PSİKOLOG BEY

By welkamtuhell

3.5M 206K 64.8K

❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
7.0 • final
önemli açıklama

5.7

26.5K 1.9K 665
By welkamtuhell

selamlarrr sucuklar,
ben geldim hoş geldim geç geldim boş geldim
özleştik değil mi?

Umarım hikayeyi hâlâ hatırlıyorsunuzdur ÖFÖQİSMDLQÇWĞMDÖWŞQŞFKF

edis - dudak

🩺

Naz Yılmaz

"Haftaya yine görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz Naz." dedi Atilla Bey.

Doktorun odasının kapısını gülümseyerek kapattıktan sonra yüzümü koridora dönüp derin bir nefes verdim. Oldukça yoğun bir seans olmuştu, hatta sonlara doğru konunun ağırlığından başım ağrımaya başlamıştı. Ama bundan şikayetçi değildim. Bu kapıdan her çıkışımda kendimi bir öncekine göre daha güçlü hissediyordum ve bunu bilmek beni mutlu ediyordu.

Kısaca koridora göz artıktan sonra kimsenin olmadığını görüp danışmana doğru ilerledim ve seansın ücretini ödedikten sonra binadan ayrıldım. Dışarıya çıktığımda ise bahçede gördüğüm ikili ile gülümseyerek yanlarına doğru ilerledim. Her ne kadar gelmelerine gerek olmadığını söylesem de Alaz beni, söz verdiği gibi, yalnız bırakmayacağını söylemişti. Ve ben içeride olduğum süre boyunca o da, İmge ile birlikte bahçede oyalanmıştı.

Kliniğin küçük bahçesi çiçeklerle süslenmişti. İmge, Alazın iki parmağını küçük eli ile kavramış ve ilerideki orkideleri diğer eli ile işaret ediyordu. Alaz da ona doğru eğilmişti. Birkaç adımla yanlarına doğru ilerledim. Yaklaştıkça aralarındaki konuşmaya kulak misafiri oldum. "Bu ne?" diye merakla sorduğunu duydum İmge'nin. Alaz'ın ilgisi tamamen İmge'nin üzerinde olduğu için yanlarında durduğumu fark etmedi.

"Her şeyi "Bu ne?" diye soramazsın, küçük deli." diye söylendiğini duydum Alaz'ın. Sonra da dizlerini kırıp boyunu İmge ile eşitledi ve kolunu küçük kızın beline sardı. İmge avuç içlerini Alazın yanaklarının üzerine yerleştirdikten sonra yüzünü sıkıştırdı. "Sorarım!" dedi, r harflerini düzgün telaffuz edemeyerek.

Kendimi tutamadan kıkırdadığımda Alaz, beni fark edip kafasını bana doğru çevirdi. Cevap vermek için araladığı dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi. Eğildiği yerden doğrulduktan sonra bir adım atarak bana yaklaşıp kolunu belime doladı ve beni kendisine yasladı. Yanağıma da cümlelerinin arasında kısa ama etkili bir öpücük bıraktı. "Sevgilim. Hoş geldin, nasıl geçti?"

"Güzeldi. Siz neler yaptınız ben yokken?"

"Dayııı! Bi' cevap vermedin ama hâlâ bana." diyerek konuşmanın ortasına karıştı İmge. Gülümseyerek ona baktığımda beni fark etti ve sorusunu kendisi de unutup sıkıca bacağıma sarıldı. "Aaa Naz abla gelmiş. Nereye kayboldun yaa, özledim seni!"

"Ben de seni özledim." dedim eğilip kollarımı küçük bedenine dolarken. "Özledin mi gerçekten?" diye sordu. Kafamı sallayarak onu onayladım. İmge bacağımdan ayrıldıktan sonra Alaz, İmge'nin elinden tutarak yüzünü bana döndü. "Gidelim mi artık?" diye sordu. Kafamı sallayarak onu onayladığımda diğer eliyle de benim elimi kavradı ve ilerlemeye başladı.

Arabanın yanına geldiğimizde İmge'nin isteği üzerine ben de arka koltuğa onun yanına oturdum. Alaz arabanın etrafından dolaşıp şoför koltuğuna oturmadan önce bize bir bakış attı ve hafifçe tebessüm etti. Arabayı çalıştırdıktan sonra bulunduğumuz yerden ayrılıp ana yola doğru sürmeye başladı.

"Burası neresi, sen içeride ne yapıyorsun Naz abla?" diye merakla sordu İmge, kliniğin önünden geçip giderken. Bir süre sessizce camdan dışarıya baktım, vereceğim cevabı düşündüm. Duymamış gibi de yapabilirdim ama İmge sorularına cevap almayı seven bir çocuktu. Aslıda her çocuk sorularına cevap almak isterdi fakat küçükken benim hiçbir soruma cevap verilmezdi. İşte bu yüzden ne sorarsa sorsun ona cevap vermek istiyordum. Yüzümü pencereden çekip ona doğru çevirdim.

"Ben biraz hastayım da. O yüzden buraya, doktorumun yanına geldim bugün." dedim elimden geldiğince ona durumu anlatmaya çalışırken. Üç yaşındaki bir çocuğa hastalığınla ilgili ne anlatabilirsin ki Naz? İmge merakla açtığı kocaman mavi gözleri bütün masumluğu ile bana bakıyordu. Cümlemi bitirir bitirmez kaşları çatıldı, dudakları büzüldü ve yüzüne bir hüzün çöktü. "Hiiih, sen hasta mısın? Öpersem iyileşir misin?" diye sordu.

Bu dediğine hazırlıksız yakalandığım için dudaklarımdan küçük bir kıkırdama kaçtı. Benden bir cevap beklediği için kendimi çabuk toparlayarak "Olabilir. Denemeden bilemeyiz." dedim, aynı zamanda işaret parmağımı yanağıma vurarak başka yere baktım. Oturduğu yerden yanağıma doğru uzanıp sulu bir öpücük bıraktı ve beklentiyle bana bakmaya başladı. "İyileştin mi?"

"İyileştim." dedim, ellerimi onun yanaklarına yerleştirip bu sefer ben yanaklarına öpücükler bıraktım. Kollarını sıkıca boynuma doladı. Cevabımdan mutlu olmuş bir şekilde kahkaha attığında ben de gülümsedim. Onun mutluluğu, karşısındakine de bulaşıyordu. Kucağıma çıkıp kafasını göğüsüme yasladığında arabanın içinde Alaz'ın radyoyu açmasıyla kısık sesli bir müzik de çalmaya başladı.

Sessiz geçen yolculuğun ardından Alaz'ın apartmanının önüne geldiğimizde arabayı uygun bir boşluğa park etti ve arabadan indik. İmge benim elimden tutarak yürürken Alaz bizim önümüzden ilerleyip bizim için evin kapısını açtı. Sabah kliniğe gitmeden önce Alaz'ın evinde kahvaltı yapmıştık o yüzden Karabiber zaten bizi içeride bekliyordu. Kapı sesini duyar duymaz yattığı yerden kalkıp kapıya doğru ilerlemeye başladı.

İmge elimden kurtulup Karabiber'e doğru koşmaya başladı ve yanına geldiğinde eğilip kollarını ona doladı. "Karabiber, biz geldik!" diye neşeyle bağırdı. Karabiber de sanki onun dediklerini anlamış gibi heyecanla havladı. Alaz üzerini değiştirmek için odasına doğru ilerlerken ben de salondaki koltuklardan birine oturdum.

Karabiber, İmge'nin üzerine çıkmaya çalışmasıyla ikisi birden yere sırtüstü düştüler. Yerde yüzünde korku dolu bir ifade ile yatan İmge ile göz göz geldik. Ben endişeyle İmge'nin vereceği tepkiyi beklerken o birden kahkaha atmaya başladı. "Devirdi beni." dedi kahkahalarının arasından.

Karabiber'i, İmge'nin üzerinden kaldırmak için oturduğum yerden kalktım. Karabiber'i ön ayaklarının altından yakalayıp havaya kaldırdım ve böylece İmge de yattığı yerden doğruldu. Ayağa kalkar kalkmaz aklına bir şey gelmiş gibi odalardan birine doğru ilerledi. Alaz üzerini değiştirmiş şekilde odasından çıkıp yanıma geldiğinde bir elini belime sarıp bana arkamdan sarıldı.

"İmge varken kapsamlı bir durum değerlendirmesi yapamadık. " dedi boynuma bir öpücük bırakırken. "Ne konuştunuz bu hafta?"

"Annemin bana karşı olan tavırlarını ve olası sebeplerini konuştuk. Asında bu pek konuşmak istemediğim, benim açımdan can sıkıcı bir konuydu ama yine de kaçmadım. Seans sırasında yorulmuştum biraz ama yorgunluğum seni görünce geçti." dedim. "Öyle mi?" diye keyifle sordu, besbelli dediğim hoşuna gitmişti. Kafamı ona doğru çevirdiğimde burnumun ucuna bir öpücük bıraktı.

"Dayı!" diye seslenmesiyle belimdeki kollarını çözüp odaya yanına gitti. Kısa süre sonra İmge elinde bir sürü renkli kuru kalem ve bir A4 kağıtları ile yanımıza geldi. Elindekileri orta sehpanın üzerine bıraktıktan sonra yüzünü bana doğru çevirip eliyle gözünün önüne gelen saçlarını geriye attırdı. "Naz abla, benimle resim yapar mısın?" diye sordu.

"Yaparım tabi." dedim sehpanın yanında diz çökerken. Cevabımdan memnun olmuş gibi kıkırdadı. O da yanıma gelip bacaklarının üzerine oturdu. Bir kağıdı önüne çekip düşünür gibi yaparak kalemi kafasına vurmaya başladı. "Ne yapacağız?" diye sordum.

"Hmmm... Annem, babam, ben ve kardeşimi. Biliyor musun Naz abla, aslında bu sabah annemle babam beni buraya bırakıp bana kardeş almaya çok uzaklara gittiler."

"Öyle mi?" dedim gözlerim kocaman olurken. Gülme isteğimi bastırmaya çalışmak için de dudaklarımı birbirine bastırdım. Göz ucuyla Alaz'a baktığımda benim aksime gülüşünü engellemeye çalışmadan bize baktığını gördüm.

İmge dediklerini onaylayan bir ses çıkarttı. Sonra da eline kurşun kalemi alıp önce küçük bir kafa ve ona uygun çöp adam bedeni çizdi. "Bu ben." diye açıklamada bulundu. Sonra kendisinin elinden tutacak şekilde başka bir çöp adam daha çizdi. "Bu da annem."

Sonra babasını ve kardeşini de çizdi ama yaptığı resmi beğenmediği için kağıdı havaya kaldırıp sinirle arkaya doğru attırdı. Bu sinirli haline gülmemeye çalışarak "Yardım edeyim mi?" diye sordum. Kafasıyla beni onayladı. Alaz da biz resimle uğraşmaya başladığımızda yemek yapmak için mutfağa giderek yanımızdan ayrıldı.

Resim tamamiyle bittiğinde ve İmge'nin hoşuna gittiğinde kağıdı bir köşeye koyup televizyonu açtık. İmge'nin en sevdiği çizgi film başladığı için benimle olan bağlantısı kesilirken ben de fırsattan istifade yaparak mutfağa, Alaz'ın yanına, gittim. Mutfağa girdiğimde kendi kendine bir şarkı mırıldanarak peyniri rendelediğini gördüm. Merakla yanına gittiğimde kafasını bana doğru çevirdi.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum. Elindeki peynirle işi bittiğinde peyniri paketleyip dolaba geri koydu. Yanıma geldiğinde aniden dudaklarıma bir öpücük bırakıp geri çekildi. "İmge'nin sevdiği tek şey olan peynirli makarna yapıyorum. Merak etme senin için de domates soslu yapacağım." dedi haşladığı makarnalardan birazını başka bir kaba aktarırken.

Onun hareketlerini takip ederek kendi etrafımda dönüp belimi tezgaha yasladım. Ben kollarımı göğüsümün altında bağlayarak birleştirirken o da dolaptan domatesleri çıkartıp yıkamaya başladı. Yıkadığı domateslerle yanımdaki tezgaha geldikten sonra bir çekmeceyi açıp içinden keskin bir bıçak çıkarttı. Domateslerden birini alıp doğrama tahtasının üzerinde ortadan ikiye böldü. "Hayırdır manzara hoşuna gitti galiba?"

"Fazlasıyla." diye yanıtladım onu. Dudaklarının bir kenarı kıvrıldı ve yüzüne çapkın bir gülümseme hakim oldu. Sonra elindeki bıçağı bırakıp bana doğru yaklaştı ve bir elini arkamdaki tezgaha yasladı. Diğerini de saçlarıma doğru uzattı. Ben yapacağı şeyi beklerken o arkamda bir yere uzanıp gözümün önüne bir demet maydanozu tuttu.

"Öyle gözünü dikip bakarak tüm dikkatimi dağıtacağına maydanozları doğrayarak yardımcı ol biraz bana." dedi elindeki maydanozları tezgahın üzerine bıraktı. Sonra da domateslerin başına geri döndü. Sinirle kaşlarım çatılırken keyfimi bozduğu için söylene söylene ben de çekmeden bir bıçak aldım.

Hıncımı sanki ondan alacakmış gibi maydanozları sert bıçak darbeleri ile keserken acı dolu bir inleme sesi işittiğimde odağımı elimdeki işten sesin sahibi olan Alaz'a doğru çevirdim. O da birden elindeki bıçağı bırakıp elini muslukta suyun altında tutmaya başladı. "Ne oldu?" diye panikle sordum.

"Elimi kestim." dedi elini çeşmenin altında tutmaya devam ederken. Kısa bir bocalama anının ardından onu mutfakta tek başına bırakıp hızla banyoya doğru ilerledim ve dolabın içindeki ilk yardım çantasını alıp mutfağa geri döndüm. Beni görünce gözlerini devirip elindeki peçeteyi göstererek "Abartma istersen güzelim." dedi.

"Karışma sen." dedim kutudan sargı bezini çıkartırken. "Gel buraya." dediğimde ikiletmeden yanıma geldi. Parmağını kendime doğru çekip peçeteyi kaldırdım. Elindeki kesiği görünce sargı bezinin biraz abartı olduğunu fark ettim ve bunun yerine sargı bezini geri bırakıp yara bandının paketine uzandım. Alaz da bu hareketime alayla güldü. Bir şey demeden paketin içerisinden bir tane yara bandı çıkartıp kenarlarından açtım.

"Öp de iyileşsin." diyerek çapkınca gülümsedi. Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsememi engellemeye çalıştım. Durumu kendi işine geldiği gibi kullanmayı çok iyi biliyordu. Gözlerinin içine kısa süre baktıktan sonra gözlerimi devirdim ve elimdeki yara bandını yavaşça parmağına yapıştırdım. "Öpmeyecek misin?" diye üsteledi.

"İmge'nin lafını çalmaya utanmıyorsan yaşından başından utan bari. Ne o öyle küçük çocuklar gibi öp de geçsin, diyorsun. Sanki öpsem geçecek de." diye söylendim. Parmağıyla işim bittiğinde elini serbest bıraktım. Gözlerini kocaman açarken kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"İnanmıyor musun sen bana? Doktorum kızım ben. Sevgi insanı iyileştirir diyorum, tıpta bile karşılığı var bunun. Sevildiğini hissetmek kana oksitosin hormonunun salgılanmasına, bu da yaraların daha hızlı iyileşmesine sebep olur. Yaanii-" Cümlesini bitirmesine izin vermeden ayak parmaklarımın ucunda yükselip dudaklarına ulaştım.

Pekâlâ, belki doğru söylüyor olabilirdi. Bazı yaraları ancak sevildiğini bilmek iyileştirirdi. Hissedilmeyen sevginin ise bir kıymeti yoktu. Cümlesi dudaklarımın arasında boğuk bir sesle kaybolduktan sonra hafifçe üzerime doğru eğildi. Ellerimi alışkanlık olmuş şekilde yüzüne yerleştirip başparmağım ile yüzünü okşamaya başladım. Sevildiğini bilsin istedim.

"Çok bilmişin tekisin." dedim yavaşça geriye doğru çekilirken. Kaşları küçümseyici bir ifadeyle havaya kalkarken kolunu belime doladı. Yara bandı olan parmağını tişörtümün altından tenime sürttü. "Öyle mi?" diye sordu, ben sana birazdan gösteririm der gibi bir sesle. Sertçe yutkunurken yalnızca kafamı yukarı aşağı sallamakla yetindim.

Yüzüne sinsi bir tebessüm yerleştiğinde ben de elimde olmadan gülümsedim. Beni tezgahla arasına sıkıştırdığında ellerimi destek almak için tezgahın üzerine yerleştirdim. Gözlerim heyecanla yüzünde dolaşırken az sonra ne olacağını az çok biliyordum. Ağır ağır yüzüme yaklaşırken gözlerimi kapatıp olacakları beklemeye başladım. Nefesini neredeyse tenimde hissettiğimde ise başka bir ses aramıza girdi.

"Hayııır! Kuzen istemiyorum ki ben ya!" diyerek bağırdı İmge. Panikle gözlerimi açtım. Alaz'dan uzaklaşıp İmge ile göz göze geldiğimizle, bize dehşete düşmüş gibi bakıp hızla salona doğru koşmaya başladı.

"Anasından ayrı kızından ayrı bir rahat yok ya." diye söylendi Alaz. Belimdeki kollarını ittirip İmge'nin arkasından salona doğru ilerledim. Koltuklardan birine yüzüstü uzanmış bacaklarını vurarak debeleniyordu. Yanına yaklaştığımda kafasını kaldırıp bana baktı ve sonra tekrar yüzünü yastıkların arasına soktu.

"İmge ne oldu?"

"Siz az önce öpüştünüz, şimdi çocuğunuz mu olacak? Kuzen istemiyorum ki daha ben." dedi yüzü yastıkların arasındayken. Sesi de bu yüzden boğuk çıkıyordu ya da ağlıyordu. Dedikleri beni paniğe sokunca beni göremeyeceğini düşünemeden kafamı ve ellerimi olumsuz anlamda salladım. "Hayır, hayır. Bizim çocuğumuz falan olmayacak." dedim. Hem onu hem de kendimi ikna etmek istiyordum.

"Dayım öptü ama seni. Siz öpüşünce çocuğunuz olmuyor mu?" diye sordu bir umutla kafasını yastıkların arasından kaldırıp. İtiraz etmek için dudaklarımı araladığımda ne cevap vereceğimi bilemeyince duraksadım. Benim duraksamam ise onun kaşlarının çatılmasına sebep oldu. Sonunda aklıma saçma da olsa çocuğumuzun olmayacağına dair bir sebep gelince gülümsedim.

"Biz daha evli değiliz, o yüzden bizim çocuğumuz olmayacak İmgecim." dedim. Dediklerimi düşünür gibi yapıp tavana baktı. En sonunda ikna olmuş olmalı ki kafasını usulca tamam der gibi salladı. Ben de bu sayede rahat bir nefes aldım.

"Yemekler hazır, hadi!" diye mutfaktan seslendi Alaz. İmge'yi kalkması için dürttüğümde başta omuz silkse de Alaz yemekte makarna olduğunu söyleyince beni arkasında bırakıp hızla mutfağa doğru koşturdu. İmge'nin bana dediklerini Alaz'a da anlattığım bol kahkahalı bir akşam yemeğinin ardından bulaşıkları makineye yerleştirip İmge'nin isteği üzerine izlemek istediği filmi açtık. Filmin sonlarına doğru İmge ve ben ağlayacak gibi olsak da Alaz bizim halimize gülmekle yetindi.

Ben film bittikten sonra ağlamamıza güldüğü için ona tavır alarak sinire yatak odasına gittiğimde İmge de beni aynı şekilde takip etti. Üzerimize pijamalarımızı giydikten sonra yatağa yerleştik. Çok geçmeden Alaz da evin ışıklarını kapatmış bir şekilde yanımıza geldi. Üzerinde zaten pijamaları olduğu için direkt yatağa girdi ve kolunu İmge'nin üzerinden atıp bana sarıldı.

"Dayııı! Sıkıştıyıyorsun bizi. Ben Naz abla ile yatacağım, sen git başka yerde yat ya." diye bağırdı İmge.

"Allah allah! Sıkışıyorsan sen git başka yerde yat bücür." diye karşılık verdi Alaz. Uyarırcasına gözlerimi kocaman açtım, bana bakarak ne var der gibi omuz silkti. Çocukla çocuk oluyordu. "Sen de bir şey desene şuna." diye benden destek istedi.

"Ben daha çocuğum ama. Sen büyüksün, sen git." diyerek İmge kendi savunmasını kendisi yaptı. Ben de sadece kafama onun dediklerini onayladım. Bana öyle olsun der gibi bakarak kafasını yukarı aşağı hızlı hızlı salladı.

"O konuda ciddi şüphelerim var, küçük deli." dedi ellerinden destek alıp yatakta doğrulurken. Sonra ayağa kalkıp dolaptan kendisi için yastık ve örtü çıkarttı. "Resmen kendi yatağımdan kovuluyorum. Böyle bir şey mümkün olabilir mi ya?" diye söylenmeye devam etti. Bize son bir ters bakış attıktan sonra da odadan çıkıp gitti.

O gittikten sonra daha kolay uyuması için İmge'ye bildiğim masallardan anlatmaya başladım. Bir süre sonra anlattığım masalar beni de mayıştırmaya başladı ve nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde uykuya daldım. Gecenin bir yarısında gelen dürtülme hissiyle sıçrayarak uykumdan kalktım. Net hatırlamasam da kötü bir kabus gördüğümü biliyordum. Ağzıma gelen kuruluk hissiyle İmge'yi kontrol edip yataktan çıktım.

Kendime su doldurmak için mutfağa doğru yürümeye başladım. Mutfağa geçmek için salondan geçerken Alaz'ın koltuklardan birinde çoktan uyumuş olduğunu fark ettim. Ses çıkartmamaya özen göstererek mutfağa gittim ve kendime bir bardak su doldurdum. Pencereden dışarıya bakarak suyumu içtikten sonra bardağı makineye yerleştirip mutfaktan çıktım.

Alaz'ın yanından geçip gidecekken birden anlam veremediğim bir şekilde adımlarım kesildi. Saatlerde oturup onu izlemek istediğimi fark ettim. Üzerindeki örtünün de bacaklarına kadar inmiş olduğunu fark edince yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Önce yanında diz çöküp alnına düşmüş olan saçlarını hafifçe yüzünden çektim. Öpmek de istiyordum ama bunun onu uykusundan uyandıracağını bildiğim için sadece örtünün uçlarından tutup hafifçe havaya kaldırdım ve yukarıya doğru çekmeye başladım.

"Uyudu mu sonunda?" diye mırıltı gibi bir sesle sordu, ben örtüyü onun omuzlarının üzerine kadar örterken. Uyanık olduğunu düşünmediğim için ani bir irkilme yaşadım. Sonra yavaşça kafamı salladığımda "Gelsene o zaman biraz yanıma." dedi ve beni bileğimden yakalayıp yanına doğru çekti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kolları da belime sıkıca dolandı.

"Ne yapıyorsun Alaz yaa?" diye fısıldayarak söylendim. Beni duymamış gibi dudaklarımın üzerine bir öpücük bıraktı. "İyi geceler öpücüğü." diye mırıldandı. "Ondan bahsetmiyorum. Ödümü koparttın." dedim kızgın bir sesle, tabi fısıldayarak kızgın bir ses çıkartmak ne kadar mümkün olursa.

"Biraz yanımda kalsana. Ben uyuyana kadar..."

İtiraz edemeyeceğimi biliyordu. Öyle yumuşak bir sesle istekte bulunmuştu ki itiraz etmeyi bırak, az önce neye kızgın olduğumu bile unutmuştum. Hem ona sarılmak az önceki berbat rüyadan sonra bana da iyi gelmişti. Bir cevap vermeden uzandığım yerde biraz kıpırdanıp daha rahat bir pozisyon alırken Alaz da memnun olmuş bir ifadeyle kafasını göğüsümün üzerine yerleştirdi. Bir kolumu omzunun üzerinden sırtına doğru sarkıttım.

Kollarımın arasında küçük bir çocuk gibi huzurla gözlerini kapattığını gördüğümde dayanamayarak dudaklarımın hizasındaki alnına küçük bir öpücük bıraktım. Dudaklarının kenarları hafifçe yukarıya doğru kıvrılırken kafasını çok az hareket ettirip burunlarımızı birbirine değdirdi. "Bir iyi geceler öpücüğü daha istiyorum."

"Naz abla!"

Ben tam Alaz'a bir cevap verecekken İmge'nin adımı seslenmesi ile Alaz sesli bir şekilde ofladı. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştığımda kollarını gevşetti. İmge bir kez daha adımı seslendiğinde ben de geri seslenerek ona karşılık verdim. Ardından koltuktan kalktım. Gitmeden önce eğilip istediği gibi dudaklarına bir öpücük bıraktım. Direkt gideceğimi düşünüyor olmalıydı ki geriye çekilirken yüzünde bunu yapacağımı tahmin etmiyor olduğunu belli eden şaşkın bir ifade ile karşılaştım.

"İyi geceler öpücüğün." diye fısıldadım. Tam odaya gideceğim sırada hızla bileğimi yakalayıp beni durdurdu. "Yarın hayatta bırakmam seni, benimlesin." diye fısıldadı. Gülerek onu geçiştirdikten sonra o beni sevdiğini duyabileceğim kadar kısık sesli söylerken ben de hızlı adımlarla yatak odasına, İmge'nin yanına, geri döndüm.

🩺

imgeyi öldürücem galiba, onun yüzünden çok sıktı beni bu bölüm

ay sonunda bölüm dediğinizi duyar gibiyim
çünkü ben de sonunda diyorum mdşaismcpamağc
bölüm biraz kısa oldu ama yavaş yavaş alışmaya çalışıyorum

Continue Reading

You'll Also Like

4.7K 660 83
Hayal ve düşlerin kafiyelerle dans ettiği bu derin satırlara inmek ister misiniz? Yavaşça sayfaları çevirin öyleyse...
1M 56.6K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
4.1M 251K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
6.6K 146 11
Merhaba,arkaşlar bu benim ilk kitabım umarım beğenirsiniz Bu kitapta yazılan her şey bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İyi okumalar