Kod Adı: Bela •chanbaek•

By meliicornie

68.4K 7.3K 29.6K

"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni k... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11🐣
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
29🐥
30
31 🐥
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45 🐤
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55 (FİNAL)
56 (İNCE SATIRLAR...)

28

1.2K 150 341
By meliicornie

İnce parmaklar saçlarımın arasında yavaş yavaş gezinirken gözlerimi araladım. Pencereden giren soğuk rüzgar ile yanımdaki bedene daha sıkı sarıldım.

"Uyandın mı sevgilim?"

Baekhyun'un fısıltı gibi çıkan yumuşak sesiyle gülümsedim, küçük bir mırıltı çıkardım onu onaylamak adına. "Hmhm."

"İyi misin?"

Başımı göğsünden kaldırıp uykulu sesime engel olamadan sordum. "Saat kaç?"

Baekhyun arkasını dönüp komodinin üzerindeki dijital saate baktı. "17.57," dedi. "Biraz daha uyuyabilirsin."

"Olmaz," dedikten sonra yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerledim. "18.30'da eğitiminiz var."

Banyoya girip soğuk suyu yüzüme vurmuş ve kendime geldiğimi daha net hissetmiştim. Kenardaki havlu kağıda ıslak ellerimi sildim.

Ju Dan Tae'nin cenaze törenini yapalı iki gün olmuştu. Ne kadar umursamamaya çalışsam da kendimi bir türlü toparlayamamıştım. Bunu da ya bir Güney askeri olmasına ya da eskiden kardeşim gibi olmasına bağlamıştım.

Gerçekleri Baekhyun'a henüz söylememiştim, nasıl tepki vereceğini kestiremiyordum. Daha doğrusu Kyungsoo hariç hiç kimseye anlatmamıştım, içten içe değişik hissediyordum.

Banyodan çıkıp odama geri girdim, üniformamın ceketini giymek üzere masamın yanındaki askılığa ilerledim. Kamuflaj ceketimi kollarımdan geçirirken birden dönen sandalyeme çarpmış, kayan sandalyeyi tutayım derken neredeyse düşmüştüm.

"Hay ağzına!.." Anlık gelen sinirle ellerimi sandalyeden çekip masanın üstündeki metal kalemliği yere attım. Yanıma gelmek üzere olan Baekhyun, etrafa sıçrayan kalemlerle irkilip duraksadı.

Bakışlarımız buluştuğunda duruşumu düzelttim ve yanına gittim. "Korkuttum mu? Üzgünüm Baek."

Ellerini yanaklarıma koydu. "Neyin var senin? Birkaç gündür iyi değilsin. Ju Dan Tae'nin ölümüne bu kadar üzüleceğini bilmiyordum." Avuçlarını yüzümden çekip gözlerini kaçırdı. "Üzülecek biri değil ki..."

Bir elimi başının arkasına koyup onu göğsüme çektim ve sıkıca sarıldım. "Elbette sana o kadar kötü davranan biri için üzülmüyorum. Sakın böyle düşünme."

"Neden bu kadar dalgınsın o zaman."

"Sonra anlatacağım." Geçiştirmek için söyledikten sonra bedenimi geri çektim. "Hadi çıkalım artık."

Kapının kilidini açıp çıktım ve Baek de çıkınca tekrar kilitleyip bahçeye doğru yürüdüm. Binadan çıkarken "Sen diğerlerinin yanına git, dövüş eğitiminde görüşürüz." demiş ve onu orada bırakıp adımlarımı kafeteryaya doğru çevirmiştim.

+++

"Sehun, hareketi yanlış yapıyorsun." Dövüşen Jongin ve Sehun'u izlemeyi kesip yanına gittim. Bana döndükten sonra el hareketlerini yavaşça ve sırasıyla gösterdim.

"Önce sağ, sol ve sonra iki el birden, ardından da karna yumruk, en sonunda arkaya geçip boyun kırma yapmalısın." Anlatırken dediklerimi elimle onun üzerinde canını yakmadan gösterdim.

"Anladım, teşekkür ederim."

Tekrar yapmasını belli eden bir düdük çaldığımda ikisini izlemeye koyuldum, yeniden. Bu sefer doğru yaptığında onu başımla onaylayıp diğerlerine baktım.

Jisung'a tekme atan Baekhyun'u görmemle göz devirip yanına gittim ve kulağından tutarak onu Jisung'dan ayırdım. "Baekhyun! Dövüş yeteneklerini derslerimden uzak tut!"

"Ya komutanım! Refleks gerçekten!" Tatlı bir şekilde ve gülerek konuşuyordu. Gülüşü öyle güzeldi ki neredeyse benim dudaklarım da yukarı doğru hareketlenecek ve gülmemi sağlayacaktı.

"Byun!" dedim uyarıcı bir ses tonuyla. "Herhangi bir dövüş sanatı kullanman şu anlık yasak. Benim gösterdiğimi yap."

Dudaklarını büzüp "Emredersiniz." dediğinde çektiğim kulağını bıraktım ve ikisini izlemeye başladım. İkisi de askeri anlamda gayet başarılı olduğundan büyük ihtimalle ilk saldıran kazanırdı.

Başlamaları için düdüğüme üfledim, Jisung sert el hareketlerini Baekhyun'un göğsünde uygulamıştı. Baek'e diğer her hareketi yasakladığım için afalladığını varsaydım. Önce tekme atacak gibi oldu ama sonra yasakladığımı hatırlamış olacak ki onlara gösterdiğim yumruğu denemeye çalıştı. Fakat Jisung, o yumruğu engellemek için kendi yumruğunu kullandığında ve eli demir künyesine takılıp Baekhyun'a öyle vurduğunda Baekhyun acıyla bağırdı.

Baekhyun elini havada sallarken dudaklarını birbirine bastırdı. Jisung korkuyla ona yaklaşıp elini avuçları arasına aldı. "Çok özür dilerim! Elim künyeme takıldı."

Zaten bilerek yapacak bir çocuk değildi ama... Ama şey, ellerini benimkinden çekse miydi?

"Çok üzgünüm cidden Baekhyun."

Baekhyun "Sorun değil." deyip gülümsediğinde hala ellerine bakıyordum. Yalandan bir öksürük sesi çıkarmıştım ama beni takan yoktu. Hatta Baekhyun boştaki elini Jisung'un ensesine koydu, sevimli bir şekilde güldü. "Gerçekten sorun de-"

"Hey!" Sadece ikisinin temasını bozmak istemiştim ama öyle güçlü bir sesle bağırmıştım ki bir anda tüm grubum dövüşmeyi kesip bana dönmüştü.

Elimi Jisung'un saçlarına atıp -tabi ki çekmiyordum- yavaşça Baekhyun'undan uzaklaştırdım. Baekhyun'a da kenara geçmesi için bir işaret yaptıktan sonra Jisung'a geri döndüm.

"O künyeni hemen içine sok, yoksa binbaşın sana..."

"Dikkat!" Duyduğum sesle arkamı dönüp Junmyeon'un buradan geçtiğini fark etmiş ve anında Jisung'un saçlarındaki elimi çekip hazır ola geçmiştim. Benimle birlikte alandaki herkes öyleydi.

"Çok yorma aslanları, Chanyeol." Yanıma gelince söylediğinde rahata geçip cevap verdim.

"Emredersiniz komutanım!" Tekrar hazır ola geçtiğimde bir elini omzuma attı ve sıktı. Takımımdaki askerlere dönüp gülerek sordu. "Var mı Chanyeol'den şikayetiniz?"

Kıpırdayamasam da hepsine öldürücü bakışlar atmayı ihmal etmemiştim. Zaten bir kişi bile çıkıp bir şey söylememişti.

"Aferin!" dedi Junmyeon gür bir sesle.

"Sağ ol!" Hepsi bir ağızdan bağırdı.

"Aferin!"

"Sağ ol!"

"Aferin takım!"

"Sağ ol! Sağ ol! Sağ ol!" Gruptaki herkes en yüksek ses tonuyla bağırdığında Junmyeon tatmin olmuş gibi gülümsedi ve omzumu birkaç kere patpatlayıp yanımızdan ayrıldı.

Jisung ve Baekhyun'dan sonra Junmyeon'un gelmesi dikkatimi iyice dağıttığı için dövüş dersini bırakmayı düşündüm. Düdüğü çalıp hepsinin bana bakmasını sağladıktan sonra "Serbestsiniz," dedim. "Sonra devam ederiz. Size haber yollarım."

"Emredersiniz!"

Herkes farklı bir tarafa giderken Baekhyun beklemiş ve kimse kalmayınca yanıma gelip gülmüştü. "Kıskandın mı sen?"

"Kimi?"

"Kimi olabilir? Beni."

"Hayır," dedim dövüş alanından çıkarken. Gülerek peşimden geldi. "Ne alakası var?"

"Kıskandın, kıskandın." Kafasını bana yaklaştırıp konuştuğunda güldüm. Elini alıp baktım, görünürde bir şey yoktu.

"Acıyor mu?"

"Hayır, anlık acıdı sadece."

Elinin üstünü biraz ovup serbest bıraktım. "Tamam, dikkatli ol." dedikten sonra kulağını çok acıtmayacak şekilde çektim. "Ve derslerimde benim sözümü dinle."

Çektiğim kulağını bana doğru eğerken ayaklarının ucunda kalktı. "Ama, ama-"

"Ama yok!"

"Peki, peki." Sessizce söylediğinde kulağını bıraktım.

"Peki ne?"

"Peki komutanım."

Etrafıma baktım, sadece birkaç asker vardı ve onlara da arkamı dönüp sadece Baekhyun'un beni görebileceği şekilde durdum. Ona küçük bir öpücük atıp sırıttım, ardından büyük adımlarla yanından ayrıldım  ve yemekhaneye doğru ilerledim. Biraz şansım varsa bir şeyler atıştırabilirdim.

Yemekhaneye girip bir tabak aldım ve sadece birkaç kaşık pilav koyup masaya geçtim. Ben hariç dört beş kişi vardı, büyük ihtimalle onlar da benim gibi iştahsız olup geç saate kalanlardı. İki gündür doğru düzgün hiçbir şey yemiyordum.

Yemek çubuklarımla tabaktaki pilavı yavaşça karıştırdım, sadece oynuyordum, bugün de yiyesim yoktu. Tam biraz ağzıma götürecekken gelen "Dikkat!" uyarısıyla ayağa kalkıp kapıya döndüm.

Yarbay Kim Seok Jin'i görünce hazır ola geçmiştim. Hepimize teker teker baktı ve gözleri en sonda beni bulunca güldü. "Arkadaşın öldü ve yemek mi yiyorsun? Sevgisiz bir piç olduğunu biliyordum da bu kadar duygusuz ve umursamaz olduğunu bilmiyordum."

"Komutanım-" Lafı ağzıma tıkıp yanağıma sert bir tokat attı.

"Hâlâ cevap verme derdindesin! Lanet olsun senin gibi askere! Arkadaşın öldü ve hiç mi umurunda değil?!" Bağırdı, yüzü kızarmıştı, gözleri de hafiften doluydu.

Ben, Junmyeon için nasıl değerliysem Tae de Komutan Jin için önemliydi. Bu yandan, onu anlayabiliyordum ama yine de bana böyle davranmasının mantıklı bir açıklaması yoktu.

Saniyeler sonra yüzümde hissettiğim suyla başımı eğdim. Ellerimi iki yanımda yumruk yapmış ama onun dışında biraz bile hareket edememiştim. Soğuk su yanaklarımdan süzülüp çenemde buluşuyor ve yere damlıyordu.

Güçsüz hissettim. Hayatımda hiç olmadığı kadar güçsüz hissettim.

Gözlerimi yerden çekip tekrar yarbaya baktım. "İçimde neler yaşadığımı nereden bileceksiniz? Kaldı ki, kimin ölümüne üzüleceğim sizi ilgilendirmez."

Yakalarımdan tutup beni kendine çektiğinde ellerini üzerimden ayırdım.

"Üzülmenizi anlıyorum ama saldırganlığınızı benim üzerimde kullanmayın."

Yanımdaki sandalyeyi sertçe itip ses çıkararak yemekhaneden ayrıldım. Hâlâ arkamdan "Ben senin komutanınım! Beni düzgünce selamla!" diye bağırıyordu.

"Sikmişim komutanını!" Sinirden gözlerim dolarken ceketimi çıkarıp hızla yürümeye başladım. Koridordaki askerler de biz buna hiç bulaşmayalım yoksa belamızı siker der gibi susup kendi işlerine dönmüşlerdi.

Burnumdan nefes alıp veriyor ve öfkeyle adımlıyordum. Koridordan dönünce önüme çıkan Kyungsoo şaşkınca bakmış ve dudaklarını aralamıştı. Onu görmezden gelip yürümeye devam ettim. "Peşimden gelme Kyungsoo."

Koridorun sonundaki pencereden atladım. Ciddi anlamda her şeyden bıkmıştım. "Piçmişim, egoluymuşum, duygusuzmuşum..." Biraz yürüyüp arka tarafa gittim ve ormanlık alana yöneldim. "Hepinizden daha anlayışlıyım lan ben!"

Kendi kendime konuşurken bana doğru gelen Baekhyun'u gördüm. "Sakın peşimden gelme Baekhyun."

Ormanın içine doğru çok girmedim, kısa süre hava almak istemiş ve hemen sonrasında binaya geri dönmüştüm. Odama vardığımda Jongdae'ye kimseyi almamasını söyleyip içeri girmiş ve kapıyı kilitlemiştim. Elimdeki ceketi yatağımın üstüne fırlatıp banyoya ilerledim. Soğuk suyu yüzümle ve saçlarımla temas ettirip kurulandım.

Kum torbasının karşısına geçip içimdeki öfkeyi kusmaya başladım. Gerçekten çok sinirliydim ve hiç kimseye bir bok anlatamadığım için bunalmıştım.

Yarbay Seok Jin, Ju Dan Tae'nin ne kadar değiştiğini göremiyordu, iğrenç biri olduğunu fark etmemişti. Ju Dan Tae fazla ileri gitmişti ve ne kadar vicdan azabı çeksem de ölmeyi sonuna kadar hak etmişti.

+++

İki hafta sonra

"Yesene güzelce bebek." Baekhyun eline aldığı patates kızartmasını dudaklarıma uzattı. Elindeki patatesi yedikten sonra önümdeki hamburgerden bir ısırık aldım.

Baek alışveriş yapacağını söylediği için bu izin günümüzde alışveriş merkezine gelmiştik. Biraz mağaza gezdikten sonra da yemek yemek için bir hamburgerciye girmiştik.

"Beğendin mi? Ben buranın hamburgerlerini gerçekten seviyorum." Tane tane konuşması, her şeyi bırakıp ilgiyle ona dönmeme sebep olmuştu. Yüzüme masum bir gülücük koyup başımı salladım.

"Gayet güzel, sevgilim. Bundan sonra sık sık gelebiliriz."

"Gelelim!" Sevimli bir şekilde söyledikten sonra hamburgerden koca bir ısırık aldı. Bununla birlikte içindeki sosun dudaklarına bulaştığını fark edip hemen bıraktı elindeki ekmeği.

Gözlerini büyültüp dudaklarını yaladı hızla. Sonra da çok önemli bir şey olmuş gibi omzuma vurdu, acilen onunla ilgilenmemi istiyordu. "Aşkım! Kalmış mı sos falan? Çabuk bak."

Masadaki peçeteyi aldım gülerek. "Gel başımın belası, gel." Dudağının kenarını sildikten sonra minik bir öpücük kondurdum. "Artık yok."

Baekhyun birden aptal gibi gülümsedi. Bir şey söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştı sanki, dudaklarını birbirine bastırıp önüne döndü ve tekrar güldü.

"Bir şey mi diyecektin sevgilim?" Ortadaki patatesten bir tane alıp ağzıma götürürken sordum.

"Hiç..." dedi sessizce. "Ben normalde yemeklerin böyle ağzıma bulaşmasından falan nefret ederim ama eğer sen öpeceksen sürekli küçük bir çocuk gibi bulaştıra bulaştıra yiyeceğim."

"Seni öpmem için bir bahanen olması gerektiğini sanmıyorum." deyip yanağına da ufak bir öpücük bıraktım.

"Ama şey," deyip yüzünü bana çevirdi ve işaret parmağıyla dudaklarını gösterdi. "Buradan bahse-"

Ellerimi iki yanağına koyup başını kendime doğru çekmiş ve dudaklarımızı birleştirmiştim. Alt dudağını yavaş ve narince emerken bir elimi beline indirmiştim ki Baekhyun biraz geriledi. "Dışarıda bu kadar yapmasak mı?.."

Dengesizliğine göz devirdim. "Hiçbir şeyden memnun olmuyorsun."

"Hayır, hayır. Çok hoşuma gidiyor ama..." Koluma dokunup ona bakmamı sağladı. Sonra da gözlerini aşağı indirdi ve söyledikleriyle koca bir kahkaha patlatmıştım. "Benimki çabuk şey oluyor da..."

+++

"Bunlar nasıl?" Açık mavi kot pantolon üzerine beyaz kapüşonlu bir sweatshirt giyen Baekhyun, kabinden çıkıp etrafında döndü.

"Sevimli olmuş." Siyah koltukta oturup onun bir şeyler denemesini beklerken telefonumla oyalanıyordum. İzindeydik ve birkaç parça kıyafet almak için alışveriş merkezine gitmiştik.

"Ama hepsine aynı şeyi söylüyorsun!" Baekhyun, sözlerimden memnun kalmadığını belirten bir şekilde konuştuğunda ayağa kalkıp yanına gittim.

"Ama hepsi seninle birleşince tatlı oluyor."

"Küstüm," dedi kabine girmeden önce. "Konuşma."

Güldüm ve bir şey demeden tekrar bekleme yerindeki koltuğa oturdum. Birkaç dakika sonra kabinden çıktı. Siyah, deri ve dar bir pantolon üzerine siyah dar bir tişört giyinmişti. Deri pantolonundan belli olan vücut hatları ve yapışık tişörtünden görünen karın kasları ölümüne kapışırdı. Elindeki siyah deri ceketi de üzerine geçirdi.

Gözlerim bacakları ve kasları arasında gidip gelirken "Şimdi de çok tatlı olmuşum, değil mi?" diye sevimli bir ses tonuyla sordu.

"Kesinlikle." Gülerek ayağa kalktım ve bir elinden tutup onu kendi etrafında döndürdüm.

Aynanın karşısına geçip ellerimi omuzlarına koydum ve kendisine bakmasını sağladım. Arkasından kafasını ısırıyor gibi yapıp güldüm.

"Çok güzel olmuşsun ama biraz şey."

"Ne?"

Cevabımı beklerken aynadan gülerek bana bakıyordu. Bir elimle kalçasına vurdum yavaşça. "Götün çok güzel."

Ufak bir kahkaha attıktan sonra bana döndü ve ayak ucunda kalkıp dudaklarımdan öptü. Tekrar aynaya dönüp iyice kendine baktı. "Bunları mı alayım, öncekiler gibi spor şeyler mi?"

"Hangisini daha çok beğendiysen onu al, bebeğim."

"Aslında hepsini çok beğendim."

Saçlarını karıştırıp gülümsedim. "Çünkü ne giyinsen çok yakışıyor."

Aşık aşık birbirimize bakarken kabine doğru gitti, günlük bir kombin giyinip çıkmıştı. Onun hakkında da biraz konuştuktan sonra hangisini alma konusunda kararsız kaldığını söylemişti. Bana dönüp ellerini omuzlarıma koydu ve "Hmmm..." sesi çıkararak düşünmeye başladı. "Buz mavisi kot pantolonu ve kırmızı kalın sweati alacağım."

"Tamam," dedim. "Nasıl istersen."

Deneme kabininin önüne gittik, Baekhyun almayacağı kıyafetleri elime tutuşturdu. "Bunları yerlerine asar mısın?" Alacağı iki parçayı diğer elime koydu. "Ben çıkınca hemen alırım ve gideriz."

"Tamam." deyip kabinin önünden ayrıldım. Alacağı pantolon ve sweatshirtün yanına deri pantolonu da ekledim, çünkü çok yakışmıştı. Kıyafetlerle dolu koluma baktıktan sonra ilk denediği beyaz şortu da elime aldım, bu da çok güzeldi.

Diğerlerini koltuğun üzerine bırakıp kasaya gittim ve görevli adama uzattım. Adam fiyatı söyledikten sonra kampanyada olan bir parfüm göstermişti. Kokladıktan sonra onu da almaya karar vermiştim. Hepsini güzel bir poşete koydurduktan sonra kartımı uzattım, kasadaki adam da gerekli işlemleri uyguladıktan sonra fişle beraber kartımı geri vermişti.

Kabinlerin olduğu yere geri döndüm ve koltukta kalan kıyafetleri alıp biraz uzaktaki görevliye verdim. "Bunları asar mısınız? Yerlerini tam hatırlamıyorum."

"Tabii ki beyefendi." Elimdekileri aldıktan kısa süre sonra Baekhyun çıkmıştı. Son giyindiği kiyafetleri yanımdaki kadın görevliye uzattı ve bana döndü.

"Nereye koydun alacaklarımı?" Kıyafetleri ister gibi elini uzattığında boş elimle elini tuttum ve mağaza çıkışına doğru ilerledim.

"Aldım ben."

"Ya! Chanyeol, neden alıyorsun?" Sesi yüksek çıksa da sinirden değil, utançtan olduğu çok belliydi. "Aşk olsun yani."

"Olsun." dedim gülerek.

"Salak." Eliyle saçını düzeltirken kısık sesle söyledi.

"Komutanınım ben senin."

"Ama şu an değilsin."

"Şu an da komutanınım, sadece biraz arka plana atıyorum o rolümü."

"Aman iyi be." dedikten sonra omzumu ısırdı. Acıyla omzumu kıpırdattım.

"Hoşt lan!"

"Chanyeol köpek miyim ben?!"

"E ısırıyorsun?!"

"Diğer hayvanlar da ısırır?!"

"Hayvansın yani?"

"Chanyeol!" Elimi bırakıp kolumu cimcirdi. "Çok uyuzsun."

Tripli bir şekilde önümden yürümeye başladığında güldüm. "Ben de seni, ben de seni."

🐈

Ben ölmüşüm

Ben CHANBAEK diye ölmüşüm

Üniversite sınavıma 9 gün kaldı, imdat

Continue Reading

You'll Also Like

221K 16.8K 45
Park Chanyeol ve Byun Baekhyun; son zamanların en çok parlayan televizyon yıldızları. İkisi de birbirinden habersiz aynı dizi projesine imza atar ve...
12K 957 30
kuuljimin Sevgili olmamamız için ortada hiçbir sebep göremiyorum [Jimin ✗ Taehyung] 290621
10080 By Tookira

Fanfiction

655K 61.5K 16
Chanyeol boşanmak istedi. Baekhyun ise bir hafta daha... 10080 dakika~
186K 12K 37
12/A Me: Siktiğimin yoda kılıklı pezevengi 31 vermiş bana sınavdan. ULAN...