Ben Kimim

By maximillianwagnerr

599K 37.1K 6.5K

"Geçimsizim bugünlerde Kimsesizim bu yerlerde Değersizim bu ellerde Gölgesizim her gün her yerde.." Kulakları... More

1
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Final.

8

23.8K 1.4K 282
By maximillianwagnerr

Derin bir nefes alarak kendime gaz vermeye çalışıyordum.

Evet yapabilirdim.

Hayır yapamazdım.

Kahvaltı yapılmış, herkes salona geçmişken içeriye girip kitapçıya gideceğimi söylemeye  çalışıyordum. Yani daha denememiştim ama en önemli aşaması buydu bir kere!

En önemli aşaması Karan knk, kandırma kendini.

Düşüncelerime göz devirirken bu gidişle hiçbir şey yapamayacağımı anlamıştım. Birden salona bodoslama dalarken az önce gelen muhabbet sesleri kesilmiş, bakışlar bana dönmüştü.

Onlara tebessüm etmeye çalışarak Kenan Bey'e döndüm. "Benim kitapçıya gitmem gerekiyor." Ondan izin alacak ya da soracak hâlim yoktu. Yalnızca haber veriyordum çünkü uzun zamandır orada çalışıyordum ve bana iyi geliyordu. Ne olursa olsun orayı bırakmak istemezdim.

Kenan Bey'den cevap beklerken her zamanki gibi ortaya atlayan Karanla ona döndüm.

"Ne yapacakmışsın ki kitapçıda." Çocuk gibi çıkan sesiyle elinden gelse oturup gitme diye omuz silkeceğini düşündüm.

Ona boş boş bakmakla yetinirken sözümün sahibi Kenan Bey'e döndüm. Olumlu bir şekilde başını sallarken onun da bu durumdan hoşnut olmadığını fark etmiştim.

Peki bu benim ne kadar umrumdaydı? Koca bir hiç.

"Pekâlâ seni bırakalım o zaman." Diyerek ayaklanırken odadaki herkesin ayaklanmasıyla onlara bakıyordum.

Umarım sülalecek beni kitapçıya bırakmaya gitmiyorduk.

Soran gözlerle onlara bakarken onlar da birbirlerine bakıyordu.

"Ben bırakırım." Hepsinin aynı anda konuşmasıyla kocaman olmuş gözlerimle onları izliyordum.

Yaklaşık on beş dakika, beni bırakmak için birbirleriyle tartışırken bıraksam bunun sonsuza kadar süreceğini anlayarak hiçbirini takmadan yanlarından ayrıldım. Arkamdan Miraç'ın 'kız gidiyor' şeklinde bağırtılarını takmazken ardımdan gelen adım sesleriyle gelen kişiye baktım.

Karan'dı.

Sol elimden nazikçe tutarak kenardaki siyah araca doğru beni ilerletirken uysal bir şekilde ona uyuyordum. Beni dikkatlice biraz yüksek olan aracına bindirip kemerimi taktıktan sonra sakin bir şekilde sürücü koltuğuna geçişini izledim. Bir an gözüme çok havalı gelmişti.

Yandan onu izlerken ne kadar yakışıklı olduğu düşüncesi zihnimi doldurmuştu. Sağ dudağının kenarı hafiften kıvrılırken bana kısa bir bakış atıp önüne döndü. Utanıp önüme dönerken uzamış tırnaklarımı izliyordum.

Derin bir nefes alma sesi gelirken yeniden ona baktım. "Rüya gibi." Diye fısıldadığını işittim.

"Ne zaman tanıştınız Denizle?" Deniz abininin adını sinirle demesiyle göz devirmemek için zor durdum.

"Altı yıl önce." Zihnime nasıl tanıştığımız dolduğunda yüzümde sahici bir tebessüm oluştu.

Her ne kadar ona karşı umursamaz davransam da Deniz abi benim şansımdı. Onun o gün, o sokakta bulunması benim hayatımın miladıydı.

Arabanın hızlanmasıyla Karan'a döndüm. Çatılı kaşlarıyla yolu izlerken sanki soruyu soran benmişim gibi davranıyordu. Bu adam ciddi anlamda yoruyordu.

"Artık çalışmanı istemiyorum." İtiraz istemez bir şekilde çıkan sesiyle hırsla ona döndüm.

Bu kadarı fazlaydı. "Pardon? Ben uzun zamandır orada çalışıyorum farkındaysan. Orası benim evim gibi üstelik bunu bekliyormuş gibi Deniz abiyi yalnız bırakamam." Sözümü keseceğini anlayınca izin vermeden devam ettim. "Hem sana neden açıklama yapıyorum ki! Bir de emir verir gibi konuşuyorsun, cidden seni anlayamıyorum." Ortam iyice gerginleşirken arabayı sağa çektiğini gördüm.

Dudaklarından sinirli bir gülüş firar ederken hadi ya' dercesine bana döndü. "Sana emir vermiyorum, yavrum. Sadece daha fazla yorulmanı istemiyorum. Sana neden açıklama yapıyorum da ne demek Mila?" Beni anlamıyor oluşu iyice sinirlendirirken kemerimi çıkarıp ona döndüm.

"Biraz beni anlamaya çalışır mısın, lütfen. Bak geldiğimden beri olan bu tavırlarına yeterince anlayış gösterdim ama sen beni hiç anlamıyorsun." Söylediklerimle bakışlarını bir süre yüzümde gezdirip önüne döndü.

Bundan sonra yola devam ederken ikimiz de sessizdik. Kitapçının önüne geldiğimizde ona kızgın olduğum için hiçbir şey demeden araçtan inerken çıkacağım vakit onu aramamı istemişti. Hah! Oldu paşam, bir de seni arayacaktım. Sabah kahvaltıda herkesin numarasını kaydetmiştim.

İnat değil miydi, inadına Çağan'ı çağıracaktım. Kudursun beyefendi.

Hava soğuk olduğu için daha fazla oyalanmadan kitapçıdan içeri girerken içimin huzurla dolması bir oldu. Bir kez daha buraya ait olduğumu anlamıştım. Çevrede Deniz abiyi göremezken montumu askılığa asıp onu görmek için üst kata çıkmaya başladım. Daha onunla görülecek hesabımız vardı.

Nihayet üst kata vardığımda elinde kitapları dikkatle rafa diziyordu. Ses çıkarmadan arkasından yaklaşırken dibine girip kısık sesle konuştum. "Demek arkamdan iş görürsün ha, Deniz abiciğim." Beni burada beklemiyor olmalı ki şaşkınca bana dönüp şirin olduğunu sandığı bir gülümseme yolladı.

"Senin ne işin var burada kız? Doğru söyle, hasretime dayanamadın değil mi? Ah biliyorum, sen de beni seviyorsun." Beni takmayışıyla kısık gözlerimi dikkatle ona dikerken gözlerini sağa sola çevirip en sonunda elindeki kitapları elime tutuşturdu. "Ee madem geldin, bir işe yara bebek. Haydi!" Ona sen iflah olmazsın bakışlarımı yollayıp elimdeki kitapları rafa dizmeye başladım.

Bir süre aynı şekilde kitaplarla uğraşırken sessizlikten sıkılıp şarkı açmaya karar vermiştim. Son zamanlarda fazlaca dinlediğim şarkıyı açarken kimsenin olmayışıyla rahatlıkla eşlik ediyordum.

"Dinle, dinle. Baktın olmuyor, bu şarkıyı söylee."

Bir yandan başımı sağa sola sallıyor, diğer yandan şarkıya eşlik ediyordum. Son kitabı da rafa yerleştirip arkamı dönerken rastladığım kişiyle bugün her şeyin moralimi bozmak üzere düzenlendiğini kavramıştım.

"Seni rahatsız etmeye gelmedim, Mila. Özür dilemeye geldim. Biliyorum, ne kadar dilesem de bir işe yaramaz ama aramızda kırgınlık olmasını istemem. Sen de benim kardeşim sayılırsın." Tepkimi ölçmek için yüzüme baktıktan sonra devam etti. "Sadece kendimi açıklamak istiyorum. Ben insanlarla böyle anlaşmayı seven biriyim. Bazen böyle ucunu kaçırıyorum işte ama hiçbiri bu kadar canımı yakmamıştı. Beni affedecek misin bilmiyorum ama beni affeder misin, Mila?" Oldukça pişman çıkan sesiyle başımı salladım.

"Pekâlâ özrünü kabul ediyorum ama bu kadar. Benden başka bir şey bekleme. İnsanlarla böyle anlaşmayı seviyorsun fakat tanımadığın insanlar bunu bilemez, Cihangir. Yanlış anlama, başka insanlarla da bu durumu yaşama diye söylüyorum." Gözlerinde parıltılarla beni dinlerken söyleyecek başka bir şeyi kalmamış olmalı ki ufak bir selamla yanımdan ayrıldı.

Öğle saati yaklaşırken burada işimi bitirip aşağı indim. Hâlâ benden kaçan bir kaçak vardı ve onu derhal bulmalıydım. Radarıma kapıdan içeri yemek poşetleriyle giren kaçağım takılırken o da bana baktı. "Birlikte bir yemek gömmez miyiz şimdi?" Omuzlarını kaldırıp indirirken gözlerimi devirerek onu onayladım. Bu havada dışarı çıkacak hâlim yoktu ya. Hem kaçak ayağıma kadar gelmişti.

Köşedeki masaya yerleşip sıcak poğaçaları yerken sessizliği o bozdu. "Neden buradasın Mila? Yani burada olman beni mutlu ediyor ama daha ikinci günden ne bileyim." Ona beni anlamasını ister gibi bakarken anladığını hissettim.

"Orada kalmayacaktım bile ben, Deniz abi. Neden bahsediyorsun? Dün Karan benim gitmeme izin vermedi fakat daha sonra onlara hak vererek kalmayı tercih ettim. Henüz onlara alışmadım ki bu uzun sürer ama bana şimdiden iyi geliyor." Sona doğru fısıltı şeklinde çıkan cümleyle içten bir şekilde gülümseyip omzumu sıvazladı.

"Seni yalnız bıraktığım için bana kızacağını adım gibi biliyordum. Onları tanıyıp güvenmesem inan ki böyle bir şey yapmazdım. Böyle hissetmene sevindim bebek. Umuyorum ki bir zaman sonra yanlarından ayrılmak istemeyeceksin bile." Keyifli çıkan sesiyle ben de kendimi gülümserken buldum.

Benden cevap gelmezken devam etti. "Hem Karan seni buraya nasıl yolladı, hayret ettim vallahi. Şimdiden herkese ayar vermeye başlamıştır beyimiz." Ona hak veriyordum. Yani Deniz abime.

Kahvemden bir yudum alıp aklıma gelenlerle ona döndüm. "Deniz abi" Seslenmemle bakışlarını bana yöneltirken gülümsedi. "Söyle abicim." Sevgi dolu sesi içimi ısıtırken devam ettim. "Baksana her şey kurgu gibi. Yıllar önce seninle tanışmasam belki hiçbir zaman onlara kavuşamayacaktım. Önce seninle tanışıyorum, sonra yıllar geçiyor. Senin tanıdığın ailenin ölü bilinen ama yaşayan çocuğu oluyorum. Vaov, benim bile beynim yandı cidden. İnanılır gibi değil." Burnuma küçük bir fiske vururken beni onayladı.

"Vallahi Cihangir test yaptırdım deyince ben şok oldum. İhtimal bile vermedim, kafayı yiyeceğimi sandım. Yıllardır tanıdığım senin ailen meğer dibimdeymişte seni kavuşturamamışım. Bu his çok kötüydü Mila'm." Hüzünlü çıkan sesini işitirken bu durumun onu da etkilediğini anlamıştım.

Bir vakit daha muhabbet ettikten sonra artık çıkış saati gelmişti. Montumu üzerime geçirip çağırdığım Çağan'ı bekliyordum. Eve Çağanla girdiğimde Karan'ın yüz ifadesini görmek için heyecanlıydım.

Araba sesini duyunca Deniz abiyle son kez vedalaşıp dışarı çıktım. Araçtan inmiş, dağınık saçlarını iyice dağıtarak mavi gözlerini tatlı bir ifadeyle üzerime dikmiş Çağan'a doğru adımladım. Tam önünde durduğumda ne yapacağımı bilemeyerek ona bakıyordum. Birden beni çekip sarılmasıyla kendimi ona karşılık verirken buldum.

Geri çekilip ellerini yanaklarıma koyarken alnıma kondurduğu öpücükle aşık aşık ona bakmaya başladım. "Üşümüşsün bebeğim. Hadi gel içeri girelim." Onu onaylarken açtığı kapıdan içeri girip kemerimi bağladım.

Yol keyifli sohbetimizle geçerken bir kez daha onun hayran olunası bir adam olduğunu anlamıştım.

Aracı evin kapısında park ederken sakin bir şekilde inip kapıya yöneldik. Evin kapısı bir çalışan tarafından açılırken içeriden gelen bağırış sesiyle Çağanla birbirimize baktık. İçime yerleşen endişe tohumları hareketlerimi hızlandırırken sesin kaynağının salon olduğunu kavrayarak oraya doğru ilerledik.

"Nerede bu kız baba! Ona beni aramasını söylemiştim. Kaç kere aradım üstelik. Ya başına bir şey-" Karan'ın sesini, salona girişimiz keserken telefonumu sessize aldığım için kendime sövüyordum.

Çağanla gelerek onu sinirlendirmek istemiştim ama şu anki korkulu ve endişeli hâlini gördüğümde yaptığım için pişmandım.

"Mila?" Gözleri önce bana sonra arkamdan gelen Çağan'a dönünce bakışlarına yerleşen hayal kırıklığı içimde bir yerleri sızlattı.

Böyle olmasını istememiştim, yemin ederim..

Ağzımı açıp bir şeyler söylemek isterken bize son kez bakıp odadan ayrıldı. Evin kapısının sertçe kapanışını duyarken dolan gözlerimi ellerime indirip ben de odayı terk ettim.

Onu kırmıştım. Sanırım ilk kez birini kırmıştım ve bu kişi benim abimdi. Abimdi.

🖤

Dayanamayıp bugünün üçüncü bölümünü atmış bulunmaktayım, hepsi güzel destekleriniz için.

Anıl Emre Daldal- Uyu bebeğim 🎶

Continue Reading

You'll Also Like

2M 73.9K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
2.6K 228 9
"Ben ; kimsenin gitmediği bir mezar , kimsenin sulamadığı bir çiçek , yası tutulmayan bir ölüydüm." Babasını kısa bir süre önce kaybeden Eflâl Karvi...
7.2M 414K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
1.6M 105K 51
Aden Mila. Deli dolu, hayatı yaşamayı seven on altı yaşında bir genç kız. Yıllar önce bir intikamın kurbanı olduğunu öğrendiğinde, gerçek ailesine al...