Güneşli güzel bir öğleden sonraydı. Dersler bir saat erken bitmişti. Biraz hava almak ve okulun sıkıcı havasından uzaklaşmak için ormana gittiler. Bokuto Keiji'yle önden gidiyor Kei de arkalarından geliyordu. Son zamanlarda iyi hissediyordu kendini. Annesinin yarattığı stresi çabuk atlatmıştı.
"Tsukkii hadi gel" dedi Bokuto ona seslenip. Geride kalmıştı.
"Geliyorum Bokuto."
Onlara yetişti. Gerçekten artık rahattı onların yanında. Eskisi kadar rahatsız ediyormuş gibi hissetmiyordu, ikisi de doğal davranıyorlardı.
Bokuto çantasından çıkardığı bir paket krakeri onlarla paylaşıyordu. Keiji sırtını bir kayaya yaslamış güneşin tadını çıkarıyordu. Işık teninde dalgalanıyor sanki onu daha parlak yapıyordu.
"Kei, şu İngilizce ödevine yardım edeceksin değil mi?"
"Hmm?"
"İngilizce ödevini diyorum"
"Tamam yaparız beraber."
"Sağol" kıkırdadı.
"Bana da." seslendi Bokuto.
"Tamam" güldü. "yardıma ihtiyacınız yok ama."
"Senin anadilin sonuçta."
"Tamam yaparız istediğinizde."
Bokuto fotoğraf makinesini çıkarmıştı. "Tsukki şu kravatını çıkarır mısın?"
"Neden?"
"Daha hoş olacak."
"Fotoğrafımı çekmeyi kessen?"
"Lütfen, paylaşmayacağım. Işık çok güzel."
"İyi" kravatını çıkarıp çantasına attı. Hayır demek mümkün değildi.
Bokuto dikkatini fotoğraf çekmeye vermişti. Kei ise Keiji'yi izliyordu hala. Rüzgar hafifçe dalgalı saçlarının arasında geziniyordu. O sırada Bokuto'nun fotoğrafını çektiğini fark etti.
"Tsukkii harika görünüyorsun."
Kei hafifçe pembeleşti. İltifat kabul edemezdi kolay kolay.
"İkiniz de" diye ekledi Bokuto dikkatle fotoğrafa bakarken.
"Bakayım."
"Akşam gösteririm, ziyan edemem şimdi ışığı. Doğal davran." kıkırdadı. Sonra bir fotoğraf daha çekti.
Bokuto çektiği fotoğraflara bakarken Kei de ileride oturan arkadaşını izlemeye devam etti. Elinde değildi zaten gözlerini ayırmak için çaba sarf etmesi gerekiyordu. İkisini özellikle Keiji'yi bir kurtarıcı olarak görüyordu. Artık daha güçlüydü. Biri onu ya da arkadaşlarını rahatsız ederse birkaç kötü yorumla katkıda bulunuyor, Kentaro ve Hiro'dan, onlara cevap vermekten çekinmiyordu. Keiji'nin sırasına çizim yaptıklarında ya da Bokuto yanından geçerken ailesi hakkında bir şey söylediklerinde onun da ekleyecekleri vardı. Özgüveni biraz kendine gelmişti. Eski haline daha yakındı. Evde yaşadıklarını kimse bilmezken çok daha farklı biriydi. İçini çekti burada yeni bir başlangıç yapabilirdi.
"Kei?"
"Hmm?"
"Her şey yolunda mı?"
"Evet. Hadi şu ödeve bakalım." dedi aceleyle. Başka bir şey sormasını istemiyordu.
Akşam yemeğine kadar orada kaldılar. Yemeğe gittiklerinde kalabalıktı. Kei hala kalabalığa girme konusunda rahat değildi. Bokuto onun için de yemek alacağını söyledi ve ona bir masa bulup gittiler. Onlar olmasa açlıktan ölürdüm diye düşünüp telefonuna bakmaya başladı.
Gülüşerek gelip oturdular yanına. "Teşekkür ederim" dedi telefondan başını kaldırmadan.
"Bir şey değil Tsukki'cim"
Yemeklerini yedikten sonra beraber odaya çıktılar. Bokuto çektiği fotoğraflara bakıyordu. "Çok güzel, çok tatlı." diye mırıldanıp duruyordu.
"Bokuto?" Kei seslendi "Hiç yarışmaya falan katıldın mı?"
"Yoo."
"Sana biraz fotoğraf düzenlemeyi göstereyim istersen. Başvur."
"Yok ben beceremem ki."
"Neden olmasın tatlım? Bi denersin." dedi Keiji, fikir hoşuna gitmiş olmalıydı.
"Bilmem ki. Sen fotoğraf düzenlemeyi falan biliyor musun?"
"Tabii, sahte evrak hazırladım kaç kere." güldü.
"Olur göster, benim bilgisayarım kaldırır mı programı?"
"Tabii ki."
"Tamam o zaman."
Onun yanına oturdu. Kei bilgisayarında programı açıp birkaç şey gösterdi ona. "İstersen beraber de yaparız. Işık dengesini falan ayarlamana yardım ederim."
"Harikasın Tsukii. Benim çektiklerimden de yapalım mı?"
"Getir bakalım."
Bokuto heyecanla hafıza kartını getirdi. Fotoğraflar arsında hızlı hızlı geçiyordu. Kei o sırada Keiji ile olan fotoğrafını gördü. Bokuto'nun neden çok güzel dediğini anlamıştı. Kendi bakışları çok yoğundu. Kendini hiç öyle görmemişti ama Keiji'ye bakışları çok farklıydı. Kendine çeki düzen vermeliydi. Yoksa fark edilecekti duyguları. Bokuto da farkındaydı belli ki o fotoğrafın, acaba kıskanmış mıydı?
"Keiji" seslendi Bokuto, gözlerini ayırmıyordu hiç "Tatlım şu fotoğrafa baksana."
Keiji geldi, Kei çok utandığını hissediyordu. "Çok güzel bebeğim" gülümsedi Bokuto'nun saçlarını okşarken. "Harika yakalamışsın."
Kei'nin yanakları kızarmıştı ama bir şey demedi, başı önüne eğikti. "Belki de bu fotoğrafla katılmalı. Hmm? Ne dersin Kei?" güldü Keiji.
"Şey evet neden olmasın, temaya uydurabileceği bir yarışma olursa güzel bir kare."
"Mhm bunu düşüneceğim bence modellerim çok güzel." Keiji'nin yanağını sıkıştırdı. Keiji elini hafifçe itti "Çek elini yapışma bana" ikisi de gülüyorlardı.
Kei ikisine çok özenmişti. Sarılmak istedi o an ikisine, sarılıp bırakmamak. Dikkatini bilgisayarına çevirip, onlar birbirleriyle ilgilenirken birkaç ayarla oynadı, ışıklandırmaları düzenledi. Fotoğraf çok daha güzel olmuştu. Renk dengelerini ve sıcaklıklarını ayarladı. Bokuto'nun kolunu dürttü "Baksana."
"Tsukki!" Keiji'yi bırakıp ona döndü "Harikasın, gerçekten"
"Sadece düzelttim biraz."
"Müthiş olmuş. Değil mi Keij?"
"Bakayım. Kei çok güzel olmuş." Sonra Bokuto'ya döndü "Yarışmalara falan katılacaksan Kei'yi yanından ayırma tatlım." dedi kalkarken "müthiş bir estetik zevki var"
"Evet" Bokuto kıkırdadı. Sonra ağzının içinde anlayamadığı bir şeyler mırıldandı.
Kei önemsemedi, diğer fotoğraflara bakmaya ve düzeltmeler yapmaya devam ettiler. Yapacak bir şey yoktu, elindeki tek şey onların arkadaşlıklarıydı ve yetinmek zorundaydı.
Bokuto Kei'nin uyuduğuna emin olduktan sonra sevgilisinin yatağına girdi "Keij artık itiraf etmek istiyorum."
"Ben de" Keiji içini çekti. Nasıl yapacaklarını bilmiyordu. Ama onun için Kei'nin ne olduğunu ifade eden minicik bir öykü yazmıştı. Onu verebilirlerdi. Okuduktan sonra da söyleyebilirlerdi. "Bi öykü yazdım, onun için yani. Onu verebiliriz"
"Bakabilir miyim?"
"Sonra gösteririm, uyanır şimdi."
"Tamam. Bak yarın çalıştıktan sonra yalnız kalacağımız bir yere gideriz. Sonra sen öyküyü verirsin. Ben de bitirince söylerim."
"Böyle söyleyince çok kolay gibi oldu."
"Kolay olacak. Yani bilmiyorum ama sana öyle bakıyorsa vardır bir şey"
Keiji içini çekti. Arkadaşlığını kaybetmek istemiyordu. "Tamam."
Ertesi sabahı çok zor beklediler. Bokuto sabah sevgilisinin yazdığı öyküyü okumuş ona sarılıp durmuştu. Sabah planladıkları gibi ödevlerini yaptıktan sonra ormana gittiler. Kei çok durgundu o gün farkındalardı.
Çantalarından termoslarını çıkarıp oturdular. Sohbet etmeye başladılar ama Kei kalkıp kıyıdaki kayaya oturdu. Keyfi yoktu belli ki. Nisan ayında yapılan ara sınavlara az kalmıştı belki o yüzden geriliyordu bilmiyorlardı.
"Kei? Neden keyfin yok senin?"
"Hmm?"
"Neden diyorum keyifsizsin?"
"Y-yoo iyiyim"
"Aklında bir şey mi var Tsukki?"
"Hayır dedim ya."
"Tamam" mırıldandı. Kızdırmıştı onu farkındaydı.
"Afedersin" dedi Kei. "Sert konuşmak istemedim"
"Yoo sorun değil" diye mırıldandı Bokuto. Keiji moralinin bozulduğunu anladı, elini elleri arasına aldı. Kei oturduğu yerden kalktı o sırada.
"Ben şey odaya gideyim." diye mırıldandı. "Sizin de keyfinizi kaçırmak istemem."
Aceleci adımlarla yürümeye başladı. Keiji peşinden koşup bileğini tuttu "Gitme, sorun değil."
"Boşver Keiji sizin de keyfinizi kaçırmak istemiyorum."
"Ama ne oldu?"
"Hiçbir şey gerçekten. Çok fazla şey var aklımda."
"Çözmene yardım edemez miyiz?"
"H-hayır sanmıyorum."
"Kei aslında bizim seninle konuşmak istediğimiz bir şey vardı."
"Bekleyemez mi?"
"Hayır." Dedi birden. Cesaretine kendi de şaşırmıştı "Biraz oturalım mı?"
"Tamam" mırıldandı Kei.
Keiji sevgilisine onay istercesine baktı, onun hafifçe gülümsediğini görünce titreyen eliyle kağıdı ona uzattı "Bu senin için, hemen okursan sevinirim."
"Benim için mi?"
"Ama önce bir şey söyleyeceğim."
"Evet?"
"Ne olursa olsun biz senin arkadaşlığını kaybetmek istemiyoruz."
Kei onlara kafası karışmış şekilde bakıp başını salladı. Arkadaşlarının yanına oturdu tekrar.