KAN VE ZEHİR

Von serpziyagil

729K 13.4K 5.1K

"Bin." "Neye?" "Motor-" Duraksadı. Dudağının kenarı sinsice kıvrıldı. "Neye binmek isterdin?" dedi beni başta... Mehr

1. Bölüm | TAKINTI
2. Bölüm | SİREN
3. Bölüm | CESARETİN KANATLARI
4. Bölüm | LABİRENT
5. Bölüm | YAĞMURU DİNLEMEK
6. Bölüm | PAMUK
7. Bölüm | SÖZLEŞME
8. Bölüm | RUH KATİLİ
9. Bölüm | AY PARÇASI VE RUHSUZ HEYKEL
10. Bölüm | DAVETSİZ MİSAFİR
12. Bölüm: DEJAVU
13. Bölüm: ADI ÖZGÜRLÜK
14. Bölüm: MASALIN ÖTEKİ YÜZÜ
15. Bölüm | ÖDEŞTİK
16. Bölüm: RUH YARASI
17. Bölüm: KUKLACININ OYUNU
18. Bölüm | OYUNCAK MÜZAYEDESİ (PART 1)
18. Bölüm (PART 2) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
18. Bölüm (Part 3) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
19. Bölüm | AŞK VE KORKU
20. Bölüm | KALPLE SAVAŞ
21. Bölüm | AJAN
22. Bölüm | ATEŞTEN URGAN
23. Bölüm | LAFÜGÜZAF
24. Bölüm | ÖLÜLER AF DİLEMEZ

11. Bölüm | ELİ KAN KOKAN ADAM VE RUHU KANAYAN KADIN

27.4K 552 236
Von serpziyagil

Hellüü!

Özlediniz mi benii? Ben sizi cok özledim!

Bölüm şarkıları:

Ariana Grande, Into you

Alan Walker & Ava Max, Alone

Daddy Yankee, Gasolina

11. Bölüm: Eli kan kokan Adam ve ruhu kanayan Kadın

Geçmiş zehirli bir yılan gibi beni kıskacına almıştı. Bazen hastalıklı zihnim bana oynuyor ve tüm bunlar birer hayalden ibaret gibi geliyordu.

Poyraz ölmüştü. Gerçeklik tokat gibi yüzüme çarptı.

Şuana kadar hep kendi içimde bahaneler üretmiş ve onun yaşadığına kendimi ikna etmiştim.

Beni katil olmaktan kurtaran adamın, eli kan kokan bir katil olduğunu göz ardı etmiştim.

Poyraz'ın duran kalbini hayata döndüren ve o kalbi bir daha atmamak üzere durduran aynı kişiydi.

Berkan Uraz.

Nam-ı diğer ruh katilim. Beni o sokak arasında öldürmemiş, peşinden buralara sürüklemişti. Lakin ruhumun gün geçtikçe yavaşca öldüğünden bi haberdi. Ruhumu katleden onun karanlığıydı. O eli kan kokan bir katil olmasıydı. Ruhu kanayan bir Kadın'ı, eli kan kokan bir Adam iyileştiremezdi. Ruhumu asıl öldüren gerçek, kendime yeni yeni itiraf ettiğim bağlılık duygusuydu.

Ben Mehir Beray, beni karanlığına hapseden Berkan Uraz'a bağlanıyordum. Bu korkunç bir gerçekti. Bir kaç gündür tanıdığım adama bağlanmam saçmaydı.

Dalgın bakışlarımı Berkan'a çevirdim. Duygudan yoksun gözlerle karşındaki adama bakıyordu. Sarışın adam artık gözüme karizmatik gelmiyordu çünkü onu tanıyordum. Zihnimi yoklayınca hafıza belleğim ışıklarını yakmıştı ve beni sonuca ulaştırmıştı.

"Ben cinayet şubeden komiser Tekin Atay. Poyraz Karadağ cinayeti hakkında ifadenizi alacağım. Evdeki herkesi salona çağırın." deyip bana kısa bir bakış atıp, tekrar Berkan'a döndü. Yalan söylüyordu.

İsmi Tekin Atay değildi.

Berkan rahat tavrından ödün vermeden koltuğa oturdu. Eliyle karşındaki koltuğu gösterdi. Tekin Atay olduğunu iddia eden adam koltuğa oturdu."Seda hanım!" diye seslendi Berkan. Seda abla salona geldi koşarak. "Buyurun Berkan beyim." dedi.

"Faruk ve Rüya'yı buraya çağır. Polis bey ifade alacak." dedi iğneleyici bir tonlamayla. Sarışın adama baktı. "Ne içersiniz Tekin bey?" diye sordu. "Gerek yok teşekkürler." Dedi. Berkan, başıyla işaret verince, Seda abla salondan çıktı.

Kıstığım bakışlarımı Sarışın adama diktim. Amacı neydi? "Mehir gel otur güzelim." Berkan'ın yumuşak sesiyle ona döndüm. "Yaa güzelin miyim gerçekten?" dedim 'a' harfini uzatarak. Tek kaşımı kaldırıp imayla gülmüştüm. Berkan gülecek gibi oldu ama hemen kendini toparladı. Kolumdan tutup beni yanına oturttu. Kulağıma eğilip sadece benim duyabileceğim bir şekilde. "Otur ve uslu dur Ay Parçası anlaşmamızı unutma." dedi. Onu gambazlamamdan korkuyordu. Düşüncesi beni güldürdü. Dilime dolanan kelimeleri yuttum.

"Host çek lan bakışlarını kızdan. Yedin bitirdin gözünle." Faruk'un salonun ortasına bomba gibi düşen sesiyle Berkan'daki bakışlarımı ona çevirdim. Kime diyordu? Kaşlarını çatmış Faruk'a bakan sarışın Adam'a döndü bakışlarım. "Birine benzettim sadece." dedi sertçe ve ekledi. "Gevezeliğe lüzum yok. Herkes otursun ifadenizi alıp gideceğim." deyip susturdu herkesi. Faruk ve Rüya da koltuklara yerleştiler.

"Evet sizi dinliyoruz komiser bey? Biraz hızlı olursanız sevinirim. Akşam için planımız var." Berkan'ın rahat tavırları sinir bozucuydu. Bir katildi ve karşında ben polisim diyen bir adam vardı ama onun umurunda değildi. "Poyraz Karadağ ile en son ne zaman görüştünüz?" Sarışın adamın sorusu bedenimi gerdi. O gün zehirli bir yılan gibi zihnime dolanıyordu. "Bir kaç gün önce görüştük telefondan." diye yanıtladı adamı Berkan. Adamdan bakışlarını ayırmadan, yumruk yaptığım elimi avcunun içine aldı. Sanki düşündüklerimi hissediyordu. Sıktığımı farketmediğim elimin yavaşca okşamaya başladı. Bedenim gevşerken korkularım benden uzaklaşıyordu.

"Poyraz Karadağ'ın öldüğünü duyunca şaşırmadınız oysa ki ölüm raporu bize bile yeni ulaştı." Adamın sesi düşünceliydi. İmada bulunuyor ve bunu alenen yapıyordu. Poyraz'ı, Berkan'ın öldürdüğünü ima ediyordu. Fakat bu cinayeti başlatan bendim. Artık Poyraz'ın öldüğüne emin olmuştum ve nelere sebep olduğumla yüzleşiyordum.

Her suçun gölgesinde, saklanan bir suçlu vardır.

Ben saklı o suçluydum.

Korkuyla Berkan'ın cevabını bekledim. Evet o adam polis değildi ama sıradan biri de değildi. Devletle bağlantılı bir adalet adamıydı. Berkan'ın vereceği ufak bir açığı araştırmaktan geri durmazdı. "Haşim Karadağ ile konuştuk o anlattı. Poyraz'ın babası ve aile dostumuz kendisi. O yüzden şaşırmadım. Duyunca üzülmüştüm ama hepimiz bir gün öleceğiz. Durumu dramatize etmeye gerek yok komiser." dedi düz bir sesle. Karşısındaki adamın ikna olduğunu, yenilgiyle salladığı başından anlamıştım.

Sarışın adamın sorgulayan bakışları bu kez beni buldu. "Siz kimsiniz?" dedi tek kaşını kaldırıp. Berkan'ın elinden elimi çekip ayağa kalktım. Yüzümde şuh bir gülümse oluştu. Tüm gerginlik aniden bedenimden gitmişti. Ani ruh değişimlerine alışkındım. Show sırası benimdi. "Ah komiser kim olduğumun ne önemi var? Yoksa beni de mi cinayet şüphesinden sorgulayacaksın?" Sona doğru bilerek sesimi kısmış ve sahte bir üzüntüyle dudaklarımı büzmüştüm. "Şüpheli bir durum olursa, evet sorgulayacağım." dedi keskin bir ifadeyle. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir kaç adımla oturduğu koltuğa yaklaştım. Koltuğun kol koyma yerine oturup bir kolumu omuzuna attım. Şaşkınca bana bakan adama biraz daha yaklaştım. Gülen yüz ifadem aniden soldu.

"Ne zamandan beri ifade almaya ajanlar geliyor Tekin Atay- Ah pardon Pars Tekin diyecektim." dedim Pars'ın yüzüne öfkeyle bakarak.

Pars Atay MIT ajanıydı. Komiser falan değildi ve dediklerinin hepsi palavraydı. Burada olma sebebi Poyraz'dı evet ama yalanlarla gelmesinin sebebi neydi bilmiyorum. Bir ajan olarak görevi ifade almak bile değildi. Kimliğini riske atıp buraya gelmişti ve bende kimliğini ifşa etmiştim. Bu durumdan gayet memnundum çünkü aramızda geçmişten gelen bir husumet vardı.

Bu beyinsiz hergele beni aldatmıştı. Pars ile aynı kolejde okuyorduk. O benden üst sınıftı. Babalarımız ortaklık kurunca sık sık görüşmeye başlamıştık. Sevgili olmamız kaçınılmaz sondu ve öyle de olmuştu. Benim dalgın olduğum ve terapilerden bunaldığım bi dönemdi. Başlarda iyi gelmişti bana olan sevgisi. Beni aldattığı gün ise hissettiğim tek şey öfkeydi. Onu sevmediğimi o gün anlamıştım çünkü hiç canım yanmamıştı. Ben onun bana olan sevgisi sevmiştim.

Pars ile geçmişimin özeti üç kelimeden ibaretti.

Yaşandı, bitti, saygısızca.

Pars şaşkınlıktan tepki vermeyince gülerek saçını karıştırdım. Benden böyle bir hamle beklemediği açıktı. "Ne o ajan kimliğin mi ifşa oldu?" dedim gülerek. "Mehir! Buraya gel. Ne oluyor burada anlatın biriniz." dedi Berkan sinirle. Rüya ve Faruk'a göz ucuyla baktım. Avel avel ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Ruh katilimi kızdırmamak için kalkıp yanına geçtim. Ortalığı karıştırmamışım gibi ayak ayak üstüne atıp oturdum. "Seda abla bana bol köpüklü bir kahve getirir misin?" diye seslendim ve ekledim. "Yanına
fıstıklı lokum da koy!" deyip siyah saçlarımı savurdum.

Pars oturduğu yerde dikleşip boğazını temizledi. Bana kızgın bir bakış atıp esas muhattabı olan Berkan'a döndü. "Pekâla kartlarımızı açık oynayalım. MIT ajanı Pars Tekin'im. Başta söylediğim gibi cinayet soruşturması için geldim. Kimliğimi gizleme sebebim sizinle ilgili değil, ajan gizliliği." dedi.

"Morgdan ceseti ne zaman aileye teslim eder adli tıp? Cenazeyi toprağa vermek istiyordur babası." diye sordu Berkan. Sanki alacağı cevabı bilerek sormuştu bu soruyu. Neden bilmiyorum ama öyle hissetmiştim. "Hiç bir zaman." diye mırıldandı Pars. Faruk olanları kavramış olacak ki susmayı kenara bırakıp dahil oldu konuşmaya. "Neden?" diye sordu meraksız bir şekilde. Sırayla Berkan ve Faruk'a baktım ikisi bir şey biliyordu. "Ceset yok." Pars'a baktım ciddi mi, diye. Ciddiydi.

"Demek ceset yok... Peki cinayet aleti incelenme raporları ne zaman çıkar Pars bey? Ceset yoksa cinayet olduğuna emin olmanız için bir silah olmalı ortada." diye başka bir soru yöneltti Berkan. Bilerek soruyordu bunları çünkü ortada ne ceset ne de cinayet silahı olmadığını biliyordu. Peki ya ortada bunlar yokken nasıl soruşturma dosyası açmışlardı? Berkan'ın da merak ettiği ve öğrenmeye çalıştığı buydu. Düşüncemi doğruladı Pars. "Cinayet silahı henüz bulunamadı." dedi gergince. Berkan başını ağır ağır salladı. "Ceset yok. Silah yok... Siz bu adamın öldüğüne emin misiniz? Neye dayanarak soruşturma dosyası açtınız?" Gerçekleri bilmesem ben bile Poyraz'ın yaşadığını düşünebilirdim. Çok doğru söylüyordu. Onlar konuşurken Seda abla kahvemi getirmiş ve kulak misafiri olmadan gitmişti.

"Elimdeki delilleri sizinle tartışacak değilim. Dosya açılacak kadar bilgi var elimizde bunu bilmeniz yeterli. Tekrar ifadenize başvurmamız gerekebilir. Gerekli görürsek sizi karakolda ağırlayacak polis arkadaşlar."

Berkan başıyla onayladı. Elini salon kapısına doğru hafif hareket ettirdi. "Başka soracak sorunuz yoksa evimden gidebilirsiniz." dedi. Bakışları yine değişmiş bir avcı gibi keskinleşmişti. Keyifle höpürdeterek kahvemden bir yudum aldım. Pars alayla gülerek başını iki yana salladı ve ayağa kalktı. "Baban burada olduğunu biliyor mu?" Sorusunun hedefinde ben vardım. Yavaşca yutkundum. Kahve fincanını sehpaya bıraktım. Ben susunca o devam etti. "Dün Ankara'daydım iş için. Babam ve Serdar amcayla yemek yedik. Senden konuştuk biraz ve Ayla'nın yanında İstanbul'da olduğunu söylemişti." deyip es verdi ve ekledi. "Ayla İstanbul'un diğer yakasında oturuyor. Yine ne işler karıştırıyorsun sen Mehir?" Sesinde bana duyduğu endişe hat safhadaydı.

Oturduğum yerde dikleştim. "Ben sana ne işler karıştırıyorsun da buraya yalanlarla gelip soruşturma yürütüyorsun diyor muyum ajan?" Başımı iki yana salladım. "Demiyorum. Sende sorularını kendine sakla ve git." Pars gözlerini devirip salondan çıktı. Bana kızdığını gözlerindeki parlamadan anlamıştım ama bu benim sorunum değildi. Berkan ve Faruk sorgulayarak bana bakınca sırayla ikisine baktım.

"Ne var?" diye sordum. Pars'ı benim çağırdığımı mı düşünüyorlardı acaba? "Ben olmasam kimliğini bile bilmiyordunuz, ne diye bakıyorsunuz?" deyip nefes verdim.

"Neyse kıyafet seçelim akşam için biz Mehir ile." Rüya beni kaldırıp koluma girdi. Beraber merdivenleri çıktık. Rüya'nın odasına gelmiştik. Odası kendi gibi sarı renklerindeydi. Duvarlarında kendinin yaptığı belli olan tablolar asılıydı. Hepsi çok güzel görünüyordu. "Çok yeteneklisin." dedim odasındaki tabloları incelerken. Rüya dolabını karıştırırken bana cevap verdi. "Çok seviyorum resim yapmayı. Seviyorsan bi ara beraber de yapabiliriz." Dolabından bir elbise çıkarıp yatağın üstüne attı.

Yatağın ucuna oturdum. "Ben pek beceremem." dedim dürüstçe. Mobilyaları açık krem tonlarındaydı. Duvarları açık turkuazdı. Yatağın yanındaki komidindeki çerçeveyi elime aldım. "Doğru ya. Sen yazılım mezunuydun. Sayısalcısın." dedi başka bir elbise alıp bana döndü. "Bu nasıl?" Çerçevedeki fotoğrafta Berkan ve Rüya vardı. Bu evin bahçesindelerdi. Berkan, Rüya'yı kucağına almış ikisi kadraja bakarak gülüyorlardı. "Hey bana dön dünyalı!" Rüya'nın sesiyle irkilerek kendime geldim. Çerçeveyi yerine bırakıp ona baktım.

Üzerine tuttuğu elbise gece mavisi mini bir elbiseydi. Gögüs kısmı straplezdi. Elbise bele kadar dar kesimdi ama etek kısmı bol ve tüldendi. "Çok güzel." dedim içtenlikle. "Tamam sıra sende. Siyah mı mor mu?" diye sordu dolaba bakarken. Elinde iki elbise tutuyordu. "Siyah." dedim düşünmeden. Mor rengini sevmezdim. Annem öldürüldüğü gün üzerinde mor bir elbise vardı. O günden sonra mor renginden nefret etmiştim. Rüya askıdan çıkardığı elbiseyi bana uzattı. "Dene bakalım olacak mı? Beden ölçülerimiz çok yakın." deyip elbiseyi elime verip beni odadaki banyoya yönlendirdi.

Elbiseyi giydim. Perçemimi kulağımın arkasına sıkıştırdım. Aynadaki aksime baktım. Siyah elbise vücudumu sarmış, kıvrımlarımı belirginleştirmişti. Gögüs kısmı derin V şeklinde ince askılı bir elbiseydi. Çok kısa olmadığı için rahat hissetmiştim. Saçımı omuzumdan geriye atıp banyodan çıktım. Rüya yatakta oturmuş telefona bakıyordu. Beni görünce telefonu yatağına attı. Islık çalarak ayağa kalktı. "Çok güzel olmuşsun." dedi coşkuyla.

Karanlığı aydınlatan rengarenk ışıklar altında yürüdüm. Rüya ve Faruk çoktan bizim için ayarlanmış özel lobideki koltuklara oturmuşlardı. Kahve köpüğü deri koltuklar mekanın ne kadar lüks olduğunu belli ediyordu. Rüya'nın yanına oturdum. Yüksek ses müzik kafamdaki sesleri bastırıyordu ve bu hoşuma gidiyordu. Berkan her zaman ki tüm karanlığına tezat giydiği beyaz gömleğin kollarını katlamış, üstten bir kaç düğmesini açık bırakmıştı. Altına ise siyah pantolon giymişti. Berkan yanıma oturdu.

Dans eden insanlardan bakışlarımı ayırıp Berkan'a baktım. Kaşlarını çatmış bir noktaya bakıyordu. Meraklı harelerimi baktığı yöne çevirdim.

Bize doğru gülümseyerek gelen kızıl saçlı kızı görünce istemsizce kaşlarım hafif çatıldı. Devin ile göz göze geldik. Beni görünce başını hafif çevirip saçını savurdu. "Kızıl afeti kim çağırdı buraya lan?" diyen yanımdaki Faruk'a baktım. Oturduğumuz koltuk L koltuktu ve hepimiz yan yanaydık. "Sende mi be birütüs?!" diye sordum hayal kırıklığıyla elimi kalbime koyarak. Müzik sesinden beni duyması için bağırarak konuşmuştum.

Faruk kolunu omuzuma atıp başını başıma yasladı. Bir sır verir gibi kulağıma yaklaştı. "Üzülme benim için hala patron sensin." dedi bağırarak. Kulağımın dibinde olduğu için bağırınca kulak zarım iflas etmişti! Faruk'u omuzundan ittim. "Niye bağırıyorsun gerizekalı!" diye bağırdım. Faruk alayla güldü. "Sen neden bağırıyorsan o sebepten!" dedi bağırarak. Müzik sesinden dolayı bağırıyordum ama kulağımın dibinde bağırmasa da duyardım. Yüzündeki alayla gülümse onun da farkında olduğunu belli ediyordu. O yüzden bu minik(!) bilgiyi onunla paylaşmadım.

Devin, yanıma gelmişti. "Selam! Hazır mıyız eğlenmeye!" Coşkuyla bağıran kıza gözlerimi devirdim. Bu kızı samimiyetsiz bulan tek ben miydim?

Rüya ayağa kalkıp Devin'e sarıldı. "Bomba gibi hemde!" diye Devin'e eşlik etti. Rüya tekrar Faruk'un yanındaki yerine otururken, Devin, Berkan'ın yanına oturmuştu. Berkan'a yaklaşıp elini yanağına koydu. Ne konuştuklarını sesten duyamıyordum. Dudaklarını okumaya çalıştım ama yapamadım.

Duymak için koltukta Berkan'a doğru yanaştım. Dizlerimizin arasında biraz mesafe kalınca durdum.

"Çok özledim seni." diyordu Berkan'ın yanağını okşarken. Berkan diziyle dizimi vurunca yerimde sıçradım. Yakalanmıştım! Başımı diğer tarafa çevirip dans eden insanları izliyormuş gibj yaptım. "Sen bizi mi dinliyordun minik röntgenci?" Ensemde hissettiğim nefesin sahibine döndüm aniden sinirle. "Sensin minik!" diye isyan ettim. Yüzlerimizin yakınlığını farkedince yavaşca yutkundum. Burunlarımız birbirine değecek kadar yakındık. Berkan bakışlarını dudaklarımdan gözlerime çıkardı. Muzip bir ifadeyle dudağının kenarı kıvrıldı. "Röntgenci olduğunu kabul ediyorsun yani?" diye sordu. Kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Öyle birşey yok." deyip ayağa kalktım. İçkileri getiren garson yanımdan geçerken tepsiden votka dolu bardağı alıp bir yudum aldım. Ona 'minik' lafını yedirecektim.

Müziğin hareketli ritmine uygun vücudumu hareket ettirmeye başladım. Kalçalarımı sallayıp bir tur etrafımda döndüm. Ben dönerken Rüya tezahürat yaparak bağırmış ve ayağa kalkıp yanıma gelmişti dans ederek. Beni izleyen Berkan'a bakıp votkayı tek dikişte bitirdim. Önündeki içki dolu bardakları başımla işaret edip başımı hafif eğip göz kırptım. Dudağımın kenarından akan içkiyi baş parmağımla sildim. Boş bardağı koltuğun oval sehpaya koydum. Devin, Berkan'a yaklaşıp bir şeyler söylüyordu ama Berkan gözlerini bana dikmişti ve sanki yanındaki kızı dinlemiyordu. Berkan masadaki tekilayı alıp shot attı ve benim gibi göz kırptı. Hodri meydan diyordu. 'Hay hay' anlamında başımı hareket ettirdim.

Ellerimi saçlarıma geçirip yukarıya kaldırırken, bacaklarımı kırarak kalçamı hareket ettirdim. Omuzlarım müziğin ritmine göre inip kalkarken masaya yaklaştım. İki tane tekila bardağını alıp ard arda shot attım. Boğazımı yakan sıvıya yüzümü buruşturdum. Berkan gülerek başını geriye atmıştı. Öne doğru eğildi, iki bacağını iki yana açmış rahatça oturuyordu. Tekila bardakları önüne düz bir çizgi şeklinde dizdi. Tam 10 tane bardak vardı. En baştaki tekila bardağını eline alıp bana göz kırptı. Ard arda shot atarken yüzünde gram ekşime olmamıştı. Son shotu atıp bardağı sertçe masaya koydu. "Frene basın gece yeni başladı. Gecenin sonunda kör olursunuz!" Faruk'un imalı sesiyle Berkan'dan kaçırdım gözlerimi. Devin bana öfkeyle bakıyordu. Rüya, Devin'i kolundan tutup kaldırdı ve lobiden inip dans eden insanların arasına karıştılar. Rüya giderken geri geri yürümüş ve bana imayla gülmüştü. Ne yaptığını anlayınca gülmemek için alt dudağımı ısırdım. Bu kız çok fenaydı!

Belimde hissettiğim eller ile yerimden sıçradım. Berkan ne ara yanıma gelmişti? Abisine bak kardeşini al ikisi de çok kurnaz! "Devam etmeyecek misin?" diye sordu biraz önceki sessiz yarışımıza ithafen. Dilimi damağıma vurdum. "Cık. Şimdi kaybedip ağlarsın, kıyamadım sana." dedim dudaklarımı büzerek. Başını gülerek iki yana salladı. Gamzesi yine en olmadık anda ortaya çıkmıştı. Bakışlarım yanağındaki çukura kayarken alt dudağımı yaladım. "Sen şuna kaybedeceğimi anladım, desene minik röntgenci." dedi eğlenerek. Elimi göğsüne koyup parmak uçlarımda yükseldim ve kulağına yaklaştım. "Sen kaşındın. Pes eden senin gibi olsun." deyip göğsünden ittim. İtmemi beklemediği için olsa gerek bir kaç adım geri gitmişti. Gözlerini açıp bana bakınca, gözlerini yumduğunu anladım.

Göz temasını kesmeden masadaki içki kovasını aldım. "Yarışacaksak hakkını verelim." Kokteyl masalarından birine kovayı koydum. Faruk ve Berkan masanın etrafına dizildik. "Faruk bize bir deste kart ayarlar mısın?" diye sordum. Faruk ellerini birbirine sürttü gülerek. "Lamba cininiz Faruk emrinize amade!" Faruk, kartları getirmek için gidince Berkan ile baş başa kaldık. Tam karşımda duruyordu. Dirseklerimi masaya koyup yanağımı avcuma yasladım. "Kova ve kart istediğine göre King's Cup oynayacağız." dedi kendinden emin şekilde. "Bingo!" Onu yenmek eğlenceli olacaktı. Bu oyunda hep kazanırdım. Çok şanslı olduğum için değil elim kıvrak olduğu için. Hep hile yapardım. "King's cup iki kişi oynanmaz." dedi, dağınık siyah saçını geriye atarken. "Haklısın ama biz biraz farklı oynayacağız. Benim yorumumla King's Cup For Two." dedim tek kaşımı kaldırarak. Yani iki kişilik kral kupası.

Kanıma karışan içki bedenimi gevşetmişti. Tüm olanları kenara bırakmış sadece gecenin gürültüsüne kendimi bırakmıştım. Gürültüyü sevmezdim ama gece klüplerinde kendimi kaybedene kadar içmeyi ve dans etmeyi severdim çünkü zihnimdeki sesleri ancak o gürültü sustururdu. Tabii bunu çok sık yapmazdım. Sadece çok dolduğum ve kafamı boşaltmak istediğimde yapardım. Ufak kaçamaklarım dışında içkiden haz etmezdim. Bugün yine kendimi kaybedene kadar içeceğim günlerden biriydi çünkü bir kaç gündür yaşadıklarımı kafamdan atmak istiyordum. Çok dolmuştu zihnim ve sesi beni rahatsız ediyordu. Artık susmalıydı.

Faruk, bize ait lobiye geldi. Bu kısımda sadece biz vardık. Vip bölüm olmalıydı. Elindeki kart destesini masaya koydu. "Hadi kapışın az eğleneyim!" deyip elindeki viski bardağından bir yudum aldı. Kağıt destesini alıp çevik hareketlerle karıştırmaya başladım. İçindeki papazları çıkarıp kenara koydum. Sadece 1 papaz kalmıştı destede."Oyundaki mantık aynı. Ortada bir kova oluyor. İkimiz sırasına göre kartlardan çekiyoruz." derken kartları arkaların dönük şekilde düzgünce kovanın etrafına saat yönünde koymuştum. "Hangi kart gelirse gelsin istediğimiz içkiden ortadaki kovaya istediğimiz miktarda döküyoruz. Papaz kartını birimiz çekene kadar oyun devam edecek. Taa ki birimiz papazı çekene kadar." deyip nefes almak için duraksadım. "Papazı çeken kovada biriken tüm karışım içkiyi içecek." diye devam ettirdi Berkan beni. Konuşurken garsona parmağını şıklatıp yanımıza çağırmıştı. Son kısmı bilmesi normaldi çünkü normal King's Cup bu şekildeydi. Ben sadece iki kişi olması için diğer kartların kurallarını kaldırmıştım. "Tek nefeste." diye ekledim bende. Berkan'ın dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. "Tek nefeste." dedi. Garson gelince Berkan yaklaşıp bir şeyler dedi. Konuşurken garsonun cebine yüksek meblağda para sıkıştırmıştı. Garson güler başını salladı ve yanımızdan ayrıldı.

"İyi şanslar Mehir. İhtiyacın olacak, çünkü Berkan'ımın hiç bir içki oyununu kaybettiğini görmedim." Araya giren Faruk'a orta parmak çektim. "Sayemde bugün göreceksin." dedim kendimden emin şekilde. Oyunu ben kazanmıştım. Şimdiden emindim çünkü kartları karıştırırken papazın kime geleceğini saymıştım ve Berkan'a papaz gelecek şekilde dizmiştim. Biraz evvel giden garson elinde tepsiyle geri geldi.

Tepside envari çeşit içki şişeleri vardı. Şişeleri masaya koydu. "Bir isteğiniz olursa buralardayım Berkan bey." deyip yanımızdan ayrıldı. "Sen hakem ol Faruk. Adil bir oyun olsun." dedim sanki hile yapmamışım gibi. Faruk başıyla beni onayladı. "İddia koyalım daha eğlenceli olur." dedi Faruk. "Evet evet! Kaybeden kazananın istediği bir şeyi yapsın!" diye atıldım lafa. Kazanacağım için hoşuma gitmişti bu fikir yoksa hayatta Berkan ile böyle bir iddiaya girmezdim. Şeytanla kumar oynamakla eş değer olurdu. Neyse ki kazanacaktım ve bunu dert etmeme gerek yoktu!

"Farketmez." dedi Berkan umursamazca. Pür dikkat arkamda bir yere kilitlemişti bakışlarını ve bizimle ilgilenmiyordu. Omuzumun üzerinden baktığı yere baktım. Rüya, Devin dans ediyordu. "Rahatla etrafta adamlar var bir şey olursa müdahale ederler. Rüya göz hapsinde sürekli." Faruk dostça omuzuna yumruk vurdu Berkan'ın. Berkan çatık kaşlarını düzeltti. "Yine de gözün üzerlerinde olsun." dedi. Rüya'ya cidden çok değer veriyordu. Demek Rüya'da takip ediliyordu korumalar tarafından sürekli. Peki ya bundan haberi var mıydı? Bunu ona soracaktım ve yoksa dahi zevkle haber edecektim.

Müzik değişti. Ava Max, Alone şarkısı çalınca düşüncelerimi kenara silkeledim. Olduğum yerde ritime uygun dans etmeye başladım. Hafif öne eğilip kalçamı salladım. Hareketle dans etmeye başladım. Saçım etrafa savrulurken, şarkının ezbere bildiğim sözlerine eşlik ediyordum. Berkan şiselerden birini açıp bardaklara döktü. Bardağın birini Faruk'a uzattı. Beni izlerken içkisinden büyük bir yudum aldı. Şarkı bitine kadar dans etmekten terlemiştim. Yüzüme yapışan saçlarımı geriye attım. Faruk içkisini alıp lobiden indi. Dans eden insanların arasına karıştı dans ederek. Rüya'nın yanına gidiyor olmalıydı.

Masaya yaklaşıp ilk kartı çektim. Karta bakmadan masaya kartı açtım. "Kupa 4lü." dedim. Sinsice gülümsedim. İçki şişesini açıp ortadaki kovaya dökmeye başladım. Şişenin yarını boşaltmıştım. Berkan kaşlarını kaldırıp indirdi alayla. "Yavaş git oyunun sonunda pişman olacaksın." deyip bakmadan sıradaki kartı çevirip masaya koydu. "Karo 5li." dedi Berkan. Bu kez sıra Berkan'daydı. Yeni bir şişe açtı. Ben viski dökmüştüm. Bira şişesini kovaya bir kaç yudum gelecek kadar döktü. Bana kıyasla çok azdı dönmüştü. Alayla güldüm. "Korktun mu yoksa?" dedim. Berkan dilini damağına vurdu. "Cık. Sadece çok içip sarhoş olmanı istemiyorum." dedi yumuşak bir ses tonuyla. Gözlerimi devirdim. "O kadar emin olma." Sıradaki kartı çevirdim.

"Karo 2li." Tekila şişesini açıp yarısına kadar kovaya boşalttım. "Eminim çünkü bu gece sarhoş olamam." dedi kart çevirirken. "Sinek 9lu." Kaşlarımı kaldırdım. "Neden olamazmışsın?" diye sordum. Berkan çok az bira döktü kovaya. "Sebebini öğrenirsen seni öldürmek zorunda kalırım." dedi kan dondurucu bir sakinlikle. Gerçek bir katil olmasaydı bu dediğine gülerdim. Sertçe yutkundum. Berkan duraksadığımı farkedince gözlerini kısıp bana baktı. "Şaka yapıyordum. Sana zarar vermem." diye açıklama yaptı. Zorla başımı aşağı yukarı salladım. Ona güvenmiyordum ama bunu söylemedim. Kart çektim. "Maça 8li." dedim parlayan gözlerimle ona bakarken. Papaz hala gelmemişti ve kova yarısına kadar dolmuştu.

"Kupa 6lı."

"Sinek 3lü."

"Sinek 5li."

"Maça 7li."

Kartlar teker teker eksilirken kova neredeyse ağzına kadar dolmuştu. Bunda benim payım büyüktü. Berkan ne kadar az dökerse ben her kartta daha çok döküyordum. Derin bir nefes alıp açmasını bekledim. Sıra onundu ve papaz gelmesi gerekiyordu. Kartları bu şekilde ayarlanmıştım. Berkan masaya bakmadan kartı çevirdi. Gözlerime bakarak kartı okuyunca kaşlarımı çattım. "Karo 8li." Kirpiklerimi kırpıştırdım şaşkınlıkla. "Nasıl?" Masaya baktım. Gerçekten Karo 8 gelmişti. Dişlerimi sıkarak ona baktım. "Hile yaptın!" diye sinirle soludum. "Sen başlattın ben de ayak uydurdum. Çek kartını güzelim." dedi alayla. Dilini üst dişlerinde gezdirdi. Kovaya bir kaç damla bira döktü. "Güzelin batsın! Pis hileci katil." Söylenerek içki dolu kovaya baktım. Keşke o kadar çok dökmeseydim gaza gelip.

Derin bir nefes aldım. Aklım almıyor ne ara değiştirmişti kartların yerini? Korkunun ecele faydasını olmadığını kabul edip kartı çektim. Bu kez masaya koymadan kendim baktım. Yutkunarak masaya bıraktım kartı. "Papaz. Kralı buldun tebrik ederim." derken elini uzattı. Elini ittim burnumu kırıştırarak kovayı önüme çektim. "Bence cezaya gerek yok. Zaten kaybettim ve bu kadar içki içmek ceza benim için." diye şansımı denedim. Neyime güvenip iddiaya girmiştim ben bir katille Allah aşkına? "Oyunbozanlık yok. Kaybettin ve istediğim bir şeyi yapacaksın." dedi itiraz kabul etmeyerek. "Ne istiyorsun?" diye mırıldandım.

Muzip bir ifadeyle beni süzdü. Masanın etrafından dolanıp yanıma geldi. Belimden tutup aniden kendine çekti. Refleksle tişörtüne tutundum. "Napıyorsun?" diye sordum kekeleyerek. Eğilip kulağıma yaklaştı. Sıcak nefesi tenimi okşarken, burnumdan ciğerlerime tanıdık kokusu yayıldı. Bal ve tütün karışımı.

"Beni öpeceksin." Duyduğum cümleyle yanaklarım kızardı. Yavaşca yutkundum.

Nasılsınız bebişlerim!?

Bende iyiyim teşekkür ederim <33

Bölümü nasıl buldunuz?

Düşüncelerinizi yazmayı unutmayın benim için düşünceleriniz çok önemli!

Bu bölüm uzundu, gelecek bölüm nasıl olsun sizce?

Pars Tekin hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu bölüm bayağı olaysız geçti ama diğer bölüm aksiyonlu sahnelere tam gaz devam edeceğiz. Harika bir cinayet sahnesi gelecek yeni bölümde.

Beyaz giymeyin kan sıçrayabilir benden söylemesi! Dklwodlwldsp

Son olarak bu bölümü okumadan attım hemen okuyun beklemeyin daha fazla diye. Yazım vs hatası olabilir mazur görün. Yarın okuyup düzelticem.

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

179 6 1
Hiç birsey sevmeye engel değildir... Ancak kendi içime dönersem,bir dünya buluyorum ~Ilgaz Mayıs ve Ilgazın hikayesini okumaya...
22.8K 907 14
Fizik öğretmenine aşık olan Sena ve Sena'yı hep içinden diğer öğrencilere göre daha çok seven ama bunun farkında olmayan Serkanın ilişkileri olacak m...
354K 14.6K 37
Kocam, bin adamın bir kurşunuyla öldürüldü. Ben ise, bin kurşunla tek bir kişiyi öldüreceğim. "AKSİYONUN EN ÇARPICI SERİSİ" Kocası, bir suikastte öl...
1.5M 90.4K 41
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...