Heaven in Your Arms

Da Buluttss

12.7K 848 593

Keiji yatılı okulda burslu okuyan bir lise öğrencisidir. Okula yeni gelen bir çocuk tüm hayatını değiştirecek... Altro

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Part 2- Bölüm 1
Part 2- Bölüm 2
Part 2- Bölüm 3
Part 2- Bölüm 4
Part 2- Bölüm 5
Part 2- Bölüm 6
Part 2- Bölüm 7
Part 2- Bölüm 8
Part 2- Bölüm 9
Part 2- Bölüm 10
Part 2- Bölüm 11
Part 2 - Bölüm 12
Part 2- Bölüm 13
Part 2- Bölüm 14
Part 2- Bölüm 15
Part 2- Bölüm 16
Part 2- Bölüm 17
Part 2- Bölüm 18
Part 2- Bölüm 19
Part 2 - Bölüm 20
Part 2 - Bölüm 21
Part 2- Bölüm 22
Part 2- Bölüm 23
Part 2- Bölüm 24
Part 2 - Bölüm 25
Part 2- Bölüm 26
Part 2 - Bölüm 27
Part 2 - Bölüm 29

Part 2 - Bölüm 28

169 9 19
Da Buluttss

Kei pencerenin önünde oturmuş aydınlanmaya başlayan havayı izliyordu. Gece doğru düzgün uyuyamamıştı stresten. Keiji'yi de uyandırmamak için kalkmıştı. Şimdi en azından sevgilisi yanındaydı. O yokken nasıl dayanacağını bilmiyordu.

Birkaç saat sonra hazırdı gitmeye. "Hadi bebeğim" dedi Keiji elini sıkıp hafifçe. Otoparkta onun için bekleyen arabayı görebiliyordu. Başını sallayıp kalktı, sıkıca sarıldı sevgilisine.

"Her şey iyi olacak tamam mı tatlım?" Keiji mırıldandı. "Çok kısa bir süre, birkaç gün sonra yanımdasın."

"Tamam."

"İlaçların çantanda, ön gözünde."

"Tamam."

"Beni ne zaman istersen ara sevgilim." Biraz çekilip yanaklarını elleri arasına aldı gözlerine baktı. O da gözlerinin içini bakınca rahatlayıp gülümsedi. "Seni çok seviyorum." fısıldadı.

"Ben de seni çok seviyorum."

Uzanıp dudaklarını buluşturdu. "Hadi inelim."

Beraber aşağı indiler. Kimse yoktu kapıdaki güvenlik dışında. Kei sevgilisine bir kez daha sarıldı. "Kendine dikkat et tamam mı?"

"Sen de."

Arabaya bindi sırt çantasını alıp. Sevgilisine el salladı. O gülümseyince hafifçe gülümsedi o da. Sonra araba hareket etti.

Kulaklıklarını takıp dışarıyı izlemeye başladı. Bir yıl önce gelmişti buraya ve hiç ayrılmamıştı. Aslında merak ediyordu. Sevgilileriyle görmek istiyordu her yeri. Geçen seneye kadar hayatı berbattı, yaşamadığı çok fazla duygu ve deneyim vardı. İlk defa istekli ve cesaretliydi. Hatta o anda bile korktuğu kadar gergin olmadığını hissetti. Bokuto'nun söylediklerini düşündü. Bir görevdi bu yapması gerekiyordu, birkaç gün sonra tekrar Keiji'nin yanında olacaktı.

Birkaç saatlik yolculuktan sonra varmışlardı. Bir çalışan karşıladı onu sırt çantasını alıp ona hazırladıkları odaya kadar eşlik etti. "Anneniz dinleniyor, teyzeniz akşam gelecek. Bir ihtiyacınız var mı?"

"Hayır teşekkür ederim."

Yalnız kalınca yatağına uzandı. Sevgililerine mesaj yazdıktan sonra gözlüklerini çıkarıp gözlerine bastırdı. Bulunduğu ortamın değişmesinden hoşlanmazdı. Geçen yazı düşünmeye başladı. Annesinin yanına gittiği günü, ona boş gözlerle bakmıştı. Teyzesi kim olduğunu anlatırken tepkisizce dinlemişti onları. Kei bundan şikayetçi değildi. Teyzesi, adı Sarah'tı, büyükanne ve babasının hayatta olduğunu ama onunla görüşmek istemediklerini söylemişti. Bu da umrunda değildi. Büyük ihtimalle kızlarının bu durumundan onu sorumlu tutuyorlardı. Doğmayı ben seçmedim diye geçirdi aklından. Öfkelendiğini hissetti, buna fırsat vermemesi gerekiyordu. Bokuto açamazdı ama Keiji'yi aradı hemen. Sesini duymak sakinleştirirdi onu.


Akşam bilgisayarıyla uğraşırken Sarah geldi yanına. "Hoş geldin." dedi Kei'ye alışıldık gelen soğuk ifadesiyle.

"Teşekkür ederim."

"Annen akşam yemeğinde seni görmek istiyor."

"Tamam."

"Geçen yazı hatırlamıyor pek, sen de bir şey söyleme. Seni yıllardır görmediğini sanıyor."

"Tamam."

Yemeğe indikten sonra masada oturan annesini gördü. Yorgun görünüyordu. "Kei" dedi onu görünce ayağa kalktı. "Ne kadar büyümüşsün inanamıyorum." Yanına yaklaştı. Kei istemsizce bir adım geri gitti. "Kei" elini yüzünde gezdirince irkildi. "Neden beni ziyarete gelmedin?"

"Okuldaydım."

"Çok büyümüşsün kaç yıl oldu?"

"On üç."

"O kadar oldu mu gerçekten?"

"Evet."

"Amerika'da hayat nasıldı?"

"Harika" dedi yüzünde alaycı bir gülümsemeyle. "Harika."

"Baban seni benden ayırdı." dedi öfkeli bir ifade vardı yüzünde.

Kei ona şaşkınlık içinde baktı. Düpedüz yalandı bu "Beni terk ettin." tutamadı kendini. "Her şeyi hatırlıyorum" ona olan öfkesi parlamıştı aniden. Sakinleşmeye çalıştı, gerek yoktu böyle bir konuşmaya. O sağlıklı değil dedi kendi kendine.

"Terk etmedim." dedi. "Neden beni görmeye gelmedin hiç?"

"Bilmiyorum, sanırım bir daha görüşmek üzere falan ayrılmamıştık." Masaya oturmuşlardı neyse ki. Tabağındaki yemeklerle oynayıp duruyordu, bir şey yiyebilecek gibi değildi. Bir süre sonra kalktılar masadan.

"Gel bahçede oturalım. Birazdan bana ilaçlarımı verirler."

Kei onu inceliyordu. Aslında normal görünüyordu.

"Alıştın mı burada yaşamaya?"

"Evet."

"Okulun nasıl?"

"İyi, bir sorun yok."

"Neden döndün Amerika'dan?"

Kei yutkundu bu konuların açılmamasını istiyordu "Öyle gerekti." Dedi hızlıca. "Ama burada her şey yolunda. Merak etme."

Dikkatini başka şeylere vermeye çalışıyordu. Babasını, oradaki hayatını sormamasını istiyordu. Aklında ona sormak istediği şeyler vardı, en önemlisi beni neden bıraktın sorusuydu aslında. Dudaklarını kemiriyordu sanki her şey normalmiş gibi ilgi alanlarını sorarken annesi. Ona kısa yanıtlar veriyor, göz teması kurmuyordu.

Hemşiresi ve hasta bakıcısı vardı yanında. Neredeyse acıyarak baktı ona, bir gece önce Keiji ile konuştuklarını düşündü. Neler yaşadığını, seni ne koşullarda verdiğini bilmiyorsun demişti ona. Bunların hiçbir önemi yoktu. Onu hayatında istemiyordu. Annesini de babasını da bir daha görmek istemiyordu. Nefesinin sıklaştığını hissetti. Dikkatini nefesine verdi tekrar. Sevgilileri yanında yokken panik atak geçirmekten çok korkuyordu.

Neyse ki birkaç dakika sonra hemşire annesinin ilaçlarını getirdi ve yatması gerektiğini söyledi. O gidince Kei rahat bir nefes aldı. Telefonunu çıkarıp sevgilileriyle yazışırken teyzesi geldi.

"Sabah kahvaltından sonra yürüyüş yapıyor. Ona eşlik edebilirsin." dedi.

Hafifçe başını salladı Kei "Ne kadar kalmak zorundayım?"

"Zorunda mı?" dedi. "O senin annen."

"Öyle mi? Son on üç yıldır hayatımda yoktu. Unuttum sanırım annem olduğunu, kusura bakma." dedi. Sesinin umursamaz çıkmasını istese de buz gibi ifadesini o bile fark ediyordu.

"Açma bu konuları."

"Benden ne istiyorsunuz ki? Neden buradayım?"

"Bir süredir seni soruyor. Hastalığı düzelmeye başladı. Sakin dönemleri daha uzun sürüyor. Seni aradığı zaman ilk toparlanmaya başladığı zamandı."

"Artık biz ilişki kuramayız."

"Bak Kei, sadece bu kadarını yapabilirsin onun için değil mi? Birkaç gün sadece."

Bir şey söylemedi.

"Yarından sonra kontroller için hastaneye gidecek, o zaman dönebilirsin."

"Tamam." Kalkıp odasına çıktı. Bir an önce sevgilileriyle konuşmak istiyordu.

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra annesiyle yürüyüşe çıktı. Çok büyük bir bahçeydi, Kei'nin şimdiye kadar tanıdığı herkesten daha zengin olmalılardı. Küçük bir korusu hatta ilerde çevresi demir parmaklıklarla çevrili bir göleti bile vardı. Ara sıra annesini inceliyordu, gözleri soğuk ve boş bakıyordu. İstese de aklında onunla ilgili olumlu bir anı canlandıramıyordu. Ağlayan yüzünden, bağırıp onu sarsmasından başka bir anı yoktu zihninde.

"Kei?"

"Efendim?"

"Yok bir şey." yürümeye devam etti.

"Beni neden çağırdın?"

"Görmek istedim"

"Neden?"

"Akıl sağlığımın yerinde olmadığını söylemediler mi?" dedi gülerek. Kei onun tepkilerini çözemiyordu "Benim gibiler sorgulanmaz istedim işte."

"Bak ben seni görmek istemiyorum. Bu saatten sonra aramızda bir ilişki kuramayız."

"Neden?"

Onu oyalayacak ya da sakince konuşacak gücü kalmamıştı "Ben senin yüzünden korkunç bir hayat yaşadım."

"Annenim ben senin."

Bir kahkaha atmak istedi, şimdi mi aklına geldi diye sormak istese de durdurdu kendini "Bak seni görmek istemiyorum. Benden ne istediğini söyle sadece." Annesi konuşmuyordu. "Vicdan azabı mı?" diye sordu Kei.

"Seni özledim."

"Özledin mi? Sen beni dört yaşında o adama bırakıp terk ettin."

"Sağlıklı değildim o zaman. Şimdi daha iyiyim. Tedavi oluyorum. Seni bazen aramak istiyorum."

"Ben yapabileceğimi sanmıyorum. Özlediğini sanıyorsun sadece. Yıllar geçti, bana dair ne anın var ki?"

"Deli olduğum için mi? Bak deli sayılmam aslında."

"Hayır hastalığından dolayı değil."

"O zaman burada kal. Hastaneye de gelirsin."

"İstemiyorum."

"Sana zarar verecektim eğer gitmeseydin."

Başı ağrımaya başlamıştı "Bana senin verebileceğinden çok fazla zarar verdiler. Üzgünüm senin vicdanını rahatlatmak için iyi davranamayacağım."

Annesinin yüzünün öfkeyle kasıldığını, ellerini sıktığını gördü. Neyse ki hasta bakıcısı arkalarından geliyordu. Ona dokunmaya çalışamazdı, yine de aralarındaki mesafeyi açtı biraz.

Bir süre sonra hemşiresi dönmelerinin gerektiğini söyledi. Hemen odasına çıktı. Çok gerilmişti. Keiji'yi araması gerekiyordu.

Uzun bir süre görüntülü konuştuktan sonra rahatlamıştı gerçekten. Bokuto onlara fotoğraflar gönderiyor, onun aklını dağıtacak şeyler yapmaya çalışıyordu. Akşam onunla da konuşacaklardı. Akşam yemeği sorunsuz geçmişti neyse ki. Yemekten sonra odasına çekildi. Sevgililerini aramıştı ki kapısı çalındı, teyzesiydi. Sonra arayacağını söyleyip kapadı telefonu.

"Konuşabilir miyiz?"

İçini çekti "Tabii."

"Bugün konuşmuşsunuz, istememişsin görüşmek."

"Şaşırman garip, yani bizim nasıl bir iletişimimiz olabilir ki?"

"Bak olanları bilmiyorsun. Alice sana çok iyi baktı. Senin için hepimizden vazgeçti. Annem de babam da ben de asla onaylamadık babanı. Onu da çıkardı hayatından bizi de." Duraksadı "şimdi böyle olduğuna bakma. Annen gerçek bir dahiydi." İçini çekti "onun hakkında bilmediğin çok şey var."

"Beni ilgilendiren tek şey benden vazgeçmiş olması."

"Haklısın ama seni babana verdikten sonra kötü şeyler yaşadı. İki defa kendini öldürmeye çalıştı. Farkındaydı sana da zarar verebileceğinin. Bak onun hastalığı böyle olmasına neden oluyor. Bu seneye kadar ağır seyretti ama seni hatırladıktan sonra düzelmeye başladı. İyi dönemleri daha uzun sürmeye başladı. Düzelecek bir şey değil zaten biliyorsun. Ben kendimi sorumlu hissediyorum. Sırf bebeği olacak diye onu dışladık biz ailemizden."

"Anladım tamam benim yüzümden."

"Öyle demek istemedim. Ne olursa olsun kararlarına saygı duymalıydık. Seni, onun anne olmak konusunda kararlılığını kabullenmeliydik. Belki stresle tetiklenmese hastalığı bu kadar kuvvetli ortaya çıkmayacaktı."

Hiç doğmamış olmayı dilerdim diye geçirdi aklından Kei. Ama sonra sevgililerini düşündü ve tüm yaşadıklarını. Ne olursa olsun Bokuto'nun gülümseyen yüzü, Keiji'nin sevgi dolu dokunuşları üstün geliyordu. İçini çekip teyzesine baktı "Peki ne istiyorsunuz benden?"

"Bak aramamasını sağlamaya çalışacağım. Ama bazen kontrol edemiyorum. Atak dönemleri oluyor."

"Tamam gerekli bir şey olursa ararsın. Okul zamanı için söz veremem."

"Haklısın tamam."

"Yarın gidebilirim değil mi?"

"Evet. Aracın hazır haber verdim istediğin zaman çıkabilirsin."

"Teşekkür ederim."

"Senin için yapabileceğim bir şey var mı? Okulda bir şeye ihtiyacın var mı?"

"Teşekkür ederim, gerekenden fazlasını yapıyorsun zaten."

Teyzesi başını salladı, başka bir şey söylemeden çıktı odadan.

Sabah erkenden kalktı. Odasından çıkmadı herkesin gitmesini bekleyecekti. Önce teyzesi çıktı, işe gidiyor olmalıydı. Sonra annesi ve yardımcılarını gördü. Onun pencerede olduğunu tahmin etmişçesine başını kaldırıp baktı ona. Küçük bir gülümseme geçti yüzünden. Elini kaldırıp parmaklarını salladı hafifçe. İçinden hiç gelmese de selamına karşılık verdi. Ondan bu kadarcık şeyi esirgeyecek kadar kalpsiz değildi.

Herkes çıktıktan sonra hızla eşyalarını topladı. Aşağı inip gitmeye hazır olduğunu söyledi. Arabaya bindiğinde çok garip hissediyordu kendini. Bir köşeye saklanıp orada kalmaya ihtiyacı vardı.


Keiji heyecanla sevgilisini bekliyordu. Kısa bir süre de olsa özlemişti onu, hem de çok endişelenmişti. Neyse ki iyiydi, en azından mesajlarından öyle anlaşılıyordu. Aracın yaklaştığını görünce kalktı oturduğu yerden. Sevgilisi arabadan çıkar çıkmaz sarıldı ona. Biraz yorgun görünüyordu sadece. "Bebeğim" kollarının arasında rahatladığını hissetti "İyisin değil mi?"

"İyiyim. Hadi çıkalım."

Odalarına girince kapıyı kapadı Keiji. Tekrar sarıldı sevgilisine. "Özledim seni." Geri çekilip gözlerine baktı. Sevgilisi göz teması kurmakta zorlanıyordu. Üzerine gitmedi. "Yolculuk nasıldı tatlım? Aç mısın yiyecek bir şeyler getireyim sana hmm?"

"Sarılabilir miyiz biraz?"

Yatağa oturup sevgilisini elinden çekti. Başını göğsüne yasladı. Kei bacaklarını karnına çekmiş küçülmüştü sanki. "Kendini biraz garip ya da kötü hissetmen normal bebeğim. Geçecek tamam mı?"

Başını salladığını hissetti, onun dışında tepkisizdi. Bokuto'yla konuşurken de katılmadı ona, sadece sarılmaya devam etti. Keiji sevgilisini önceden uyarmıştı ısrar etmemesi konusunda. Onun durumunda zaman zaman böyle tepkilerin olabileceğini biliyorlardı.

Akşam oluyordu, bütün günü hiç konuşmadan yanında geçirmişti. Konuşmasa da hiç bırakmamıştı onu.

"Tatlım." Saçlarını öptü "yiyecek bir şeyler getireceğim ne dersin?"

Başını salladı. "Yalnız kalabilirsin değil mi?"

"Evet." fısıldadı.

Keiji çıktı odadan. Bu sürecin uzun sürmemesini umuyordu. Yer değişikliği ve stres yüzünden oldu diye geçirdi aklından. Mutfağa indi, aşçıya yukarıda yiyeceklerini söyleyip sandviç hazırladı. Hızlıca geri döndü sevgilisinin yanına. Bıraktığı yerdeydi, elindekileri masaya bırakıp yanına yürüdü. Yanağını okşadı yavaşça. Biraz aklını dağıtmak istiyordu "Kei sandviç yaptım bize."

"Teşekkür ederim."

Aklına bir fikir geldi o sırada "Çatıya çıkıp oturalım mı biraz? Hava almış oluruz."

"Mhm."

Yere serebileceği bir örtü ve yiyeceklerini aldı, beraber çatıya çıktılar. Hava kararmıştı çoktan. Yıldızlar belirmeye başlamıştı. Hafif bir rüzgar vardı ve dalgaların sesi uzaktan da olsa geliyordu.

Neyse ki itiraz etmeden yemeğini yedi, yine de elinde değildi endişeleniyordu. "Bebeğim iyi olacaksın değil mi?" diye sordu.

"Keiji?" duraksadı. Başını kaldırıp gözlerine baktı "Ben onun gibi olmaktan çok korkuyorum."

"Olmayacaksın bebeğim."

"Bilmiyorsun" dedi başını elleri arasına aldı "genetik bir şey bu."

Keiji yutkundu "Yine de kesin değil ki, sadece ihtimaller artıyor. Bu o kadar önemli bir şey değil. Hem ne olursa olsun Bo da ben de seni çok seviyoruz, hep çok seveceğiz." Ellerini tuttu "sana kötü bir şey olmasına izin vermeyeceğiz."

Kei başını sallayıp kollarının arasına kıvrıldı tekrar. Bir süre yıldızları izlediler beraber. Bokuto bir etkinlikte olduğu için arayamamıştı onları ama bu sessizliğin Kei'ye iyi geldiğini düşünüyordu Keiji.

Kolları arasındaki bedeninin hala gergin olduğunu hissediyordu. Saate baktı neredeyse gece yarısı olmuştu. "inelim mi artık?" sordu sessizce.

"İnelim."

Odalarına girdikten sonra öpmeye başladı sevgilisini. Karşılık vermeye başlayınca gülümsedi hafifçe. Onu yatağa itip kucağına oturdu. Boynunu öpmeye başladı. "durmamı istersen söyle sevgilim." kulağına fısıldadı.

"Devam et." mırıldandı hafifçe.

Dudaklarından boynuna geçti, yavaşça öpüyordu onu. Elleri sırtında geziyordu. Tişörtünü çıkarıp yatağa itti onu. Öpücüklerle göğsüne kadar indi. Meme ucunu dudaklarının arasına alıp dilini çevresinde gezdirdi. Sevgilisinin bedeninin hafifçe kasıldığını fark etti. Kalçasında sertleşmeye başlayan penisini hissedince bastırdı kendini kucağına "bebeğim" fısıldadı. Çekmeceye uzanıp kayganlaştırıcıyı çıkardı. Kulağına eğildi "kendimi esnetmemi ister misin bebeğim hmm?"

Sevgilisinin duraksadığını hissetti. Şimdiye kadar sadece mastürbasyon ya da oral seks yapmışlardı. Kei'nin ne istediğini bilmiyordu ama biraz ilerlemeye itirazı olmayacağını düşünmüştü.

"H-hayır" fısıldadı.

Keiji şaşırmıştı, biraz da hayal kırıklığına uğradığını hissetse de sevgilisi bu kadar hassasken ona belli etmedi "Tamam sevgilim sen nasıl istersen." diye mırıldanıp öpmeye devam etti onu. Kei de onun üzerindekileri çıkardı şimdi ikisi de çıplaktı. Yüz üstü uzanması için yavaşça çevirdi onu. Boynunu öpmeye başladı. Hafifçe inlemeleri onu tahrik ediyordu. Kürek kemiklerinden beline doğru inmeye başladı. Öpücükleri bembeyaz teninde izler bırakıyordu. Kalçasına geldiğinde döndürdü onu tekrar bacaklarının iç kısmına küçük ıslak öpücükler konduruyor hafifçe emdikten sonra bırakıyordu. Onu en çok tahrik eden noktaları öğrenmişti artık. Tekrar inledi Kei hafifçe, sabırsızlandığını görebiliyordu. Kollarını bacaklarından geçirerek başını bacaklarının arasına gömdü.

"A-ah Keij" inledi sevgilisi. "ah"

O inledikçe daha fazlasını alıyordu ağzına. Sevgilisinin orgazma yaklaştığını hissediyordu.

"Bebeğim" mırıldandığını duydu başını kaldırdı "ben de ee deneyebilir miyim?" dedi sessizce.

Keiji gülümsedi "benim için bir zevk" dedi kıkırdayarak. "nasıl rahat olursun?"

"Sen uzan" dedi Kei, yanakları kızarmıştı biraz. Keiji uzandıktan sonra onun az önce olduğu pozisyona geçti. Muhteşem ve sıcak bir his Keiji'nin diğer tüm duyularını köreltmişti sevgilisi başladığında. Bokuto gittiğinden beri tatmadığı bir şeydi bu. Kei tecrübesiz olmasına rağmen muhteşemdi. "K-kei ah, harikasın bebeğim." elleriyle çarşafı tutuyordu, çok fazla uyarılmıştı. Yoğun bir orgazm yaşayacağını biliyordu. Sevgilisinin bir bacağını bırakıp kendine dokunmaya başladığını fark etmişti. O da boşalmak üzereydi. Karnındaki ısı hissinin arttığını ayak parmaklarına kadar kasıldığını hissetti. Sonra bir rahatlama sardı tüm bedenini. Kei de bacaklarının arasında nefes nefese yatıyordu. Temiz elinin tersiyle ağzını silerek kalktı. Bir peçete alıp elini silerken göğsüne koydu başını.

Nefesleri düzelene kadar sarılıp yattılar. Keiji kendini tekrar konuşabilecek gibi hissedince fısıldadı "Kei?"

"Hmm?"

"Bebeğim müthişti" kıkırdadı. "ah çok iyiydi."

Kei'nin gülümsediğini hissetti "Keij?"

"Efendim bebeğim?"

"Teşekkür ederim bugün için."

"Teşekkür edecek bir şey yok sevgilim" dedi saçlarını öpüp "daha iyisin değil mi?"

"Mhm çok daha iyiyim."

"Hadi uyuyalım özledim beraber uyumayı"

"Ben de" dedi Kei esneyerek. Bokuto'ya bir fotoğraf gönderip kıvrıldılar birbirlerinin kollarına. 

Continua a leggere

Ti piacerà anche

3.4K 462 7
Polonyanın soylularından Sebastian, kız kardeşini kurtarmak için İngiliz Oldham Kontu Ryan Kent'le izdivaca gönüllü olur.
13K 1.3K 16
İlk FassAvoy textingi. Neden hiç FassAvoy textingi veya fanfici yok nedeeen • lust: İsmimi söylemek isterdim fakat sana duygularımı açmamın başka bir...
falcı | bxb Da aky

Storie brevi

1M 100K 40
Barış: duyduğuma göre falcıymışsın Dorian: kahve falı 60 TL el falı 30 TL tarot 50 TL full paket 120 TL Barış: oha niye bu kadar pahalı? Dorian: öğ...
5.8K 501 20
Baskın omega Jungkook. İdolü olarak gördüğü ressam, baskın alfa Taehyung'a aşkın var olduğunu kanıtlamakta oldukça kararlıydı. Hemde hiç birşey yapma...