiğinden beri yattığım aynı pozisyonumu bozmadan kollarımı kaldırdığımda, bacaklarımın arasına girip yatakta beni kavrayıp kucağına çekti.

Maşallah güç desen var, kas desen zaten var.

Asena baklavalara bir göz atmak lazım.

Sessizlik içinde odadan çıktık. Yavaş adımlarla az önce canıma kıymak üzere olduğum lavaboya girdik.

Lavabonun yanında ki suç aletleri ve mektup gitmiş, çantam yerden kalkmıştı.
Deminden beri burayı toparladığını anlamam uzun sürmemişti, buna minnettarlığımı, kafamı boynuna biraz daha sokularak gösterdiğimde kalçalarımın altında ki bir elini saçlarımı hafifçe okşayarak kabul etmişti.

Duşa kabinin içerisine koyduğu tabureye beni bıraktı. Duşa kabinden çıkıp az önce yakalarını kırıştırdığım üzerinde ki gömleğin iliklerini üzerinden sıyırıp lavonun kuru yerine koydu, çoraplarınıda yanına koyup. Pantolonunu çıkartmadan geri duşakabinin içerisine girip duş başlığını asılı olduğu yerden aldı kenara tutarak önce suyu ayarladı.

Isınan suyu yavaş yavaş önce bacaklarıma sonra tüm vücuduma tutarak alışmamı sağladı. En sonunda suyun sıcaklığına alışan vücudumla, su başlığını kenara bırakıp birkaç tane şampuanı eline aldı, ikisini bana tutarken. ''Hangisi?'' diye sordu kaşları çatık bir halde.

Yine neye kızmıştı.

Sağ elinde ki şampuanı gösterdiğimde diğerini bırakıp kapağını açtı, eline dökmeden önce sampuanı biraz sıkıp kokusuna baktı kaşları çatık bir halde. ''Saçlarının kokusu senin kokunu tenine hapsediyor, sende beni tenine hapseder misin?'' etkileyici sorusunu sorarken küçük bir çocuğun annesinden istediği oyuncağı istercesine içten sormasına karşılık. ''Tenim yaşamın.'' dediğimde dudaklarında bir tebessüm oluştu.

Oturduğum için ona alttan bakmam onun gözüme daha da çekici gelmesini sağlarken, eğilip dudaklarını boynuma yaklaştırdı. Önce sol şahdamarım ve etrafında ki kokuya doymaya çalışır gibi bir süre beklerken sakalları boğazımı gıdıklamıştı. Boynuma küçük ama etkisi büyük bir öpücük bıratı, nefes boşluğuma dudaklarını değdirdi, dudaklarını biraz daha yana kaydırıp yanağıma sıkı bir öpücük kondurup, dudaklarımı dudaklarıyla buluştururken elinde ki şampuan kutusunu saçlarıma dökmeye başlamıştı.

Kısa öpücükle dudaklarımızı ayırdığında, büyük elleriyle kafama masaj yaparcasına köpürttü. Bir süre sonra kenarda yavaş yavaş akan başlığı eline alıp suyun sıcaklığını kontrol ettikten sonra saçlarımı duruladı. Bunu bir kez daha yaptıktan sonra, kenarda ki duş jellerini eline alıp ikisinin de kapağını açtı önce birini sonra diğerini kokladı. ''Çok sık değil ama bunu kullanıyorsun değil mi?'' dediğinde elinde uzattığı duş jeli benimkiydi. ''Evet görev öncesinde kullanmıyorum, genellikle.'' onaylarcasına kafa sallayıp elinde ki duş jelini kenarda ki duş lifine döküp köpürttü.

Önce sağ kolumu sonra sol kolumu lifledi, üzerimde ki südyen gittikçe ağırlaşmıştı. Südyenin açıkta bıraktığı göğüslerime dokunmadan lifledi, bu işlemi hızlıca geçip karnımı, sırtıma ve bacaklarıma geçti.
Baldırlarımdan başlayıp bileklerime kadar indirdiği çilekli duş jelinin rahatlatıcı kokusu, mayışmamı sağlarken bunu da bitirip durulanmamı sağlamak için elini uzattığında köpüklü eline aldırmadan tutup ayağa kalktım. Gözlerinde ki huzur kırıntılarından aldığım cesaretle elinden lifi alıp, beni yıkarken ıslanan göğsüne, pantalonunu da eklemek istercesine onu suyun altına çektim. Şimdi ıslanan o, köpüklü köpüklü bir adım uzağında izleyen bendim.

Normal de olsa güleceğim birşeydi ama şuan o kadar beni kendine çekiyordu ki bunu beceremedim. Suyun altında ki Alpanın bakışları bana döndüğünde sinsice gülümsüyordu. ''Ben seni sadece suyun altına mı attım.'' dediğinde memnuniyetle kaşlarımı havalandırdım. Elim akan suyun musluğuna dokunduğunda su başlığını kenara koyup ıslanan saçlarından akan damlaların göğsüne sızmasından bakışlarımı ayırarak, şampuanımı elime döktüm. Boyu benden bir kafa daha uzun olduğu için yüzüm göğsüne denk gelirken, aramızda santimetre kalana kadar yaklaşıp ellerimi saçlarına uzattım. Onun yaptığı gibi masaj yapmaya başladım.

Hafif uzandığım için gerilen köpüklü vücudum, onun ıslak vücuduyla birleştiğinde, bunu fark etmemiş gibi saçlarını köpüklemeye devam ederken beni izleyen mürekkeplerin dikkatimi dağıtmasıyla bakışlarımı mürekkeplerine çevirdim, bakışlarında ki huzur artarken, yaklaşıp dudaklarımı dudaklarının arasına sızdırdım.

Yavaşça öpmeye başladığı dudaklarım kafasına yaptığım masaj için topladığım dikkatimi dağıtırken saçlarını hafifçe çekiştirmeye başlamamla birlikte, ellerinden biri belime, biri kalçama yerleşirken beni biraz daha kendine yasladı. Birbirimizi yakmamıza ve yanmamıza engel olan tek şey üzerimizde ki tek parçalı kıyafetlerken kıyafetlerin beni yakmaya başlaması hiç normal değildi.

Dudaklarımı dudaklarından yavaşça ayırıp, hızlanan öpüşmemize ara verdiğmde kenara koyduğum başlığı tepemize asıp az miktarda açarak saçlarını duruladım. Su saçlarından, boynuna boynundan göğüslerine, karın kaslarına oradan da adonislerine kayarken, son durağı sırılsıklam olan pantalonuydu. Saçlarında süzülen suyun geçtiği yolları parmağımla çizerken adonislerine inen parmağım Alpanın kaslarının gerilmesine neden olmuştu.

!!!!!!!!!!!!!!!!!! BURADAN SONRASI DİGER UYARIYA KADAR +18 OLACAK YAŞI TUTMAYAN MİDESİ KALDIRMAYAN CRİNGE BULANLAR DİĞER UYARIYA KADAR GEÇEBİLİR!!!!!!!!!!!!!!!

Adonislerine eğik başımı kaldırıp gözlerimi mürekkeplerine çevirdiğimde ''Bazen su damlası olmak istersin.'' derken gülümsüyordum. Dudağının tek kenarı yukarı kalktı "Onun yaptıklarını yapman için su damlası olmana gerek yok güzelim.'' dediğinde sınırlarını görmek istercesine parmağımı biraz daha kaydırıp kemerini çıkarttığı panalonun düğmesine getirdim. Bakışlarım tekrar ona döndüğünde durmam için herhangi bir hareket yapmıyordu.

Parmağımı biraz daha kaydırıp, fermuarına indirdim, özellikle sürterek hareket ettirdiğim parmağımla birlikte karın kasları derin bir nefesle içeriye çekildi. ''Hmmm.'' fermuarı tutup yavaşça aşağı indirirken bakışarım mürekkeplerine kenetliydi. Aramızda açtığım mesafe dolayısılıyla elleri kalçalarımda değil belimin iki yanınını sertçe kavrıyordu.

Fermuarının tamamını açtığımda, parmaklarımı düğmesinden fermuarının sonunda kadar hızla sürtüğümde hızın kavramını unutturacak hareketi, beni duş başlığının vücutlarımızı ıslattığı duvara yaslayıp üzerine eğilerek öpmeye başlamasıydı.

Su geniş sırtına vururken, ensesinden akan sular, vücudumu buluyordu. Hızlı dudakları başımı döndürmeye başlarken, elleri belime çıktığında, vücutlarımızı birbirine biraz daha tanıtırcasına yapıştırdı.
Ellerim boynunun arkasında birleşirken kendimi ona bırakmıştım. "Banu." dudaklarımız arasından fısıldaması karnımın kasılmasına neden olurken, dudaklarına bir öpücük daha bırakıp "Alpan." dedim kısık sesle mırıldanırcasına.

Karın kasları bana dokun diye bağırırken, daha fazla buna kayıtsız kalmayıp, boynunda ki bir elimi önce omuzlarına sonra göğüslerine ve sonrasında adonislerine kadar sürttüğüm. Karın kaslarına uzayan tırnaklarımı tenine geçirdiğimde, belimde ki elleri sıkılaştı.
Ellerimi durdurmaydan pantalonunun düğmesine getirdim, tek elimle yapamayacağımı anladığımda, diğer elimi de önceki gibi vücudunda küçük bir gezintiye çıkartarak, pantalonuna indirip düğmesini açtım.

Gözlerimi mürekkeplerine kenetlediğim için boynum arkaya gitmiş, ona bakarken gerdanım tamamen gözler önündeydi, dudaklarımdan ayırdığı dudaklarını, nefes boşluğuma bastırıp, boynuma nefesini verirken, suyun bıraktığı sıcaklık nefesiyle birleştiğinde tenimin irkilmesine neden oldu. ''Beni kendinle temizle, dudakların, tenin, temiz hâlim tenimde ki seninle olsun.'' dediğmde boynumda ki kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Aynı zamanda belimde ki elleri önce sırtıma çıkarıp, südyenimin kopçasını açtı.

İşaret parmağıyla tenimde çizdiği çizgiler, südyenimin askılarına geldiğinde vücudunda ki ellerimi ayırıp çıkarmama yardım etti. Ellerim bu sefer göğüslerinden kayıp, sert karın kaslarına geldiğinde, sırtıma çıkan ellerini yavaşça benden sıyırıp, gözlerini tekrar gözlerime kenetlediğinde, sırtına gelen suyun saçlarına ve göğüslerine akmasına izin verircesine geri çekildi.

Islanan pantalonunu yok sayarak tek dizinin üzerinde önümde eğildi. Kasıklarımda ki iç çamaşırımın iki kenarını tutup önce kalçalarımdan sonra bacaklarımdan çıkarıp duşa kabinin bir kenarına attı.
Dizlerime koyduğu ellerini tüğ değdirmişçesine hafif bir şekilde baldırlarıma çıkarırken, irkilen bedenim uyarı sinyallerini vermeye başlamıştı. Karşımda tekrar dik dururken dudaklarını tekrar dudaklarım arasına yerleştirdiğinde bu sefer dudaklarımız değil, dillerimiz dans etmeye başlamıştı.

Hızlı dili ağzımın içini talan ederken, elleri belimde birleşmiş vücutlarımızı birleştirmişti. Bedenlerimizi ayırmadan sırtımı soğuk mermere yasladığında, tüylerimin diken diken olduğunu hissedebilirken tahrik olan vücudum en küçük bir hareketten bile etkilenmeye başlamıştı, ki buna soğuktan nasibini alan göğüslerimin Alpanın vücuduna değmesi de bunlardan biriydi.

Baldırlarımda ki eli bacağımın içine doğru yol alırken, bir eli çenemi tutmuştu. ''Ağzın.'' o gün yaptığını yapması için dudaklarımı biraz daha aralayı ağzımı açtığımda, dilini tekrar üst damağımda gezdirmiş, dudaklarıma tadını bırakmıştı. Elini tehlikeli sularda dolaştırırken fazlasıyla terddütsüzdü. Bacağımdan kadınlığıma doğru gezdirdiği eli kasıklarımın ateşini arttırıp, vücudumu kavurma derecesine çıkarken hareketleri başımı döndürmek üzereydi.

Sırtından akan sular, vücudundan sıçrayıp tenime değerken, su damlası ferahlığını değil lav yakıcılığını veriyordu. Çenemde ki eli göğüslerime giderken kadınlığımın çevresinde dolaşan eli hâlâ istediğimi vermediğinde içsel dürtüyle kasıklarımı ona doğru itekledim.
Bunu beklermişçesine dudakları hız kazanırken iki parmağını yavaş hareketlerle bacağımdan kadınlığıma getirdiğinde, dudaklarımı dudaklarından çekip alt dudağımı inlememi kısmak istercesine ısırdığımda, dudaklarımdan boğuk bir inleme tuvalette yankılandı.

Göğüslerimde ki eli aramıza girip ısırdığım dudağımı dişlerim arasından kurtarıp kendi dudakları arasına aldığında dişlerimin izinin çıktığı dudağımı emdi. Bu içimde ki lav'ın daha da harlanmasına neden olurken vücudunda ki ellerim sıklaştığında tırnaklarım tenine geçti.
İki parmağı kadınlığımın ısaklığını önce baştan sona yaydı, sonrasında yavaş hareketlerle parmaklarını baştan sona gezdirip, parmaklarını yavaş yavaş kadınlığımda gezdirmeye başladı.

Tek parmağını içime ittiğinde, belim iki büklüm olurken ağzımdan inlemeler peş peşe koptu. Yavaş hareketleri gittikçe hızlanmaya başladığında, vücudumda ki suların sıcaklığının hepsi kadınlığımda toplanmıştı. Alpanın ellerinin altında kıvranan bedenim şehveti en iyi şekilde ortaya sererken kıvrılan belim, soğuk mermerden ayrılıp, tekrar duvara yapışan ıslak tenimden çıkan sesi kulaklarım duymazken, parmaklarını biraz daha ilerleterek ayaklarımın mecalini kesti. Kaslarında ki elim omuzlarını buldu.

Alpan kafasını geriye atmış sesli nefesler alırken, boynunda ki damarları daha gözler önüne serilmişti. ''Alpan.'' adı ağzımdan firar ederken bile yarım yamalaktı, ama bu rahatsız etmekten çok, onun hoşuna gitmiş olsa gerek içimde ki birikintiyi arttırmak istercesine elini hızlandırdığında, ağzımdan firar eden inlemeler benden çıkmıyormuşçasına kendimden geçmiştim. ''Ah.'' Alpan'ın bir eli kadınlığımdayken, bir diğeri belimin bir kenarını kavrıyordu. ''Tenin evim olamayacak kadar sıkı ve sıcak.'' elimden tek gelen ânın verdiği hazla birlikte inlemek ve Alpana tutunmakken aldığım zevkin fazlalığı cümle kurmamı zorlaştırıyordu.

''Tenim senin kadar sıcak, senin için sıkı.'' söylediklerim onu tetiklemişti ki bununla beraber ikinci parmağını da diğerinin yanına itikledi.''Ah.'' belimde ki eli vücudumu okşamaya başlarken kadınlığımda ki girişleri fazlasıyla hızlıydı. Ağzımdan duvarlar arasına sızan seslerimle Alpan'ın çehresi biraz daha kasılıyordu.

Gökdelenin son merdivenine ulaşmak üzereydim, en başından beri Alpanla duvar arasında kıvrılan bedenim, Alpanın üstümde ki elleri sayesinde ayaktayken.''Alpan.'' diyebilmiştim. Sesim aldığım, sık nefeslerle aksalığa girdiğinden yarım çıkmıştı.
''Bana gel güzelim.'' bunu beklercesine akmaya başlayan bedenimle birlikte Alpanın eli yavaşlarken içimde taşan suların bitmesiyle Alpan elini çektiğinde titreyen bacaklarımdan dolayı sar zor ayakta durdum.

!!!!!!!!+18 SAHNE SONU BURADAN DEVAM EDEBİLİRSİNİZ HERHANGİ BİRŞEY KAÇIRMADINIZ MERAK ETMEYİN!!!!!!!!!!!!!


Gülümseyerek dudaklarına uzanıp kısa bir öpücük bıraktım, dudağının bir kenarı yukarıya kalktı. Ayakta duramayacağımı anlamışçasına tekrar sandalyeye oturtturup, hâlâ akan su başlığını vücuduma tuttu. Üzerimde ki köpüklerden arınmamı sağladı.

Tam önümde kafama tuttu, su başlığı görüş açımı azaltsa da fermuarı ve düğmesi açık olduğu için düğmesinin olduğu iki kısmı dışarıya doğru açılmış üzerine yapışmış siyah bokserının altından, kabarmış erkekliğini gördüğümde aklıma küfür etmemek için zor durdum.
Adamı zor hale sokmuş sonra da unutmuştum.
Alttan ona bakmak için kafamı yukarıya kaldırdığımda beni izliyordu.

Az önce, adam onu süzerken bizi görmüş Asena

Ellerimi karın kaslarına koyup yavaşça kaydırarak pantalonuna indirirken elinde ki su başlığını kenara asan Alpan, erkekliğine indirmek üzere olan elimi tuttu. Kafasını olumsuzca sallarken.''Şimdilik bu kadar yeter.'' dediğinde alttan alttan ona bakarken huysuzca kafa salladım.

Tabiki onu yarım bırakmayacaktım, bu insanı fena berbat hissettirirdi.

''Banu, ben halledebilirim, hadi seni giydirelim.'' itiraz edercesine.''Ama Alpan-'' devamını getirmeme engel olurcasına bana doğru eğilip dudaklarnı önce dudaklarıma, alnıma ve saçlarıma bastırdı.''Hadi kalk yoruldun.'' ısrar etmemin bir yararı olmayacağını anladığımda, daha fazla uzatmadan yavaşça ayağa kalktığımda, Alpanda banyonun kenarına astığı havlu,yla vücudumu ve saçlarımı sardı. Beni duşa kabinin içerisinde bırakıp kapısını kapattığında duşa kabinin buğulu pleksi camından onu göremesem de hareketlerini ayırt edebiliyordum.

Önce eğildi kısa bir süre sonra temiz havlu dolabından havlu aldı, bir süre sonra duşa kabinin kapısını açtı. Saçlarından akan sular göğsünden yarışırcasına ilerleyip, beline sardığı esmer teninin aksine, krem rengi havluya damlıyordu. Heybetli vücudu ıslakken gözüme bir başka güzel gelmişti. Vücudundan ayırdığım gözlerimi yüzüne çevirdim. O sırada uzattığı eline elimi uzatıp odamıza götürmesine izin verdim.

Odaya girdiğimizde elimi bırakmadan yatağımın ayak ucuna oturttu. Duştan önce bıraktığım kıyafetlerimi bıraktığım yerden alıp yanıma geldiğinde, küçük bir çocuğu giydirir gibi giydirmeye başladı.

Südyenimin kopçalarını takmak için arkama geçtiğinde, hâlâ duşta yarım kalmış olmasının farkındalığı yüzüme çarpmıştı. ''Alpan.'' südyenimimin iki kopçasında ki eli yavaşlarken devam ettim.''Gerisini ben hallederim.'' bu sefer elleri ani hareketle geri çekildiğinde, kuru bir boğaz temizlemesinden sonra arkamdan çekilirken.''Asena rahatsız ettiğimin farkında değilim, başından söyleseydin eğer-'' yanlış anlaması üzerine konuşmasıyla hızlıca ona dönerken kısa ıslak saçlarım yüzüme çarpmış, vücudumdan uzaklaşan ellerinin varlığı ve sıcaklığının kısa süreli eksikliğini hissettim.

''Rahatsız değilim.'' baş parmağımla havlu sarılı belini gösterdim. ''Senin için demiştim.''derken omuz silktim. İlk başta sertleşen yüz ifadesi eski halin alırken ''Senin olduğun her konu, her an, Vatanım, milletim, bayrağım hariç diğer herşeyden daha önemli.''

Onun kendini dizginleyebileceğini her ne kadar bilsem de, kendine bu kadar hakim olabilen biri daha önce görmemiştim. Avucumu yanağına yasladığımda kafasını elime yasladı. Baş parmağımla yanağını okşayan elime, yanağını avucumdan kısa bir süre çekip dudaklarını bastırdıktan sonra tekrardan yanağını bastırdı. Yüzümde ki gülümseme büyürken çilekli olduğunu umduğum dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum. Yüzümde ki gülümseme ona da bulaştığında tekrardan beni giydirmeye devam etti.

İşi bittiğinde o tuvalete dönerken bende yatmamız için, yatağımın nevresimini düzeltmek üzere pikeyi kaldırıp düzeltmeye çalışırken ''Asenaa!'' tuvaletten seslenen Alpanın seslenmesine karşılık.''Efendiim!'' seslenirken çarşafla kavgamıza son vermiştm.

''Giyebileceğim birşey olmadığını söylemezsin umarım.'' tekrar seslenmesine karşılık vermeden önce Alpanı babamın eşofmanları içinde düşünmemle birlikte kahkaha atarken ''Olmadığını söylemem gerek galiba.'' derken hala gülüyordum. ''Bunu düşünmemiştim.'' diye hayıflanırken tuvaletin kapısını da açmıştı.

Yan tarafı görürken, lavabonun üzerinde ki aynadan yüzünü düzeltiyordu. ''Öyle dolaşabilirsin ama dışarıya çıkabileceğini sanmıyorum.'' dediklerim üzerine kaşları çatılırken bunu dememi beklemiyor gibi şaşırmıştı. ''Asena!'' gülerken yanına adımlıyordum, hem omuz silkip hemde ellerimi iki yana havaya kaldırdım. Tuvalete yanına girdiğimde ikimizin camın önünde ki görüntüsünün güzelliği üzerine ona dönüp, kollarımı beline sararken, kafamı kalbinin üzerine koydum. Aynada ki güzellimiz aklıma kazımak istediğim nadir anlardan biriydi.

Alpanın nemli vücuduna yansıyan, lavabonun üzerinde ki led gün ışıklarıyken, tuvaletin ışıkları kapalıydı.

Giyinebilmesi için birşeyler düşünürken. ''Benimkiler-'' Alpanı taytlarımdan birinin içinde düşününce az öncekinden daha sesli gülmemle birlikte Alpan kaşlarını çatmıştı.
''Yok artık.'' bir süre sonra durduramadığım kahkahalarım, hıçkırıklara dönüşürken ağlamaya başlamıştım. ''Şşş, Banu. Banu sakin ol bebeğim, şimdi dinleneceğiz ve sakin olacağız tamam mı güzelim.'' cevap vermemi beklemeden eğilip, kollarını sırtımdan ve bacaklarımdan geçirip odamıza yürümeye başladı.

Az önce huzurlu birkaç saat geçirebilmemiz için düzelttiğim yatağa yatırırken, göz yaşlarım bir süredir olduğu gibi yanaklarımı rahat bırakmamak da kararlıydı. Yanıma yatıp sırtını yatak başlığına dayadıktan sonra beni üstüne çekerken, sırtımı okşamaya başlamıştı. ''Ağlama Banu.'' gözlerimden akan yaşlar nemli göğsüne damlarken , yanağımı da yasladım, şimdi kalp atışlarını en net haliyle hissedebiliyordum. ''Dünya dursun, bu ritim durmasın.'' akan gözyaşlarım arasında söylediklerim aramızda yankılanırken sırtımı okşayan eli önce duraksadı, sonra devam etti.

''Bir kalp duracaksa, ilk o duracak. Bu kalbin atmasını istiyorsan." Tek avucunu benim kalbime getirdi. "Bunu hiçbir zaman durdurma." elimi kalbimin üzerinde ki elinin üzerine koydum. "Birimizden birimizin kalbi durursa diğeri attığı sürece her zaman bir umut atabilme olasılığı olacak, o kalp yaşamaya devam edecek." aldığı derin nefesle göğsü şahlenırken biraz daha sıkı sarıldım.
Onu her ne kadar yeni yeni hayatıma almaya çalışıyor olsam da ona kendimi bağlamıştım.

Bağlılığımın ilki Vatanıma, Milletimeydi.

İkincisi Bayrağıma, mesleğimeydi.

Üçüncüsü Alpan ve ailemeydi.

Göz yaşlarım bir zaman sonra azalırken, üzerimize çektiği pikeye dikkat ederek, ne ara koyduğunu bilmediğim telefonunu kenardan aldı. Birkaç tuşlama sonrası kulağına götürürken ikinci çalışta telefon açılmıştı.
Evin sessizliğini bölen telefonda ki sesi duyabileceğim sesteyken sesin sahibini tanımıştım. "Buyrun komutanım." bu sert bir ses tonundan çok dil alışkanlığı olduğu belli olan bir sesti, ki sesin sahibi de Okandı. "Müsait misin?"

"Tabi komutanım, hayırdır?"

"Lojmana gel, ikinci sokak 7. ev gelirken bana pantalon getirsene." karşı taraftan birkaç öksürük ve hışırtıdan yer değiştirdiğini anlarken, şaşkın sesle karşı taraf tekrar konuşmaya başladı. "Lan! Oha napıyon oğlum sen, Asena komutan vardı. Napıyon sen milletin evinde, lan aldatıyormusun sen komutanımı Kurt komutan seni yer, yer şeref-"

"Yuh aştın, ağzımı bozdurucaksın illa kendine gel Çavuş, dediğimi yap." yüz ifadesini görmek için kafamı geriye attığımda Çehresi şaşkınlıkla değişirken kaşları çatılmıştı.

Telefonu kapatıp geri yerine koyduğunda odada tekrar eski sessizliğine dönmüştü.
"Yarın işin var mı?" yarın dışarıya çıkıp birkaç yere gitmek dolaşmak istiyordum, kış gelmek üzereydi ve göreve dönmeden biraz dolaşmak her açıdan iyi olacaktı çünkü kışın metre metre yağan kar, dışarıya çıkmamıza karşın büyük bir engelken bir zaman sonra, insanı daraltıyordu.
"Asena." ciğerlerine doldurduğu oksijen yetmiyormuşçasına daha derin çekerken "İstanbul sana iyi gelecek güzelim." belki işi olduğunu belki yorgun olduğunu söylemesini bekliyordum ama en beklemediğim şey dayımı desteklediğiydi.

"Yanında olabilmek için canımı veririm, sensiz saniyeyi bırak salise bile geçirmek istemiyorum ama bunun imkansız olduğunu biliyorsun. Bu şehir sana birçok acı yaşattı, her yerde olduğu gibi senden birçok parça kopardı, ruhun ağırlaştı. Ruhunu ağırlaştırdı, ruhunu hafiflet ve geri gel. Seni ruhum yok olana kadar bekleyeceğim. Ruhunu hafifletme zamanı Malaki." vücudunu saran kollarım sıkılaşırken "Hayır." dedim. "Ruhum ağırsa burada hafiflesin, ruhumun ilacı senken senden uzaklaşmak ölüm olur." sırtımda gezen eli kasıldı.

"Şşş, Banu bağımlı olursan ölürsün. Sen nefsine mukayet olabilirsin." derin bir nefes aldım ama ciğerlerimi doldurmadı." Konu senken ben kendime bile mukayet olamıyorum." bununla birlikte acı bir gülümseme yüzümde yeşerirken Alpan biraz daha sıkı sardı beni.
"Gelecek için bugün iyi ol."

5076 kelime

Selaaamm nasılsınız?

Bölümler artık haftada bir geliyor fark ettiğiniz üzere ama daha uzun böyle çok daha iyi olduğunu düşünüyorum bölümü yayımladığım gün diğer bölümü yazmaya başlıyorum ve anca yetişiyor.

Evett gelelim sorularımıza

Alpan ve Asenanın artık sevgilisi olmasına sevindiniz mi?

Tim'de ki en sevdiğiniz kişi kim?

Asena'nın intiharını haklı buluyor musunuz?

Yorum ve volteleriniz beni mutlu ediyor

Fortsæt med at læse

You'll Also Like

110K 4K 36
Beyaz önlüğe düşen bordo berenin hikayesiydi bizimki. Al bayraktan öğrenmiştik aşkı. Doktor Yağmur vatan sevdalısı bir adamı sevmişti. Hayatı boyunc...
77.3K 8.4K 52
M.S 680 yılında 'Börü Budun' ismi ile doğdular. Kutluk Kağan tarafından kurulan, Devlet'in zor günlerine destek çıkan, Devlet yıkıp Devlet kuran Aksa...
419K 26K 44
Düşe Kalka büyür insan. Kimi kanar kimi yanar. Çoğunu annesi sarar. Bazılarının ise yaradır annesi ta derinlerine. Benim annem bana el, bana yabanc...
5.1K 638 15
Savaşta sağ kolunu kaybeden Emrah Erdem, kolunu kestirmek mecburiyetinde kalır. Kolunu kestirdikten sonra ise askerlik hayatına veda eder. Hayatının...