Our Broken Shore |Minsung|

By farukmitat

4.1K 354 368

One Shot Minsung Angst More

Silent Cry
Haven
Hellevator
Sorry I Love You
Pacemaker
B(with) Me
Wish You Back
Veda Galiba

Another Day

479 45 54
By farukmitat

"Bizi bu kadar özleyen sadece ben miyim? Ne kadar uzağa gittiğini merak ediyorum. Birlikte olacağımız ideal an, o kadar alıştım ki günlük hayatım oldu."

Alarmın sesiyle dün gecenin izi olan acıyan gözlerini aralamaya çalışırken tam yatağının karşısında yatan Hyunjin'in yüzüyle göz göze geldi. Hiçbir alarma uyanmadığı için yıllardır onu uyandırmaya oldukça alışıktı ve şu an neden ayakta olduğunu anlayamamıştı.

"Sen ne alaka?" dedi umursamaz bir sesle. Hyunjin ona hevesli bir şekilde dönüp "Programa gitmeden bir şeyler çizmek istiyorum." dedi.

Onun gibi olabilmeyi isterdi. Bir hobisi olup onun üzerinde kendisini uyutmayacak kadar çok sevip odaklanabilmeyi gerçekten çok isterdi. Fakat onun hobi olarak adlandırabileceği şeyler genellikle Jisung bir şeylerle uğraşırken saatlerce gözünü kırpmadan onu izleyebilmekti. Ya da onunla yemek yemek, ya da uyumak, ya da beraber film izlemek veya saatlerce oyun oynamak...Öznesi değişmediği sürece bunların hepsine en sevdiği hobi olarak ekleyebileceğini biliyordu. O olmadığı zamanlarda ise ya kendisini yorgunluktan öldürecek kadar çok dans pratiği yapıyor ya da saatlerce uyuyordu. Basit ve acınası hayatında değiştirmeyi düşündüğü herhangi bir şey yoktu. Mutluydu, kendini bu şekilde mutlu olduğuna inandırmıştı.

Hyunjin hala Minho'nun sabit bir şekilde ona baktığını görünce birkaç adım daha yaklaşıp yüzüne dikkatlice baktı. Şaşkınlıkla kaşları kalkarken "Gözlerin kızarmış." dedi.

Minho yakalanmış gibi elleriyle gözlerini kapatıp ovuştururken "Bahar alerjisi işte biliyorsun." diye bir şeyler geveledi.

"Bahar alerjisi? Şubat'ta mı?"

Minho kırdığı potun farkına varınca sinirle yatağından kalkıp üzerindeki yorganı fırlattı. "Hyunjin siktir git sabah sabah neyi sorguluyorsun?" deyip hızlıca odadan çıktı. Kırılacağını biliyordu, kırılsın ve daha fazlasını sormasın diye yapmıştı. Grubun en ters üyesi olmak ve herkesi bu tavırlarına alıştırmak böyle zamanlarda onun için kolaylık oluyordu. Jisung'un yaptığı her hareketin acısını başka birinden çıkardığı için onun bu durumlarında genelde yalnız bırakmayı tercih edip pek bir şey sormuyorlardı.

Banyonun kapısını tıklattığında içeriden dolu olduğuna dair bir ses alınca oflayarak kapının önünde beklemeye başladı. Başı ağrıyordu, bir an önce kahvaltı yapıp ilaçlarını içmesi gerekiyordu ki o programda gülümseyebilmesinin tek olanağı buydu. Parmakları başını bulup şakaklarını ovalarken birden tanıdık koku bedenine dolandı. Yüzündeki eli donmuş yine farketmeden nefesini tutmuş bir şekilde ona arkadan sarılıp boynunu öpen Jisung'un varlığına alışmaya çalışıyordu. Jisung çok fazla o pozisyonda kalmadan Minho'dan ayrılıp sevecen bir şekilde "Günaydın." dedi.

Gün gerçekten aymıştı.

Minho tek bir mimik bile oynatmadan ona bakmaya devam ederken kilitli olan tuvaletin kapısı açıldı ve Changbin uykulu gözlerle dışarı çıktı. Yüzü ikisinin arasında gezinirken Jisung'un dengesiz enerjik görünüşüne alışık olduğu için onda oyalanmdan Minho'ya döndü. Yüzünde ne gördüğü hakkında Minho'nun hiçbir fikri yoktu ama Changbin "İyi misin sen?" diye sorarken sesindeki endişeyi duyabilmişti.

Ona cevap verebilmek istedi, herhangi bir tepki vermek ya da en azından hala başında donmuş gibi duran elini oynatabilmek istedi ama bunların hiçbirini yapmadan hala boş gözlerle Jisung'u izlemeye devam etti. Jisung Changbin'in Minho'ya sorusu üzerine gözlerini ona çevirip birkaç saniye süzdü. Sonra hiçbir şey olmamış gibi kafasını çevirdi ve alaylı bir sesle "Tuvaleti kullanmayacaksan geçiyorum." dedi. Minho yine tepki veremedi, Jisung'un da pek umrunda olmadı. Changbin'e küçük bir el şakası yapıp girdiği kapıyı kapattı.

Minho kilitlenmiş tuvalet kapısının önünde beklemeye devam ederken Changbin omzuna dokundu. Dışarıdan bir temasın etkisiyle girdiği transtan çıkarken sorar gözlerle karşısındakine baktı. Changbin derin bir nefes alarak "Yapma şunu kendine." dedi.

"Neyi?"

Gözlerini kaçırarak "Neyi olduğunu sen çok iyi biliyorsun." dedi belli belirsiz gülümsemesiyle. İçten ve anlayışlı tavrı Minho'ya ağır geldi, gözlerini yerdeki zemine çevirirken dişlerinin titrememesi için dudağını ısırdı. Bu konuda ilk defa bir grup üyesi bu kadar açık konuşmuştu. Birçok şeyin farkında olduklarını bilse de hiçbirinin yüzüne söylemeye cesaretinin olmaması onu rahatlatıyordu. Fakat bugün ilk defa biri onu Jisung konusunda acıyıp uyarmıştı. Çok fazla mı belli etmeye başlamıştı? Dünden ondan önceki haftadan 6 ay yada 2 sene öncesinden daha farklı hareket ettiğini düşünmüyordu. Fakat bu konuda objektif davranacak son kişi olduğunun hala bilincinde olduğu için yorum yapamadı. Changbin'e sormak isterdi. Nasıl gözüktüğünü, ne kadar saçmaladığını, neyi bildiklerini her şeyi sormayı çok isterdi. Ama böyle bir konuşmanın sonucunda bir daha onun yüzüne bakamayacağını ve bunu iki tarafın da kaldıramayacağını çok iyi biliyordu. Bir kere sesli söylerlerse bir daha toparlayamazlardı. Minho hiçbir şey demeden Changbin'in yanından ayrıldı.

*

Yüzüne son kez sürülen pudradan sonra önündeki aynadan kendini izlerken üzerindeki eşofmanlarına rağmen güzel gözüktüğünün farkındaydı. Zaten güzel olduğu için şu an burada değil miydi? Her zaman güzel, her zaman komik, her zaman mutlu, her zaman sevecen. Kendisine dayatılan şartların çoğunun altında ezilmeye başlamıştı. Derin bir nefes aldı, tekrar aynı düşüncelere dalmak için zamanı olmadığının farkındaydı. Çok fazla oyalanmadan ayağa kalktı ve makyözüne kısa bir teşekkür edip diğer üyelerin yanına geçti.

Küçük bir kamp alanına gelmişlerdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde olmalarına rağmen kameraların ışıkları bütün ormanı aydınlatıyordu. Yönetmenini belli belirsiz dinlerken yemek yapıp birbirleriyle ilgileneceklerini duymuştu Minho. Buna benzer şeyler yapacağını zaten kendisi de tahmin ettiği için şaşırmamıştı. Gündüz ilaçlarını alıp Jisung'tan kendisini uzak tutarak geçirdiği için modu daha yüksekti. En azından sahte bir şekilde gülüp şakalar yapacak gücü kendisinde bulabiliyordu.

Yanında hala kendisine kırgın olduğunu bildiği Hyunjin'e doğru kafasını çevirdiğinde onun Jeongin'le şakalaştığını gördü. Bu hallerine istemsizce gülümserken kendi acısını ne kadar yanlış insanlardan çıkardığını farketti. Hyunjin ve Minho tek çocuktu, ve ne kadar bunu hiçbir zaman sesli söylemeyecek olsalar da birbirlerinin yanında en kardeş gibi hissettikleri kişilerdi. Minho bir kardeşi olsa en fazla Hyunjin kadar sevebileceğini biliyordu, bunu hissettirebildiğinden emin değildi ama öyle olmasını umdu çünkü itiraf etmektense gerçekten ölmeyi tercih ederdi.

Çekimin başlamasına 5 dakika olduğunu farkettikten sonra oyalanmadan birkaç adım yanına yaklaşıp onlar gibi yere çömeldi. Hyunjin karşısında olmasına rağmen Minho'ya asla bakmayıp Jeongin'e bir şeyler anlatmaya devam etti. Jeongin bir şeylerin ters gittiğini farkettiği için gözünü direkt Minho'ya çevirdi. Minho yanlarında başka biri olmadığı için içinden sessizce teşekkür edip Jeongin'e gitmesi için minik bir işaret yaptı. Diğerlerinin yanında hem en anlayışlı hem de en zekisinin o olduğunu düşünüyordu. Yaşından çok daha fazla olgundu ve bir şey olduğunda da en açık sözlüleri o oluyordu. Jeongin başıyla onaylayıp hiçbir şey demeden yanından kalktığında Hyunjin de ayaklandı. Minho kalkmadan onu kolundan tutup eski pozisyonuna sokmaya çalışırken biraz fazla sert davrandığı için Hyunjin yere düştü ve acıyla bağırdı. "Dalga mı geçiyorsun benimle ne bu tavrın?"

Etraftaki meraklı gözler onlara dönerken Minho rahatsızca yerinde kıpırdanıp "Özür dilemeye gelmiştim." dedi.

Hyunjin alayla gülüp "Böyle mi özür diliyorsun sen?" diye sordu. Sonra bir şeyi farketmiş gibi yüzündeki ifadeyi düzeltip "Sen doğru düzgün özür dilemezsin ki niye böyle bir şey yapıyorsun şu an?" dedi.

Diğerleri kavga etmediklerini farkedip herhangi bir konuşmalarının da buna benzer olduğunu bildikleri için işlerine dönmüşlerdi. Minho bunun rahatlığıyla biraz daha Hyunjin'e yaklaşıp "Bu sabah sana öyle davranmak istememiştim." dedi. "Özür dilerim."

Neden buna bu kadar takıldığını ve bu konuşmayı neden yaptığını bilmiyordu. Hyunjin onunla en fazla 2 gün konuşmaz sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi. Fakat bu ara kullandığı sakinleştiricilerden dolayı ekstra duygusallaştığını hissediyordu ve Jisung dışında bir kişinin daha gözlerindeki soğuk ifadeye katlanmaya tahammülü yoktu. Bu konuda bile bencil davrandığını farketse de görmezden geldi. Hyunjin kırıldığı için özür dilememişti. Yanında bir kişinin daha eksikliğini hissetmemek için özür dilemişti. Fakat hiçbir şeyin farkında olmayan Hyunjin birkaç saniye içinde kocaman gülümseyerek ona sarılıp kulağına eğildi.

"Bir daha böyle hayvanlıklar yapma senin yüzünden bütün günüm bok gibi geçti, resim bile çizemedim."

Minho kaç geçen günün ardından ilk defa içten bir şekilde gülümsemesine karşılık verirken "Söz veremem beni biliyorsun." dedi.

Hyunjin ondan ayrılıp "Maalesef biliyorum. Sana tavşan yerine ayıyı seçmeliydik." diye homurdandı.

Minho'nun gülüşü kahkahaya dönerken yönetmenlerinin uyarısıyla diğerlerinin yanına geçtiler ve birkaç dakika içinde çekim başladı. Herkes senaryoya ezber gittiği için Minho'nun içi rahattı, başında da sonunda da ne olacağını biliyordu. Kendilerini tanıtma ve görev dağılımları kısmından sonra sahne kesildi ve ikinci kısım için kısa bir ara verildi.

Uzun zamandır şirkette staj yapan ve oldukça güler yüzlü olan turuncu saçlı kız yanlarına gelip "Birbirinizin saçlarını yaptığınız bir sahne çekeceğiz birazdan, yönetmen hayranların isteğine göre Hyunjin ve Jeongin'in partner olmasını istedi." Hyunjin gülerek Jeongin'e eline çakması için uzatırken Changbin başını eğip ayakkabılarını izlemeye başladı. Kız onlara gülümseyip Minho'ya döndü. "Ve tabi ki sizi de Jisung'la beraber görmek istiyorlar. Ekstra bir şey yapmanıza gerek yok, doğal bir sahne istiyoruz her zamanki gibi samimi ve yakın olmanız yeterli." deyip yanlarından ayrıldı.

Samimi ve yakın

Her zamanki gibi

Hangi zamanki gibi?

Minho'nun hızla değişen moduyla beraber kafasında belli birkaç cümle yankılanmaya başladı. Dışarıdan sevildiklerini hatta bundan daha fazlasının talep edildiğinin elbette farkındaydı. Grubun ilk kuruluşundaki dikkatsiz davranışları sonucunda ilgiyi çok çabuk üstlerine çekmişlerdi ve insanların göz ardı edemeyeceği gerçekleri Minho kendi elleriyle sunmuştu. Başlangıçta çıkan haberler onu Jisung'tan uzaklaştırır diye çok korksa da bu durum tam tersi olmuştu. Jisung onun kendisiyle beraber anılmasını seviyor hatta bulduğu ilk fırsatta çıktıkları her programda bunun altını çizmekten oldukça keyif alıyordu. Minho bu konuda ilk zamanlar gerçekten onun da bir şeyler hissettiğini ve bu yüzden bu kadar rahat davrandığını düşünerek umutlansa da sonrasında Jisung'un kendi ellerinin titremesini, insanlardan korkmasını, heyecandan şarkının sözlerini unutmasını ve anksiyetesini göz ardı ettirebilmek için bu yakınlığı kullandığını farketmişti.

Aptal değildi. Kendini saklamak için onu herkesin önüne atmasını farkedemeyecek kadar aptal asla değildi. Sadece buna izin verecek kadar çok kendisini ona kaptırmıştı. Bu duygunun adını bilmiyordu. İlk defa onunla tadıp ilk defa birinin gözüne baktığında ölecek gibi hissetmişti. Jisung buna neden izin verdiğini hiçbir zaman anlayamadı. Belki farketmediğini düşündü, belki onunla alay etti fakat bu konuyu hiç konuşmadan yıllarca devam ettirdiler. Ve yine aynısını yapacaklardı.

Jisung hevesle Minho'nun koluna girip "Yine beraberiz." dedi. Minho gözlerini kırpıştırarak onun her gün daha da güzel olduğuna inandığı yüzüne baktı.

Eski günlerdeki gibi bakıyordu. Belki yüzü biraz daha solgundu, ama bakışları aynıydı. Gözündeki parlaklık aynıydı. Minho bunu ne kadar uzun zamandır görmediğini ve ne kadar özlediğini neredeyse gözünün dolacak olmasından anlamıştı. Onun gülümsemesine aynı şekilde karşılık verirken "Beraberiz." dedi. "Özlemişim."

Jisung onu kendi çekimlerinin olduğunu yere doğru sürüklerken "Ben de seninle birlikte vakit geçirmeyi çok özledim." dedi. "Bir ara mutlaka bir şeyler yapmalıyız."

Minho aslında bu teklifi daha dün ona yapmıştı fakat Jisung konu hakkında bir saniye bile düşünmeden reddetmişti. Şu an nasıl oluyor da sanki bu hiç yaşanmamış gibi bambaşka bir insan olarak karşısına çıkabiliyor anlayamıyordu. Yine de bu konular üzerine düşünmeyi hiç istemedi.

Jisung onu özlemişti.

Tek cümlenin verdiği mutluluk bütün vücuduna dolarken hevesle "Yapalım." dedi. "Yani sen ne zaman istersen ben gelirim seninle."

Jisung Minho'nun cümlesinin üzerine gülerek onu biraz daha kendisine çekti. Başını omzuna koyarken "Bana ne kadar iyi geldiğinden haberin bile yok." dedi.

Gitgide açılan gözlerini devamında gelen şiddetli bir öksürük krizi takip etti. Her şey birkaç saniye içerisinde gerçekleşirken kalp atışlarının hızından dolayı sol koluna ağrı vurmaya başlamıştı. Sakinleştirici içtikten sadece birkaç saat sonra vücudu nasıl bu hale gelebiliyordu? Jisung endişeyle yüzüne bakıp "İyi misin?" diye sordu.

İyiydi. Hiç bu kadar iyi hissettiğini hatırlamıyordu. Karnında şiddetli bir tekme yemiş hissi, göğsünde yerinden çıkmak için çırpınan kalbi ve kafasının içindeki binlerce çığlıkla kesinlikle dünyanın en mutlu hisseden insanıydı. Gözünden akan bir damla yaşı hızlıca silerken "Gerçekten iyi mi geliyorum?" diye sordu.

Jisung şaşkınlıkla önce sakinleşmeye çalışan Minho'ya ve az önce sildiği göz yaşının izine baktı. Sorduğu soruyu görmezden gelerek "Az önce gözünden akan şey bir göz yaşı damlası mıydı yoksa buraya ışıklar fazla mı vuruyor?" dedi.

Minho onun ağzından bir kez daha bu cümleyi duyamayacağını farkedince bakışlarını yere indirdi. "5 saniye önceye kadar ölüyordum o kadar öksürünce gözünden de bir şeyler akabiliyor." dedi. Elbette yalan söylemişti fakat bu önemli değildi. İkinciye söylememiş olsa da tek seferlik dünyanın en güzel sözlerini onun ağzından duymuştu.

Anons sesi gelene kadar nerede olduklarını bile unutmuştu. Etrafındaki kameraların ve onlarca insanın varlığını bir kişinin bu kadar kolay silebiliyor olması yıllardır alışamadığı bir şeydi. Jisung yine ondan daha önce role girip gülümsedi. "Konuşurken bana balım demeyi unutma. Hayranlarımız seviyor biliyorsun."

Minho duyduklarıyla yüzündeki ifadeyi bozmamaya çalışsa da kırıldığını iliklerine kadar hissediyordu. Birbirlerine başkaları sevdiği için böyle seslenmeye başlamamışlardı. Tam tersi aralarında Jisung için saçma onun için özel bir espriden kalma bir şeydi ve bir kere yanlışlıkla canlı yayında ağızlarından kaçırdıklarından beri Jisung bunu tamamen kameralar karşısında söylemeyi tercih edip özel hayatlarında ağzına bile almamıştı.

Minho artık bu kelimeyi sevmiyordu. İçi boş tamamı gösterişten ibaret olan bu kelimeden nefret ediyordu fakat yine sessiz kalıp başıyla onaylamayı tercih etti.

Çekim başladığı an Jisung'un ona yakınlığı birkaç kat daha arttı. Minho ne zaman ona dönse göz göze geliyor, kocaman bakıp gülümsüyordu. Program yayınlandıktan sonra ikisi için yapılacak videoları çoktan tahmin ediyordu Minho. Zaten bunlar yapılsın diye yapıyordu ve karşılığını fazlasıyla alacağından emindi.

Bahçedeki musluğun yanına saçlarını yıkamak için gittiklerinde Jisung rahat bir pozisyonda kendisine yatabileceği bir yer buldu. Minho yaptığı şakalara gülerek karşılık vermeye çalışırken başının olduğu tarafa oturdu ve suyun ısısını ayarlayıp derin bir nefes aldı, parmaklarını yumuşak saçlarının arasında gezdirerek ıslatmaya başladığında içinden sürekli nerede olduklarını tekrar etmeye çalışıyordu. Hatta buna o kadar çok kendini kaptırdı ki Jisung'un birkaç sorusunu yanıtsız bıraktığını yönetmenin uyarısına kadar farketmedi. irkilerek "Efendim?" diye sorduğunda Jisung "Su çok soğuk üşüyorum." diye homurdandı.

Minho telaşla suyu saçlarından çekip orta bir ısıya ayarlamaya çalıştı. Tekrar saçlarına getirip "İyi mi böyle?" diye sordu. Jisung sırıtarak "Evet balım bana neyin iyi geleceğini biliyorsun." dedi. Minho da onun gibi gülümsemeye çalışarak "Bilirim." dedi. Daha fazlasını istese de uzatamıyordu. Eli onun saçlarında yüzü yüzüne bu kadar yakınken rol yapabileceğine asla inanmıyordu. Jisung istediğini diyebilirdi, hiçbirini sorgulamadan yıllarca böyle oturup o da onun saçlarını yıkardı.

Bilerek oyalandı Minho. Görevlilerden azar yiyecek kadar oyalandı. Diğer arkadaşlarının acıyan gözlerini görecek kadar oyalandı. Elleri suyun altında buruşana kadar oyalandı. Sadece Jisung artık belinin ağrıdığını söyleyince işinin bittiğini söyleyip çekimi bitirmelerine izin verdi. Sonrasında ise neler olduğunun kendisi de farkında değildi. Jisung'un saçlarını kuruttu, küçük tokalar taktı ve hepsi de çok yakıştı. Sonrada Jisung da onun saçını yapmak istedi. Yaparken saçlarını çekti. Canının yanmasını umursamadı. Birkaç kere eğilip kokluyormuş gibi yaptığını farketti. Öleceğini düşündü, yine inandı yine kendine bir pay çıkarmak istedi. Onun da önündeki onlarca kamerayı unutup anlık reflekslerle ona yaklaştığına inandı. Ve yine yanıldı.

Dönüş yolunda sessizce dışarıyı izleyip bugün olanları düşünürken kendisini nereye koyması gerektiğine karar veremiyordu. Her şeye rağmen uzun zamandır yaşadığı en güzel gündü. Neyle mutlu olup olmaması gerektiğiyle senelerdir uzun uzun uğraşan biri olarak bugün onun için net bir şekilde mutlu sayılabilecek bir gündü. Rahatlayarak başını cama biraz daha yaklaştırdı. Dışarısı güzeldi. Hafif bir yağmur başlamıştı ve saat çok geç olmasına rağmen parkta yürüyüş yapan insanları görebiliyordu.

Omzunda bir ağırlık hissedince kalbi yerini belli etmek istercesine sakinliğini bozarken birkaç saniye kafasını çevirmeye cesaret edemedi. Yanında kimin oturduğunu elbette biliyordu. Beynini uyuşturup bütün düşüncelerine engel olan az önce ellerine bulaşmış olan kokuyu biliyordu. Omzundaki başın sahibi biliyordu. Ve her geçen gün ona biraz daha aşık oluyordu.

"Minho?"

Seslenmesi üzerine sanki az önce yüzüne bakmaya korkan kendisi değilmiş gibi hızlıca kafasını çevirip "Efendim" dedi. Jisung'un az önce uğraşılmaktan dağıldığı saçları solgun yüzüne düşmüş, gözleri kapalı bir şekilde mırıldandı.

"Yarın seninle beraber vakit geçirmek istiyorum." dedi. "Olur mu?"

Minho'nun yüzünde istemsizce bir tebessüm belirirken sorduğu sorunun cesaretiyle omzunda daha rahat bir pozisyonda yatabilmesi için kolunu açtı. Jisung bunu bekliyormuş gibi omzunu direkt es geçip göğsüne yatarken yüzünü boynuna gömdü. Minho kasılan vücuduyla bir şey olmamış gibi davranmaya çalışırken "Olur tabi, nereye istersen." dedi. Sesinin titremesine engel olamamıştı. Herhangi birinin karşısında bu kadar savunmasız kalması onu ne kadar korkutsa da şu an sadeceanın tadını çıkarmak istiyordu. Boynuna değen sıcak nefes gözlerini ağırlaştırıyordu ve kendisinin de daha fazla uykuya dayanabileceğinden emin değildi. Jisung'tan çok uzaklaşmadan kafasını hafifçe koltuğa doğru yaslarken önündeki manzaranın güzelliğine son bir kez bakıp gözlerini kapadı. Birkaç dakika sonra uyuyakaldığı için Jisung'un ona "iyi ki varsın." dediğini hiç duymadı.

Continue Reading

You'll Also Like

21.9K 1.7K 25
Okulda karşılaştığı insan hayatını ne kadar değiştirebilirdi ki? Minsung Başlangıç~16.04.2021 Bitiş~? Yan shipler: hyunin,chanmin, changlix
156K 16.5K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
4.4K 553 11
telefonunu kantinde unutan okulun populer cocugu minho ve telefonu bulup kendi fotograflarini cektikten sonra geri yerine koyan jisung cringe oldugun...
39K 5.4K 10
Minho: Kedimi bulmadıysan niye yazıyorsun amk Jisung: Maşallah çok güzel kediymiş inşallah bulursun kardeşim [minific, texting + düzyazı] 22022022 ...