Ehliyet Kursu | TEXTING

By Blanco_S

691K 42.1K 52.6K

İdil: Nasıl ya şimdi frene ve gaza basınca ekran resmi alınmıyor mu? İdil: YIKILDIM İdil: Nasıl olmaz???? E... More

Giriş
-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
-56-
-57-
-58-
-59-
Final

-40-

9.7K 562 895
By Blanco_S

Taksiye bindiğimizde başımı omzuna yaslayıp gözlerimi yummuştum. İtiraf ettiğim şey beni rahatlatmıştı ve sanki Asrın'la daha yakın hissetmiştim kendimi. Korkuyordum çünkü güzel şeyler çabuk bozulurdu ve ben belki de bozulmasın diye onunla hemen olmak istemiyor, süründüreceğimi söylüyordum.

Korku iğrenç bir şeydi.

Ama itiraf ettiğim andan beri korkudan daha güçlü duygular beni sarmalamıştı. Aşk mesela.

"Evine mi bırakalım seni yoksa benimle mi kalacaksın?" Asrın'ın dudaklarını saçlarımın arasında hissettiğimde başımı biraz daha omzuna bastırdım ve elimi bacağının üzerine yerleştirdim.

"Iı," diye boğazdan gelen bir ses çıkarttığımda gülmüştü.

"Bunu ne olarak algılamam gerekiyor?"

İlla sesli dile getirmemi istiyordu. "Senin evine gidelim."

Asrın'ın sırıtmasını görmesem de şeytan gibi sırıttığından emindim. Sonuçta gecenin sonunda onun yanındaydım. Tabii ki sırıtacaktı. Şahsen ben de sırıtabilirdim ama göz kapaklarımı aralamaya bile üşeniyordum.

"Sana gecenin sonunda yalnız kalacağımızı söylemiştim," diye mırıldandığında gözlerimi güçlükle aralayıp yüzüne baktım. İki ucu kıvrılmış ve tam da tahmin ettiğim gibi gülümseyen dudakları, hınzırlıkla parlayan mavi gözleri ve hafif çatık kaşlarıyla ciddi anlamda beni yerle bir edecek kadar yakışıklıydı.

"Üf tamam ya. Sözümün eri değilim işte ben ne yapayım? Sen varken inatçılığım bir yerde bitiyor! Bütün suç senin. Hepsi senin yüzünden!"

Asrın dudaklarını ıslattı. Şimdi fark etmiştim ki dudakları rujumun rengini aldığı için daha kırmızıydı.

"Hepsi benim sayemde," diye beni düzelttiğinde başımı tekrar omzuna yasladım. Orası öyledi. Tabii sadece onun sayesinde değil, benim sayemdeydi ama şu an bunu tartışacak kadar ayık değildim. Çok konuşmak istesem dahi yorgunluktan dudaklarımı aralayamıyordum.

Tabii ki bu sadece birkaç dakikalık bir sessizlikti çünkü İdil Özer yani ben susabilecek biri değildim.

"Sınavdan tam puan almazsam ciddi ciddi bana öğretmeyecek misin?" Başımı kaldırıp tekrardan yüzüne baktım. Taksiye bindiği için olsa gerek daha gergindi ve resmen şoföre yavaş gitmesini söylemişti. Her ne kadar benimle konuşsa da gözleri bir şoförde bir de yoldaydı. Bu sefer arabaya bindiğimde kemerimi direkt o takmıştı.

Asrın'ın bir gecede bütün bu paranoyaklığını atmasını beklemiyordum ama yine de benim için bir seviye atlamıştı.

"Bazı prensipler değişmez. Hâlâ tam puan alacağından eminim."

"Ama ben emin değilim çünkü sınavda dikkatim dağılabilir ve süre de çok az. Ya kafam karışır ve birkaç soruyu yanlış yaparsam? Bana kıyak geçemez misin cidden? Yazık değil mi bana? Zaten teorik derslerde de çok kötü davrandın bana."

Asrın bakışlarını şoförden alıp bana çevirdi. "Aşk başka iş başka. Benden bu konuda tolerans bekleme. Sana bir hoca nasıl davranması gerekirse öyle davranıyorum."

Kaşlarımı çatıp kollarımı göğsümde birleştirdim. "Yazıklar olsun be! Ben sana saçımı süpürge ettim yine yaranamadım. Bari 85 puana indir insafsız adam! Ama yok, sen indirmezsin asla! Beni düşünen var mı? Asla yok! Neyse, o sınavdan sonra görüşürüz hoca bozuntusu."

Başımı diğer tarafa çevirip hızla geçip giden evleri izlemeye başladığımda dakikalardır sessizliğini koruyan şoför abi konuştu. "Kulak misafiri oldum da ne hocasınız abim? Siz arabaya binince sevgili sandım da..."

"Ehliyet hocası ne hocası olacak? Baksana abim şu adama? Sence nerede hoca olabilir başka?" Asrın'ı işaret ettiğimde adam dikiz aynasından kısaca baktı ve yola döndü. Asrın resmen gerim gerim gerilmişti.

"Yani, ne bileyim abla. Ben ehliyet aldığım zamanlar hocalar daha yaşlı olurdu. Nesil değişti tabii."

"Asrın Karabağ," dedi Asrın. Neden bir anda adını söyleme gereği duymuştu anlayamamıştım valla. Sanırım kendini buradaki en havalı kişi sanıyordu ama ben Twitter'da ünlüydüm. Ben daha havalı olmalıydım!

Şoför bir anda oturduğu yerde dikleşerek taksiyi daha dikkatli kullanmaya başladı. Ah, doğru Asrın'ın sürücü avcısı namı vardı.

"Asrın Karabağ deyince daha yaşlı biri beklemiştim. Kusura bakmayın. Benim büyük oğlan sizin kursunuza gelmişti."

Tecrübeli biri olduğunu duyduğum an kulaklarımı dört açtım.

"Geçebildi mi bari?"

Şoför Asrın'ın sorusu karşısında güldü ama hiç keyifli değildi. "Aman hocam sanki bilmiyorsunuz. Sizden kursu geçen kişi bir elin parmaklarını geçmez. Ehliyet sınavında bocaladı ve kaldı. Seneye tekrar girecek inşallah."

Boku yediğimi net bir şekilde hissederken şoför bana baktı. "Allah zihin açıklığı versin abla. İşin zor valla."

Taksiyi durdurduğunda Asrın'ın kaldığı apartmanın önündeydik. "Asıl ona Allah zihin açıklığı falan versin çünkü ben kazanacağım o sınavı! Gerisini kaybedenler düşünsün."

Asrın, taksimetredeki yazan ücreti ödediğinde adama kolay gelsin deyip arabadan inmiştik. Hızla apartmanının önüne gelirken harbi harbi yanlış yaparsam ne yapacağımı düşünüyordum. Tamam şu an sevgili gibi bir şey olabilirdik ama ben Asrın'dan ehliyeti almak istiyordum. Başka hoca bana katlanmazdı ki.

Asrın'ın evinin önüne geldiğimizde Asrın kapıyı açtı. Ben de ayakkabılarımı sökmek için eğildim ama dengemi sağlayamadığım için düşecek gibi oldum. Asrın, hemen beni tutup içeri çektiğinde hızına ayak uydurmamın tek nedeni beni tutmasıydı valla yoksa kesin yeri boylamıştım.

Asrın, kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladı ve eğilerek ayakkabılarımın bağlarını sökmeye başladı.

"Bana böyle davranırsan alışırım bak ona göre hareketlerine dikkat et."

Asrın başını kaldırıp yüzüme baktığında alt dudağımı dişliyordum. "Alışabilirsin, sorun yok."

Topuklu ayakkabılarımdan birini ayağımdan çıkarttığında dengem yeniden şaştı ve ona doğru tökezledim ama bir elini belime yerleştirip beni kapıya tekrardan yasladı. "Bana ne kadar düştüğünü biliyorum güzelim, göstermene gerek yok."

Sırıtıp diğer topuklu ayakkabımı da ayağımdan çıkarttığında çıplak ayaklarımla soğuk parke zemine bastığım için ürpermiştim. Bir yandan da pislik bir insan gibi konuştuğu için ona kızmıştım.

"Sarhoşum be sarhoş! Sana düşmüyorum yamyam hoca! Hem ben sana ayaklarıma kapan, ayakkabılarımı çıkart mı dedim? Sen beni bir anda kapıya yasladın ve ben sandım ki-"

Bu sefer cümlemi kendim kestim çünkü diyeceklerimin ne yöne gideceğinden pek emin olamamıştım. Zihnimdeki parti hâlâ devam ederken kelimelerin kollarından tutup düzgün cümleler kurmak hiç kolay değildi çünkü hepsi birbirine girmiş halay çekiyordu.

Asrın, yakınlığımızdan ödün vermeyerek havalı bir şekilde doğrulduğunda bakışlarımı yüzünden tam karşımda kalan göğsüne çevirdim. Üzerindeki siyah gömleğin üç düğmesi açıktı ve hafif belli olan bronz teni siyahın içinden resmen parlıyordu.

Dudaklarımdaki kırmızı ruj kesinlikle bronz tenine çok yakışırdı bence.

"Evet, İdil Hanım. Cümlenin devamını sabırla bekliyorum." Asrın'ın nefesi yüzümü okşadığında sağ eliyle çenemi kavradı ve ona bakmamı sağladı. Kıvrılmış dudakları, okyanusu andıran mavi gözlerinden önce baktığım ilk yerdi ve sarhoş aklımda birçok şey canlanıvermişti.

"Sandım ki beni öpeceksin," diye fısıldadığımda dudaklarına uzandım ama öpmeden geri çekilip başımı kapıya yasladım. "Ne zaman tatile gideceğiz?"

Evet, kelimeler ve cümleler kafamdaki sırayla asla dilimden çıkmıyordu.

Asrın alt dudağını ıslattı ve çenemdeki elini saçlarıma getirip yüzüme düşen turuncu saçlarımı kulağımın arkasına ittirdi. "Ehliyetini aldığın gün gideceğiz. Sözüm söz."

"Doğruyu söyle ben burada uyuyakaldığımda benimle konuştun değil mi?" Yüzüme yapışmaması için uğraştığım sırıtma minik bir tebessüm olarak dudaklarıma doğmuştu ne yazık ki. Asrın, saçlarımın arasındaki elini yüzümün yanına, kapıya yasladığında bana biraz eğildi ve gözlerini yumarak burnundan nefes verdi.

"Evet konuştum ve çok fena faka bastım. Yakalanacağımı düşünmemiştim ama aşırı dikkatsizdim çünkü senin yanında tek seni düşünebiliyorum."

"Ay resmen çok aşıksın bana!" dediğimde şaşkındım. Harbi harbi aşık olduğunu anca bu kafayla fark edebiliyordum. Daha kaç kere söyleyecekti adam acaba?

"Yeni mi fark ettin?" Gözlerini araladı ve güldü. "Sandığından daha önceye dayanıyor bu hisler. Sadece kendimi dizginlememle buraya kadar gelebildim yoksa ben sana, Serkan seni anlatırken çoktan vurulmuştum."

Kapıya yaslı bir şekilde konuşmamızın hiçbir mantıklı açıklaması olmasa bile buna devam ediyorduk ve ikimiz de hiç şikayetçi gibi değildik. Sanırım alkolün verdiği kafa uyuşukluğuyla beraber birbirimize daha şeffaf olmuştuk ve bu benim aşırı hoşuma gitmişti.

"Neden karşıma çıkmadın o zaman? Daha önce de tanışabilirdik."

Asrın, dudaklarını boynuma getirdiğinde nefes alırmış gibi kokumu içine çekti ve dudaklarını kulağımın altındaki o noktaya batırdı. "Sana aşık olmak istediğim bir şey değildi çünkü. Karşına çıksaydım bitmiştim ve ben bitmek istemedim, korktum."

Elimi ensesine atıp oradaki saçlarını okşamaya başladığımda onu anlıyordum çünkü kendimi onun yerine koyunca ben de adım atmak istemezdim. Zaten ilk mesajı yazan da bendim.

Ama o mesajı atmamı sağlayan Serkan'dı çünkü ben tereddütlüydüm ve pek emin değildim ama Serkan beni gazlamış, Asrın'a mesaj atmam konusunda diretmişti.

"İkimizin arasını cidden Serkan yaptı," dediğimde Asrın dudaklarını boynumdan çekip yüzünü yüzüme hizaladı. Dudaklarımı ıslatıp gözlerimi kırpıştırarak derin nefes aldım. "Serkan'a bana araba kullanmasını öğretmesi için yalvarıyordum ama Serkan asla pas vermiyordu. Bir gün okey oynarken ben yine yalvardım buna, tamam mı? Bu yine öğretmeyeceğini söyledi ama bir arkadaşı olduğunu, bana yardım edeceğini söyledi ve o sendin! Numaranı verdi ve mesaj atmamı istedi ama ben ne diyeceğimi bilmediğim için bir süre bekledim sadece. Tam vazgeçecektim ki bana Twitter'dan gördüğü bir tweeti attı ve o tweeti sana atmamı söyledi. Ben de attım!"

Derin nefes aldığımda gerçekten konuşmaktan yorulmuştum ve Asrın bu kadar konuşmama rağmen daha nefesimi doğru düzgün alamadan dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. Ama ben verilen ikramı geri çevirecek kadar kötü biri olmadığım için her ne kadar nefessiz kalsam dahi dudaklarını iştahla karşılayıp öpüşüne karşılık verdim.

Nefessiz kalmak pek umurumda değildi. Asrın'ın dudaklarını kırmızıya boyamak istiyordum.

Aşkın rengi kırmızı mıydı bilmem ama bence Asrın'ın rengi, dudaklarımdan bulaşan kırmızı olmalıydı.

Dudakları sanki ilk defa dudaklarımı bulmuş gibi yavaşça ve keşif yaparcasına dudaklarımda gezinirken ben de ona ayak uydurup gözlerimi kapatmış karşılık veriyordum.

Dudaklarımı diliyle biraz daha araladı ve dilini dudaklarımın arasından dilime değdirdi. Boğuk iniltim dudaklarına çarptığında bundan hoşlanmış bir şekilde parmaklarını belime yerleştirip beni kucağına çekmişti.

Beni tamamen kucağına aldığında aramızdaki boy farkı artık yok olduğu için başımı kaldırmak zorunda kalmıyordum. Daha hırçın davranarak üzerindeki gömleği çekelerken Asrın dudaklarını dudağımdan uzaklaştırdı ve dakikalar önce anlattığım şeye bir yorum yapma gereğinde bulundu. Aman sanki şu an yorumun çok önemliydi!

"Serkan sandığımdan daha çok şey yapmış bizim için."

Kollarımı boynuna dolayıp onu kendime biraz daha çektim. "Yapar o ya. Biraz daha beni öpmezsen bir yerlerden çıkıp bizi öpüştürecek bak. Bana öyle dedi."

Asrın içten ve boğuk bir sesle güldüğünde ben ciddi olduğum için yüzüne bön bön bakıyordum. Ee öpsene be adam!

"Pardon da neye gülüyorsun acaba? Arkadaşımın dediği şeyi dile getirdim diye gülünmez ki! Oho öpeceksin de odana gideceğiz de..."

Asrın öyle bir sırıtıyordu ki dişlerini sayabilirdim. Neyse ki o kadar da kafayı bulmamıştım!

"Niyetini arkadaşının ağzından söyleyecek kadar utangaç mısın?" Asrın hâlâ bir macun reklamındaymışçasına sırıtırken sinirlerim hopladığı için o güzelim omuzunu hafifçe ittirdim.

"Utangaç falan değilim ben! Of bırak beni pislik yamyam hoca bozuntusu! İmdat diye bağırırım şimdi görürsün gününü valla."

Bacaklarımı yere indirmek için kıpırdanırken Asrın bir elini bacağıma indirip debelenmemi engelledi. "Bağırsan da bir yararı olmaz çünkü evde ses yalıtımı var."

Beni yatak odasına doğru götürürken kafamda kurmaya başladım. Bu lanet evde neden ses yalıtımı vardı acaba?

Kaşlarım anında çatıldığında dudaklarının çevresine bulaşmış kırmızı rujum bile dikkatimi dağıtmıyordu şu an. "Sen ne kadar pisliksin ya! Eve kız atıyorsun diye ses yalıtımı mı yaptırdın? Çüş üstüne çüş ya! Bu kadar olmaz ama."

Asrın, beni yatağın ortasına bıraktığında bir anda kucağıma bir tüy yumağı atladı. Pişmaniye!

"Yok artık İdil. Sen ne tür sitelerde geziyorsun acaba? Neden böyle bir şey yapayım?"

Asrın, heybetli vücuduyla hemen karşımda dururken gözlerimi kemerine ve altındaki siyah kot pantolonuna çevirdim. Pantolonun önündeki şişkinlik sırıtmama neden olurken Pişmaniye'yi sevip onu takmadım çünkü o bu eve ses yalıtımı yaptırmıştı!

"Beni özledin mi kız Pişmaniye? Ay hatırlıyor musun seninle konuşmuştum ve baban bana aşık olmasın, üzülür demiştim. Sonra sen beni tırmalamıştın." Pişmaniye kesinlikle beni anlıyordu çünkü kucağıma kurulmuştu. "Heh işte baban bana aşık olmuş! Belki sana söylememiştir, ben söyleyeyim dedim. Artık bana anne diyebilirsin." Başımı kaldırıp Asrın'a baktım. "Diyebilir mi?"

"Pişmaniye hür iradesi olan bir birey. İstediğini diyebilir," dedi dalga geçen bir ses tonuyla. O anca evdeki ses yalıtımından anlardı zaten!

"Bakma sen babana kızım. O biraz sarhoş. Zaten evine ses yalıtımı da yaptırmış. Baba kötü, iğrenç baba." Pişmaniye'ye Asrın'ı kötülerken Pişmaniye tam bir babacı olduğu için resmen bana tıslayıp babasına gitmişti.

"Oha ya! Resmen satıldım."

Asrın Pişmaniye'yi kucağına aldı ve başına kocaman bir öpücük kondurup tüylerini okşamaya başladı. "Ee kızlar babacı olurmuş. Alış buna."

Neden evli bir çiftmişiz gibi hissetmiştim. Ve ben evlenmek kelimesinden bile tiksinirdim!

Yutkunup sırtüstü yattım ve makyajımı dahi silmeden gözlerimi kapattım. Yatağın üzerine bir ağırlık hissettiğimde Pişmaniye hemen yanıma geldi ve kıvrıldı.

"Üzerinde elbiseyle yatma. Gel değiştirelim üstünü." Asrın, yatağın etrafından dolanıp başıma geldi ve bana uzanıp yattığım yerden kalkmam için elini uzattı.

"Ya sen beni soymak mı istiyorsun?"

Hiç itiraz etmedi. "Evet."

"Sapık," diye mırıldandığımda elini tutup doğrulmuştum.

"Sarhoş seni de ayrı sevdim ama keşke ayık olsaydın. Bu geceyi daha da güzel hale getirebilirdik." Asrın elbisemin arkasındaki minik fermuarı çekerken alt dudağımı dişlemiştim.

"Yani pek sarhoş sayılmam bence ya. Her zamanki halim canım."

Asrın, elbiseyi omuzlarımdan indirip omuzlarıma minik öpücükler bıraktı. "Her zamanki halin kesinlikle bu değil tatlı bela. Bence hiç kendini zorlama. Ayakta bile zor duruyorsun."

Elbisem yere düştüğünde Asrın beni yatağa oturttu ve dolabından siyah bir tişört çıkartıp başımın üzerinden geçirdi. Resmen bebeğiymişim gibi beni giydirirken bu durumdan epey memnundum.

"Şimdi, yüzündeki makyajı çıkartmak için tabii ki elimde çıkartıcı şeyler yok ama ıslak mendil getirebilirim." Dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.

"Makyaj temizleme suyu alabilir miyim buraya?" Gözlerim kapalı sorduğumda ne tepki verdiğini görmemiştim ama nedense gülümsediğini hissetmiştim.

"İstediğin her şeyi alabilirsin."

Burnumun ucuna minik bir öpücük bıraktığında gülümseyip tekrar yattım. Ne ara Asrın geri gelmişti ve mendille makyajımı silmiştik hiç bilmiyordum. En son hatırladığım Asrın, ben ve ortamıza kıvrılmış Pişmaniye sarılıp uyuduğumuzdu.

***

Selamlar, nasılsınız?

Ben bu bölümü yazarken iç çekip durdum valla. Çok iyi oldular maşallah 🧿 Ben de Asrın gibi biri istiyorum hü 😭

En sevdiğiniz sahne?

Taksi şöförünün Asrın'dan tırsması ve daha dikkatli olması çok özel şdmxlsmdlsöxls

İdil'in sarhoş halini beğendiniz mi? Şahsen konudan konuya atlaması dışında pek bir değişiklik olduğunu görmüyorum da ldmxlsödldöd

Asrın'ın hotluğu beni bitiriyor 🥵

Asrın, İdil ve Pişmaniye'nin beraber uyuması ühüühü 🥺

Hastalığım geçti, corona da değilim. Muhtemelen üşüttüm ama şu an iyiyim. İyi dilekleriniz için teşekkürler 💚

62k için teşekkürler 💕

Byü kurt bakışlılarım 💘

Continue Reading

You'll Also Like

86.2K 4.1K 28
"Ne bekliyordun?" "Hiçbir şey beklemiyordu-." Cümlemi tamamlamama izin vermedi. "İki güzel söz, bir güzel bakış, iki sarılış. Başka! Başka ne oldu! N...
yirmi By ilayda

Short Story

666K 50.1K 65
hazar biraz duyarsız, biraz da sinir bozucu birisi boyxboy ve texting
251K 5.9K 4
Derin Gökser, 17 yaşında babasının işleri nedeniyle doğup büyüdüğü ilçeden, evinden ve okulundan ayrılmak zorunda kalır. Duygusal sancıların içinde...
3.6K 436 34
Tesadüfen oluşan dostuklar ve aşklar bizimle. Sende daha fazla bekleme ve hemen bizim bu hikayemize katıl🌙 NOT ❗ Hesabıma girip diğer kitaplarıma da...