LAL

By susundelikonusuyor

4.6M 257K 131K

Benim ruhum delik delikti. Biri benim anahtarımı bulup açsa ve o ruhu çıkarsa , ruhumun üzerindeki yanık izle... More

1. Bölüm : Benim adım Lâl'di
2. Bölüm: Bir Montluk Sevgi
3. Bölüm: -Muş'lu Deneyimler
Karakter Tanıtımı
5. Bölüm : Dili Olmak
6.Bölüm: Toprakta Filizlenen Sevgi Tohumları
7.Bölüm: Kaybolan Bedenler ve Ödenilen Bedeller
8.Bölüm: Hazer değil Latif!
9.Bölüm: Yıllar Sonraki Mutluluk
10.Bölüm: Ne Bu Dünyada Ne de Başka Bir Evrende
11.Bölüm: Atlı Karıncada Okunan Masallar ve Yaraları Onarılan Küçük Kız
12.Bölüm: Bağıran Gözleri Duymak
13.Bölüm: Kırgınlığın Ardından Gelen Huzur
14.Bölüm : Gülüşü için Dünya'yı Yakıp Söndürmek
15.Bölüm: Fotoğraf Kabinindeki Mutluluk Filmi
16.Bölüm: Deniz Kızının Köpük Olması
17.Bölüm : Biz Güzeldik
18. Bölüm : Geçmişteki Acıların Portresi
19.Bölüm:Sen Bir Mucizesin
20.Bölüm: Leyla Kadın
21. Bölüm: İncelikler Yüzünden
22.Bölüm: Üç Silahşörler ve Şövalyeleri
23.Bölüm: Kara Kalemli Adam
24.Bölüm: Zeze ve Üçüzler
25.Bölüm: Hazer ama Hazar Olan
26.Bölüm: Lâl'in Yorgun Kalbi
27.Bölüm: Historia De Un Amor
28.Bölüm: Bizi Bizden Başkası Anlamasın
29.Bölüm: En Güzel Hediye Çiçektir Çünkü
30.Bölüm: Af Dilemeye Yüzüm Yok Çiçek
31.Bölüm: Lotus Çiçeği
32.Bölüm: Rapunzel'in Saçındaki Çiçekler
33.Bölüm: Dost
34.Bölüm: Hazer'in İçindeki Çocuk
35.Bölüm: Kalbim Senin Ellerin, Kalbin Benim Gözlerim
36.Bölüm : Ediz'in Kızı
AÇIKLAMA
37. Bölüm: Varolmayan Ülke'nin Sakinleri
38.Bölüm: Sevda Çiçeği
39.Bölüm: Korkunun Filizleri
40. Bölüm: Üçüzlerin Manastırı
41.Bölüm : Bu Son Olsun
42.Bölüm : Bir Kar Tanesi Olup Eridim Ağzında
43.Bölüm: Yalnızlığa Terk Edilen Oda
44.Bölüm: Sessizliğin Öfkesi ve Çiçek'in Ruhunun Karanlığa Teslimi
45.Bölüm(1.KİTAP FİNALİ): Narin Çiçeğin Vedası
46.Bölüm :Lâl Çiçekler
47. Bölüm: Havuzdaki Kanın İntikamı
48. Bölüm: Yıldızlar Gökte Yükseldiğinde
49.Bölüm: Ediz'in Cehennemi
50.Bölüm: Güneşin Aydan Geceyi Çaldığı Vakit
51.Bölüm: Demirlerin Zaferinin Başlangıcı
52.Bölüm: Kartal'ın Toprak Nefreti
53. Bölüm : Birleşen Alınlardan Doğan Kuvvet
54. Bölüm: Biz Demir'dik.
55. Bölüm: Balık Adam'ın Hasreti ve Deniz Kızı'nın Korkusu
56. Bölüm: Kara Kalemli Adam'ın 7 Saatlik Acısı
57. Bölüm : Mutlu! Çok Mutlu
58. Bölüm : İçimde Kaybolan Papatyalardı Gözlerin
59. Bölüm: Asterix ve Oburix
60. Bölüm: Menekşedeki Huzur Kokusu
61. Bölüm: Bir Sabah Kahvaltısının Mutluluğu
62. Bölüm : Üstü Kapatılmış Yaraların Nasırı
63.Bölüm: Aranan Kalbin Listesi
1 Milyon, 1 Milyon , 1 Milyon!
64. Bölüm: Kötü Kedi Şerafettin
65.Bölüm: Kutsal Günün Kutlaması
66. Bölüm: Annelerinin Şefkati Altındaki Küçük Kız
UMAY&RASİM ÖZEL BÖLÜM I
67.Bölüm: Işığın Altında Karanlıkta Sıkışmak
68. Bölüm: Gerçeklerin Yakıcılığı
69. Bölüm: Zamanın Öldüren Akışı
70. Bölüm: Yangını Körükleyen Çiçekler
71. Bölüm:Ediz'in En Değerlisi
72. Bölüm: Uyuşan Kalpler ve Zehirli Eller
73. Bölüm: O Hatırlamazdı , Ben Unutmazdım
74. Bölüm: Etten Duvarların Kalpsiz Tuğlaları
75. Bölüm: Sen Aydınlığa Ben Sana Hasret
BAYRAM ÖZEL BÖLÜM
76. Bölüm: Bu Gece Yalınız
77. Bölüm: Demirler Ruh ve Sinir Hastalıkları Merkezi
78. Bölüm: Buz Sarkıtlarında Açan Lotus Çiçeği
79. Bölüm: Küçük Bir Tohum
80. Bölüm(Final Part 1): Minik Eleman
80. Bölüm(Final Part 2): Benim Adım Hep Çiçek'ti
TOMRİS
ŞİMAL YILDIZI
ÖZEL BÖLÜM I
ÖZEL BÖLÜM II
2 Milyon, 2 Milyon, 2 Milyon!
ÖZEL BÖLÜM III
ÖZEL BÖLÜM IV
3 Milyon, 3 Milyon,3 Milyon!

4.Bölüm: Rengarenk Çiçekler

101K 5.2K 2.5K
By susundelikonusuyor

Ben geldimm❤️
Nasılsınız ?
Yeni bir bölümle karşınızdayım umarım beğenirsinizz :))

Medya : Ediz (aklıma başka biri gelmedi) yeşil gözlü hayal edinn🥰

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu- Küçüğüm

İyi okumalarr ❤️

...

Dizlerimin üzerinde beni öldürecek güce sahip bir cellada bakıyordum: geçmişe.

Geçmiş bir cellattı.

Bir gün o celladı yenebilir miydim ya da karşımda diz çöktürebilir miydim bilmiyordum ama canımı yaktığı için ondan nefret ediyordum.

Gelmiştim. Beyaz kapının önünde korunmasız ve korkak bir şekilde duruyordum. Omurgam dik değildi. Hiçbir zaman olmamıştı. Adımlarım arada geriye gitse de buraya Safir için geldiğimi kendime hatırlatıp duruyordum.

Kapı açıldı. Umay Hanım'ın masmavi gözleri heyecanla parladığında şefkatle gülümsedi.

"İyi ki geldin..." Umay Hanım'ın bana sarılmasıyla tepki veremedim.

Arkasındaki Rasim Bey bana gülümseyerek bakıyordu.
Gülümseyerek bakıyordu.

Bakışlarımı kaçırdım.

Yiyeceğim dayağı hesaplamaya çalışıyordum.
Eli çok ağır mıydı acaba ?

Rasim Bey'in arkasında da Ediz bana sert gözlerle bakıyordu onun da gözleri yeşildi !

"Ooo hoş geldiniz Lâl Hanım !" Ali'nin yüksek alay içeren sözlerinden sonda başım eğik bir şekilde Safir'in yönlendirmesiyle salondaki koltuğa oturdum.

Ben ona kötü bir şey yapmamıştım. Ali neden bana böyle davranıyordu? Dudaklarımı ısırdım. Eğer başımı kaldırıp gözlerine bakarsam canım yanacaktı, biliyordum. Canımı yakacaktı. Ellerim terledi, panik kalbimden damarlarıma akarken nefeslerim sıklaştı. Hepsi bana bakıyordu. Tüm gözler üzerimdeydi. Canımı yakacaklardı. Buradan gitmeliydim.

Derin bir nefes aldıktan sonra kendimi sakinleştirmeye çalıştım ellerime baktım.

Ellerim yine önümde birleşmişti.
Safir'in yanıma oturup elimi tutmasıyla bakışlarımı ona çevirip minnet dolu bir bakış attım.

"Gelmeyeceksin diye çok korktum Lâl ! Baban ve ben seni çok merak ettik." sözlerinden sonra gözümün ucuyla Rasim Bey'e baktım .

Gülümsüyordu.

Umarım karnıma vurmazdı çünkü karnım acıyordu.
Ama bacaklarıma vurabilirdi orada hasar yoktu.

Kaç saat sürerdi acaba ? Babam gibi saatlerce mi yoksa bayıltana kadar mı ?

O sırada bakışlarım babasının kopyası olan Ediz'in yüzünde ardından elinde durdu.

Elinde sargı , sargının altında kan vardı gözüküyordu.

Kimi dövmüştü ?
O da mı beni dövecekti ?

Titremekten nefes alamamaya başlamıştım.
Soluklarım yetmiyor Safir'in elini var gücümle sıkmaya devam ediyordum.

"Lâl iyi misin abiciğim ?" Başımı iki yana sallayarak Safir'in gözünün içine korkuyla baktım ardından kaşlarımla Ediz'in elini gösterdim.

"Jale Hanım ısıyı yükseltir misiniz lütfen ?" Rasim Bey'in hem şüpheci hem de şefkatli sesini duyunca korkulu mavi gözlerim bu sefer ona baktı. Biliyordu. Anlamamazlıktan geliyordu.

"Gelmene o kadar sevindim ki...En son Safir ile konuştuğumda gelmek istemediğini söylemişti. Fikrini ne değiştirdi?"
Cevap vermem gerekiyordu cevap vermeliydim.

Ellerimi kaldırdım.

"Safir'in ailesinden ayrı kalmasını istemedim"
Bir nevi doğruydu.

Ne kadar ona ve bana şiddet uygulayacaklarını düşünsem bile benim yüzümden ailesinden ayrı kaldığını bilmek kötü hissettiriyordu.

O benim için bunca fedakarlık yaparken ben de onun için yapabilirdim değil mi ?

Gözlerini sonuna kadar açan Ali , Yusuf ve Hazar'dan gözlerimi çekip Umay Hanım'a tekrar döndüm.

Safir bilmediklerini söylemişti ama Ediz hiç şaşırmış gibi gözükmüyordu belki de anlamıştı.

"O ne demek kızım abin o senin ben onunla seni bırakmadığı için gurur duyuyorum." Rasim Bey'in sözleriyle içimdeki şüphe alevlendi.

Bir öyleydi bir böyle.

Ali'nin konuşmasıyla ona döndüm.
"Seni bu evde istemediğimizi biliyorsun hala hangi yüzle geliyorsun ?"

"Ali!" Rasim Bey ve Ediz'in sesiyle irkilsem de kaşlarımı çatarak Ali'ye bakmaktan geri durmadım.

Şu an korku umurumda değildi daha fazla ezilen taraf olmak istemiyordum.

"Safir için geldiğimi söylemiştim, ayrıca Umay Hanım bana gel dedikten sonra kimseye laf düşmez."

Ellerim titriyordu ama omurgam belki de ilk defa
dikti. Kendim için değildi, Safir içindi. İlk kez , ilk kez birine karşı gelmiştim.

Hakkımı ararken korkardım çünkü mutsuz olmaktan sıkılmıştım ama şu an Demir erkeklerinin beni ezmelerine izin vermeyecektim.

Panik atağımı kaldığım odada geçirirdim.
Hem kimsecikler de  duymazdı.

Ali kaşlarını kaldırarak alaycıl bir ifadeyle bana baktı aynı zamanda dudaklarını aralamış hafifçe gülüyordu.

"Şuna bak sen korkusuz korkak" dedi dudaklarını büzerek.

"Cesaretli misin yoksa aptal mı ?" Elini çenesine koyup 'hmm' yaptıktan sonra aydınlanmış gibi konuştu.

"Buldum , aptal!"

"İleri gitmeyi kesin !" Rasim Bey bağırmıştı.

Ellerini saçlarından geçirdikten sonra bağırmaya devam etti.

"Hiç kimse! Hiç kimse bu evde Lâl'e tek bir kelime daha etmeyecek! Lâl burada kalıyor ve siz de çenenizi tutmayı öğreniyorsunuz!"

"Lal gibi mi?"

Safir'in üstüne atlamasıyla dolu gözlerim kapandı.

Kalbim tıpkı bir cam gibi parçalanarak bazı kesiklerini ciğerlerime batırırken bazı kesikleri gözlerimde yer edinmiş mavi gözlerimin etrafını kırmızı bir şeritle sarmıştı.

Konuşmaya; sesimi çıkarmaya çalıştım , boğazımdan gelen gür sesle bağırmak , bana nasıl bunu söylediğini , benimle neden alay ettiğini sormak , haykırmak istedim.

Yapamadım.
Zavallı gibi ağladım.
Ama kalkmak zorundaydım.

Başını eğme

Bunu söylemiş miydi gerçekten ?
Ben onu çok sevecektim değil mi ?
Boş versene .

Hayal kırıklığıyla kafamı kaldırdığımda gözlerim sinirden kıpkırmızı olmuş ve kardeşine yumruk atan Safir'i  ve  oğullarını ayırmaya çalışan Umay Hanım ve Rasim Bey'i ,  bana nefretle bakan Ali'yi ,  ellerini saçlarına geçirmiş ve ne yapacağını bilemez bir ifadeyle etrafa bakan Sarp'ı , Safir'e bağıran Ediz'i ve annesini sakinleştirmeye çalışan Yusuf'u gördü.

En son Hazar görüş açıma girip bana bakınca titreyen ellerimi kaldırdım.

"Özür dilerim, konuşamadığım için..."

...
Çıkan kargaşadan sonra Umay Hanım beni kalacağım odaya çıkarmış , saçlarımı okşayıp öptükten sonra gülümseyerek gitmişti.

Ancak Rasim Bey ile odanın önünde konuşmalarını duymuştum.

"Rasim gitme korkuyor senden biliyorsun" sıkıntılı bir nefes sesi gelmiş ardından Rasim Bey'in sesini duymuştum.

"Benden korkması çok zoruma gidiyor Umay, gözlerindeki ifadenin farkında mısın ? Hep ürkek.
O gün hastanede o adamı gözüm tutmamıştı zaten kesin bir şey var ."

"Şiddet görmüş. Bana yardım çağrısı işareti yaptı. Orada durup o adamın kafasını bedeninden ayırmak istedim. O kadar korkak ki...O adamı gördüğü an, göz göze geldiği an direkt titremeye başladı. Yeşil gözlerden korkuyor Rasim."

Devam etti.

"Hatta gülümseyen birini görünce kafasını aniden çeviriyor." dedi buğulu bir sesle.

Üzülüyordum.

"Bir daha gülümsemeyeceğim"

Bunlar uyumadan önce duyduğum son sözlerdi.

...

Kolumdan dürtüldüğümü hissettiğim an gözlerimi korkuyla sonuna kadar açtım görüş açıma giren Ediz'in suretiyle yatakta geri kaymaya başladım.

Dünün acısı çıkacaktı.

Sarı saçlarım önüme düşmüş korku dolu bakışlarımı
Ediz'in yeşil gözlerine kitlemiştim.

Ediz'in ise bir eli havada bana şaşkınca bakıyordu.

Keşke bağırıp yardım çağırabilseydim.
Ediz suratındaki şaşkınlığı sert bir ifadeyle örttükten sonra oturduğu yataktan kalkıp "Kahvaltıya in" dedi sertçe.

Ardından giderken "5 dakikan başladı!" diye bağırmayı ihmal etmemişti.

5 dakikan var seni küçük şeytan!

5 dakika sonunda seni salonda süslenmiş bir şekilde bulmazsam olacakları gör!

Sana 5 dakika demiştim !

5 dakikam vardı , inmeliydim.

Hızla elimi yüzümü yıkayıp siyah bir eşofman üzerine de siyah bir tişört giymiştim.

Saate baktım.

1 dakikam vardı.

Odadan aşağı inerken uzun sarı saçlarımı at kuyruğu yapmaya çalışıyor olası bir dayak yeme durumunda çekmesinler diye önlemimi alıyordum.

Herkesin oturduğu masaya Ediz'den önce oturduktan sonra derin bir nefes aldım.

Soluklarım çok hızlıydı bundan sebep masadaki sudan alıp içtim ve nefeslerimi düzenlemeye çalıştım.

"Güzelim bu ne heyecan böyle?" uykulu sesiyle kıkırdamıştı Safir.

Ancak bakışlarımı görünce kaşlarını çatmış bakışlarıyla sormuştu.

Ne oldu ?

Omuz silkip hiçbir şey olmadığını göstermeye çalıştım. Ayaktakiler de masaya oturduktan sonra Rasim Bey "Hepinize afiyet olsun," dedi.

Ben önümdeki yemekten azar azar yiyordum zaten geniş bir mideye sahip değildim ancak diğerleri öyle değildi bildiğiniz masaya gömülmüşlerdi.

Portakal suyumdan bir yudum aldıktan sonra gözlerimi etrafta gezdirdim ve tam o sırada Sarp ile göz göze geldik.

Bana bakıyordu ama boş bakıyordu dünkü gibi pişman bakmıyordu.
Elbette bir insanın acı çekmesini istemezdim fakat bir gecede ne değişmişti?

Bu aile neden bu kadar ruhsuzdu ?
Hiçbir şey umurlarında değildi.

Başımı eğip kahvaltıma devam ettim. Masada bir kuş sütü yoktu diyecektim ama o bile vardı.

Daha doğrusu Umay Hanım kuş sütü diye bir şey olmadığını ama ailedeki herkesin küçüklüklerinden beri kaymağa kuş sütü dediklerini söylemişti.

Annem öldükten sonra hiç adam gibi kahvaltı yapmamıştım hep atıştırmalılarla geçmişti.

Annem öldükten sonra hiç çikolata yememiştim tadını unutmuştum resmen.
Babamdan istediğim zaman ise hak etmediğimi yüzüme haykırır masada görüp almaya çalışırsam elime vururdu ve hepsini kendi yerdi.

Masadaki çikolatayı görünce bir an uzanmak istedim ama babamdan kalma korkum bir el olarak elimi tuttu ve hevesimle beraber kırarak bu isteğimden geri döndürdü.

Safir  bana çikolatayı uzattığında başımla reddettim tam yemeğime geri dönecekken Rasim Bey'in sesi ile ona döndüm.

"Kızım yarın okulun ikinci dönemine gireceğiz sen hangi okulda okuyordun ? İstersen seni başka okula yazdırabilirim."

Ders konusunda sıkıntı yaşamayan bir öğrenci olduğum için 2 yıl önce özel bir Fransız Lisesinin  bursluluk sınavına girerek %100 burs kazanmıştım.

Babam karşı çıkmamıştı hatta umurunda bile olmamıştı.

Bursumun silineceği herhangi bir olay da yaşamamıştım öğretmenler beni severdi zaten dedim ya etliye sütlüye karışmazdım.

"Teklifiniz için teşekkür ederim fakat ben okulumdan memnunum." Rasim Bey iletişim kurmama sevinmiş olacak ki "Hangi okul canım?"
demişti.

"Fransız Koleji'nde"  Hazar gözlerini açarak bana baktıktan sonra söze girdi. "Şu herkesin giremediği kolej değil mi ?" dedi.

Başımı sallayarak onayladım. Umay Hanım gülerek "Bak sen Allah'ın işine sen evde 'Fransız Lisesi , Fransız Lisesi' diye tutturmuştun Ediz ve Ali abin gitti diye daha sonra giremeyince 'Madem ben giremedim diğerleri de giremesin' diye kardeşlerine trip atmıştı fakat Lâl bu tabuyu kırdı ha?" dedi.

Ediz ve Ali oradan mı mezundu ?

Bakışlarımı şaşkınca yan yana oturan Ediz ve Ali'ye çevirdim onlarda bana şaşkınlıkla bakıyordu.

Acaba Hazar nerede okuyordu?
Ona çok kırgındım ki zaten yüzüme bakamıyordu.
Bakmasın zaten.

Rasim Bey bana babacan bir tavırla bakıp "Aferin sana," dediğinde gözlerindeki gururu okuyabildim.

Masada söylenen son söz buydu.

Yapacak hiçbir şey olmadığı için masayı toplarlarken birkaç tabağı da ben tezgaha koymuştum.

Mutfaktan bahçeye açılan kapıyı görünce hiç düşünmeden bahçeye çıktım.

Burası çok güzeldi her renkten çiçek budanmış bitkiler... Çok güzeldi.
Küçükken annemle dayak yedikten sonra birbirimize soğuk betonda sarılırken hayal kurar ;acınası durumumuzu bir saatliğine de olsa unutmaya çalışırdık.

"Düşünsene tek katlı içinde sadece ikimizin olduğu şirin mi şirin bir ev var. Sen evimizin duvarlarına rengarenk resimler çizmişsin..." annemin havadaki elleri titrerken bir yandan da ağlıyordu.

Annem benimle hep işaret diliyle konuşurdu.
Bu sefer ben ellerimi kaldırdım.
Küçük ellerimle "Sen de bahçemize rengarenk çiçekler ekerken ben de sana yardımcı oluyorum"

Dolu mavi gözlerini bana çevirdikten sonra buruk bir gülümseme bırakarak ellerini kaldırdı. "Bunun benim hayalim olduğunu biliyorsun çiçeğim"

"Biliyorum anneciğim"

Gözümden akan yaşı hızla sildikten sonra çiçeklerin yanına gidip onları sanki annemlermiş gibi sevmiş ,öpmüş , koklamıştım.  "Çiçekleri çok seviyorsun sanırım"  uzun süren sessizlikten sonra Umay Hanım'ın sesi ile irkilmiştim.

Başımı sallayarak onayladım.

"Ben de çiçekleri çok severim , rengarenk olmaları hoşuma gidiyor." Umay Hanım'ın işaret diliyle söylediği sözlerle gözlerim doldu.

O da işaret diliyle konuşuyordu.

"Neden ağlıyorsun güzel kızım ?"  omzumu silktim.

"Hiç , sadece teşekkür ederim beni duygulandırdınız."

Konuşmasına müsaade etmeden sözü ellerimle devraldım:

"Küçükken annem de benimle işaret diliyle konuşurdu , ayrıca hep böyle rengarenk çiçekleri olsun isterdi ama ben mezarına bile çiçek ekemedim"

Umay Hanım da dolu gözlerle bana bakıp işaret diliyle konuşmaya devam etti.

"İstersen seninle annenin mezarına çiçek ekmeye gidebiliriz" parlayan gözlerimle Umay Hanım'a baktım.

Ardından dayanamayıp boynuna kollarımı sıkıca sardım. 

Anne kokuyordu.

Umay Hanım kollarını belime sardıktan sonra saçlarıma öpücük kondurdu "Ah ! Benim güzel çiçeğim...Kıyamam ki ben sana."

Duyduğum sözlerle ağlamam artarken uzun bir süre Umay Hanım'la bahçede oturmuş başım omzunda çiçekleri izlemiştim.

"Ölürüm ki ben sana..."

Mutluydum.

Anne görüyorsun değil mi ?

...
"Bak şimdi önce toprağı güzelce kazıyorsun daha sonra bu kahverengi saksı var ya" diyip ince saksıyı gösterdi.

"Bu aslında tam bir saksı değil sadece toprağın dağılmasını engelliyor o yüzden onunla beraber toprağa ekebilirsin"

Mavi gözleri aynı tondaki mavi gözlerime şefkatle baktıktan sonra ellerimden tutup pembe renkli laleyi ekmem de bana yardımcı oldu.

"İşte böyle , aferin sana" ellerini okuduktan sonra Umay Hanım'a dönüp 32 diş gülümsedim.

Gülümsemiştim.

Gülümsediğimi gören Umay Hanım da kocaman gülümsemiş topraklı eliyle yanağımı okşamıştı.

Yanaklarım al al olmuş , gülümseyerek ve parlak gözlerle uzun zamandır hiç olmadığım kadar mutluydum.

O sırada gözlerim bizi gülümseyerek izleyen Rasim Bey'i buldu fakat onu fark ettiğimi anladığı an yüzündeki gülümsemeyi silmiş ve arkasını dönüp gitmişti.

Başımı eğdim üzgünce sanırım onu kırmıştım ama haklıydım.

Gülümsedikten sonra neler olduğunu çok iyi biliyordum çünkü.

Umay Hanım ellerini görüş alanıma sokup "Rasim'den veya abilerinden korkuyor musun?" demişti.

Korkarak başımı salladım.

Tekrar ellerini kullanarak "Neden diye sorabilir miyim ?" Tekrar başımı salladıktan sonra topraklı ellerimle saçlarımı topladım zaten duş alacaktım.

"Çünkü gülümsüyorlar ve ben gülümseyen insanlardan korkuyorum" dedim üzgün bir surat ifadesiyle.

"Çünkü babam sürekli gülümserdi ve gülümsedikten sonra benim açımdan iyi şeyler olmazdı"

Acı bir surat ifadesiyle Umay Hanım'a baktım.

Beni anladı.
Bana acımadı.
Beni anladı.

Ardından beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
Daha fazla bu durumda olmak istemediğimden Umay Hanım'ın kolları arasından çıkarak ayağa kalktım.
"Bana çiçek dikmeyi öğrettiğiniz için teşekkür ederim" dedikten sonra hızlı adımlarla kaldığım odaya ilerledim.

Tam odaya girecekken kolumun çekilmesiyle çığlık atmaya çalıştım ama yapamadım. Sırtım sert duvara yaslanınca yeşil gözler odağıma girdi.

Titremeye başladım bu sefer gerçekten sondu ölecektim.

Gözlerini bana dikti korkunç adam gibi bakıyordu.

Dudaklarım titremeye , gözyaşlarım dur duraksız akmaya başladı.
Çok korkuyordum.
Çok fazla korkuyordum.

"Annem neden ağlıyor ne dedin ona?" sorusuna cevap vermek istiyordum ama ellerim o kadar çok titriyordu ki havada tutamadım bile.

"Söyle!" nefesim kesile kesile ağlarken gözlerini gözlerimden bir an olsun çekmedi.

Gözlerim yaşadığım panikten kararmaya başlayınca etrafımdaki sesleri duyamadım.

"Lal?" Biri beni sarstı ancak odağım kayıyordu.
"Lal! Kendine gel! Bana bak !"

Nefes alamıyordum.

Sonunda ölüyordum.

"Lal nefes al !"

Tepki veremiyordum.

"Ne oluyor burada ?! Lal ! Ona ne oldu abi ?!" Yusuf'un sesini duymamla korkum daha da artabilirmiş gibi arttı.

"Lal bana bak hadi korkutma beni ! Ali ! Arabayı getir kapının önüne!" havalandığımı hissettim.

Ediz bir kaç küfür mırıldanıyor , etrafındakilere bağırıyor, emirler veriyordu.

"Kızıma ne oldu ne yaptınız?!" Umay Hanım'ın uzaktan gelen çığlıklarını da duyduktan sonra bilincim karanlığa doğru hızla yuvarlandı.
...

Bölümü nasıl buldunuzz ?
Değiştirmemi istediğiniz bir şeyler var mı?

Bir de medyaya koyduğum görseller ve videoyu görebiliyor musunuz ? Ona göre ayrı bir karakter tanıtımı bölümü yapacağım da .

Lal?

Hazar?

Yusuf?

Sarp?

Safir?

Ali?

Ediz?

Umay Hanım?

Rasim Bey?

Lal'in annesi 🥺 ?

Yıldızcığa basın lütfen 👉🏻🥺👈🏻
Sizi seviyorum❤️

Continue Reading

You'll Also Like

247K 9K 33
İki kişinin birbirini bulma hikayesi. *** Bu kitap kesinlikle engelli kişilere hakaret amaçlı yapılmamıştır! Herhangi bir alıntı, çalıntı durumunda y...
1.9M 115K 61
Ben Eskişehir'in Odunpazarı ilçesindeki Leylak mahallesinin asi kızı, ailesinin ikinci göz ağrısı, babasının prensesi, anasının kuzusu, abisinin herk...
1.2K 103 26
Kolumda bir sıcaklık hissettim . Beni kendi ile birlikte biri kolumdan tutup yere çekti ve üstüme kapaklandı bir şeyler söyleniyordu ,ama ben duymuyo...
494K 30.4K 82
"Sen.. sen bana verilmiş en güzel hediyesin Elis.." demişti çocuk. Kızın da gözleri dolmuştu şimdi. Öksürmeye başlamıştı hastalığının verdiği dürtüyl...