VİKİNG SAVAŞÇISI

Από biyazar

72.2K 4.9K 1.2K

O bir Türk ama aynı zamanda bir Viking Savaşçısı... Asya arkadaşına hediye etmek için aldığı antika bir saat... Περισσότερα

BÖLÜM 1 - SAAT
BÖLÜM 2 - ÖLÜM UYKUSU
BÖLÜM 3 - KRAL BJORN
BÖLÜM 4 - YENİ AİLE
BÖLÜM 5 - SAVAŞ
BÖLÜM 6 - YAZI / TURA TANRILARIN KUMARI
BÖLÜM 7 - MERHAMET
BÖLÜM 8 - ZORLU YOLCULUK
BÖLÜM 9 - İNFAZ
BÖLÜM 10 - TUTSAK
BÖLÜM 11 - İFTİRA
Bölüm 12 - Venire
Bölüm 13 - DÜĞÜN
Bölüm 14 - TUZAK
BÖLÜM 15 - HÜKÜM
BÖLÜM 16 - İNTİKAM
BÖLÜM 17 - PİŞMANLIK
Bölüm 18 - ASYA
Bölüm 20 - HAZİNE

Bölüm 19 - KUTLAMA

687 52 61
Από biyazar

Asya dünkü çamaşırhane macerasından sonra bugün farklı bir yeteneğini geliştirmek üzere mutfak işlerine yardım etmeye karar vermişti. Önceki hayatında da mutfakta vakit geçirmeyi, garip, kendine has tarifleriyle bir şeyler yapmayı ve sonra insanları şaşırtmayı çok severdi.

Mutfak onun sanatını icra ettiği bir alandı adeta. Her ne kadar bulunduğu konumda yapabilecekleri sınırlı olsa da yine de hiç bir şey yapmadan oturmaktan iyiydi. Bir şeylerle oyalanmak ona gerçek dertlerini unutturuyordu. 

Kasabanın devam eden inşaatlarının yanından geçerek kadınların yemek yaptıkları çadırlara doğru yöneldi. Yemek konusu oldukça önemli olduğundan ilk olarak fırın ve yemek salonlarının inşaatına başlamışlardı.

Asya gözlerine inanamıyordu fırını çok kısa bir süre içinde tamamlamışlardı. Artık yemeklerini rahatça pişirmeye başlayabileceklerdi. Bu kesinlikle bir kutlamayı hak ediyordu. Asya hemen kolları sıvayıp işe koyuldu herkese çok güzel bir sürpriz yapacaktı.

İlk olarak mutfakta çalışan kadınlar ve erkeklerle tek tek tanıştı yapmak istediği şey için bir iki kişiden yardım istedi. Neyse ki Asya'nın cana yakınlığı Viking soğukluğuna galip gelmişti ve ona yardım etmeyi kabul ettiler. Hep beraber gerekli malzemeleri toparlayıp işe koyuldular. Asya bir yandan direktifler veriyor, bir yandan da hamur hazırlıkları yapıyordu. Kadınlar kapları sağdan soldan toparlamaya çalışıyor Asya'nın yaptığı şeye asla anlam veremiyorlardı.

Bir süre sonra soğuktan dolayı Asya'nın elleri titremeye ve uyuşmaya başlamıştı bu da hamuru karıştırmasını zorlaştırıyordu. Bunu fark eden bir kadın genç kadının yanına yaklaştı ve ona gülümsedi. Asya bu gülümseme karşısında çok şaşırdığını itiraf etmeliydi. Vikingler ne yazık ki çok nadir gülümseyen insanlardı... Kadın Asya'ya seslendi elinde bir şişe vardı.

"Al bunu iç kızım. Yoksa soğuktan donacaksın ve işimizi bitiremeyeceğiz."

Asya şişeyi koklamasıyla bayılacak gibi oldu. Bu alkoldü ama inanılmaz sert bir şeye benziyordu. Kadınla göz göze geldiğinde Asya'ya cesaret verircesine gözlerini kırptı. Asya'da bir yudumdan bir şey olmaz diye düşünerek şişeyi kafasına dikti. Tadı o kadar kötüydü ki bir kısmını yutamayıp ağzından püskürttü ve herkes kahkahaya boğuldu. Asya da kıyafetinin koluna ağzını silerken kendini tutamayıp bir kahkaha patlattı. Sonra onlara bağırdı

"Odin aşkına!"

Şişeyi havada sallayarak bu sözleri söyledikten sonra bir dikişte içti. Neredeyse kusacaktı ama bu Vikinglerin karşısında narin görünemezdi bu yüzden kendini tuttu ve işte o dakikadan sonra her şey kontrolden çıktı. Asya'nın hayatını mahvetmesine çok az bir zaman kalmıştı.


Bjorn her zaman olduğu gibi sabahın erken saatlerinde uyanıp çadırdan ayrılmıştı. Bugün fırının inşaatı bitecekti ve bu yüzden avlanmaya gitmeleri iyi olurdu. Bir kaç tecrübeli askerini toplayıp ormanın içinde yola koyuldular. Bir kaç saatlik yürüyüşten sonra yeteri kadar avlanmayı başarmışlardı ve böylece fazla uzaklaşmalarına gerek kalmamıştı. Neredeyse öğle vakti geri dönüş yoluna koyulmuşlardı.

Dönüş yolu daha zorlu oluyordu tabii. Sırtlandıkları avlarla yükleri bir hayli ağırdı ve neredeyse dize kadar karların içinde bata çıka saatlerce yürümeleri gerekmişti. Nihayet kasabaya vardıklarında hiç bekletmeden hayvanları yüzüp etleri pişirmek istiyorlardı. Bu yüzden mutfaklara doğru yöneldiler.

İlginç bir şekilde mutfak tarafından kulaklarına bir hayli gürültü geliyordu. Bjorn buna oldukça şaşırmıştı çünkü halkı kutlamalarını sadece geceleri yapardı. Merakla oraya doğru ilerledi. Sesler yeni tamamlanmış olan fırının içinden geliyordu.

Bjorn kapıyı açtığında gözlerine inanamadı. İçerde savaş çıkmış gibiydi. Herkes delicesine içmiş ve kendini kaybetmişti, o kadar çok gürültü vardı ki kimse onun geldiğini duymadı. O da bundan istifade ederek bir süre daha ses çıkarmayıp olan biteni anlamaya karar verdi.

Sonra onu gördü...

Asya'nın ayakta duracak hali yoktu ama etrafa emirler yağdırıyordu. Diğerleri de içmiş ve biraz sarhoş olmuşlardı ama yine de Asya ne derse koştura koştura yapıyorlardı. Asya ise bir yandan elindeki -neredeyse kendisinden daha büyük- kazanın içindeki şeyi karıştırıyor bir yandan müziğin ritmiyle dans ediyordu.

Neden sonra elindeki kepçeyi bıraktı masada duran şişesini aldı ve yine kafasına dikti. Sonra yanına bir kaç kadını alıp önlü arkalı sıralandılar. En önde Asya ve arkasında kadınlar iki adım ileri bir adım geri bir hareket yapıyor sonra da 'Hobaaa' diye bağırıp ellerindeki şişeyi kafalarına dikiyorlardı.

Bjorn gördüklerine inanamıyordu. Onu fena halde haşlamalıydı! Bu ne rezalet bir durumdu böyle ! 

Asya'yı ilk kez sarhoş görüyordu ve nedense bu onu çok rahatsız etmişti. Asya normalde de oldukça eğlenceli ve cana yakındı, onlardan çok farklıydı ama şimdi kendini tamamen rahat bıraktığından olsa gerek zarafeti daha çok ortaya çıkmıştı. Bjorn onun umarsızca dans edişini izlemekten kendini alamıyordu. Sonra bir şey onu rahatsız etti ve başını çevirip etrafına bakma gereği hissetti...

Arkasını döndüğünde askerlerinin de onun arkasından içeri girdiğini ve Asya'yı ilgiyle izlediklerini gördü. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu Bjorn artık duruma el koymak zorundaydı. Arkasını dönüp askerlerine yürüdü ve onları derhal oradan kovdu. Bjorn bunu yaparken öyle yüksek sesle bağırmıştı ki fırındakiler de onu duymuş ve herkes dönüp ondan tarafa bakmıştı. Özellikle de hizmetkarlar onu görünce küçük dillerini yutacak gibi olmuşlardı. Çünkü görev başında hem eğlenmiş hem de ortalığı fena halde dağıtmışlardı. Büyük ihtimalle Tanrılar bile onları Bjorn'un gazabından korumayacaktı bu kez... Tabii bütün bunların Asya'nın başının altından çıkmış olduğunu kimse krallarına açıklayacak cesarete sahip değildi. 

Bjorn askerleri kovduktan sonra çıt çıkarmadan onu izleyen kalabalığa döndü. Herkes korkuyla ona bakıyor ama Asya hiç oralı bile olmuyordu. Karıştırdığı kazandaki şeyi -her ne ise bu- kaplara dökmeye ve bir yandan hala içmeye devam ediyordu. Bunu yaparken de bir şarkı mırıldanıyordu. Bjorn'un anlamadığı bir dilde fakat eğlenceli bir şarkıydı bu. Genç kadının sesi ise melekleri kıskandıracak kadar güzeldi... Genç adam ölene kadar hiç sıkılmadan onu dinleyebilirdi.

Bjorn ağır adımlarla Asya'ya doğru yürürken kadının artık onu fark edip buna bir son vereceğini umut ediyordu fakat kesinlikle böyle bir şey olmadı. Bjorn kadının tam karşısında durup ona seslendiğinde bile Asya ona bakıp başını çevirdi ve yaptığı işe devam etti. Tanrılar yardımcısı olsun Bjorn bu kadınla artık ne yapacağını bilmiyordu.

En sonunda sabrı taştı ve

"ASYA!!" diye kükredi. Köylüler Asya'dan daha çok şaşırmışlardı çünkü onun gerçek adını ilk kez duyuyorlardı. 

Nihayet kadın bir tepki verdi ve ona dönüp

"Evet?" diye sordu. 

Kelimeler ağzından yarım yamalak dökülüyor ve ayakta bile durmakta zorlanıyor, sallanıyordu. Bjorn bu kadar sinirli olmasa onun bu haliyle çok eğlenebilirdi. Ama halkının önünde bunu yapamazdı. Belki yalnız kaldıklarında...

Hayır hayır Bjorn şu an bunu düşünürse yapmak zorunda olduğu şeyi yapmayı başaramayacaktı. Bütün hücreleriyle kadını kucaklayıp götürmek istiyor ve buna direnmek için çok çaba sarf ediyordu.

"Neler oluyor burada Asya?" diye sakince sormaya çalışmıştı ama sesi yine de tahmin ettiğinden sert çıkmıştı.

Asya elinde sallaya sallaya tutmaya çalıştığı şişesiyle ona döndü ve

"Kutlama yapıyoruz. Fırının açılışı şerefine !" son sözlerini söylerken bir kahkaha patlattı ve kadeh tokuştururcasına şişeyi Bjorn'a doğru salladı. Bu hareketiyle neredeyse adamın kafasını yarıyordu.

Artık genç savaşçının sabrı taşmaya başlamıştı. Kadının kolunu yakaladı ve kendine çekti. Sonra iki eliyle omuzlarını tutup onu sabitledi. Böylesi iletişim kurabilmeleri için daha iyiydi.

"Her ne yapıyorsanız yarın devam edersin. Şimdi gidiyoruz!" Bjorn net bir şekilde partinin bittiğini böylece duyurmuştu. Kadını kolundan tutup götürmeye çalıştıysa da Asya işini asla yarım bırakamazdı. O muffinler bugün pişirilecek ve kasabaya dağıtılacaktı. Bunun için saatlerdir uğraşıyorlardı.

"Hayır! Hayır hiç bir yere gidemem. Muffinlerim pişmek üzere."

"Bu halde hiç bir şey yapamıyorsun zaten!" Bjorn onun yerinde başkası olsa şimdiye kadar sırtlayıp götürmüştü ama ona karşı bunu yapamıyordu işte! Lanet olası kadın da bunu çok iyi biliyor ve kullanmaktan çekinmiyordu.

"O zamaaan" ağzındaki kelimeleri uzata uzata söylüyordu şimdi 

"Yapacak birini bulurum" bu cümleyi söyledikten sonra salonun içerisine şöyle bir göz gezdirerek tekrar Bjorn'a döndü genç kadın. Bjorn ise bu şamatanın nereye bağlanacağını bıkkın bir şekilde bekliyordu artık. 

"Sen yaparsın!" diye çığlık atıp elinde tuttuğu un kasesini Bjorn'un üzerine döktü. Savaşçının her yeri un içinde kalmıştı. Bjorn Asya'nın bu hareketi karşısında beyninden vurulmuşa döndü. Fakat genç kadın bununla da yetinmeyerek devam ediyordu gösterisine,

"İşte ! Artık bizimle çalışmaya hazırsın kralım." diyerek reverans yapmaya çalıştı Asya ama fena halde sarhoş olduğundan takılıp düşüyordu.

"Sen ! Ne cüretle..! "  Bjorn daha cümlesini tamamlayamadan genç kadın işaret parmağını onun dudaklarına götürdü

"Şşşş... " diyerek onu susturdu. Sonra genç savaşçının elini tutup şişeyi onun eline tutuşturdu ve dönüp bağırdı.

"Kralımız çok gergin... " bu sözlerden sonra şişeyi tutan Bjorn'un elinin üzerinde kendi eli

"Biraz rahatlamalısın kralım" diyerek ona yaklaştı. Bjorn kalp atışlarını kulaklarında hissediyordu. Ne yapıyordu bu manyak kadın!

" İç!" diye bağırdı ve onun arkasından herkes ondan cesaret alarak hep bir ağızdan bağırıp elleriyle ritim tutmaya başladılar.

"İç! İç! İç!" sesleri salonda yankılanıyordu.

Bjorn artık direnmenin anlamsız olduğuna karar verdi ve içkiyi kafasına dikti. Onlara katılacaktı. İçkiyi içtiğinde salonda büyük bir alkış koptu. Asya'da halinden çok memnundu. Fakat Bjorn şişeyi masaya oldukça sert bir şekilde koyup

"Bu özel günün hatırına size katılacağım! Ama sadece bir kereye mahsus ve sen küçük hanım!"

Asya'ya dönerek sözlerine devam etti.

"Daha fazla içmiyorsun!" Uzanıp Asya'nın elindeki içkiyi aldı ve kenara koydu. Asya buna biraz bozulsa da tamam anlamında omuz silkti.

Bjorn'un da aralarına katılmasıyla müzik ve dans tekrar kaldığı yerden devam etti. Asya'nın muffin dediği ilginç şeyler pişmiş ve insanlara dağıtılmaya başlanmıştı.

Asya her bir aşamada kontrollerini yapıyor hiç yerinde durmuyordu. Fırından çıkan sıcak sıcak yemekleri kendisi dağıtıyor herkesle tek tek ilgileniyor gülüp eğleniyordu. Bjorn ise hayatında ilk defa mutfağa girmiş, Asya'nın ona verdiği direktifleri yerine getirmeye çalışıyordu. Fırınlardan muffinleri alıyor Asya'nın yanına getiriyor ve ondan onay almayı başarırsa hizmetliler dağıtmaya devam ediyordu.

Asya'nın enerjisi herkesi arı gibi çalışmaya itmişti. Bjorn bile hiç sesini çıkarmadan çalışıyordu. Genç savaşçının aklından bir anlığına 'Ne yapıyorum ben?' düşüncesi geçti. Koskoca Bjorn üstü başı un içinde bütün halkıyla beraber eğleniyor ve yemek yapıyordu. Biri söylese muhtemelen yaşamına son vermiş olurdu.. Ama işte buradaydı...

O bunları düşünürken Asya'nın ortalardan kaybolduğunu fark etti. Gözleriyle kalabalığı tarıyordu fakat onu hiç bir şekilde görememişti. Bjorn sakin kalmaya çalışsa da eliyle kalabalığı yara yara Asya'yı aramaya başlamıştı. Bulamadıkça da daha çok endişelenmeye başlıyordu. En sonunda genç kadını bulduğunda köşede bir sandalyenin üzerinde sızmış haldeydi...

"Ah Tanrılar!" Bjorn artık küplere binmişti. Kadını kucakladığı gibi çadırın yolunu tuttu. O kadar çok içmişti ki votka şişesi gibi kokuyordu. Bjorn Asya'yı kucağına aldığında genç kadının gözleri bir an için aralanır gibi oldu. Fırının sıcak ortamından buz gibi soğuğa adım attığında genç adam irkildi ve Asya'nın da aynı şekilde üşüyeceğini düşünerek hızlı hızlı çadıra yürümeye devam etti. Tabii o esnada Asya'nın mırıldanması gecenin sessizliğini bir bıçak gibi böldü. 

"Ah Ragnar..." 

Asya belli belirsiz elini Bjorn'un yanağına götürmüştü. Genç adam bu sözler karşısında beyninden vurulmuşa dönmüştü. Ne yazık ki onu Ragnar sandığını çok iyi biliyor fakat bu konuşmanın devamının ne olacağını da deli gibi merak ettiği için sesini çıkarmadan yürümeye devam ediyordu. Asya bu kez Bjorn'un yanağındaki elini okşar gibi hafifçe oynattı ve sözlerine devam etti. 

"Neden beni bırakıp gittin seni lanet olası." Asya kendinde olmasa dahi sesindeki kızgınlığı hissedebiliyordu genç adam. 

Dişlerini birbirine kenetleyerek adımlarını daha da hızlandırdı. Bu sahneye daha fazla katlanamayacaktı. Asya'nın onu Ragnar sanarak konuşması ve sözlerindeki o özlem... Kalbine saplanan binlerce hançer darbesi gibiydi. 

Nihayet çadıra ulaştıklarında Bjorn yeni bir yatak daha getirmiş olduğu için kendisine minnet duydu. Şu anda onunla aynı yerde yatmak kadar canını daha fazla acıtacak bir şey olamazdı. 

Genç adam Asya'yı yavaşça yatağa yatırıp üzerini kürklerle örtmüş ve temiz hava almak için dışarı çıkmak üzere tam arkasını dönmüştü ki Asya'nın eli genç adamın elini yakaladı. 

"Gitme. " dedi genç kadın. 

Tek söylediği şey bu kadardı. Sonra Asya'nın eli genç adamın elinden kayıp yatağa düştü ve kadın sızıp kalmıştı. 

Bjorn ise karanlığın ortasında bir süre ona gözlerini dikip öylece bakakaldı. Onun masum güzelliğini izliyor ve bu çıkmazdan nasıl kurtulacağını düşünüyordu. 

Bjorn hayatta çok şey yaşamış bir adamdı. Her türden insanı tanıdığını, kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar kötü şeyleri yaşadığını düşünürdü. Hayatta artık tatmadığı bir acı kalmadığını düşünüyordu. Fakat en kötü kabuslarında bile böyle bir kadının Ragnar gibi bir adama aşık olabileceğine ihtimal veremezdi. 

Bu imkansızdı. 

Yanlış duymuş olmalıydı. 

Bütün bunlar, bu savaşlar... 

"Artık bir hiç uğrunaymış..." dedi kendi kendine. 


Çadırdan çıkarken tek düşündüğü şey ise;


"Yeni bir hayat kurma vakti geldi." oldu. 




Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

144K 6.2K 14
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
6.9M 629K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
25.2K 633 23
"Oyun oynamayacaksak ne yapacağız?" "Ben seni sikeceğim o kadar. İstediğin bir sex türü varmı kedicik?"
196K 12.8K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...