LAL

By susundelikonusuyor

4.6M 257K 131K

Benim ruhum delik delikti. Biri benim anahtarımı bulup açsa ve o ruhu çıkarsa , ruhumun üzerindeki yanık izle... More

1. Bölüm : Benim adım Lâl'di
2. Bölüm: Bir Montluk Sevgi
3. Bölüm: -Muş'lu Deneyimler
4.Bölüm: Rengarenk Çiçekler
Karakter Tanıtımı
5. Bölüm : Dili Olmak
6.Bölüm: Toprakta Filizlenen Sevgi Tohumları
7.Bölüm: Kaybolan Bedenler ve Ödenilen Bedeller
8.Bölüm: Hazer değil Latif!
9.Bölüm: Yıllar Sonraki Mutluluk
10.Bölüm: Ne Bu Dünyada Ne de Başka Bir Evrende
11.Bölüm: Atlı Karıncada Okunan Masallar ve Yaraları Onarılan Küçük Kız
12.Bölüm: Bağıran Gözleri Duymak
13.Bölüm: Kırgınlığın Ardından Gelen Huzur
14.Bölüm : Gülüşü için Dünya'yı Yakıp Söndürmek
15.Bölüm: Fotoğraf Kabinindeki Mutluluk Filmi
16.Bölüm: Deniz Kızının Köpük Olması
17.Bölüm : Biz Güzeldik
18. Bölüm : Geçmişteki Acıların Portresi
19.Bölüm:Sen Bir Mucizesin
20.Bölüm: Leyla Kadın
21. Bölüm: İncelikler Yüzünden
22.Bölüm: Üç Silahşörler ve Şövalyeleri
23.Bölüm: Kara Kalemli Adam
24.Bölüm: Zeze ve Üçüzler
25.Bölüm: Hazer ama Hazar Olan
26.Bölüm: Lâl'in Yorgun Kalbi
27.Bölüm: Historia De Un Amor
28.Bölüm: Bizi Bizden Başkası Anlamasın
29.Bölüm: En Güzel Hediye Çiçektir Çünkü
31.Bölüm: Lotus Çiçeği
32.Bölüm: Rapunzel'in Saçındaki Çiçekler
33.Bölüm: Dost
34.Bölüm: Hazer'in İçindeki Çocuk
35.Bölüm: Kalbim Senin Ellerin, Kalbin Benim Gözlerim
36.Bölüm : Ediz'in Kızı
AÇIKLAMA
37. Bölüm: Varolmayan Ülke'nin Sakinleri
38.Bölüm: Sevda Çiçeği
39.Bölüm: Korkunun Filizleri
40. Bölüm: Üçüzlerin Manastırı
41.Bölüm : Bu Son Olsun
42.Bölüm : Bir Kar Tanesi Olup Eridim Ağzında
43.Bölüm: Yalnızlığa Terk Edilen Oda
44.Bölüm: Sessizliğin Öfkesi ve Çiçek'in Ruhunun Karanlığa Teslimi
45.Bölüm(1.KİTAP FİNALİ): Narin Çiçeğin Vedası
46.Bölüm :Lâl Çiçekler
47. Bölüm: Havuzdaki Kanın İntikamı
48. Bölüm: Yıldızlar Gökte Yükseldiğinde
49.Bölüm: Ediz'in Cehennemi
50.Bölüm: Güneşin Aydan Geceyi Çaldığı Vakit
51.Bölüm: Demirlerin Zaferinin Başlangıcı
52.Bölüm: Kartal'ın Toprak Nefreti
53. Bölüm : Birleşen Alınlardan Doğan Kuvvet
54. Bölüm: Biz Demir'dik.
55. Bölüm: Balık Adam'ın Hasreti ve Deniz Kızı'nın Korkusu
56. Bölüm: Kara Kalemli Adam'ın 7 Saatlik Acısı
57. Bölüm : Mutlu! Çok Mutlu
58. Bölüm : İçimde Kaybolan Papatyalardı Gözlerin
59. Bölüm: Asterix ve Oburix
60. Bölüm: Menekşedeki Huzur Kokusu
61. Bölüm: Bir Sabah Kahvaltısının Mutluluğu
62. Bölüm : Üstü Kapatılmış Yaraların Nasırı
63.Bölüm: Aranan Kalbin Listesi
1 Milyon, 1 Milyon , 1 Milyon!
64. Bölüm: Kötü Kedi Şerafettin
65.Bölüm: Kutsal Günün Kutlaması
66. Bölüm: Annelerinin Şefkati Altındaki Küçük Kız
UMAY&RASİM ÖZEL BÖLÜM I
67.Bölüm: Işığın Altında Karanlıkta Sıkışmak
68. Bölüm: Gerçeklerin Yakıcılığı
69. Bölüm: Zamanın Öldüren Akışı
70. Bölüm: Yangını Körükleyen Çiçekler
71. Bölüm:Ediz'in En Değerlisi
72. Bölüm: Uyuşan Kalpler ve Zehirli Eller
73. Bölüm: O Hatırlamazdı , Ben Unutmazdım
74. Bölüm: Etten Duvarların Kalpsiz Tuğlaları
75. Bölüm: Sen Aydınlığa Ben Sana Hasret
BAYRAM ÖZEL BÖLÜM
76. Bölüm: Bu Gece Yalınız
77. Bölüm: Demirler Ruh ve Sinir Hastalıkları Merkezi
78. Bölüm: Buz Sarkıtlarında Açan Lotus Çiçeği
79. Bölüm: Küçük Bir Tohum
80. Bölüm(Final Part 1): Minik Eleman
80. Bölüm(Final Part 2): Benim Adım Hep Çiçek'ti
TOMRİS
ŞİMAL YILDIZI
ÖZEL BÖLÜM I
ÖZEL BÖLÜM II
2 Milyon, 2 Milyon, 2 Milyon!
ÖZEL BÖLÜM III
ÖZEL BÖLÜM IV
3 Milyon, 3 Milyon,3 Milyon!

30.Bölüm: Af Dilemeye Yüzüm Yok Çiçek

55.8K 3.2K 1.2K
By susundelikonusuyor

Ben geldimm ❤️

Nasılsınız, nasıl gidiyor Çiçeklerim?

Bu bölüme bir deniz kızı bırakınn🧜🏻‍♀️

Bölüm şarkımız : If I Killed Someone For You (Şarkı , Yusuf ve Lâl'i anlatmıyor mu sizce de ? Şarkıyı Yusuf -Lâl bölümünde açmanızı öneririm)

İkinci bölüm şarkımız: Mavi Gri-Dünyanın En Güzel Kızı ( öneri için @polsenur1903 e teşekkürlerr)

Üçüncü bölüm şarkımız: Sena Şener -Her An Gidebilirim(Şarkı dehşet derecede Lâl'i anlatıyor bence , sizce ?)

Sarp Demir :


İyi okumalarr 🧜🏻‍♀️
...

Sessiz doğdum , sessiz öldüm.

Sessiz doğmamıştım, sessiz ölecektim.

Yorgun bir kalp , yorgun ömrüm.

Kalbim yaşadıklarıma dayanamamıştı. Hem kalbim hem ömrüm yorulmuştu.

Yormuşlardı.

Dinledim herkesi , kimse beni dinlemedi.

Herkesi can kulağıyla dinlerdim. Dertlerini sanki benim hiç derdim yokmuş gibi kendi derdim yapardım.

Tıpkı Ediz abime yaptığım gibi.

Ama kimse beni dinlememişti, yok saymıştı.

Tıpkı Ediz abimin bana yaptığı gibi.

Safir'in bana hiçbir zaman yapmayacağı gibi.

Ama ben her an gidebilirim.

Artık tek başıma bir şeyleri başaracak gücüm vardı , Kötü Kral'ın çirkin kalesinde bir Rapunzel iken gücüm sadece yediğimi dayaktan , uğradığım...

Uğradığım...

Olanlardan sonra kendime pansuman yapmaya ve temizleye...yeterdi.

Beni anlasana her an gidebilirim.

Beni bıraksana, her şeyi unutup hiç düşünmeden sessizce her an gidebilirim...

Her şeyi unutmak istediğim günler , hatırlamak istediğim günlerden sayıca fazlaydı.

Ben , şişede bir Lâl, kalede bir Rapunzel, yaprakları kapanmış küskün bir Çiçek...Lâl Demir.

Tıpkı bu eve ilk geldiğim gün beni istemediklerini yüzüme haykırırken nasıl sessizce çıkıp gittiysem aynen öyle her yere gidebilirdim.

Yaşadığım hayat beni yormuştu.

"Seni sımsıkı tutacağım küçük anne tamam mı?" dedi bana doğru yüzen Yusuf.

Sarp havuzun kenarında oturmuştu ben onun kollarında ona sıkı sıkı tutunmuştum yüzümü ise boynuna gömmüştüm.

Kısacası kedi gibi yapışmıştım.

"Yusuf , çok titriyor yapmasak mı?" dedi Sarp.

Titriyor muydum?

Yusuf'a baktığımda tedirginlikte bana baktığını gördüm. Birisi yanımıza çömeldi.

Safir Demir.

Safir mavisi gözlerini açarak "Lâl , Yusuf çok iyi yüzüyor biliyorsun değil mi? Biliyorsun. Seni asla bırakmaz korkma" dedi.

O öyle diyorsa bir şey olmazdı.

Değil mi?

Safir abim hayatıma girdiğinden ve beraber izbe bir apartmanın bodrumunda kaldığımız geceden beri o ne dese benim için kanun sayılırdı.

Ona çok güveniyordum.

Ali abim de diğer yanımıza çömelip koluma Hasan Amcamın aldığı saati takıp telefonunu bana gösterdi.

Telefonunu saate bağlamıştı.

"Bu saat senin kalp atış hızını ölçecek ve telefonumdan takip edeceğim aksi  bir durumda seni hemen oradan çıkaracağız biliyorsun değil mi ?"

Başımı salladım.

"Hem bu ailede sana kim Yusuf'tan daha iyi yüzme öğretebilir ki?" dedi tıpkı bir çocukla konuşuyormuş gibi.

Yusuf dirseklerini havuzun mermerine yaslayarak bana doğru hafifçe yükseldi.

"Bana güveniyorsun değil mi Lâl?"

Ona bakarak başımı salladım bir yandan da Sarp'a sarılmaya devam ediyordum.

"Şimdi senin önce bacaklarına daha sonra omuzlarına su dökeceğim daha sonra ise seni havuza sokacağım tamam mı ?" dedi gözlerimin en derinine bakarak.

Tekrar başımı salladım.

Sarp siyah mayomun düşen askısını yerine tekrar taktıktan sonra "Bana baktığım anda Peter Pan kimliğime bürünüp seni kurtaracağım" dedi haylazca gülerek.

"Sokayım senin Peter Pan'ına artık ha!" Ali abim konuşunca gözlerimi açarak ona baktım.

"Sana ne ya?"

Sarp'ın masum haline gülümseyip Yusuf'a geri döndüm.

Avucuna yettiğince su alıp bacaklarıma dökmeye başladı.

Suyun soğukluğu ile irkilince "Şşhh, tamam sakin bir şey yok." dedi su döktüğü bileğime hafifçe sakinleşmem için okşarken.

"Ne yapıyorsunuz siz?! Korkuyor ! Yapmayın!" diyerek olduğumuz yere hiddetle gelen Ediz abimi görünce başımı Sarp'ın boynuna geri gömüp onu görmezden geldim.

"Abi bir şey yok korkusunu yenmesi için yapıyoruz zaten ki bunu Lâl de istiyor"dedi Yusuf sakince.

"Emin misin küçük kızım?" diyerek yanımda çömelen Ediz'e bakmamak için o kadar efor sarf etmiştim ki...

Onunla böyle olmak beni çok üzüyordu.

Hak etmişti.

Ona cevap vermeden Yusuf'un omuzlarıma döktüğü suya alışmaya çalıştım ve nefeslerimi düzenledim.

Sarp abim kollarını hafif gevşetince sımsıcak kolların arasına çekildim.

"Eğer...eğer suda korkarsan ya da başka bir şey olursa ben buradayım tamam mı ? Hep yanındayım" dedi kulağıma fısıldarken.

Hiçbir tepki vermeden kaskatı bir şekilde dururken ellerimi kaldırdım.

"Eğer korkarsam burada yardım isteyebileceğim bir sürü insan var ve emin ol ihtiyacım varken beni duyduğu halde yok sayan bir insandan yardım istemek yapacağım son şey" dedim acımasızca.

Ediz'in kolları elektrik çarpmış gibi anında benden çekilirken sırtım geri düşmemişti.

Sırtımı ona yaslamamıştım.

Yusuf abim beni alıp kaslı kollarıyla yavaşça havuzun içine çekmeye çalışınca korkuyla ona yapıştım.

Kalbim çok hızlı atıyordu.

"Yusuf bizden uzaklaşma!" diye bağıran Ali abimi duysam da bakmadım.

"Şimdi ben seni tutarken...Lâl bana bak abim...suya bakma" diyen Yusuf abimi duysam bile ona bakmadım.
Yusuf'un belimden bir kolunun çekildiğini ve eliyle kalbimi tuttuğunu hissettim.

"Lâl...burada sadece sen ve ben varız...duydun mu ? Bu havuzda sadece ikimiz varız. Kimse sana bir şey yapamaz"

Gözlerimi bir iki kere kırpıştırarak başımı Yusuf'un omzuna yasladım.

"Beni duyuyor musun küçük anne?" dedi tedirgin bir sesle.

Başımı sallayıp ona , onunla olduğumu belirttim.

"Güzel o zaman şimdi seni belinden tutacağım sen de bacaklarını minik minik çırpacaksın tamam mı?" dedi güven veren bir sesle.

Bakışlarım endişeyle Ediz abime kaydı.

Bana endişeyle bakıyordu.

Ona baktığımı görünce hafifçe gülümsedi ben ise ne yaptığımı fark ettiğim an bakışlarım Yusuf'un omzuna düştü.

Ne yaparsam yapayım ona karşı duyduğum güven zedelenmiyordu. O benim babamdı bir kere.
Beni çok kırmıştı evet ve ben de kırgınlığım geçene kadar onunla iletişime geçmeyecektim.

"Bacaklarını belimden ayırman gerekiyor" verdiği direktife uyarak dehşet bir yavaşlıkla bacaklarımı Yusuf'un belinden ayırdım.

"Aferin sana işte böyle..." diyerek belimi sımsıkı tutmuştu ben de bacaklarımı biraz yüzeye çıkartarak çırpmaya çalıştım ama görünüşte basit olan bir şeyi becerememiştim.

"Kolumu bacağın olarak hayal et ve izle" dedikten sonra kaslı kolunu görüş hizama getirip nasıl çırpmam gerektiğini göstermişti.

"Anladın mı küçük anne?"  başımı sallayarak Yusuf'u onayladığım sırada Ali abim "Lâl kendini nasıl hissediyorsun ?" demişti elindeki telefondan yüksek ihtimalle kalp atışlarımı incelerken.

Gözlerini gözlerime çıkardığında ona gülümseyerek elimle 'okey' işareti yaptım ve bacaklarımı tıpkı Yusuf'un gösterdiği gibi çırpmaya başladım.

"Sen bu işin babasısın Lâl!" diye bağıran Sarp ile gülümsedim.

Ardından arkamdaki Yusuf "Çünkü anasını siktin!" deyince gözlerimi büyüterek ona baktım.

"Yusuf!" Safir abimin bağırışıyla Yusuf ne dediğinin farkına varınca "Pardon" dedi gözlerini suçlu bir çocuk gibi kaçırarak.

Yusuf yanağımdan öptükten sonra "Şimdi seni suyun yüzeyine bırakacağım ama alttan destekli tutacağım sen bacaklarını çırp tamam mı?" dedi mahçup bir sesle.

Birden Yusuf'un boynuna yapışıp dudaklarımı oynattım "Beni bırakma. İstemiyorum"

"Ama-"

"Bugünlük bu kadar yeter" diyerek yanımıza yaklaşan Ediz'in bacaklarına baktım.

Birdenbire birisi kol altılarımdan tutup beni sudan çıkardığında korkuyla o kişiye yapıştım.

Boynuna başımı gömdüğüm zaman kokusunu aldığımda kim olduğunu anlayıp ondan uzaklaşmaya çalıştım.

Ediz Demir.
Ona dediğim lafa rağmen hala bana iyi gelmeye çalışıyordu.

Beni bırakmayacağını anlayınca Safir abime bakarak ondan yardım istedim.

Yanımıza gelerek beni tam Ediz abimden koparacağı sırada birisi "Harley, Metin2'yi kovalıyor! Yiyecek!" diye bağırdı.

"Lan bu kedi bizi öldürmeden rahatlamayacak amına koyayım!"

Panikle Ediz abime baktığımda bu halim onu eğlendirmiş gibi dudakları yana kıvrılmış "Korkma çiçeğim bir şey olmaz" dedi bir elini korka korka saçıma götürürken.

Kendimi geri çektim ve  üzerime kenardaki bornozu alıp giyerek yukarıya çıkmaya başladım.

"Lâl ayakların ıslak ! Kayacaksın!" arkamdan Safir abimin sesini duysam da umursamadan merdivenleri çıkmaya devam ettim.
Onların da arkamdan geldiğini duyuyordum.

Salona çıktığımda etrafta dönerek hızla koşan bir Harley ve Hazer'in kucağında sinmiş bir Metin2 beklemiyordum.

Dudaklarımı büzüp Harley tam önümden geçerken hızla gövdesinden tutup çektim.

"Manyak kedi! Atalım artık bu ölüm makinesini evden!"

"Aynen Hazar , Lâl de seni atsın sonra !"

Hazar arkasını dönüp birden beni görünce "Hi!" deyip elini ağzına kapatmıştı.

"Ölüm makinesi derken kumandadan bahsediyordum babam bize fırlatıp duruyor ya asla senin bu tırmalama tahtası niyetine bizi kullanan kedinden bahsetmiyorum ikiz" dedi yalan söylediğini açık açık tescilleyerek.

Ona gülümseyerek ıslak olmayı umursamadan koltuğa oturdum fakat oturmam ile birinin beni kol altlarımdan tutup yukarı çekmesi bir olmuştu.

Şu kol altlarımı salın!

"Hasta olacaksın çabuk duşa" diyerek beni birden omzuna atan Ali'nin poposuna şaşkınlıkla bakıyordum.

Olduğum yerden ve merdivenlerden çıkarak efor sarf etmediğim için halimden gayet memnun olduğumdan beni indirmesini sağlayacak bir harekette bulunmamıştım.

Ali abim beni odamın önünde bırakınca yüzümü büyük avuçları içerisine aldı.
"Şimdi odana gidip güzel bir duş aldıktan sonra kollarıma geliyorsun"

...

EDİZ DEMİR

"Bugün 10:00 da toplantınız var kurul toplanacak ayrıca saat 14:30 da Fırat Bey ile iş yemeğiniz var"

Sikeyim toplantıyı da iş yemeğini de.

"Bir de akşam saat 20:30 da Asil Bey ile beraber Fransa'dan gelen müşterilerle akşam yemeğiniz var" dedi yanımda dolaşıp duran ve sürekli konuşan asistan.

Onu bunu yapması için işe sen aldın Ediz!

"Asil'e haber ver , yemeğe ben gitmeyeceğim"

"Hemen Ediz Bey"

Odama girdiğimde boydan boya cam olan yerin önündeki masama oturarak asistanıma baktım.
"Bu kadardı Ediz Bey iyi günler dilerim , bir ihtiyacınız olduğu an buradayım"

"Teşekkürler"

Masamın üzerindeki çerçeveletilmiş fotoğrafa bakıp iç çektim.

Lâl ile atlı karıncadaki fotoğrafımız...

Doğum gününde ona hediye ettiğim ancak sadece bakıp teşekkür ettiği fotoğrafın aynısıydı.

Beğenmemişti.

Artık beni sevmediğini düşünüyordum.

Bunu da kendim yapmıştım.

Çerçeveyi elime alıp başparmağımla yüzünü sevdim usul usul.

Onu çok özlemiştim.

Bugün bana havuza girmeden önce dediği laf kalbime öyle bir oturmuştu ki bir süre kendime gelememiştim.

"Af dilemeye yüzüm yok Çiçek...artık senden af dilemeye yüzüm yok" fısıltımın ardından kolumdaki saate bakıp telefonumu çıkarıp Hazer'i aradım.

Bu saatte teneffüste olmaları gerekiyordu.

Hazer'in ne durumda olduğunu merak ediyordum.

"Efendim abi?" Hazer'imin canlı sesi ile gülümsedim.

"Ne yapıyorsun ?"

"Abi bir şey soracağım"

"Sor"

"Monpetit ne demekti aklıma gelmiyor iki saattir ?!"

"Fransızca mon petit'nin kısaltılmışı. Küçüğüm, demek."

Karşıdan derin bir nefes sesi geldi. "Abi ya kafam patlamak üzere ! Gardiyan Handan'ın dersinden çıktık! Allak bullak etti beynimi!"

Bir kahkaha attığım sırada o da güldü ardından bir iki saniye durup birine  "Ediz" dedi.

"Hayır anlamadım neden sordun?"

Karşıdaki kişiyi dikkatle dinlerken ben de telefona dikkat kesildim.

Sabırla Hazer'i bekledim.

"Neden ? Beraber gitmeyecek miydik?" bir defterin sertçe kapatılma sesini duydum.

Hafifçe gülümsedim Lâl ile konuşuyordu.
Lâl'in sessizliğini nerede olsam tanırdım.

"Tamam , sen neden istemediğini söylersen kabul ederim neden bilmesini istemiyorsun?"

Önümdeki dosyayı açıp sözleşmesi diğerlerine nazaran kısa olanları hızlıca okuyup imzalamaya başladım.

Bir yandan da Hazer'i dinliyordum.

Üç gündür şirkete uğramıyordum ve okuyup imzalamam gereken dosyalar bir oda dolusuydu.

"İyi bir fikir olduğunu sanmıyorum bize kızabilir"dedi Hazer tedirginlikle.

Aklıma dolan fikirle hafifçe gülümsedim.

"Hazer burada bir sürü Fransızca anlaşma var ve benim vaktim yok. Okul çıkışı buraya gelip bana yardım etmek ister misiniz?"

Aslında vaktim çok olmasa da vardı ama ben onlarla vakit geçirmek istiyorum. Hazer'in tez canlılığını , hala küçük bir çocukmuş gibi oradan oraya koşturmasını izlemek , Lâl'in ise ikizlerine tepki olarak doğup onlar ne kadar bir işe konsantre olamıyorsa Lâl'in o kadar dikkatli olmasını , sessizliğini izlemeyi  , Hazar'ın okulda geçirdiği anıları hiçbir detayı atlamadan bir bir anlatmasını dinlemek , uzun zamandır okumadığı kitaba-Şeker Portakalı- bilmediğim ama tahmin bir sebepten tekrar başlamasını ve sanki her sayfayı ilk defa okuyormuş gibi tepki vererek okumasını izlemek istiyordum.

"Kardeşim çıkışta Ediz abimin yanına gidelim mi? Yardım edilecek dosyalar varmış"

Karşıdan aldığı cevapla bir süre suskunlaşan Hazer sıkıntıyla ofladı.

Sanırım Lâl kabul etmiyordu.
Ona bir şekilde amacımın onu yok saymaktan çok beni sakinleştirmesine izin vermek istemediğimi anlatmam gerekiyordu.

"Aa öyle mi abi?" bir şey dememe rağmen Hazer kendi kendine konuşunca gözlerimi devirdim.

Israrcı bir insan değilim , bir insan bir şeyi istemiyorsa istemiyor kafasında bir insanım aslında.

Lâl şu an benimle konuşmak istemiyordu. Gerçekten istemiyordu.

Onun üzerine gittikçe onu kendimden daha çok uzaklaştırırdım.

Ama...ama yine de o gün kolyesini boynunda göremeyince çok üzülmüştüm.

Çok hem de. Sanki birisi kalbimi eline alıp sıkmış nefeslerim daralmıştı. Kalbim yanmıştı.

Hayatımda bu kadar düşünerek ve severek aldığım ilk hediyeydi.

Kızıma aldığım ilk hediyeydi.

"Çeviri mi yapacağız?" aslında dosyaların çeviriye ihtiyacı vardı.

Üçüzlerin eline çevirilmiş metini verip 'Buna hangisi uyuyorsa şu lanet olasıca kaşeyi basın!' demem lazımdı.

"Abi çok mu yoruldun ? Cidden mi kaç gecedir uyumuyorsun?...4 mü?! Senin gözlerin dosya falan da görmez şimdi" dedi yalancı velet.

Gerçekten...gerçekten Ali'nin kardeşiydi.

"Merak etme biz şimdi Hazar'ı da arar çıkışta geliriz sen bu üçlüye güven ! Bu üçlü çok güçlü!" deyip kahkaha attıktan sonra "Lâl dikkat et !" bir şeyin düşme sesi geldiğinde oturduğum yerde bıçak gibi kesildim.

"Kızım dikkat et ya az daha düşecektin" Hazer'in hayıflanması ile derin bir nefes verdikten sonra "Size iyi geceler Hazar'ı ben ararım" demiş ve telefonu Hazer'in yüzüne kapatmıştım.

Yüzümü sıvazladıktan sonra önümdeki dosyaları büyük bir keyifle üçüzlere bırakarak arkama yaslandım.

Bu sefer Hazar'ın numarasını tuşladım.

"Ya ne var amına koyayım?!" Hazar'ın ettiği cümle ile kaşlarımı kaldırarak "Anlayamadım" dedim keskin bir sesle.

"Hassiktir!" dedikten sonra telefon aniden yüzüme kapanınca dişlerimi sıktım.

Telefon tekrar çalmaya başlayınca telefonu açtım.

"Öldür beni abi..." o görmese de hafifçe güldüm ve konuşmaya başladım "Sen telefonlarını böyle mi açıyorsun ?" dedim Lâl ile olan fotoğrafımızı inceleyerek.

"Abi ya şey...kusura bakma bugün ortalık karışık"

"Nasıl karışık?"

"Yusuf abim ve Doruk'un arası pek iyi değildi biliyorsun bugün de biraz olay çıktı ama bir şey yok merak etme" dedi güven veren bir sesle.

Derin bir nefes verdikten sonra "Okul çıkışı ikizlerinle yanıma geliyorsun Hazar" deyip kardeşimi dinledim.

"Bizim başka bir pla-"

"Buraya geliyorsunuz"

"Emredersiniz komutanım!"

"İşine dön ve kendine dikkat et asker!"

"Görüşürüz abi...seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?"

"Artık Ediz abimle aynı odaya bile girmek istemiyorum abi! Kural, kural,kural! Bıktım!"

"Biliyorum aslanım...biliyorum" dedikten sonra telefonu kapatıp masaya koydum.

"Abim artık eskisi gibi değil! Tamam eskiden de çok ciddi bir adamdı ama en azından gülümsüyordu! Artık gülümsemeyi bırak , dudakları kıvrılmıyor bile!"

Aklıma gelen sözlerle başımı masaya gömdüm.

"Abi ben sadece seviyorum! Sevdiğim kişi Doruk ! Neden böyle yapıyorsun ? Bu kadar mı kalpsizleştin?"

Yüzümü ellerimin arasına aldım.

Eğer korkarsam burada yardım isteyebileceğim bir sürü insan var ve emin ol ihtiyacım varken beni duyduğu halde yok sayan bir insandan yardım istemek yapacağım son şey"

Sandalyemden kalkarak camın yanına gittim ve camı biraz aralayarak hava almaya çalıştım.

Lâl'i düşündüm.

Lâl'imin,çiçeğimin, bu hayattaki ilk kelimesi diğer insanlar gibi 'Baba' değil 'Anne' olmuştu.

Bu kalbimi çok acıtıyordu.

Onunla büyümek isterdim, onunla büyümek için kendi çocukluğumdan vazgeçerdim.

Doğduğu an babamdan daha çok onun yanında kalacağım için azar yemek "Onun babası benim!Anla artık!" diyen babamla tatlı bir atışma içerisine girmek isterdim mesela.

Ya da ana sınıfında sürekli aynı erkekle oynuyor diye Hazer ve Hazar bana onu şikayet edince gidip o çocuğu azarlamak 'Kızımdan uzak dur velet!' demek isterdim.

Kendimi hiçbir aile üyeme karşı bu kadar yakın hissettiğim bir zaman dilimi hatırlamıyordum. Aramızdaki mesafe her zaman belliydi.

Serttim, soğuktum, çekilmezdim. Hatta bir ara Yusuf ve Hazar'ın girdiğim odadan anında çıktığı günleri de hatırlıyordum.

Peki bunlar bir kız kardeşe sahip olduğum için miydi?

Elimden geldiğince Hande'ye de abilik yapmaya çalışmıştım ama elime geçen boş bir çabadan fazlası değildi.

Lâl , başkaydı.

Lâl, benim başkamdı.

İçinde Lâl ile dolu olan hayallerim düşündükçe bitmiyor her saat , her dakika , her saniye , her salise aklıma doluşuyordu.

Şu an ona yaşattığım kırgınlığın diyetini ağır ödüyordum.
Yaptığım affedilmez bir hareket olmakla beraber onun bana olan güvenini sarsmıştım.

Kızımın babasına olan güvenini sarsmıştım.

Bunu bilmek benim için dünyadaki tüm cezalardan daha ızdırap vericiydi...

Derin bir nefes daha aldıktan sonra masamın başına oturup sözleşmeleri incelemeye başladım.

Kapının tıklatılma sesini duyduğumda "Gel!" diye bağırdım.

"Şey...Ediz Bey diğer dosyalar" diyerek çekingen bir şekilde yanıma gelen asistanıma baktım.

"Koltuğa koy" dedikten  sonra koymayınca başımı kaldırdım.

"Ediz Bey isterseniz ben de okuyabilirim bunlar çok fazla" dedi ensesini kaşıyarak.

"Gerek yok koçum çıkabilirsin" dedikten sonra başımı dosyaya geri çevirdim.

...
Az önce iş yemeğine geldiğim yerden çıkarak tam arabama binecektim ki köşedeki oyuncakçıyı görmem ile duraksadım.

Sebepsizce içine girmek istemiştim.

Arabanın kapısını kapattıktan sonra oyuncakçının önüne gelerek vitrindeki oyuncakları inceledim ve içeri girdim.

Lâl'e hediye almak istiyordum ama cesaret edemiyorum doğum gününde aldığımda beğenmemişti.

"Hoş geldiniz size nasıl yardımcı olabiliriz ?" diyen güler yüzlü kadına bakıp "Kızıma hediye alacaktım" dedim burukça gülümseyerek.

"Tabii dilerseniz oyuncak bebeklerimiz , peluş oyuncaklarımız , legolar, yapbozlar, kırtasiye ürünlerimiz mevcut" kadını başımla onaylayarak onu takip ettim.

Bir yandan da kenardaki oyuncaklara bakıyordum.

"Kızınız kaç yaşında ? Ona göre size daha çok yardımcı olabilirim"

"17"

"17 mi?" kadın şaşırmış bir şekilde bana bakmaya devam ederken "Yardımcı olmayacaksanız geçebilir miyim?" diyerek kadının arkasında gördüğüm Rapunzel'li bibloya yürüdüm.

Lâl bunu istemese bile ben saklayacaktım.

Bibloyu alıp hemen kasaya yürüdüm. Ücretini ödedikten sonra ise oyuncakçıdan çıkıp arabama bindim. Bir yandan da Hazer'in numarasını tuşladım ve telefonu açmasını bekledim.

"Alo abi! Hasta taklidi falan yap ne olur ?! Lâl'e çok hasta olduğunu söyledim anca öyle geliyor!"

Ne?

"Neden yalan konuşuyorsun Hazer ? İstemiyorsa istemiyor ! Onun sınırlarını ihlal etmene gerek yoktu." dedim kaşlarımı çatarak.

Ardından devam ettim : "Vicdanıyla oynama"

"Canım abim eğer sen hasta olursan Lâl senin başından ayrılmaz ! Özlemedin mi sen onu hem ?"

"Manipülasyonların bana işlemiyor Hazer" dedim arabayı şirketin önünde durdurup şirkete girerken. Allahtan yemeğin yenileceği yer şirkete 2 dakika uzaklıktaydı.

"Abi yoldayız geliyoruz madem kendini düşünmüyoruz bari beni düşün ! Yalancı çıkarma beni!"

Bibloyu odama koyup şirketin çatısına çıkmaya başladım.

"Onu yalan söylemeden önce düşünecektin üzgünüm" dedim asla öyle hissettirmeyeceğini bildiğim bir sesle.

"Of abi ! Of!"

"Oflama lan bana!" dedikten sonra telefonu yüzüne kapatıp kenardaki hizmetli ablaya   "Buraya biri gelirse buraya girmemesini söyler misiniz ?" dedim.

"Tabi Ediz oğlum söylerim" deyip bana gülümsedikten sonra asistanımı arayıp " Bana tebeşir bulup odama götür ,su götürmeyi de unutma" diyerek telefonu yüzüne kapattım.

Şirketin çatısına çıktığım an üzerimdeki siyah ceketi çıkarıp gömleğimin düğmelerini açtım ve çıkararak kendimi soğuk havanın kollarına bıraktım.

Gerçekten hepsi Hazer'i yalancı çıkarmamak içindi.

Cidden.

...

"Ediz Bey kardeşleriniz geldi" başımı halsizce kaldırıp gelenlere baktım.

"Oha abi n'oldu sana?" diyerek yanıma koşan Hazar'a baktım.

"İyiyim" dedim daha sonra hastalık kokan bir sesle bir iki kere öksürüp onlar için hazırladığım dosyaları gösterdim ve "Ellerinizden öper gençler" diyerek kafamı masaya gömdüm.

Aklımı sikeyim.

O an saçlarıma dokunan narin elleri hissederek masaya daha da kapandım.

Bu ellerin sahibi Lâl'di.

Narin ellerini çeneme getirip başımı kaldırdığında ellerini kaldırdı ama ben bir şey demesine izin vermeden ellerini tutup parmak uçlarını tek tek öptüm ve başımın altına koyarak gözlerimi kapattım.

Fakat o bu sefer ellerini benden kurtarıp kollarımı tuttu ve ayağa kaldırmaya çalıştı.

Ona yük olmayı istemeden sarsakça ayağa kalktım ve beni ilerlettiği yere gittim.

Lâl koltuğa oturup beni dizlerine yatırdığında eline bir dosya aldı ve okumaya başladı. Onlara verdiğim örnek Türkçe sözleşmeyi bulduktan sonra asıl sözleşmeyi Fransızcadan çevirip dosyayı koltuğun koluna koyarak kaşeyi bastı.

Ben onun dizlerinde dinlenirken o benim işlerimi halletti.

Bana olan tüm kırgınlığına rağmen...

Dosyalara kaşe basma işlemi bitince oflayarak elindeki kaşeyi Hazer'in kafasına atıp çocuk gibi kıkırdadı.

Keşke kahkahalarının sesini duysam...

"Alındım , gücendim hanımefendi neden böyle yapıyorsunuz ?" diyerek Lâl'e sahte bir alınganlıkla bakan Hazer'e baktım.

Lâl bir an duraksayıp "Canım mı acıdı? Özür dilerim" dedi sarıya yakın renkteki kirpiklerini kırpıştırarak.

Bazı şeyler hiç değişmiyordu.

"Hayır güzelim öylesine söyledim" diyerek gülümseyerek Lâl'in yanına gelen Hazer bana sinsi bir bakış attı.

Ona bakıp dudaklarımı oynattım: "Ebeni sikerim"

Bakışları benden anında çekilirken elini , Lâl'in aşık olduğum saçlarına götürerek sevdi.

Hazer'in eline öfkeyle baktığım sırada Hazer , Lâl'e dönüp "Sen benim canımı hiç yakar mısın?" dedi alnını öperken.

"Hazer baksana şu cümleyi çeviremedim ,anlamı ne ?" diyerek bağıran Hazar'a "Cümleyi oku " dedim gözlerimi kapatarak.

"Cet accord a été préparé selon le budget mensuel de Demir Holding"

Başım o kadar ağrıyordu ki ne dediğini anlayamamıştım bile o an Hazer'in telefonu çaldığında Hazer , Hazar'a 'bir saniye' işareti yapıp dışarı çıktı.

Lâl kötü halde olduğumu anlamış olacak ki ellerini kaldırarak cümleyi çevirdi: "Bu anlaşma Demir Holding'in aylık bütçesine göre hazırlanmıştır"

"Sağ ol ikiz"

Lâl bana dönüp "Ateşin var eve gitmeliyiz" demiş olduğu yerden kalkmıştı.

Telefondan birine mesaj attıktan sonra kapıdan vücudunun yarısını çıkarıp Hazer'i içeri çağırmış etrafı beraber topladıktan sonra büyük ellerimde küçücük kalan ellerini bana uzattı ve bir elini omzuma diğer elini ise kol altıma tutturup beni kaldırmaya çalıştı.

Gözlerim doldu.

Yemin ederim gözlerim doldu.

Onun şefkati dünyada yoktu.

İçimden sevgi dolup taşacaktı.

Lâl gözlerimin dolduğunu Umarım fark etmezdi diyecektim ama anında gördü ve dayanamıyormuş gibi hemen düşen yaşı ince parmağı ile sildi.

Tabi ki götürürdü. Ben onun bana biçtiği ruhu giyiyordum . Onun eseriydim.

Ona zorluk çıkarmak istemeyerek yavaşça olduğum yerden kalktım ve beraber odadan çıkarak asansöre bindik. Lâl bu süreçte bana destek olmayı asla bırakmamıştı.

O an...o an birdenbire gözlerim kapandı. Koca bedenim Lâl'in üzerine yığılırken minik elleriyle beni tutmaya çalışması gördüğüm son şey olmuştu.

...

LÂL DEMİR

Oturduğum yerde bacağımı sallayıp duruyor , Ali abimin açıklama yapmasını bekliyordum.

Ali abim! Muz Kral hala açıklama yapmamıştı!

Ali abim sonunda geldiğinde merakla ayağa kalktım ve abimin önünde dikildim. "Merak etme o iyi" dedi omuzlarımı tutup fısıldayarak.

"Biraz fazla üşütmüş ayrıca kanında etken madde bulundu bir bakacağım meraklanmayın uyuyor şu an çok yorgun sadece tamam mı?" dedi gözlerimin içine bakarak.

"Kanın içinde etken madde bulundu derken?" dedim öfkeyle.

Bu kadar öfkelendiğimi hiç hatırlamıyordum.

"Ben bakacağım tamam mı ? Sen meraklanma önce bir tespit edeyim normal bir şey de olabilir" dedikten sonra Sarp'a kaş göz yapmıştı.

Ben o şekilde orada dururken Sarp abim yanıma gelmiş "Güzelim biz buradayız istersen biraz hava al gel he ? Ne dersin?" dedi sahici bir gülümseme ile.

Ben ise olduğum yerden bunaldığımı fark ettiğimde başımı salladım ve Ediz abimin yanına gidip siyah saçlarını okşadım, kokladım, öptüm.

Derin bir uykudaydı belliydi. Yanında durup bozmak istemiyordum.

Odadan ayrılıp aşağıya inmeye başladım.

Kimse yanıma gelmemişti. Normalde olsa herkes 'Dur ben geleyim' , 'Yok tek gitme' derdi.

Alt dudağımı hafifçe çıkarıp çenemi 'Vay be' dercesine büzdüm.

Merdivenlerden inip bahçeye çıktığımda içimdeki endişe geçmiyordu. Ediz abimi çok merak ediyordum.

Bir anda yığılmıştı kollarıma , Hazer ve Hazar tutmaya çalışsa bile yine içinde olmak istediği yer benim kollarımdı.

Başımı iki yana sallayarak ofladım.

Dışarısı o kadar soğuktu ki ofladığımda dışarıya bir buhar çıkmıştı.

Omzumda bir el hissedince irkilerek arkamı döndüm. Yoğun bir vanilya kokusu burnumu ele geçirdiğinde gelenin kim olduğunu anladım ve sırtımı hiç düşünemeden göğsüne yasladım.

Kara Kalemli Adam.

Ona ihtiyacım vardı.

...
Ben geldimm

Bölüm nasıldı ?

Bu bölüm biraz Ediz ve Lâl yazmak istedim o yüzden çok Kartal yazmadım...

Diğer bölüm çok güzel bir bölüm olacak böyle yanaklarımız sırıtmaktan ayrılacak...

Lâl'in korkusunu yenmesi için Yusuf'un ona yüzme öğretmeye çalışması?

Ediz'in bilerek hasta olması ?

Lâl?

Hazer?

Hazar?

Yusuf?

Sarp?

Safir?

Ali?

Ediz?

Kartal?

Diğer bölümde görüşürüz❤️
Sizi çok seviyorum❤️

Continue Reading

You'll Also Like

Balca By Betüş

Teen Fiction

5.1M 256K 56
Öz ailesi sandığı için bütün acıları kabullenen bir kız çocuğu. "Ailemi bulmadan önce etrafa güçlü taklidi yapardım. Onlar hayatıma girdikten sonra...
494K 30.4K 82
"Sen.. sen bana verilmiş en güzel hediyesin Elis.." demişti çocuk. Kızın da gözleri dolmuştu şimdi. Öksürmeye başlamıştı hastalığının verdiği dürtüyl...
4K 336 14
*Tamamlandı Güneş'i çok severken daha doğmadan bana konulan bu isimle geceye hapsolmam gibi hayat...
116K 10.6K 29
Sarı saçları güneşten hediye, mavileri semanın varisi. O Ay'ın kızı. O Mehir Lena Valker. Çatlak mı? Çatlak. Dil desen...pabuç kadar. Akıl da maşAll...