Kod Adı: Bela •chanbaek•

By meliicornie

66.6K 7.2K 29.3K

"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni k... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11🐣
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
25
26
27
28
29🐥
30
31 🐥
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45 🐤
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55 (FİNAL)
56 (İNCE SATIRLAR...)

24

1.3K 167 641
By meliicornie

Birkaç gün sonra

Byun Baekhyun

Ju Dan Tae'nin pratiğine yetişmek için askeriyenin içinde hızla koşarken duyduğum sesle duraksadım. "Baekhyun."

Sesin geldiği yere dönüp Do Hwan Komutan'ı görünce asker selamı verdim. Elindeki dosyaları bana uzattı. "Bunları Yarbay Heechul'a götürür müsün?"

Yarbayın odası zaten yolumun üstünde olduğu için kabul etmiş ve dosyaları alıp hızla ilerlemiştim. Hoş, odası başka bir binada olsa bile dediğini yapmak zorundaydım, çünkü o bir komutandı.

Heechul'un odasının önüne gelince kapıyı çalıp içeri girmiş ve Do Hwan'ın gönderdiği dosyaları ona uzatmıştım. Saniyelik bir asker selamı verdikten sonra yüzüne bile bakmadan odadan çıkacaktım ki sözleriyle beni durdurdu.

"Olduğun yerde kal."

Ona döndüğümde ciddiyetle konuştu. "Karşında bir yarbay olduğunu unuttun herhalde. Adam akıllı selamla!"

"Özür dilerim komutanım," dedikten sonra başımı saygıyla eğdim. Ardından tekrar dikleşip elimi alnıma götürdüm ve asker selamı verdim. "Fakat siz de yarbaylığınıza yakışır şekilde davranıp suçu olmayan insanları cezadan kurtarmalısınız."

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Komutan Park'ın suçsuz olduğunu bildiğinizi kendiniz söylediniz. Geçen hafta Jongin gelip her şeyi itiraf da etti. Neden hâlâ Chanyeol Komutan'ımı getirmiyorsunuz?"

"Her şey senin bildiğin gibi değil." Yüksek sesle söyledikten sonra oturduğu sandalyeden kalktı ve karşıma geldi. "Chanyeol'ü şu an geri getirirsek hem Jongin hem Sehun ceza alacak ve Chanyeol bunu kabul etmiyor. Eğer öyle yaparsak üçü de ceza almış olacak. Bu daha kötü değil mi?"

"Komutanı geri getirip Sehun ve Jongin'e de sıradan bir uyarı verseniz?" diye daha mantıklı bir düşünce sundum, kendimce.

Ellerini omuzlarıma koyup yüzüme doğru eğildi. "Sinirini anlıyorum Baekhyun ancak askeri kurul dediğimiz bir şey var ve her şey benim istediğim gibi ilerlemiyor. Bana kalsa ben zaten Chanyeol'e ceza vermezdim, ki inanmıyorsan kendisine sorabilirsin, ceza almasın diye ne kadar uğraştığımı."

"Yine de haksız yere gitti ve bu çok kötü!" Kendime hakim olamayıp bağırdığımda ellerini üzerimden çekti ve birkaç adım geriledi.

"Elimden bir şey gelmiyor ama geçen hafta Jongin'i getirip itiraf ettirmeniz iyi oldu. Üsttekilerle konuşup Chanyeol konusunu halletmeye çalışacağım Baekhyun."

"Teşekkür ederim komutanım." dedikten sonra tekrar asker selamı vermiş ve eğitime geç kaldığımı fark ederek bahçeye koşmuştum.

Ju Dan Tae çoktan sıranın önüne geçmiş, gruptakileri azarlamaya başlamıştı. Gözlerimi devirip sıraya geçtiğimde beni hemen yanına çekmiş ve elindeki küçük şişenin içindekini yüzüme dökmüştü.

Su olduğunu düşünüp sakin kalmaya çalışmıştım ama yayılan iğrenç koku ve yanan gözlerimle bunun kolonya tarzı bir şey olduğunu anlamıştım.

İstemsizce bağırıp birkaç adım geriledim, ellerim anında gözlerimi bulmuştu. Yaşaran gözlerimi elimle yellerken diğerleri de su olmadığını anlayıp harekete geçmişlerdi.

Taehyung görebildiğim kadarıyla komutana kafa atmıştı, Sehun yanıma gelip yere bakan yüzümü kaldırmaya çalıştı. Acıyla bağırdığımda gözlerime doğru üfledi.

"Revire gidelim hemen!" Jongin bağırarak kolumdan tuttu ve beni yürütmeye başladı. Gözümün yanması bir zaman sonra ağlamama sebep olmuştu. Gözyaşlarım yanağımdan yavaşça süzülüyordu ama bu benim hassaslığımdan değildi. Tabi ki yüzüme bir şey atıldı diye ağlamazdım ama gözlerim yanmıştı ve kendi kendine sulanmıştı işte.

Revirin olduğu binaya gidip görevlinin yanına gittiğimizde beni sedyeye yatırıp gözlerime birkaç damla damlatmıştı ve beklememi söylemişti. Gözlerim kapalı bir şekilde kısa süre uzandıktan sonra kalkıp elimi yüzümü yıkamıştım.

+++

Ben yatakhanede boş boş otururken diğerleri izne çıkmak için hazırlanıyorlardı. Birden açılan kapı ve içeri gelen Binbaşı Minseok ile hepimiz irkilip hazır ola geçmiştik.

"Rahat." dedikten sonra bana bakıp koridora gelmem için kaş göz yaptı. Onun peşinden odadan çıktıktan sonra elindeki küçük kağıdı bana verdi. "Chanyeol'le konuştum, sana bildirmemi istedi."

"Teşekkür ederim komutanım." derken saygıyla eğildim, o da herhangi bir tepki vermeden koridorda yürümeye başladı.

Tam hazırlanmak için yatakhaneye geri girecektim ki adımı duydum. "Baekhyun!"

Arkamı dönüp bana doğru gelen Do Hwan Komutan'ı görünce olduğum yerde kaldım. "Dan Tae, dün eğitime geç kaldın diye sana zarar vermiş sanırım. Benim emrim yüzünden mi geç kaldın? Çok üzgünüm."

Dudaklarını birbirine bastırıp pişman bakışlarını üzerimde gezdirdiğinde onun için kötü hissetmiştim.

"Hayır, hayır komutanım! Yarbayla biraz fazla konuştuk, o yüzden."

"Yine de seni göndermemeliydim. Çok üzgünüm. Onun ceza alması için uğraşacağım, merak etme."

"Teşekkür ederim." deyip saygıyla eğildim ve yatakhaneye girdim.

Dolabımı açıp sıradan bir şeyler giydikten sonra dışarı çıktım. Minseok'un verdiği kağıtta "soldan üçüncü sokak" yazıyordu. Yazıldığı gibi biraz ilerledim ve üçüncü soldan döndüm.

Chanyeol çoğu zaman olduğu gibi siyah giyinmişti. Siyah dar bir pantolon, siyah deri ceket ve siyah bot. Daha da gürleşen sakalları duruşuna ayrı bir hava katarken sırtını dayadığı duvardan çekti, bana döndü.

Suratında küçük bir gülümseme yer edinirken ona yaklaştım. Gülüşü anında solarken gözlerime bakarak eğildi. "Ne oldu senin gözlerine? Kızarmışlar."

"Önemli bir şey değil." diyerek geçiştirecektim ki ellerini yanaklarıma koydu.

"Yine de binbaşına yalan söylemen hiç etik değil."

"Ju Dan Tae'nin işleri..." diye söylendim. "Boş ver."

"Sikeceğim onu döndüğüm zaman." dedikten sonra beni bir kolunun altına aldı ve yürümeye başladı. "Ne yapalım bugün?"

"Bilmem, beni çağıran sensin." Canım sıkkın olduğu için derin bir nefes verdim. O da beni desteklemek ister gibi omzumla kolumun birleştiği yeri sıvazladı kısa süreliğine. Buna karşılık yaptığım tek şey, kafamı hafifçe ona doğru eğmek ve omzumdan sarkan elini tutmak olmuştu.

Bir süre yürüdükten sonra adımlarımı çok küçük ve yavaş attığımı fark etmiş olacak ki duraksadı.

"Neyin var?" diye sordu. "Hm? Yorgun musun?"

Onu onaylar gibi kafamı salladığımda çok sıkı olmayacak şekilde bana sarıldı. Ellerini huzur verircesine sırtımda gezdirdiğinde başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapamıştım. Parmakları bir süre sonra saçlarımın arasında buldu kendini.

Yavaş hareketlerle saçlarımı okşadı, dakikalarca yolun kenarında bu şekilde durduk. Ellerimi belinde buluşturacak gücü bile kendimde bulamadığım için ceketinin ceplerine asıldım hafifçe.

"Hiç keyfim yok."

"Farkındayım." dedikten sonra biraz geri çekilip burnumu iki parmağının arasına aldı. "Emirlerime uymuyorsun, ha? Ben sana kendini yaralama demedim mi?"

Başımı kaldırıp gözlerimizi buluşturdum. "Fiziksel bir şey değil bu. Sadece kötü hissediyorum ve hiçbir şey yolunda gitmiyor."

"Hmm," diye bir düşünme sesi çıkardı. "Bugün ne yaparsak iyi hissedersin?"

Ellerimi cebinden çekip dudaklarımı büzdüm. "Bugün beraber içebilir miyiz Binbaşım?"

+++

Park Chanyeol

Yanımda oturan Baekhyun birkaç bardaktan sonra sarhoş olmuş ve kafasını masaya koyup boş boş bana bakmaya başlamıştı. Teklifi üzerine alkollü içecek satan ufak bir mekana gelmiş ve biraz içmiştik.

Sürekli bir şeyler söylüyor ama ağzının içinde yuvarladığı ve sessiz konuştuğu için ne dediği anlaşılmıyordu.

Eliyle kolumu dürtüp güldü ve sonra küçük bardağına biraz daha içki koyup bana uzattı.

"Bardak kaldırmak mı istiyorsun?" Şişirdiği için normalden daha tatlı duran yanaklarına bakıp güldüm.

"Hmhm."

Bardağımı kaldırdım. "Neye?"

"Bir an önce gelip beni kurtarmanıza..."

Elimdeki bardağı onunkine vurdum ve güldüm. "Geleceğim, merak etme."

Bardağın yarısını içti ve bana döndü. "Ama ne zaman?!" Bağırarak söyledi ama aslında sinirli değil kırgın olduğu çok açık ortadaydı.

"Az kaldı, sabret..." Sürekli evde oturmak benim de hoşuma gitmiyordu ama en azından grubumu korumak için buna katlanmaya çalışıyordum.

"Sürekli az kaldı diyorsun ama gelmiyorsun. Görmüyorsun. Ne haldeyim, bilmiyorsun!" Bu sefer sinirle söyledikten sonra ağlayacak gibi burnunu birkaç defa çekti ve önüne döndü.

Tavrına şaşırıp onu kendime döndürdüm. Dolu gözlerini bir süre yüzümde gezdirdikten sonra yanaklarından süzülen birkaç damla gördüm ve kalbim, bununla beraber öyle büyük bir ağrıya ev sahipliği yapmıştı ki neredeyse kriz geçireceğimi sanmıştım.

"Jongin ve Sehun ceza almasın diye gelmiyorsun. Ama benim yaşadıklarım hakkında hiçbir şey yapmıyorsun." deyip ağlamaya başladığında hayatımdaki hiçbir gerçeğin yüzüme bu kadar net bir şekilde vurmadığını anlamıştım.

Gerçekten de dediği gibi mi yapmıştım?.. İki kişi ceza almasın diye uğraşıyordum ama böyle de başta Baekhyun olmak üzere tüm grubum mu zarar görüyordu?

"Aynı şeyleri yapmaya devam ediyor. Ceza adı altında üstümüzü çıkartırıyor ve vücudumuzu ıslatıyor. Sonra arka bahçede çıplak bir şekilde rüzgâr yememizi sağlıyor. Güya üşüyüp ders alacağız." Anlattığı şeyi şaşkınca dinliyordum. Çocukları zatürre etmeye mi çalışıyor, diye düşünmedim değil. "Ama onun amacı bize ders vermek falan değil. Karşımıza oturup o aptal sırıtışıyla göğüslerimizi izliyor." dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Bu kadarı da fazlaydı.

Fiziksel ceza bir yere kadar askeriyede normaldi ama eğer Baekhyun'un dediği gibi saçma yerlere gidiyorsa kesinlikle kabul edilemezdi.

"Komutanım," dedi çaresizce. Düşüncelerimden ayrılıp tekrar ona odaklandım. "Bunu en çok da bana yapıyor ve arka bahçede tek başımayken beni izlemesinden artık korkuyorum." Sessizce söylerken beyaz parmakları kolumu kavramıştı. Sanki ne kadar sıkı tutarsa onu o kadar iyi koruyabilecektim.

"Daha neler yapıyor, bilmiyorsun. Anlatamıyorum..." Bir an konuşacak gücü kendinde bulamadı, gözlerini yerde gezdirdi. "Gruptakileri bile bana karşı kullanıyor." dedikten sonra yutkundu ve ağlaması arttı. "Chanyeol, biliyor mus-"

Bir elimi başının arkasına koyup onu kendime doğru çekmemle sözleri yarım kalmıştı. Baekhyun'u göğsüme bastırıp sıkıca sarıldım. Daha fazla konuşup ağlamasını istemiyordum, bu yüzden konuşmaması için ben konuşmaya başladım.

"Çok üzgünüm Baekhyun. Başına bu kadar çok şey geleceğini bilmiyordum, o şerefsizin sana bu kadar yükleneceğini bilmiyordum, en çok da... ve en çok da senin bu kadar üzüleceğini yemin ederim bilmiyordum."

Kollarını vücuduma daha sıkı sardı. "Lütfen hemen gel..."

"Geleceğim," dedim. "Söz."

"Asteğmen Byun Baekhyun'un komutanı, Binbaşı Park Chanyeol sözü mü?" Tatlı tatlı sorduğunda gülmeden edemedim. Saçlarını okşadım ve gülümseyerek ona baktım.

"Asteğmen Byun Baekhyun'un komutanı, Binbaşı Park Chanyeol sözü."

+++

"Geldim." Elimdeki saç kurutma makinesinin fişini prize taktım ve sessizce yatakta oturan Baekhyun'un arkasına geçtim.

İçtikten sonra eve gelmiştik, Baekhyun kendine gelmek amacıyla duşa girmiş ve çok uzun süre geçmeden çıkmıştı.

Makinenin düğmesine basıp Baek'in saçlarına doğru tutmaya başladım. Boştaki elimi saçları arasında gezdiriyor ve sebepsizce gülerek kurutma işlemine devam ediyordum.

"Daha iyi hissediyor musun?" Saçlarının yeterince kuruduğunu fark edince makineyi kapatıp sordum.

"Evet, iyiyim." Ayağa kalktı ve boş boş etrafa baktı. Üzerine giydiği kıyafetlerim onda komik duruyordu. Güldüm.

"Yorgunsundur, yat ve dinlen."  Arkasına gidip ellerimi omuzlarına koydum, onu yatağa doğru götürdüm.

Geniş yatağımın örtüsünü kaldırdım ve Baekhyun'un girmesini bekledim. İtiraz etmeden kıvrılmıştı. Birden bileğime sarılan parmaklarıyla şaşkınca ona baktım. "Sen de gel..."

"Ah, hayır. Kendin rahatça yat Baekhyun."

"Benimle yatarsan daha rahat uyuyabilirim."

Anlık gelen bir sıcaklamayla bakışlarımı ondan çektim. Derin bir nefes aldıktan sonra onu daha fazla bekletmeden yatağa uzandım ve bir kolumu boynunun altından geçirdim.

Baekhyun gerçekten de daha rahat olduğu belli bir şekilde gülümseyerek yanaştı bana. Gözlerini kapatıp başını omzuma doğru yasladı, minik ellerinden biri de göğsümdeydi. Kısacası kırk yıllık evli bir çift gibi yatıyorduk. Garibime giden ise ne benim ne de Baekhyun'un bunu sorun etmesiydi...

Bir hafta sonra

Byun Baekhyun

"Herkes hazır mı? Birazdan başlayacak." Bilgilendirme yapan askeri görmezden gelerek üstümü düzelttim.

Askeriyede müzikal tarzı bir şey yapılacaktı, her gruptan iki kişi seçilmişti ve birkaç  gündür bununla uğraşıyorduk. Bizim takımdan Doyoung ve beni seçmişlerdi, ne kadar uğraşmak istemesem de bu işi yapmaya mecburdum.

Hepimizin son hazırlıkları bitince müzikali başlatmak üzere bahçede buluşmuştuk. Askeriyedeki herkes ve birkaç sivil de bizi bekliyorlardı. Siviller de komutanların yakını falan olmalıydı, bildiğim kadarıyla buna izin veriliyordu.

İki asker sırayla şarkı söyledikten sonra sıra Doyoung'a gelmişti. O da mükemmel bir şekilde söyledikten sonra asker selamı verdi. "Ju Dan Tae grubundan, Asteğmen Kim Dong-Young."

Dan Tae'ye döndüğümde gözlerimi devirmeden edemedim. Zorunluluktan dolayı söylediğimiz bir şey için bile övünmeye çalışıyordu. Yüzünde aptal bir gülüş vardı. Fakat ben onun yüzünde aptal da olsa bir gülüş görmek istemiyordum.

Büyük bir öz güvenle şarkı söyleyeceğim yere ilerledim ve mikrofonu elime alıp söylemeye başladım. Bahçedekilerle göz teması kurmaya çalışıyordum.

Şarkım bittikten sonra bir adım öne çıktım. Ju Dan Tae göğsünü gere gere izliyordu ama ben onu böyle mutlu edecek bir şeyi asla yapmayacaktım. Her şeyden önce ben kendi komutanıma söz vermiştim. Park Chanyeol'ün Byun Baekhyun'u olacağımı söylemiştim.

Elimdeki mikrofonu dudaklarıma doğru götürdüm ve en ön sırada olan Dan Tae'nin gözüne baka baka söyledim. "Dokuzuncu tabur komutanı, Binbaşı Park Chanyeol'ün grubundan, Asteğmen Byun Baekhyun!"

Asker selamı verip gülerek sahne yerinden ayrıldım. Ju Dan Tae sinirle bana doğru yürümeye çalışmıştı ama yanındaki Heechul onu tutup bana aferin dercesine göz kırpmıştı.

Şarkı söylerken sivillerin olduğu yerde siyahlar içinde birini görmüştüm. Şapkası olduğu için yüzünü net görememiştim ama boyundan ve giyim tarzından dolayı onu Chanyeol'e benzetmiştim. Ve kendimi tanıtma kısmında güldüğünü görmüştüm, bu yüzden içimden bir ses şiddetle onun olduğunu söylüyordu.

Dışarıdan gelen insanların olduğu yere baktım, artık orada değildi. Etrafıma göz attıktan sonra ise binaların arka tarafına gittiğini fark ettim. Hemen peşinden koştum ve bomboş olan arka bahçede önümdeki kişinin koluna dokundum.

"Komutanım siz misiniz?"

"Şşşt." Sessiz olmamı işaret ederken bana dönüp bileğimden tutmuş ve sertçe yanına çekmişti. Hemen ardından sırtımı binayla buluşturup beni kaslı vücudu ve duvar arasına aldı. Bileğimdeki elini biraz aşağı kaydırıp elimi tuttu, baş parmağıyla elimin üstünü okşamaya başladı.

"Sen gerçekten Park Chanyeol'ün Byun Baekhyun'u musun?" dedi gülerek. Boştaki eliyle şapkasını biraz geriye attı ve yüzünü tam olarak görebilmemi sağladı. Gülüşüne karşılık ben de güldüm, başımı yere eğdim, daha sonra tekrar ona baktım, gözlerimi kaçırdım ve sebepsizce yine güldüm.

Kalbimin hızlanması tüm vücudumda kısa bir etki yaratmıştı. Bacaklarım içten biraz titriyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım nefes almak istemiyor gibi, ama bunun aksine göğsüm hızla inip kalkıyordu. Büyülenmiş gibi gözlerimi sadece onun gözlerinde gezdiriyordum.

"Hm?" diye bir mırıltı çıkardı. "Sen benim Baekhyun'um musun?"

Başımı hızla aşağı yukarı salladım. Sanırım bu soruya cevabım hayır olsaydı şu an salak gibi heyecan yapıp ona bakakalmazdım.

"O zaman, Baekhyun..." deyip duraksadı. Ellerini belime atıp beni birden kendine çekmesiyle irkildim. Karınlarımızı tamamen birleştirmişti. "Sonsuza kadar sadece benim ol." dedikten sonra başını sola doğru eğip bana yaklaşmış ve dudaklarımızı kavuşturmuştu. Masum başlayan bu öpücük saniyeler içerisinde değişmiş, ikimiz için de geri adım atılamaz büyük bir kıvılcıma dönüşmüştü. Belimdeki ellerinden birini enseme çıkardı, tutuşu sıkılaştı, beni kendine daha fazla bastırdı. Dudakları arasındaki alt dudağımı hafifçe geri çektiğimde yırtıcı bir hayvanın avına saldırdığı gibi hızlı ve vahşi davranarak alt dudağımı tekrar esir aldı. Ben de vücudumu yakıp kavuran, bu çılgın ateşe yol açan ani hamleyi memnuniyetle karşıladım.

🐈

Alın size öpüşme 👉👈

Üniversite sınavına bir ay kaldı, bu yüzden geç gelen/gelebilecek bölümler için anlayışlı olun lütfen asklarim ❤

Hikaye finale kadar tamamen kurgulanıp kabataslak şekilde yazıldı fakat her bölümü düzenlemem uzun sürüyor. Çünkü hepsinde sahne ekleyip çıkartıyorum, yazım hatalarını düzeltiyorum, daha iyi bir anlatımla yazmaya çalışıyorum. Sınavım bittikten sonra hepsini daha çabuk yapabilirim diye düşünüyorum.

Sizi sebiom🤌💋

Continue Reading

You'll Also Like

727K 59.8K 44
Cinayet Masasının çevik polisi Hakan Çevik... İşinde taviz vermeyen, kurallara bağlı bu polisin bile 'hayır' diyemeyeceği güçler var. Nil Aydıner, e...
46.3K 3.7K 38
Ve Sehun, kendi cehenneminin içinde, cenneti yarattı.
120K 9.2K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
20.2K 2.2K 45
Boksla alakalı herşeyden korkan Alin,anonim biriyle tanışır...Peki ya anonim biri onu korkutanlardansa?