KAN VE ZEHİR

By serpziyagil

729K 13.4K 5.1K

"Bin." "Neye?" "Motor-" Duraksadı. Dudağının kenarı sinsice kıvrıldı. "Neye binmek isterdin?" dedi beni başta... More

1. Bölüm | TAKINTI
2. Bölüm | SİREN
3. Bölüm | CESARETİN KANATLARI
4. Bölüm | LABİRENT
5. Bölüm | YAĞMURU DİNLEMEK
6. Bölüm | PAMUK
7. Bölüm | SÖZLEŞME
8. Bölüm | RUH KATİLİ
9. Bölüm | AY PARÇASI VE RUHSUZ HEYKEL
11. Bölüm | ELİ KAN KOKAN ADAM VE RUHU KANAYAN KADIN
12. Bölüm: DEJAVU
13. Bölüm: ADI ÖZGÜRLÜK
14. Bölüm: MASALIN ÖTEKİ YÜZÜ
15. Bölüm | ÖDEŞTİK
16. Bölüm: RUH YARASI
17. Bölüm: KUKLACININ OYUNU
18. Bölüm | OYUNCAK MÜZAYEDESİ (PART 1)
18. Bölüm (PART 2) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
18. Bölüm (Part 3) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
19. Bölüm | AŞK VE KORKU
20. Bölüm | KALPLE SAVAŞ
21. Bölüm | AJAN
22. Bölüm | ATEŞTEN URGAN
23. Bölüm | LAFÜGÜZAF
24. Bölüm | ÖLÜLER AF DİLEMEZ

10. Bölüm | DAVETSİZ MİSAFİR

27.4K 569 148
By serpziyagil

SELAM!

Bölüm şarkıları:

Kaan Boşnak, İçi Dolu Herşeyim

Mabel Matiz, Fan

Sia, Never Give Up


10. Bölüm: Davetsiz Misafir


"Ay Parçası."

Eski bir efsaneye göre Ay, Güneş'e meftun olmuş. Güneş'in güzelliğini izleyip, onun ışığında hayat bulurmuş. Karşılıksız aşkı Ay'ı yormaya gün geçtikçe hasta etmeye başlamış. Güneş ışığıyla herkesi büyülermiş ama ona dokunmak yasakmış. Ona dokunanı küle çevirirmiş güzellik saçan ışığı. Ay bir gün cesaretini toplamış ve Güneş'e yaklaşmak istemiş.

Ay, Güneş ile Dünya'nın arasına girmiş. Tek gayesi sevdiği Güneş'e yaklaşmak, onun ateşiyle küle dönmek ve onun aşkıyla küllerinden doğmakmış. Bizim Güneş tutulması olarak adlandırdığımız olay aslında Ay ve onun imkansız aşkının sonucuymuş.

Tabii bu efsane ne kadar doğru bilinmez, annem bana hamileyken duymuş bu hikayeyi ve çok etkilenmiş. Ona göre ben büyük aşkının ona armağanıymışım. Ay'ın aşkına, hayran kalan annem kendini görmüş bu efsanede. O da meftunmuş babama. Ben ikisinin bir parçası olduğum için bana Ay Parçası, anlamına gelen Mehir ismini koymuş. Babam anlamıştı eskiden, doğduğum gün hastane odasında kollarında beni izleyen annem, "Teni bembeyaz Ay gibi parlıyor. Ay parçam benim. Mehir... Mehir olsun kızımızın ismi." demiş babama aşkla bakarken.

Berkan gözlerime bakarken, zihnimden geçen onca düşünceden habersizdi. Aklımdan geçenleri okumak ister gibi dikkatle gözlerime bakıyordu. Dolan gözlerimi gizlemek için bakışlarımı kaçırdım. "Neden öyle seslendin bana Berkan?" diye mırıldandım. Gözlerim mutluluktan dolmuştu çünkü ismimin anlamını öyle içten söylemişti ki... Bana hep öyle seslensin istedim. Zihnimdeki dilek ağacına kırmızı pamuk bir ip bağladım ve tekrar ettim. "Bana hep öyle seslensin."

Eli hala yanağındaki elimin üstündeydi. Elimi tutup yüzünden uzaklaştırdı. "Mehir, Ay Parçası demek." deyip es verdi. Gözlerini kapatıp açtı ve gözlerime alelade bir şeye bakıyormuş gibi baktı. Yine ruhsuz heykel haline dönmüştü. "Sadece isminin anlamını söyledim. Fazla anlam yükleme küçük tutsak." deyip yataktan kalktı. "Kahvaltını bitirince aşağıya gel."

Kapıyı doğru yürürken sözlerimle durdu. "Ben eli kan kokan bir katile hiç bir anlam yüklemem Berkan Uraz. İçin rahat olsun." Sırtı bana dönüktü ama gerilen sırt kaslarından sinirlendiği belli oluyordu. Dönmedi. Kapıyı açtı, çıktı ve gitti.

Bana ise aralık kalan kapıdan gidişini izlemek düştü.

Ruhu tükenmiş küçük bir kadını yoruyordu farkında olmadan. Burukça tebessüm ettim. Tepsiyi sehpaya bırakıp, yatağa uzandım. İştahım kaçmıştı. Uyumak istiyordum ama antidepresanlarım olmadan düşünceler beni boğuyor ve uyumama engel oluyordu.

4 dakika 28 saniye uyumak için yatakta debelendim. Uyuyamayacağımı anlayınca istemeyerek yataktan kalktım. Kahvaltı tepsisini alıp odadan çıktım. Merdivenleri inerken, salondan gelen sesleri duydum. Rüya'nın sesiydi. "Abi nolur izin ver. Lütfen lütfen lütfen." diye kedi gibi miyavlıyordu. Ne için izin istediğini pek merak etmiyordum. Salonun kapısından geçip, karşısındaki mutfağa girdim. Merdivenden inince geniş bir hol karşılıyordu. Sol tarafında salon Sağ tarafında mutfak vardı. Mutfak ve salon karşılıklıydı ama aralarında mesafe vardı.

Seda abla bulaşık makinasındaki temizleri yerleştiriyordu. Beni görünce elini havluyla sildi. "Buyur kızım ne istiyorsun?" diye sordu anacan bir tavırla. Tepsiyi ada tezgaha bıraktım. "Tepsiyi getirmiştim abla. Yardım lazım mı?" diye sordum içtenlikle. Seda abla boşalmış makinanın ağzını kapatıp yanıma geldi. "Bitti işim zaten yemek yapacağım birazdan güzel kızım. Sen geç salona bir istediğin olursa da bana seslen. Bu benim görevim." Gülümseyerek elimi omuzuna koydum. "Ev sahibi olmadığıma göre görevin ben değilim. Sana yardımcı olmaktan şeref duyarım." dedim gülerek. Bir sır verir gibi kısık seste konuşmaya devam ettim. "Ayrıca bu evde çok sıkılıyorum." Seda abla gülerek başını iki yana salladı. "Berkan beyim beni kovar seni çalıştırırsam. İşimi seviyorum." dedi benim gibi şakacı bir tavırla.

"Mehir!" Rüya'nın adımı seslenmesiyle Seher ablayı bırakıp mutfaktan çıktım. Salona girmemle Rüya'nın üstüme atlaması bir oldu. Kirpiklerimi kırpıştırarak ona baktım. "Abim izin verdi! Akşam beraber gece kulübüne gideceğiz!" diye neşeyle şakıyan sarışın kıza anlamayan gözlerle bakmaya devam ettim. "Nefes alamıyorum galiba." dedim. Rüya koala gibi bedenime sardığı kollarını çekmeyi akıl edince rahat bir nefes aldım. "Ben heyecandan abarttım biraz. Akşam gece kulübüne gidecektik ve sensiz gitmek istemedim. Yarım saattir abimden izin almaya çalışıyorum. Sonunda insafa geldi ve izin verdi sağolsun!" Sona doğru koltukta rahatça oturan Berkan'a bakmıştı ve iğneleyici bir imayla 'sağolsun.' demişti. "Bir dakika bir dakika..." dedim Rüya'ya bakarken. Olayı neyi idrak etmiştim. Tek kaşımı kaldırıp bakışlarımı ruhsuz heykele çevirdim.

"Harbi mi?"

"Harbi."

Gülmemek için kendimi son anda frenledim. Odada olanlar, bana söyledikleri aklıma gelmişti.

Fazla anlam yükleme küçük tutsak. Demişti.

Ben sanki çok meraklıydım ona anlam yüklemeye! Gerizekalı.

"Bizi yarı yolda bırakıp kaçar bu kız. Gitmeyelim kulübe." Konuşurken elindeki yarısı yenmiş elmadan büyük bir ısırık almıştı Faruk. Rüya ile göz göze gelip, gözlerimizi devirdik. "Sen benimle barış imzalamamış mıydın Faruk'cuğum?" dedim yapay bir gülümsemeyle. O da benim gibi iki metre ileriden belli olacak bir yapaylıkla bana baktı. "Sen bizi satmadığın sürece en kadim dostumsun Mehir'ciğim." deyip elmadan ısırdı. Berkan'ın oturduğu koltuğun karşındaki koltuğa oturdum.

Rüya, Berkan'ın yanına koltuğa oturdu. "Boş boğazlılık yapma Faruk. Gidiyoruz. Zaten izin alacağım diye canım çıktı." Rüya, Faruk'a koltuktan aldığı yastığı fırlattı. Faruk, yastığı havada yakalamış, gülerek sırtına koymuştu. Yetmemiş gibi gevşekce gülerek göz kırpmıştı Rüya'ya. Rüya renkten renge girdiği için ikisini izlemesi aşırı keyifliydi. Rüya söylenerek kalktı ve salondan çıktı. Faruk'ta peşinden aynı hızla çıktı. Gönlünü almak için mi yoksa, daha fazla sinirlendirmek için mi gitmişti peşinden? Bilmiyorum.

Bu sarışın bomba cidden hoşlanıyordu Faruk'tan. Asıl merak ettiğim, Faruk bunu biliyor muydu? Peki ya Berkan? Sezgileri çok kuvvetliydi. Zekasının keskinliğini ise beni katil olmaktan kurtardığı gibi anlamıştım. Kardeşine gelince konduramıyor muydu? Yoksa görüp görmezden mi geliyordu?

Belki de, sadece konu ailesi olunca kör oluyordu insan.

Aile demişken babamı ve geveze kardeşim Yiğit'i özlemiştim. Yiğit ile annelerimiz ayrıydı ama bunu ikimiz de önemsemiyorduk. Aramızda 8 yaş olmasına rağmen kimseyle paylaşamadıklarımı ona anlatırdım. O da ne zaman bir sıkıntısı olsa ilk bana gelirdi. Üstüme üşüşen karamsarlık rüzgarları tenimi ürpertti. Yine moodum aniden yere çakılmıştı. Bunun sebebi yıllardır kullandığım antidepresanların yoksunluğuydu.

Halıdaki dalgın bakışlarımı Berkan'a çevirdim. Koltukta başını geriye yaslamış, bir avcının avını izlemesi gibi pür dikkat bana bakıyordu. Tek farkla, bakışlarında öldürme arzusu yoktu.

"Berkan" Yavaşca ismini söylememle iç çekmesi bir oldu. "Söyle Ay Parçası." Kaşlarım hafifçe çatıldı. "Deme şöyle." dedim sertçe. Bana yukarıda söylediklerini unutmuş olamaz değil mi? "İsminin anlamını söylüyorum. Mehir diyormuşum gibi düşün." dedi bıyık altından gülerek. "Gıcık." diye homurdandım. Koltukta geriye yaslanıp kollarımı göğsümde bağladım. Karşımdaki koltuktan kalkıp yanıma geldi ve koltuğa oturdu. "Ne söyleyecektin?" diye sordu ilgili bir tavırla.

"Ben..." Duraksayıp dudağımı dişledim. Bazı konuları konuşmak zordu. Özellikle konu psikolojiyse. Benim durumum bir yana, herhangi bir insan sadece psikoloğa gidip terapi alıyor diye toplumun bazı kesimi 'deli' gözüyle bakıyordu. Toplumca bu tarz algıların kölesi olmuş durumdaydık. Herkes dünya barışından bahsediyordu ama kimse insanın kendisiyle barışık olmak için psikoloğa gitmesini normalleştirmiyordu. Aksine zorlaştırıyorlardı.

Berkan ben susunca elini yanağıma koyup yüzümü kendine çevirdi. Göz göze bakmamızı sağlamıştı. "Evet sen?" Devam etmem için verdiği çaba takdire şayandı. "Terapiye gitmem gerek. Antidepresanlarım yanımda değil. Seninle karşılaştığımız gün benim için zor bir gündü. Sinirle çöpe atmıştım ilaçları." Sözlerim bitince konuşmadı. Uzun uzun gözlerime baktı. Bakışlarındaki şefkat alışkın olmadığım bir duyguydu. Kirpiklerimi kırpıştırdım. "Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum merakla. Sormayacaktım ama dayanamamıştım. Boğazını seslice temizleyip silkelendi. Bakışlarını gözlerimden çekti. "Nasıl bakıyormuşum?" diye sordu umursamazca. Kulağına yaklaşıp nefesimi üfledim. "Fazla anlam yüklenecek gibi." diye fısıldadım alayla. Yaptığım imayı anladığı için kaşlarını çattı. "Bakışım değil, baktığım yer öyleydi." Beklemediğim cevapla dumura uğradım. Az önce ne demişti o?

"Neyi ima ettin sen az önce?"

"Hiç bir şey. İma yapmadım, direkt söyledim. Terapi konusuna gelince güvenilir ve iyi bir psikolog arkadaşım var. Onunla konuşmuştum zaten, yarın kliniğine gideceğiz."

Kapı çalınca demek istediklerimi yutmak zorunda kaldım. Şu an diyecek çok şeyim vardı. Kim geldiyse geldiği hızla gitsin istiyordum. İçimdeki heyecan kırıntıları sinirimi bozuyordu.

Seda abla salona girdi. Peşinden bir adam girdi. Siyah pantolon ve deri ceket giyen adam fazlasıyla karizmatik duruyordu. Sarışındı ve saçları dalgalıydı. Gözleri yeşildi. Berkan'nın yanımdaki bedeni gerildi. Ayağa kalkıp adamın karşısında durdu. "Kimsiniz ve ne neden evime geldiniz?" diye sordu sakince. Mümkün olsaydı bakışlarıyla adamı öldüreceğine yemin edebilirim ama sesi fazla sakindi. Berkan insanları kolay manipüle edebiliyordu çünkü duygu kontrolü çok iyiydi. Berkan ile yaşıt olduğunu tahmin ettiğim adam arka cebinden çıkarttığı rozeti uzattı.

"Cinayet şube." dedi.

Söz verdiğim gibi Salı günü yani bugün geldi bölüm! Diğer bölüm çok uzun olduğu için bu biraz kısa oldu mazur görün Ay Parçalarımm <3

Bölüm ve karakterler hakkındaki düşünceleriniz neler?

Son sahne hakkındaki düşünceleriniz neler?

Berkan ve Mehir arasındaki kıvılcımları mı yoksa kavgaları mı daha çok seviyorsunuz? Ben her hallerine bayılıyorum çocuklarımın dlwkdlwkdpw

Bu bölüm ufak bir farklılık yapacağım. Diğer bölümü bir ya da bir kaç kişiye armağan etmek istiyorum. Hatta belki ismini geçiririm o bölümde. Bunun için tek yapmanız gereken yorumda belirtmek!

KAN VE ZEHİR yeni bölümler hakkında bilgi, spoiler ve editleri takip etmek isteyenler için instagram nickimi bırakıyorum alta.

İg: therimedru

Satırlarda buluşalım Ay Parçalarım.

Continue Reading

You'll Also Like

349K 14.4K 37
Kocam, bin adamın bir kurşunuyla öldürüldü. Ben ise, bin kurşunla tek bir kişiyi öldüreceğim. "AKSİYONUN EN ÇARPICI SERİSİ" Kocası, bir suikastte öl...
1.2K 97 7
"Keşke seni uzaktan izlemek zorunda kalmasam, keşke seninle yan yana olabilsem ama senin gibi bende korkuyorum. Sanki canavarmışım gibi korku dolu b...
22.7K 906 14
Fizik öğretmenine aşık olan Sena ve Sena'yı hep içinden diğer öğrencilere göre daha çok seven ama bunun farkında olmayan Serkanın ilişkileri olacak m...
7.3K 850 18
Taehyun: Bugün okula yeni biri geldi adı Kai Kamal Huening -TAMAMLANDI-