Masumiyetin Kayboluşu #Aşk-ı...

By Nozmen_

22.1K 8.9K 711

Hangisi daha kötüydü bilemiyorum. Kör bir ressam mı? Sağır bir müzisyen mi? Yoksa katil olduğunu bildiği hâld... More

Giriş
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
Teşekkür

9.Bölüm

896 406 25
By Nozmen_

Emniyete doğru yürümeye başladığımda iki sokak ilerlemiştim ki Range Rover yanımda durdu. Sırf Giray'la konuşup, tartışmamak için arabasına sessizce bindim. Tabii ki yanımdan kaçtıktan sonra tıraş olmuş, onu daha az beğeneceğimi düşünerek sakallarını kesmişti. Akşam, yakın arkadaşım Elif'ten borç para istemiştim ve o da benim hesabıma havale etmişti. Bankada kalan son paramla onu birleştirip Giray'a olan borcumu ödeyecek ve ona karşı olan yüklerimi gemiden aşağıya atacaktım.

Ofise geldiğimizde Giray'ın ortalıktan kaybolduğu bir an masasına gidip "Elbisenin parası. Teşekkürler," yazılı bir notla birlikte zarfı bıraktım. Sırada Asaf Amir'e gidip baloya gelemeyeceğimi söylemek vardı.

Asaf Amir'in makam odasına girip her zamanki gibi ayakta dikildim. Lafa nasıl gireceğimi bilmiyordum.

"Seni dinliyorum Canfeza."

"Amirim ben öncelikle davet ve ödül için teşekkür ederim. Ama akşam baloya gelemiyorum."

Asaf Amir, mavi gözleriyle beni süzdü ve "Nedeni öğrenebilir miyim?" dedi.

"Özel sebepler amirim."

"Giray da gelmiyor. Ben en azından ikinizin plaketini sen alırsın diye düşünmüştüm. Bekle şimdi."

Asaf Amir cep telefonunu çıkardı ve birini aradı. "Giray, odama gel," dediğinde gözlerim hayretle açıldı. Amirin huzurunda onunla yüzleşmek istemiyordum.

Giray odaya girdiğinde benim de olduğumu görünce şaşırdı. Asaf Amir'in sesini ilk defa bu kadar yüksek duymuştum.

"Siz ikiniz, ömrünüzde belki de bir defa kazanabileceğiniz bir plaketi almaya tenezzül mü etmiyorsunuz?"

"Amirim ben.." dedim ama Asaf Amir beni susturdu.

"Bu akşam ikiniz de geliyorsunuz. Şimdi sizi ayrı ayrı mı aldırmam gerekiyor yoksa bir ortak olduğunuzu hatırlayıp birbirinize sahip çıkar mısınız?"

Giray, "Ben Canfeza'yı alırım amirim," dedi.

"Tamam öyleyse işlerinizin başına dönün."

Kırgın olduğum biriyle nasıl baloya gidecektim? Gün içinde ne birbirimizin yüzüne bakmış ne de konuşmuştuk. Ajan Merlin'in etrafımda dolanması bile Giray'ın dikkatini çekmiyordu. Sadece akşama doğru bana mesaj atmıştı.

"Çıkalım. Daha kuaföre gideceksin."

Saçımı tamamen unutmuştum. Giray hatırlatmasa atkuyruğumla saraya gidebilirdim. Ayrıca elbise sökülmüştü ve küçük bir tamirata ihtiyacı vardı.

"Önce eve uğramam gerekiyor," diye mesaj attım. Mesajlaşma konuşmaktan iyiydi.

Giray, aşağıda beklerken hızlı bir şekilde eşyalarımı toparlamış ve yanıma iğne iplik de almıştım. Beni güzellik salonuna bıraktığı gibi Giray, ortalıktan kaybolmuştu. Muhtemelen hazırlanmaya gitmişti. Zaman kaybetmemek için saçlarım yapılırken bir yandan da elbisenin söküğünü toparlamıştım. Çok hafif bir makyaj yapıp takı olarak da sadece Ajan Merlin'in hediye ettiği bilekliği takmıştım. Giray beni arıyordu. Telefonu açtım ama hiçbir şey demedim.

"Hazır mısın?"

"Birazdan çıkıyorum."

Saçlarım dağınık topuz yapılmıştı ve elbisemi giyip güzellik salonundan çıktım. Aralık ayının son gününde askılı bir elbise içinde üşüyordum. Ama Giray'ı, smokiniyle Range Rover'a dayanmış, elinde bir buket papatya demetiyle gördüğümde içime bir sıcaklık yayıldı. Sanki Allah sadece Giray giysin diye smokini yaratmıştı. Öylesine zarif ve yakışıklı görünüyordu ki ben yanında sönük kalıyordum. Ama bu görüntü içimin ısınmasına yetmişti. Özür mü dileyecekti? Yoksa benimle yüzleşecek miydi? Kızarmış olmalıydım. Kuaför, arkamdan çıkmış "Maşallah. Ne kadar da yakışıyorsunuz," diyordu. Beni yakıştırdığı kişiyle şu an küs olduğumu bilse ne yapardı acaba?

Başım önümde Giray'a doğru yürüdüm. Ona baktığımda hiçbir şey demeden bana buketi uzattı. Özür yoktu. Af dilemek, açıklama yapmak yoktu. Ben de bir şey demeden buketi elime aldım, arabanın etrafında dolandım ve her zamanki yerime oturdum. Dar bir abiye elbise içinde Range Rover'a binmek beni zorlamıştı ama Allahtan elbise yine sökülmemişti. Kucağımda duran papatyaları okşayıp kokluyordum. Onca gel gitime rağmen yüzüm gülüyordu. Beni mutlu etmek bu kadar kolaydı işte.

Çırağan Sarayı'na geldiğimizde kimliklerimizi ve davetiyemizi gösterdik. Silahlarımızı yanımıza alamayacaktık ve o yüzden torpido gözüne bıraktık. Aracı valeye emanet ettikten sonra Giray yanıma geldi ve kaşları çatık olmasına karşın kolunu tutmam için uzattı. Birbirimizle konuşmuyorduk ama şimdi kol kola bir saraya adım atıyorduk.

Çok heyecanlıydım. Avize ve şık şamdanlarla aydınlatılmış ihtişamlı girişte profesyonel çalışanlar bizi karşıladı. Kibar hanımefendilerin kürklerini alıp vestiyere koyuyorlardı ama benim üstüm çıplaktı ve bu gece üşütmemeyi amaçlıyordum. Mermer merdivenleri büyük bir dikkatle çıktıktan sonra balo salonuna girdik. Bazı davetliler yuvarlak masalara oturmuşken bazıları ayakta sohbet ediyordu. Bizi karşılayan bir görevliye isimlerimizi söyleyince platformdan çok uzak bir noktaya doğru yönlendirildik.

Görebildiğim tek şey çiçek, altın varaklı kaşıklar ve göz alıcı şamdanlardı. Kadınlar şık abiyeleri içinde minik kahkahalar atarken amirler rütbelerini belli eden apoletli tören üniformalarını giymişti. Buzdolabının yumurta rafındaki sıkılmış yarım limon gibiydim. Kendimi buraya ait değilmişim gibi hissediyordum.

Etrafı gözetlemeyi bırakıp önüme döndüm. Yan gözle Giray'ı kontrol ettim. Sessizlik içinde telefonuyla ilgileniyordu. Asaf Amir'in bize yaklaştığını görünce ayağa kalktım. Yanında, masasındaki çerçeveli fotoğraftan tanıdığım eşi vardı. Asaf Amir beni eşiyle tanıştırdı.

"Canfeza, eşim Nihan Hanım."

"Memnun oldum efendim."

"Sonunda seninle tanışabildiğime çok sevindim."

Nihan Hanım'a kızaran bir yüzle bakmaktaydım. "Sonunda," derken neyi kast etmişti acaba? Ortamda başka kimseyi tanımıyorum derken Ajan Merlin yanında bir beyefendiyle bize doğru gelmekteydi. Kendisi Amerikan Büyükelçisi'ymiş. Tam olarak tanışma faslını bitiremeden program başlamıştı.

Sunucu, baloyu başlatmak için Emniyet Genel Müdürü'nü ve eşini sahneye davet ediyordu. Hoş bir vals müziği etrafa yayılırken çiftler platforma çıkmaya başlamıştı. Giray'ın beni dansa kaldıracağını sanmıyordum. Kaldırsa bile beni herkesin önünde itebilir ve bir külkedisi edasıyla balo salonunu terk ederek gidebilirdi. O yüzden hiç ümitlenmedim.

"Benimle dans eder misin Jane?"

Soruyu soran tabii ki Ajan Merlin'di. Bir anlık tereddüt yaşasam da teklifini kabul ettim ve birlikte platforma doğru yürüdük.

"Bu konuda iyi değilimdir."

"Sen kendini bana bırak."

Ajan Merlin, elini belime koyunca rahatsız oldum. Bana temas etmesini istemiyor aramıza mesafe koyuyordum. Baktığım yüzde şeytani altın sarısı gözleri arıyor ve onun kokusunu duymayı bekliyordum. Teni bile onun gibi sıcak değildi. "Ahh Giray!" dedim içimden. "Neden böyle yapıyorsun?"

"Sana aldığım hediyeyi takmışsın."

Açıkçası başka bir takım olmadığı için takmıştım ama gerçekten çok beğenmiştim. O yüzden ona tekrar teşekkür ettim.

"Bak Jane, sana ilgim olduğunu anlamışsındır. Eğer beni tanımak için bir fırsat verirsen.."

Başımı önüme eğdim ve Ajan Merlin'in cümlesini yarıda kestim. Herkese söylediğim yalanı ona da söyledim.

"Çok iyi birisiniz Ajan Merlin ama ben bir ilişki yaşamaya hazır değilim."

"Komiser Giray yüzünden mi?"

"Hayır," dedim gözlerimi ondan kaçırarak. "Tamamen şahsi sorunlar. Kendimi işime vermek istiyorum."

Ajan Merlin'i anlamıyordum. Türkiye'de üç ay kalacaktı ve bir ilişki mi istiyordu yani? Gerçi sadece eğlence de arıyor olabilirdi. Ama ben öyle bir kız değildim.

"Oturabilir miyiz?"

"Jane, fikrini değiştirirsen eğer ben yakınlarında olacağım."

Başımı "Hayır," anlamında salladım ve elimi alıp dudaklarına götürdü. Kibar bir beyefendi gibi elimin üstüne küçük bir öpücük kondurdu. Bu garip ayrılıktan sonra masamıza döndüm. Giray, bana bakmıyor başlayan yemek servisini inceliyordu. Acaba Ajan Merlin'in elimi öptüğünü görmüş müydü?

Tüm gece Giray, benimle konuşmadı. Aslında bana bir şey söylese ben de ona cevap vermezdim ama bu büyülü geceyi mahvetmeyi başarmıştı. Ödül töreni başlamış, sırasıyla isimler söyleniyordu. Dikkatimi sunucuya vermiştim.

"Evet değerli konuklar, şimdi 167 çocuğun özgürlüğüne kavuştuğu ve 258 kişinin tutuklandığı Umuda Yükseliş Operasyonu'nun mimarlarını açıklıyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Şube Müdürlüğü'nden Komiser Giray Öztürk ve Polis Memuru Canfeza Korkmaz'a ödüllerini vermek için Emniyet Genel Müdürü Şevket Esendal'ı sahneye davet ediyorum."

Alkışlar eşliğinde yerimizden kalktık ve sahneye doğru yürümeye başladık. Giray'la ben yan yana insanlara doğru döndük. Hem gururluydum hem mutlu hem de korkak. Dizlerim titriyordu ve kızardığıma da emindim. Emniyet Genel Müdürü plaketlerimizi vermeden önce mikrofonu eline aldı ve konuşmasını yaptı.

"Kahramanlık ödülle ölçülemez ama bu genç arkadaşlarımızın azim ve gayretleri sayesinde şimdiye kadar görülmemiş bir operasyona imza attık. Başarılarının devamını diliyor kendilerini kutluyorum."

Emniyet Genel Müdürü sırasıyla plaketlerimizi verip elimizi sıktı. Fotoğraf çekiminde Giray'ın sürekli başını kaçırdığını görmüştüm. Hatta fotoğrafçı uyarmıştı ama o objektife yakalanmamaya çalışıyordu. Masamıza geçtiğimizde plaketimin içinde bir zarf olduğunu da gördüm. İçinde elli bin liralık bir çek ve rütbemin kıdemli başpolisliğe yükseltildiğine dair bir evrak vardı. Hayretle Giray'a baktım. Onu da başkomiserliğe mi yükseltmişlerdi acaba? Merak içindeydim ama ona soramadım. Ayrıca yine parayı hak ettiğimi düşünmüyordum. Bu operasyonu Umay Anne'nin yardımıyla gerçekleştirmiştik. Ve tüm birikimimi tüketmiş olsam da bu parayı ona ulaştırmanın bir yolunu bulacaktım.

Asaf Amir ile eşi Nihan Hanım yanımıza geldi ve bizi tebrik ettiler. Kalabalık ortamdan uzaklaşıp sarayın balkonuna doğru yürümeye başladık. Gece yarısına az bir zaman kalmıştı ve birazdan boğazda havai fişek gösterileri başlayacaktı.

Nihan Hanım, "Giray, ne kadar hayırsızsın ya. Kaç ay oldu bize uğradığın yok," dedi.

"Müsait vakitte gelirim Nihan Abla."

Bütün gece Giray'ın sesini ilk defa duymuştum ve abla demesine de şaşırmıştım. Gerçi Giray, Asaf Amir için daha önce "Abim gibidir," demişti ama bu konu üzerine çok durmamıştık. Asaf Amir, Giray'ın omuzundan tutarak içeriye doğru çekti. Deniz manzaralı balkonda Nihan Hanım'la ben kalmıştık.

"Tekrar tebrik ederim Canfeza."

"Teşekkür ederim Nihan Hanım."

"Bana Nihan Abla diyebilirsin canım. Giray'la uzun zamandır tanışıyoruz bahsetti mi?"

"Aaa, komiserim özel hayatı hakkında pek konuşmaz."

"O zaman Şırnak'tan haberin yok."

"Dolaylı olarak var. Zor günler geçirmiş."

"Evet. Bizim tanışıklığımız da Şırnak'a dayanıyor. Ama İstanbul'a gelince samimiyetimiz arttı tabii." Nihan Hanım susmuştu ama dudağını ısırarak konuşmasına devam etti. "Canfeza yanlış anlamazsan Giray'la aranda ne olduğunu sorabilir miyim?"

Acaba Asaf Amir, Giray'ı bilerek mi yanımızdan götürmüştü? Eşi rahat rahat benim ağzımı arasın diye mi? Bıçaklandıktan sonra Asaf Amir de aynı soruyu sormuş ve aynı cevabı almıştı. Beş ay geçmesine rağmen cevabımda bir değişiklik yoktu.

"Sanırım aramızda amir memur ilişkisinden başka bir şey yok. Belki kan kardeşliğinden bahsedebiliriz," dedim.

"Anlıyorum. Senin başka biriyle falan bir ilişkin de mi yok?"

Nihan Hanım'ın karşısında gözlerimi devirmemeye çalıştım ve "Şu an bir ilişkiye hazır değilim ve kendimi işime vermek istiyorum," dedim. Yakında bu cümleyi alnıma yazarak dolaşacaktım. Belki de baskılı tişört yaptırmalıydım.

Asaf Amir'in ya da eşinin bizim olası ilişkimizi destekleyip desteklemeyeceklerini bilmiyordum. Ama eğer Giray'la özel olarak konuşuyorlarsa ve aramızda olan her şeyi biliyorlarsa sorunun benden değil Giray'dan kaynaklandığını tahmin ediyor olmaları lazımdı. Ya da geriye diğer seçenek kalıyordu. Bizim olası ilişkimizi desteklemiyorlardı.

Havai fişek gösterisi başlamış, insanlar balkonlara çıkmıştı. Yüzüm asıktı. Yeni yılın benim için bir anlamı yoktu. Yüreğim Giray'dan uzağa düştüğünde bu hayatta hiçbir şeyin anlamı kalmıyordu.

Titrediğimi fark eden biri omuzlarıma bir ceket koymuştu. Dönüp bakmama gerek yoktu. Bu sıcaklık tanıdık, koku bilindik ve onun bu hareketi çok beklenmedikti. Varlığını arkamda hissedebiliyordum. Hani derler ya "Yeni yıla nasıl girersen tüm yılın öyle geçer," diye. Sanırım en az bir yıl daha Giray'la yan yana olup ilişkimizi çalkantılı yaşayacaktık.

"Mutlu yıllar."

Kulağıma doğru fısıldamıştı. Dişlerimi sıktım ve omuzuma doğru baktım.

"Sana da."

Gösteri bitince ceketini Giray'a verdim ve balo salonuna geri döndüm. Arkamdan geliyordu.

"Çıkalım mı?"

"Olur."

Elinde fotoğraf makinası olan bir görevli "Fotoğraf çekilmek ister misiniz efendim?" diye sordu. Ben tam teklifini reddedecektim ki Giray, "Evet," dedi. Şaşkınlık içinde Giray'a baktım. Görevli en ideal perspektifi yakalamak için "Şöyle geçin," dedi. Giray kolumdan tuttu ve neredeyse sürüklercesine beni yanına çekti. Elini belime koyduğunda şaşkındım. Başımı ona doğru eğdim ama objektife gülmedim. Psikolojik analiz yapanlar sadece bu pozumuza bakarak ilişkimiz hakkında her şeyi öğrenebilirdi. Birbirlerine yakın ama uzak. Hem seviyor hem de korkuyorlar.

Tek bir poz için fazlasıyla ayakta dikilmiştik ve Giray'ın elini belimden itip masamıza doğru gittim. Plaketimi elime alıp çıkışa doğru yöneldim. Giray, biraz içeride oyalandıktan sonra yanıma gelmişti.

Küs çocuklar gibi sırt sırta vermiş Range Rover'ın gelmesini bekliyorduk. Dışarıya çıkan ve bir an önce evine dönmek isteyen insan kalabalığına vale hizmeti yeterli gelmiyordu. Çevremizdeki çiftlerin hepsi mutlu iken biz bir o kadar gariptik. Bir an önce eve gidip Cipsi'yi sevmek ve onun tarafından sevilmek istiyordum. 

Continue Reading

You'll Also Like

58.4K 5.4K 7
Huysuz ve yalnız bir adam. Münasebetsiz ve geveze bir komşu. Ve ikisini bir araya getiren sürprizlerle dolu bir akşam. "Hayatta öğrendiğim her şeyi...
71K 5.1K 9
Yol Arkadaşım'dan tanıdığımız Dilek ve İlker'in kısa hikayesidir. Okumak için önce Yol Arkadaşım'ı okumanız gerekmez. Kapakta kullanılan çizim Pascal...
64.4K 3.7K 15
Nisan ve Güney küçük yaşta tanıştıkları andan itibaren birbirlerinin en iyi dostu olmuştur. Liseye başladıkları yıl ayrı sınıflara düşerler ve ayrıl...
GİRİFT By rose

General Fiction

46.1K 2.8K 51
"İntihar etmek için çok genç duruyorsun." Yüzümü buruşturarak arkama döndüm kimdi bu? Genç bir adam benim yaşlarımda duruyordu. Karanlık nedeniyle y...