PSİKOLOG BEY

By welkamtuhell

3.5M 206K 64.7K

❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
7.0 • final
önemli açıklama

3.8

45.5K 2.9K 857
By welkamtuhell

öncelikle sabrınız için teşekkür ederim.💞
satır arası yorum yaparsanız çok mutlu olurum
birazcık sizden gelecek enerjiye ihtiyacım var
[ve multi çok tatlıı]

duke dumont - ocean drive
sezen aksu - haydi gel benimle ol

🩺

Naz Yılmaz

Arabanın içini, ön koltuklarda oturan ikilinin hararetli konuşması ve arkada çalan hafif müzik doldururken ben de arkada kafamı koltuk başlığına yaslamış yanımda oturan Alaz'ı izliyordum. Hep birlikte Doğukan'ın arabasına binmiş ve onun dışında hiçbirimizin bilmediği o "muhteşem mekana" doğru gidiyorduk.

Siyah likralı kazak ve siyah mini etek gitmiştim. Ayakkabı olarak diz kapağımın biraz altında biten siyah topuklu çizmelerim ve üzerime de krem rengi kabanımı gitmiştim. Üzerimdeki kıyafetlerle yayılarak oturmak pek rahat olmadığı için sürekli kıpırdanıp arka koltukta şekilde şekile girmek zorunda kalıyordum.

Alaz gözünü pencereden ayırıp bana doğru çevirdiğinde dikkatle onu izlediğimi görüp gülümsedi. Oturduğu yerde bedenini biraz aşağıya doğru kaydırıp benim gibi kafasını arkaya yaslayarak bana bakmaya başladı. Gözünü bir an olsun benden çekmeden bir elini saçımın üzerine koyup okşamaya başladı.

Ne ben ne o gözlerimizi birbirimizden çekemiyorduk. Ona bakarken yüzümdeki gülümseme de her geçen saniye büyüyordu. Bu, yine susarak konuştuğumuz anlardan biriydi sanırım.

Sonunda gözlerimi ondan çekip belki de yüzüncü kez onu süzdüm. Üzerindeki yeşil boğazlı kazak, siyah pantolon ve yine siyah kaşe kabanıyla hoş olmuştu. Hatta bence gereğinden fazla hoş olmuştu. Sıkıntıyla iç çektiğimde tekrar göz göze geldik.

Ne oldu der gibi kafa salladı, omuz silktim. Koltukta ona doğru kayarak biraz daha yaklaştım. Bacaklarımı kendi bacaklarının üzerine atıp beni belimden kendisine doğru çekti. "Siyah çok yakışmış." dedi kulağıma fısıldayarak.

"Siyah sana da çok yakışıyor. Neden yeşil kazak giydin?" dedim. Doğruyu söylemek gerekirse Alaz'a yeşil renk, siyahtan daha çok yakışmıştı ama o bunu şu an bilmemeliydi. "Uyumlu olalım istedim." dedi ilk önce üzerindeki kazağını ve sonra benim gözlerimi göstererek. Bu dediğine hafifçe kıkırdadım ve yanağını öptüm.

Araba yavaşlayınca Alaz ile birbirimizden uzaklaşıp oturduğumuz yerde toparlandık. Park ederken geldiğimiz mekana gözlerimi çevirdim. Doğukan bizi, sizi süper bir ortama götüreceğim diyerek bara getirmişti. Arabadan sessizce indik. Hepimiz arabanın önünde durmuş barın etrafına bakarken sonunda Miray konuştu. "Muhteşem mekan dediğin bar mıydı Doğu?"

"Harikayım, değil mi sevgilim?" dedi. Sesinden apaçık belli olan gurur tonu, bize soru sormaktan çok kendini onaylatmak istediğini belli ediyordu. Birbirimize bakıp gülüştükten sonra Miray Doğukan'ın koluna girdi ve yürümeye başladılar. Alaz da avucudun içine elimi aldığında biz de onların arkasından ilerledik.

İçeriye girdiğimizde kabanlarımızı görevli çocuğa verdik. Doğukan bizim yaşlarımızda bir adamla samimi bir şekilde tokalaştı. Alaz'a dönüp bu kim der gibi kafa sallasam da, o da omuzlarını kaldırıp "Bilmiyorum." dedi. Sonra Doğukan'ın konuştuğu adam bize duvar kenarında dörtlü bir masa gösterdi.

Bize gösterdiği masaya geldiğimizde Doğukan şimdi de birkaç masa ileride, başkaları ile konuşan, o adamı gösterdi. "Atakan, benim liseden arkadaş. Buranın da sahibi. Bu gece hesap benden. Yani daha doğrusu Atakan'dan." 

"Anlaşıldı niye buraya geldiğimiz. Beleşci." dedi Alaz gülerek. Sonra da taburelerden birine oturdu. Ben de hemen onun yanındaki tabureye çıktım ve yüzümü Alaz'a sırtımı duvara döndüm.

Doğukan ne içeceğimizi sorduktan sonra yanımızdan ayrılıp bar tezgahına doğru adımladı. Bir şeyler konuştuktan sonra yüzünü dönüp bize doğru öpücük attı ve göz kırptı. Gülümseyerek Miray'a göz ucuyla baktığımda hafiften kızardığını gördüm.

Göz göze geldiğimizde benden gözlerini kaçırdı. "Ee Miray, anlatsana siz nasıl tanıştınız?" diye sordum. Daha çok utanması için değil gerçekten merak ettiğim için sormuştum bu soruyu.

"Ben zaten Doğukan'dan hoşlanıyordum da, onun beni fark etmesi biraz geç oldu. Sevgilisi varmış, bilmiyordum o zamanlar. Sonradan durumu anlattı bana." İstemsizce huzursuz hissetmiştim. Hem Miray'a hem de Sıla'ya karşı. Miray konuşmasına devam etti.

"Neyse, biz aynı apartmanda oturuyorduk. Doğukan benim üst komşumdu. Bir gün ev sahibimle tartışırken adam üzerine yürümeye başladı. Doğukan da o sırada aşağıya iniyormuş, araya girdi. Bu olay sayesinde de konuşmaya başladık zaten." dedi. Gülümseyerek kafa salladım.

Doğukan yanımıza geldiğinde elindeki içkileri masaya bıraktı. Kendi bardağımı önüme çekip bir yudum aldım. Gözlerimle etrafa bakındığımda direkt bizim masamıza odaklanmış olan bir kadın gördüm. Kaşlarım istemsizce çatıldı. Kadının gözlerini takip ettim, bakışlarının hedefi sanırım Alaz'dı.

İçimde oluşan kıskançlığı zor da olsa bastırıp kafamı sinirle diğer tarafa çevirdiğimde ise başka bir kadının daha bizim masaya baktığını gördüm. Kadınlara elimde olmadan öfkeyle bakmaya başladım. Buraya geleli daha yarım saat bile olmamıştı.

Doğukan ben, senin bizi getireceğin mekana...

Değişen müzikle keskin bakışlarımı ikisinin de üzerinden çektim. Miray heyecanla ayağa kalktı. Doğukan'ı dudaklarında öptükten sonra elinden tutup onu piste doğru sürüklediğinde sonunda masada Alaz ile baş başa kaldık. Önümdeki içkiden bir yudum daha aldım. Alaz beklemediğim bir anda taburemin ucundan tutup beni kendisine doğru çekti.

"Hayırdır?" dedi elini tabureden çekip düşmemem için belime sararken. Heyecandan kocaman açılmış gözlerimi ona çevirirken yutkunarak elimdeki bardağı masaya bıraktım. "Biraz mutsuz gibiyiz, bir şey mi oldu?" dedi.

Dudaklarının bir tarafını kıvırmış bana harika bir manzara sunarken yüzümdeki o şaşkın ifadeyi zor da olsa sildim. Ağzımdan cık diye bir ses çıkartmamla kaşları havalandı. Bana sorgulayıcı bakışlarıyla bakmayı sürdürürken dayanamayacağımı anlayıp sonunda pes ettim.

"Tamam, evet oldu." Beklentiyle bana bakmaya başladı. "Sen, fazla yakışıklı olmuşsun." dedim içimde tutamadığım kızgınlıkla. Bu dediğimle hoş bir kahkaha attı. Kaşlarım sinirden çatılmış ona bakarken sonunda gülmesini durdurup diğer elini yanağımın üzerine koydu. "Buna mı sıkıldı canın?"

"Ne demek, buna mı? Baksana sen bi etrafına, kafamı nereye çevirsem sana bakan birini görüyorum." Kafasını merakla çevirmeye çalıştığında onu kazağından tutup hafifçe kendime doğru çektim. Bedeni istemsizce üzerime doğru eğildi. "Lafın gelişi bak dedim Alaz. Delirtme beni."

Yüzüne durumdan eğleniyormuş gibi bir gülümseme yerleşti. Vücudunu bana döndürüp bacaklarımı, bacaklarının arasına aldı. "İnan hiç fark etmedim bakanları. Ben de buraya geldiğimizden beri tek bir kişiye bakıyordum çünkü." dedi belimi eliyle okşayarak. Bana biraz daha yaklaşıp kısık sesle konuştu. "Hem bana diyorsun ama asıl sen, pek bi fena olmuşsun. Onu ne yapacağız?"

"Bilmem, ne yapalım?" dedim sonunda cilveyle gülümseyerek. Belimde birleşen kollarının üzerine ellerimi yerleştirdim. Ellerim ileri geri hareket ederken beni kendisine çekti ve yavaşça dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerimi kolundan boynuna doğru çıkarttım ve onu kendime çektim. Öpüşmemizi bitiren şey barın içine yayılan garip sessizlik oldu.

Aniden dudaklarımızı ayırıp geriye çekildiğimde pistin ortasında, ışıkların onların üzerinde toplandığı, bir çiftin durduğunu gördüm. Alaz da sadece kafasını çevirip benim baktığım yöne baktı. Kadın şaşkınlık içinde önünde eğilen adama bakarken istemsizce gözlerimi devirdim. Herkesin içinde yapılan evlilik tekliflerinden nefret ediyordum.

"Bu ne şimdi ya!" diye sadece ikimizin duyabileceği şekilde söylendiğimde Alaz yanımda sessizce güldü. Herkesin gözü onların üzerindeyken diz çöken adam elindeki kutunun kapağını açtı.

"Simge hayatım, kalan tüm ömrümü seninle geçirmek istiyorum. Benimle evlenir misin?" dedi. Kaşlarım daha da çatılırken Alaz'ın beni izlediğini bilmiyordum. Kız hayatı boyunca bu anı beklemiş gibi "Evet!" diye çığlık attı. Barın içinde bir alkış tufanı koptu.

"Ne o sevgilim yoksa bunu da mı kıskandın? Öldürecek gibi bakıyorsun insanlara." dedi yanağıma yaklaşıp burnunu sürterken. Sonra da yanağıma varla yok arası bir buse bıraktı. Yaptığı imayı fark etmemiş gibi konuşmaya başladım. "Kıskanmadım. Sadece herkesin içinde yapılan evlilik tekliflerini hoş bulmuyorum."

"Neden?"

"İki kişinin arasında özel olması gereken bir an neden ulu orta yaşansın ki? Çok saçma bence." Ben konuşurken arka fonda Sezen Aksu'nun bir parçası çalmaya başladı. Birkaç çift ayağa kalktığında Alaz tedirgin bir ifade ile bana dönüp avucunu havaya kaldırdı.

"Dans eder misin benimle?" diye sordu. O an daha önce onunla hiç dans etmediğimizi fark ettim. Gerginlikle bir nefes alıp elimi avucunun içine bıraktım. "Ben bu işte hiç iyi değilim ama teklifin reddedilemez." dedim.

Elimi nazikçe kavrayıp beni oturduğum yerden kaldırdı. Biz de çiftlerin arasına karıştığımızda elimi boynuna bırakıp kendi kollarını da belime doladı. Kalbim yine fazla heyecandan durmak üzereydi.

Diğer kolumu da onun boynuna doladım. Beni, bu hareketimle kendisine daha sıkı çekip dudaklarının hizasındaki alnımı öptü. Sonra da kafasını eğip gözlerimin içine bakmaya başladı.

Heyecandan kendi ayağıma takılıp Alaz'ın ayağına bastım. Mahcubiyetle gözlerine bakıp "Özür dilerim." dediğimde bana gülümsedi. Yüzünde sinsi bir ifade ile dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Erken oldu biraz ama sorun değil."

Bu dedikleri ile yüzüm yanmaya başladı. Güldüğünü işittiğimde ona daha sıkı sarılıp kafamı boynuna sakladım ve yanan yüzümü görmesini engelledim. Dudakları hâlâ kulağımın yanındayken şarkıyı mırıldanmaya başladı.

"Haydi gel benimle ol. Oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize. Ordaki sevgililer özenip birer birer, gün olur erişirler ikimize." Bir yandan şarkıyı mırıldanırken bir yandan da belimi okşuyordu. Ben de huzurla gözlerimi kapatıp ona eşlik ettim.

...

"Gelmeyeceğim ben!" Doğukan içkinin ona yarattığı güzel kafayla arabasına sarılmış yanından ayrılmıyordu. Miray kollarını birbirine dolamış beklerken Alaz yeniden Doğukan'ı ikna etmeye çalıştı.

"Oğlum gece gece iş açma başımıza. Gel taksiyle gidelim işte, sabah döner alırız. Kim sürecek şimdi arabayı?"

"Olmaz burada bırakmam ben Minnoş'umu. O da bizimle gelecek." diye inat ettiğinde derin bir nefes alıp etrafa bakınmaya başladım. Gözüme takılan şeyle ileriyi gösrerip konuşmaya başladım. "Madem Minnoş'suz gidemiyoruz, hadi ayıltalım o zaman Doğukan'ı."

Alaz bana baktığında başımla barın birkaç dükkan yanındaki, hâlâ açık olan kahveciyi tekrar gösterdim. Sıkıntıyla kafasını sallayıp beni onayladı. Hep birlikte oraya doğru yürüdükten sonra içeride birkaç kişinin de oturduğunu gördük.

İçeriye girdiğimizde Alaz, ilk önce Doğukan'la birlikte tuvalete gidip ayılması için yüzüne birkaç kez su çarpmıştı. Şimdi de bir masada ikinci kez verdiğimiz siparişlerin gelmesini beklerken bir yandan da muhabbet etmeye çalışıyorduk.

Doğukan şu an sanırım üçüncü kahvesini içiyordu. Miray iki tane farklı kahve sipariş etmişti. Biri kendi sevdiği kahve, biri de Doğukan'ın zoruyla sipariş ettiği kahveydi. Ve bu kahveler sayesinde, şekerli ve şekersiz kahve tartışmasına girmiştik.

"Doğukan bir daha seni dinlemeyeceğim. Kusura bakma da kahve zevkin bok gibi sevgilim." dedi hem laf sokup hem de gülümseyerek. Tanıdık gelen konuşmayla Alaz'a bakıp gülümsedim. Onun da zaten bana bakıp gülümsediğini gördüm.

"Aşkım kusura bakma da; sen de şekerli kahve değil, resmen şeker içiyorsun." dedi Doğukan kendi kahvesinden bir yudum alarak. Onun içtiği de kahveden çok zift karışımına benziyordu ama ben yine de bunu sesli şekilde dile getirmedim. Miray elindeki kahveyi bize doğru çevirdi. "Alaz?"

"Cık. Sağ ol ama benim şekerim burada." dedi kahvesini içmeden önce yanağımı öperek. Tanıdık konuşmayı devam ettirirken bu dediğine gülmeden edemedim. "Şovcu pezevenk." diye mırıldandı Doğukan. Miray son çare olarak yüzünü bana döndü.

"Naz bari sen bir kere denesene. Eminim bence sen de benim gibi şekerli kahve seviyorsundur." dedi önündeki kahveyi bana doğru uzatıp. Gülümseyerek isteğini kafamla onayladım. Kahvemdeki pipeti çıkartıp onun kahvesine batıracakken kahve birden masadan havalandı.

Kahvenin hareketini gözümle takip ettiğimde onu Alaz'ın aldığını gördüm. Kahvesini Miray'a geri uzattı. "Naz içemez bunu. Onun süt ürünlerine alerjisi var." dedi kahvenin üzerindeki kremayı göstererek. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı, haklıydı içemezdim. Resmen Alaz, bu duruma benden daha çok dikkat ediyordu.

"Yorum yapmayacağım." dedi Doğukan kahvesinden bir yudum daha alarak. Ama dayanamayıp konuşmaya devam etti. "Ama aşk olsun sana Alaz. Sen git bir aylık sevgilinin her şeyini öğren ama on yıllık arkadaşının neye alerjisi olduğunu bile bilme."

"Ben de bilmiyorum. Neye alerjin var?" dedi Miray merakla sorarak. Doğukan biraz durdu ve düşündü. Sonra da yüzünü Miray'a döndü. "Alerjim yok ki." dediğinde sessizlik oldu. Sonra da hepimiz sinirlerimiz bozulmuş gibi gülmeye başladık.

Biz hâlâ gülerken barista siparişini verdiğimiz son kahvelerin hazır olduğunu söyleyince masadan kalktık. Ücreti ödeyip tezgahtaki bekleyen kahveleri elimize aldık ve dükkandan ayrıldık. Doğukan cebinden anahtarını çıkartıp arabanın kilidini açtı.

"Doğukan sen sürebilecek misin?" dedi Alaz durumu kontrol etmek ister gibi bir sesle. Doğukan konuşmadan yumruk yaptığı elinin baş parmağını kaldırıp sorusunu onayladı. Geldiğimiz gibi arabaya bindiğimizde Doğukan oldukça yavaş bir hızda arabayı kullanmaya başladı.

Kafamı daha fazla ayakta tutamayıp başlığa dayadım. Alaz birden kolumdan tutup beni kendine doğru çekti. Alaz'ın göğüsüne yaslanıp ayaklarımı koltuğa uzattım. Üzerinden çıkarttığı kabanını bacaklarımın üzerine doğru örttü. Sonra da bana sarıldı. Bir elini saçıma atıp okşamaya başladığında gözlerimi usulca kapattım.

Adımın seslenildiğini duyup gözlerimi geri açtığımda evimin sokağına yaklaştığımızı ve Alaz'ın beni uyandırmaya çalıştığını fark ettim. Hızla yerimden kalktığımda birden başım döndü. Elimi kafama götürüp bacaklarımın üzerindeki kabanı da Alaz'a geri uzattım. Yere düşmüş olan çantamı alıp üzerimi düzelttim.

"Naz, iyi misin?" diye sordu Alaz merakla. Kafamı onaylar bir şekilde salladım. Yüzüne yaklaşıp dudaklarından hızlıca öptüm. "İyiyim. Başım döndü biraz sadece."

Araba yavaşlayıp durduğunda ondan uzaklaşıp kapıyı açtım ve soğuk havanın yüzüme çarpmasına izin verdim. "Kapıyı açabilir misin, geleyim mi?" dedi. Elimi havada alayla sallayıp güldüm. "Yok artık daha neler sevgilim. Bir kapıyı da açamayacaksam..." cümlenin devamı gelmedi.

Beni onaylayıp kolumdan tutarak aşağıya inmeme yardım etti. Apartman kapısına doğru adımlayıp çantamdan anahtarı bulmaya çalıştım. Hem uyku sersemi hem de tam olarak ayılmamış olunca her şey daha zor oluyordu. Sonunda anahtarı bulup üç başarısız denemenin ardından kilide soktum ve kapıyı açtım. Arkama dönüp arabadakilere son kez el salladıktan sonra içeriye girdim.

🩺

yazması çok zor bir bölüm oldu
son günlerde benim moraller biraz bozuk, sanırım ufak çaplı bir depresyondayım
amaan genciz, güzeliz, düzeliriz inşallah be

Continue Reading

You'll Also Like

3.3M 198K 50
Başak, askerdeki abisine saçma sapan mesajlar atıp eğlendiğini zannederken, telefonun ucundaki kişi gerçekten abisi miydi? Rastgele#1 {28.03.2023} Ge...
488K 25.7K 76
"Mankenler, aktrisler ve şarkıcılar... Harry, bu iş daha fazla böyle devam edemez." dedi, grubumuzun halka ilişkilerinden sorumlu olan Mike. "Harry...
16.4M 668K 73
''Bön bön çocuğu izleyeceğine yemeğini ye.'' ''Seni mi izlememi tercih ederdin?'' iğnelemem ona koymamış olacak ki, çapkınca sırıttı. ''Kusura bakma...
1.6M 81K 79
[texting] bade: sevgilim olman karşılığında haftalık 4.000₺? tuğra: güzel şakaymış :d (❕bazı bölümler argo, küfür ve cinsellik içerir. ) 15.07.2022