"Bir mocha ve bir expresso lütfen." garson başıyla onaylayıp oradan uzaklaşmıştı.
"Şey... Tanışmayı unuttuk. Ben Hyejoo." kız narin elini tokalaşmak için Yugyeom'a uzatmıştı. Yugyeom nazikçe uzatılan eli tutmuş ve tokalaşmışlardı.
"Ben de Yugyeom memnun oldum Hyejoo." garson içecekleri getirdiğinde tokalaşmayı bırakıp bardaklarını avuçladılar.
"Ben de memnun oldum. Söyler misiniz benim Stefan Zweig ve Tolstoy okuduğumu nereden biliyorsunuz?" Yugyeom ne demesi gerektiğini düşünüyordu. Açık olacaktı sanırım.
"Ben... Ödevim için Tolstoy okumaya başlamıştım. Kitapta değişik ama çok güzel bir koku vardı. Kokunun bağımlısı olmuştum ve sırf o güzel koku için kitabı elimden bırakamadım. Normalde çok kitap okuyan birisi değilim. Filmler izlerim ama..." kız anlamayan bakışlar sunuyordu.
"Yani? Anlamadım. Koku ile ben ne alaka?" Yugyeom çantasında taşıdığı 'Korku' kitabını çıkarıp kıza uzattı. Koklamasını söyledi. Kız kızarmış, utanmıştı.
"Uh... Galiba bu benim parfümüm. Ben ne demeliyim bilmiyorum." Yugyeom da utanıp başını öne eğmişti. "Üzgünüm," diyebildi sadece. Kendini sapık gibi hissediyordu. Bundan rahatsız olmuştu.
"Aslında ben kitaplara çok değer veririm. Kütüphaneden aldığım her kitabı siler, parfüm sıkar ve yırtığı varsa halletmeye çalışırım. Böyle bir şey olacağını hiç düşünmemiştim doğrusu. Sizin bir suçunuz yok. Kendinizi kötü hissetmeyin. Sonuçta parfüm yaşlı bir teyzeye de ait olabilirdi." Yugyeom bu sefer anlamayan bakışlar atıp gülmüştü.
"Bir aydır sizin sayenizde bir sürü kitap okudum diyebilirim. O koku olmadan kitapları okuyamadığımı da söylemeliyim." kız kızarmış yanaklarını elleri ile kapamıştı.
"Şey benim artık gitmem gerekiyor. Umarım daha sonra tekrar karşılaşırız." kız kahvesini bir dikişte bitirip ayağıya kalkmıştı.
"Bunu yapmam ne kadar doğru bilmiyorum ama... Telefon numaranızı alabilir miyim?" kız eline aldığı çantası ile ayağıya kalkmış ona bakıyordu.
"Sizi henüz tam tanıyamadığım için telefon numaramı vermem doğru değil ama sosyal medya hesabımı verebilirim."