what about us

By jeonlog

1.3M 116K 35.8K

Jeongguk, yıllar önce karşılaştıkları yerden ayrılmamıştı fakat Taehyung, karşılaştıkları yeri hatıralarında... More

1 - tell me, how?
2 - homework?
3 - brothers.
4 - do i care?
5 - i said it. didn't i?
6 - jeon but the handsome one.
7 - stalking is a disaster.
8 - he followed me.
9 - dang.
10 - i love him, what can i do?
11 - what was that?
12 - practice.
13 - i didn't feel anything.
14 - hurt.
15 - are you sick?
16 - is it a loss?
17 - worried.
18 - something bad.
19 - jimin's instagram updates.
20 - text him.
21 - hi, is that jeongguk?
22 - important.
23 - mental breakdown but in a good way.
24 - except him.
25 - didn't mean it.
26 - where are you?
27 - friends?
28 - waiting for you.
29 - sweatshirt.
30 - hold my hands.
31 - stars.
32 - confused.
33 - dumb and dumber.
34 - jeonghan's birthday.
35 - i hope you see my worth.
36 - done.
37 - dancing with jimin.
38 - i can't anymore.
39 - jury.
40 - love? love.
41 - found you.
43 - your place.
44 - daegu.
45 - third kiss.
46 - lovers?
47 - let me introduce you my boyfriend.
48 - honey.
49 - in the snow.
50 - wedding.
51 - kidding.
52 - you changed his life.
53 - all that.
54 - i changed after you came.
55 - you and i
final - pleasure
bonus - running

42 - with you.

24.3K 2.3K 1.4K
By jeonlog

Taehyung uykusundan sıçrayarak uyandığında birkaç saniye nerede olduğunu kavrayamadı, gördüğü kabusun etkisiyle çoktan yaşaran gözlerini kırpıştırdı ve kaşlarını çattı.

Uyandığında görmeyi beklediği şey yüz üstü uyuyan ve bir kolunu Taehyung'un karnının üstünden geçiren Jeon Jeongguk kesinlikle değildi.

Onu görmesi gördüğü kabusu unutturmuştu fakat aklına dolan anılarla dudaklarını büzdü. Kalbi çok kırıktı ve korkusu hala tazeydi. Jeongguk'un her şeye şahitlik etmiş olması onu daha çok üzüyordu. Uyuyarak kaçtığı gerçeklik, gözünü açtığı gibi çarpmıştı yüzüne. Binbir türlü şeyi tekrar hissetmeye başladı.

Jeongguk olmasaydı şu an ne halde olduğunu düşünmek sırtındaki bütün tüylerin diken diken olmasını sağlıyordu.

Aklı yine darmadağınık olmuştu, dün gece yaşanan şeyleri düşünmemeye çalışsa da aynı şeyler aklının içinde tekrar edip duruyordu, görüntü bulanıktı fakat hissettiği şeylerin her birini yüreğinin en ücra köşelerine kadar hala hissediyordu.

Bütün yorgan onun üstündeydi, Jeongguk onu yorganla tamamen sarmalamış, yetmezmiş gibi ona sarılmıştı. Taehyung dolu gözlerinin ardından istemsizce gülümsedi ve yanında uyuyan alfaya doğru dönüp onu da yorganının altına aldı.

Jeongguk'u izlemek ona iyi geliyordu.

Nefesini tuttu ve Jeongguk'un şekilli burnunda işaret parmağını gezdirdi. Biraz daha yaklaşıp burnunun ucuna minik bir öpücük kondurdu. Jeongguk'u uyurken öpmeyi alışkanlık haline getirebilirdi. Geri çekilirken gülümsedi ve işaret parmağını yanağının üstüne yattığı için öne doğru kıvrılan dudaklarında gezdirdi.

Alt dudağını yavaşça çekiştirdiğinde Jeongguk'un kaşlarının çatılıp uykusunda ağzını şapırdatması istemsizce kıkırdamasına sebep oldu. Onu uyandırmamak için elini ağzının üstüne kapattı ve gülme isteğinin geçmesini bekledi.

Yüzünde dolanıp duran elini uzattı ve alnına dökülen saçlarını yavaşça kenara verdikten sonra yanağını avucunun içine alıp baş parmağıyla sevmeye başladı.

"Burada bir yara izi var." dedi fısıltıyla, kendi kendine konuşuyordu. Hipnoz olmuş gibi gözlerini onun yüzünde dolaştırıyor, birinin uyurken bu kadar güzel olmasına aklı ermiyordu.

Taehyung yara izini bir kez daha okşadı, ne olduğunu merak ediyordu. Elini yanağından çekti ve işaret parmağını dudağının altındaki bene hafifçe bastırdı. "Çok öpülesi..."

Bakışlarını Jeongguk'un bütün yüzünde dolaştırdı. Yavaşça hareket eden ellerine nazaran gözleri hızlıydı, dudaklarına, yanaklarına, burnuna, alnına... Gözleri yüzünün her bir köşesine hızla değiyor, kirpiklerinin altından alfanın yüzünü okşuyordu.

"Çok güzel bir yüzün var Jeongguk."

İstemsizce ağlıyordu. Hissettiği şeyler çok farklı ve fazlaydı. Baş edebileceğinden çok daha fazlaydı. Yirmi dört saatten daha kısa bir sürede korkuyu, üzüntüyü, acıyı, merhameti, sevgiyi ve isim veremediği birçok duyguyu hissetmişti. Kalbi sıkıştı bir an. Neredeyse nefesi kesiliyordu fakat Jeongguk'un yanındaki varlığı ciğerlerine depolanan oksijenden farksızdı. "Özür dilerim." diye fısıldadı elini yavaşça indirip Jeongguk'un sırtında dinlendirirken. "Ve teşekkür ederim."

Jeongguk'un kaşlarının çatılmasını ve göz kapaklarının titreyerek açılmasını izledi. Taehyung'un istemsizce yaydığı üzgün feromonlar onu uyandırmıştı.

"Taehyung?"

Yeni uyandığından olsa gerek, normalden daha derin ve tok çıkan sesi Taehyung'un hissettiklerini bir kez daha allak bullak ederken Jeongguk kafasını hafifçe kaldırdı. "Neden ağlıyorsun?"

Jeongguk telaşla yatakta doğruldu ve Taehyung'un üstüne eğildi, yavaşça baş parmağıyla gözyaşlarını sildi. Sıcak elleri hissettiği an gözlerini kapatan omeganın üstüne daha çok eğildi. "Taehyung." dedi yavaşça, sesi kırıktı. O bu halde olduğu için hem sinirden kanı fokurduyor hem de kalbi paramparça oluyordu.

"Çok güzelsin."

Taehyung gözlerini hızla açıp söylendiğinde Jeongguk duraksadı ve istemsizce kaşlarını çattı. "Ne?" Taehyung dudaklarını büzdü ve onun üstüne eğilen alfanın darmadağınık olmuş saçlarından parmaklarını geçirdi. "Çok güzelsin." diye tekrarladı kendini ve elini yavaşça indirip tekrar yanağını okşamaya başladı.

"Güzel olduğum için mi ağlıyorsun?" Jeongguk şaşkınlığını saklayamadan sorduğunda Taehyung'un kafasını olumlu anlamda sallamasını beklemiyordu. İstemsizce güldü ve kafasını çevirip avuç içini öptüğünde Taehyung gözyaşlarının arasından gülümsedi.

Jeongguk'un karnının üstüne uzanmasını beklemiyordu. Dondu. O an gözyaşları bile donmuştu. Titrek nefesini yavaşça dışarı bırakıp havada asılı kalan elini nazik bir şekilde alfanın siyah saçlarına daldırdı ve ense kökündeki saçlarını okşamaya başladı.

Jeongguk, daha birkaç gün önce onun için yavaş yavaş kül olurken bir anda bu konuma nasıl geldiğini bilmiyordu. Bir sebebi vardı ve o sebep şu anda düşünmek isteyeceği son şey bile değildi. Bu anın bozulmasına izin vermeyecekti. Mayışmıştı, zihninin arkalarında hissettiği şeyleri anlatabilecek bir kelime arandı, kelime dağarcığının küçücük olduğunu da o an anladı.

"Jeongguk."
"Hmm?"

"Beni her zaman bulursun, değil mi?" sesinin cılız çıkmasını engelleyememişti, bütün hücreleriyle karnının üstünde uzanan alfaya güvenmek istiyordu.

Jeongguk tekrar doğruldu, kaşları çatılmıştı. Bakışlarını omeganın yüzüne dikti. "Seni bulmama gerek kalmayacak," dedi baş parmağıyla dudağının kenarını okşarken, bir anda okşadığı yeri öpmek için yanıp tutuştu. Dikkati dağıldı. "Çünkü seni bir daha asla kaybetmeyeceğim."

Geri çekilip sırt üstü uzandı ve omeganın belinden kavrayarak onu kendi göğsüne çekti. Biraz daha öyle kalsaydı onu öpebilirdi ve Taehyung hazır olana kadar salakça bir şey yapmak istemiyordu.

'Kalbim senin için atarken ben seni nasıl kaybederim?'

Taehyung burnunu Jeongguk'un boynuna sürttü. Bu hareketi alfanın belindeki elini sıkılaştırıp onu kendine daha da bastırmasına sebep olmuştu. Jeongguk'a neler yaptığının farkında değildi, onu nasıl mahvettiğini, kollarının arasında nasıl eridiğini henüz fark etmemişti. Taehyung'un belinden destekleyip tuttuğu yeri okşamaya başladığında artık yüzünü göremediği omeganın saçlarından öptü. "Biraz daha uyumalısın, henüz çok erken."

Kafasını salladı. Gözleri çoktan kapanmış, erken uyanmanın verdiği etkiler baş göstermişti. Çoktan uyukluyordu. Jeongguk çenesini kafasının üstüne dayayıp daha da kendine çekti ve gözlerinin kapanmasına izin verdi, yoksa o da ağlamaya başlayabilirdi.

Taehyung tekrar gözlerini açtığında yanı boştu. Somurtup Jeongguk'un uyuduğu yerde elini gezdirdi. Nereye gitmişti ki? Kalkıp evin içinde onu arama isteğini görmezden gelmek zorunda kaldı ve yatakta dönüp Jeongguk'un uzandığı yere kaydı. Jeongguk'un kokusunun bütün bedenini ele geçirmesi o kadar hoşuna gidiyordu ki, tekrar uyuyabilirdi.

Alfanın yattığı yastığı kollarının arasına alıp sarılırken bir an bile düşünmedi.

Yıllarca düşünse bile bir alfaya sıkı sıkı sarılmak isteyeceği aklına gelmezdi. Kırık kalbini, yetim anılarını, buruk gülümsemesini bir alfanın iyileştirebileceğini hiç düşünmemişti. Elinden geldiği kadar bütün alfalardan kaçmış, onları görünce yönünü değiştirmekten bir an bile vazgeçmemişti.

'Onları sevmiyor' diye yorumlamıştı herkes ama o onlardan korkuyordu.

Henüz on bir yaşındayken yaşlı bir alfa tarafından kaçırılmasının bunda etkisi büyüktü. O zamanlar ondan kurtulmasını sağlayabilecek bir Jeongguk yoktu hayatında, kurtulmasını sağlayan tek şey alfanın ona dokunurken üstünde kalp krizi geçirerek ölmesiydi.

Çıplak vücudunda dolaşan buruşuk eller, yaşlı alfayı üstünden kaldırmak için verdiği uğraşlar, onu bulan insanların verdiği tepkiler, babasının ona olan bakışları...

'Çocuk çıplak! Üstünü örtün!'

'Ölmüş mü?'

'Sen mi öldürdün?'

Bir süredir aklıyla uğraşamayan silik anılarla nefesi kesildi. Hıçkırarak ağlama isteğiyle dolup taştı ama sesi bile çıkmadı. Zaten en çok acı veren yaraların sesi soluğu çıkmazdı. Kalbine giren ağrıyla kafasını sağa sola salladı ve kucağındaki yastığa daha sıkı sarıldı. O karanlıktan kurtulması çok uzun sürmüştü ve o karanlığa tekrar sürüklenmekten deli gibi korkuyordu.

'Jeongguk.' zihninde bir ses düşüncelerini bölerek yankılandığında kaşlarını çattı. 'Artık Jeongguk var.'

'O bizim ışığımız olabilir.'

Tüyleri diken diken oldu. Her zaman sus pus olan ve sesini çıkarmayan korkak omegası sıra Jeongguk'a gelince çok konuşuyordu. İstemsizce gülümsedi, çoğu zaman içinde bir omega olup olmadığını sorgulamıştı. Omegasının paramparça olduğunu biliyordu, henüz küçücük bir kurtken maruz kaldığı muamele onun kendisini Taehyung'a bile kapatmasını sağlamıştı.

Kendini her şeye kapatan omeganın hiç çekinmeden Jeongguk'u kabul etmesi, ondan korkmaması içini kıpır kıpır etti, kucağındaki yastıkla büyük yatakta döndü ve kıkırdamaya başladı.

Hissettiği şeyler birbirine çok zıttı, kafayı yediğini düşündü. Delirmişti ve bu tamamen Jeongguk'un suçuydu. Yatakta tekrar döndü ve gülerek Jeongguk'un yorganını etrafına sardı.

"Keyfimiz yerinde galiba." duyduğu sesle gözlerini kocaman açıp kapıya doğru döndüğünde, uzun boylu alfayı kapının pervazına yaslanmış bir halde görmeyi beklemiyordu. Ayak parmaklarından kulaklarına kadar ısındığını hissetti.

Ne kadarını görmüştü? Ne zaman gelmişti?

Hızla kafasını yorganın içine gömdü ve kucağındaki yastığa daha çok sarıldı, aşırı derecede utanmıştı. Bir daha asla oradan çıkmayacaktı.

Jeongguk yüzündeki gülümsemeyi bozmadan yatağa kadar yürüyüp oturdu. Yorganı etrafına sarıp kendini kocaman bir yumak haline getiren Taehyung'un sırtına hafifçe birkaç kere vurdu. "Kalk bakalım." dedi elini vurduğu yerde gezdirirken. "Ben buradayken benim yastığıma sarılman ne kadar mantıklı?"

"Ne?" Jeongguk'un pişkince kurduğu cümle Taehyung'un doğrulup hızla ona dönmesine yol açtığında Jeongguk güldü ve etrafına doladığı yorgandan onu kurtardı.

Yatağında bağdaş kurmuş, onun yastığını kucağında sıkı sıkı tutan omega onu çıldırtabilirdi fakat kendini tuttu ve derin bir nefes aldı. "Bu kadar keyifli olmanı neye borçluyuz?"

Omeganın yüzüne yayılan gülümseme onu da gülümsetti. Taehyung kucağındaki yastığı bırakıp dizlerinin üstünde Jeongguk'un önüne kadar geldi ve iki yanağını da sıkı sıkı tuttu. Jeongguk'un şaşkın bakışlarına aldanmadan yanaklarını daha da sıkıp dudaklarının büzülmesine sebep olduğunda tekrar kıkırdadı.

"Sen benim ışığımsın Jeongguk."

Beklemediği şeyler yaşayan Jeongguk için o an yeniden doğuş gibiydi. Sanki hayatı boyunca hiç yaşamamıştı ve yaşamaya o an başlamıştı. Taehyung'un demek istediği şeyi anlayamasa da kalbinde yeşeren nadide çiçeklere engel olamamıştı. Gözlerini birkaç kere kırpıştırdı ve hala kocaman gülümseyen omeganın yüzünde dolaştırdı.

Onu öpecekti.

Gerçekten de o an orada tüm günahları dize getirecek bir şekilde onu öpecekti, yüzünün her köşesinden, vücudunun her zerresinden öpecekti.

Durdu. Sertçe yutkundu ve bakışlarını kaçırıp kendini omeganın ellerinden kurtardı. Kaçmalıydı, pişman olacağı bir şey yapmamak için kaçmalıydı.

Bu hareketi Taehyung'un somurtmasına ve derin bir iç çekmesine sebep olmuştu. Nedensizce Jeongguk'un onu öpmesini beklemişti ama alfanın kendini uzaklaştırması beklediği bir şey değildi.

Jeongguk kafasını hafifçe sağa sola salladı ve ayağa kalktı. Elini Taehyung'un önüne uzatırken de, onu banyoya kadar çekiştirirken de yüzüne bakmamıştı. Baksaydı kontrolü dışında bir şeyler gerçekleşebilirdi.

"Yeni diş fırçası aldım." dedi Taehyung'u banyonun içine zorla sokarken, "Hemen şurada, mor olan." kendi kendini onaylamak amacıyla kafasını salladı. Sonra da bakışlarını hala somurtan omegaya çevirdi. "Seni aşağıda bekliyorum, tamam mı?" dedi boynundan tutup alnına bir öpücük kondururken. "Kahvaltı yapalım."

'Hayır, öpüşelim.'

Jeongguk'un yüzüne birkaç saniye anlamsızca bakıp onu banyonun dışına ittirdi ve kapıyı yüzüne kapattı. Jeongguk derin bir nefes alıp ensesini kaşıdı ve gözlerini sıkı sıkı yumdu. Yıllarca inşa etmekle uğraştığı kontrolü neredeyse paramparça oluyordu.

Banyodaki işlerini halledip Jeongguk'un merdivenlerinden inen Taehyung, az önceki kadar keyifli değildi, aynadaki yansımasını gördüğünde bütün morali alt üst olmuştu. Morarmış göz altları, soluk rengi, çatlamış dudakları ve şişmiş gözleriyle berbat haldeydi.

Omuzlarını düşürdü, böyle görünürken Jeongguk'un onu öpmesini nasıl beklerdi?

Sessiz ve minik adımlarla yürürken ayağının altına gelen eşofmanı düzeltmeye çalıştı. Mutfaktan gelen seslerle oraya doğru yöneldi ve içeri girmeden kafasını hafifçe eğdi.

Jeongguk'u gördüğünde nefesini tuttu. Az önce onu inceleme şansı olmamıştı ama siyah boğazlı kazağı ve siyah pantolonuyla Jeon Jeongguk bildiği bütün doğruları unutturabilirdi. Bir kere daha geniş omuzlarından, kaslı bacaklarına kadar onu inceledi.

Jeongguk, standartların ötesiydi ya da standartları oluşturan kişiydi.

Jeongguk'un ona giymesi için verdiği tişörtün eteklerini çekiştirdi, onun kıyafetlerini giymekten her ne kadar memnun olsa da güzel görünmek istiyordu. Jeongguk'un ona doğru gülümseyerek geldiğini fark etmeyecek kadar dalmıştı.

Bileğine dolanan sıcak elle kafasını kaldırdı ve Jeongguk'un onu yönlendirmesine izin verdi. Onu sandalyeye oturturken de yüzündeki gülümseme hala yerini koruyordu, Taehyung'un ayaklarının altına dolanan eşofmanı da fark etmişti.

On yedi yaşında ona sırılsıklam aşık olan Jeongguk'a 'bir sabah kollarında onunla uyanıp onunla kahvaltı yapacaksın' deselerdi önce kahkahalarla güler sonra da bunun imkansızlığına ağlayabilirdi.

Keyifle önünde diz çöktü ve paçalarını katlamaya başladı. Taehyung istemsizce nefesini tutmuştu, Jeongguk ona daha önce hiç karşılaşmadığı bir tavırla yaklaşıyordu ve bu her seferinde onun hayran hayran Jeongguk'a bakmasına sebep oluyordu.

Jeongguk paçalarını katlamayı bitirip olduğu yerde bakışlarını omeganın yüzüne diktiğinde Taehyung omuzlarından tuttu ve yaklaşarak sabah okşadığı yara izinin üstüne minik bir öpücük bıraktı.

"Teşekkür ederim." dedi elleri hala geniş omuzlarda dinlenirken. Jeongguk hızla ayağa kalktı ve boğazını temizledi. Her şey çok fazlaydı, nasıl dayanabildiğini anlayamadı.

Taehyung tekrar somurtup önüne döndüğünde masanın mükemmel bir şekilde hazırlandığını görmesi onu şaşırtmıştı. Şaşkın bakışlarıyla arkası dönük bir şekilde bir şeylerle uğraşan Jeongguk'a döndü. Hiçbir şey diyemedi.

Jeongguk birkaç saniye sonra elinde iki fincanla arkasını döndüğünde bakışlarını zar zor çekebildi. "Ihlamur." dedi fincanı dikkatle onun önüne koyarken.

'Kahve sevmediğini ve ıhlamura bayıldığını biliyorum.' 

Taehyung'un gözlerinin ışıldadığını gördüğünde istemsizce gülümsedi ve yanındaki sandalyeyi oturmak için çekti. Oturmak üzereydi ki, aklına bir şey gelmiş gibi duruşunu düzeltti. "Sen başla, hemen geliyorum." dedikten sonra gözden kaybolup saniyeler içinde elinde bir hırkayla tekrar geri gelmesi çok hızlı olmuştu.

Hırkayı omeganın arkasından geçirdi. "Giy bakalım, hava bugün çok soğuk."

Taehyung sadece kafasını sallamakla yetindi, buram buram Jeongguk kokan hırka zihnine eziyet ediyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı. Sadece kokusuyla bile güvende hissetmesine bir kere daha şaşırdı.

"Aslında," Jeongguk çoktan oturmuş pankekleri birer birer Taehyung'un tabağına koyarken konuşmaya başladığında dikkatini ona verdi. "Yumurta bile kıramam, o yüzden bunları senin için aldım." duraksadı ve ona döndü.

"Ama istersen yemek yapmayı öğrenirim."

Taehyung gülümseyip kafasını olumsuz anlamda salladı. "Gerek yok, ben ikimize de yemek yaparım." derken bir saniye bile düşünmemiş, cümlesinden hangi anlamların çıkabileceğini kavrayamamıştı.

Jeongguk'un şaşkın bir şekilde kirpiklerini kırpıştırmasını izledi. "Ne oldu?"

"Hiç."

Oluyordu, bir şeyler oluyordu. Jeongguk'un sevgisine sevgi katılıyor, dayanacak gücü git gide azalıyordu. Aklına gelen şeyle derin bir nefes aldı ve elindeki çatalı masaya gelişigüzel bıraktı.

Cebinden bir anahtar çıkarıp Taehyung'a uzattı. "Bu ne?" omuzlarını silkti. "Senden izinsiz evinin kilidini değişmiş olabilirim bugün." sesi sonlara doğru kısılmıştı. Bunu yaparken böyle bir şeye hakkı olup olmadığını defalarca sorgulamıştı ama içindeki dürtülere yenik düşmesi çok kolay olmuştu.

Her ne kadar onu bırakıp gitmek istemese de sabah kalkıp önce Taehyung'un evinin kapı kilidini değiştirmesi için bir çilingir bulmuş, çilingir ikna olsun diye de Taehyung'tan sevgilim diye bahsetmişti.

Geçen gece paramparça olmuş telefonunu da fark ettiği için markete uğramadan önce telefon almaktan da hiç çekinmemişti.

"Bu da yeni anahtar." bakışlarını omeganın gözlerine çevirdi. "İstediğin kadar burada kalabilirsin fakat bir gün gitmek istediğinde seni engelleyecek hiçbir şeyin olmamasını istedim."

Durmadan uzandı ve masanın köşesinde duran telefonu aldı, dursaydı Taehyung'un çoktan dolmaya başlayan gözleri yüzünden her şeyi unutabilirdi. "Bu da yeni telefonun, şu anlık sadece benim ve çocukların numarası var-"

Taehyung'un gözyaşları bir kez daha onu durdurdu. "Hey," Jeongguk içindeki telaşa göre sakince Taehyung'u kendine doğru çekti. "Ağlak bebek oldun iyice." dedi muzip bir ifadeyle.

Taehyung yumruğunu yavaşça göğsüne geçirdiğinde şaşırdı. "Hep senin yüzünden!"

Duyguları karmakarışık olmuştu. Ne hissedeceğini bilmemekle beraber Jeongguk'a karşı hissettiği her şeyin hızla büyüdüğünü anlayabiliyordu.

Jeongguk'un gözyaşlarını silmesine izin verdi. "Ama Jeongguk." dedi geri çekilip masanın üstünde duran telefona bakarken. Hızla gözünden akan yaşı sildi. "Bunu kabul edemem ki."

Jeongguk kafasını sağa sola salladı, böyle bir şey diyeceğini biliyordu. "Ne yapacağız biliyor musun?" beklenti dolu bakışlar ona yöneldiğinde omeganın saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Ben seni tam üç kere öpeceğim, sen de karşılığında bunu kabul edeceksin. Olur mu?"

Bunu söylerken omeganın yanaklarının kızarmasını, bakışlarını kaçırmasını ve alt dudağını dişlemesini izlemek içinde bir şeylerin tepetaklak olmasına sebep olmuştu.

Taehyung hafifçe kafasını salladı. Birkaç saniye önce onun için ağlarken şimdi de onun için kavruluyordu. Jeongguk'un ona hissettirdikleri şeyler arasındaki fark uçurumdu.

"Olur."

Jeongguk derin ve titrek bir nefes aldı, onu henüz öpmemişti ama dakikalarca öpmüş gibi soluğu kesilmişti.

Üç öpme hakkını nerede kullanacağını çok iyi biliyordu. Uzanıp gözünün altından öperken gözlerini kapattı ve uzunca bir süre orada kaldı. Bayılmak üzereydi. O an orada ölse asla gam yemezdi.

Geri çekildi ve bu sefer burnunun ucundaki benden öptü. Nefes alamıyordu ama bu hiç sorun değildi. Ayakları karıncalandı ve giydiği boğazlı kazağın onu boğmaya başladığını düşündü. İçi yanıyordu.

Geri çekilip omeganın yüzüne baktı, gözleri kapanmış, dudakları hafifçe aralanmıştı. Yanakları kırmızılıklarını hala korurken karşısındaki manzaranın nasıl büyüleyici olduğunu düşünmeden edemedi, tekrar eğildi.

Dudağının kenarındaki benden öpecekti.

Gerçekten çok istemişti öpmeyi fakat zil çalınca durmak zorunda kaldı. "Hemen geri geleceğim."

"Sikeyim." Çatılı kaşlarıyla ayaklanırken gelen kişiyi nasıl öldürmesi gerektiğini aklında çoktan kurmaya başlamıştı. Onları rahatsız etmeye nasıl cüret ederdi? Jeongguk'un üçüncü öpme hakkını elinden nasıl alabilirdi? Hızla kapıyla arasındaki mesafeyi kapattığında tek isteği gelen kişinin geldiği gibi geri gitmesi ve onları yalnız bırakmasıydı.

Arkasında bıraktığı omeganın küfürünü duyduktan sonra ellerini ağzının üstüne kapatarak gülmeye başladığını görmemişti.

Kalbi hala deli gibi çarpıyordu ama sinirleri bozulmuştu.

Kapıyı açtığında görmeyi beklediği kişi kimdi bilmiyordu ama kesinlikle abisi değildi. Kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Neredeyse gülecekti, her seferinde ortalarına damlamayı nasıl becerebildiğini anlamamıştı.

"Senin ne işin var burada?"
"Evime gelemez miyim?"

"Evin?" Jeongguk istemsizce gülmeye başladığında Jeonghan kollarını önünde birleştirdi ve önündeki alfaya tip tip bakmaya başladı. "Almayacak mısın beni içeri?" Jeongguk kafasını sağa sola salladı. "Ne istiyorsun bilmiyorum ama daha sonra gel."

Ona karşı çok sinirli ve kırgındı ama az önce Taehyung'un yüzüne bıraktığı iki küçük öpücük zihnini bulandırmış, sahip olduğu bütün sinir hücrelerini tek tek öldürmüştü. Hemen gitmesini istiyordu, böylece üçüncü hakkını da kullanabilirdi.

Taehyung'un abisini görmesine izin verecek değildi, abisini gördüğünde vereceği tepkiye de hiç hazır değildi. "Jeongguk ne diyorsun ya? Çekil." kapıyı açamaya çalıştığında Jeongguk önünü kesti. "Meşgulüm diyorum, daha sonra gel diyorum." sesini en minimumda tutmak için çaba sarf ediyordu ama Jeonghan onun sınırlarını zorluyordu.

Jeonghan pişkince sırıttı ve geri çekildi. "Ne o? Eve birini mi attın?" Jeongguk sabır dilenirmişçesine gözlerini sıkı sıkı kapattı, onu yumruklamak istiyordu ama ondan hemen kurtulmak istediği için bu iyi bir fikir değildi.

"Kim gelmiş?"

Ağzını açıp cevap vermek üzereyken duyduğu ses üstüne kelimeleri bir bir boğazına dizildi. Taehyung'un çekingen adımlarla mutfaktan çıkıp onlara doğru gelmesi ise kalbinin farklı bir yerlerde atmasını sağlamıştı. Korkuyu hissetti.

Yaşadıkları şeylerin arkadaşlıktan öte olduğunu biliyordu fakat yine de endişelenmeden edemiyordu.

Jeonghan şaşkınlıkla bir ona bir de Jeongguk'un kıyafetlerini giymiş Taehyung'a baktı. Hiçbir şey diyemez hale geldi. Buraya gelmeye karar verdiğinde Jeongguk'un küfürlerini beklemişti fakat Taehyung'u görmek aklının ucuna bile gelmemişti. Onlar ne ara bu kadar yakın olmuştu? Taehyung neden Jeongguk'un kıyafetlerini giyiyordu? Onlar...

Kapıyı neredeyse kapatan Jeongguk'u şaşkınlıktan engelleyememişti bile. "Güzelim, sen içeri geç. Ben hemen geliyorum."

Güzelim...

Bu kelime Jeonghan'ın aklında dönüp durmaya başladı, farkına varamadığı bir şeylerin olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Bir anda kapıyı ittirip içeri girmeyi kendisinden beklemiyordu. "Ben geldim." dedi pişkince sırıtarak. Taehyung'un bakışlarını inceledi, gözlerinde bir parıltı arandı fakat şaşkınlıktan başka hiçbir şey bulamadı. "Hyung?"

Jeongguk gözlerini sıkı sıkı kapattı ve derin bir nefes aldı. Şimdi ne olacaktı?

"Senin burada ne işin var Taehyung?" sesi ima doluydu ve her bir kelimesinde üstündeki kıyafetleri inceliyordu. Ona oldukça bol gelen kıyafetlerin Jeongguk'a ait olduğuna emindi.

"Şey," Taehyung söze başladığında Jeongguk'la göz göze geldi, yardım istiyordu. Jeongguk bunu anlamış gibi abisine döndü. "Seni ilgilendirmez." diye kestirip attı. Jeonghan omuzlarını silkti ve ayakkabılarını çıkarmaya hazırdı ki Taehyung'un minik adımlarla gelip Jeongguk'un kolundan tutarak onu çekiştirmesiyle durdu.

"Bir saniye izin verir misin?" Jeonghan ona yönelen soruyla kafasını sallamak zorunda kaldı.

Taehyung'un Jeongguk'u ondan uzağa çekiştirmesini, parmak uçlarında yükselip kulağına bir şeyler söylemesini ve Jeongguk'un kolunun sıkı sıkı Taehyung'un beline sarılmasını şaşkın ve hayal kırıklığıyla dolu olan gözleriyle izledi.

Jeongguk'a karşı bir kere daha yenilmişti.

Birkaç saniye sonra Jeongguk az önceki tepkisine tamamen tezatlık oluşturan bir gülümsemeyle kapının önünde bekleyen Jeonghan'ı göndermek için geri geldiğinde kafasının içinde sadece Taehyung'un cümlesi dolanıp duruyordu.

'Jeongguk, biliyorum beraber yaşıyorsunuz ama ben seninle yalnız kalmak istiyorum.'

yatakta hiçbir şey yapmadan birbirini seven ve birbirini öpmelere doyamayan taekook???? hıhımm 😌 yumuş yumuş oldunuz dimiiiii hihi

Continue Reading

You'll Also Like

472K 68.4K 58
ülkeden sürgün edilmiş bir yazar kim taehyung ve onun için tez araştırması yaparken peşine takılmış bir üniversite son sınıf öğrencisi jeon jeongguk.
2.4K 591 8
My cherries and wine, rosemary and thyme And all of my peaches' are ruined. bir idol bir hayran iki şehir, iki kalp, aşk.
110K 19.1K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
10.9K 978 38
"Bu yükün ağırlığının bir anlamı var."