KAN VE ZEHİR

By serpziyagil

729K 13.4K 5.1K

"Bin." "Neye?" "Motor-" Duraksadı. Dudağının kenarı sinsice kıvrıldı. "Neye binmek isterdin?" dedi beni başta... More

1. Bölüm | TAKINTI
2. Bölüm | SİREN
3. Bölüm | CESARETİN KANATLARI
4. Bölüm | LABİRENT
5. Bölüm | YAĞMURU DİNLEMEK
6. Bölüm | PAMUK
7. Bölüm | SÖZLEŞME
8. Bölüm | RUH KATİLİ
10. Bölüm | DAVETSİZ MİSAFİR
11. Bölüm | ELİ KAN KOKAN ADAM VE RUHU KANAYAN KADIN
12. Bölüm: DEJAVU
13. Bölüm: ADI ÖZGÜRLÜK
14. Bölüm: MASALIN ÖTEKİ YÜZÜ
15. Bölüm | ÖDEŞTİK
16. Bölüm: RUH YARASI
17. Bölüm: KUKLACININ OYUNU
18. Bölüm | OYUNCAK MÜZAYEDESİ (PART 1)
18. Bölüm (PART 2) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
18. Bölüm (Part 3) | OYUNCAK MÜZAYEDESİ
19. Bölüm | AŞK VE KORKU
20. Bölüm | KALPLE SAVAŞ
21. Bölüm | AJAN
22. Bölüm | ATEŞTEN URGAN
23. Bölüm | LAFÜGÜZAF
24. Bölüm | ÖLÜLER AF DİLEMEZ

9. Bölüm | AY PARÇASI VE RUHSUZ HEYKEL

27.9K 565 190
By serpziyagil

Selam aşklarımm hepinize merhaba!

Bölüm şarkıları:

Olivia Rodrigo, Jealousy Jealousy

Zaho feat İndilla, Roi 2 cœur

9. Bölüm: Ay Parçası Ve Ruhsuz Heykel

Sihirli güçlerim olduğuna inanırdım küçükken. Büyüdükçe gerçek dünyayla tanıştım ve sihire inanmayı bıraktım.

Sonra daha çok büyüdüm, 23 yaşıma geldim ve asıl sihirin sevgi olduğunu anladım.

Belki de annem öldükten sonra hiç kimse beni o kadar çok sevmedi, diye öyle düşünüyorum. Emin değilim.

Lakin emin olduğum bir şey var.

Sevilmeyi bilmeyen küçük bir kadın, sevmeyi de bilemez.

Benim bilmediğim gibi.

Sevmek neydi? Birini kendinden çok sevmek bana göre delilikti. Aşk da bu duyguya dahildi.

Buraya kadar her şey normaldi ama şu an hissettiklerim tüm tezlerime tersti.

Şu an hissettiğim tek duygu kıskançlıktı. Karşımda bana düşmanıymışım gibi bakan kızıl saçlı kız, Berkan'ın sevgilisiyim, demişti.

Yabancısı olduğum kıskançlık hissi tenimi kavuruyordu. Şayet düşünmeye devam edecek olsaydım kendime şu, soruyu sorardım.

'Onu neden kıskanıyorsun Mehir?'

Düşünmeye son verdim. O soruyu asla cevaplamayacaktım çünkü cevabı beni korkutuyordu. Ben korkularımdan kaçardım.

Ölümden korkmadığım için o sokak arasında, bir katile kafa tutmuştum.

Ölümden korksaydım, o sokak arasında arkama bakmadan kaçardım ve burada olmazdım.

Kızıl kafanın uzattığı eline baktım, ismi Devin'miş. Güzel ve alımlı bir kızdı. Elini tutmadım. "Mehir, memnun olup olmadığıma henüz karar vermedim." dedim, en az onun kadar sahte olduğu belli olan bir gülümsemeyle. Eline üstten bir bakış atıp, yanından geçtim.

Devin, gözlerini devirerek başını iki yana sallamıştı. Tavrımı beklemediği aşikardı. Kahvaltı masasına oturacaktım ama duyduğum sesle duraksadım. "Yalnız orası benim yerim tatlım." diyen Devin'e baktım, omuzumun üzerinden. Rüya, uyarıcı bakışlar atıyordu Devin'e.

Benimle uğraşacaktı. Hareket ve tavırlarıyla bunu açıkça belli etmişti Devin.

Pekâla, hodri meydan.

Masadaki meyve suyu bardağını alıp, koltuğa oturdum. Aklıma gelen fikirle sinsice sırıtıp, meyve suyumu yudumladım. Berkan, bezgin bakışlarla Rüya'ya bakıyordu. Sanki Rüya attı kızı eve!

"Faruk, Devin'i evine bırak." dedi düz bir sesle. Faruk, olanları idrak edemiyormuş gibi bakıyordu. "Hep beraber kahvaltı yapmadan kimse bir yere gitmiyor!" Rüya'nın bağırmasıyla herkes ona döndü. Başını dikleştirip boğazını seslice temizledi. "Kız o kadar kahvaltı hazırladı, kovar gibi gönderemezsin arkadaşımı abi." diye devam etti daha yumuşak bir ses tonuyla Rüya.

Berkan sinirle Rüya'ya baktı. İstemediği her halinden belli olan yüz ifadesiyle, "Herkes otursun." dedi üzeri envari çeşitle donatılmış kahvaltı masasını, başıyla işaret ederek. Berkan, bu hareketiyle düşüncelerimi doğrulamıştı. Keyifle gülümseyip arkama yaslandım. Faruk, Devin ve Rüya onu ikiletmeden masadaki yerlerini aldılar. Meyve suyumu yudumlarken, kumandayla televizyonu açtım. Malum tutsaktım ve yapacak sayılı şeyim vardı! Aklıma dün ki sözleşme gelince, bu konuyu tekrar açmayı aklıma not ettim.

Televizyonla arama çıplak kaslı bir beden girince yutkundum. Çıplak göğsünde bakışlarım fazla oyalanmadan yüzüne tırmandı. Etkileyici bir vücudu vardı. İstediğim kadını elde ederim, diye haykırıyordu adeta. Beni de etkilemişti ama ben duygularımı gizleme konusunda ustaydım. İstediğim zaman duygusuz olabiliyordum. Bir nevi maske takıyordum ve gerçek duygularımın üzerini örtüyordum.

"Herkes masaya dedim Beray." dedi üstüne basa basa. Gözlerine bakarak tek kaşımı kaldırdım. "Mehir. Adım Mehir." deyip ayağa kalktım. Karşında durup vücudunu süzdüm. Burnumu kırıştırarak, yüzüne baktım. Bir kaç adım geriye gittim. Gözlerini kısmış ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Asla aklına gelmeyecek bir şey yapacaktım. Herkes masada oturmuş, bizi izliyordu.

Üzerimdeki tişörtü eteklerinden tutup tek hamlede çıkarttım. Top yaptığım tişörtü çıplak göğsüne fırlattım. "Giy şunu. Göz zevkimi bozuyorsun." diye emir verdim. Çevik refleksleri sayesinde yere düşmeden tutmuştu. Faruk'un 'yuh' diye bağırdığını duymuştum ama dönüp bakmadım. Masaya arkam dönüktü. Üzerimde sadece südyenim ve siyah eşofman ile kalmıştım. Berkan ağzının içinde küfür mırıldandı. Bunu beklemediği için şaşkın ve afallamıştı. Amacım damarına basmaktı. Bakışlarındaki yanan alev toplarından doğru yolda olduğumu anladım. Berkan olanları yeni idrak etmiş gibi yüzümdeki bakışlarını bedenimde gezdirdi. Sertçe yutkunurken, sinirden çenesi seğriyordu. Bu kadar sinirlenmesine anlam verememiştim.

Arkamda kalan masaya bakıp, "Dön lan önüne!" diye kükredi. Faruk'a bağırdığını anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu. Omuzumun üzerinden masaya baktım. Faruk zaten başını yere eğmiş boş tabağına bakıyordu. Benden çok o utanmış gibiydi. Yanakları al al olmuştu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Gülmem için uygun bir zamanda değildik. Maalesef. Devin ise çattık kaşlarla bana bakıyordu. Rüya olanları umursamadan kahvesini yudumluyordu. Bir an önce herkes otursa da kahvaltı yapsak, der gibi bir hali vardı. Bakışları masadaki kahvaltılıklardaydı. Masaya bakınca ağzım sulanmıştı. Patates kızartması mıydı o? Ketçap da vardı. İstemeyerek başkalarımı masadan çektim.

Berkan, bana bir şey söyleyecek gibi oldu. Dudaklarını aralıyor sonra kapatıyordu. Bir kaç kez tekrarladı bunu. Sinirliydi ama aynı zamanda tuhaftı. En sonunda konuşmamaya karar vermiş olacak ki, bir kaç büyük adımda karşımda durdu. Hala elinde yumruk yaparak tuttuğu tişörtü yere attı. Tek hamlede beni kucağına alıp merdivenleri çıkmaya başladı. Ani hareketiyle çığlık atmıştım. Çok hızlı yürüyordu. Düşmemek için kollarımı boynuna sarmak zorunda kaldım. "Gerizekalı napıyorsun?! İndir hemen beni!" Bağırırken aynı zamanda çırpınıyordum kucağında ama beni boş koli taşır gibi rahatça taşıyordu. Çırpınırken, düşmemek için boynuna sarılmam trajikomikti.

Benim kaldığım ikinci kata gelince, kaldığım odaya girip beni yatağa fırlattı. Evet indirmedi, fırlattı! Sinirle inleyerek ayaklarımı yatağa vurdum. "Eşya mı fırlatıyorsun sen?! Deli ediyorsun beni!" Beni esas sinirlendiren neydi bilmiyordum ama şuan çok sinirliydim. Sinirimin tek hedefi Berkan'dı.

"Deli olan sadece sen değilsin merak etme!"

"Beter ol!" deyip, yanımdaki yastığı kafasına fırlattım. Yastığı havada yakalayıp yere attı. Reflekslerinin bu kadar iyi olmasından nefret ediyorum. "Bir şeyler fırlatmaktan vazgeç sabrımı zorluyorsun Kadın!" diye kükredi adeda. Boynundaki damar belirginleşmişti. Yataktan kalkıp karşında durdum. "Sen, beni hangi hakla kucağına alıyorsun onu açıkla asıl be Adam!" diye bağırdım var gücümle. Umarım duvarların ses yalıtımı vardır ve sesimiz salona gitmiyordur. Gözlerimiz birbirine öfkeyle kenetlenmişti. Bakışları o kadar yoğundu ki ateş çıksa şaşırmazdım. Bir an yumuşar gibi olan bakışları gözlerimden ayırılıp, çıplak bedenime kaydı. Yumruğunu sıktı öfkeyle. Yeni tanışıyor olmasak beni kıskandığı düşünecektim! Oysa onun tek derdi gölge gösterisiydi. Aşağıda onun damarına basmış, emir vermiştim. Onun acısını çıkartmaktı tek derdi.

Sabır çekerek bana arkasını döndü. Dolaptan tişört alıp, bana giydirdi. Şaşırdığım için karşı gelmemiş, kollarımı kaldırıp giymiştim. "Bir daha asla böyle bir şey yapma." deyip bana arkasını döndü. Odadan çıkmadan ona yetişip önüne geçtim. Kollarımı göğsümde bağlayıp, kapıya yaslandım çıkmasın diye. "Derdin ne senin? Kızıl kafa aşağıda kuduruyordur şimdi kıskançlıktan. Niye üzüyorsun sevgilini?" Tek kaşımı kaldırıp muzip bir ifadeyle gülümsedim. Almak istediğim cevabı bana vermeden gidemezdi. "Devin sevgilim olsaydı Faruk'a, onu evden götürmesini söylemeyeceğimi bilecek kadar zeki bir kadınsın. Cevabını bildiğin soruyu niye soruyorsun?" Soruma soruyla karşılık vermesine burun kıvırdım. Haklıydı, sevgili olmadıkları anlamıştım. Anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Benim asıl merak ettiğim aralarındaki bağ neydi? Sevgilisi değildi, evet ama eve gelip tişörtünü giyecek cesareti kimden alıyordu bu kız? Ve tüm bunlardan bananeydi Allah aşkına!

Sormak istediklerimi ve söylemek istediklerimi yuttum. Konuşmamak için dudaklarımı birbirine bastırıp kapıyı açtım. Geçmesi için kenara kaydım. Kapıdan çıkıp, ben peşinden gitmeyince duraksadı.

Gözlerini kısarak bana baktı. "Sen gelmiyor musun?" diye sordu sorgulayarak. Başımı iki yana salladım.

"Benim o masada yerim yok Berkan. Ben özgürlüğünü bekleyen bir mahkumdan ötesi değilim bu evde." dedim kapıyı yüzüne kapatmadan hemen önce. Bir kaç saniye kapalı kapıya baktım ama açmadı kapıyı.

Yatağa oturdum. Yatağın karşındaki beyaz kenarları olan boy aynasında ki yansımamla göz göze geldim. İçimde bir burukluk baş gösterdi. Sebebini bilmediğim ve merak etmediğim bir burukluk. İç çekerek sırtüstü yatağa uzandım. Mental olarak yorgun hissediyordum. Bir kaç gündür antidepresanlarımı kullanmadığım için onun yokluğunu hissediyordum. Uzun zamandır kullandığım için vücudum alışmıştı. Alışkın olduğum ilaçları almayınca yoksunluğunu hissediyordum.

Uyusam geçer mi? Geçmez.

Gözlerimi yumdum. Geçmeyeceğini bile bile umutla kapadım zihnim. Uyursam geçmezdi ama kaçarsam unuturdum. Unutursam acıtmazdı bu karamsar duygular.

"Anne... Seni çok özledim." diye mırıldandım. Gözümden yanağıma bir damla yaş süzüldü.

"Ağlama." Duyduğum kalın erkeksi sesle gözlerimi hızla açtım. Ne zaman gelmişti buraya? Ben nasıl duymamıştım geldiğini? "Vampir falan mısın doğruyu söyle?" dedim şüpheyle onu süzerken. Yatağın yanındaki tekli koltuğa rahatça oturmuş beni izliyordu. Yataktan doğrulup sırtımı başlığa yasladım. Gülerek başını iki yana salladı. 'Evet vampirim.' deseydi ona inanırdım çünkü karda yürüyüp izini bırakmaması tuhaftı.

"Neden ağlıyordun?"

"Neden geldin?"

İkimiz aynı anda konuşunca güldük. İçtenlikle gülünce ortaya çıkan lanet gamzesine takıldı gözlerim. O çukura dokunmamak için yumruğumu sıktım. Gamze zaafı olan tek insan benimdir herhalde. Ne saçma zaaflarım var Allah aşkına! "Neden ağlıyordun?" Sorusunu yeniledi Berkan. "Annemi özledim." dedim kısaca. Bakışları dalgınlaştı. Yoğun bir hüzün hakim oldu harelerinde. "Keşke anneni sana getirebilseydim." diye mırıldandı sessizce. Kaşlarımı çattım. "Benim annem ölü. Kimse getiremez onu, bana." deyip es verdim. Konuyu değiştirmek için sorumu yeniledim. Bu konuyu konuşmak bile beni boğuyordu. Görünmez bir çift el boğazımı sıkıp, nefesimi kesiyordu.

"Neden geldin?"

Yatağın yanındaki komodinde duran, yeni farkettiğim tepsiyi alıp yanıma oturdu. Ona yer açmak için yatakta biraz kaymıştım. Benim gibi sırtını yatak başlığına yasladı. "Sen kahvaltıya gelmediğin için kahvaltıyı sana getirdim." derken tepsiyi kucağıma koymuştu. Kirpiklerimi kırpıştırıp, gerçek mi görüyorum, diye kontrol ettim. Acaba uzanırken uyuya mı kalmıştım? "Sen şimdi kardeşini, sevgilini ve arkadaşını bırakıp benim odama kahvaltı mı getirdin?" diye sordum şaşkınlıkla. Gülerek başını geriye attı. Bu kadar güzel gülmesinden nefret ediyorum.

"Biliyorum harika bir misafirperverim ama gevezeliğe devam edersen omletin soğuyacak." deyip çatalla kestiği ufak omleti dudaklarıma uzattı. Başımı iki yana salladım huysuzca. "O kızıl kafa yaptığı hiç bir şeyi ağzıma sürmem." dedim net bir tavırla. Kıza uyuz olmuştum. Kahvaltıyı onun hazırladığını Rüya, söylemişti aşağıda. "Masadan hiç bir şey koymadım tepsiye. Bunları ben yaptım." deyip çatalı şaşkınlıktan aralanan ağzıma soktu. Omleti hızla çiğneyip yutkundum. "Sen benim için kahvaltı hazırladın yani öyle mi?" Kendi söylediğime kendim inanamıyordum. Saçma komik bir durumdu. Eli kanlı bir katil aç kalmayım diye bana yumurta yapmıştı.

"Evet ama sadece küçük tutsağım açlıktan bayılıp başıma daha fazla dert çıkarmasın diye." Yine ruhsuz bir heykele bürünen adama gözlerimi devirdim. "Ben sanki bana aşkından kahvaltı hazırladın, dedim. Gerizekalı." diye söylenerek çatalı sertçe elinden aldım. Kahvaltı yaparken aynı zamanda ona laf sokmaya devam ediyordum.

"Ruhsuz heykel. İnsan da biraz nezaket olur. Bende şans olsa azıcık nezaket sahihi bir katil beni kaçırırdı. En azından burada hapis olduğumu yüzüme vurup durmazdı."

"Ağzını kapa yerken küçük tutsak." Sona doğru yaptığı imalı vurguya orta parmak çekmemek için kendimi zor tuttum. Bilerek dediğimin tersini yapıyor, hapis olduğumu üstüne basa basa söylüyordu. "Aptal." diye homurdandım.

Yüzüme düşen saçı elimin tersiyle ittim. Perçem kullanmayı seviyordum ama bazen rahatsız ediyordu yüzüme düşmesi. "Ah çok zorsun Ay Parçası." deyip duraksadı.

"Ne, ne dedin sen?" Bakışlarını kaçırdı.

"Zorsun dedim." Çenesinden tutup yüzüme bakmasını sağladım.

"Ondan sonra ne dedin Berkan?" Hala yanağında olan elimin üstüne elini koymasıyla irkildim. Ufak teması soğuktan buz tutmuş içimi ısıtmıştı.

"Ay Parçası."

Selam aşklarımm! Biliyorum beklettim sizi ama telafi edeceğim. Bazı aksaklıklar oldu bölüm geç geldi o nedenle. Telafi amaçlı hemen yeni bölüm atacağım sizee♡

Kitap hakkındaki fikirlerinizi ve teorilerinizi yazmayı unutmayın okurken aşırı keyif alıyorumm.

Kitap hakkındaki gelişme, spoiler ve kesitleri kaçırmamak için instagramdan beni takip edebilirsiniz.

İnstagram hesabım: therimedru

Continue Reading

You'll Also Like

179 6 1
Hiç birsey sevmeye engel değildir... Ancak kendi içime dönersem,bir dünya buluyorum ~Ilgaz Mayıs ve Ilgazın hikayesini okumaya...
1.2M 113K 47
~Bu kitap tüm zorluklara inat aşkından vazgeçmeyip aşkı için savaşanlara ithaf edilmiştir.~ -------------------------- "Aşk mıdır beni,sana bu kadar...
7.3K 850 18
Taehyun: Bugün okula yeni biri geldi adı Kai Kamal Huening -TAMAMLANDI-
1.8K 81 8
Berdele kurban giden bir kadın. Sevdiği olduğu halde,bütün aşiretin önünde berdeli kabul ediyorum diyen, koca yürekli bir kardeş... Berdele kurban gi...