Sev Beni

Autorstwa Yelomi

145K 12.1K 2.6K

Arkadaş serisinin 5. kitabıdır :) Więcej

Tanıtım
Alıntı
Alıntı - 2
Alıntı - 3
Alıntı - 4
Giriş
Bölüm - 1
Bölüm - 2
Bölüm - 3
Bölüm - 4
Bölüm - 5
Bölüm - 6
Bölüm - 8
Bölüm - 9
Bölüm - 10
Bölüm - 11
Alıntı
Bölüm - 12
Bölüm - 13
Bölüm - 14
Bölüm - 15
Bölüm - 16
Bölüm - 17
Bölüm - 18
Bölüm - 19
Bölüm - 20
Bölüm - 21
Final

Bölüm - 7

3K 378 81
Autorstwa Yelomi

Gözümü yağan kardan ayıramıyordum. Ne kadar da güzel yağıyordu. Her bir kar tanesi ne kadar özgürdü. Bende öyle özgür olmak isterdim... Tıpkı eskisi gibi. Beni kimsenin bir yere bağladığı yoktu ama benim kalbim kendini çoktan bir adamın gönüllü kölesi yapmıştı. Asla Yavuz'dan vazgeçemiyordu. Evleneli bir ay olmuştu ama hala ayrı odalarda yatıyorduk. O istediğinde sevişiyor, istediğinde konuşuyorduk. O ne isterse ona göre yaşıyorduk. Bu beni yormaya başlamıştı ama onu bırakamazdım. Onun az da olsa nadir gördüğüm bana değer veren haline kendimi kaptırmıştım ben. Onun yokluğunu düşünmek kalbimin acımasına sebep oluyordu.

Her şey rutininde gidiyordu. İşe devam ediyordum. Bazı akşamlar gelmiyordu Yavuz. Geldiği çoğu akşam da zaten çok geç geliyordu. Hayatı o kadar doluydu ki... Anlayabiliyordum aslında. Şirketteki en büyük yük neredeyse onun omuzlarındaydı. İşi yüzünden onunla tartışmak istemiyordum. Daha doğrusu onunla hiçbir konuda tartışmak istemiyordum. Onunla her tartışmamdan sonra benden daha fazla uzaklaşıyordu ben daha fazla yalnız kalıyordum. Onun yokluğu canımı yakıyordu. Böyle nereye kadar gideceğini bilmiyordum ama bana bir söz vermişti. Deneyecekti. Benimle olmayı deneyecekti. Benim istediğim gibi bir eş olmayı... Belki de bir çocuk her şeyi rayına oturtturabilirdi. O zaman her şey daha güzel olabilirdi. Bu düşünce bile yüzümün gülmesine sebep oluyordu. Koltuğun üzerinde duran telefonumu elime alarak uygulamayı açtım ve son adet tarihime baktım. O an kalbim heyecanla atmaya başladı. Gecikmiştim. Tam dört gün gecikmiştim. Bir hamilelik testi almam şarttı ama dışarıda kar çok fazlaydı. Okullar bile bu hafta tatil edilmişti. Böyle bir hava da dışarı çıkmam çok mantıklı değildi.

Heyecanla Yavuz'u aradım. Neredeyse kapanmaya yakın açılmıştı.

"Efendim."

"Eve ne zaman geleceksin?"

"Bilmiyorum... Başka bir şey yoksa sonra konuşalım mı?"

"Şey..." dedim ne diyeceğimi bilemez bir halde. Sanki Yavuz karşımdaymış gibi yanaklarım kızarmıştı bile.

"Gülce önemli bir toplantım var... Sonra..." demişti ki "Hamilelik testi almam lazım," dedim bir çırpıda. Telefonun ucunda kısa bir an sessizlik oluştu. Bu sessizlik canımı sıksa da umursamamaya çalışarak "Neyse sen toplantına bak ben çıkar alırım..." dedim.

"Hayır, hava çok kötü. Dışarı çıkma ben getireceğim."

"Ama toplantın..."

"Gülce beni bekle. Geliyorum."

Kalbim heyecanla atarken telefonu kapattım. Yüzümde aptal bir gülümseme ile karnımı okşadım. Gerçekten olabilir miydi? Daha hamilelik ihtimali bile Yavuz'a önemli toplantısını iptal ettirebiliyorsa, ya bir bebeğimiz olduğunda ne olurdu? Her şey rayına oturacaktı. Biraz daha sabretmem gerekti sadece.

Saniyeler dakikaya, dakikalar saate dönüşürken sonunda zilin sesini duydum. Kalbim heyecanla atarken, adımlarım birbirine dolanıyordu. Yavuz geldiği için mi bu heyecanım yoksa bir bebeğim olacak olma ihtimaline miydi? Bilmiyordum. Belki de her ikisineydi. Ama tek bildiğim şu an için çok mutlu ve heyecanlı olduğumdu. Geleceğe dair umutlarıma bir can suyu olmuştu bu ihtimal.

Kapıyı açtığımda onu görmemle kalbim biraz daha hızlandı. Ben bu adamı seviyordum. Üstelik kendimi ve duygularımı hiçe sayacak kadar. Bu beni korkutuyordu ama onu gördüğüm anda her şey bir anda değişiyordu. Korkularım yerini tatlı bir heyecana bırakıyor, kalbim adeta kanatlanıp bir kelebek misali uçuyordu. Gözlerimi onun üzerinden çekip, kenara çekilmem gerekiyordu ama bir türlü başaramıyordum. Ona bakmaya doyamıyordum. Tam bir aptal aşıktım. Halime acır hale gelmiştim.

"İyi misin? Bir sorun mu var?"

"Neden? Ne oldu?"

"Bana bakıyorsun ve biraz düşünceli gözüküyorsun... Ters bir şey olmadı değil mi?"

Ona kapılıp gitmem dışında ters giden bir şey yoktu ama bu düşüncemi kendime saklamayı tercih ettim. Bunun yerine gülümseyerek "Ben... Sadece biraz heyecanlandım," dedim. Bu sefer o da gülümsemişti. Ben ise erimiştim.

"Ben de heyecanlıyım..." dedikten sonra elindeki kutuyu bana doğru uzattı. Ellerim titrerken zorlukla aldım elime ve en sonunda kapıdan çekilerek banyoya doğru ilerledim. Biraz sonra bizim evliliğimiz için büyük bir dönüm noktası olabilirdi. Bunun olmasını çok istiyordum. Bu bebeğe ihtiyacım vardı. Yavuz tarafından sevilmek ve kabul görmek için bir bebeğimiz olması şarttı.

Banyoya girdiğimde kutunun üzerinde yazan her şeyi sırasıyla yaptım ve lavabonun üzerine bıraktım test çubuğunu. Kalbim heyecanla atarken yerime duramıyordum adeta. Küçücük banyoda bir o yana bir bu yana gidip duruyordum. Hayatımın en uzun beş dakikasının ardından derin bir nefes aldım ve test çubuğunu elime aldım. Gördüğüm tek çizgi bütün heyecanımın boğazıma dizilmesine sebep olmuştu. Test çubuğunu tekrar lavabonun üzerine bırakırken kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Kullanma kılavuzundan beş ila yirmi dakika diyordu. Belki de çok yeniydi. O yüzden geç belli olabilirdi belki... Bahanelerle kendimi avutmaya çalıştığım bir on beş dakikanın sonunda sonucun değişmediğini görünce durumu kabullenmek zorunda kaldım. Gözyaşları yüzümü sarmalamışken Yavuz'a ne diyeceğimi bilemiyordum. Onun heyecanını gözlerinde görmüştüm. Benim için endişelenmesini... Benim için çok önemli bir toplantısını bırakmasını... Bunlar onun yapabileceği şeyler değildi. En azından şu ana kadar hiçbirini benim için yapmamıştı ama şimdi her şey farklı olabilirdi. Bizim için her şey daha özel olabilirdi.

"Gülce... İyi misin?"

Yavuz'un endişeli çıkan sesi ile bir gözyaşı daha kaydı gözümden. Elimdeki test çubuğunu sinirle çöp kutusuna attım.

"Gülce bir sorun mu var?" diye seslendi bir kez daha. Sesi bu sefer sert ve meraklıydı. Şu an onu cevapsız bırakmam hiçbir şeyi çözmeyecekti aksine onu daha fazla öfkelendirecekti. Kendimi toparlamaya çalışarak gözyaşlarımı sildim ve banyonun kapısını açtım. Yavuz kapının önünde beni bekliyordu.

"Sonuç?" diye sordu. Sesinde merak ve heyecan vardı.

"Hamile değilim..." dedim. Kelimeler zorlukla ağzımdan çıkmıştı. Gözlerimi onun lacivert gözlerinden ayırmadım. Oradaki ifadenin nasıl değiştiğini bizzat gördüm. Heyecan yerini buz gibi bir soğukluğa bırakmıştı. Bir süre öylece baktı bana. Oysa ben bana sarılmasını istemiştim. Ama o sadece baktı. Bir şey söyleyecek gibi olduysa da hemen vazgeçti. Hızlı adımlarla kapıya doğru yöneldi. Gayriihtiyari bende peşinden gittim. Kapıyı açtığında dayanamayarak "Nereye gidiyorsun?" diye sordum.

"Şirkete," dedi buz gibi bir sesle. Tüm bedenim ürperdi.

"Yeni geldin... Gitmesen..." dediğim anda hızla bana doğru döndü.

"Bu evde kalmam için bir sebep mi var?"

Gözyaşlarım yanaklarımdan usulca süzülürken "Ben bir sebep değil miyim? Senin karın olmam..."

Sıkılmış bir ifadeyle yüzüme baktı. "Bu konuları konuşmaktan sıkılmadın mı artık? Ben böyle bir adamım. Nasıl değişebileceğimi de çok iyi biliyorsun. Benimle evlenirken nasıl bir adam olduğumu bilerek evlendin. Şimdi ikimizi de zora sokup durma artık."

"Ben mi zora sokuyorum?"

"Evet, ne bekliyorsun? Her evli çift yedi yirmi dört yan yana falan mı zannediyorsun?"

Evli çiftlerin yedi yirmi dört yan yana olmadıklarını biliyordum ama bizim gibi olmadıklarından da emindim. Kendime hâkim olamayarak "Bizim gibiler mi zannediyorsun sen?" diye sordum.

"Bizim neyimiz var?" diye sordu. Sesindeki bıkkınlık canımı yakmıştı. Şu an onun zamanını çalıyor olmalıydım. Ve Yavuz için zaman çok önemliydi. Bu da bir aylık evliliğimde onun hakkında öğrendiğim özelliklerden biriydi. Zamanı o kadar değerliydi ki karısına bile ayıramazdı...

"Yüzüme bakmıyorsun... Eve geç gelip erken gidiyorsun..."

"Şu an ne yapıyorum ben?"

"Ne?"

"Şu an senin yüzüne bakmıyor muyum? Daha ne kadar bakabilirim? Eve gelip gitme olayında ise işlerim yoğun. Bunu biliyorsun."

"Ortaksınız zannediyordum."

"Ne söylemeye çalışıyorsun?"

"Sen bu kadar çalışırken, Eray, Umut, Barış ve Savaş nerede?"

Bu durum artık fazlasıyla canımı tak etmiştim. Az önce yaşadığım hayal kırıklığının izleri daha üzerimdeyken bir de Yavuz'un bu umursamazlığı beni mahvetmişti. Asla onun arkadaşlarına laf söylemek istemezdim ama sürekli işleri bahane edip durmasından sıkılmıştım.

Benim sözlerim üzerine hızla bana doğru geldi ve bir eliyle çenemden tutarak sertçe duvara yasladı.

"Eray da benimle sürekli çalışıyor... Savaş ve Umut da aynı şekilde üzerlerine ne düşüyorsa yapıyorlar. Barış ise daha yeni evli..." dediği anda sustu. Acıyla gülümsedim. Yeni evli...

"Biz neyiz? Biz yeni evli değil miyiz?"

Bir süre öylece baktı bana. En sonunda çenemi bıraktığında hiçbir şey söylemeden çıkıp gitti. Kapı arkasından kapandığında dizlerimde beni taşıyamaz hale gelmişti. Olduğum yere çökerken nefesim kesiliyordu adeta. Bana ve evliliğimize değer vermediğini ancak bu şekilde anlatabilirdi. Onlar yeni evli demişti... Barış karısını seviyordu... Yavuz ise benim için öyle duygular beslemiyordu anlaşılan. Bunun başka bir açıklaması yoktu çünkü. Kendimi bir hiç gibi hissediyordum ve bunun sorumlusu Yavuzdan başkası değildi. Ben hayallerimdeki hayatı yaşamak isterken elimdeki hayatın değerini bilememiştim.

----

Merhabalar arkadaşlar :) Bu bölümü çok hissederek yazdım. Gülce'nin içine düştüğü hayal kırıklığını adeta içimde hissettim ben yazarken... Umarım sizlere de aynı duygu yoğunluğu geçer :) Sizlerden bol bol yorum bekliyorum :)

İnstagram hesabım :  dilektaygun takip ederek bana destek olabilirsiniz... Seviliyorsunuz.


Czytaj Dalej

To Też Polubisz

992K 54.3K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
94.7K 5.6K 16
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. No.1 & Melek Mosso - Yarım Kalan Sigara [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kuru...
320K 26K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
73.9K 3.4K 36
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...