Heaven in Your Arms

Da Buluttss

12.7K 848 593

Keiji yatılı okulda burslu okuyan bir lise öğrencisidir. Okula yeni gelen bir çocuk tüm hayatını değiştirecek... Altro

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Part 2- Bölüm 1
Part 2- Bölüm 2
Part 2- Bölüm 3
Part 2- Bölüm 4
Part 2- Bölüm 6
Part 2- Bölüm 7
Part 2- Bölüm 8
Part 2- Bölüm 9
Part 2- Bölüm 10
Part 2- Bölüm 11
Part 2 - Bölüm 12
Part 2- Bölüm 13
Part 2- Bölüm 14
Part 2- Bölüm 15
Part 2- Bölüm 16
Part 2- Bölüm 17
Part 2- Bölüm 18
Part 2- Bölüm 19
Part 2 - Bölüm 20
Part 2 - Bölüm 21
Part 2- Bölüm 22
Part 2- Bölüm 23
Part 2- Bölüm 24
Part 2 - Bölüm 25
Part 2- Bölüm 26
Part 2 - Bölüm 27
Part 2 - Bölüm 28
Part 2 - Bölüm 29

Part 2- Bölüm 5

152 10 3
Da Buluttss


Kei yalnız kalınca rahatlamıştı gerçekten. Kapının kilidini çevirdikten sonra kendini yatağa attı. Derin nefeslerle sakinleştirmeye çalıştı kendisini. Bir çözüm düşünecekti ama şu an sakinleşmek zorundaydı öncelikle. Biraz su içip yatağa kıvrıldı. Battaniyeye sarındı sıkıca sıcak olmasına rağmen. Kendini güvende hissediyordu böyle. Keiji'nin bakışları ve onu sakinleştirmesi geldi aklına. Hayatında ilk defa oluyordu bu. İlk defa birisi onun için endişelenmişti. İlk defa onun yanında atak sırasında biri vardı. Şarja taktığı telefonunu açıp birkaç saat sonrasına saatini kurdu. Uyuyakalıp onları daha da mağdur etmek istemiyordu. Gözlerini kapar kapamaz uykuya daldı.

Uyandığında saat dörde geliyordu. Bütün sabahı ve öğlenden sonrayı uyuyarak geçirmişti. Saati iki saat önce çalmıştı duymamıştı bile. Lanet olsun dedi kendi kendine. İnsanlar iyilik yapmaya çalışmışlardı ama tüm günlerini mahvetmişti.

Hemen Bokuto'ya mesaj yazdı, özür dileyip uyandığını haber verdi. Neyse ki kötü bir şey söylememiş, onların da işlerinin yeni bittiğini yazmıştı. Yüzünü yıkayıp battaniyeyi topladı. On beş dakika sonra kapı çalındı "Kei biziz." Keiji'nin sesini duyunca açtı.

Gülümsüyordu ikisi de "Özür dilerim, uyuyakalmışım." dedi.

"Sorun değil Tsukki, dinlenmeye ihtiyacın varmış demek ki. Zaten bizim işimiz yeni bitti dedim ya."

Kei'nin başı yerdeydi utanıyordu gerçekten "Teşekkür ederim, her şey için." diye mırıldandı.

"Hiç sorun değil Kei, teşekkür edecek bir şey yok."

Keiji'nin sesi bu kadar huzur vermek zorunda mı diye geçirdi içinden.

"Daha iyisin değil mi?"

"Mhm."

"Senin için ne yapacağımızı düşünelim şimdi, aklına gelen bir şey var mı?"

"Nasıl yani?"

"Yani o odada kalamazsın değil mi artık?"

"Bilmiyorum." parmaklarıyla oynuyordu "Tek kalmak istedim ama mümkün olmadığını söylediler."

"Bak müdür hocayla görüşsen. Seni rahatsız ettiğini falan söylesen?"

"Yapmadım demez mi? Yani bir de gidip şikayet etmek..." içini çekti "bilmiyorum" dedi. Gerçekten bilmiyordu.

"Aileni arasan, onlar görüşse." dedi Bokuto

"İlgilenecek biri yok bu konuyla." dedi sessizce. Sonra onlara baktı "Bakın önemli değil, ben idare ederim bir şekilde. Size böyle rahatsızlık vermeyeceğim bir daha."

"Sana yardım etmeye çalışma nedenimiz bu değil ki"

"Ne peki?" diye sordu kendini durduramadan

"Çünkü ihtiyacın var. İkimiz de buranın ne kadar zor olabileceğini biliyoruz. Çok harika hayatlardan gelmiyoruz biz Kei."

"Özür dilerim." belki de saygısızlık etmişti farkında olmadan.

"Off Tsukki, ne özrü" Bokuto lafa girdi. "Yemek yedin mi sen?"

"Hayır"

"Sabahtan beri yemedin mi bir şey?" dedi dehşete kapılmış gibiydi "Hadi bir şeyler hazırlayalım sana."

"Akşam yemeğini beklerim ben."

"Şimdi birşeyler yemen gerek. Tostunu ısıtayım."

İtiraz etmesine fırsatı kalmadan tostu önündeydi.

"Gitmeyecek misin müdüre?"

"Bilmiyorum"

"Bak seni korkutmak falan istemiyorum ama seni rahatsız etmeye devam edebilirler"

"Farkındayım" dedi içi sıkılarak.

Birkaç saat sonra yemekhanede yemeklerini yiyip odalarına dağıldılar. Bokuto defalarca söz verdirmişti bir şey olursa arayacağına dair. Minnettardı ikisine de gerçekten.

"Ooo benim huysuz oda arkadaşım gelmiş." Hiro yılışık yılışık güldü.

Kei hiçbir şey demeden banyoya gitti. İkisi haklıydı bu odada daha uzun süre kalamazdı. Duşta uzun süre kaldı, rahatlamaya çalışıyordu. Çıktıktan sonra kulaklıklarını takıp hemen yattı. Başka işlerle meşgul gibiydi çocuk neyse ki. onunla bu gece uğraşmadı. Kei bilgisayarına gömüldü, o uyumadan uyuyabileceğini sanmıyordu.

Takip eden bir iki gün sorunsuz geçmişti ama sonraki günlerde Kenjtaro ve Hiro'nun canı sıkılmış gibiydi. Ders bitiminde herkes toplanıyordu. Kei kalabalığa karışmamak için sırasında oturup beklerken birden gelip masaya tekme attı biri. "N'aber Amerikalı çocuk?" Kentaro sırıttı.

"Ne istiyorsun?"

"Bir şey istediğim yok. Saece merak ediyordum. Hiro sana dokununca neden delirdin?"

"Kes sesini"

"Hiro çok komikti diyor." dedi kahkaha atarak.

"Geri zekalı" dedi Kei kalkmaya çalıştı.

Kentaro gelip elini omzuna attı.

"Çek elini." dedi dişlerinin arasından.

"Çekmezsem ne olur?"

"Taciz ediyorusun."

"Bu nasıl söz?" yüzünde yalandan bir şaşkınlık ifadesi vardı. "Arkadaşımla konuşuyorum normal bi şekilde işte."

"Bırak dedim." ayağa kalktı sırayı sertçe iterek.

"Bırakmıyorum." sıkıyordu biraz. Kei nefesinin kesilmeye başladığını hissediyordu. Biraz sonra yapacaklarından sorumlu tutulmamayı diledi.

O sırada Bokuto'nun gürleyen sesini duydu "KENTARO DEFOL!"

"Aaa Bokuto'cuk gelmiş."

"Defol dedim bırak onu" Kei'nin kolundan tuttuğu gibi ayırdı onu, sonra hemen bıraktı kolunu. "Rahatsız ediyorsun küçük sevimsiz böcek."

"Sadece dokundum manyağın teki bu."

"Sen benim koluma dokunsan kolumu kesip atardım, mide bulandırıcı küçük pislik."

"Küçük ucube şovunuza bu manyağı da mı dahil edeceksiniz hmm? İki ibne, biri zavallının teki, biri gösteriş meraklısı, bir tane de dokunulunca krize giren dilimizi bile konuşamayan ucube. Birkaç küçük küpeli maymun, ateş yutan birkaç adam alın da sirkinizi açın ucubeler."

"Senin başka eğlencen yok mu?"

"Sizin gibi sirk kaçkını ucubeleri izlemekten büyük keyif var mı?"

Kei şaşkınlıkla dinliyordu onları, dokunulan yer hala yanıyor gibiydi.

"Bokuto!" Keiji ona seslendi "Bokuto gel hadi boş ver."

Bokuto Kei'nin eşyalarını da aldı. Üçü beraber çıktılar. Kei uzanıp çantasını aldı. Kendini çok kötü hissediyordu. Bokuto çok sinirli görünüyordu.

Keiji arkasına bakıp durmuştu bahçeden çıktıktan sonra. "Gel hadi bak seni şu gizli yerimize götürelim. Hem biraz sakinleşirsiniz."

"Tamam." fısıldadı. İkisini takip ediyordu. Bokuto arada öfkeyle onlara yapmayı planladığı işkencelerden bahsediyordu. Keiji de hem çok ciddi hem dalga geçercesine ona bu planlarında fikir veriyordu. Arada sırtını okşuyor onu rahatlatmaya çalışıyordu. İkisinin arasındaki bu diyalog Kei'yi çok eğlendiriyordu ama şu an gülecek durumda değildi. Elleri hala hafifçe titriyordu.

"Bak Kei, şu kayayı gördükten sonra sağa gireceksin, gördüğün gibi patika soldan devam ediyor. Burası bizim özel yolumuz." kıkırdadı. "Ama iz bırakmamaya dikkat edersen seviniriz. Pek çok kişi bu patikayı takip ederek yürüyüş yapar çünkü." dedi gülümseyerek.

"Tabii" Kei mırıldandı. On dakika kadar ağaçların arasında belli belirsiz bir yolu takip ettiler. Keiji ona kaybolmamak için referans olacak şeyler gösteriyordu.

Harika bir yere getirmişlerdi onu. Kayalarla çevrili ağaçların gölgesinde kocaman boş bir alan vardı. Müthiş uçsuz bucaksız bir deniz manzarası izliyorlardı.

"Birkaç yıl önce keşfetmiştim burayı." dedi Keiji. "Sonra Bo'yla gelmeye başladık. Biliyor musun o da geçen sene geldi buraya."

"Öyle mi?" çok daha uzun süredir arkadaş olduklarını düşünmüştü.

"Mhm evet, sonra hep beraber geldik. Birkaç yerim daha var böyle, bak sana yatakhanenin çatısını da göstereceğim. Dikkatli olacağına söz verirsen tabii." Güldü "Bo'ya anahtarı asla vermem. O biraz heyecanlı, endişelenirim." Yanına, ama ona dokunamayacağı kadar uzak bir mesafeye oturdu. "Burada hayat zor ama kolaylaştırmak için bazı numaralarım var." gülümsedi ona. Kei kolundaki yanma hissinin biraz geçtiğini hissetti.

"Teşekkür ederim"

"Sen biraz toparlan, ben Bokuto'yu sakinleştireyim" kalktı.

"Keiji?" çok merak ediyordu, ona yaptıkları eziyetin nedenini. O söyledikleri sözlerin nedenini.

"Efendim?"

"Seninle neden bu kadar uğraşıyorlar? Yani demek istediğim tüm o çirkin sözler falan."

Güldü yine hafifçe, pek çok şeyi aşıp geride bırakmış gibiydi. "Ben onlar gibi değilim Kei. Onlar da farklı olandan nefret ediyorlar. Ben okulun burslu öğrencisiyim. Zaten en büyük farkımız da burada başlıyor"

"Anladım" mırıldandı. Onu aşğılamaya çalışıyorlardı 'zavallı, okulun temizlikçisi'. Asıl onlar aşağılık, iğrenç insanlar demek istedi ona ama konuşmadı. Başını salladı hafifçe. Yanından kalkıp kayalıkların kenarında oturan Bokuto'nun yanına gitmesini izledi. Onun yanında biraz rahat oldukları belliydi zaten. Kolunu omuzlarına dolayıp hafif hafif kolunu okşamaya başladığını gördü. Normal olsaydım, dedi kendi kendine. Normal olsaydım belki bana da dokunurdu. Sonra aklından bu düşünceyi çıkardı. O normal değildi ve hiçbir zaman olamayacaktı.

Uzun bir süre orada kaldılar. Bokuto başını Keiji'nin omzuna yaslamıştı. Çok rahatlamış görünüyordu. Kei de manzara ve sadece doğadan gelen sesler ile sakinleşmişti. Güneş batmaya başlıyordu. Keiji kalktı, elini uzatıp Bokuto'yu da kaldırdı.

"Gidelim mi artık, iyi misin?"

"Evet teşekkür ederim"

"Önemli değil, yalnız hissetme kendini tamam mı? Biz sen alışana kadar yanındayız."

Kei bir şey söylemedi, bilemezdi böyle durumlarda ne diyeceğini. Aslında kimsenin ona bu kadar nazik davrandığını da hatırlamıyordu.

"Tsukki tatlım merak etme tamam mı?" Bokuto da yanına gelmişti. Nasıl ona böyle sevgi dolu sözler kullanabiliyordu ki. "Seni üzmelerine izin vermeyiz."

Kei ne kadar minnettar olduğunu anlatacak bir sözcük düşünemedi, sesi hafifçe titreyerek teşekkür etti ona.

Kısa bir yürüyüşten sonra yemekhaneye gelmişlerdi. Neyse ki kalabalık dağılmıştı biraz. Üçü için yemek alıp sakin bir kenara oturdular.

Kentaro ve arkadaşları yemekhanenin ortasında oturmuş kahkahalarla gülerek bir şeyler konuşuyordu, arada dönüp onlara bakıyorlardı. Kei farkındaydı ama diğer ikisi rahatsız olmuşa benzemiyordu.

Keiji fark etmiş gibiydi "Bizimle o kadar çok uğraştılar ki, yani bir tür bağışıklık geliştirdik. Şu an sinirlenmen normal tabii ama geçecek zamanla."

"Durdurmanın bir yolu yok mu?"

"Dediğim gibi ikimiz de buradan atılmayı göze alamayız. Ben hiç alamam gidecek bir evim yok. O yüzden alışmak zorunda kaldım. Bo'nun çok alternatifi var tabii ama beni bırakıp giderse onu mahvederim" kıkırdadılar.

Yemekten sonra yine bir şey olursa aramasına söz verdirip odalarına dağıldılar. Kei kendini, içindeki küçücük bir kısmı onların yanında olmayı dilerken buldu. 

Continua a leggere

Ti piacerà anche

96.5K 8.9K 12
[Tamamlandı] Sadece on yedi yaşındaydık ve elimizden bu kadarı gelmişti. -Texting-
falcı | bxb Da aky

Storie brevi

1M 100K 40
Barış: duyduğuma göre falcıymışsın Dorian: kahve falı 60 TL el falı 30 TL tarot 50 TL full paket 120 TL Barış: oha niye bu kadar pahalı? Dorian: öğ...
5.9K 501 20
Baskın omega Jungkook. İdolü olarak gördüğü ressam, baskın alfa Taehyung'a aşkın var olduğunu kanıtlamakta oldukça kararlıydı. Hemde hiç birşey yapma...
13.4K 910 13
》Bir yarışma için bir araya gelmiştik oysa ki.. '151220