Heaven in Your Arms

By Buluttss

12.7K 848 593

Keiji yatılı okulda burslu okuyan bir lise öğrencisidir. Okula yeni gelen bir çocuk tüm hayatını değiştirecek... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Part 2- Bölüm 1
Part 2- Bölüm 2
Part 2- Bölüm 3
Part 2- Bölüm 4
Part 2- Bölüm 5
Part 2- Bölüm 6
Part 2- Bölüm 7
Part 2- Bölüm 8
Part 2- Bölüm 9
Part 2- Bölüm 10
Part 2- Bölüm 11
Part 2 - Bölüm 12
Part 2- Bölüm 13
Part 2- Bölüm 14
Part 2- Bölüm 15
Part 2- Bölüm 17
Part 2- Bölüm 18
Part 2- Bölüm 19
Part 2 - Bölüm 20
Part 2 - Bölüm 21
Part 2- Bölüm 22
Part 2- Bölüm 23
Part 2- Bölüm 24
Part 2 - Bölüm 25
Part 2- Bölüm 26
Part 2 - Bölüm 27
Part 2 - Bölüm 28
Part 2 - Bölüm 29

Part 2- Bölüm 16

146 8 3
By Buluttss

Mini spoiler! Herkes duygularıyla yüzleştiğine göre yavaştan bir sonuca bağlayacağız az kaldı:)


Kış tatili başlamak üzereydi. Kei okulda kalacaktı. Onlara ailesinden bahsetmese de gidecek bir yeri olmadığını söylemişti. Keiji de oradaydı zaten yalnız kalmayacaktı. Bokuto da eve gitmeyi planlamıyordu. Onlarla harika tatil planları yapıp duruyordu.

Ama tatil başlamadan birkaç gün önce akşam otururken Bokuto'nun telefonu çaldı. Keiji sevgilisinin renginin solduğunu ve kalp atışlarının bir anda hızlandığını fark etti.

"Babam" diye mırıldandı.

"A-alo? Efendim baba, iyiyim sen... evet, ee-evet haftaya başlıyor.... Hayır hayır kalacağım gönderme şoförü... a-ama gelmek istemiyorum eve biliyorum gelmesem daha iyi sen de öyle istiyorsun biliyorum... tamam."

Elini uzatıp Keiji'nin elini yakaladı. Keiji sevgilisinin buz gibi olmuş elini hafifçe sıktı. "mecbur bırakıyorsun ne diyebilirim ki?" sesi çok öfkeliydi. Bekledi babası bir şeyler söylüyordu "istemiyorum gelmek, karın da evde görmek istemiyor beni anlıyorum sorun değil, kalayım işte... sen zaten her şeyi düşünmüşsün bana söyleyecek hiçbir şey bırakmıyorsun ki. Hoşça kal" telefonu kapatıp Keiji'nin kollarına bıraktı kendini. Kei şaşkınlıkla ona bakıyordu.

"Gel mi dedi bebeğim?" Keiji sordu kısık sesle. Başını salladı Bokuto belli belirsiz.

"İstemiyorum nefret ediyorum."

"Tatlım biliyorum. Mecbur bıraktı değil mi?"

"Karısı gidiyormuş bir yere. Yazın da gitmedim ya. Abim gelecekmiş, benimle konuşacakmış. Aile işlerimiz dedi. Benim o alçakların işleriyle hiçbir işim olmaz. Reşit olduğum gün kurtulacağım onlardan."

"Tamam bebeğim, kurtulacaksın merak etme. Biraz daha sabretmen gerekiyor."

"Keij gitmek istemiyorum."

"Biliyorum tatlım, biliyorum. Kısa süre ama değil mi?"

"Bir gün bile gitmek istemiyorum."

"Bebeğim yapma böyle. Ben de çok üzülüyorum."

"Neden bu kadar üzüldün Bokuto?" Kei küçük bir sesle sordu.

"Eve gitmekten nefret ediyorum. Babam benden nefret ediyor. Ben de ondan. Annem kendini onun yüzünden öldürdü."

"Gitmemeni sağlayacak bir şey yapabilir miyim acaba?"

"N-nasıl?"

"Bilmem dikkatini başka yönlere çekebilirim babanın."

"Fark etmez ki evde olsam da yok gibi davranıyor. Başka şeylerle meşgul olsam da beni eve getirtmek görevi falan zannediyor." Hala Keiji'nin kollarındaydı.

"Anladım" başını yere eğdi. O da Bokuto'nun üzülmesine dayanamamıştı belli ki. "Yine de yapabileceğim bir şey olursa söyle bana."

"Teşekkür ederim Tsukki."

"Hemen geçecek bebeğim, bak biz burada senin gelmeni bekleyeceğiz. Değil mi Kei?"

"Evet, evet sadece iki hafta hem. Çok çabuk geçecek."

"Ama harika şeyler yapacaktık."

"Tatlım hava çok kötü bu aralar. Muhtemelen bütün gün odada oturacaktık. Söz veriyorum sen gelince yapacağız hepsini."

İkisi de çaresiz hissetmişlerdi. Bokuto'nun üzüntüsünü anlıyorlardı, ama en azından kısa sürecekti. Bokuto o gece çok zor uyudu. Keiji dönüp durduğunu fark edince yanına girip yatmıştı.  Onun bu haline üzülmüştü. Kei'nin de çok üzüldüğü görebiliyordu.

O gece de takip eden geceler de Bokuto doğru düzgün uyuyamamış, kötü rüyalar görüp durmuştu. Kendini bir türlü toplayamıyordu. Sevgilisine de Kei'ye de çok mahcup oluyordu sınav haftası böyle olduğu için.

Cumartesi sabahı gelecekti şoförü. Sabahtan beri büyük bir endişeyle odada geziniyordu. Hiçbir şey yememişti.

"Bebeğim her gün konuşacağız tamam mı?"

"Mhm"

"Çok özleyeceğim seni."

"Ben de." Ayrılacakları an yaklaşıyordu, gözleri dolmaya başlamıştı.

"Bak bebeğim, sinirlenmeyeceksin tamam mı? Ne derse desin karşılık verme, inatlaşma." Sevgilisi cevap vermeyince üsteledi "bebeğim söz ver bana."

"Söz." gözlerini sildi.

"Seni çok seviyorum tatlım."

"Ben de seni bebeğim."

Bir süre birbirlerine sarılıp kaldılar. Çoğu kişi gittiği içini Kei yemekhaneye inebilmişti tek başına. Onlara da yemek getirmişti.

Saat 10'a gelirlken şoförü aradı. İçini çekip kalktı çantasını aldı yerden. Sevgilisine sarıldıktan sonra Kei'ye döndü "Tsukki kendine dikkat et tamam mı?"

"Tamam Bokuto sen de."

"Sarılabilir miyim sana da?"

"Tabii." 

Bokuto ona kısaca sarıldı. Sonra kendini tekrar Keiji'nin kollarına attı.

Hep beraber otoparka indiler. Keiji şoförle konuştu kısa bir süre. Bokuto'ya sarıldı bir kez dah. Sevgilisi üzgün gözlerle onlara tekrar bakıp gitti. Belli etmese de o da çok zorlanacaktı. Kei bunu anlamış gibiydi "Senin için de çok zor değil mi?"

"Evet" dedi içini çekerek "ama ona belli edemem."

"İyi olacak mı peki?"

"Geldiğinde." Keiji içini çekti tekrar, sevgilisinin ondan uzakta nefret ettiği bir yerde olmasına katlanamıyordu.

"Keiji?"

"Hmm?"

"Üzme kendini, o çok güçlü"

Keiji gülümsedi hafifçe "Haklısın."

Takip eden günler Keiji için ilginç bir şekilde huzurluydu. Gününün büyük kısmını Bokuto ile yazışarak ya da konuşarak geçirse de Kei hep yanındaydı. Onunla konuşmak, beraber bir şeyler yapmak çok mutlu ediyor garip bir huzur veriyordu ona. Arkadaşını daha yakından tanımaya başlamıştı. Mesela gerçekten çok zekiydi, bunu fark etmişti. Algıları ve hayata bakışı çok farklıydı. Ona Amerika'daki hayattan, buradaki farklılıklardan bahsediyordu. Keiji onu dinlerken sık sık gözlerine daldığını fark ediyor bu aptalca tavırdan kendini kurtarmaya çalışıyordu. Ama elinde değildi.

Havanın çok soğuk olmadığı bir öğleden sonra biraz hava almak için ormandaki yerlerine gittiler. Defteri yanındaydı Keiji'nin. Bir şeyler yazıyordu.

"Bir gün" dedi Kei o yazmaya dalmışken. Belli ki bir süredir onu izliyordu. "Bir gün okumama izin verir miydin?"

"Ben mi?" şaşırmıştı. Okunmaya değer bulmazdı yazdıklarını.

"Evet, istersen sen de."

"A-ah şey." utanmıştı.

"Tamam tamam boş ver. sana kendini rahatsız hissettirecekse."

"Hayır" duraksadı. Kei ilk defa bu kadar açık sözlülükle bir şey istemişti ondan. "Şey yani bu hazır değil tabii ama öykülerimi yazdığım defterimi veririm istersen okuman için."

"Çok isterim. Hatta istersen onları senin için bilgisayara yazabilirim."

"Neden?"

"Yani hatırlıyorsun neredeyse yok olacaktı. Onlar için bir koruma kodu oluşturur ve yedeklerim. Senin dışında kimse ulaşamaz. Yeni yazdıklarını da istediğinde eklersin."

"Kei zahmet olur sana."

"Hayır zaten boşum yapacak hiçbir şeyim yok."

"Tamam" gülümsedi.

Sonra sohbete daldılar. Yazmak hakkında konuşuyorlardı. Kei'nin ona sorular sorması hoşuna gidiyordu. Gerçekten ilgilendiğini hissediyordu. Gözlerine her zaman bakamasa da. Bu konuyu da merak ediyordu. Sorabilirdi aslında belki cevap alamazdı ama sormak istiyordu.

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Tabii"

"Kişisel bir soru ama senin bu ee şey durumunla ilgili"

"Sorabilirsin."

"Herhangi bir tedavi ya da terapi aldın mı teşhis konulduktan sonra?"

"Hayır benim teşhisim sekiz yaşındayken falan konuldu zaten. O çok erken alınan tedavileri alamazdım. İlkokulda öğretmenim fark etti, babamın pek bir şeyden haberi yoktu."

"Ah anladım. Herhangi bir tedavi olmamasına rağmen gayet iyisin."

"Hafif otizm neredeyse tamamen tedavi edilebilir bir durum. Tabii gerekli tedaviler alınsaydı. Ben idare ediyorum çok kötü değilim evet. Sadece işte bu kalabalık ve dokunulma sorunlarım var."

"Anladım belki ileride onlarla ilgili tedavi olabilirsin. Yani otizmli olmamasına rağmen böyle sorunlar yaşayanlar var ve çözülebiliyor değil mi?" gülümsedi.

"Evet belki, ileride pek sosyal hayatta olabileceğimi sanmıyorum aslında."

"Kendini böyle kısıtlama, diğerlerinden farklı değilsin."

"Teşekkür ederim Keiji." gülümsedi o da.

"Ailenle hiç görüşmüyorsun ama hayattalar değil mi?"

"Evet."

"Özür dilerim sorduğum için" dedi küçük bir sesle. Kei'nin rahatsız olduğunu fark etmişti.

"Sorun değil, sadece onlar hakkında konuşmak..." duraksadı yutkundu.

"Boş ver sormamalıydım."

Neyse ki durum garipleşmeden Kei konuyu değiştirdi "Okul bitince yani buradan kurtulunca ne yapacaksınız?"

"Bi evimiz olacak Bo'yla" düşüncesi bile gülümsetmeye yetiyordu. "Üniversite sınavlarına gireceğim tabii, burslu bir bölüm kazanabilirsem. Edebiyat gibi bir şey olabilir sanırım, emin değilim."

"O ne istiyor?"

"Üniversite konusunda kararını vermedi henüz, çalışacağını söylüyor ama bilmiyorum pek ona göre olmayabilir. Benim için kendini feda edip çalışmasını istemem. Yani tam emin değilim ama beraber olacağımız kesin."

"Çok güzel."

"Ya sen?"

"Hiçbir fikrim yok. Sanırım hayatta kalmaya çalışacağım."

Keiji güldü "Bizimle gelebilirsin. Yani istersen."

Kei gülümsedi, nadiren gördüğü içten bir gülümsemeydi bu. Hafifçe kızarmıştı "teşekkür ederim" dedi.

Keiji üstelemedi. Kar yağmaya başlamıştı. "Gidelim mi odaya? Soğuk oldu."

"Gidelim."

Odaya doğru yürürken telefonu çaldı "Bokuto" dedi gülümseyerek, sonra açtı.

"Tatlım?"

Sevgilisinin neşeli sesi yerine öfkeli bir ses karşıladı onu  "Keiji kaç saattir seni arıyorum!"

"Bo? Ne oldu bebeğim?"

"Neden açmadın?"

"Tatlım yanımdaydı telefon çalmadı ki."

"Ulaşamadım."

"Bebeğim çekmedi sanırım. Ne oldu sana?"

"Çok kötü kavga ettik."

"Tatlım anlat bana, önce birkaç nefes al, sakinleş."

"Çok sinirliyim."

"Bak tatlım sorun neyse çözeceğiz tamam mı? Kei de yanımda, üçümüz beraber çözeceğiz. Korkma sen."

Bokuto sakinleşemiyordu. "Yapma böyle bebeğim, anlat bana çözeceğiz."

"Tamam. Abim dedi ki liseden sonra benimle çalışacaksın işlerimizde."

"Ne?"

"Hayır dedim asla."

"Sana söz hakkı vermiyoruz çok istersen işletme bölümüne falan gidersin ama işin belli dedi." Sesi çok çaresizdi "Ben bunlardan nasıl kurtulacağım?"

"Ben asla böyle bir şeye izin vermem. Duydun mu beni?"

"Bana pis işlerini yaptıracaklar."

"Bo ben asla izin vermeyeceğim bebeğim. Bana güveniyor musun?"

"Mhm"

"Bir yolunu bulacağız tatlım. Her şey düzelecek. Sen o ailenin bir parçası değilsin."

"Ben senin ailenim değil mi Keiji?"

"Evet tatlım. Bir yıl daha dayan sonra bitecek."

"Mecbur bırakırlarsa?"

"Bırakamazlar."

"Keiji yanına gelmek istiyorum."

"Az kaldı bebeğim."

Kei de üzüntüyle onu dinliyordu.

"Beni mecbur bırakırlarsa ne olacak?"

"Beraber gideriz bebeğim bulamazlar bizi. Kei'den yardım isteriz hmm? Ne dersin? O sana ulaşamamalarını sağlar."

"Sağlar mı?"

"Bize yardım edeceğine eminim tatlım."

O sırada Kei telefonu istedi "Bokuto?"

"Tsukki? Duydun mu?"

"Duydum ama üzülme böyle bak bir yolunu buluruz beraber tamam mı?"

"Tamam. Tsukki artık gelmek istiyorum."

"Okuldan erken çağırıldığına dair bir mail gelmesini ister misin?"

"Nasıl yani? Gerçekten mi?"

"Yani bir bahane düşünelim. Mantıklı bir şey uydurabilirsek."

"Tsukkiii harikasın sen!"

"Değilim, daha bahane falan bulamadım. Biraz düşünelim bugün."

"Tamam" bir kahkaha attı. Keiji'nin gözleri parlamıştı güldüğünü duyunca.

"Hadi şimdi sen kendini topla sonra yine ara bizi. Hep birlikte düşünelim tamam mı?"

"Mhm tamam"

"Kei inanılmazsın" Keiji kıkırdadı telefonu kapadıktan sonra. "Yani bir daha asla Bokuto'yu sakinleştirme konusunda iyi olduğumu söylemeyeceğim."

"Nasıl yani?"

"Yani genelde iki saat falan konuşurdu telefonda, kendine gelemezdi kolay kolay."

"Ah duymak isteyeceği şeyi söyledim sanırım" güldü hafifçe "Hadi onu erken çağıracak bir şey bulmamız gerekiyor."

Birkaç saat sonra bahaneleri hazırdı bile. Bokuto'nun bir satranç turnuvasına katılacağını, çalışma kulübü için davet edildiğini söyleyeceklerdi.

"Sence bu okula ait bir evrağa benziyor mu?" Kei bilgisayarını ona çevirip sordu.

"Mükemmel görünüyor." dedi kısa bir süre inceledikten sonra.

Broşürler davet mektupları hepsi hazırdı. Salı gününden itibaren okulda yoğunlaştırılmış bir çalışma grubu oluşturulduğunu yazdı. Pazar günü göndereceklerdi maili, tartışma yeni olduğu için göndermek istememişlerdi. Ama bu bile Bokuto'nun modunu çok yükseltmişti.

"Kei" ikisi de yataklarına uzanmış, ışıkları kapamışlardı.

"Efendim?"

"Teşekkür ederim."

Kei anlamıştı neden olduğunu "Bir şey değil Keiji"

Sesi, hafif aksanlı konuşması, sesinin tonu ona huzur veriyordu. Kalbinde garip bir dalgalanma oluyordu. Onunla baş başa geçirdiği bir hafta her an bu kalp çarpıntısını yaşamıştı. Artık kaçamıyordu bundan ne yapacağını bilmiyordu. Uzak dur dedi kendi kendine uzak dur.


Gerçekten uzak durmak istemişti ama Bokuto gelmeden önceki gece Kei bir atak geçirmişti. Keiji onu kesik nefeslerini ve hıçkırıklarını duyunca uyanmış yanına gitmişti hemen. Hiç uyumamış olduğu belliydi. Yatağın bir köşesine oturmuştu.

Arkadaşını kucağına çekip kollarını sardı çevresine. Gerilmişti ama ona yardım etmesi gerekiyordu. Yavaşça saçlarını okşuyordu. Hıçkırıklarının dinmesini bekledi. Yavaş yavaş sakinleşiyordu "Ssh uyuyabilirsin, rahat bırak kendini uyu, her şey yolunda."

"Özür dilerim."

"Özür dileyecek bir şey yok. Ben buradayım, yanındayım. Sakin ol."

Sıkıca sarılmaya devam etti. Belli ki bu ataklar zaman zaman oluyordu. Babası mı ilgileniyordu onunla acaba? Ama pek kimsenin umrunda değilim demişti. Tek başına mı atlatıyordu yani atakları? Çok zor olmalıydı böyle perişan halde ağlarken teselli edecek kimsenin olmaması.

"Keiji?"

"Tatlım ne istiyorsun, su getireyim mi sana?"

"Gitme."

"Tamam, tamam korkma. Senin için ne yapabilirim? Ne yapsam iyi gelir sana?"

"Yanımdasın ya."

Onu ilk defa bu kadar savunmasız görüyordu. "Önceden atak geçirdiğinde, Amerika'dayken yani, nasıl ilgileniyorlardı?"

"Hep yalnızdım." fısıldadı "Benimle ilk defa sen ilgilendin."

Keiji'nin kalbi paramparça olmuştu. "Tamam yavaş yavaş çözeceğiz seni en kolay nasıl sakinleştireceğimizi tamam mı? Korkacak bir şey yok, söz veriyorum utanacak bir şey de yok. Sadece benim. Tamam mı? Rahat ol lütfen."

Biraz rahatlıyordu kollarında. "Bokuto kızmıyor mu sana?"

"Neden?"

"Bana böyle sarılınca falan işte."

"Hayır." güldü hafifçe. "Olur mu öyle şey? Sen bizim arkadaşımızsın Kei, sana destek olmaya çalışıyoruz. Düşünme böyle şeyler. Sen sadece rahatlamaya çalış."

"Deli olduğumu falan düşünmüyorsunuz değil mi?"

"Kei sen tanıdığım en zeki insansın."

"Annem akıl hastanesinde."

Bu ani itirafa şaşırmıştı "Öyle mi?"

"Evet yıllardır. Küçükken hep onun yüzünden benim de deli olduğumu düşünürdüm."

"Hayır sen gayet zeki, aklı başında, ölçülü davranışları olan birisin."

"Babam hep deli kadının deli çocuğu derdi atak geçirdiğimde."

"Üzgünüm ama baban pisliğin tekiymiş."

"Üzgünüm deme bunun için." güldü hafifçe gözyaşları dinmişti ama Keiji bırakmadı onu.

"Sen harika bir insansın Kei. Kimsenin sana aksini söylemesine izin verme." yavaş yavaş saçlarını okşuyor arkadaşının kollarında uykuya dalmasını izliyordu. İçinde müthiş bir suçluluk duygusuyla o da gözlerini kapadı. Hayatında ilk defa Bokuto'dan başka biriyle uykuya daldı.

Continue Reading

You'll Also Like

66.5K 4.1K 51
Yollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay...
924K 75.5K 49
Kitap zaman dilimi olarak Adaş'ın 8 yıl sonrasında geçmekle beraber sureti umumiyede iptidaî fiatile behemehal ve mülâhazalarladır ki rasyonelleştirm...
13.4K 910 13
》Bir yarışma için bir araya gelmiştik oysa ki.. '151220
14.1K 1.1K 10
üç kuruş dizisinden kartal ve efe'nin paralel evrende geçen bir kurgusudur. bxb hikayedir. x 16 yaşından küçük bireylerin okumasını önermem.