Dear Hyunlix (Düzenleniyor...)

zerabenn tarafından

74.9K 6K 12.7K

⚠️DÜZENLENME AŞAMASINDA⚠️ Lee Mâlikanesi'nin biricik oğlu ve koruması Hwang Hyunjin... -Arkadaşlar normalde 2... Daha Fazla

beginning
Part 1
Part 2
Part 3
Part 4
Part 5
Part 6
Part 7
Part 8
Part 9
Part 10
Part 11
Part 12
Fuck
Are you ready to be my home?
Şimdi olmaz.
"Nedir böyle kalbini karartan?"
Nasıl kıydın oğluna?
Sevgili prensim
Lixie...
Darling
23
24
25
Final
Duyuru

our dreams

2.1K 193 796
zerabenn tarafından

Hyunjin elimden tutup düğün yerinden baya uzaklaştıktan sonra durakladım.

"Şimdi ne olacak Hyunjin?"

"Kaçacağız."

"Ne, nereye gidecek bı yerimiz mi var?"

"Evet, amcamın evi..."

Yüzünü aşağı eğip üzgünce konuşuyordu.

"Artık boş..."

"Artık borç falan olmadığı için kasabada rahatça geçinebiliriz."

Sessizce onu dinliyor, düşünüyordum.

"Sana sormayı unuttum, kusura bakma"

"Sen şehire alışkınsın orada değişik insanlar olacak ve burada ki gibi lüks bı hayat olmayacak."

"Hyunjin, o sözleri gösteriş için mi söylüyorduk? Sen benim evimsin."

"Seninle herşeye varım."

Buruk bir şekilde gülümsedi.

"Şimdi sen mâlikaneye geri dön, yarın sabah ben kasabaya gideceğim ev işlerini halledeceğim çünkü gider gitmez eşyalarımızla yerlesemeyiz, akşama doğru buraya geri dönmüş olurum. Herkes uyuduğunda eşyalarını alıp tren istasyonuna gelirsin orda buluşuruz."

"Ohooo sen bütün planı yapmışsın zaten "

"Evet zaten düğün falan olmasaydı da kaçalım diyecektim."

"Şimdi oyalanmayalım sen mâlikaneye dön, babanla hiç konuşma bile."

"Peki bu gece nerede kalacaksın."

"Aish beni düşünme, sen sadece mâlikaneye dön ve eşyalarını hazırla."

İkna olamamıştım. Sokakta mı yatacaktı? Benim yüzümden. Benim sırtımdan yavaşça tutarak gitmemi söyledi. Mutsuz ve içim sıkıla sıkıla mâlikaneye döndüm.

--------
-----
----

Sabah yüzüme güneşin vurmasıyla uyandım. Dün gece Hyunjin'den ayrılır ayrılmaz eve dönüp uyudum. Babam odama bile gelmemişti, ses yoktu. Ne olacaktı çok merak ediyorum. Her neyse şimdi Hyunjin beni bodrumda bekliyor olmalı.

Bodrum kata doğru ilerlerken babamla karşılaştım yüzüme doğru baktı ve hiç bir şey söylemeden gitti. Bu çok garip değil mi? Gerçi ne diyecekti ki? Olan olmuştu.

Bodrum kata geldiğimde gördüğüm manzarayla içim burkuldu. Hyunjin yerde uyuyordu. Tabii ya nerde yatacaktı? O burada yatarken ben yumuşacık yatakta mışıl mışıl uyudum.

O kadar güzeldi ki kiprikleri. Tek tek çizilmişcesine. Yavaşça yanına doğru oturdum. Elimi yavaşça saçlarına doğru götürdüm. Okşamamla birlikte gözlerini araladı. Kalın bir sesle

"Felix"

"Hyunjin"

"Aish cidden özür dilerim uyanamadım."

"Niye özür diliyorsun Hyunjin, neden dün bana kalacak yerin olmadığını söylemedin."

"Ahh ne diyecektim ki. Neyse geçip gitti."

"Sen hazır mısın, ben şimdi ilk trenle gideceğim, seni akşam 6-7 gibi tren istasyonunda beklerim sende gelirsin."

"Anlaştık:)"

Çok mutluydum. Yeni bir hayata hazırlanıyordum, sevdiğim adamla.

Özgürüz. Sadece biz.

One love
Two mouths
One love
One house

~Sweater Weather

___________________________________________

[Yazar]
(Yazar'ın dilinden)

Felix Hyunjin'i yolculadıktan sonra kimse görmeden odasına ilerledi. Tüm eşyalarını ve parasını çantasına yükledi. Eşyaları da hazırdı. Yeni hayatı için sadece saat 6 yı beklemek kalmıştı.

Evdeki tüm herkes çalışanlar, korumalar dün olanları konuşuyorlardı. Bilinmeyen biri gazeteye tüm bu olanları vermişti.

Gazeteye verildikten sonra Lee Malikanesi'ne karşı herkeste bir önyargı oluşmuştu.

Joon Bey her sabah olduğu gibi postaları okurken gazetedeki haberi görmesiyle sinirle bağırması bir olmuştu.


Bağırmasıyla birlikte koruması yeni koruması Yang Jeongin içeri atıldı.

"Efendim, iyi misiniz sorun nedir?"

Sinirle nefes alıyordu. Kaşları çatık bir şekilde duraksadı.

"Hyunjin"

"Onu öldüreceğim."


Sert sert nefes alması net bir şekilde duyuluyordu.

"Anlamadım efendim."

"Hyunjin'i bana getirin."

"İyi ama efendim, nerede olduğunu bilmiyorum."

"Sabah Felix'le kasabaya gideceğini konuştular. Daha gidememiştir. Diğerlerine haber ver, Greener ormanındaki kulübeye getirsinler."

Jeongin duraksadı, onun bu sinirine şaşkınlıkla ve korkuyla bakıyordu. Hyunjin ona geldiğinden beri destek olmuştu ama mecburen diğerlerine haber vermek zorundaydı. Kapıdan tam çıkacakken elindeki anahtarı Jeongin'e uzattı.

"Bu anahtarı al, Felix hâlâ odasındadır, kitleyip bana getir."

"Eee..şey yani Felix Bey'in odasını mi kitliyim?"

"DUYDUN YA AYNEN ÖYLE ÇABUK OL UYUŞUK!"

Anlık korkuyla gözlerini sıkıp odadan çıkmıştı.

Felix'in odasının önüne gelince duraksadı. Gerçekten çok üzgündü, Felix'i çok seviyordu. Ama babası çok kızmıştı. Kapıyı tam kitleyecekken oradan geçen bir korumayı gördü ve yanına doğru ilerledi.

"Hey, Joon Bey'in emrini getirdim. Hwang Hyunjin'i Greener ormanındaki kulübeye getirmenizi, Hyunjin Bey'in şuan tren istasyonunda olduğunu söyledi."

Söyledikten sonra koruma hızla diğerlerine haber vermeye gitti. Gerçekten çok kötü hissediyordu. Ama eğer söylemeseydi bu olay ona patlayacaktı.

Korumayı gönderdikten sonra geri Felix'in odasının önüne geldi. Üzgünce derin nefes aldı ve odayı hızla kilitledi.

Arkasına döndüğünde tek kaşını kaldırmış sinirle ona bakan Lee Minho'yla karşılaştı.

"Ne yapıyorsun sen? Ve neler oluyor?"

Korkudan yüzü solmuş Jeongin bir çırpıda hepsini anlattı.

"Cidden özür dilerim efendim, Joon Bey'in emriydi."

"Tamam o halde sen git görevini yerine getir."

Odanın anahtarını bile istememesine şaşırmış olan Jeongin hızla anahtarı Joon Bey'e bıraktı. Şimdi daha kötü hissediyordu. İçinden bir şey yapmasın diye dua ediyordu.

-----
----

[HYUNJİN]
(Hyunjin'in dilinden)

Tren istasyonuna varmıştım. Çok mutluydum. Cidden Felix bana çok iyi geliyordu ve artık onunla yalnız başına özgür olabilecektim.

Bunlari düşünürken tren sesiyle irkilip, trene doğru ilerledim. Tam ayağımı içeri atacakken arka yakasından onu çeken bir elle geriye doğru atıldım.

"Tch tch nereye Hyunjin, daha burada işin bitmedi."

Tutan kişi korumalardan biriydi. Tren istasyonunda erken olduğu için fazla kişi yoktu. Korumalardan biri kafama bir cisimle vurarak beni kollarına yığdı. Korumalar hızla dört tarafından tutmuştu. Hızla tren istasyonunda ayrıldılar.

Gözlerimi araladığımda karşılaştığım manzarayla gözlerimi sonuna kadar açtım. Hareket edemiyordum.

İyice etrafıma bakınca bir yatakta zincirler ve halatlarla sabitlendiğmi fark ettim.

Sinirle hareket etmeye çalışıyordum ve bağırıyordum. Küçük bir odanın içinde tektim.

Anlık gücünü toplayarak zincirlerden kurtuldum, ama halatlardan kurtulamıyordum. Yataktan ayaklanabildim ama hâlâ çözemiyordum.

"Kahretsin, piç herif."

"Tch tch düzgün konuşmanı tavsiye ederim en azından bir kaç dakika fazla yaşarsın."

Diye atıldı korumalardan biri. Hepsi beni dalga geçerek ve gülerek izliyordu. Sinirden kıpkırmızı olup terlemiştim. Bir yandan devam eden gülüşme sesleri bir anda kesilmesiyle ayakkabı sesi gelmişti. Hepsi yüzünü indirip dışarı çıktı.

Gelen Joon Bey idi.

Onu görmesiyle ne olduğunu anladım. Zaten başka kim olacaktı? Ne istiyordu ki. Zaten olan olmuştu.

"Benden ne istiyorsun. Lütfen bırak gideyim. Felix bekliyor."

"Merak etme sen ben onu ayarladım çok düşünceli bir baba olduğum için hahaha."

O bu haldeyken dalga geçiyordu. Şaka mıydı bu insanlar?

"Ne yaptın ona, bare onu bırak ne olursun"

"Ahh ne yapacağımı kimseye sormuyorum, sadece istediklerimi yapıyorum."

"Ve şimdi, daha fazla oyalanmanın bir anlamı yok diye düşünüyorum."

Ne, ne yapacaktı bana? Öldürecek miydi buracıkta? Tüm hayallerimle gömecek miydi kara toprağa?

"Oğlumun benim kaderimi yaşamasına izin vermeyeceğim."

Sinirle söyledi bunları. Söylemesiyle birlikte yanında getirdiği uzun kılıcını çıkarttı.

Nefes aldı ve bağırarak etrafında dönüp kılıcı iki göğsümü arasından kesti.

Canım yanıyordu. Hayır bedenim acımıyordu. Sadece bu insanların bu kadar merhametsiz olması canımı yakmıştı. Hayır, biz kötü bir şey yapmamıştık Felix. Sadece hayal kurmuştuk, mutlu olmak istiyorduk. Yeni hayatımıza hazırlanırken hayatım sona mı eriyordu? Onca heves heycan boşa gitmişti ve bu kılıçla birlikte hepsi içime gömülmüştü. Ölmeden önce son dileğim vardı. Umarım Felix bu insanlardan kurtulur, ve mutlu olur. Evet tek dileğim buydu. Ona çok bağlanmıştım, ne kadar belli etmesem de ona çok bağlanmıştım tanrım. Nasıl böyle olduk biz? Ne kadar kısa sürede canımdan değerli oldun. Canım bu kadar değersiz miydi, yoksa sen mi benim için bu kadar değerliydin Lee Felix?

--------------------------------------------------------------

Özür dilerim

Yarın yeni bölüm atacağım

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

5.2K 521 8
"reddedildim" "ne utanç verici"
105K 8.3K 41
Dans okulunda öğretmeni, Lee Felix'e Seul'de düzenlenen çok ünlü bir şirketin kuracağı dans grubu için alımlara katılmasını söyler. Olacaklardan hab...
7.3K 471 12
"Daha öncesinde hiç böyle olabileceğimizi düşündün mü?" dedi Hyunjin. "Düşünmedim. Ama şuan yaşayınca cazip geliyor."
1.9M 34.1K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...