Okulda Ajan Var !!!(Kitap old...

By SelmaKahraman5

748K 37.4K 4.2K

Eftalya yayınları farkıyla kitap oluyor ;) Kasabanın mezarlığına geldiğimizde araba durmadan inip koşmaya ba... More

Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
KESİT Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
yeni hikaye
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Oyun
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40(sezon finali)
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
Bölüm 55
Bölüm 56
Bölüm 57
Bölüm 58
Bölüm 59
Bölüm 60
Bölüm 61
Bölüm 62
Bölüm 63
Bölüm 64
Kesit
Bölüm 65
Bölüm 66
Bölüm 67
Bölüm 68
Bölüm 69
(Kesit)
Bölüm 70 (Final)
Okulda ajan var 2
Bilgilendirme
Kitap
kapagimiz ;)
kapağımiz değişti
işte kitabımız ;)
fuar

Bölüm 2

31.2K 1.3K 105
By SelmaKahraman5




Binip binmeme konusunda kararsız kalmıştım. Yorgunluk ağır bastı. O yüzden kabul edip bindim. Kemerleri bağladıktan sonra Tuna bana doğru döndü.

''Evin nerede?''

"İleride sahilin hemen karşısındaki küçük evlerde oturuyorum.''

"Orası kafede çalışan birinin alacağı bir yere benzemiyor." dedi.

''Ben dedemle ve ninemle yaşıyordum onlar ölünce trafik kazasında ben de tek başıma kaldım şimdi hem okuyup hem çalışmam gerekiyor.'' Yalan söylemek meslek olunca bulmak da kolay oluyordu. Keşke dediğim gibi olsaydı. Hiç olmazsa kim olduğumu bilirdim. Kimseye eyvallahım olmazdı. Kim olduğumu bilirdim en azından. "Tanıdıklar olur, dostlar olur, arkadaş olur. ama kimse ailen gibi olmaz." demişti bir keresinde baş ajan. Beni teşkilattan atan. Beni canımı yakmak için mi söylemişti acaba? Tuna 'nın sesi ile kendime geldim.

''Ben ise annem ve babam olmasına rağmen çalışmak zorundayım. Beni holdingin başına geçirmek istiyorlar." havalara bak sanki sorduk.

''Ne güzel işte sen pek istemiyor gibisin.'' diye sessizliği bozmak istedim.

''Aslında istemiyorum. İşletme bölümünü okumamı istiyorlar ben laf aramızda hep ajan olmak istemişimdir.'' Ajan kısmını söylerken benim gözlerimin içine bakmıştı. Bu dikkatimi fazla çekti. Ne diye böyle bir şey olmak istemişti ki? Bana doğru çarpıkça güldü. Ağzımdan laf mı almaya çalışıyordu. İyi de niye almaya çalışsın ki?

''Niye istiyorsun ki yani dizilerden filmlerden gördüğüm kadarıyla zor bir meslek hani böyle silahlı çatışmalı falan '' gerçek nedenini merak etmiştim.

''Belki silahı çatışması ve güzel ajanları beni kendine çekiyordur '' İç sesim 'Salak ajanların derdi başından aşkın seni mi görecek gözleri.' dediğinde ilk defa hak verdim.

''Niye sustun? Nasıl olsa olamayacağım için galiba, sen ne olmak isterdin?''

Başımı ona çevirdim, sahi ya ben ne olmak istiyordum ki ajanlıktan başka ne işe yarardım ki ben?

''Bilmiyorum hiç düşünmedim.'' çıktı ağzımdan

''Düşünsen iyi olur aslında ee sonuçta son sınıfız.''

İleriyi işaret ederek durdum onu ''İşte şurası teşekkürler getirdiğin için."

Araçtan inip tekrar teşekkür ettim ve evime geçip kapıya yaslandım, zor oldu be bugün. Odama geçme isteğiyle doldum taştım birden.

Yatağıma uzandım, gözlerim uykunun teslimiyeti altına girerken yine de kalkmam gerekiyordu üzerimi değiştirdim yerde yatan Sibirya kurdumun mamasını koydum hayattaki tek arkadaşımdı.

Sabah saatin sesi ile uyanıp gözlerini açtım Pusu yanımda bana bakıyordu ''Seni de gezdiremedim tıkıldın kaldın evde."

Hemen duşa girdim duştan sonra Pusu'nun mamasını suyunu koydum. Saçlarımı kurutup göz makyajını ihmal etmedim ve üzerini giyinip evden çıktım. Deniz havasını içime çeke çeke okula gittim ve sınıfın kapısından içeriye girdim.

Nehir'in yanına oturdum. Bana doğru döndü. Bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. Sıraya çantamı koydum ilk dersin kitaplarını çıkartmaya başladım.

''Sor hadi.'' dedim ona bakarak.

''Nereden anladın?'' dedi şaşkınca.

"Sence?" dedim gülerek.

"Şey yani biz arkadaş olsak ya. Tüm sene boyunca cool mu takılmak istiyorsun." bu dediğine güldüm. Nehir ile arkadaş olmuştum anlaşılan. Beni güldürmeyi başarıyordu.

...

Ders kimya olunca söylenecek söz bulunmaz tabii. Herkes dinleyip teneffüs ziline dakika tutarlar. Tabi onlardan biri de bendim.

Zil çalınca herkes dışarıya çıktı sanki içeride zehirli gaz varmış gibi nefes alırdılar.

Nehir kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı ''Hadi dışarıya çıkalım.'' Dışarıya çıkıp banka geçtik Nehir bana döndü bende başımı ondan tarafa çevirdim.

''Söylesene nerelisin annen babanla mı yaşıyorsun?''

İçimden 'Doğruyu söyleyemem.' diye geçirdim Hadi birde buradan yak. Yalana başvurmak gerekir. Hemen Türkiye haritasını gözünün önüne getirmeliydim İç Anadolu uygundur Ankara hayır olmaz Nevşehir şimdi sorar Ürgüplü müsün diye ama Ürgüp'e hiç gitmedim. Niğde evet evet en iyisi bu...

''Ben Niğdeliyim. Annem, babam vefat etti ben de bir kafede hem çalışıp hem de okuyorum, yaşamaya çalışıyoruz işte.''

Nehir üzüldü bir anda ''Kusura bakma bilmiyordum seni bir de ben üzdüm.''

''Yok.'' dedim hemen ''Alıştım artık ilk başta çok acıyordu ama insan her şeye alışıyor. ''

''Bundan sonra ben varım, üzülmek yok.'' dediğinde ben de güldüm.

''Ama beni doğru düzgün tanımıyorsun bile. ''

''Olsun tanırız biz de."

Ders zili çalınca içeriye girdik birlikte. Ders müzikti, hoca bizi müzik odasına götürdü. Bilgisayardan bir müzik açtı hoca.

Hani derler ya; sen hiçbir şey söylemezsin, bir şarkı açarsın o senin yerine her şeyi söyler, bu da bu duruma çok uydu işte Destan Karahanlı. Hiçbir görevden kaçmadım bunca zamandır. Niye ben? Neyin peşindeydi bu Teşkilat? Madem en iyiydim neden attılar beni? Başımı dikleştirdim. Gidip konuşmak vardı, hesap sormak vardı aslında. Başımı evet anlamında salladım. Kesinlikle böyle yapmalıydım. Müzik odası en üst kattaydı. Ben de pencereye doğru oturmuştum. Uzaklara daldım gene çok eski günlere bu zamana kadar kimseye âşık olmadığım geldi aklıma nereden geldi ki şimdi bu?

Teşkilattan atıldığım geldi birden aklıma en iyisi olmak atılmayacağım anlamına gelmiyordu. Ama diye geçirdim içimden ''Nasıl yapardım? O adamı çocuklarının yanında nasıl öldürebilirdim?'' Başımı salladım, düşünmek istemiyordum. Ne kadar düşünmek istemesem de kendi çocukluğumla burun buruna geldim. Ben babasız, annesiz büyümüştüm. O çocukların ailesi olmadan büyümesini istemedim.

''Destan." Nehir'in sesi ile o tarafa döndüm.

"Ne oldu?"

Nehir sırıtarak konuşmaya başladı.''Ya bu Emir çok tatlı...''

Arkamı döndüğümde Emir de Nehir'e bakıyordu. ''Anlaşılan o da senin için aynısı düşünüyor." Sonra devam ettim. ''Bu Emir ile Tuna akraba mı? İkisinin de soy isimi Kızıldeniz.''

''Evet, amca çocukları onlar. İkisi de aynı holdinge ortaklar ayrıca.'' başımı salladım. Niye şüphelendim ki ben şimdi? Ne alakası vardı düşündüğüm şey ile? Hoca ara verince biz de Nehir'le sınıfımıza çıkmaya başladık.

***

Nehir, ısrarla beni sınıflarından başka biriyle tanıştırmak istiyordu. O kadar çok ısrar etmişti ki en sonunda kabul etmek durumunda kaldım. Kabul etmeme sebebim ise benim yüzümden kimseye zarar gelmemesiydi. Nehir'le bile arkadaş olmak istemiyordum ben, Gül nereden çıkmıştı şimdi? Gül, aşağıdaki bankta oturuyordu. Biz de onun yanına doğru ilerledik. Karşılıklı kurulmuş banklara oturduk. Gül konuşurken şüphelendim. Çünkü hep yumruklarını sıkıyordu, konuşurken gözü hep başka tarafa kayıyordu, sanki arkasından biri gelecek gibi davranıyordu. Fazla konuşkan biri de sayılmazdı zaten izin isteyip kalktı. Gül gittikten sonra dayanamadım sordum. ''Gül'ün nesi var?"

"Fark ettin demek. Laf aramızda babası üvey kızı sürekli dövüyormuş."

"Şerefsiz!" Sonra devam ettim. "Gül 18 yaşında değil mi? Sorsana benimle kalmak ister mi? Evde yalnızım sonuçta, beraber gidip geliriz ya da dur ben sorayım." Nereden böyle bir şey çıktı bilmiyordum ama o kızın böyle olması içimi sızlattı. Biraz önce arkadaş istemeyen ben, şimdi kızı yanıma alıyordum. Babası gelirse de kız benim yanımda güvende olurdu.

***

Okul bittiğinde izin aldım kafeden. Ağır adımlarla teşkilata doğru ilerlemeye başladım. Zoruma gitmişti yapılan. Ben vatan haini miydim sanki? Adımlarım birbiri ardına sıralanırken içimde kopan fırtına sürükledi bende kalan her şeyi. Nefesimi sesli bir şekilde aldım. Teşkilatın tam önünde durdum. Murat babaya beni baş ajan ile görüştürmesi için yalvaracaktım. Teşkilatın kapısından girince bana şaşkınca bakanları fark ettim. 'Bu, burada ne arıyor?' gibisinden bakıyorlardı. Ama kimse de yanıma gelip bir şey diyemiyordu. Murat babanın odasına gidip kapısını çaldım. İçeriden ses gelmedi. Kapısı da kilitliydi zaten. Ben de baş ajanın odasına doğru ilerledim. Kapıda iki tane ajan bekliyordu. "Baş ajanla görüşmek istiyorum." dediğimde biri içeriye girdi. Onu bekliyordum. Anlatırsam, konuşursam geri gelebilirdim. "Destan Karahanlı, baş ajan müsait değil."

"Öyle mi?" dedim sinirle. "Niye hiçbir zaman bana müsait değil peki?" diye bağırdım. İkisi de bana doğru gelmeye başladı. Anlaşılan dışarı atılacaktım ama buradan onunla konuşmadan gitmeyecektim. Birine çelme takıp yere yığdım, diğerinin üzerine uçup boynuna dolandım. O, yere düştü ben de ayaklarımın üzerine. Kapıyı çalmadan direkt olarak girdim. Alarmlar çalmaya başladı.

"Ne o beni mi öldüreceksin?"

"Bunu yapmayacağımı sen de ben de iyi biliyoruz baş ajan. Niye attın beni teşkilattan onu söyle bana."

"Biliyorsun sebebini." diye laptopuna döndü. Laptopun kapağını sert bir biçimde kapattım. "Destan Karahanlı!" diye hırladı ayağa kalkıp. Nefret miydi gözünde gördüğüm. Iyi, duygularımız karşılıklıydı...

"Bana soyadını niye verdin?"

"Benim gibi olmanı istediğim içindir belki. Ama gördüğüm kadarıyla yanlış yapmışım." Dişlerimi bastırdım birbirine. Bu, bana yapılan haksızlıktı. Geri gelmek istiyordum. Başka iş yapamıyordum. Gururuma dokunuyordu. Tamam, ajanken yaptığımız bir sürü iş vardı ama sonunda ajan olduğumuzu, bunu gizli görev için yaptığımızı biliyorduk.

"Yapma, baş ajan harcama beni. Ben vatanım için ölürüm." Gözlerim doldu. Bu adam neden beni sevmiyordu? "Tek bir hata, telafi edeceğim söz veriyorum."

"Ağlamayacaksın değil mi?" diye gülmeye başladı karşımda. Sözleri alaycıydı, ama gözleri... Onlar ilk defa donuk değil de bir şeyler anlatmak ister gibi bakıyorlardı. Ama yine de beni kıran sözleri daha çok dikkatimi cezbediyordu şu an.

Ellerimi yumruk yaptım.

"Sen var ya..." dedim sinirle. Masanın üzerine iki elimi koyup ona doğru eğildim. "Şerefsizin tekisin! Seni oraya oturtanın aklına tüküreyim. Ayrıca ağlamamayı öğrettiniz bana, ağlamak ne haddimize sizin yanınızda. Beni boşuna görevden attınız. Bunu ilerleyen dönemlerde göreceksiniz."

"Casuslara mı katılacaksın?" dedi alayla.

"Ben vatan haini değilim ama senden şüpheliyim." diye ona baktım. Kızardı karşımda. Kapılar yumruklanıyordu. Alarm kendinden geçmiş gibi çalıyordu. Kapıyı kırdılar en sonunda. Murat baba beni görünce tutup uzaklaştırdı. Giderken söylediğim söz de gözlerinde acı gördüm "Beni sen eğittin ve bu kadar kolay vazgeçtin, bundan sonra geri dönemeyeceğim Bora Karahanlı duydun mu beni? Bir daha gelip yalvarmayacağım. Birinin daha hayatını mahvettin Bora Karahanlı." En sonunda kendimi sıkmaktan dişlerim ağrımaya başlamıştı. Beni hiçe saymıştı. Murat babanın karşısında sıkıyordum kendimi. "Destan!" dediğinde bakmadım ona. Ellerimle oynuyordum. Dişlerimi sıktım kanayacaktı neredeyse. "Sıkma kendini."

"Ba-" yutkundum adamın adını bile söyleyemedim.

"Sıkma kendini Destan."

"Baba..." diye hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "Bir daha dönmeyeceğim baba, istemiyorum artık ajan olmayı." başını salladı. Geldi yanıma sarıldı. Baba gibi kokardı hep. Baba nasıl kokardı bilmezdim gerçi, ama onun gibi kokuyor olmalıydı, güven gibi... Benim babam yoktu, benim kimsem yoktu.

"Sen ajanlıktan başka iş yapamazsın."

"İtibarımı geri istemem suç mu?"

"Değil." dedi bana bakarak. Ayağa kalkarak ilerlemeye başladım. Teşkilattan çıktım. Pencereye döndüğümde Bora Karahanlı bana bakıyordu. Arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Nefes yetmiyordu artık bana. Bir daha geri döneme demiştim ama Murat Baba da haklıydı ben ajanlıktan başka iş yapmazdım. Ne yapacaktım ben? Eve doğru ilerlemeye başladım. Evime geldiğimde Pusu karşıladı kapıda. Onun başını okşayıp oturdum koltuğa. Bir yandan Pusu'yu seviyordum bir yandan da camdan bakıyordum. Gelen geçenleri izlemek benim düşünmemi engeller zannediyordum. Pusu da hiç kıpırdamadan öylece oturuyordu. "Biliyorum Pusu, ben hata yaptım. Ama bundan geri dönemem artık."

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kitap olacağı için buraya kadar yayındadır bölümler.

Continue Reading

You'll Also Like

541K 19K 12
Doğum gününde ailesini kaybeden Almira Dolunay Soylu aylar sonra abisine gelen bir telefon çağrısıyla hastanede bebeklerin, nedeni belli olmayan bir...
408K 31.4K 10
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

432K 21.5K 24
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
888K 58.2K 49
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...